Jump to content

BİLİNCİN KÖKENİ NEDİR ?


Recommended Posts

Doğal seçilim açıkça akıllı varlıkları seçiyor. O halde doğada akıl var.

Senin yalnız canlılarda aklın olduğu iddian yaratıcılık olarak yorumlanabilir.

Bence sen uyumu akıl ile karıştırıyorsun.

Akıl bir farkındalığı şart koşar.

Canlılığın farkındalığı kimde?

Canlılığın merkezi, başı, kıçı yok ki.

Kaos gibi.

Böcek diye fışkırıyor, bakteri diye fışkırıyor, insan diye fışkırıyor.

Böcek diye fışkırdığında şartlar böceği yok etse, o şartlar üstünde başka fışkıracak şekil buluyor.

Böyle bir yapıya akıl var dersen.

Ben değil, herkes yanlış anlar.

Ayrıca canlılığın yaptığı tek şey ileri atılım.

Şartlar birşey seçmiyor.

Canlılığın ortaya koyduğu şeylerden şartları parçalayanlar devam ediyor.

Şu ana kadar olan mücadeleye bakılırsa şartlar kazanıyor.

Çünkü canlılığın göasterdiği tüm atılımlar şartlar tarafından yok ediliyor ve canlılık yenilerini sunuyor.

Ortada akıl olsa şartlara karşı bu kadar mağlubiyet alınırmıydı?

Baksana doğaya, şu anda hayatta olanlardan kat kat fazla ve değişik tür yok olmuş.

Nerede akıl?

Aslında sürece iyice bakarsak uzun vadede canlılık sönüyor bile diyebiliriz.

Bu ortaya çıkan fenomen sönme evresinde.

Bu bir kaynama gibi.

Bizler sadece kabarcığız.

Farkında olan, aklı olan kabarcıklar.

Bizi üreten şeyde akıl yok.

tarihinde geçici hesap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 268
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Fakat, gormeyi istemediklerimize soyle bir baktigimda aslinda ortada olan bir sistemin icerisinde, sistem yoneticisi oldugumuz gercegidir ancak bunun farkinda degiliz. Arastirmalarca ortaya konan gerceklik, insan bilincinin baktiginda herhangi bir sekliyle yonlenim potansiyeli ile olusturdugu frekans degerine, parcacik, bakmadiginda ise dalgasal form olarak yapisina devam ettigi realitesini gorduler. Bunu dusunmeye basladigimda, aslinda basit yaklasicam; dusunduklerimizin sonucu oldugumuz realitesi ortaya cikmakta. Beyin ile ne dusunuyorsak, bir sonra ki enstantanelerimiz ona gore var ediliyor. Bu da su gercegi ortaya koyuyor, hepimiz kendi dünyalarimizin tanrisiyiz her ne kadar birbirimizle iletisim halinde olsak bile. Basit anlatimla anlatmaya calistigim buydu Tabiatbaba.

Bu parcaciklar, bizlerin kullanmis oldugu beyin dolayisiyla yonlendiriliyorlar. Nasil bakiyorsaniz, dunyaniz ona gore sekilleniyor. Bunun anlami, evreni olusturan bilincin ile bizim bilincimizin de ayni oldugu gercegidir. Fakat.. Deterministik yasalarca tikinip kaldigimiz bu boyut dolayisiyla, indeterministik yasalarin oldugu kaos ortaminda duzensizligin duzenini yonetemiyoruz, farkimiz bu. Sadece algilama boyutu ve dolayisiyla frekans cozucu olan kullandigimiz beyinlerin ozelliklerine gore dunyalarimiz renkli, farkli bir o kadar da cancanli.

Bilinc, mental yapimizi yuruten, duzenleyen yapinin adidir. Onsuz bu yapinin bir onemi yok.

Anlattıklarında çok büyük iddialar var. Tartışmaya değer.

