Jump to content

Türk Ateistler Neden Rahatsız?


Recommended Posts

  • 4 weeks later...
  • İleti 372
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Bir insanın karakterini oluşturan binlerce parçadan birisidir inanç, herşeyin önüne geçirilip bir yafta malzemesi olması kesinlikle en saçma formu. Eminim ki şu forumda inanç konusunda benimle nerdeyse benzer düşünen onlarca kişiyle bu konuda birleştiğim gibi başka bir çok meselede de ayrıta düşüp tartışabilirim. Bireylerin tek yönlüleştirilip kategorize edilmesi genel olarak herkesin rahatsız olduğu bir konu ki oldukça güzel ele alınmış

Link to post
Sitelerde Paylaş

Siteye yeni üye oldum. Herkese merhaba. Önceleri yazdığım böyle bir site vardı. ama bir süre bıraktım. Canımı sıkan adamlar yüzünden bu o site mi bilmiyorum. O zamanlar yazarken ateşli bir şekilde dini savunurdum. Bilmeden ve dinime olan kör bağlılığım yüzündendi. Kimse haksız olduğumu da söyleyemez. Hala inançlıyım ama din anlamında değil. Bir yaratıcı olabileceği kuşkusu taşıyorum. Tabi din safsatasından tümüyle sıyrıldım. Benim gibileri agnostik mi deniyormuş bilmiyorum ama ben kendime bir isim takmaktan hoşlanmıyorum. Bilimin ve aklın gücüne inanan, tanrı, yaratıcı konularında yorum yapmayan biriyim. Görüşürüz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kime ve neye inanırsan inan..

çekirdek kadrodan değilsen hiçbir forumda rahat edemezsin.

hatta bilgi denen şey çoğu zaman internet'te olmaz.

ve net'teki her şey istismara açık hatta taraflıdır.

çünkü net ticaridir ve masrafı vardır...

ve buna rağmen net'te hiçbir şey sürekli değildir.

bunu bilen hiç kimse net'i ve forumları ciddiye almaz.

dalgasını geçer gider..

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam gerici bir din mi?

Gerçek laikler ve ateist laikler arasındaki fark

Ateist laiklikle gerçek laiklik arasındaki fark, laiklerle dinciler arasındaki fark kadar derindir.

Gerçek laikler din adına baskıya karşı çıkarken ateist laikler dine karşı çıkarlar.

Elbette isteyen herkesin dine karşı çıkma hakkı vardır.

Ve elbette bunu açıklama ve yayma hakkı da vardır.

Ama dini veya din karşıtı görüşlerin nasıl ve hangi zeminde açıklanacağı önemli bir sorun oluşturur. Çünkü her iki kesimin de yobazı vardır ve yobazlar karşıtları ile mücadelede sınır tanımaz.

Dinci bir yobaz için dinsize hakaret etmek, onu ahlaksızlıkla, sapıklıkla vb. ile itham etmek en doğal hakkıdır. Hatta tanrısal bir görevdir.

Benzeri bir davranış despotizmi tam tersi cephede ateist yobaza da siyaset eder. Bu defa o da dine, peygambere hakaret etmeye başlar.

Bir kural olarak herkesin kutsalına saygı gösterilmelidir. Ama bu kutsala saygı gösterilmediğinde ne olacaktır?

Dinsiz açısından sorun büyük değildir, çünkü o zaten "kutsallık" kavramını sorgulamış ve "Allahsızlığa" erişmiştir, bu insana edeceğiniz hakaretin pek bir anlamı yoktur, hele hele eden bir dinci yobazsa, hiç oralı olmaz, çünkü dinci yobaz ateist için bir alt seviyedir.

Ama inanan bir insanın kutsalına saldırı aynı değildir. Çünkü bir dinin inananı için, tanrısı, kitabı, peygamberi, en önemli şeyidir. Bu kutsalı korumak, en azından ona açıksa saldırılmamasını istemek inananın hakkıdır.

Bu nedenle, ister "dindar" ateistin dinsizliğine, isterse ateist "dindar"ın dinine istediği gibi eleştiri yöneltsin demek, bir eşitlikçilik değildir, büyük bir tuzak ve göz boyamadır.

O nedenle, Batı toplumlarının ve aydınlarının din eleştirisini kendilerinde hak görmeleri anlaşılır olsa bile, bu eleştiride sınırın ne olacağı daha büyük bir sorun yaratır.

