Jump to content

"Merhamet" Yalanı.


Recommended Posts

Merhamet, kaynağını dinlerden alan ruhani bir kavramadır. İyi olma, yardımlaşma ve dayanışmaya iten; doğamızda zaten bulunan, kökeni evrimsel sürece dayanan duygularımızın dejenere edilmiş hâlidir

Merhamet etmek yani acımak duygusunun dinlerden geldiğini nereden çıkarıyorsun.Merhamet duygusu etken ve edirgen olarak herkese lazımdır.Çünkü Dinlerden özgür yaşamımızda da

kimin ne zaman merhamet edilecek duruma düşeceğini bilemeyiz.

“Başkasına acımayan insan, her şeyden önce, kendisine acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakar olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan, güzelliği bilmez, sanattan anlamaz.”

Birde merak ediyorum merhamet duygusunun yerine koyabileceğin hangi duygu var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 41
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Merhamet etmek yani acımak duygusunun dinlerden geldiğini nereden çıkarıyorsun.Merhamet duygusu etken ve edirgen olarak herkese lazımdır.Çünkü Dinlerden özgür yaşamımızda da

kimin ne zaman merhamet edilecek duruma düşeceğini bilemeyiz.

“Başkasına acımayan insan, her şeyden önce, kendisine acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakar olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan, güzelliği bilmez, sanattan anlamaz.”

Birde merak ediyorum merhamet duygusunun yerine koyabileceğin hangi duygu var?

İnsan sürüler halinde yaşar öyle değil mi? Sosyal hayvanlarız ve bir arada yaşıyoruz. Birbirimize ihtiyacımız var, birimizi koruyup kollamak, yani yardımlaşmak, zor durumda olana destek olup dayanışmada bulunmak zorundayız. Bu bizim güdümüz.. Çünkü biz de aynı zor durumun içinde bulunabiliriz, yardıma ihtiyacımız olabilir.

Bu güdünün yarattığı duygulara "acımak" ya da acımayı da içeren ve bir lütuf gibi sunulan "merhamet" demek, tamamen ruhsal öğretilerin neden olduğu şeydir.

İlkel denilen kabilelere ve soyunu tükettiğimiz tolumlara bakın, göreceksiniz. Bütün bunları sorgusuzca, doğaları gereği yerine getiriyorlar. Dinler bu kavramları üstünlük gibi sunarak yardıma ihtiyacı olanı ezmiş, yardımda bulunanın üstünlük hissetmesine neden olmuş. Karşılığında vaadleri ve puanları vs var, ileri boyutta da zengine boyun eğme, karşısında ezikilik duyma gibi rezilce empozeleri...

Link to post
Sitelerde Paylaş

aynı mantıkla bir insanı erdemli yapan her duyguyu aynı kefeye koyabilirsiniz. hatta azıcık nihilist takılırsanız karşılıksız sevginin bile, sevdiği bir insan için üzülmenin bile aslında kendi egomuza hizmet ettiği sonucuna varabilirsiniz.

bu durumda kimseyi ahlaklı ya da ahlaksız diye nitelemenin bir anlamı kalmaz gibi geliyor bana.

Link to post
Sitelerde Paylaş

aynı mantıkla bir insanı erdemli yapan her duyguyu aynı kefeye koyabilirsiniz. hatta azıcık nihilist takılırsanız karşılıksız sevginin bile, sevdiği bir insan için üzülmenin bile aslında kendi egomuza hizmet ettiği sonucuna varabilirsiniz.

bu durumda kimseyi ahlaklı ya da ahlaksız diye nitelemenin bir anlamı kalmaz gibi geliyor bana.

Her bu tür eylemde bir çeşit bencillik vardır, barındırır ve olmak durumundadır.

Ama ortak paydada insan üzerinden insanlığa huzur-barış-mutluluk dediğimiz kavramları tattırır.

Dolayısı ile bencillik ve egoizm bu saatten sonra bu kavramları karşılamaz sözcükler olarak nitelendirilebilir.

Bence artık bunun yerine başka bir sözcük üretmenin zamanı geldide geçiyor bile. :)

*Küçücük bir not:

Uslu dur! Çan kulesinden gözleyenler var. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

aynı mantıkla bir insanı erdemli yapan her duyguyu aynı kefeye koyabilirsiniz. hatta azıcık nihilist takılırsanız karşılıksız sevginin bile, sevdiği bir insan için üzülmenin bile aslında kendi egomuza hizmet ettiği sonucuna varabilirsiniz.

bu durumda kimseyi ahlaklı ya da ahlaksız diye nitelemenin bir anlamı kalmaz gibi geliyor bana.

