Jump to content

Allah istemiş, dilemiş


Recommended Posts

Dilediğimi doğru yola iletirim diyor fakat bir insan Allah a yüz çeviriyorsa ve Allah onun doğru yolu bulmaması için ona ağırlık vermesinden bahsediliyor. Fakat doğru yolu bir insanın bulmaması için Allah çabalamıyor. Onu bulmak için çabalayan bir kişiye o diler ve bu sayede engelleri aşabilirsin ama onu bulmamak için çabalayan bir kişinin engellerini de ağırlaştırıyor ve bu sayede doğru yolun bulunmamasını o kişi için diliyor. Allahın dilemesi vardır burada fakat yanlış anlamamak gerekiyor, ayetlerinde bir insanın tutumunu değiştirmediği takdirde onun doğru yolu bulmasını Allahın dilemeyeceği belirtiliyor.

Ayetleri araştırırken bir yazı buldum benim anlatmak istediğime uygun olduğu için alıntı yapıyorum. Burada ki nokta kişinin Allah ı ve gerçeği bulmak için bir arayış içerisinde olması değil Allaha yüz çevirmiş olarak hayatını sürdürmesi.

"Hayır! Hayır! Olmaz böyle şey! Eğer bu tutumundan vazgeçmezse, onu perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. Evet, o yalancı ve suçlu perçeminden tutup sürükleriz. İstediği kadar grubunu yardıma çağırsın! Biz de Zebanîleri çağırırız." (Alaka, 96/15-18)

Bu ayetler, Hz. Muhammed (asv)�in dâvetine sırt çevirip tebliğine çalıştığı ilâhî mesajı yalanlamaya kalkışan ve ibâdetine engel koymaya cesaret edenler hakkındadır. Geçmişte, günümüzde ve gelecekte bu özelliklere sahip olan herkesi içine alır. Bu durum büyük bir budalalık ve çok çirkin kabalık; aynı zamanda alabildiğine zâlimce bir davranıştır.

Bu tıynet ve karakterde olan Ebû Cehiller her asırda ortaya çıkıp renklerini belli etmişlerdir. Kıyamete kadar da böyleleri ortaya çıkıp müminleri rahatsız ve tedirgin etmeğe çalışacaklardır. Ama Allah'ın hak dini olan İslâmiyet, hiçbirine mağlûp düşmeyecek ve sahneden silinmeyecektir. O devamlı surette hedefine doğru emîn adımlarla ilerleyecektir. Cenâb-ı Hak her yüzyılın başında İslâmiyeti bid'atlerden, hurafelerden, yanlış ve maksatlı yorumlardan temizleyecek mücedditler gönderecektir. Böylece İslâmiyet kendisine yabancı olan her fikir ve yorumu bünyesinden atıp tazeliğini koruyacaktır.

"Perçeminden yakalayacağız" sözü mecazî bir ifade olup "Onu tutup cehenneme atacağız, yüzünü kara çıkaracağız, yüzünü damgalayacağız, alçaltacağız" gibi değişik şekillerde açıklanmıştır. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri) Kendini kendine yeterli gördüğü için azgınlık eden ve Allah'ın kullarının ibadet etmelerine, dinin emirlerini yerine getirmelerine engel olan kişinin, imtihan gereği bir süre veya dünya hayatı boyunca serbest bırakılsa da sonunda bir gün gelip yakasına yapışılacağı, hak ettiği cezayı göreceği bildirilmektedir. Âyette bu cezanın dünyada mı yoksa âhirette mi verileceğine dair bir açıklama yapılmadığına göre her ikisini de kapsadığı düşünülebilir. Nitekim Ebû Cehil ve benzerleri Müslümanlar karşısında ki yenilgileri ve tükenişleriyle bu dünyada cezalarını görmüşlerdir; ayrıca âhirette de cezalandırılacakları birçok âyette haber verilmektedir. (Kur'an Yolu, Heyet, ilgili ayetlerin tefsiri)

Bu ve benzeri ayetlerde, din ve ibâdet hürriyetine engel olanlar konu edilerek kınanıyor ve inkarcı sapıkların, maddeci şaşkınların bu ko nuda başarıya erişemiyeceklerine işaretle sonlarının hüsran olacağı dolay lı şekilde haber veriliyor.

