Jump to content

KURAN, MUHAMMED VE İSLAMIN EFSANE OLDUĞU İDDİASI ÜZERİNE


Recommended Posts

İDDİA

Kur'an'ı baştan sonra doğru okuyunca ortaya çıkan ana tema onun bir grup insanı manüple etmek için yazıldığı şeklinde özetlenebilir.

Amac odur. İnsanları bir dava etrafında toplamak

Kur'an kitabı verilenler olarak nitelendirilen insanlarla Müşrik olarak bilinen Arap'ları bir arada tutmayı amacı ile yaratılmış bir kitaptır.

Ayetleri çalma olarak nitelendirmek doğru değildir. Çünkü onlar kaynakları ne olursa olsun, yüzlerce yıl halk arasında dolaşarak onun kültürünün bir parçası olmuş söylentiler, inançlar ve açıklamalardır.

Yörede bir otorite oluşmuş ve zamanla bu otorite bir imparatorluk niteliği kazanmaya başlamıştır. İmparatorlukların en büyük özelliği farklı dil, din ve kültüre sahip insanları bir araya getirmektir. Kur'an bunu başarmak üzere bir araya getirilen ayetlerden oluşmuştur.

Acaba?

Öncelikle toplanılması istenen insan gruplarına bir bakalım .

Bunlar o dönemde arap yarımadasında yaşayan yahudi , hristiyan ve putperest müşriklerdir ve bunlar dışındada hanif , mecusi gibi nisbeten az olan unsurlardır.Ve bu gruplar gerek birbirlerine karşı gerekse kendi içlerindeki alt gruplar arasında mevcut kaynaklar üzerinde kıyasıya rekabet halindedir. Bu rekabet tarihin her döneminde ve dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi genellikle dini inançlar ,milli değerler, gelenek ve görenekler, asabiyet duygusu gibi unsurlara yüklenip onlar üzerinden yürütülür.Ana amaç yarımada da mevcut olan kısıtlı doğal kaynakalar ve ticaret gelirlerinin ele geçirilmesidir. Aynı coğrafyada yaşamaya bir şekilde mecbur kalmış bu gruplar özellikle dini açıdan birbirlerine karşı tolere edilemez, uzlaşılamaz zıt inançlar kuşanıp, yekdiğerlerine karşı bir tür sınır hattı oluşturarak, ağırlılı olarak sosyo ekonomik menfaatlerini korumaya ve aralarında dayanışmaya yönelik kimlik ayrışmasına gitmişlerdir. Aralarındaki ayrışma sonderece keskin ve rijit hatlar oluşturur. Ortak paydaları azdır.

Böyle bir popülasyonda insanları ortak dava etrafında toplamanın en emin yolu ortak menfaatleri ve özellikleri ön plana çıkartarak her grubu temsil ve tatmin edebilecek reel ortak paydalar oluşturmak, her gruba yeterli derecede bir temsil ve söz hakkını tanımaktır.

Baskı ve tehditte bir yoldur fakat uzun ömürlü olması beklenemez. Ve organize güç gerektirir..Hele hele bir imparatorluk kurmanın iddiasında ve arefesinde iseniz başvurulacak en son yoldur ve zaten yeterince dış düşmanınız olacaktır.

Eldeki malzeme müşrik araplar, yahudiler ve hristiyanlardır.Potansiyel insan kaynağınız bunlardan ibarettir. Bunların harmanlanıp teba haline getirilmesi gerekir ,

Bu etnik unsurlar birbirleri ile uzlaşmaz formatlara sahiptir.

Yahudilik belli bir ırkın dinidir , o ırkı kayıran sadece o ırkın olan kıskanç bir tanrısı vardır. Canınız istediği zaman hristiyan veya müslüman yda buist olabilirsiniz fakat israiloğulları sulbünden gelmiyorsanız yahudi olamazsınız. Ve yahudiler tarafından dışlanırsınız

Hristiyan müşriklerin kutsallarını tanımaz , örneğin kabeye saygı duymaz.

Müşrik ise her ne kadar kitap ehline karşı bir aşşagılık kompleksine sahipsede putlarından memnundur.

Ve bunların arasındaki farklar küçümsenecek dercede değildir, tarihte çok daha az farklılıklar, çok büyük çatışmalara ve kan dökülmesine neden olmuştur, halen de olmaktadır.

Eğer bunları manüple edecek bir metin oluşturacaksanız dikkat etmeniz gereken hassasiyetlerin sayısı tahmininizden fazla olabilir. Bu hassasiyetleri gözetmeyen, görece olarak pervasız olan bir metin bile sizi amacınıza ulaştırmayacağı gibi amacınız önünde en büyük engellerden birisi haline gelir.

Bu bağlamda kuranın bu hassasiyetlere riayet ettiğini söylemek mümkün değildir. Tam tersine bu etnik unsurlara karşı son derece tavizsiz bir tutumu vardır.Rijittir. Tevratı ve incili tasdik etmesine rağmen onları tashih edip onaylamasında kendi ilkelerini ön koşul olarak dayatır, uymayanları reddeder, dışlar, uzlaşmaz.

Bu tavrını pek çok ayetle pekiştirdiği gibi peygamberin şahsı üzerinden de ortaya koyar ve kuran inanırları için referans tavır geliştirir, örnek teşkil eder.

Onlara (müşriklere) az biraz yaklaşsa hayat damarlerının kopartılacağı tehditini savurur.

Yahudileri dost edinmemesini söyler, yahudi ve hristiyanların dinine tabii olmadığı sürece onların kendisi ile dost olmayacakalrını bildirir.

Var olan etnik grupları ve dinleri tehdit eder , meydan okur.Asla taviz vermez

Kafirlerin bulundukları yerde öldürülmesinden bahseder vs. vs.. örnekler çoğaltılabilir.

Bu bağlamda kuran bu değişik etnik grupları gönüllü olarak bir arada toplamak için manüple etmek bir yana var olan bıçak sırtı dengeleri ve zorunlu birliktelikleri bile sabote edici bir özelliğe sahiptir

.

Amaç edindiği dava ve vaaz ettiği ilkeler mevcut etnik ve dini unsurların çıkarlarına kesinlikle uygun değildir.

Örneğin haram topraklara müşriklerin girmesinin men edilmesi ,onlara haccın yasaklanması, geçim kaynağı ağırlıklı olarak ticarete dayalı arapların ticaretlerine vurulmuş bir darbedir.

