Jump to content

Kemalistler Neye Neden Nasıl Karşı


Recommended Posts

Sosyalist solun dünyanın şu ekonomik ilişkilerinde alevlenmesi, güçlenmesi, kabul görmesi olanaksız.

Latin Amerika ülkelerinde sosyalist sol (komünist, devrimci solu kastetmiyorum) iş başında, Arjantin, Brezilya, Şili, Venezüela, Uruguay. Avrupa'da sosyal demokratlar dışındaki sol partiler de güç kazanıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 229
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Günümüze kadarki, siyasal, sosyal değişimlerin birçok nedenleri olabilir...

Ama benim asıl vurgulamak ve tartışmak istediğim paranın el değişimi ve bunun yarattığı yeni siyasi ve sosyal yapı..

Bu değişim çok önemli..Bunu anlamadan kim nasıl bir düşünce üretebilirki?

Bu konuda yapılacak tüm düşüncelerin merkezinde paranın sahiplerindeki , dolaşımındaki değişimi görmek gerekir.

Tüm meseleleri inanç meselesi gibi görmek yanlış..

Cumhuriyetin ilk yıllarında para devletteydi o yüzden devletin merkezi yapısı vardı.. Herşeyi devlet şekillendiriyordu.. Ve tüm düşüncelerin içinde tabiki devlet vardı..Çünkü devlet demek herşey demekti.

Ama günümüzde devletin haricinde birsürü para sahibi insanlar var..

Paranın, sermayenin devlette olmayıp kişilerde olması devlet sistemini değiştirmez.

Devlet, sermayenin-mülkiyetin kaçınılmaz ve vazgeçilmez sonucudur, kurumudur.

Paranın devlette olmayıp kapitalistlerde olduğu rejimlerde de devlet egemendir. Devlete egemen olanlar da kapitalistlerdir.

Kapitalistlerin egemenliğinde yaşanan sorunlardan dolayı alternatif rejim arayışları ortaya çıkmıştır ki Kemalizm de bunlardan biridir.

Kemalistlerin Milli Mücadelenin başındaki hedefleri devlet sosyalizmi idi.

Çünkü ne gelişmiş bir özel sermaye ne de işçi sınıfı mevcuttu. Bu nedenle yukardan aşağı bir örgütlenme ve sistemleşme yöntemine gidildi.

İlk aşama milli burjuvazinin oluşturulması idi. Ancak bu çok yavaş bir oluşum olduğundan devlet yatırımları ağır bastı ve zorunlu olarak ortaya Karma ekonomik sistem modeli çıktı.

Sonuçta da devlet sosyalizmi yerine devlet kapitalizmi oluştu. Bu nitelik, 1950'lerde iktidar olan toprak ağalarının ve kapitalistlerin kendi sistemlerini egemen kılmalarını kolaylaştırdı.

Bu tarihten itibaren Kemalistlerin de önemli bir kısmının görüşleri değişti.

Kapitalizmi ve emperyalistlerle ilişkileri benimsediler. 60'larda, 70'lerde, 80'lerde böyleydi, bugün de Kemalistlerin çoğunluğu serbest piyasa ekonomisinden yanadır.

60 ihtilali, 12 Mart ve 12 Eylül, batı emperyalizmi ile ve Türkiye'de egemen olan kapitalistlerle aynı çizgide buluşan sağ Kemalistlerin muhafazakar siyasetçilerle işbirliğinin sonucu olan müdahalelerdir. Yani, bu müdahaleler paranın el değiştirmesi ve sistemin değişiminin neticesidir. Bu sağ Kemalistlerden sermayenin ve emperyalist ülkelerin hiç şikayeti olmamıştır. Onlar özelleştirmeye de karşı çıkmamışlardır, solun ezilip yokedilmesine de.

Bugün mevcut olan çekişmenin paranın el değiştirmesiyle ilgisi yoktur. O iş çoktaan bitmiştir.

Bu çekişme eksen çekişmesidir, siyasal sistem çekişmesidir. Çizgi değişimine olan dirençtir.

Ne varki sermayeyi sevmiş ve batıya sevdalanmış sağ Kemalistlerden de bu dirence destek oluşmuştur.

Çünkü onlar, ekonomik değişime razı olsalar da, bağımsızlığın ve laikliğin elden gitmesini kabullenemiyorlar. Yani içlerinde yurtseverlik tamamen yokolmamış.

Aynı Milli görüşü benimseyenlerin içlerinde yokolmayan yurtseverlik duyguları gibi. Onlar da siyasal sistemin İslam'a dönüşmesinden memnun olsalar da bunun emperyalistlerin zorlamasıyla olmasından ve bağımsızlık kaygılarından dolayı rahatsızlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşey devlet olursa tabiki devletin başına geçecek ve topluma tamamen hakim olacak kişilerin türbanlı olması hayati önem taşır.

Ama günümüzde devlet herşey değilki.

Hiçbirinizin aklına gelmiyor değilmi kendi sermayelerinizle kendi okullarınızda laik , çağdaş, bilimsel eğitim verip kendi dünyanda başarılı ve mutlu yaşamak..