Bütün yazılanlardan sonra böyle bir sonuca ulaşmak için ne olmak gerekir bilmiyorum.

------------

O iyi ve güzel olup yarar sağlayan duyguları reddetmiyorum. Onların dinler tarafından empoze edilme biçimlerini eleştiriyorum.

Merhamet dediğiniz duygu Allah tarafından sahiplenilmiş ve dejenere edilerek insanları sınıflandırmaya kadar kadar götürmüştür işi. Merhamet edene merhamet gösterilmesi gerektiği söylenmiştir, karşılığında da ödüller sunulmuştur.

Müslüman merhametle oyalanıp erdemli olduğunu zannededursun..

Dedik ya, merhamet kişinin kendini küçültmesinden başka bir şey değildir. İnsanın görevi olan şeyler ve kendi doğasında bulunan yetilere uhrevi anlamlar yükleyerek onları ulaşılmaz, ulaşanı da üstün kılmıştır.

Merhamet gösteren, karşılığında dua ya da teşekkür bekler. Daha çok da "Allah razı olsun" denmesini.

Allah'ın, iyilik yapılmasına rıza göstermediği insanlardan merhametinizi esirgemelisiniz. Allah bile kendisine eğilene merhamet gösteririr.

Bunları nasıl anlayamıyor da abuk sabuk çıkarsamalarda bulunuyorsunuz, anlamak mümkün değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İyi ya işte Cübbeli, ha Allah'tan beklemişsin ha kulundan..

Allah'ın razı olmadığı insanlar için kılınızı kıpırdatmazsınız. Allah kızar.

Benim bir komşum var, iyi bir kadın. Açık saçık, dinle minle alakası yomuş gibi görünen biri. Bir alışkanlığı var, zırt pırt bir şey ister.. Hani evde tuz biter veya benzeri bir şey olur da hemen bir koşu komşudan istersin ya, öyle işte. Ama bu işi acayip abartmış bir kadındır çünkü unutkan. Markete gider, almadan döner vs..

İşte günde on kere de gelse, verdiğin şey tek bir çöp bile olsa, "Allah razı olsun" demeden gitmez. Ama onu da abartır, üç kere filan söyler. Çok sevdiğim, uzun yıllardır arkadaşlık (veya komşuluk diyelim) yaptığım biridir. Allah'sız olduğumu da bilir.

Artık bir gün nasıl sıkıldıysam bu lafları duymaktan, bir anda "Allah aşkına bırak şöyle Feriköy imamı gibi konuşmayı. Hiç değilse bana söyleme çünkü Allah benden razı filan olmaz, biliyorsun. Değecek birilerine söyle bari, sen de eziyet çekme, ben de." dedim.

Gözlerimin içine öyle bir baktı ve o güvensiz ve silik kadının yerini öyle bir güçlü, öyle kendinden emin bir kadın aldı ki, inanamadım. O haliyle bana:

"Ben senin için değil, kendim için söylüyorum zaten."

Hiçbir şey söyleyemedim..

Anladım ki iyilik yapan da iyilik yapılan da sadece kendi bonusu için yapıyor.. En kötü durumda bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

MERHAMET

Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma.

Başkası için üzülmeyi, acımayı becerebilme sanatı.

Olay vuku bulur. Siz üzüntü duyarsınız, acırsınız.

Bu pek güzel pek şahane duygunun hissedilebilmesi için birinin başına kötü bir şey gelmiş olması lazım.

Yani kötü olay veya dezavantaj yaratan durumun gerçekleşmesine bağlı bu duygu.

Eğer tanrı insanların bu duyguya sahip olup olmadıklarını test ederek buna göre iyi insan kötü insan kararı veriyorsa, o halde bu tanrının testi yapabilmesi için kötü ve acınacak durum yaratması gerekir.

Bu durumu doğrudan veya dolaylı olarak yaratmak zorundadır ki kullarında bunu test edebilsin.

Aynı şekilde kullarının yetim hakkı yiyip yemediğini test etmek için de yetim oluşturmalı ve bu yetimlere korunmaya muhtaç bazı haklar tescil etmelidir.