İslam eleştiriye kapalı değil

Aslında burada gerek İslam gerekse Hıristiyanlık açısından büyük tecrübeler edinilmiştir.

Örneğin İslam alemi, Hıristiyanlığı kabul eder ama bu dinin sonradan bozulduğunu, İncil'in de gerçek İncil olmadığını söyler.

Benzeri bir eleştiri İslam'a da yöneltilir. Kuran'ın yakıldığı, orijinal Kuran'ın elimizde olmadığı söylenir.

Hatta, Kuran'ın Hz. Muhammed'e Hıristiyanlar veya Yahudiler tarafından öğretildiği bile bir iddia konusudur ve tarih boyunca İslam din bilginleri bunu açıkça tartışmıştır.

Demek ki dine yönelik eleştiri hazmedilmeyen bir şey değildir.

Kuran'ın her ayetinin gelişi ile ilgili İslam alimleri içinde bir tartışma vardır, yine her ayetin nasıl yorumlanacağı konusunda da bir görüş birliği yoktur.

İslam dini de Hıristiyanlık dini de kendi içinde farklı yorumları olan mezhepler üretmiştir, doğru kimi dönemlerde mezhep kavgaları çok büyük ve kanlı olmuştur ama sonuçta din adına tek bir tekel olmamıştır.

Büyük dinsel tekellerin daha küçük mezhepsel tekellere parçalanması, din tekelinin toptan bitmesi ve dinin tanrı ile kul arasındaki bir ilişkiye dönmesi yolunda bir ilerlemedir.

Laiklik tarihi de aslında budur.

En sonunda dinin ilk haline, yani Asrı Saadet denilen, peygamber dönemine gelinecektir ve görülecektir ki orada, pek çok zaman kendisine yapılan baskılara, eleştirilere "üzülen" ama yine de hoşgörülü olan, tebliğ görevinden şaşmayan, barışçı ve hoşgörülü bir peygamberle buluşulacaktır.

Hıristiyan tutuculuğu, İslamiyet esnekliği

Müslümanların Hıristiyanlığı eleştirmesi ile Hıristiyanların İslam'ı eleştirmesi, yani dinler arası tartışma ve rekabet konusu da pek bilinmemektedir.

İslam açısından Hıristiyanlar da Allah'a inanmaktadır ve bu Allah katında onları cennete götürecek bir kapıdır.

Oysa Hıristiyanlıkta bu esneklik yoktur, onlar için Hz. Muhammed sahte bir peygamber, İslam'ın Allah'ı da Allah değildir.

Dolayısıyla Hz. Muhammed'e küfreden filmin, Batı kültüründe 1.500 yıllık bir kökeni vardır.

Hıristiyanlık, Papalık elinde din tekeline dönüştüğünde, tutuculaşmış ve bir engizisyon anlayışına dönüşmüştür.

Bu Papalığa karşı gelişen Hıristiyan reformunda ise İslam'a bakışta hiçbir farklılık getirmemiş, Protestan, Anglikan mezhepleri de İslam'ı din olarak kabul etmemiştir.

Batının laikliği ve Aydınlanması ise, Hıristiyan dininin teolojik düzeyde din saymadığı İslam'ı "bilim dışı" ilan ederek aynı sonuca varmıştır. Hatta bunu sosyoloji, felsefe, iktisat gibi bilim dalları ile ispatlamaya çalışmış ve en sonunda İslam toplumlarının geri kalmasının nedeninin İslam'ın kendisi olduğu sonucuna varmıştır!

Bize ithal edilen ateist laiklik de bunu tekrarlamış, dinden kurtulup ilerlememiz önerilmiştir.

Hz. Muhammed filmi de aynı şekilde Müslümanların geri yaratıklar, Hz. Muhammed'in geri bir insan olduğunu iddia etmektedir.

Batı bilimi ve kültürü ile bu film arasındaki tek fark, filmin bunu açıkça yapması, Batılı toplumbilimcilerin üstü örtülü yapmasıdır.

Hıristiyan ırkçılığı İslamiyet hoşgörüsü

Bu noktadan baktığımızda karşımıza Batı tipi bir ırkçılık çıkar.

Hıristiyan dini ile birleştiğinde dinci bir ırkçılık olur bu.

Batı bilimi ile birleştiğinde ise adına inceltilmiş bir şekilde "oryantalizm" deseniz de, karşınızda aynı ırkçılık vardır.