Ve asıl başarılı mücadelenin hayatın içinde göstereceğin başarılar olacağını.. Ve belkide merkezi bir devletin boyunduruğunda yaşanmadığı için toplumun farklı kesimlerinin senin hayatında eskisi kadar hayati önem taşımıyacağını. Yani her grup kendi tarzını diğerlerini daha az rahatsız ederek yaşayabilir liberalleşmiş bu günümüz dünyasında.

yani şimdi tepedeki adamlar devlet olduklarını iddia etmiyor mu??

onlar devleti oluşturmadı işgal etmedi mi??

aihm' e dava açanlar artık devlet olmadı mı bu ülkede??

hakimiyet allahındır diyen ,elkaidecilerle kolkola olanlar,demokrasi tramvaydır diyenler devlet olmadı mı??

peki devlet kimdir??

kaleleri fethedenler kimler ercü??

demokrasiyi bilmeyenin eline demokrasi verilirse ne olacağını hala anlamamışsınız siz

bak kaleler fethdedildi dediğin halde anlamadın

mesela koç holding mezarlık işletmelerine bile talipmiş

bu resmen vahşi bir kapitalizmdir

bunun neresi liberallik??

imam hatipleri çoğaltanlar da sizler gibi sağ zihniyetlilerdi

onlar da atatürkçü değildi

o öldüğünden beri bu ülke zaten işgal altında resmen

yani suçlu sizlersiniz

gensizler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Latin Amerika ülkelerinde sosyalist sol (komünist, devrimci solu kastetmiyorum) iş başında, Arjantin, Brezilya, Şili, Venezüela, Uruguay. Avrupa'da sosyal demokratlar dışındaki sol partiler de güç kazanıyor.

Nasıl bir gelişim izliyor acaba?

Sol çok önemli bir akım..

Dünyanın bugünkü ekonomik ilişkilerine tamamen karşı ve yabancı olmadıktan sonra ve hatta günümüzün ekonomik ilşkilerini bilinçli birşekilde kullanmanın teorilerini ve politikalarını üretebildikten sonra sola (özelliklede ekonominin dışında kalmış insanlarada pay vermek anlamında ) ihtiyaç var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Paranın, sermayenin devlette olmayıp kişilerde olması devlet sistemini değiştirmez.

Devlet, sermayenin-mülkiyetin kaçınılmaz ve vazgeçilmez sonucudur, kurumudur.

Paranın devlette olmayıp kapitalistlerde olduğu rejimlerde de devlet egemendir. Devlete egemen olanlar da kapitalistlerdir.

Kapitalistlerin egemenliğinde yaşanan sorunlardan dolayı alternatif rejim arayışları ortaya çıkmıştır ki Kemalizm de bunlardan biridir.

Kemalistlerin Milli Mücadelenin başındaki hedefleri devlet sosyalizmi idi.

Çünkü ne gelişmiş bir özel sermaye ne de işçi sınıfı mevcuttu. Bu nedenle yukardan aşağı bir örgütlenme ve sistemleşme yöntemine gidildi.

İlk aşama milli burjuvazinin oluşturulması idi. Ancak bu çok yavaş bir oluşum olduğundan devlet yatırımları ağır bastı ve zorunlu olarak ortaya Karma ekonomik sistem modeli çıktı.

Sonuçta da devlet sosyalizmi yerine devlet kapitalizmi oluştu. Bu nitelik, 1950'lerde iktidar olan toprak ağalarının ve kapitalistlerin kendi sistemlerini egemen kılmalarını kolaylaştırdı.

Bu tarihten itibaren Kemalistlerin de önemli bir kısmının görüşleri değişti.

Kapitalizmi ve emperyalistlerle ilişkileri benimsediler. 60'larda, 70'lerde, 80'lerde böyleydi, bugün de Kemalistlerin çoğunluğu serbest piyasa ekonomisinden yanadır.

60 ihtilali, 12 Mart ve 12 Eylül, batı emperyalizmi ile ve Türkiye'de egemen olan kapitalistlerle aynı çizgide buluşan sağ Kemalistlerin muhafazakar siyasetçilerle işbirliğinin sonucu olan müdahalelerdir. Yani, bu müdahaleler paranın el değiştirmesi ve sistemin değişiminin neticesidir. Bu sağ Kemalistlerden sermayenin ve emperyalist ülkelerin hiç şikayeti olmamıştır. Onlar özelleştirmeye de karşı çıkmamışlardır, solun ezilip yokedilmesine de.

Bugün mevcut olan çekişmenin paranın el değiştirmesiyle ilgisi yoktur. O iş çoktaan bitmiştir.

Bu çekişme eksen çekişmesidir, siyasal sistem çekişmesidir. Çizgi değişimine olan dirençtir.

Ne varki sermayeyi sevmiş ve batıya sevdalanmış sağ Kemalistlerden de bu dirence destek oluşmuştur.

Çünkü onlar, ekonomik değişime razı olsalar da, bağımsızlığın ve laikliğin elden gitmesini kabullenemiyorlar. Yani içlerinde yurtseverlik tamamen yokolmamış.