Resûlüllah'ın (a.s.m) anlatımıyla, doğan her çocuk fıtrat üzere, yani Allah ve din duygusuyla gözlerini dünyaya açar. Sonra çocuğun aile ve çevresi onun bu fıtrî mayasını ya doğru istikamette geliştirirler veya kö reltip yanlış bir inanç sistemine döndürürler. (bk. Buhârî, Cenâiz 92; Ebû Dâvut, Sünne 17; Tirmizî, Kader 5)

O bakımdan dinsiz, inançsız aile ve topluma rastlanmamıştır. Hattâ kendini ateist olarak ilân eden fertlerin kalbinde ve ruhunda dönüp dola şan ve kendilerini inanmaya iten bir duygu mevcuttur. Onlar o duyguyu alt etmek veya onun dürtüşlerinden kurtulmak için durmadan hakkı red ve inkâr etmeği bir ihtiyaç olarak hissederler.

Gerçek bu olunca, insanların ruhlarına enjekte edilen ilâhî mayayı küllemeye çalışmak büyük bir zulüm ve insan haklarının en kutsal değe rine tecavüzdür. Âdil olan hiçbir sistem böyle bir haksızlığa cevaz vere mez.

Dine zorlama olmadığı gibi, dinsizliğe de zorlama olamaz. Hiç kim seye bu hak ve yetki verilemez. Din insanın içini dolduran, kalbinde sönmemesiye ümit ışığı doğuran; ihtirasları frenleyen, günlük hayatı meşru çerçeve içine alan; nefsanî istekleri, haklara saygılı olma, ahlâksızlık ve azgınlıktan uzak kalma doğrultusunda kanalize eden; insana, insan olarak yaratılmasının hikmetini öğreten; insanla Yüce Yaratanı arasındaki engelleri kaldıran; yeryüzünde Hak adına hak ve adalet kurmayı hem em reden, hem de bunun bütün esas ve prensiplerini kusursuz anlamda ve ren; insanların dalâlet ve kötülüklerden kurtulmasından yana en emin ve en doğru yolu gösteren ilâhî sistemdir. İslâm bu sistemin en mükemmeli ve ilâhî beyânın en son mesajıdır.

Aile ve toplumları, kavim ve milletleri, en tabii hakları olan bu yüce nimetten mahrum etmeğe kalkışmak, insanlık adına işlenecek cinayetle rin en âdisi ve fenası değil midir? Aklı başında, idrâki iki kaşının arasın da, irfan ve iz'ânı gönlünde olan kimse böyle bir cinayete tevessül ede bilir mi veya işlenen böyle bir cinayete cevaz verebilir mi?

Şüphesiz, sözünü ettiğimiz bu tür cinayet ve saldırıların çoğaldığı bir ülkede aile yıkılmaya, toplum kokuşmaya, güzel ahlâk silinmeye, fazilet rezîlete dönüşmeye yüz tutar. Sonuç olarak hayvani bir hayat tarzı başlar; bu anlamdaki istekler kalpleri istila edip maddeyi tek değer ölçüsü olarak devamlı gündemde tutar ve dönüş yapılmadığı takdirde, belli bir çizgiye gelinince ilâhî hüküm iner. Tabii bu hükmün hangi şekilde tezahür edeceğini, o millete nasıl bir ceza vereceğini kestirmek çok zordur. Ancak tarihte bu yüzden felâkete uğrayan, yıkılıp yok olan, istiklâli ellerinden alınan bir çok milletler vardır. Tarih tekerrür ettikçe ilâhî hüküm de tekerrür eder. O bakımdan din ve ibâdet hürriyetini kısıtlamak veya ortadan kal dırmak, insanları manen katletmek veya mefluç hale getirmek demek tir. Böylesine kaba ve zorbaca bir tutum ve sistem hiçbir zaman uzun sü re yaşama şansına sahip olamamış; ya dönüş yapmak zorunda kalmış, ya da baş aşağı gelmiştir.