Kuran’ın menşei hakkında hangi görüşe sahip olursanız olun ister vahiy ürünü

olduğunu düşünün , ister geçmişteki efsanelerden derlenip toparlanmış anonim bir eser olduğunu düşünün kuran belli etnik grupları manüple etmek amacıyla yazılmış, onların değerlerinide taviz olarak içine alan çimento özelliğinden çok uzaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 44
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

KURAN NE ZAMAN ORTAYA ÇIKMIŞTIR ?

Burada şu soruların yanıtının da tatmin edici şekilde verilmesi gerekir .

A) Arap yarımadasında siyasi otorite ortaya çıktıktan sonra mı kuran efsanelerden derlenip oluşturulmuştur?

B) Veya kuran oluştuktan sonra mı kuran payandalı bir siyasi otorite ortaya çıkmıştır?

C) Yada kuran ve siyasi otorite eş zamanlı mı ortaya çıkmıştır.?

Hangisi?

A)Kuran ın efsanelerden derlendiğini iddia edenlerin görüşü siyasi otorite ortaya çıktıktan sonra halk arasında yüzyıllardır dolaşan efsanelerden derlenip kuranın oluşturulduğu yönünde.

Siyasal oluşumlarımn en iddialı , en motive oldukları dönemler ilk oluşmaya başladıkları dönemlerdir. Bu dönemler,iktidara, kurtuluşa , kızıl elmaya duyulan özlemin ve büyük ideallerin yoğun olarak yaşandığı dönemlerdir.Genç otoritenin en idealist, en enrjik ve tavizsiz olduğu dönemleri temsil eder.

Zamanla otorite doygunluk aşamasına ulaşır, bu iddia ve motivasyonları yıpranıp zaman aşımına uğrar , sonraki nesiller tarafından ilk günkü harareti ile sürdürülemez.,bunlar otoritenin realist dönemleridir.Siyasal otoritelerin taviz vermeye başladıkları dönem de bu dönemlerdir.

Çöküş dönemleri ise uzatmaların oynandığı teslimiyet dönemleridir.

Çimento özelliği taşıması arzu edilen bir metin ancak çöküş döneminde oluşturulup deklare edilen bir manifesto olabilir.Kaldiki kuran bu anlamda tavizkar ve birleştirici de değildir.

Böyle bir manifestoya ihtiyaç duymadan bir otorite oluşabiliyorsa , bu otorite haiz olduğu erki , gücü, tebası niteliğindeki unsurlarla bile paylaşmak yoluna gitmez , sonuna kadar direnir , çaresiz kaldığı zaman başvurur.Örneğin Roma hıristiyanlığı çöküş döneminde içselleştirip modifiye ederek kabullenmiştir..

6. ve 7. asırda arap yarımadasında bu şekilde yıpranmış ve mazisi olan bir siyasi arap otorite yoktur

B)Peki kuran arap yarımadasında ortaya çıkan siyasi otoriteden çok yıllar önce ortaya çıkıp siyasi otoriteye payanda olmuş olabilir mi?

Kuranı bir anayasa olarak kabul edecek olursak

Kuran önceden oluşmuş olup yeni bir devletin anayasası olacak kadar değer görüyorsa daha önce tarih tarafından test edilip bu testten geçmiş olması ve özlenen bir anayasa olması gerekir .Yada hararetli savunucularını ve inanırlarını oluşturup organize etmiş olması gerekir.Gerekir ki yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmasın, çünkü siyasi otorite bu anlamda kendini riske atmaz . Hele hele yeni oluşmaya başlayan bir siyasi otoritenin adımlarını daha dikkatli atması gerekir.

Emeviler öncesinde ise arap yarımadasında Kuran’ı referans metin olarak anayasasına konu edinmiş başka bir arap siyasi güç bölgede oluşmamıştır.Sasaniler’in ise Kuran ile ilgisi yoktur.

Aynı şekilde islam devletinin ortaya çıkışından önce (100yıl, 200yıl, 300 yıl..)yarımada da ümmet teşkil edecek kuran inanırları yoktur.

Kuranın efsanelerden devşirilerek anayasa haline getirildiğini iddia edenler kuranın öncülü olarak Ur Kuran adı verilen bir başka bir kuran olduğunu söylüyorlar .

Eğer ur kuran var olmuşsa neden hiç bir iz bırakmamıştır?

Eğer izi bile yoksa bu ur kuran fikri hangi delillere dayanılarak ortaya atılmıştır?

Islamiyet öncesi Ur kuranın olduğunu iddia edenlerin en azından kuranın dilinin yüzyıllar öncesinin arap dili motiflerini içerdiğini kanıtlamaları gerekir.

Zamanın kureyş lehçesi bile eş zamanlı yaşamış diğer kabileler tarafından doğru dürüst anlaşılamıyorken yüzyıllar öncesinin arap dilini veya ur kuranın yazıldığı dili emeviler yada yüzyıllar sonra kuranı kodlayanlar nasıl anlayabilmiştir?

Kuran dili üzerinde yetkin kişiler tarafından 6.-7. yüzyıla ait olmadığını gösterir herhangi bir bilimsel çalışma varmıdır?

Yine kuranda geçen ve 7 yy. da meydana gelen olaylara , örneğin Bizans İran savaşına atıfta bulunan ayetlerin de açıklanması gerekir.

Gelelim 3. ihtimale

C)Yani siyasii otorite ile kuranın ortaya çıkışının eş zamanlı olmasına.

Tarihsel ve kuranın muhteviyatı ile ilgili gerçekler eş zamanlı bir oluşumun daha mantıklı olduğunu gösteriyor.Kuranda , her ne kadar Muhammed’in yaşamadığını iddia eden kişiler tarafından mekki ve medeni ayet ayrımı olmadığı iddia edilse de , muhteviyat ve üslup bakımından kuran ayetlerinin süre gelen bir sürece göre peyder pey oluştuğu çok açık bir gerçektir.Bir yanda siyasal ve sosyal hiç bi talebi olmayan tamamen iman inşaasına yönelik ayetler , diğer tarafta siyasal ve sosyal alanda iddia ortaya koyan, düzenlemeler getiren ayetler.

Bir anda derlenen bir metinde olmaması gereken varyasyonlar...

Bir anda derlemesi yapılan bir metin o ana kadar olan ihtiyaçlar göz önünde bulundurulup mantık süzgecinden geçirilerek nihayi şekline ulaştırılır, safralar atılır.Tıpkı yeni bir anayasa hazırlanmsı gibi. Metni oluşturan otorite, tavrı konusunda nihayi kanaate ulaşmıştır ve metin bu kanaate göre şekillendirilir ve kodlanır.