Aynı Milli görüşü benimseyenlerin içlerinde yokolmayan yurtseverlik duyguları gibi. Onlar da siyasal sistemin İslam'a dönüşmesinden memnun olsalar da bunun emperyalistlerin zorlamasıyla olmasından ve bağımsızlık kaygılarından dolayı rahatsızlar.

Para devlette olmayıp kişilerde de olursa devlet liberalleşir.

Devlet tüm toplumun patronu gibi görmez kendini..

Toplumun herşeyini yönlendirebileceğini düşünmez.

Tam tersine devlet (para insanlarda olduğu için) patron değilde hizmetci pozisyonuna düşmeye başlar.

Devletin gücü insanlara patronluk yapmaya onlar üzerinde tek hakim olmaya yetmez..

Paranın insanlarda olması ile devlette olması durumuna göre devletin tüm sistemi, anlayışı, görevleri yeri yani kısaca herşeyi değişir.

O yüzden T.C ilk kurulduğu yıllardaki devlet toplum ilşkileri günümüz Türkiyesinde tutmuyor..

Kısaca tek patron devletti. Tabiki herşeyi yöneten yönlendiren, şekillendirende devlet oldu.

Yani yeni ekonomik ilşkilere göre devlet kendini değiştirmek zorunda kalıyor.

Değişmeyen yenilir kaybeder.

Birazda somut örneklerle gidelim.

Mesela eğitimi sadece devletten almak zorunda değil artık insanlar.

Özel okullar özel üniversiteler kurulabiliyor artık..

Çünkü bunları finanse edecek paralar var insanlarda.

Tabiki tevhidi tedrisatta çatlamalar olacak.

Cemaatlerle baş edemiyor devlet yani onları tamamen hakimiyeti altına alamıyor hatta ne hakimiyeti merkezi bir devlette o tür farklı güç odakları olamaz bile. O yüzden Mustafa Kemal bunların alayını kapattı ve kapatabildi.

Ama şimdi öyle değilki hem artık paraları var. Okadarki dış dünyayı etkileyecek güçleri bile var .

Birçok ülkede devletten bile daha güçlüler ve nüfusları var..

Tabiki bürokratları bile satın alabilirler..

Tabiki politikacılar devlet dışındaki bu güçlerin etkisi altına girecek..

Hatta politikacıları ve bürokratları artık bu sermayeler tabiki yönlendirecek.

Başka bir örnek daha verelim.

Mesela sanatcılar.

Tabiki tek patron devlet olursa sanatcılarda devlete yönelecek..

Ama ne gerek varki günümüzde devlet sanatcısı olmaya..

Özel televizyonlar var.

Sinema , tiyatro, oyunculuk.........

Devletin patron olmadığı birsürü yapılar var artık..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl bir gelişim izliyor acaba?

Sol çok önemli bir akım..

Dünyanın bugünkü ekonomik ilişkilerine tamamen karşı ve yabancı olmadıktan sonra ve hatta günümüzün ekonomik ilşkilerini bilinçli birşekilde kullanmanın teorilerini ve politikalarını üretebildikten sonra sola (özelliklede ekonominin dışında kalmış insanlarada pay vermek anlamında ) ihtiyaç var.

Hepsini yakından takip etmiyorum, ama Brezilya'da Lula epey iyi işler çıkardı. Ülkesinin IMF'e borcunu sıfırladı, tarıma, enerjiye yatırım yaptı. Alt gelir gruplarına nakdi yardım yapıyor. Gelir dağılımı düzelmiş vaziyette. Diğer ülkelerden Arjantin krizden çıktı, Şili'de durum fena değil, Uruguay'ı bilmiyorum. Venezuela'da durum biraz sıkıntılı, ülke dışarıdan baskı altına alınmaya çalışılıyor, ama halk Chavez'den memnun gibi.

(Lula'nın başkanlığı sonrasında Brezilya'daki değişimlere dair izlenimler: http://www.bbc.co.uk/news/world-latin-america-11458409)

Komünist, devrimci olmayan sol derken, zaten senin dediğini kastediyordum, kapitalist ekonomiyi çekip çevirebilecek bilgi birikimine ve yeteneğe sahip sol. Sosyal demokratlar bürokratlaşıp sağcılaştılar, bu yüzden sosyalist sol 1989'dan sonra tekrar parlamaya başladı. Sonu nereye varır bilemeyeceğim.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

yani şimdi tepedeki adamlar devlet olduklarını iddia etmiyor mu??

onlar devleti oluşturmadı işgal etmedi mi??

aihm' e dava açanlar artık devlet olmadı mı bu ülkede??

hakimiyet allahındır diyen ,elkaidecilerle kolkola olanlar,demokrasi tramvaydır diyenler devlet olmadı mı??

peki devlet kimdir??

kaleleri fethedenler kimler ercü??

demokrasiyi bilmeyenin eline demokrasi verilirse ne olacağını hala anlamamışsınız siz

bak kaleler fethdedildi dediğin halde anlamadın

mesela koç holding mezarlık işletmelerine bile talipmiş

bu resmen vahşi bir kapitalizmdir

bunun neresi liberallik??

imam hatipleri çoğaltanlar da sizler gibi sağ zihniyetlilerdi

onlar da atatürkçü değildi

o öldüğünden beri bu ülke zaten işgal altında resmen

yani suçlu sizlersiniz

gensizler

Senin dediklerinin hepsi olduda

Bunlar olmasın demekle onlara engel olamazsın..