Kaldı ki Cenâb-ı Hakk'ın indirdiği son dini yine O'nun koruyacağı vaadedilmiş bulunuyor. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır; sırası gelince mutlak surette hükmünü yürütür ve onu durduracak bir kuvvet bulunmaz. Din düşmanları da hezimete ve hüsrana uğramaktan kendilerini kurtaramazlar. Nitekim böylesine sakıncalı bir yola giren Nemrut, Fir'avn ve Ebû Cehl'in sonu hüsran olmuştur.

"Fakat doğru yolu bir insanın bulmaması için Allah çabalamıyor."demişsin de bulması için çabalıyor mu?Yani Allah çıkıp bana "sen ey kulum beni hiç aramadın,gece uykusuz kalmadın, bana olan imanını korumak için savaşmadın, bana sığınmadın, ağlamadın, gördüğün çelişkileri şeytan vesvese veriyor diye geçip gitmedin ama sonra yıllar geçti tam ben seni doğru yola iletecektim ki bir de bakmışım sen bulduğun,gördüğün çelişkilere yenik düşmüşsün!Bak doğup duran güne yemin olsun ki ben seni doğru yola iletecektim ama sen gerçekte kötü bir insandın sen bilmezsin ben bilirim bak biz HaYı nasıl doğru motorcu pardon imanlı yaptık..."derse ben orda işte bir hareket çekerim tamam mı canım...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 7 years later...
  • İleti 45
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 02.12.2010 at 01:11, Mohammed yazdı:

Nahl 93 - ALLAH dileseydi sizi bir tek toplum kılardı. Ancak, dilediğini saptırır, dilediğine de yol gösterir. Elbette yaptıklarınızdan sorulacaksınız.

En'am 39 - ALLAH kimi dilerse saptırır, kimi de dilerse doğru yola koyar.

İbrahim 4 - Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

En’am suresi - 125 Ve sonra Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam`a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.

Yukarıda ki ayetlerden anlaşılacağı üzere ateistlerin ve diğerlerinin sapmasının sebebi Allahmış.. Bu durumda Müslümanlar neden Allah'ın bu dileğine karşı çıkıp onları doğru yola sokmaya çabalar?

Hm şu Allah'a bakarmısınız ne kadar keyfi keder, dilediğini sapıtıyor iyi de neden sapıtıyor? Hem bana inanın diye kendini yırtıyor hem de inanmamaları için sapıtıyor.. Peki bu kulu Allah sapıttıysa bu kulun suçu ne?

Uzun lafın kısası Allah dilerse bir kulun işini, mermere geçirir dişini; dilemezse işini, muhallebi yerken kırar dişini

 

Sayın Mohammed,

Maalesef söz konusu ayetlerin mealleri hatalıdır, bunların doğru mealleri ise aşağıdaki gibidir.

Nahl-93:

NAHL- 93: Ve eğer Allah (size özgür bir irade vermeyerek hepinizi aynı inanç ve davranışa zorlamak) isteseydi sizi tek bir ümmet yapabilirdi.Ama o, DİLEYENİ (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır, DİLEYENİ  de (iman ve hidayeti tercih edeni) doğru yola iletir. Böylece sizler yaptığınız bütün işlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.’’ deniliyor.

------------------------------

EN’AM-39:

En’am-39: Mesajlarımızı yalanlamış olanlar, karanlıklar içinde kalmış (gerçekleri duymak istemeyen) bir takım sağırlar ve (gerçekleri söylemek istemeyen) dilsizlerdir. Allah DİLEYENİ  (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır ve DİLEYENİ (hidayeti tercih edeni) de, doğru yola iletir.

 

---------------------------------------

İBRAHİM-4:

İbrahim-4: Oysa biz (senden önce mesajlarımızı tebliğ edip anlatmakla görevli olan elçileri son ve evrensel kılmadığımızdan) her elçiyi mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki,(hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde anlatabilsin; artık bundan sonra Allah DİLEYENİ (sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır,DİLEYENİ ( hidayeti tercih edeni) de doğru yola yöneltir.Halbuki o üstün ve güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.  