Bir yanda senin dinin sana benim dinim bana ayeti , diğer yanda savaş ayetleri, otoriteyi ne yapması gerektiğini bilmeyen bir konuma düşürüp prestij kaybettirir, yaptırım gücünü zayıflatır.Her iki tarz ayetler bir anda yasa olarak ortaya çıkıp deklare edilmişse fetih için savaşa gönderecek asker bulamazsınız. Otorite boşluğu istemiyorsanız ikisinden birini anayasanızdan çıkartmanız gerekir.

Bu ve benzeri değişik tavırları içeren ayetler metinde varsa ( ki kuranda bu tür ayetler var) bu metnin süreç içinde ihtiyaçalra göre şekillendiğini ve her uygulamanın değişik şartlar ve ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıktığını gösterir. Aynı zamanda dokunulmaz olarak addedilip kutsandığını da. Benim şahsi kanaatim Kuran; ortaya çıktığı anda kodlanmış , sayısı azaltılmayan, değiştirilmeyen ayetlerin süreç içersinde yazıya dökülmesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

MUHAMMED , 4 HALİFE VE SAHABELER YAŞAMIŞMIDIR?

Muhammed islam inancına göre vahyin tebliğcisi bir peygamber , islam devletinin temellerini atan kurucu kişi ve döneminde ümmetin dini ve siyasi lideridir. İslam dini için olmazsa olmaz otorite figürdür.Muadili yada alternatifi yoktur. Ümmet , tabiin, sahabe, dört halife zincirini kurana bağlayan anahtar halkadır.Yokluğu tüm sistemin çökmesine neden olur.Kuran ın prestiji ve inandırıcılığı ortadan kalkar ve islam diye bir din ortada kalmaz Bu bağlamda Muhammed herhangi bir joker karekterle yokluğu telafi edilebilecek sıradan bir figür değildir.

Muhammed’in yaşamadığını iddia edenler , Emeviler tarafından politik amaçlarla kurgulanıp inşaa edilmiş efsanevi bir karekter olduğunu söylüyorlar.Tabii bunun doğal sonucu olarak başta sahabeler , 4 halife ve ehlibeyt gibi varlığı Muhammed ile anlam kazanan tarihi kişilerde kurgu karektere indergeniyor. Hal böyle olunca otomatik olarak ortodoks resmi islam tarihinin dikte ettiği tarihi olaylarda bir masal ve uydurulmuş bir senaryo haline dönüşüyor.

Bu iddiayı dillendirenlerin gerekçeleri benim anladığım kadarı ile şunlardır.

1)İslamın bir tek kişi tarfından 23 yıl gibi kısa bir sürede yayılması ve bunun örneği olmadığı

2)Muhammed’in yaşadığı ve peygamberlik yaptığı döneme ait , Muhammed, 4 halife , ehlibeyt, yaşanan savaşlar vs. Hakkında islam dışı kaynaklarda eşzamanlı tarihi delillerin olmadığı.

Bilimsel bir araştırma yapabilmeniz ve bunun desteklenip finanse edilmesi için önce sorduğunuz sorunun anlamlı olması gerekir.Sonrada araştırmanın kar zarar getirisinin ne olabileceğine bakılır. Sorunuza değer verilirse araştırma yapmanız için desteklenip finanse edilirsiniz.Yada imkanınız varsa kendiniz sorunuzun peşine düşersiniz.

Ortaya atılan iddia ve sorular tarihin konusuna giriyor. Tarihçiler bu iddiaları ve soruları anlamlı bulup gündemlerine alırsa araştırır, gerekli cevap verilir, tartışırlar Böylece sıradan bir forum geyiği olmaktan da çıkar.

Ama soruya değer verilmesi koşuluyla.

Sadece tarihçilerin soruyu anlamlı bulmaları da yeterli değildir.Siyasi ve idari otoritelerin de araştırmaya onay vermeleri , kutsal ve tarihi alanları araştırmaya açmaları gerekir.

(Benimde tarihe ait önemli iddialarım var, topkapı sarayının altında uzaylıların üssü olduğunu düşünüyorum.Devlet bağnazlık yapıp gerçekleri örtmemiş olsa Topkapı sarayını yıkıp iddiamı ispatlarım. Kimbilir belki günün birinde benim de iddialarım anlamlı bulunur)

Tarihçiler Muhammedin yaşamadığı vs. iddiaları gündemlerine alırsalar sonucun ne olacağı bilinemez tabii ama bazı şeyleri de kestirmek tecrübe ile mümkündür. Büyük ihtimal Ermeni meselesinde olduğu gibi iki taraf ta karşılıklı iddialarını sıralayıp propagandasını yapacak ve birbirlerini ikna edemeyecektir.

Benim burada yazacaklarım bilimsel değer taşımayacaktır, çünkü tarihçi değilim . Ancak bildiklerimden yola çıkıp mantığım çerçevesinde verdiğim bir cevap, bir yorum ötesine geçmeyecektir. Ne islamın resmi tarih görüşünü nede müslümanları temsil etmez.

1)İslamın bir tek kişi tarfından 23 yıl gibi kısa bir sürede yayılması ve bir insan tarafından başalatılıp bu şekilde yayılan bir dinin olmadığı .

Öncelikle şunun gözden kaçırılmaması gerekir, islamın coğrafi açıdan en büyük hacmine ulaşılması Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde gerçekleşmemiştir.O’nun döneminde, Mekke ve Medine ve çevreleri ile sınırlı bir coğrafyada hakimiyet sağlanmıştır.Arap yarımdasının o dönemdeki nüfus yoğunluğu bu günkü seviyede değildir. Çöl ortamında nüfus dağınık ve seyrektir.

Bu günkü ordulara nazaran sayıca çok daha az ,organize, davasına samimi şekilde inanmış bir silahlı güç için çok büyük hacimde topraklar feth etmek hiçde zor değildir. Yarımada dışındaki güçlerde çölün ortasındaki böyle bir harekete ilgi duymamaktadır.Muhalefette bölgesel olarak kalmıştır.

Bölgesel olarak kalmasına rağmen gene de yabana atılacak bir karşı duruş değldir.Yeni ortaya çıkan ideolojik, dini , siyasi her hareketin karşılaşabileceği gibi İslamın da böyle bir tepki görmesi doğaldır.Bu yüzden islam ard arda gelen şanşlı zaferlerle büyümemiştir. Kendi bünyesi için ağır olabilecek yenilgilerin de muhatabı olmuştur.Uhud savaşı, Huneyn savaşı gibi.Bu yönü ile efsanelerde olması pek istenmeyen gelişim örüntüsü gösterir.