Hatta devletin tek patron olduğu dönemki uygulamalar ile anlayış ile onlarla hiç mücadele edemezsin..

Hatta eski yöntemler ve anlayışla gidersen senin gibiler en az onlar kadar toplumun gelişimine engel ve zararlı olursun.

Zatende kaybedersin..

Ben sana klasik bir örnek vereyim..

Hani Osmanlıya matbanın girişine engel olunmuştu..

Matbaya direnilmesinin en önemli nedeni elle yazıcıların bir sektör oluşturmuş olması ve el ile yazıdan birsürü insanın ekmek yiyor olmasıdır..

Asıl direncin sebebi budur..

Aslına bakarsan matbaya karşı olanlarıda anlamak lazım..

Ama matba gibi bir yeniliğe karşı geçmişin sektörü elbette yenilecekti ve yenildi.

Matba gibi yeni duruma uyum sağlayıp kendini değiştirmez isen sonuçta güç kaybeden sen olursun ve yenilirsin.

Koçun mezarlıklara talip olması sorunmu çıkarıyor yoksa sorunları azaltacakmı birde onu düşün.

Kocaman şehirlerde mezar işlerini tertiplemek çokmu kolay bir iş sanki.

Mezarlıkların özelleşmesinin topluma maliyeti sanki diğer durumdan dahamı yüksek acaba.

Sanki devlet daha ucuzamı mal ediyor yada dahamı kaliteli hizmet sunuyor sanıyorsun?

Sanki birşeyi devlet yapınca bedava oluyor ve sanki daha bol oluyormuşta, sanki insalar daha kaliteli bir yaşam sürüyorlarmış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hepsini yakından takip etmiyorum, ama Brezilya'da Lula epey iyi işler çıkardı. Ülkesinin IMF'e borcunu sıfırladı, tarıma, enerjiye yatırım yaptı. Alt gelir gruplarına nakdi yardım yapıyor. Gelir dağılımı düzelmiş vaziyette. Diğer ülkelerden Arjantin krizden çıktı, Şili'de durum fena değil, Uruguay'ı bilmiyorum. Venezuela'da durum biraz sıkıntılı, ülke dışarıdan baskı altına alınmaya çalışılıyor, ama halk Chavez'den memnun gibi.

(Lula'nın başkanlığı sonrasında Brezilya'daki değişimlere dair izlenimler: http://www.bbc.co.uk/news/world-latin-america-11458409)

Komünist, devrimci olmayan sol derken, zaten senin dediğini kastediyordum, kapitalist ekonomiyi çekip çevirebilecek bilgi birikimine ve yeteneğe sahip sol. Sosyal demokratlar bürokratlaşıp sağcılaştılar, bu yüzden sosyalist sol 1989'dan sonra tekrar parlamaya başladı. Sonu nereye varır bilemeyeceğim.

Dünyadaki değişen ekonomik ilşkileri anlayıp onlardan faydalanmak gerekir ama oluşacak gerçek zararlardan, dengesizliklerden de korunmak ve toplumların bu anlamda bilinçli olması günümüz solunun yapması gereken en önemli iş olsa gerek..

Darısı bizim ülkemizdeki sol düşüncenin başına.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok basit bir eleştiride bulunmuşsun Drekinci, insaf.

Kemalist olmamakla birlikte müttefikime yapılan haksız saldırıya yanıt vermek zorundayım.

6 ok birbiriyle uyumlu ilkeleri simgeler. Bunlar

Emperyalizme karşı yurtsever Milliyetçiliği

Kapitalizme karşı Devletçiliği ve Halkçılığı

Gericiliğe ve yobazlığa karşı Laikliği

Muhafazakarlığa karşı Devrimciliği

Totaliterizme-Oligarşiye karşı Cumhuriyetçiliği temsil eder.

Hangisi uyumsuzluk ve nesine karşısın?

Hele de sosyalist ideolojiyi savunan birisinin bunları eleştirmesi çok ilginç. Liberalleşme emareleri mi yoksa? :)

Sevgili pante ben kendi yazımı değerlendirirken zaten boş konuştuğumu söyledim. Sen ciddiye almışsın. Madem ciddiye aldın yanıtlayayım bari.

Milliyetçilikten geri ne kaldı. İp'in, MHP'nin milliyetçiliği,

Devletçilik ve halkçılık, özelleştirme pazarına çıkmış yok pahasına satılıyor.

Laiklik elli yıldır iktidar olamıyor. İktidara bak anlarsın.

Devrimcilik, yerini Devirimçiliğe bıraktı. Deviren devirene. Artık deviren de kalmadı.