-----------------------------------

EN’AM-125:

EN’AM-125: Allah,her kimi (hadayeti bulmak için çaba göstermesinden dolayı) doğruya erdirmek isterse,onun gönlünü İslâma açar.Kimi de (inanmayıp sapıklığı tercih etmesinden dolayı) sapıklıkta bırakmak isterse,onun da kalbini göğe yükseliyor muş gibi,(oksijen eksikliğinden dolayı nefes darlığı çekiyormuş gibi) dar ve sıkıntılı kılar.Allah (gerçeğe karşı çıkıp) inanmayanların üstüne,işte böylece rezellik bırakır. ''şeklindedir. 

 

İşte hidayet ve dalaletle ilgili bu vb.bütün ayetlerin doğru mealleri bu şekildedir..

Bu nedenle ‘’ Yukarıda ki ayetlerden anlaşılacağı üzere ateistlerin ve diğerlerinin sapmasının sebebi Allah’mış.... Bu durumda Müslümanlar neden Allah'ın bu dileğine karşı çıkıp onları doğru yola sokmaya çabalar?’’şeklindeki yorumunuzun ne bir anlamı, ne de bir mantığı kalır !!!!!!!!

 

- Konunun özeti şudur: Hidayeti tercih edip doğru yola ulaşmak isteyeni Allah ona karşılık verir ve doğru yoluna alır. Sapıklığı tercih edip,hidayete ermek istemeyeni de sapıklıkta bırakır. Yani Allah hiçbir kimseyi ne zorla hidayete erdirir, ne de doğru yoldan saptırır. Hidayet olmak veya sapmak tamamen insanın  tercihine bırakılmıştır.

Saygılarımla.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
40 minutes ago, araştırmacı21 said:

 

Sayın Mohammed,

Maalesef söz konusu ayetlerin mealleri hatalıdır, bunların doğru mealleri ise aşağıdaki gibidir.

Nahl-93:

NAHL- 93: Ve eğer Allah (size özgür bir irade vermeyerek hepinizi aynı inanç ve davranışa zorlamak) isteseydi sizi tek bir ümmet yapabilirdi.Ama o, DİLEYENİ (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır, DİLEYENİ  de (iman ve hidayeti tercih edeni) doğru yola iletir. Böylece sizler yaptığınız bütün işlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.’’ deniliyor.

------------------------------

EN’AM-39:

En’am-39: Mesajlarımızı yalanlamış olanlar, karanlıklar içinde kalmış (gerçekleri duymak istemeyen) bir takım sağırlar ve (gerçekleri söylemek istemeyen) dilsizlerdir. Allah DİLEYENİ  (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır ve DİLEYENİ (hidayeti tercih edeni) de, doğru yola iletir.

 

---------------------------------------

İBRAHİM-4:

İbrahim-4: Oysa biz (senden önce mesajlarımızı tebliğ edip anlatmakla görevli olan elçileri son ve evrensel kılmadığımızdan) her elçiyi mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki,(hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde anlatabilsin; artık bundan sonra Allah DİLEYENİ (sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır,DİLEYENİ ( hidayeti tercih edeni) de doğru yola yöneltir.Halbuki o üstün ve güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.  

-----------------------------------

EN’AM-125:

EN’AM-125: Allah,her kimi (hadayeti bulmak için çaba göstermesinden dolayı) doğruya erdirmek isterse,onun gönlünü İslâma açar.Kimi de (inanmayıp sapıklığı tercih etmesinden dolayı) sapıklıkta bırakmak isterse,onun da kalbini göğe yükseliyor muş gibi,(oksijen eksikliğinden dolayı nefes darlığı çekiyormuş gibi) dar ve sıkıntılı kılar.Allah (gerçeğe karşı çıkıp) inanmayanların üstüne,işte böylece rezellik bırakır. ''şeklindedir. 

 

İşte hidayet ve dalaletle ilgili bu vb.bütün ayetlerin doğru mealleri bu şekildedir..

