Jump to content

NASIL BİR ATEİSTSİNİZ?


Recommended Posts

'The Hidden Origins of Islam' Description

The standard histories of Muhammad and the early development of Islam are based on Islamic literature that dates to the ninth and tenth centuries - some two centuries or more after the death of Muhammad in 632. Islamic literary sources do not exist for the seventh and eighth centuries, when, according to tradition, Muhammad and his immediate followers lived. All that is preserved from this time period are a few commemorative building inscriptions and assorted coins. Based on the premise that reliable history can only be written on the basis of sources that are contemporary with the events described, the contributors to this in-depth investigation present research that reveals the obscure origins of Islam in a completely new light. As the authors meticulously show, the name 'Muhammad' first appears on coins in Syria bearing Christian iconography. In this context the name is used as an honorific meaning 'revered' or 'praiseworthy' and can only refer to Jesus Christ, as Christianity was the predominant religion of the area at this time. This same reference exists in the building inscription of the Dome of the Rock in Jerusalem, built by the caliph 'Abd al-Malik. The implication of these and other findings here presented is that the early Arab rulers adhered to a sect of Christianity. Indeed, evidence from the Koran, finalised at a much later time, shows that its central theological tenets were influenced by a pre-Nicean, Syrian Christianity. Linguistic analysis also indicates that Aramaic, the common language throughout the Near East for many centuries and the language of Syrian Christianity, significantly influenced the Arabic script and vocabulary used in the Koran. Finally, it was not until the end of the eighth and ninth centuries that Islam formed as a separate religion, and the Koran underwent a period of historical development of at least 200 years.

Hacının bahsettiği kitap bu sanırım ve kitabın özeti yazıyor burada.

Rica etsem bir arkadaş bunu çevirebilir mi? Google çevirisi çok kötü oluyor. :)

Cidden merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 446
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Elbette bir tez savunuyorsun hacı, Ohrig'in Muhammed'in yaşamadığı ve İslam'ın ilk başta bir Hristiyan kültü olarak ortaya çıktığı yönündeki tezini savunuyorsun. Tezi savunmanda sorun yok, ama bu tez bilimseldir, diğer hiçbir tez bilimsel değildir diyemezsin; özellikle sosyal bilimlerde bu iş böyle olmaz.

Bu yanlış bir düşünce...

Herşeyden önce bir kuramın yerini bir başka kuramın alması söz konusun..

Senin kaynağının yayın tarihi 1998.

Ohlig'in kitabı 2010'da yayınlanan bir kitap.

Ohlig'in kuramı, diğerinin kuramının yerine geçiyor.

İkisi de bilimsel.

Zaten ilk kaynağa bakmak istememin nedeni de bu.. Bilimsel olması..

Ama ikincisi yeni. Ve çok daha zengin kaynaklarla sorunu işliyor...

Ben ikinci kaynağı tutuyorum elbette. Aklını kullanan her bilimsel ateist de tutmak zorunda..

Ama tutmayabilir. Ben onlar için Türk Müslüman ateist diyorum. Onlardan biri olmak ister miydin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yanlış bir düşünce...

Herşeyden önce bir kuramın yerini bir başka kuramın alması söz konusun..

Senin kaynağının yayın tarihi 1998.

Ohlig'in kitabı 2010'da yayınlanan bir kitap.

Ohlig'in kuramı, diğerinin kuramının yerine geçiyor.

İkisi de bilimsel.

Zaten ilk kaynağa bakmak istememin nedeni de bu.. Bilimsel olması..

Ama ikincisi yeni. Ve çok daha zengin kaynaklarla sorunu işliyor...

Ben ikinci kaynağı tutuyorum elbette. Aklını kullanan her bilimsel ateist de tutmak zorunda..

Ama tutmayabilir. Ben onlar için Türk Müslüman ateist diyorum. Onlardan biri olmak ister miydin?

Ohrig'in tezi eski tezin yerini alacaksa önce eski tezi yanlışlaması lazım. Ohlig'in kitabında öbür kitaptan bahsediliyor mu? O kaynakların geçersiz olduğu iddiası var mı ve de gerekçelendirilmiş mi? Yoksa Ohlig'in yarım yamalak araştırma yaptığı düşünülebilir.

tarihinde Kami tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ohrig'in tezi eski tezin yerini alacaksa önce eski tezi yanlışlaması lazım. Ohrig'in kitabında öbür kitaptan bahsediliyor mu? O kaynakların geçersiz olduğu iddiası var mı ve de gerekçelendirilmiş mi? Yoksa Ohrig'in yarım yamalak araştırma yaptığı düşünülebilir.