Cumhuriyetçilik, ha işte paylaşılamayan bu. Herkes Cumhuriyetçi. Daha fazla cumhuriyetçi olanlar, daha az cumhuriyetçileri kodeslere tıkıyor.

Uyum ve uyumsuzluk görecelidir biliyorsun.

Her telden bir ses çıkarsa gürültü olur.

Tellerden hiç ses çıkmazsa en büyük uyum bu olur.

Sessizlik.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin yanıldığın nokta amaçlananı, hedefleneni dikkate almayıp uygulamalara bakmak.

Uygulamada kısa zamanda eldeki kadro ve malzeme ile amaçlanan doğrultuda tam olarak hareket edebilmek mümkün mü?

Tabi ki içine etnik milliyetçilik de karışacak, kadronun ekseriyeti bu yapıdan geliyor, engellemek kolay değil.

Ama ağzından etnik milliyetçi bir ifade çıkan dönemin bir bakanının derhal istifa etmek zorunda kaldığı örneğini de göz önüne alalım.

Kapitalizm karşıtlığı ise o dönemde egemen olan vahşi kapitalizme duyulan tepkidir. Uygulamada devlet güdümlü ve milli hür teşebbüs vardır.

Totaliter uygulamalar ise tavandan tabana devrimlerin zorunluluğudur, ne milletin ne de iş başındaki kadronun yapısı devrimleri sindirecek nitelikte değildi.

Nitekim o dönemin karşı devrimcileri başarılı olamamışlarsa da, takipçileri hayli yol katetmiş durumdadırlar.

Ve aradan geçen 70-80 yıldan sonra, halkın ve siyasetçilerin yapısını irdelerseniz hala ne denli geri olduğumuzu görebilirsiniz.

Kemalizm başarılı olamamıştır. Belki bunda Atatürk'ün erken vefatının rolü büyük olabilir. İlkelerinden sapmış, içinde sağ-sol birbirine karışmış, dejenere olmuştur.

Ancak bugün sahip olduğumuz değerlerin çoğunu ilk dönem Kemalizmine borçlu olduğumuzu inkar etmek nankörlük olur.

Selam Pante,

Etnik milliyetçilik konusunda dediğin kadar hassasiyet olsa Mahmut Esat Bozkurt'un söylediklerinden daha çok rahatsız olunurdu herhalde. "Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır, hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı..." falan diyen bir adam devletin en üst kademelerinde rahat rahat görev yapabiliyordu en nihayetinde. Sadece o da değil, o dönemde askere alınma, bürokrasiye katılma kriterlerine bak; bak bakalım akademiya dışında azınlık falan görebiliyor musun. Elbette tarihe anakronistik biçimde bakmayacağız, o dönemki atmosfer, kurucu kadronun psikolojisi vs. belli ama tarihi aklama amacıyla gerçekleri de değiştirmeyelim.

Kapitalizm karşıtlığı da konjonktürel bir olaydı, dediğim gibi Büyük Buhran öncesi, sonrası, Atatürk'ün son dönemi politikalar vs. hep değişiklik gösteriyor. Tutarlı, ideolojik bir tutum yok o alanda.

Kemalizm tam anlamıyla başarısızdır demek de doğru değil bence, ama erken dönemde ortaya çıkan pek çok sorunun bugün de başımızı ağrıttığı net bir gerçek.

Kemalizm/Atatürkçü düşünce falan diye ortaya atılabilecek tutarlı bir ideoloji, düşünsel gelenek vs. olduğu kanaatinde de değilim. Bu ülkede pek çok farklı Kemalizm yorumu oldu, var ve olacak; zira uygulamalardan, sözlerden seç-beğen-al yaparak Kemalizm yaratmak çok kolay.

tarihinde -Astur- tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Etnik milliyetçilik konusunda dediğin kadar hassasiyet olsa Mahmut Esat Bozkurt'un söylediklerinden daha çok rahatsız olunurdu herhalde. "Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır, hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı..." falan diyen bir adam devletin en üst kademelerinde rahat rahat görev yapabiliyordu en nihayetinde.

Astur, yazımda belirtmiştim. Böyle bir lafı ettiği için Mahmut Esat Bozkurt bakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Ama "Ya sev ya terket" babında konuşanlar bugün baş tacı.

O dönemde bunlar gayet normal. Eleştirilecek hiçbir yanını görmüyorum. Dünyada milliyetçilik kasırgası esiyor çünkü. Sen bugüne bakacaksın.

Kapitalizm karşıtlığı da konjonktürel bir olaydı, dediğim gibi Büyük Buhran öncesi, sonrası, Atatürk'ün son dönemi politikalar vs. hep değişiklik gösteriyor. Tutarlı, ideolojik bir tutum yok o alanda.

Büyük buhrandan 10 yıl önce Mustafa Kemal anti-kapitalisttir. Ne yapmayı düşündüğünü soran Rus albayına "Hedefimiz devlet sosyalizmi" der. Yıl 1919.