İnanç olarak da dogallık dışı efsanevi addedilecek atraksiyonları yoktur.

Hz. Muhammed’in hemen ölümünden sonra 11 arap kabilesinin toplu halde dinden döndüğü söylenmektedir.

Bunlar bir efsanede olması istenmeyecek , karizmayı çizdirecek özelliklerdir.

Tarihte bir insan ömrüne sığan çok daha büyük fetihler vardır.

Cengizhan neredeyse dünyayı ele geçirmiştir.

İskender genç yaşta ölmesine rağmen imparatorluğunu çok geniş topraklara yaymıştır.

Atilla’ da öyle.

İslamın gerçek anlamda çok katmanlı siyasal yapılanma haline dönüşmesi , imparatorluk haline gelmesi, büyük fetihlerin yapılması, hz. Muhammed sonrası dönemlerde 4 halife ve Emeviler, sonrada Abbasiler döneminde olmuştur.

Bu sürede , böyle bir büyüme için inanılmayacak kadar kısa bir süre hiç değildir.

2)Muhammed’in yaşadığı ve peygamberlik yaptığı döneme ait , Muhammed, 4 halife , ehlibeyt, yaşanan savaşlar vs. Hakkında islam dışı kaynaklarda eşzamanlı tarihi delillerin olmadığı.

İslamın efsane olduğunu düşünenlerin gerekçelerinden biri de Emevi hanedanı öncesine ait ,hz. Muhammed’in yaşadığı söylenen dönemle ilgili islamın resmi tarihi dışında eş zamanlı islam dışı tarihi belgelerin olmaması.

Doğrudur , yoktur belkide.

Biri çıkıp da bana hz. Muhammed’in yaşadığı dönemle ilgili iddia sahiplerini tatmin edecek belge ortaya koy dese belki de koyamam , doğrusu araştırmış da değilim.

Peki istenen nitelikteki bu delillerin olmaması neyi ifade eder?

En fazla delilin olmadığını ifade eder.

İstediğiniz kadar felsefe yapın, benim açımdan da iddia sahipleri açısından da yalın gerçek budur.

Peki bu gerçeği nasıl yorumlarsınız ?

Neyi görmek istiyorsanız o şekilde yorumlarsınız.

Yani ?

Yanisi şu;

1-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul edersiniz

2-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul etmezsiniz.

İşinize nasıl geliyorsa öyle davranırsınız , artık paşa keyfinize kalmıştır.

İddiayı ortaya atanlar resmi islam tarihinde var olan, çeşitli savaşları ,fetihleri , Kerbela olayı gibi olayları, bu olaylarda rol almış aktörleri tümü ile Emevi hanedanı dönemide kurgulanmış, politik amaçla tasarımlanmış, efsane yaratma amaçlı,aslı astarı olmayan olaylar ve kişliler olarak görmektedir.

Emevilerin bu efsaneleri ortaya çıkarmadaki amaçları ise iktidarlarını tesis ve tahkim etmektir.

Belki yeni bir din kurgulayıp inanç unsurunu , libidonun yöneldiği ortak sevi objesi haline getirmek ve birliktliği sağlamak bu anlamda yaratılan efsane söylemini haklı kılar.

Bu iddia doğru olmasa bile mantıklıdır.

Mantıksız ve tutarsız olan ise böyle bir amaca hizmet etmeyen , hatta böyle bir amacın gerçekleştirme arzusu ile tamamıyle zıt unsurların efsane oluğu iddia edilen islamın resmi tarihinde bulunması

Şöyleki

İslamın, tarihin derinliklerinden bu güne kadar süre gelen en kronik ve önemli problemleri , hz. Muhammed’in vefatından hemen sonra ortaya çıkan, özellikle emevilerin taraf olduğu ve baş aktörlüğünü üstlendikleri siyasi çekişmelerin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Tebaasını birlik halinde hakimiyetinde tutmak isteyecek olan bir Emevi hanedanın Fedek hurmalığı meselesi, Sıffin savaşı, yüzük olayı , Kerbela katliamı gibi olayları uydurup efsane haline getirmesi, bindiği dalı kesmesinden başka bir işe yaramaz .

Bu gün bile Emevi hanedanına duyulan antipatinin temelinde bu olaylar yer alır.

Bir yandan peygamer olarak etrafında tebanızı toplayacak Muhammed isimli bir efsanevi figür yaratacaksınız diğer taraftan bu peygamberin , yine efsane olarak kurguladığınız ehlibeytini, kendi varislerinize katlettireceksiniz!!!

Buna inanmak istiyorsanız tabiiki inanabilirsiniz.

Ama mide ülserli hastaya lahana turşusu yedimeye çalışmayın kimse yemez.

Bu sadece örneklerden bir tanesidir ,çoğaltılabilir. Çünkü efsane iddiasında müelliflerinin zannetiğinden çok daha fazla çelişki var.

Tarihsel ve sosyolojik gerçeklerde , böyle organize ve geniş kapsamlı bir efsanenin ortaya çıkmasına müsade etmez.

İslam öncesi arap toplumları her ne kadar bilim ve teknoloji açısından günümüzden çok geri olsalarda , bu insanlar geri zekalı değildir. Hatta benim kanaatim bu günkü arap toplumlarından daha zeki oldukları yönünde.Eğer çöl gibi çetin koşullara sahip bir coğrafyada yaşıyorsanız hayatta kalabilmek için sürekli açık bi zihne sahip olmanız gerekir. Kısıtlı kaynakalara ulaşabilmeniz ve çok miktarda olumsuzluğu ve tehlikeyi bertaraf edebilmeniz için antenlerinizi sürekli açık bulundurmak zorundasınızdır.Bu da zekanızı biler.Günümüz arapları ise petrol sayesinde bu niteliklerini kaybetmiş durumdadır.

Dönemin arapları çöldeki deve gübresinden devenin hangi kabileye ait olabileceğini bile analayabilecek zekaya sahiptir. Şiirleri belagat doludur ve zekice hicivler içerir vs.

Yani bu insanlar aptal değildi.

Akraba nepotizmleri, asabiyet duyguları kuvvetlidir

Ayrıca soy sop , secere gibi özelliklerin takipçisidirler, bu onlar için övünç kaynağıdır..

Bu özellikteki bir topluma bırakın sahabeleri, halifeleri , savaşları kurgulayıp yutturmayı, sadece kurgu bir peygamberin varlığına bile inandıramazsınız.