Çok havada kalıyor ama biraz örneklendirelim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir çiçeğin taç yapraklarının boyun gibi olup örttüğü dip kısmında usaresi var. Bu çiçeği gören Darwin bu usareyi yiyen bir kuşun var olması gerektiğini söylemiş. Kuşun gagasının boyunun çiçek boynu ile aynı uzunlukta olacağını da söylemiş. Sonradan öyle bir kuşun var olduğu tespit edilmiş Çiçeğin boyun gibi olan o kısmının uzunluğu ile kuşun gagası aynı uzunlukta.. Bilenler benim zorlanarak anlattığım bu hikayeyi biliyorlardır zaten.

Şimdi burada büyüye sihre ihtiyaç yok ki. Kuşun gagası olgusal sebeplerle o uzunlukta. Çiçeğin boynu daha uzun olsa kuşun gagasıda daha uzun olacaktı. Amaç yiyeceğe ulaşmak. Bu doğada nasıl oluyorsa oluyor işte. Ancak biliyoruz ki oluyor.

Bu çiçeği ve özsuyunu içen uzun gagalı kuşu alacakaranlıkta gece boyu nöbet tutup görüntülemeyi başaran biri vardı. NationalGeo da yayınlanmıştı bulabilirsem eklerim.

Bunları görüp de Darwin'e hayran mı oldum?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu bir kaynama gibi.

Bizler sadece kabarcığız.

Farkında olan, aklı olan kabarcıklar.

Bizi üreten şeyde akıl yok.

Bizi üreten şey yok. Biz oyuz. Biz herşeyiz. Evreniz, yıldızız, hayvanız, düşünen bireyleriz.

Senin kafan çok karışık.

Ortaya attığın kavramların hepsi muğlak.

Sen sanki gözlemlediklerini anlamlandırmaktan korkuyorsun.

Çelişki içindesin.

Aklı doğaya yakıştıramıyorsun. Daha doğrusu korkuyorsun. Birileri senin spiritüel olduğunu sanacak diye korkuyorsun.

Bu konular üzerinde biraz daha zaman harca.. Birkaç yıl daha..

Çok toysun.. Ve ilginç olarak yalnız değilsin...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizi üreten şey yok. Biz oyuz. Biz herşeyiz. Evreniz, yıldızız, hayvanız, düşünen bireyleriz.

Senin kafan çok karışık.

Ortaya attığın kavramların hepsi muğlak.

Sen sanki gözlemlediklerini anlamlandırmaktan korkuyorsun.

Çelişki içindesin.

Aklı doğaya yakıştıramıyorsun. Daha doğrusu korkuyorsun. Birileri senin spiritüel olduğunu sanacak diye korkuyorsun.

Bu konular üzerinde biraz daha zaman harca.. Birkaç yıl daha..

Çok toysun.. Ve ilginç olarak yalnız değilsin...

Canlılık taşın taşa çarpması gibi basit bir hareket yahu.

Taş taşa çarpınca çıkardığı seste akıl varsa, ben de çekinmeden koyayım aklı.

:)

Neden çekineceğim ki hem.

Koyacak yer olsa koyarım.

Ama böyle bir şey koymak gerçekliği manüple etmektir.

Taş taşa çarpğınca akılla "tak" diye ses çıkardı, halbuki "tuk" diye de çıkarabilirdi demek gibi bir şey seninkisi.

Olur mu böyle şey?

Şimdi bunların aramızda yazılışı bile rastgele oluştu.

Derinleştirmeseydik farkındalığı, biyolojik farkındalığı edindiğimiz deneyimlerle aşağı itip üstünde simülasyon yapabildiğimiz bir farkındalık daha oluşmasaydı

Şimdi sen de ben de simülasyon yeteneksiz yaşıyorduk.

Goriller gibi burnumuzu karıştırıp oturuyor olurduk muhtemelen.

Gerçi gelecekte oturmayacağımızın garantisi de yok

Bu kadar süreçlere anlam vs vermeyin.

Ortalık basit.

Simülasyon yapma yeteneğimizi uygulayamadığımız şeye "vay be" dedirtiyor.

tarihinde geçici hesap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Canlılık taşın taşa çarpması gibi basit bir hareket yahu.

Değil işte. Canlılık çok daha fazla birşey.