Bu da pek doğru değil.

Ben baktığım yerlerde öyle bir referansa rastlamadım.

Kitap gelsin.. Diğer kitabı da araştıracağım tekrar ve Ohlig'e neden ilk kitaptan bahsetmedeğini soracağım.

Benim tahminim şu merkezde:

Robert Hoyland'ın kitabı ile Muhammed'in yaşayıp yaşamadığı konusunda değil de, Hagerizm konusunda bir açıklama var.

Yani Hoyland Muhammed'in yaşadığı önyargısı ile kitabı yazmış...

Ohlig'in kitabı öyle bir konu işlemediği için Hoyland'a hiç değinmemiş. Hagarizmin bir spekülasyon olduğunu herkes kabul ediyor aslında.

Ama doğru tarafları olduğu da biliniyor. Muhammed yaşamış veya yaşamamış o kadar önemli değil Hagarizim için. Önemli olan İslam'ın Yahudi, Hristiyan ve Arap ortamında çıkması..

Tabii öyle bir ortamdan çıktığı için de Muhammed'e gereksinim kalmıyor. Ama yine de Ohlig'in kitabında ana tema çok farklı...

Neyse bu konu bu hafta içinde aydınlığa kavuşacak.

Olan benim 90 dolarıma oldu.. Ama şikayet etmiyorum. Kitaptan yararlanabilirim bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu da pek doğru değil.

Ben baktığım yerlerde öyle bir referansa rastlamadım.

Kitap gelsin.. Diğer kitabı da araştıracağım tekrar ve Ohlig'e neden ilk kitaptan bahsetmedeğini soracağım.

Benim tahminim şu merkezde:

Robert Hoyland'ın kitabı ile Muhammed'in yaşayıp yaşamadığı konusunda değil de, Hagerizm konusunda bir açıklama var.

Yani Hoyland Muhammed'in yaşadığı önyargısı ile kitabı yazmış...

Ohlig'in kitabı öyle bir konu işlemediği için Hoyland'a hiç değinmemiş. Hagarizmin bir spekülasyon olduğunu herkes kabul ediyor aslında.

Ama doğru tarafları olduğu da biliniyor. Muhammed yaşamış veya yaşamamış o kadar önemli değil Hagarizim için. Önemli olan İslam'ın Yahudi, Hristiyan ve Arap ortamında çıkması..

Tabii öyle bir ortamdan çıktığı için de Muhammed'e gereksinim kalmıyor. Ama yine de Ohlig'in kitabında ana tema çok farklı...

Hagerizm ve Ohlig'in tezi aynı gibi ama hacı. Wiki'den alıntılıyorum, bak şimdi:

According to the book Hagarism, the Arab conquests and the formation of the caliphate were a peninsular Arab movement inspired by Jewish messianism, which, in alliance with Jews, attempted to reclaim the Promised Land from the Byzantine Empire. The Qur'an would then be the product of 8th-century edits of various materials drawn from a variety of Judeo-Christian and Middle-Eastern sources, and Muhammad the herald of Umar "the redeemer", a Judaic messiah.

Hagarism begins with the premise that Western historical scholarship on the beginnings of Islam should only be based on historical, archaeological and philological data rather than Islamic traditions which it finds to be dogmatically-based, historically irreconcilable and anachronistic accounts of the community's past, and of no historic value. Thus, relying exclusively on historical, archaeological and philological evidence, the authors attempt to reconstruct and present what they argue is a more historically accurate account of Islam's origins. In summary:

Virtually all accounts of the early development of Islam take it as axiomatic that it is possible to elicit at least the outlines of the process from the Islamic sources. It is however well-known that these sources are not demonstrably early. There is no hard evidence for the existence of the Koran in any form before the last decade of the seventh century, and the tradition which places this rather opaque revelation in its historical context is not attested before the middle of the eighth. The historicity of the Islamic tradition is thus to some degree problematic: while there are no cogent internal grounds for rejecting it, there are equally no cogent external grounds for accepting it. In the circumstances it is not unreasonable to proceed in the usual fashion by presenting a sensibly edited version of the tradition as historical fact. But equally, it makes some sense to regard the tradition as without determinate historical content, and to insist that what purport to be accounts of religious events in the seventh century are utilizable only for the study of religious ideas in the eighth. The Islamic sources provide plenty of scope for the implementation of these different approaches, but offer little that can be used in any decisive way to arbitrate between them. The only way out of the dilemma is thus to step outside the Islamic tradition altogether and start again.[5]