Gübresinden devenin bile hangi kabileye ait olabileceğini kestiren insanlar tamamen uydurulmuş çağdaşları sayılabilecek bir peygamberin soyunu sopunu , menşeini elbette sorgulayıp kalp olduğunu anlayacaktır.

Belki islamın ilk dönemlerinde , kıyıda köşede sessizce serpildiği dönemlerde , yarımada etrafında kültürel açıdan çokdaha ileri ve yazılı kayıt tutma , tarih yazma kültürüne sahip büyük devletler islama yoğunlaşmamış olabilir. Fakat islam tarihsel süreçler açısından kısa addedilebilecek bir zamanda lokal olmaktan çıkıp çevredeki devletlerin dikkatini çekecek hale gelmiştir. Bu dönem 4 halife ve emevi saltanatının ,ilk oluştuğu döneme tekabül eder.

Bu dönemde İslam hem dini hem de siyasi bir hareket niteliğindedir. Böyle bir hareketin lideri veya lider kadrosu olması şarttır.Lider genelde bir ailede oluşmaya başlar , daha sonra kabile ve tüm toplum üzerinde otoritesini oluşturur, kendisini kabul ettirir. Bu süreç içersinde şüphesiz çevresinden ve inananlarından da destek görecek onlar tarafından ikmal edilecektir.

Muhammed iddia edildiği gibi bir efsane ise , ortaya çıkan bu islami hareketin liderleri kimlerdir?

Farz edelim islamın resmi tarihi bu lideri örtbas etti peki bunu eş zamanlı, çağdaşı olan diğer tarih müesseseleri ve tarihçileri neden yapsın ?

Uydurk Islam tarihi bir yandan yürüken diğer yandan gerçek tarihinde yürümesi gerekir .

Örneğin bir İran yada Bizans tarihinde , İslam tarihinde olmayıpta böyle bir harekette olması şart olan lider veya lider kadrolardan niçin bahsedilmez.?,

Muhammed yoksa var olan şahıslara ne olmuştur da buhar olup hiç bir iz bırakmadan tarihten silinnmişlerdir.?

Şüphesiz bir hareket ortaya çıktığından itibaren muhalefete maruz kalacaktır ve çatışma kaçınılmazdır , muharebe ve savaşların olması kaçınılmazdır.Bedir , Uhud, Hendek vs savaşlar hiç olmamış olsun .Peki olmuş olması gereken savaşalar neden islam dışı tarihçiler tarafından kayda alınmamıştır?

Alternatif tarihte gerçek kişi ve olaylara dair neden hiç bir belge yoktur.?

Neden bu güne kadar İslam karşı her türlü mücadeleyi ortaya koyanlar gerçek tarihi belgeleri çıkartamamıştır?

Ve daha pek şok soru.

Bu tür iddialar ciddiye alınıp profesyonel tarihçilerin gündemine oturursa , iddia sahiplerini çok daha zor sorular beklemektedir.Olay forumlarda ahkam kesmek kadar basit olmaktan çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

750 YILINDAN ÖNCESİ DÖNEMDE MEKKENİN YOKLUĞU İDDİASI

Musa’nın israiloğullarnı 40 yıl çölde gezdirdiği söylenir. Bu yürüyüşleri esnasında tepelerinde bir bulutun onlarla beraber dolaştığından bahsedilir. Bu söylemi inancınızı süsleyecek doğa üstü bir fenomen , bir mucize olarak yorumlayabilrisiniz.

Ya da çölde yaşamanın getirdiği bir mecburiyetin ezoterik ifadesi olarak ta yorumlayabilirsiniz.

Eğer çölde konar göçer durumda toplayıcı olarak yaşamak zorunda iseniz sizin için en önemli hayati mesele su dur.Yaşayabilmenizin olmazsa olmaz koşuludur.

Bu sebeple çölde suyu aramak öncelikli yaşamsal faaliyetiniz olacaktır.

Çölde suyu nasıl bulursunuz, nerelerde su olabileceğinizi nasıl kestirisiniz?

Yeşil alanları aramanız yada su içmek için hayvanların nerelere gittiğini gözlemlemeniz , su bulma konusunda size yardımcı olacaktır. Doğrusu bu konuda yeterli bilgi sahibi değilim , belki başka metodlar da vardır.

Bu yollardan bir tanesi de çölde yağmurun yağdığı yerlere gitmenizdir..

Yani bulunduğunuz yerdeki su kaynağı tükenmişse yağmur bulutlarının toplandığı yerler size önemli ip uçları verecektir

.

Bulutu takip etmeniz, bulutların peşinden gitmeniz gerekecektir.

Yada bunu, bulutların sizin önünüz sıra gittiği şeklinde romantik ve ezoterik bir üslupla da dile getirebilirsiniz.

İslamiyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve hatta günümüz de de ağırlıklı olarak Arap yarımadasında yerleşim yerlerinin lokalizasyonunu tayin eden en önemli unsur su kaynakları dır.

Binyıllardan beri yarımada da yaşayan çöl insanları (bedeviler), o çöl koşullarında suyun nerelerde olabileceği , nasıl bulunabileceği hususunda yeterince uzmanlaşmışlardır. Aksi halde çölde yaşamaları mümkün değildir. Bilgisayar kullanmadıkları için , aya gitmedikleri için o insanları cahil ve gerizekalı olarak görebilirsiniz. Fakat bu geri zekalı zannettiğiniz insanlar çölde su bulup yaşayabilmek hususunda sizden yada benden çok daha maharetlidirler.

Ve arap yarımadasında bu insanlar islamiyet öncesi dönemlerde, yüzlerce hatta binlerce yıldan beri yaşamaktaydılar.

Güdümlü roket gibi zihinleri suya kilitlenmiş bu insanların çöl için çok önemli olabilecek bir su kaynağını yüzlerce yıl göremeyip , ıskalaması mümkün değildir.

Bu yüzden ZEMZEM gibi önemli bir su kaynağını bulamamış olmaları , bu kaynağın etrafında yerleşke oluşturmamaları mümkün değildir.

Belki zemzem suyu barajlar kurdurabilecek potansiyele sahip olmayabilir.Nil nehrinin Mısır’da yaptırdığı gibi büyük bir medeniyetin inkişafına imkan veremeyebilir. Ya da bereketli hilalin çift sıralı buğdayı gibi artı değer üretimini patlatacak tarım potansiyeli yaratamayabilir.Ama bütün bunlara rağmen Mekke çapında bir yerleşkenin oluşması için yeterde aratar.