İnsan toplulukları arasındaki farklılıkları, ileri-geri ikileminde ele alan anlayış, garip bir şekilde Batı toplumlarında kendine gelişme zemini bulmuştur.

Toplumsal, iktisadi, dinsel farklılıkları ileri-geri penceresinden ele almayan, bunu Allah'ın tüm toplumu farklı özelliklerle donattığı şeklinde yorumlayan anlayış ise İslam'da vardır.

Bu açıdan baktığımızda İslam toplumlarının fetihçiliği ile Batı toplumlarının sömürgeciliği arasındaki derin uçurum anlaşılabilir.

Hele hele İslam'a tasavvufçu bir bakış açısı getiren Türklerde yaygın olan hoşgörü kültürü bambaşka bir bakış açısıdır.

Kısacası, "geri İslamiyet" "ileri Hıristiyanlık" formülü tam bir yanlışa işaret eder.

İslam toplumlarının geri kalmasının nedeni dindir ama bu İslam değil Hıristiyan dini ve onun ırkçı sömürgeci bakış açısıdır!

Bunun basit bir örneğini Osmanlı gaza kültüründe görebiliriz. Osmanlı Balkanları gaza kültürüne sahip savaşçılarla fethetmiştir. Ama bu fetih Hıristiyanlığa dokunmamış hatta onu koruma altına almıştır. Balkanların mozaiği dediğimiz şey Türk-İslam hoşgörüsünün eseridir.

Ama Osmanlı'nın yıkılışı döneminde Balkanlar'da Hıristiyan çeteleri, hem birbirlerini hem de Türk ve Müslümanları kesmiştir. Bu öylesine bir ırkçı dinci nefrettir ki, 1990'larda bile Bosna'da soykırıma girişebilmiştir.

Dolayısıyla İlkel ve geri İslam propagandası yanlış olduğu gibi Hıristiyanların ileri ve uygar oldukları da tarihsel bir efsaneden başka bir şey değildir.

Resim yasağı efsanesi

Ülkemizde de laiklik adına konuşan pek çok insan, maalesef laikliğin de İslam'ın da bilincinde değildir.

Oysa laikliğin, ister istemez "materyalist" bir tarih anlayışı olması gerekir.

Ama nedense laikler konu İslam olduğunda materyalizmi bırakır ve başından sonuna değişmez gerici bir din tasavvur ederler. İşte bu nedenle Kuran'ın okunması veya Hz. Peygamber'in hayatının okunması, en başta laikler için gereklidir.

Örneğin şu tartışılan dinsel dogmalar meselesine baktığımızda çok çarpıcı tarihsel gerçeklerle karşılaşırız.

Hz. Muhammed filminde İslam toplumunun karşı çıkacağı iki ana mesele vardır.

İlki, Hz. Muhammed'in görüntüsünü ortaya koymak yasaktır. Elbette onun sesi de verilemez.

Kaldı ki Hz. Muhammed'e edilen hakaret, dince değil insanlıkça da kabul edilemez.

İslam'da resim yasağı ve bu nedenle İslam toplumlarında resmin ve sanatın gelişmediği, bu nedenle İslam'ın gerici olduğu anlayışı da kimilerince sorgulanmadan doğru kabul edilir.

Ama bu da doğru değildir.

Öncelikle Kuran'da resmi yasaklayan bir buyruk yoktur. Onun dışında resmin yasak olduğuna dair hadis şüpheyle karşılanmalıdır. Çünkü resimden kastedilen şey, o dönemde Arap toplumundaki putu anlatmaktadır. Eğer resim put olarak kabul edilecekse yorum yoluyla İslam'da resmin yasak olduğu sonucu çıkartılabilir. Nitekim böyle de yapılmıştır.

Ama yoruma gerek yok. İslam'ın ilk iki yüz yıllık döneminde bir resim yasağı yoktur. Hatta İslam'ın ilk camilerinde resim vardır!

Demek ki İslam'ın temelinde olmayan bir şey sonradan yasak olarak gündeme gelmiştir.

Resim yasağı ile ilgili dini hüküm Tevrat'ta vardır. Hıristiyanlık da kendisini Tevrat'ın devamı olarak gördüğü için bu yasağı benimsemiştir. Hıristiyanlığın ilk iki yüzyılında resim yoktur.