Ohlig and Puin's research propounds that according to the evidence of Arab coinage and the inscription in the Dome of the Rock in the late 7th century with the letters MHMT and the term muhammad meaning "the revered" or "the praiseworthy" bear Christian symbols such as crosses, suggesting that the term Muhammad was a Christian honorific title referring to Jesus, as in the hymn of the mass ("praise be to he that comes...")

Biri Musevi, diğeri Hristiyan kültü diyor, ama öncüller falan çok benzer.

Bu arada Hoyland Hagarism'i yazanlardan birinin eski öğrencisi, onu da unutmamak lazım. Yani Hoyland'ın bu tarz düşüncelere yabancı olduğunu söylemek saçma olur.

Neyse bu konu bu hafta içinde aydınlığa kavuşacak.

Olan benim 90 dolarıma oldu.. Ama şikayet etmiyorum. Kitaptan yararlanabilirim bile.

Yuh, 20 dolar mı aldılar shipping'e, soygun yav. :D Neyse, umarım kitap güzel çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'in yaşamadığının en kesin delili Kur'an'ı yazmadığının anlaşılmasıdır.

Tek başına bu delil yeterlidir.

Kur'an'ın ne Muhammed'le ilişkisi vardır, ne de İslam'la..

Kur'an çok sonraları İslam ve Muhamed ile birleştirilmiştir.

Aslında tek başına bu bilgi yeterli olmalı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hagarizm'le Ohlig'in tezleri benzer ama aynı değil.

Ohlig'in araştırması spekülasyonlara dayanmıyor. Bu önemli bir fark.

Aslında Muhammed'in yaşamadığını çok önceleri ortaya atmak mümkündü..

Hagarizm'den bile önce ortaya atabilmek gerekirdi.

Çünkü Muhammed hakkında bilinenlerin Muhammed zamanından kalmasının mümkün olmadığı çok açıktır.

İnsanlık tarihinin en karanlık zamanın gün be gün bilinmesi bir efsaneden başka ne olabilir?

Kafasını kullanmak isteyen ateistlere hatırlatılır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlığın Muhammed'in yaşayıp yaşamadığı ile doğrudan değil, yalnız dolaylı bir ilişkisi var.

Muhammed'in yaşayıp yaşamadığının ayrıca çeşitli başlıkları var.

Bu konuyu tartışmaya burada devam etmememiz gerektiğini düşünüyorum.

Hatta o konuları birleştiren yeni bir başlık açabilir ve bu konuda biriken materyelleri orada toplayabiliriz.

Ve sorunu kişiselleştirmeden orada tartışabiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cevabınızı genel anlamda tatmin edici buldum sevgili çakırcalı teşekkür ederim. Yalnız yine de kafamda bazı soru işaretleri var.

Elimizdeki veriler itibariyle "büyük bir ihtimalle" Muhammed yaşamamıştır denilebilir. Fakat hacı ise bilim adamlarının araştırmaları sonucunda Muhammed'in yaşamadığının kanıtlandığını söylüyor. Siz ise böyle bir şeyin bilimsel olarak kanıtlanamayacağı iddiasındasınız (yanlış anlamadıysam).

Bu minvalde şöyle bir soru yönelteceğim size:

Şayet hacının kanıtlandı dediği, bilim adamlarının ortaya attığı teori sağlam temellere dayanıyor ve konuyla alakalı uzman bilim adamları tarafından desteklenirse, karşı teori de üretilemiyorsa sizin din eleştirisi bağlamındaki tutumunuz değişir mi? Gerçi siz eleştirilenizi Muhammed üzerinden yapmıyor olabilirsiniz ama ben forumda bu tarz eleştirileri çok gördüm.