Bu gün bile zemzem kuyuları yüzyıllardır kullanılmalarına rağmen halen günde yüzbinlerce litre su üretebilmektedir.

Ve arap yarımadasında bu yönü itibarı ile Mekke kadar yerleşime elverişli yer sayısı oldukca azdır.

Arap yarımadasında ve ortadoğuda tarih boyunca kurulan şehirler ve devletler açısından su herşeyden önce gelmiştir.

Bu durum bu günde devam etmektedir.

Suriyenin gap projesini paranoya haline getirmesinin ardında yatan neden susuz kalma korkusudur.

İsrail’in Golan tepelerinde bu derece ısrarlı olmasında yatan ana neden sadece siyonist idealleri değildir. Bölgede , Golan tepelerinin altında o bölgenin en önemli yeraltı su rezervlerinin bulunmasıdır.

Mekke konum itibarı ile, güneyde Yemen tarfından kuzeye , Akdeniz , Suriye ve Bizans’ a giden ticaret yoları ile doğu batı ekseninde Basra körfezi ile Kızıldeniz arasındaki ticaret trafiğinin odak noktasındadır..Bu açıdan da Mekke’nin bulunduğu yer yerleşim için uygun ve gereklidir.Stratejik bir noktadır, 750 yılına kadar ihmal edilmesi , görmezden gelinmesi düşünülemez.

Eğer efsane yada masal kahramanlarınıza mekan tahsis edecekseniz onları yaşatacağınız mekanın , zaman ve coğrafi konum açısından test edilemeyen müphem yerler olması sizin avantajınızadır.. Yuvarlak zamanlar ve yuvarlak koordinatlarla mekanı konumlandırırsınız.

Kırk gün kırk gecede gidilen peri padişahının ülkesi gibi

Kaf dağının ardı gibi

12. 000 yıl önce okyanusun sularına gömülmüş Atlantis gibi...

Ticaret kervanlarının yüzyıllardır cirit attığı bir bölgede olmayan bir Mekke’yi kurgulayıp yutturmaya kalkarsanız foyanız zannettiğinizden çok kısa sürede ortaya çıkar.

Dini kaygıları , kabenin orda olmasını ve diğer etmenleri bir kenara bırakalım sadece zemzemin varlığı ve ticaret yollarının üzerinde olması bile Mekke’nin 750 yılından önce orada olmasını zorunlu kılar.

Bu da

Hz. Muhammed’in yaşamadığını, hayal ürünü olduğunu iddia eden bilim adamının , bilimsel çalışmalarından birinin videosu.

http://www.swfcabin.com/swf-files/1290044914.swf

Belki devam eder...

Link to post
Sitelerde Paylaş

kuranı dikkatli okudunuzda onun tüm insanlığa allaha inanmaları için gönderilen bir mucize kitap olduğunu anlarsınız...

Özellikle ahzab suresinde muhammedin karılarına nasıl çaktıgı tüm insanlıga ders verir nitelikte yazılmıştır.

Kuran tüm insanlıga gönderildiyse neden arapça ?

Hep demişimdir allah bi 1400 bekleseydi web sitesi açsaydı dil seçenekleri olan girip doğru doğru okusaydık şu kuranı.

Ben okuyorum saçma abuk subuk bi kitap diyorum sen okuyorsun mucize diyorsun. Yada okumadın kıçından uyduruyorsun.

Neresi mucize bu pasval dandik kitabın.

Neresinde tüm insanlıga sesleniyor , sadece araplara sesleniyor.

"ey iman edenler! siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, peygamber'in evlerine girmeyin. ancak davet edildiğiniz vakit girin. yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. çünkü bu hareketiniz peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. ama allah, hakkı söylemekten çekinmez. peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. sizin allah'ın resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. çünkü bu, allah katında büyük (bir günah) tır."

Ahzab 53

Bumudur insanlıga sesleniş , muhammedin karısını düzemeyi düşünmeyin allah ısırır demek mi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

işte bir mucizesinide siz kanıtlamış oldunuz..arapça olduğu halde 1.4 milyar insan buna inanıyor..işte mucize işte kanıt...

Çok güzel kanıtlamışsın müslümanların cehaletini.

Arapça yani anlamıyorlar ama inanıyorlar, yani gerçektende bravo bir o kadar uğraşıyoruz müslümanların cehaletini ispatlamaya ama sizler kadar başarılı olamıyoruz.

1,4 milyar inanıyor demek 5,6 milyar insan inanmıyor demektir biliyorsun değilmi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

yazılan başlıga en güzel cevapsöyle olur sanırım ..........

ÖLDÜGÜNÜZ ZAMAN ZEBANİ MELEKLERİ SİZLERİ SÖYLE KARŞILAYA BİLİRLER ^EFSANE GERİ DÖNDÜ^

söyle bir hayal edin öldügünüz zaman zebani meleklerine böyle garip garip sorular sordunuz vede melekler sizlere takır takır cevap verdi

sonrası ne olacak peki hiç düşündünüzmü ...............?

Link to post
Sitelerde Paylaş

1,4 milyar inanıyor demek 5,6 milyar insan inanmıyor demektir biliyorsun değilmi?

5.6 milyar insan kuran'a, allah'a, cine en çirkin sesin eşeğin sesi olduğuna inanmıyor..

hala nasıl bu dine inanıyorsunuz anlamıyorum..

5,6 milyar insan aptal, bir siz mi akıllısınız..

dincilerin mantığından giderek, dinlere karşı kovantrosolekit yapalım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çünkü bir patetesten yaratıldık desem buna kimse inanmaz

hayır buna excel inanmaz

buna evet hayır eşittir değildir inanmaz

buna bilim inanmaz

yada

buna marksisizm tekelinde bilim inanmaz

neden se bu bilimde 600 yıldan 1500 yıllara kadar hiç yapılmamıştır avrupaya göre

nedense japonlar sadece avrupa kültürünü alınca adam olur

Ne demiştik bir ateist bilimsel verilere dayanmayan hiçbir şeye inanmaz.

Ama ben sql veri tabanında bir c değilim ben bir insanım.

5.6 milyar insan kuran'a, allah'a, cine en çirkin sesin eşeğin sesi olduğuna inanmıyor..

hala nasıl bu dine inanıyorsunuz anlamıyorum..