Yine aynı şekilde düşkünlere, fakirlere yardım duygusunu test etmek için de düşkünler ve fakirler oluşturmalı.

Açları doyurma duygusunu test etmek için bazılarını aç bırakmalı.

Bunun bir sınav olduğunu iddia ediyorlarsa dinler, sınavda bu koşulların yaratılması zorunludur.

Yani tanrı kullarının hangi iyi duyguları bünyesinde barındırdığını test etmek için, bu duyguları insanların kullanabileceği kötü ortamlar yaratmak zorundadır.

Bu da işin başka bir paradoksu :)

İslam iyiliği güzelliği barışı emreder derler müslümanlar.

Emreder emretmesine de kardeşim, iyiliğin, güzelliğin barışın test edilebileceği tek ortam bu özelliklere ihtiyaç duyulan ortamlardır. Yani kötülüğün olması lazım ki iyilik iyilik olsun.

Ne tuhaf insanlar bunlar...

Düşünmekten acizler

tarihinde Ateist.Bakış tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhamet, kaynağını dinlerden alan ruhani bir kavramadır. İyi olma, yardımlaşma ve dayanışmaya iten; doğamızda zaten bulunan, kökeni evrimsel sürece dayanan duygularımızın dejenere edilmiş hâlidir.

Nerhamet "rahmet" kelamindan turemis olup "bagislamak" anlamindadir.

"Merhamet et" diyen kisi karsidaki guclu kisiden af diler. Bunun IFeel'in bahsettigi acima ile uzaktan yakindan alakasi yoktur, nereden bu kaniya varmis anlamak zor degil tabi.

Cunku gundelik kullanimda merhametli kisiye affedici degil de aciyan anlami yuklenmistir, bu da IFeel'i yanilgiya dusurmustur.

Merhamet eden kisi aciyan degil affedendir, acima duygusu ile ilgisi fiilin kendisinden degil, failin muteessuf olusundandir.

Merhamet duygusu, tanımı gereği de acımayı, dolayısıyla kendini yüceltmeyi gerektirir

Merhamet eden konumu geregi af dileyene gore zaten yucedir, af dileyen de bunun farkindadir.

Merhamet göstermek için acımak gereklidir ve bu durum zorluk içindeki canlıyla empati kurma, kendini onun yerine koyma gibi yetilerle karıştırılır. İlgisi bile yoktur, acımak duygusunda da tıpkı merhamette olduğu gibi üstünlük hissi vardır.

Merhamet göstermek (bagislamak) için acımak gereklidir diye bir sart yok, ben merhamet eden konumundayken af dileyene acimadan da ona merhamet edebilir yani affedebilirim. Istedigim parayi getirdiginde ona acimadan onun hayatini bagislamisimdir. Bu da merhamet ederken duygulara yer vermeden rasyonelce hareket edilebileceginin bir kanitidir.

Empatinin merhametten, acimadan ustun ve yuce hicbir yani yoktur. IFeel, evrimsel dayanaklarla destekledigi iddiasinda ortaya koyabilecegi yuce bir nesne bulamayacaktir. Topluluk halde yardimlasma ile merhamet edip acima, empati kurma vs. bunlarin tamami "cikar" sozcugune indirgenerek aciklanabilir. Dolayisiyla merhameti ve acimayi elestirip empatiyi ve bir arada yasama gudusuyle birbirine yardim etmeyi yuceltmek beyhudedir.

Arkadasim is gorusmesine gidecekti, o gun ise geldi gidecekken vazgecti, ne oldu dedik, farketmeden yavru kedi ezmis gelirken, arabayi park halinden cikarirken gormeden ezmis, goren biri uyarmis ama uyarmasi da tuhafmis, bizimki hic bir sey anlamamis. Sonucta kedi olmus, arkadasim o gun eve oglen saatinde gitti, sabah oldu geldi gozler kizil, uyuyamamis. Aksama kadar oturdu kediyi dusundu. Cok etkilenmis. Adam iki gun kendine gelemedi.

Simdi bu adam kediye empati duydugundan mi, acidigindan mi yoksa merhamet ettiginden mi bu halde? Ya da bu adamin acimasi ve iclenmesinin kendi insan surusune ne gibi katkisi olmustur? Kediyi ezdikten sonra ona aciyip iki gun uyuyamayinca kendisini mi yuceltmistir? Adam ciddi ciddi istirap cekti, merhamet (af) edecek konumdaki biri icin fazla iddiali bir davranis bu.