Yine büyük buhran'dan önce yazdığı Nutuk'ta kapitalizm karşıtlığını açıkça ortaya koyan ifadeler kullanmıştır. Yıl 1926-1927.

Konjonktürel bir olay olsaydı sadece birkaç yılla sınırlı kalırdı. Halbuki bu konuda görüşlerinde bir değişim söz konusu değildir. Kapitalist uygulamalar olsa da zorunlu görüldüğü içindir. Lenin'in dönemindeki kapitalizm nedeniyle nasıl ki Lenin'i kapitalist olarak nitelendiremezsek, Atatürk içinde bunu yapamayız.

Kemalizm tam anlamıyla başarısızdır demek de doğru değil bence, ama erken dönemde ortaya çıkan pek çok sorunun bugün de başımızı ağrıttığı net bir gerçek.

Öncelikle eleştirenlerin şunu göz önüne almaları gerekir. Kemalistler, örgütlenerek egemen olmadılar. Egemenlik, çok farklı yapılardaki, çok değişik fikirlerdeki yurtseverlerin vatanı kurtarmak için biraraya gelip devleti kurmasıyla oluştu. Daha sonra bu insanlar arasında doğal olarak ayrışmalar meydana geldi. Kemalistler bu ayrışmanın içinde oluştu, ideolojileri de bu sırada şekillendi ama bildiğiniz 10 Kemalist'in adını yanyana getirdiğinizde çoğunun ideolojik farklılıklara sahip olduğunu göreceksiniz. Nitekim zaman içinde bu bariz olarak ortaya çıktı. Atatürk döneminin 2 hükümeti örnek alındığında da bu görülebilir. İnönü hükümetinin devletçiliği, Bayar hükümetinin liberalliği ağır basar. Ama ikisi de Kemalisttir.

Eğer Kemalistler, Bolşevikler gibi örgütlenip, ideolojilerini oluşturup, propagandalarını ve mücadelerini yapıp sonunda da egemen olsalardı, yapılan eleştirilerin daha haklı bir yanı olabilirdi. Ama görülüyor ki kapitalistleri-sosyalistleri eleştirir gibi Kemalistleri eleştiriyorlar. 12 Eylül'ü bile Kemalizm'e yüklemeye kalkışanlar var. Neredeyse arada bir Atatürk'ü andığı, Anıt Kabir defterine övücü sözler yazdığı için RTE bile Kemalist sayılacak.

Kemalizm/Atatürkçü düşünce falan diye ortaya atılabilecek tutarlı bir ideoloji, düşünsel gelenek vs. olduğu kanaatinde de değilim.

Kemalizm, bir ideoloji değil, prensipler bütünüdür. Bir geçiş doktrinidir. Ama tutarlı bir ideoloji haline de getirilebilirdi, yapılamadı. Bundan sonra da yapılamaz.

Kemalizm, bugüne uyarlanarak bir dünya görüşü olarak sunulabilir. Bilimden, akılcılıktan, pragmatizmden yana, sömürüye ve sömürgeciliğe karşı, özgürlük ve bağımsızlık taraftarı, çağdaş uygarlığı hedefleyen, barışı ve insanlığı savunan laik, demokrat bir dünya görüşü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilime dayanan, yaşamla beslenip güçlenen bir düşüncenin ideoloji kılıfına girmesi zaten olanaksızdır. Çünkü ideoloji bilimden farklı birşeydir. Her ne kadar tümüyle bilimsel olduklarını ileri süren ideolojiler varsa da - ki hiçbiri de biz bilime karşıyız dememiştir- son tahlilde her ideolojinin esnemez katılıkta kuralları ve yeterince temellendirilmemiş, sabit uygulamaları vardır. Bir ideolojinin uygulamaya çalıştığı şey, gerçekleri kurama göre şekillendirmeye benzer. Oysa ki, toplumsal örgütlenmede ve siyasada kuram gerçeklere göre şekillendirilmelidir.

Atatürkçü düşüncenin bilimden başka bir dayanağı yoktur ve olamaz. Kendi içinde uyarlanmayı, çağa ayak uydurmayı ve daima bilimin öncülüğünü savunan bir görüşün zaten bunların haricinde bir de ideolojisinin olmadığından bahsetmek tipik bir cehalet örneğidir. Bu eleştiriyi genellikle marksistlerden duyardık. Ama her ne hikmetse liberal olduğunu iddia edenler de böylesi garip çıkışlar yapmaya başladı.

Atatürk'e karşı yürütülen yoğun medya bombardımanının etkisinden kurtulamayan bir yığın zavallının deli saçmasıyla uğraşır olduk...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok basit bir eleştiride bulunmuşsun Drekinci, insaf.

Kemalist olmamakla birlikte müttefikime yapılan haksız saldırıya yanıt vermek zorundayım.

6 ok birbiriyle uyumlu ilkeleri simgeler. Bunlar

Emperyalizme karşı yurtsever Milliyetçiliği

Kapitalizme karşı Devletçiliği ve Halkçılığı

Gericiliğe ve yobazlığa karşı Laikliği

Muhafazakarlığa karşı Devrimciliği

Totaliterizme-Oligarşiye karşı Cumhuriyetçiliği temsil eder.