Derken iki yüzyıl sonra İslam'a resim yasağı girmiş, Hıristiyanlıkta ise kalkmıştır!

İşte dinde gelişme dediğimiz olgu tam da budur. Her din, aynı zamanda geleneklerle aktarılır ve gelenekler de değişebilir.

Türklerin İslam'ı kabul etmesinden sonra İslam'a resim yeniden girmiş, Hz. Peygamber'in hayatı, resimli bir şekilde kitaplaştırılmıştır. Yani çağın gerçeklerine ayak uyduran İslam toplumu kendisini yenileme gücü bulmuştur.

Hatta, kimileri açısından bugün dahi kabul edilemez bir şekilde, Hz. Muhammed'in yüzünün tasviri Osmanlı, Babürlü devletlerinde Müslüman sanatçılar tarafından yapılmıştır! Osmanlı Şeriatı da bu resimlerle uğraşmamıştır!

Peki şimdi bu resimleri kimse yayımlayabilir mi?

İleri-geri tartışması dinsel değil toplumsal sorun

Anlamamız gerekir ki ileri-geri tartışması, toplumsal dönüşümlerle ve geleneklerle doğrudan bağlantılıdır.

Hiçbir din özünde gerici olamaz.

Aynı şekilde hiçbir dindar da özünde gerici olamaz.

Gericiliği ortaya çıkaran toplumsal koşullardır.

Kimi egemenlik biçimleri, din adına hareket edip tekel kurduğunda dinci gericilik gelişir.

Her dinsel toplumda bu tür dönemlerden geçilmiştir ve geçilecektir de.

Gericileşmenin kaynağı dinsel değil toplumsaldır. Yani dini yeniden yontarak, onu reforme ederek gericiliği engelleyemezsiniz, tersine dindarlarda daha büyük bir tutuculaşma yaratırsınız.

Laikliğin hedefini dinde reform olarak koymak bu nedenle büyük hatadır, reform ve yenilik toplumsal yapıda olur, dinde değil.

Din, ister inanın ister inanmayın tarihsel bir olgudur, kutsal kitapları yeniden yazamayacağınıza göre, en fazla yeniden yorumlayabilirsiniz.

Ama zaten bu da bir yenilik değil her dönem olmuş ve hep de olacak bir şeydir.

Dine bakış açısında, dini toplumda yaşam biçiminde, din ile devlet ilişkilerinin düzenlenmesinde, yenilenme olabilir ve her gün de olmaktadır.

Burada en önemli mesele, din dışı alanda konumlanarak, ister çağ adına, ister bilim adına, isterseniz başka bir ilericilik adına, dini reforme etmeye, onu yeniden düzenlemeye çalışmamaktır.

Bırakın din, inananla tanrı arasında kalsın.

Siz toplumsal ilişkileri ilerletin, ırkçılığı engelleyin, sömürüyü bitirin, o zaman zaten kimse din adına da baskı yapmaya kalkamaz.

Laikler tarihten ders almalı

Herşeyden önce bilmeliyiz ki laiklik zor iştir.

Doğa bilimcisi, atomlarla oynayabilir. Bunu tıp alanında uyarlayarak bir ilaç yapabilir. Kimi zaman bu ilaçla hastalıkları iyileştirebilirsiniz.

Ama iş dinsel alana geldiğinde, bizim ilericimiz büyük bir yanılgıya düşer; "atomları ile oynayarak" yeniden "modern bir din" yaratacağını, toplumu "gericilikten kurtaracağını sanır.

Bu nedenle din ile tartışmaya girer.

Aslında bunu yaptığı anda, tıpkı dinci gerici ile aynı zemine iner. Yani din adına tekel kurmaya çalışır.

Ama dincinin dini yeniden yorumlaması, din içi bir girişimdir.

Laikin müdahalesi ile dine saldırı halini alır.

Bu ise dinsel tutuculuğu besler, laikliği ateizme savurur, din-laiklik ikilemini doğurur.

Bu da tam dinci tekellerin işine gelir.

Laikler, tarihten ders alıp, artık dini inananlara bırakıp, toplumsal meselelerle ilgilenmelidir.

Dinin daha ilerici dediğimiz yorumları, bilelim ki, hiç de din dışındaki toplumsal kesimler eliyle ortaya konulmamıştır, hep din içinden gelenler bu işi yapmıştır.