Bu nedenle ‘’ Yukarıda ki ayetlerden anlaşılacağı üzere ateistlerin ve diğerlerinin sapmasının sebebi Allah’mış.... Bu durumda Müslümanlar neden Allah'ın bu dileğine karşı çıkıp onları doğru yola sokmaya çabalar?’’şeklindeki yorumunuzun ne bir anlamı, ne de bir mantığı kalır !!!!!!!!

 

- Konunun özeti şudur: Hidayeti tercih edip doğru yola ulaşmak isteyeni Allah ona karşılık verir ve doğru yoluna alır. Sapıklığı tercih edip,hidayete ermek istemeyeni de sapıklıkta bırakır. Yani Allah hiçbir kimseyi ne zorla hidayete erdirir, ne de doğru yoldan saptırır. Hidayet olmak veya sapmak tamamen insanın  tercihine bırakılmıştır.

Saygılarımla.

 

 

Sen utanmaz bir yalancısın, o ayetlerde "dilediğini" yazdığı halde hala "dileyeni" yazıyor diyerek göz göre göre yalan söylüyorsun.

 

Verdiğin ayetlerde parantez içinde eklemelerle Kuran'ın ırzına geçilmiş, buna rağmen senin gibiler bir de utanmadan, arlanmadan Kuran hiç değiştirilmemiştir, putumuz onu koruyor diye atıp durur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

Sayın Mohammed,

Maalesef söz konusu ayetlerin mealleri hatalıdır, bunların doğru mealleri ise aşağıdaki gibidir.

Nahl-93:

NAHL- 93: Ve eğer Allah (size özgür bir irade vermeyerek hepinizi aynı inanç ve davranışa zorlamak) isteseydi sizi tek bir ümmet yapabilirdi.Ama o, DİLEYENİ (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır, DİLEYENİ  de (iman ve hidayeti tercih edeni) doğru yola iletir. Böylece sizler yaptığınız bütün işlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.’’ deniliyor.

وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلكِن يُضِلُّ (اللّهُ)مَن يَشَاء وَيَهْدِي(اللّهُ) مَن يَشَاء وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Allah isterse,allah sizi bir ümmet kılardı,fakat allah istediğini saptırır,istediğini hidayere erdirir yazıyor

(ifal)yolunu kaybettirmek fiilinin faili allahtır diğer türlü anlam şöyle olur:fakat isteyen saptırır şeklinde, allaha gitmezse faiilik o zaman hiçbir yere gitmez.

aynen rehberlik etmek demektir sade halde,senin dediğin gibi d.türlü anlam şöyle:ve isteyen hidayet verir(ama kime...)

 

ve bombayı patlatıyorum

ama yapıyor olduklarınızdan sorulacaksınız

iyi kafa değil mi

sonra da kader tartışmaları çıkar

3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

En’am-39: Mesajlarımızı yalanlamış olanlar, karanlıklar içinde kalmış (gerçekleri duymak istemeyen) bir takım sağırlar ve (gerçekleri söylemek istemeyen) dilsizlerdir. Allah DİLEYENİ  (inkar ve sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır ve DİLEYENİ (hidayeti tercih edeni) de, doğru yola iletir.

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا صُمٌّ وَبُكْمٌ فِي الظُّلُمَاتِ مَن يَشَإِ اللّهُ يُضْلِلْهُ وَمَن يَشَأْ (اللّهُ )يَجْعَلْهُ عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

(ilgilendiren kısımı çeviriyorum)

allah kimi isterse onu saptırır kimi isterse onu sıratı müstakim üzerine kılar

3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

İBRAHİM-4:

İbrahim-4: Oysa biz (senden önce mesajlarımızı tebliğ edip anlatmakla görevli olan elçileri son ve evrensel kılmadığımızdan) her elçiyi mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki,(hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde anlatabilsin; artık bundan sonra Allah DİLEYENİ (sapıklığı tercih edeni) sapıklıkta bırakır,DİLEYENİ ( hidayeti tercih edeni) de doğru yola yöneltir.Halbuki o üstün ve güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.  