Velhasil baslik cok dusunulmeden acilmisa benziyor. Diger yazilarin tamamini okumadim yazilanlarin velakin varsa dogru bir savunma paste edilebilir.

tarihinde Peleuze tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında hristiyanlığın temel felsefesi budur denilebilir. İnsanın sahip olduğu genetik günah karşılıksız olarak kimseyi sevememsi yada iyilik yapamamasıdır. En basit bir yardım yaptıktan sonra bile teşekkür edilmek isteriz, etmezlerse yardımı keseriz. Tanrı ise karşılık beklemeden sever falan filan işte. Yani bu başlık konusunun içinden koskoca din çıkmış vesselam

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhamet, dinler için sadece bir vitrin süsüdür.

Bundan sadece İslam'ı anlamayalım. Bütün dinler, kendi egemenlik ve yayılmaları sözkonusu olduğunda insanlık duygularını kolayca bir kenara bırakıp olanca vahşetiyle katliamlar yapmakta hiç beis görmemişlerdir.

Yahudilerin kendini beğenmişlikleri ve diğer ulusları insan yerine koymadıkları, 'kutsal' kitapları Tevrat'tan kolayca görülebilir. 'Öldürün', 'yok edin', 'acımayın' türü ifadeler Tevrat'ın başından sonuna kadar yaygındır.

Hıristiyanlar, her ne kadar 'İncil'de insanlara karşı anlayışlı ve merhametli olmak yönünde yumuşak ifadeler kullanılmış olsa da, uygulamada gerek kendi ülkelerindeki diğer din ve mezheplere karşı, gerekse sömürgelerde hiç de böyle davranmamışlar; insan öldürmeyi sanat haline getirmişlerdir.

Hele ki İslam, 'cihat' adını verdiği yayılma stratejisi gereği insanlara acımamayı ilke edinmiştir. Mezhepler arasındaki kanlı mücadeleler de ünlüdür İslam'da. Cami bombalamalar, pazaryeri katliamları, kervan baskınları; Müslümanların kendilerine karşı da merhametsiz olduklarının sayısız kanıtlarıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hele ki İslam, 'cihat' adını verdiği yayılma stratejisi gereği insanlara acımamayı ilke edinmiştir. Mezhepler arasındaki kanlı mücadeleler de ünlüdür İslam'da. Cami bombalamalar, pazaryeri katliamları, kervan baskınları; Müslümanların kendilerine karşı da merhametsiz olduklarının sayısız kanıtlarıdır.

Cami bombalamalar, pazaryeri katliamları, kervan baskınları Kuran'da yoktur. İslam, size yapılan zulme karşılık verin diyor sadece ve aşırıya kaçmaktan da sakındırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cami bombalamalar, pazaryeri katliamları, kervan baskınları Kuran'da yoktur. İslam, size yapılan zulme karşılık verin diyor sadece ve aşırıya kaçmaktan da sakındırıyor.

Yalanın daniskası...

İslamda karşı inancın kutsal ibadet yerler, karşı inanca sahip insanların birliktelik güçleri (develt grup vs her ne ise) ve karşı inanca sahip insanların can güvenliklerinin garantisi yoktur.

Ne kuran ne de islam böyle bir sorumluluk kabul etmez.

Zulme karşılık verme diye bir şey de yoktur islamda.

Senle daha önceen de tartıştık bunu.

İslam geçici ateşkes önerir. Barış ve sevgi değil.

Bu ateşkes süresince de karşı inançtakilerin başlarında tabiri caizse sopayla beklemeyi tavsiye eder.

islamda ateşkes vardır, barış ve iyilik yoktur.

Ateşkes barış değildir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalanın daniskası...