Hacı Bektaş-ı Veli, laik bir sosyolog ya da laik bir fizikçiydi mi sanıyorsunuz!konu açamadığım için buraya yazdım:))özür dilerrim:((aslında yalnış buraya yazmam ama bu siyasi alçakılığı göstermek istedim

tarihinde bidam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Arkadaşlar, Örgütlenmenin gereğini kavramış eksikliğini hissetmiş ama yolunu bulamamışsınız anlaşılan, Öyle veya böyle ÖRGÜT işinin başlangıcı bir dernektir. Nasılsa bir ad bulunur şart mıdır ATEİST Derneği demek. Böyle bir dernek kurulursa KOMÜNİST olanların eline geçer korkusunu anlamıyorum. Derneğe siyasi Faaliyet yasağı koyarsın olur biter ( mi Acaba )... Ateist olan arkadaşlarımızın hepsinin gerisinde bir inanç mensupluğu vardır uysa da uymasa da bir Dini kökenden gelmektedir. Va kesinlikle inanıyorum ki, bir şekilde bir yerlerde örgüt denmese toplanmalar birliktelikler yaşanıyordur..

Sevgiyle

Link to post
Sitelerde Paylaş

iş yerinde inşallah, allahın izniyle, hayırlısıyla. hakkımıza nasip, yapılan herşeyi allaha dayanarak söylenmesi beni çok rahatsız ediyor. iki gündür de kurban mesaisi başladı, allah ibrahime oglunu kes demiş, oglubu kesmeye götürürken şeyan bunları yoldan çıkarmaya çalişmiş, yagmur kar rüzgar vs vs. bilal mi ne şeytana taş atıyor gözünü morartıyor :) sonra gökten koç iniyor bunu kes diyor :D bunlardan rahatsızım arkadaş...

Link to post
Sitelerde Paylaş

kime ve neye inanırsan inan..

çekirdek kadrodan değilsen hiçbir forumda rahat edemezsin.

hatta bilgi denen şey çoğu zaman internet'te olmaz.

ve net'teki her şey istismara açık hatta taraflıdır.

çünkü net ticaridir ve masrafı vardır...

ve buna rağmen net'te hiçbir şey sürekli değildir.

bunu bilen hiç kimse net'i ve forumları ciddiye almaz.

dalgasını geçer gider..

Okuyucu kusura bakmasın konuyu biraz dağıtmış olacağım ama diyemeden de geçemedim. Ortaya attığınız önermenin çünkü kısmı bence hatalı olmuş. Bilginin kaynağı yazıdır. Sadece yazı değildir ama konumuz o değil. Yazıyı dağa, taşa, duvara, oduna, papirüse, kağıda yazdık şimdi sayısallaştırıp farklı bir ortama taşıdık. Olan biten bu. Internet ne kadar ticari ise masrafı varsa, bilginin diğer kaynağı kitabın da ticari bir yanı ve masrafı vardır. Her kitap doğru bilgiyi aktarabilir mi, tarafsızlığı garanti midir, gerçeği mi yansıtır yoksa yansıtmak istedigini mi? Bunları nasıl garanti edemiyorsak dediğiniz gibi interneti de garanti edemeyiz ancak kitaplar da sonuçta mutlak güvenilir bilgi kaynakları değidirler.

Internet yavaş yavaş belli odakların oyuncağı oluyor. Bundan sonra denetimi de artar manipülasyonu da. Daha önce kitaplarda olduğu gibi. Internet ortamıyla kitaplar arasındaki tek fark herkes kitap bastıramıyordu ama internet kısmen daha ucuz olduğu için dileyen istedigi bilgiyi istedigi sekilde internet ortamında paylaşabiliyor. Bilgi kirliliğinin kısmen fazla olmasının ana sebeplerinden birisi de budur. Ancak imkanın varsa, takipçin varsa ya da çevren genişse deli saçması fikirlerini biraraya getirip kitaplaştırabilirsin. Bir fark da internetin geniş kitlelere daha çabuk ulaşması. Oysa bir kitaba ulaşmak varlığından haberdar olmak ise daha kısıtlı olan bir olay.