Entropi kanunu ile canlılık arasındaki ilişki evrende canlılığın yaygın olabileceğini telkin ediyor.

Din forumunda bu konunun işlendiği bir başlık var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değil işte. Canlılık çok daha fazla birşey.

Entropi kanunu ile canlılık arasındaki ilişki evrende canlılığın yaygın olabileceğini telkin ediyor.

Din forumunda bu konunun işlendiği bir başlık var.

Yani bir yerlerde bunun gibi veya buna benzer bir madde davranışı olabilir ve örgütlü şekilde devam edebilir diyorsun.

Doğru, olabilir. Olabilir değil, kesin olur.

Madde varsa davranır. Hırsızın parayı çalması gibi birşey bu.

İllaki çalar.

Ama sonuçları aynı olmaz.

Bunun simülasyonunu yapamayız bile.

Buradaki canlılar böyle

çünkü burada canlılık püskürürken önünde buradaki ortam vardı.

Haliyle bu ortam hem kalıp hem hammadde oldu.

Oradaki kalıplar mümkün değil buradakiyle aynı olmaz.

Hatta nefes alma gibi, kalp atma gibi yapılanma bile yoktur.

Olsa zaten tek elden çıkmış denir.

İletişim bile kurulmaz başka örgütlenmeyle.

Işıkla iletişim kurulması gibi bir şey olur.

tarihinde geçici hesap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlattıklarında çok büyük iddialar var. Tartışmaya değer.

Çok havada kalıyor ama biraz örneklendirelim.

Eksplore etmeye devam ediyorum.

Asagida ki linke bakar misiniz?..

The Conscious Electromagnetic Information Field

http://www.unisci.com/stories/20022/0516026.htm

Dalgasal form olarak Kopenhag yorumunda Karl Pribram'in ve Biyokuantolojist Vladimir Poponin'in DNA ve bilinc ile ilgili yapmis oldugu analizleri aktarmaya caliscam.

Link to post
Sitelerde Paylaş

DNA' da fantom effeketi

http://www.bibliotecapleyades.net/ciencia/ciencia_genetica04.htm

Bu deneyden cikan sonucu ozetliyorum ;

Genetigimizin esiri oldugunu dusunuyorduk. Genetic control demistik buna.

Simdi ise dusunduklerimiz ile genetigimizi degistirecegimizi ogreniyoruz. Buna da Epigenetic control adini verdiler.

Genetigin uzerinde olan sadece dusuncedir, o da bilincin urunudur. Dusunce de isik hizindan bile hizlidir. Cunki dusunce (bilinc= rezonatif titresen frekanslardir ve bu frekanslarda beyinlerimizin her an noronal ateslemeleriyle olusturdugu elektromanyetik alanimizdir).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu çiçeği ve özsuyunu içen uzun gagalı kuşu alacakaranlıkta gece boyu nöbet tutup görüntülemeyi başaran biri vardı. NationalGeo da yayınlanmıştı bulabilirsem eklerim.

Bunları görüp de Darwin'e hayran mı oldum?

Darwin hayranlık duyulmayacak bir beyin değil. Çok çalışmış, fikir ve düşünce çilesi çekmiş birisi. Yanlış tezler ortaya atsaydı bile emek takdire değer. Darwin temel düşüncesinde haklı görünüyor. Evrimi tümüyle anlamıyor ve bilmiyoruz ama var olduğu kesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

DNA' da fantom effeketi

http://www.bibliotecapleyades.net/ciencia/ciencia_genetica04.htm

Bu deneyden cikan sonucu ozetliyorum ;

Genetigimizin esiri oldugunu dusunuyorduk. Genetic control demistik buna.

Simdi ise dusunduklerimiz ile genetigimizi degistirecegimizi ogreniyoruz. Buna da Epigenetic control adini verdiler.

Genetigin uzerinde olan sadece dusuncedir, o da bilincin urunudur. Dusunce de isik hizindan bile hizlidir. Cunki dusunce (bilinc= rezonatif titresen frekanslardir ve bu frekanslarda beyinlerimizin her an noronal ateslemeleriyle olusturdugu elektromanyetik alanimizdir).