Kafanda zaten her zaman bir soru işareti olmalı, sevgili epitaph. Üstelik de gayet doğru anlamışsın.Bak, "TANRI DİYECEKTE DİLİ VARMIYOR" diye saçma bir başlık var. Bugün birçok kişi evrimi bir inanç gibi benimsemiştir, Richard Dawkins ise orda ne diyor? "Hayatın kökeninin ne tür bir olayla başlamış olması gerektiğini biliyoruz... Olay şu şekilde gerçekleşmiş OLABİLİR. ŞU ŞEKİLDE OLABİLİR; bundan çok uzun zaman önce evrenin her hangi bir yerinde bir medeniyet, Darwin'in teorisinde öne sürdüğüne uygun olarak çok yüksek teknoloji sahibi olacak şekilde evrimleşmiş OLABİLİR ve bir hayat formu dizayn edip dünyadaki yaşamın tohumlarını atmış OLABİLİRLER. BU BİR OLASILIKTIR..." diyor. Bu konuyla ilgili ben ne anladım, ne bilirim onu söyleyeyim:

Yeryüzü şartları, canlılığın başlangıcı için yeterli ve gerekli evrelerden geçmiştir. Dolayısıyla gezegenimizdeki canlılık, yine gezegenimizde başlamıştır. Çünkü bu gezegenin, canlılığın başlangıcı için doğaüstü bir güce ihtiyacı yok. Ama bu kabul, canlılığın ille de yeryüzünde başlamış olmasını gerektirmiyor. Bu gezegen her ne kadar içdinamikleriyle buna muktedir olsa da, evrenin bir köşesindeki çok gelişmiş bir medeniyet tarafından da başlatılmış olabilir. Ben evrimi böyle düşünüyorum. İlle de yeryüzünde başlamış bir canlılık tabum yok. Belkilerim, olasılıklarım var ama her hal ve durumda açıklanabilir olması beklentim var; bu konuda bir alternatif, beni inanca düşürür. Yani bilimsel düşüncede olasılıklar her zaman sözkonusu olabilir. Tabu yoktur!

haci'nin ve bazı arkadaşların kabul edemediği ise şu: Din, bilimin bir konusu değildir. Dolayısıyla bilim, dine veya iddialarına doğrudan el atmaz, attığı anda zaten bilim olmaktan çıkar. Bilim ne yapar? Sonsuzdan gelip, sonsuza giden dümdüz bir çizginin üzerinde yürümeye çalışır. Kimi zaman yalpalar, kimi zaman tökezler ama o "doğru çizgi"nin varlığını bilir. Aklın yolu birdir deriz ya hani... İşte bilimsel düşünce, bilimsel ahlak dediğimiz şey, her şeyden önce o doğru çizginin varlığını bilmekle mümkündür. Bunu biliyorsak eğer, tökezlemelerimiz de, yalpalamalarımız da anlamsızlaşır. Niteki insanlık tarihine baktığımızda (örn.) dünyamerkezci düşünceden güneşmerkezci düşünceye ve o günden de bugünkü evren bilgisine ulaştık. Dünyamerkezci düşünce, kendinden önceki düşünceye kıyasla daha bilimsel değil miydi? Ama bu bir inanç olarak kabul edilmediği içindir ki zamanla güneşmerkezci düşünce kabul edildi. Bu da tabulaştırılmadı ve bugün evrene ilişkin birçok teori geliştirilebildi... Biz bazı konularda o farazi çizginin neresindeyiz, henüz bilemiyor olabiliriz ama o çizginin varlığını biliyoruz; hala bizde umut var. (Tipikbir bilim adamı olarak RD de bu çizgiyi net gören biri olduğu için bak: Yukarıdaki alıntıladığım sözleri; evrilme, canlılığın olmazsa olmazı. Zaten diyalektiğin de kanunu). Buradan islama gelelim;

Bilim, dünyanın yuvarlak olduğunu ve hem kendi ekseninde, hem de güneşin etrafında döndüğünü kanıtlamışsa; bu kanıtlar bilimsel anlamda sadece dünya ve güneşle ilgili kanıtlardır. Bilim, Kuran'daki dünya ve güneş hakkındaki ayetlerin saçma olduğunu değil, dünya ve güneş sistemini tesbit etmiştir. Aradaki nüans farkını görebiliyor musun? Çünkü o fark, senin de bilimselliğini ortaya koyacak. "Bilim, evrenin yapısına ilişkin şu kanıtı buldu" demekle, "Bilim, Allah'ın olmadığını, Muhammed'in yaşamadığını kanıtladı" demek arasında dağlar kadar fark var. Hele ki "Ateizm, bir tanrının varlığına inanmamaktır" demekle "Ateizm, bir tanrının yokluğuna inanmaktır" demek arasında bile dağlar kadar fark varsa, o farkın büyüklüğünü var artık sen düşün. Nitekim yazılarından anladığım kadarıyla haci, tanrının yokluğuna inanıyor. Hemen önceki iletimde de alıntıladığım bir iletisi bunu ortaya koyuyor. "Biz Allah'a inanıyoruz, siz bilime" diyen teistlerin muhatabıdır yani.