5,6 milyar insan aptal, bir siz mi akıllısınız..

dincilerin mantığından giderek, dinlere karşı kovantrosolekit yapalım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elbette ki inanmam

burdan o zaman ... diye bir soru soracaksan söyleyeyim,

Allaha akıl erdirilirse inanılabilir

İnanarakta akıl erdirilebilir

ama akıl yokken sadece inanmak inanç değildir

Zira çocuklarda delilerde inanabilir

Hatta köpeğimiz liderinede inanır

Zira akıl f(X) dir

yani herkesin doğrusu farklı olduğundan hiç kimsenin inancı aynı değildir.

yani herkesin akıl yolu iş akışı farklıdır

kardeşim anlatabildiysem mutlu olacağım.

biri sana balçıklı çamurdan yaratıldığını söylese kadir inanır mısın..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili memus.

Bu iddiayı dillendirenlerin gerekçeleri benim anladığım kadarı ile şunlardır.

1)İslamın bir tek kişi tarfından 23 yıl gibi kısa bir sürede yayılması ve bunun örneği olmadığı

Öyleyse yanlış anlamışsın.

Bir kişi tarafından kurulması/yayılması değil ama, bir dini görüşün 23 yıl gibi bir süre içinde bu kadar yaygınlaşmış olamacağı görüşü, 1900 yılında Sorbon Ünivertisinden yapılan din tarihleri kongresinde dile getirildi.

Bunun ama henüz Muhamedin yaşayıp yaşamadığı ile pek ilgisi yok. Ve gerek de yok.

2)Muhammed’in yaşadığı ve peygamberlik yaptığı döneme ait , Muhammed, 4 halife , ehlibeyt, yaşanan savaşlar vs. Hakkında islam dışı kaynaklarda eşzamanlı tarihi delillerin olmadığı.

Yine yanlış.

Sorun Muhammed, 4 halife vs. kısacası Erken İslam hakkında sadece İslam dışı kaynak olmadığı değil. Eşzamanlı hiç bir tane kaynağın bulunmaması. Ne islam içi ne de islam dışı hiç bir tane eşzamanlı kaynağın mevcut olmaması. Muhammedden bahseden ilk islami kaynaklar 200 yıl sonrasının masalları. Mesela Siyer.

İslamın efsane olduğunu düşünenlerin gerekçelerinden biri de Emevi hanedanı öncesine ait ,hz. Muhammed’in yaşadığı söylenen dönemle ilgili islamın resmi tarihi dışında eş zamanlı islam dışı tarihi belgelerin olmaması.

Emevi hanedanlığını nerden çıkardın ki?

Muaviye isimli bir yönrticinin varlığını sikkesinden ve yazıtından biliyoruz. Abdulmeliki de keza. Ve her ikisi de hristiyan.

Fakat! "Emevi" terimi nerde hangi yazıtta geçer? Daha da kötüsü; "Emevi hanedanlığı" terimi hangi tarihi belgede geçer?

Bu terime göre Muaviye Abdulmelikin dedesi mi oluyor, ya da dedesinin dedesi mi yoksa halasının ninesinin babası mı?

Sadece islam dışı değil, eşzamanlı hiç bir tarihi belgenin bulunmadığını tekrarlamış olayım.

Doğrudur , yoktur belkide.

Belkisi fazlalık oldu.

Biri çıkıp da bana hz. Muhammed’in yaşadığı dönemle ilgili iddia sahiplerini tatmin edecek belge ortaya koy dese belki de koyamam , doğrusu araştırmış da değilim.

??? !!! ???

Peki istenen nitelikteki bu delillerin olmaması neyi ifade eder?

En fazla delilin olmadığını ifade eder.

Ve çok daha fazlasını ifade eder.

Yanisi şu;

1-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul edersiniz

2-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul etmezsiniz.

Ve sana göre bu olay burada biter.

İddiayı ortaya atanlar resmi islam tarihinde var olan, çeşitli savaşları ,fetihleri , Kerbela olayı gibi olayları, bu olaylarda rol almış aktörleri tümü ile Emevi hanedanı dönemide kurgulanmış, politik amaçla tasarımlanmış, efsane yaratma amaçlı,aslı astarı olmayan olaylar ve kişliler olarak görmektedir.

Senin "Emevi hanedanı" dediğin dönem ne zaman bitmişti?

Resmi islam tarihine göre 750 yıllarında.

Muhmmed ve saz arkadaşlarına ilk olarak ne zaman raslıyoruz resmi islam tarihinde?

800'lü yıllarda.

Neymiş?

Bu masallar "Emevi hanedanı" zamanının ürünü değilmiş. Daha sonraki bir zamanın ürünüymüş.

Yani yeni gelenin ("Abbasi"), gidenin ("Emevi")arkasından konuşması, gideni yermesi doğalmış.

Tesadüf bu ya... Siyerde geçen isimlerde, "Abbasi" soyunun geçmişine ait kişiler "iyi çocuk" rolündeler. Ne güzel tesadüf ama. :D

Muhtemelen ilk masallar "Emevi hanedanlığı"zamanında ortaya çıkmış olabilir. Değişe değişe 800'lü yıllardan sonra son halini almıştır. Daha doğrusu, 800'lü yıllarda ilk olarak yazıya dökülerek sabitlenmiştir. Ama masallardaki değişiklik devam etmek zorunda. Hadisler, tarih yazmaları vs. gibi. Günümüzde de devam ediyor hala.

İslam öncesi arap toplumları her ne kadar bilim ve teknoloji açısından günümüzden çok geri olsalarda , bu insanlar geri zekalı değildir. Hatta benim kanaatim bu günkü arap toplumlarından daha zeki oldukları yönünde.Eğer çöl gibi çetin koşullara sahip bir coğrafyada yaşıyorsanız hayatta kalabilmek için sürekli açık bi zihne sahip olmanız gerekir. Kısıtlı kaynakalara ulaşabilmeniz ve çok miktarda olumsuzluğu ve tehlikeyi bertaraf edebilmeniz için antenlerinizi sürekli açık bulundurmak zorundasınızdır.

Dönemin arapları çöldeki deve gübresinden devenin hangi kabileye ait olabileceğini bile analayabilecek zekaya sahiptir. ...

İyi de... Konu ile ne alakası var?

İslamın Arabistan yarımadasının çölünde ortaya çıktığına sanıyorsan yanılıyorsundur. 7. yüzyılda Mekke ve Medine gibi şehirleri bilen olmadığına göre...

İslam masallarına göre Mekke bir ticaret merkezidir. Kervanların sık sık gelip geçtiği bir şehir.