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

aslında bu kurandaki kader anlatımıyla bağlantılı,topu bıraktın yere düştü yerçekiminden düştü ama aynı zamanda allah düşürdü istenenini ve istenmeyenini açıklayan allah ve herkesin kuşunu boynuna bağlayan allah nasıl oluyorsa dilediğini doğru yola iletiyor dilediğini saptırıyor ee kim seçiyor özgür irade var mı yok mu, orada dileyeni yazmıyor o kesin it is a fact

bu anlatım çelişkilidir hem allah herşeye kadir olucak hem de kulun özgür iradesi olacak iyi de allah serbest bırakmaya da kadirdir ama serbest bırakırsa aynı zamanda bu kadir olmaması anlamına gelir, sınırlı serbest bırakmak diye bir şey yoktur böyle itiraz olmaz.

Ama şöyle denebilir geçici olarak allah müdahale etmeye kadir değildir ve bu kendi iradesiyledir şeklinde yani sistemi kurmuş ihtimallerle insanı sınırlamış ama allahın kendisi ihtimal dışı olarak yani münezzeh.Bu ayetle çelişen bir durum oysaki çünkü müdahale edebilir dilediğini yazıyor en son şöyle denir:kuralları koyarak uymayanı saptırır uyanı o kurallara uyduğu için ödüllendirir muhtemelen espirisi bu.

Böyle olabilir ama böyle bir tanrıya var yada yok denmez .

3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

EN’AM-125:

EN’AM-125: Allah,her kimi (hadayeti bulmak için çaba göstermesinden dolayı) doğruya erdirmek isterse,onun gönlünü İslâma açar.Kimi de (inanmayıp sapıklığı tercih etmesinden dolayı) sapıklıkta bırakmak(heralde "saptırırsa" demek istedin) isterse,onun da kalbini göğe yükseliyor muş gibi,(oksijen eksikliğinden dolayı nefes darlığı çekiyormuş gibi) dar ve sıkıntılı kılar.Allah (gerçeğe karşı çıkıp) inanmayanların üstüne,işte böylece rezellik bırakır. ''şeklindedir. 

Burda saksı çalışmış

morlar doğru.

3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

- Konunun özeti şudur: Hidayeti tercih edip doğru yola ulaşmak isteyeni Allah ona karşılık verir ve doğru yoluna alır. Sapıklığı tercih edip,hidayete ermek istemeyeni de sapıklıkta bırakır. Yani Allah hiçbir kimseyi ne zorla hidayete erdirir, ne de doğru yoldan saptırır. Hidayet olmak veya sapmak tamamen insanın  tercihine bırakılmıştır.

Saygılarımla.

kuralları göndermiş olan allah ona uyanları o kurallar sayesinde aracılığında hidayete erdirir ve uymaması yüzünden saptırır,kural da/hidayette islam oluyor, inançsız olsam da ben kuranın demek istediğini böyle anlıyorum.

Olay iman edenin allahca hidayete ermesi inkar edenin de yine var olduğunu iddia ettiği şeyi inkar etmesinyle saptırıyor.

Devamlı yazdığım gibi dinlere göre ölçü,ahlak o dinlerin tanrısına bağlıdır.

Dinsizlerin kendi ahlakları kendi değerleri kendilerine bağlıdır islam bunlarla uyumludur yada değildir,su evrensel din hikayesi.

tarihinde yüpyücecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlara evrensel bir islam lazım değil müslümanlara daha çok islami bir islam lazım ve müslümanlar islami islamı pek beğenmiyorlar ve aynı zaman islamı evrensel yapmaya çalışıyorlar(saçmalık).Hırsızlık yapanın eli mi kesilsin yoksa bu adam ıslah mı edilsin hangisi daha insancıl hümanist.Evliliksiz cinsel ilişki değnek vurulması gereken bir şey mi? bu hümanist islam mı yoksa allahist islam mı?

belki de kalbi ısındırlanlara para verilmemesi gibi el kesmenin de hükmü kalkabilir.

kumarda haklısınız ama içki yasağı domuz eti yasağı oruç tutma mantığı ne bunların olayı ne? evrensel ayetler mi islami ayetler mi yada hükümlerini mi kaldıracaksınız?

tarihinde yüpyücecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...