Ha, haci "Bilim, Muhammed'in yaşamadığını kanıtlamıştır" derken, "Muhammed diye birinin yaşadığına yönelik şu iddialar çürütülmüştür" mü demek istiyor? Bilemiyorum. Eğer öyleyse, o zaman önce bunu desin ki, ben de zaten yeterince sıkıldığım bu kör dövüşten kurtulayım. Nitekim (haci'nin iddiasında bu manayla direttiği ihtimaline karşılık yukarıda bazı iletilerimde de açıklamaya çalıştığım üzere), bunun da bilimsel olarak mümkün olmadığını söyledim. Çünkü bilgi bazında bir veri elde edebilmek için elde usule-yönteme dahil bir veri yok ki zaten. Hangi inancın bilimsel bir verisi var ki o veriden hareket edip yine bilimsel bir tesbitte de bulunabilesin?

Dolayısıyla iletinin son kısmında sorduğun soruya yönelik şunu söyleyebilirim: "Muhammed'in yaşamadığı bilimsel olarak kanıtlandı" demekle "Allah'ın yokluğu bilimsel olarak kanıtlandı" demek arasında hiçbir fark göremiyorum. Üstelik, nasıl ki Allah'ın yokluğunu kanıtlamak zorunda değilsem, Muhammed'in yokluğunu da kanıtlamak zorunda değilim. Asıl varlığını iddia edenler, bunu kanıtlamak zorunda...

Olayın özü ne, biliyor musun? Bir inancın yanlışlığı kanıtlanmaz; ancak, doğruluğuna yönelik iddialar çürütülebilir. Bunu da bilimadamları yapmaz; sen gider o doğru üzerinden alet edevatı alır, "Bak şu tesbit, senin şu iddianı çürütüyor" dersin. O sırada senin oralarda gezindiğini bilimin ruhu bile duymaz, değil ki "Evet, evet, doğru söylüyor" diye bağırsın. Çünkü bilim ancak bilimsel bir konuyla ilgili ses çıkarır; bilimdışı konularla ilgili ise yırtınmalara dahi kulakları sağırdır bilimin. Dolayısıyla bilimdışı bir konuda bilim adına destek çıkmaya çalışan sözde bilimadamının aklına, uzmanlığı ölçüsünde tükürürüm...

Ben bunu bilir, bunu söylerim. Bilgi ve düşüncelerimde yanılıyor olma ihtimalim her zaman var; ama bu da bilimsel argümanla desteklenmeli, işkembeden namelerle değil...

Link to post
Sitelerde Paylaş
haci'nin ve bazı arkadaşların kabul edemediği ise şu: Din, bilimin bir konusu değildir. Dolayısıyla bilim, dine veya iddialarına doğrudan el atmaz, attığı anda zaten bilim olmaktan çıkar

Din konusu bilimin de ilgi alanına girer..

Bunun tartışmasını yapmaya gerek duymuyorum. Aksini iddia etmek çok saçma..

Ama bilim dinin iddialarını ciddiye almaz. Onların ciddiye alınabilmesi için bilimin tartışacağı bir formata bürünmeleri gerekir.

Eğer onlar bilimsel bir formatla sunulurlarsa bilim onlarla ilgilenir.

Örneğin tarih bilimi dinlerin başlangıç tarihleri ile ilgilenir. Bunu yapınca onların başlangıç öyküleri ile de ilgilenmiş olur.

Bu konuda İslam felsefesi ve tarihini birbirlerinden nasıl soyutlarsınız adında yeni bir başlık açtım.

Bilimin ilgi alanına girmeyen bir konu bulmak çok zor..

Her konu şu veya bu nedenle bilimi ilgilendirir.

En azından o konunun tarihsel geçmişi bilimin ilgi alanına girer.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din konusu bilimin de ilgi alanına girer..

Bunun tartışmasını yapmaya gerek duymuyorum. Aksini iddia etmek çok saçma..