Hans Jansen bir kitabında Patricia Crone'nin Meccan Trade and the Rise of İslam kitabına değinir. Kitabın bütünü Mekke, Mekkede ticaret ve Mekkenin kervanları ile ilgili. Patricia Crone göre bütün bu romantik kervan masallarının tek kaynağı var: Kuradandaki Küreyş suresi 2. ayet. Daha doğrusu bu ayet için yapılan uyduruk yorumlar. Başka ne kervan izi var ne de ticarete işaret edecek herhangi bir şey.

Diyanet tercümesi:

1,2,3,4 - Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin.

Şu ayetten parantez içindekileri kaldırırsak ne olur?

Arap yarımadasında Erken İslam için iz aramak, arkeolojik kazı yapmak akıl karı değildir.

Gerek de yoktur.

Erken İslamın izini İranın doğusunda aramak gerekir.

Yazının daha fazlasını okumayacağım.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

DreiMalAli,

Hikaye ettiği konuyu 200 sene sonra kaleme alan Siyer'i sen okudun mu?

Okuduysan içeriği ve gösterdiği kaynaklar (varsa) hakkındaki gözlemlerini yazabilir misin?

O dönemdeki Arapların ya da dönemin tarih otoritelerinin kaynakları çok da dert edeceklerini sanmıyorum ve Siyer'în içinde herhangi bir kanıt ya da referans geçtiğini de sanmıyorum. Ama nasıl oluyor da Siyer bir kaynak olarak anılabiliyor? Siyer'i yazanların dayandıkları belge ya da kaynaklar neler?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili DİRİLİŞ.

Evet! Siyeri okudum.

Erken İslam tarihinin yalan dolanlarla dolu olduğunu farkettikten sonra mümkün olduğu kadar kaynağın kendisini kendim görmek, okumak çabasındayım. Bu; günümüzde Muhammaedin hayatını anlatan kitaplar için de geçerli. Süleyman Ateş, Martin Lings vs. yazdığı kitaplar çorbanın suyunun, suyunun, ... suyu. Veya benim paldır-küldür deyimim ile yalancının yalancısının, yalancısının... yalanı. Siyerin Almancasının tamamını bulamadığım için, şurada başlık açmıştım. Siyerin Türkçesini bulmak için:http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=33129&st=0&p=522649&hl=dreimalali&fromsearch=1entry522649

Pante'nin verdiği link sayesinde buldum. Gerçi elime ancak 4-5 ay sonra geçti, ama geçti.

Muhammed ve saz arkadaşları hakkında bilgilerin ilk ve tek kaynağı İshak/Hişam ikilisin Siyeridir. Ne zaman yazıldığı tam olarak belli olmadığı gibi, kaç elden geçerek değiştirildiği de tam olarak bilinmiyor.

Resmi islam tarihine göre: En iyi ihtimalle 8. yüzyılın ikinci yarısı veya 3. çeyreğinde ortaya çıkmış olmalı. İshakın bir telebesi tarafından yeniden yazılıyor. Hişam tarafından 820 gibi ayıklanıyor/özetleniyor. Elimizde bulunan kitap muhtemelen Hişam tarafından derlenen kitap. Bunun haricinde 10. yüzyılın Taberi'si de İshak ve Hişam'ın derlemelerine atıf yaparak, şu anda elimizde bulunan Siyer kitabında geçmeyen bazı olayları anlatıyor.

Siyer bir masal kitabıdır. Bizim duyduğumuz Erken İslam efsanelerin kaynağıdır.

Mesela geçenlerde sivri zekalının birisi Muhammedi yaşatmaya çalışırken şöyle demişti:

Hicret'i düşünün..Hicret belli bir zaman başlamış olmasa,şuanda hicri takvim olabilirmiydi? Düşünün,koca mescid-i nebevi yapılmış.Peki neye göre? O mezardaki kimdir? Efendimiz değilse kimdir? Uhud,hendek,bedir gibi savaşların şehidlerinin mezarlarıdamı yalan?!! Düşünün,Ezan'ı düşünün. Bilal habeşiyi düşünün.Bilal habeşi yaşamadıysa,kim ve neden onu Bilal habeşi uydurdu desin.. Neden ve neye göre desin?

Kendisi bilmese de, şurada yazdığı her cümlenin kaynağı Siyerdir. Ama bu sivri zekalı vatandaşım, sanki şu söyledileri hakkında Muhammed bilgilerinden bağımsız başka kaynaklar varmış gibi pozlara bürünüyor. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor.

Yine bu başlıkta, deve bokundan yardım alarak Muhammedi Arabistan çölllerinde yaşatmaya çalışan mermus'un; Muhammed, savaşları (pardon... gazveleri, yani ganimet seferleri), ölümü, Zemzem Suyu, Mekke, kervanlar vs. hakkında yazdıklarının kaynağı yine, bir masal kitabı olan Siyerdir. Fakat mermus da bunları sanki Siyer'den bağımsız kaynaklardan öğrenmiş gibi pozlara bürünerek pazarlamaya kalkıyor. Palavra üstüne palavraları peşpeşe sıralıyor.

Biraz sonra Siyer'den bir kaç sayfa asayım buraya. Kendin bak, Siyeri'in nasıl bir kaynak olduğuna.

Ha! Bu arada hemen belirteyim. İçeriği ne kadar masal, efsane, yalan-dolan ile dolu olsa da, her tarihi eser gayet değerli bir eserdir.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

mermus ne demişti?

Hz. Muhammed’in hemen ölümünden sonra 11 arap kabilesinin toplu halde dinden döndüğü söylenmektedir.

Siyer ne diyor bu işe?

lm1g.jpg

lm2v.jpg

Hani hadislerde bir kulağa fısıldama oyunu vardır ya (isnad)... A B'den duydu, B C'den duydu, C D'den duydu, .... V Y'den duydu, ben de V'den duydum diye zincirleme bir tabiin sıralaması. Şu sayfalardan hemen görüldüğü gibi, bu fısıltı oyununu en kötü kullanan kitap Siyerdir.

Meğer İshak Ayşaden duymuş. Hişam ise Ebu Ubeyde ve ilim ehlinden olan daha başka kimselerden. İsnad zinciri dahi tamamlanmıyor.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zemzem suyunu canlı yayında:

Bin yıl önce:

zemzem1.jpg

Bundan sonra Cürhüm kabilesi epeyce bir macera yaşar ve Mekkeyi terketmek zorunda kalır. Giderken de Zemzem kuyusunun üzerini kapatır. Taaaa ki Abdulmuttalib rüyasında kuyunun yerini görünceye kadar.

Bin yıl sonra:

zemzem2.jpg

zemzem3.jpg

vs. vs.

Bol bol için! Yemek yeme zahmetinden ve masrafından kutulmuş olursunuz.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...