Bu muhteşem bir olay. Ufuk dağlarla kaplı. Çıkıyorsun zirveye ufuk yine saklı. Daha başka zirveyle kapalı. Hadi sil baştan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Darwin hayranlık duyulmayacak bir beyin değil. Çok çalışmış, fikir ve düşünce çilesi çekmiş birisi. Yanlış tezler ortaya atsaydı bile emek takdire değer. Darwin temel düşüncesinde haklı görünüyor. Evrimi tümüyle anlamıyor ve bilmiyoruz ama var olduğu kesin.

Evrim kuru kuruya mutasyon, seçilim, birikimden ibaret değil. Henüz bilmediğimiz başka mekanizmaları var. Süreci hızlandıran başka etkenler ve türlerin istisnalar hariç yok oluşuna rağmen, yüzde biri bile geçici de olsa denge kurmuşsa; bunun bile bir anlamı var.

Madde kuru kuruya dört temel kuvvet ve parçacık, dalgacık değil. Üst boyutları ve anlayamadığımız özellikleri var.

Bilmece bulmaca. Bitmeyen tünel...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Maddenin etrafına ilgi duyduğunu biliyoruz. Madde etrafındaki çeşitli değişkenlere duruma özgü tepkiler veriyor. Bu ilgi sonucu anlamlı moleküller, organik moleküller sonunda da canlı diye tasvir ettiğimiz maddeler organizasyonu ortaya çıkıyor.

Şuan canlılığın geldiği nokta kütle çekimi kuvvetinden daha gizemli değil.

Etrafa ilgi duyma olgusu canlılık ortaya çıktıktan sonra bir kademe atlamış gibi duruyor. Bir kedi, bir virustan daha bilinçlice hareket edebiliyor. Bu, etrafı yorumlaması için organize olmuş binlerce nöronun ortak çalışmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmış durumda.

Bu bilinç insanda farklı bir formasyon kazanarak ''farkında olduğunun farkında olmak'' boyutuna geçiyor. Bu epifenomen insana sadece yaşaması ve üremesi için yeterli olan bilinçten fazlasını vermiş durumda. Öyle ki nereden geldiğimizi neden var olduğumuzu, bir amacımızın olup olmadığını düşünmeye başlamış durumdayız.

Bunun sonucu olarak insanlığın büyük bölümü var olmayan uyduruk bir gücün varlığından emin bir şekilde yaşayıp ölüp gidiyor. Bir kısım insan ise dahada fazla düşünüp böyle bir tanrının var olmasının gereksiz olacağını anlayacak kadar bilgi birikimine sahip oluyor.

Bu farkındalığın farkındalık korteksi geliştikçe gelişen aklıyla döllerini sonraki nesile aktarabilen atalarımızdan bize miras.

Beynimizin diğer canlılara göre daha gelişkin olması, bunun yanında baş parmağımızı diğer parmaklarımızla organize şekilde kullanabilmemiz bizi daha da ön plana çıkartıyor. Sonuç olarak daha akıllılar üreyebiliyor, Çevre şartlarına uyum sağlayabilen üreyebiliyor, etrafındaki problemleri çözebilen üreyebiliyor.

İnsan beyninin şuanki durumunu ben bir yan etki olarak yorumluyorum.

Doğal seçilim, problem çözebilenleri yeğledi. Fakat sonuç olarak birbirinden bağımsız beyin yörelerinin -hala anlayamadığımız bir şekilde- harmonisiyle, etrafımızı yorumlayabiliyoruz. Varlık felsefesi yapabiliyoruz.

Aklın kökeni bilinçtir. Bilincin kökeni maddedir, maddedin kökeni enerjinin ilgisidir, doğadır.

Bu ilgi, etkileşim, herşeyin kökeni.

Doğa organizasyonu sever.

Link to post
Sitelerde Paylaş

maddenin ne olduğunu hala bilmiyoruz...

madde nedir neyden oluşur...

kuarkların altında ne var...

onların altında ne var...

bilinmezlik...

Maddenin ne olduğunu her başına saksı düşen çok iyi bilir.