Bilginin kaynagi yazının olduğu her ortam olabilir önemli olan bireyin süzgeçinden geçtikten sonra geriye ne kaldığıdır. Dolayısıyla bana göre internet asla he de geç yeri değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 weeks later...

bütün sorun çoğunluğa boyun eğmekle alakalı gerisi hikaye...herkes kendi fikir ve düşüncelerine yüksek bir değer arzedip hareket etse bir şey olmucak...en fazla öldürürler o kadar :wacko: şaka bir yana türk ateistler rahatsız olmaması için siyasi pArti vs.toplumsal örnek olabilme vs.demir gibi yürekli olup her istediğini söyleyebilme kurşunlarla dalga geçme vs vs topluma kendini zorla kabul ettirebilme vs.yiyosa da etmEsinler diyebilme ha birde ailesini etkileyebilme hele birde ailesinden bir okuyup yazmışsa daha kolay tabii..islam denilen arap çöpünü eylemde boğabilme zorrrr ama imikansız değil zoru severim bu arada vs.vs farklı yollarla vs.vs. umarıom derdimi anlatmışımdır.sorusu olan varsA hemen sorsun yada sussun sonsuza kadarrr.son bir söz:

müslolarla aramdaki fark fAhişe(huri)uğruna bir pisliğe inanmayı red edip güzel ve insAnlıklı günlere inanmam.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Öncelikle merhaba ben bu konuyu İnternet'te gördüm ve üye oldum burada olmaktan mutluyum kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.

Öncelikle bu konuda kendi fikrimi söylemek istiyorum. İslam dinin temeli hoş görüye iyiliğe dayalı falan Müslümanların böyle bir uğraşı yok. Ben onlara nasıl saygı duyuyorsam onlarında bana öyle saygı duyması gerekir. Ama onlar kendi kurallarını yıkan zavallılardır. Lafa söze geldiğinde Müslümanız biz böyle hoş görülüyuz bizim peygamberimiz Muhammed böyle iyi şöyle adaletli diyorlar ,lakin zerre alakaları yok. Kendi kurallarını hiçe sayan insanlar benim gözümde şereften yoksun insanlardır.Öyle günler gelecek umuyorum ki bu yobazlar bu dünyayı terk edecek..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilginin kaynagi yazının olduğu her ortam olabilir önemli olan bireyin süzgeçinden geçtikten sonra geriye ne kaldığıdır.

Dolayısıyla bana göre internet asla he de geç yeri değildir.

sorun süzgeçse benim için sorun yok..

ben kendi bireysel felsefemi kurdum ve sık sık sorgularım..(ama insanlar bunu anlamıyor tabii..)

yazınızda katıldığım noktalar var.

ben boş tarafını daha çok gördüm galiba.

net'te bir site kapandığında veya mesaj silindiğinde geriye ne kalır..

hiçbir şey..(kullanıcı her şeyi kopyalayamaz)

ama yayınevi battığı ve-veya kitaplar toplatılıp yakıldığında ne kalır.

elinizde bir tane kitap kalır.

parasız kaldığımda eldeki kitapları sattım geçmişte..

evdeki 60-70 yıllık iş bankası kitaplarını iki-üç liraya sattığım oldu..param yoktu..

bende babamdan kalan yurt ansk.var..

orada yazan en temel bilgilerin bile çoğu net'te yok..(örnek veremem şimdi)

kitaplar e-kitap olarak net'e kopyalanıyor..(scribd vb)

ama sonuçta ne oluyor..

scribd'den bir sayfayı iki foruma kopyaladım..

link-kaynak vererek.(40 yıllık kitabın türkçesi)

1-on gün sonra scribd linki silindi(telif hakkı)

2-iki ay sonra bir forum, mesajımı sildi(veri tabanı dolu-para yok)

3-altı ay sonra diğer forum,alıntıladığım mesajımı sildi(yasal yaptırım korkusuyla eski başlıklar ayrımsız siliniyor-veri tabanı dolu)

zaten içinde hristiyan,ateizm vb. sözü geçenleri gerginlik yarattığı için tutmuyorlar bile..

bir yargıtay başkanı ne demişti.

vicdanım ve cüzdanım arasında sıkıştım..

ama net ortamında özgür bir insan (vicdan-cüzdan-hukuk)arasında sıkışıyor..

buna net ortamındaki hacker gibi tehlikeleri de ekleyin.

vikipedi gibi harika bir olanak da bir işe yaramıyor.

çünkü insanlarda bu birikimi yönetip sürdürecek kültür yok..

ayrıca telif,hakaret vb iddiası ile açılan davalar ve erişim engelleme baskıları bıktırdı.

batı aleminde bile dincilerin öncülüğünde bazı bahaneler uydurularak yasal zorlamalar artırılmaya çalışılıyor.

artık insanlar kendi müziklerini yapıyorlar..kendi foto ve resimlerini yapıp paylaşıyorlar.