Hangisi uyumsuzluk ve nesine karşısın?

Hele de sosyalist ideolojiyi savunan birisinin bunları eleştirmesi çok ilginç. Liberalleşme emareleri mi yoksa? :)

İyi de sen açılış yazında böyle demiyorsun ki?

Böyle bir tespite hak vermemek elde değil. Ama sen sorunu bu biçimde ortaya koymadın ve kendi çıkış noktasa ters bir gerekçe ileri sürdün şimdi.

Değişen koşullara felsefe ya da ideoloji ile mi çözüm üreteceksin?

Sen Atatürk'ün niçin bir ideoloji yaratmaktan özenle kaçındığını hiç anlayamamışsın. Bu konuda kapsamlı herhangi bir kitap okumadığın da çok belli.

Atatürk çok büyük bir düşünürdü.

Dinamik, kendisini yenileyen ve geliştiren bir dünya algısına sahipti. Ve bıraktığı miras da bu nedenle bilimin kendisinden başka birşey değildi. İdeolojileri reddetmesi de titizlikle koruduğu ve ısrarla vurguladığı bilimsel düşünebilme yetisine yüklediği önemdendir.

Kısacası derin bilgisizliklerinin eseri bu başlıkta kendini epeyce rezil ettin.

Biriniz de çıkıp Kemalizmi adam gibi eleştirebilse dişimi kıracağım.

Zottirizm;

Açlığa karşı tokluğu,

Üzüntüye karşı mutluluğu,

Sabah çalan saate karşı sabah ninni söyleyen saati,

Sigara kokusuna karşı çiçek kokusunu,

Kötü esprilere karşı yaran esprileri,

Mastürbasyona karşı aktif cinsel hayatı temsil eder.

Not 1: Zottirler bu ilkelerin nasıl ve neden gerçekleştirileceğine aralarında karar verirler.

Not 2: Zottirler zeki ve çalışkandır. Bunu yapabilirler.

tarihinde CherokeKd tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Astur, yazımda belirtmiştim. Böyle bir lafı ettiği için Mahmut Esat Bozkurt bakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Ama "Ya sev ya terket" babında konuşanlar bugün baş tacı.

O dönemde bunlar gayet normal. Eleştirilecek hiçbir yanını görmüyorum. Dünyada milliyetçilik kasırgası esiyor çünkü. Sen bugüne bakacaksın.

O dönemde bunların yaygın olduğunu, o açıdan şaşılacak bir şey olmadığını ben de söyledim; ama bunları görmezden gelmek de iş değil. İnönü de şöyle demiyor muydu?

"Biz açıkça milliyetçiyiz. .. ve milliyetçilik bizim yegane birlik unsurumuzdur. Türk ekseriyetinde diğer unsurların hiçbir etkisi yoktur. Vazifemiz Türk vatanı içinde Türklüğü yaşatmaktır. Türkleri ve Türklüğe muhalefet edecek öğeleri kestirip atacağız. Ülkeye hizmet edeceklerde her şeyin üstünde aradığımız Türk olmalarıdır."

Veya şöyle şeyler var:

"Faşizm bir vatan ideali etrafında iktisadi refahı, siyasi ve içtimai ahengi tesis etmeyi düşünür. Biz, faşist milliyetperverliğin dünkü galeyanında hem mazimizi hem istikbalimizi görürüz."

Hamdullah Suphi Tanrıöver demiş bunu da. Türk Yurdu dergisi'nde, 1930'da.

Günümüz anlayışıyla, anakronistik biçimde eleştirmeyeceğiz elbette, ama o dönem milliyetçiliği yurtseverdi etnik değildi falan diye uydurmasyon da yapmayacağız.

Bugün de durum farklı değil bu arada, kendini Atatürkçü/Kemalist diye adlandırıp etnik milliyetçilik yapan da var, vatandaşlık temelli milliyetçilik yapan da var. Türk milliyetçiliğinin vatandaşlık bazında olması açısından temel bir sıkıntı var tabii, Türk diye bir etnik grup var, Türkçe diye bir dil var. Kanadalı, Hindistanlı vb. etnik gruplar yok.

Büyük buhrandan 10 yıl önce Mustafa Kemal anti-kapitalisttir. Ne yapmayı düşündüğünü soran Rus albayına "Hedefimiz devlet sosyalizmi" der. Yıl 1919.

Yine büyük buhran'dan önce yazdığı Nutuk'ta kapitalizm karşıtlığını açıkça ortaya koyan ifadeler kullanmıştır. Yıl 1926-1927.

Konjonktürel bir olay olsaydı sadece birkaç yılla sınırlı kalırdı. Halbuki bu konuda görüşlerinde bir değişim söz konusu değildir. Kapitalist uygulamalar olsa da zorunlu görüldüğü içindir. Lenin'in dönemindeki kapitalizm nedeniyle nasıl ki Lenin'i kapitalist olarak nitelendiremezsek, Atatürk içinde bunu yapamayız.