Din, bilimin ilgi alanına girmediği ve girmesinin mümkün olmadığı için zaten bilimdışı olarak değerlendiriliyor ve ben de bu bilinçle düşüncemde ısrar ediyorum. Sen de bu yanlış düşünceden hareketle tüm bu ıstrarlı yanlışı sürdürüyorsun. Zira senin de kabul ettiğin üzere;

bilim dinin iddialarını ciddiye almaz. Onların ciddiye alınabilmesi için bilimin tartışacağı bir formata bürünmeleri gerekir.

Ancak yine senin de kabul ettiğin üzere;

Eğer onlar bilimsel bir formatla sunulurlarsa bilim onlarla ilgilenir.

ki bugüne kadar hiçbir dinin inançlarını bilimsel bir formatla sunduğuna tanık olmadım; çünkü bilimsel formata girmesi bile onun artık inanç değil, bilimselliğini gösterir.

Örnek?

Akıllı Tasarım Teorisi!

Sonuç?

Bilimsel değil?

Yani?

Bir inanç zaten bilimsel formatla sunulamaz! Bilimsel formata girmişse, artık inanç değil, bilgi demektir.

:huh:

:lol:

Şi-şe-leeeeer.... riiin-go rin-go şi-şe-ler... :lol:

Şişe dedim de sayın haci, şişe çekmeyi de biliyor musun? Kuluncum tutulmuş da... :blink:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din betimsel olarak sosyal bilimlerin alanına girebilir. Bir toplumda dindarlık artıyor mu sorusu sosyolojik bir araştırmanın konusu olabilir mesela. Ya da Alman toplumunun inanç durumu konusunda bir araştırma yapılabilir. Dine yaklaşım ile psikolojik durum arasındaki ilişki araştırılabilir vs. vs.

Ama işin normatif boyutunda din, felsefe gibi humanities dallarının alanına girer. "Tanrı var mı yok mu?" gibi sorular bu kategoriye giriyor.

Bu yazdıklarım hacı ve Çakırcalı'nın tartışmasına ne kadar katkı yapar bilemem.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din betimsel olarak sosyal bilimlerin alanına girebilir. Bir toplumda dindarlık artıyor mu sorusu sosyolojik bir araştırmanın konusu olabilir mesela. Ya da Alman toplumunun inanç durumu konusunda bir araştırma yapılabilir. Dine yaklaşım ile psikolojik durum arasındaki ilişki araştırılabilir vs. vs.

Ama işin normatif boyutunda din, felsefe gibi humanities dallarının alanına girer. "Tanrı var mı yok mu?" gibi sorular bu kategoriye giriyor.

Bu yazdıklarım hacı ve Çakırcalı'nın tartışmasına ne kadar katkı yapar bilemem.

Katılıyorum sayın Kami. Yani bir açıdan bakınca evrende mevcut olan her varlık ve düşünce bilimle bir şekilde alakalıdır, dolayısıyla din sosyal bilimlerce ele alınsa da, bu onun bilimsel olduğu anlamına gelmez. O nedenle zaten tartışma boyunca ısrarla felsefeden ve mantıktan bahsediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sana hak vermek de hata galiba.

Sen başlı başına hatasın be hacı :lol:

Evet. Eğer Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali yaşamışlarsa bütün iddia çöker.

Tek başına Muhammed'i yaşatmamak yetmez.

Ha şunu bileydin..

Eğer Muhammed diye biri yaşamadıysa, Muhammedin halifesi olduğunu söyleyen, ona kız verip kız alan, amca çocuğu olan Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğerleri de olmamalı ve Muhammedin getirdiği dinle feth edilmiş topraklar da olmamalı!

Bunlar varsa ki var, o zaman ohlig amcamların kuyruğuna takılarak ancak aptalları kandırabilirsin hacı B)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şöyle bir kaynak var. Paylaşayım.

Hz.Muhammed'in Hayatı (prestij)

Yazarlar : Martin Lings,

Çevirmen : Nazife Şişman

Yayın Yılı : 2006

Sayfa Sayısı : 487

ISBN : 975-574-439-8

Fiyat YTL : 20,00 TL

--------------------------------------------------------------------------------

Martin Lings

Vikipedi, özgür ansiklopediGit ve: kullan, ara

Martin Lings, (d. 24 Ocak 1909, İngiltere – ö. 12 Mayıs 2005, İngiltere). İngiliz tasavvuf bilimcisi .