çünkü bıktılar baskılardan..

son olarak forumları ziyaret ediyoruz..

ama çoğumuz hoşumuza giden gönderileri kopyalamıyoruz.

bunlara dayanarak bir yaşam felsefesi de oluşturmuyoruz.

niye buradayız peki..birilerini yargılamak için mi.(bu da kısmen yanlış sayılmaz..dostumu bilmeliyim)

üç yıllık net maceram sonucu bazı şeyleri yeni yeni anlıyorum.

devletin eğitim sistemi ve medyadan rahatsızım..

eğitim düzeyim yüksek değil..yabancı dilim yok..param bana yetiyor..

net'teki bilimsel kaynaklara ulaşıp kullanma adabını da benim gibi sıradan insanlardan beklemeyin..

bu mesajıma yanıt vermeyin.

zaten konu dışı..ve mutlu değilim bunları yazmaktan..

hoşçakalın..

tarihinde cehane27 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Aslında ilk sorgulamayı başlatan michael sıkkofield oldu (kim bu demeyin meşhur komplo teorileri bloğu var). Oradan yavaş yavaş hadislerin saçmalığı daha sonra son durak kurandakidin.com sitesi ve tek tutunacak Kuran dır dedim. Son çırpınislarla Kuranında yanlışları bu forum ve Agnostik forumundaki yazılar ile tükendi.

İngilizcem olduğu için direk dawkins ve diğer referanslara da bakınca 35 senelik hayatımı bir yalan üzerine kurduğumu farkettim.

Zor birşey ama zararın neresinden dönülse derler ya.. Üniversitede cemaatlerin yurt ve evlerinde kalmış biri ve bütün aile bireyleri dindar olan için daha da garip.

Seviyeli yazılarıyla bizlere ışık tutan forum yazarlarına tekrar teşekkürleri iletirim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar her müslümanım diyen müslüman olmuyor.Gerçek iman edenler karşısıdankinin düşüncesine inancına daima saygılıdır.Ama kendi inancına küfür edilinceye kadar.Benim üniversite yıllarında da bir sürü ataist arkdaaşım oldu hiç bir sorun yaşamadık ki bende gerçekten dinime bağlı biriyim.Ama hiç biri kalkıp benim dinime hakaret etmedi bende onlarınkine yani hoşgörü karşılıklıydı.Yıllarca bu toplumun özünü oluşturan inanca televizyona çıkıp kendini bilmez bir kaçtane hırto hakaret edince ister istemez halk tepki veriyor.Halk zaten ateist görmemiş televizyondaki adam ateistlerin yüzü oluyor yani .Halkımızda ateistleri ona göre yargılıyor.Sorun burda başlıyor.Neyse ben naçizane düşüncemi söyledim.Son olarak arkdaşlar gelin iman edin eğer öyle birşey yoksa (ki ben olduğuna kalbimle inanıyorum) yine de birşey kaybetmezsiniz.Ama varsa kaybedeceklerinizi bir düşünün.Allah iman etmeyi hepimize nasip etsin inşallah.

Selam ve Dua ile

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buralarda son 10 senedir hırto doldu taştı...Ateistler cok rahatsizlar hırto yobazlarin yüzünden... Adi politikalar, siyasetciler, partiler yüzünden her taraftan pırt pırt hırto pırtlamakta... Insanlari iş yerlerinde, lokallerde, kahvelerde, barlarda, toplantilarda, lokantalar da, evlerinde rahatsiz edebilme cüretini kendilerinde bulan hırtolar...

Bedevinin uydurdugu allaha inandiklari, emperyalist usakliigi yapan bir cemaate tarikata mensup olduklari icin Ateistlere uyduruk allahi. islami, kurani, ilmihalleri, abuk subuk dergileri, gazetleri, cami ve yardim makbuzlarini ulu orta dayatip rahatsiz etmenin kendilerinde bir hak oldugunu sanan hirtolar...

Bu hırtolardan gereksiz yere rahatsiz olan ve huzurlari bozulan Ateistler de son 10 senedir armut toplamayi biraktilar.

Allahin kocasinin selami Ateistlerin huzurlarini bozan hırtoların üzerlerine olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...