Uygulamaya bakmak daha yerinde olur bence Pante, Atatürk'ün 1919 yılında Kürtler hakkında söylediği bazı şeyler asla uygulamaya geçmedi mesela. Atatürk 1920'lerin başında dini de övüyor hem, onu da mı ciddiye alalım?

Öncelikle eleştirenlerin şunu göz önüne almaları gerekir. Kemalistler, örgütlenerek egemen olmadılar. Egemenlik, çok farklı yapılardaki, çok değişik fikirlerdeki yurtseverlerin vatanı kurtarmak için biraraya gelip devleti kurmasıyla oluştu. Daha sonra bu insanlar arasında doğal olarak ayrışmalar meydana geldi. Kemalistler bu ayrışmanın içinde oluştu, ideolojileri de bu sırada şekillendi ama bildiğiniz 10 Kemalist'in adını yanyana getirdiğinizde çoğunun ideolojik farklılıklara sahip olduğunu göreceksiniz. Nitekim zaman içinde bu bariz olarak ortaya çıktı. Atatürk döneminin 2 hükümeti örnek alındığında da bu görülebilir. İnönü hükümetinin devletçiliği, Bayar hükümetinin liberalliği ağır basar. Ama ikisi de Kemalisttir.

Eğer Kemalistler, Bolşevikler gibi örgütlenip, ideolojilerini oluşturup, propagandalarını ve mücadelerini yapıp sonunda da egemen olsalardı, yapılan eleştirilerin daha haklı bir yanı olabilirdi. Ama görülüyor ki kapitalistleri-sosyalistleri eleştirir gibi Kemalistleri eleştiriyorlar. 12 Eylül'ü bile Kemalizm'e yüklemeye kalkışanlar var. Neredeyse arada bir Atatürk'ü andığı, Anıt Kabir defterine övücü sözler yazdığı için RTE bile Kemalist sayılacak.

Türkiye'yi kuran kadrolar aslında pek çok anlamda bütünlük arz eder. Erik J. Zürcher'in bu konuda çok değerli bir çalışması vardır mesela, önde gelen 50 kişinin falan geldikleri coğrafi bölge, aldıkları eğitim vb. anlamlarda bilgilerini derler, o kadroları tanımaya imkân tanır. Orada görülüyor ki hepsi erkek, hepsi sünni, büyük çoğunluk imparatorluğun batısından, Celal Bayar dışında hepsi yüksekokul mezunu(Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye), Karabekir dışında dindar yok vs. vs. Örgütlenme işi de pek sorun değildi, İttihatçılardan kalan bir örgütlülük, bir miras vardı ortada. Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri vs. konusunda aynısı söylenebilir.

RTE'yi de ciddiye alınacak kimse Kemalist saymaz. Ama askerlerinki de Kemalizmlerden biri denebilir. 30'ların Kemalizmi ile 70'lerin Kemalizmi farklı olabiliyor. 2000'lerinki de farklı.

Kemalizm, bir ideoloji değil, prensipler bütünüdür. Bir geçiş doktrinidir. Ama tutarlı bir ideoloji haline de getirilebilirdi, yapılamadı. Bundan sonra da yapılamaz.

Kemalizm, bugüne uyarlanarak bir dünya görüşü olarak sunulabilir. Bilimden, akılcılıktan, pragmatizmden yana, sömürüye ve sömürgeciliğe karşı, özgürlük ve bağımsızlık taraftarı, çağdaş uygarlığı hedefleyen, barışı ve insanlığı savunan laik, demokrat bir dünya görüşü.

Daha önce de dediğim gibi, hemen herkes işine gelen biçimde değişik prensipleri derleyip kendi Kemalizmini yaratabilir. O açıdan boş iş bence bunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Pante iyi demis, Dirilis gerekeni yazmis simdilik 3 sayfada okunacak baska bir sey yok.

Haspam sanki kendi ya da savundugu ideolijiden herhangi biri ulkeyi göge erdirmis gibi Atatürk'e giydirmeye calisiyor, ama cogunlugun söyledigi gibi "ne deyon babo, ben bu lisani anlamiyom". Acikca iftira etmeye cesaretim yok kiyidan köseden camur sicratayim bakalim izi kalacak mi hesabinda muhtemelen.

Biz Atatürk'ü resmi ideoljinin terminolojisinden ögrendik, daha sonra gayri resmi tarihtende tanidik ögrendik daha da sevdik karsisina ayarinda birini koyup ya da ayarinda biri olup ayar vermek gerekir yoksa ayar yersiniz.

Bu aralar kürtlerde baska türlü efsaneler uyduruluyor yakinda bir yerlerde duyarsiniz; Atatürk ile Ismet aslinda cok korkakmis, savasta cephelerde ya da dersimde isyanlarda falan bir magraya siginip savas bitince bize haber verin derlermis, hani bunu cocuga anlatsan inandirisin, sizin yazdiklarinizida muhtemelen cocuklar okuyor saniyorsunuz, insaf beyler zaman harcayip adam yerine koyup cevap yaziyoruz, utanin biraz yav.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...