Önceleri protestandı, sonra ateist oldu. Oxford Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı okudu. Yirmili yaşlarında diğer dünya dinlerini incelemeye başladı. 1938'de tanıştığı Kuzey Afrikalı müslümanlar aracılığıyla sufi Şeyh Ahmed Alevî eş-Şazelî ile karşılaştı, müslüman oldu. Ebubekir Siracüddin adını aldı. 1939 yılında Mısır'a gitti. Burada Kahire Üniversitesi'nde, özellikle Shakespeare üzerine oniki yıl ders verdi. 1948'de İngiltere'ye döndü. Londra Üniversitesi'nden Arap dili diploması aldı. 1955 yılından itibaren İngiliz Müzesi Doğu elyazmalarının (özellikle Arapça) sınıflandırılmasına katıldı.

..............

Martin Lings Kimdir?

İngiliz asıllı müslüman yazar Martin Lings (Ebubekir Siraceddin), 1909 yılında İngiltere’de dünyaya geldi. Lings, önceleri protestan, daha sonra da ateist oldu. Oxford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okuyan yazar, yirmibeş yaşlarında diğer dünya dinlerini incelemeye başladı. 1938’de tanıştığı Kuzey Afrika’lı müslümanlar vasıtasıyla büyük sufi Şeyh Ahmed Alevî eş-Şazelî ile buluştu ve müslüman oldu. Ebubekir Siraceddin adını aldı. Ardından 1939 yılında Mısır’a gitti ve burada Kahire Üniversitesi’nde, özellikle Shakespeare üzerine on iki yıl ders verdi.

Lings, 1948 yılında tekrar İngiltere’ye döndü. Londra Üniversitesi’nden Arap dili diploması aldı ve 1955 yılından itibaren İngiliz Müzesi doğu elyazmalarının (özellikle Arapça) tasnifinde bulundu. Şimdilerde emekli, ve güney İngiltere’de yaşamını sürdürmektedir. Eserleri arasında Antik İnançlar Modern Hurafeler, Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Tasavvuf Nedir? ve son eseri Onbirinci Saat Türkçeye çevrildi. Üç yılını verdiği "Hz. Muhammed ’in Hayatı" adlı kitabı ile yazar, Pakistan devletince her yıl verilen “Siret Ödülü”nü kazandı. Eser belli başlı birçok dile çevrilmiş ve büyük ilgi toplamıştır.

Yazarın ayrıca Türkçeye çevrilmemiş Book of Certainty, Shakespeare in the Light of Sacred Art, Quranic Arts of Calligraphy and Illumination isimli kitapları vardır. İyi bir şair de olan Lings’in iki de şiir kitabı vardır. Yazdığı makaleler, Studies in Comparative Religion, The Islamic Quarterly gibi dergilerin yanı sıra, The New Encyclopaedia of Islam ve Encyclopaedia Britannica gibi belli başlı ansiklopedilerde yer aldı.

......

Burada yazarın İngiliz müzesi doğu elyazmalarının tasnifinde bulunduğu söyleniyor ve inanç yelpazesine bakarsak objektif olduğunu söyleyebilirim.

Sonradan müslüman oldu diye yanlı olacağını düşünmek çok doğru gelmiyor bana ayrıca.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Martin Lings Kimdir?

Lings, 1909 yılında İngiltere’de dünyaya geldi.önceleri protestan, daha sonra da ateist oldu. 1938’de ... müslüman oldu[/b]...

Bu gerizekalının mı araştırmaları (?) kaynak oluşturacak? Hindistan'a da gitseydi daha çok din sahibi olabilirdi bu salak. Üstelik daha 27 yaşındaymış o dönemde...

tarihinde Çakırcalı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu gerizekalının mı araştırmaları (?) kaynak oluşturacak? Hindistan'a da gitseydi daha çok din sahibi olabilirdi bu salak. Üstelik daha 27 yaşındaymış o dönemde...

Niye gerizekalı oluyormuş?

Üstelik 27 yaş az mı? Yani burada 20 li yaşlarda bir sürü eğitimli insan var. İnsanların yaşına göre mi durum belirleyeceğiz.

Flew de ileriki yaşında Tanrı var dedi, ona da bunak dediniz.

Sizede adam beğendiremiyoruz ha. :D

tarihinde BERGÜZAR006 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Misafir
Bu konu kapalıdır ama konuya cevap yazmaya yetkiniz var görünüyor.
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...