Kuarkler elementer parçacıklardır. Yani daha küçük öğelerden oluşmamışlardır.

Bilinmezliğe sığınırsanız maddenin doğasını öğrenemezsiniz.

Araştırmanız, sorgulamanız, teori üretmeniz, yaratıcı olmanız gerekir.

Bu bilinmiyor deyip, bilimi terketmek çözüm değildir.

Maddede bilinç vardır. Bunu kabul etmek zorundasınız.

Çünkü bilinçli varlıkların hepsi yalnız maddeden ibarettir.

O halde bilinçten madde sorumludur.

Bu gerçekten kaçamazsınız.

Madde olmasaydı ve bazı davranışlar sergilemeseydi, bilinç de olmazdı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Maddenin ne olduğunu her başına saksı düşen çok iyi bilir.

Kuarkler elementer parçacıklardır. Yani daha küçük öğelerden oluşmamışlardır.

Bilinmezliğe sığınırsanız maddenin doğasını öğrenemezsiniz.

Araştırmanız, sorgulamanız, teori üretmeniz, yaratıcı olmanız gerekir.

Bu bilinmiyor deyip, bilimi terketmek çözüm değildir.

Maddede bilinç vardır. Bunu kabul etmek zorundasınız.

Çünkü bilinçli varlıkların hepsi yalnız maddeden ibarettir.

O halde bilinçten madde sorumludur.

Bu gerçekten kaçamazsınız.

Madde olmasaydı ve bazı davranışlar sergilemeseydi, bilinç de olmazdı.

bilinci maddeye bağlamakla aslında çok bişey söylemiş olmuyorsunuz...

insanda bilinç vardır demekten çok farklı bişey değil...

insan maddedir ve bilinçte onun bir özelliğidir...

ee...

iyi de maddeye bilinç nasıl geçiyor...

nasıl oluyor da madde parçacıkları kendilerine özel davranışları sergileyebiliyorlar...

maddenin temeline indikçe karşımıza kocaman bir bilinmezlik okyanusu çıkıyor...

sicim teorileri filan bu konuda bir şeyler söylemeye çalışıyor ama o kadar küçük mesafelerde deney yapmak yada incelemek imakanımız olmadığından artık felsefe yapmak zorunda kalınıyor...

yani plank mesafesinin altında madde tam bir muamma...

yani maddenin en temel yapı taşları hala bilinemiyor...

yani maddenin ne olduğu onu neyin oluşturduğu bilinmiyor...

tam olarak bilinemeyen bir şeye yine başka bilmediğimiz şeyleri yüklemek ise daha da işleri karmaşıklaştırıyor...

yani bir açıklama değidir bilincin kökeni maddedir demek...

bilincin kökeni bilinmeyen bir şeydir demekle aynıdır...

tarihinde kirec tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilinmeyenler sizin aklınızı karıştırmış.

Bilinmeyelerle değil, bilinenlerle uğraşmanızı tavsiye ederim.

Maddenin nasıl ortaya çıktığı sorunu bilinmiyor olabilir.

Ama biz maddenin ne olduğunu ve nasıl davranışlar sergilediğini biliyoruz.

Siz bunu bilmezden gelip, bilinmezliğin karanlığında kaybolup gidiyorsunuz.

Bilinmeyenlere değil, bilinenlere yoğunlaşırsanız, kendinize daha aydınlık bir dünya oluşturursunuz.

Siz karanlıkta yaşamayı yeğliyor gibi davranıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada........

Maddenin nasıl olup da bilinci yarattığının ayrıntıları bilinmeyebilir.

Ama maddenin bilinçten sorumlu olduğu gün gibi aşikar.

Bilinç gökten zembille inmedi ise, maddenin bir ürünü olmak zorundadır.

Evet beynin ve onun fonksiyonu olan numenal yetinin kavramsal bilgi temelinin yanlislanabilirligi ve gecerliliginin mantiksal olabilme olasiliginin ortaya konmasidir.

Kisaca bilinc insanoglu ozelliklerine sahip bir fenomenin beyninin numenal yetisinin uretimi ve yaratimidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...