Güzel kardeşim mümin yalan söylemez,

ZİMMÎ

Mal, can, ırz ve dini için İslâm devleti tarafından güvence verilmiş olan ehl-i kitap. Zimmet ehlinden bir kişi. Zimmet; söz, güvence, kefâlet, hak, saygı, kendileriyle anlaşma yapılan topluluk anlamlarına gelir. Ehl-i zimmet ise; hristiyan, yahudi ve başkaları gibi ehl-i kitaptan İslâm yurdunda oturanlardan kendileriyle anlaşma yapılanlar demektir. Zimmetin çoğulu "zimem"dir. Bir fıkıh terimi olarak zimmet; gayri müslimlerin cizye verip itaat etmelerine karşılık İslâm topraklarında yerleşmelerine izin verilmesi; mal, can, ırz ve inançlarının korunması ve dış saldırılara karşı İslâm Devleti tarafından savunulmaları demektir. Gayr-i müslimlerle zimmet anlaşmasını ancak İslâm devlet başkanı veya yetki verdiği kimse yapabilir. Çünkü ehl-i kitapla zimmet anlaşması yapılması görüş ve takdir hakkı kullanılması gerektiren önemli bir konudur. Diğer yandan Mâlikîlere göre, zimmet akdini İslâm devlet başkanından başkası yaparsa yine onlara emân verilir, öldürülmez ve esir edilmezler. Ancak bu durumda devlet başkanı bu akdi geçerli sayma ya da onları güvencede olacakları bir yere kadar geri çevirme yetkisine sahiptir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, 1. baskı, Mısır 1316/1898, IV, 368; eş-Şirbinî, Muğnî'l-Muhtâr, Mısır t.y., IV, 243; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, 2. baskı, Dimaşk, 1405/1985, VI, 442).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel kardeşim mümin yalan söylemez,

ZİMMÎ

Mal, can, ırz ve dini için İslâm devleti tarafından güvence verilmiş olan ehl-i kitap. Zimmet ehlinden bir kişi. Zimmet; söz, güvence, kefâlet, hak, saygı, kendileriyle anlaşma yapılan topluluk anlamlarına gelir. Ehl-i zimmet ise; hristiyan, yahudi ve başkaları gibi ehl-i kitaptan İslâm yurdunda oturanlardan kendileriyle anlaşma yapılanlar demektir. Zimmetin çoğulu "zimem"dir. Bir fıkıh terimi olarak zimmet; gayri müslimlerin cizye verip itaat etmelerine karşılık İslâm topraklarında yerleşmelerine izin verilmesi; mal, can, ırz ve inançlarının korunması ve dış saldırılara karşı İslâm Devleti tarafından savunulmaları demektir. Gayr-i müslimlerle zimmet anlaşmasını ancak İslâm devlet başkanı veya yetki verdiği kimse yapabilir. Çünkü ehl-i kitapla zimmet anlaşması yapılması görüş ve takdir hakkı kullanılması gerektiren önemli bir konudur. Diğer yandan Mâlikîlere göre, zimmet akdini İslâm devlet başkanından başkası yaparsa yine onlara emân verilir, öldürülmez ve esir edilmezler. Ancak bu durumda devlet başkanı bu akdi geçerli sayma ya da onları güvencede olacakları bir yere kadar geri çevirme yetkisine sahiptir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, 1. baskı, Mısır 1316/1898, IV, 368; eş-Şirbinî, Muğnî'l-Muhtâr, Mısır t.y., IV, 243; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, 2. baskı, Dimaşk, 1405/1985, VI, 442).

Yahu sne köleliği tarif ediyosun

2010 yılındaki modern dünyada halen daha şöyle bir anlayıştan gelen bakış açısına sahip olmak iğrençliğin daniskası

Yok efendim ehli kitaptan adamlarla anlaşma yapılmışsa islam devleti canlarını mallarını korurmuş

Ayrıca bu da ayrıca bir kanun olarak var (genel herkese adalet değil de ayrı bir adalet bu yani )

Yazdıklarınla benim dediklerimi öyle bir tasdikliyorsun ki...

Ama kör olmuşsun, göremiyorsun...

Senin demene göre o zaman Müslüman en değerli varlık geri kalan inançlar amensup olan insanlar müslümandan sonra geliyor öyle mi?

Ehli ktabı siktir et, bir hindu değersiz öyle mi?

Barış dinine bak sen..

Seviyorum, öpüyorum, diliyorum diyen bir adamsın ve dediklerinin arkasındaki kafa yapısına bak

Teröristten farkı yok...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin demene göre o zaman Müslüman en değerli varlık geri kalan inançlara mensup olan insanlar müslümandan sonra geliyor öyle mi?

Ehli ktabı siktir et, bir hindu değersiz öyle mi?

Barış dinine bak sen..

Seviyorum, öpüyorum, diliyorum diyen bir adamsın ve dediklerinin arkasındaki kafa yapısına bak

Teröristten farkı yok...

İnsanların neye inandıklarını boşver ne yaptıkları önemlidir ve yapıp ürettikleri derecede kıymetlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...