Jump to content

BİLGİLER BİLE BİRER İNANÇTIR


Recommended Posts

Bütün kabul edilen bilgiler de birer inançtır. Özel olarak örnek vermek gerekirse; Amerikalıların aya ayak basma olayına bir bakalım. Şimdi ben de dâhil olmak üzere Amerikalıların ilk aya ayak basanlar olduğuna hemen herkes bütün kalbiyle inanıyor. Bunun gerçekliğinin ispatı sayısız. Bir kere bu olay televizyonlardan naklen yayınlandı. Aydan örnek getirildi vesaire. Ama buna rağmen bu apaçık bilgiye inanmayanlar var. Bu konuda onların da kendilerince delilleri var. Bunun o dönemde Sovyetlere karşı psikolojik bir üstünlük sağlamak için hazırlanmış komplo olduğuna inanan insanlar bunun ispatlarını sundular. Ve bugün milyonda bir de olsa bir kısım insan onlara inanıyor.

Şimdi burada bizim bu aya ayak basış olayına inanmamız bizim inancımız. Bütün ispatlarına karşı bu böyle... Buna karşılık buna inanmayanların inanmamaları da onların inancı.

Bunu her bilimsel gerçek için genelleyebiliriz. Hatta gezegenlerin varlığı gibi en basit gerçekler bile inancımızdır. Bu bilgiye inanıp inanmamak, delilleri yeterli sayıp saymamak tamamıyla bize(bireye) kalmış bir şey.

Işık hızı aşılabilir mi? Evrim teorisi gerçek mi değil mi? Bütün bunlar da birer inançtan başka bir şey değildirler.

Şimdi çıkıp "ama şu olay ispatlandı, inanç olmaz "diyebilirsiniz. İster ispata dayansın, ister başka bir şeye, YİNE DE ONA İNANIP İNANMAMIZ BİZİM İNANCIMIZDAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR.

Birçok yanlış kuram nasıl çürütüldü sanıyorsunuz. Bilim adamları da dâhil olmak üzere o şey herkes tarafından bilimsel gerçeklik zannedilirken, birtakım bilim adamları tarafından bu bilgiye inanılmadı ve daha sonra bu kuşkucu bilim adamları o genel kabulleri kendi ispatlarıyla yıktılar. O yıkılan yanlış bilginin gerçekliğine inanların inancı onların inancı, o bilginin yanlışlığına inanarak o kuramı yıkan bilim adamlarının düşünceleri de onların kendi inancıydı.

Bir genel kabul kendince ispatlara bile dayansa bir inançtan başka bir şey değildir. O bilgiye inanıp inanmamak, ispatları yeterli ve mantıklı bulup bulmamak bizim bu inancımızı belirler.

Kısacası, bilgi = delillere dayalı kuvvetli inanç diyebiliriz. Bir takım deliller sonucunda o şeyin gerçekliğine tüm kalbimizle inanmaya bilgi adını veriyoruz. Adımızın ne olduğundan tutun da, yerçekiminin gerçekliğini kabule kadar her şeyi inancımızdır.

Ne yazık ki insanlar “inanç” ile “zannı” birbirine karıştırıyorlar günümüzde. Belirsiz ve delile dayalı olmayan şeylere inanmak zandır, tahmindir.

Kuran ise zannın, yani ispata dayalı olmayan şeylerin peşinden gitmeyi yasaklar:

İsra Suresi

36. Bilmediğin bir şeye inanıp ardına düşme, çünkü işitme, görme duyusu ve beyin, hepsi ondan sorumludur.

Hucurat Suresi

6. Ey iman sahipleri! Özü-sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin/delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz.

Bu yüzden tüm hurafe inançlar yasaktır ve böyle delile dayalı olmayan şeylerin peşinden gidenlerin ahirette hüsrana uğrayacağı belirtilir.

Buna karşılık Kuran’ın Allah’ın sözü olduğu ve değişmediği gerçeği delillere dayanmaktadır. Bu delillerin çok önemli bir kısmını www. mucizeler. com sitesinde inceleyebilirsiniz.

Tüm bunları, yaratılışımızda bize işlenen temel vahiyle de birlikte ele alınca, Kuran’ın söylediklerinin tamamıyla gerçek olduğunu kolayca görebiliyoruz. Bize yaratılışımızda verilen temel ilahi bilgilere vurgu yapan ayetlere de örnekler verelim:

7: 172 Rabbin, Adem oğullarının bellerinden soylarını çıkarırken onları kendi kendilerine tanık tutar: "Ben, Rabbiniz değil miyim? " "Evet, tanıklık ediyoruz, " derler. Böylece diriliş günü, "Biz bundan habersizdik, " diyemezsiniz.

7: 173 Yahut, "Atalarımız önceden ortak koştu ve biz de onlardan sonra gelen soylarıyız, bizi bidat ve hurafelere dalanlardan dolayı mı yok edeceksin, " diyemezsiniz.

Bir tek Tanrıcı (hanif) olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH`ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez (Rum Suresi 30)

Bu temel vahyimiz sayesinde doğuştan Allah’ın varlığını ve tekliğini, insanlara iyi davranmanın güzel bir şey olduğunu vb. şeyleri biliriz. Tabii eğer bu yaratılış programımıza sırtımızı dönmemiş isek…

Ve içimizdeki bu temel bilgiler, Kuran’ın gerçekliği konusunda da bize önemli bir sağlama, ispat sunmaktadır. Yaratılışımızda bize işlenen vahiyle(ruhla) uyum içerisinde olduğundan Kuran, ayetlere iman etmekle yükümlüyüz. Çünkü delile dayanıyor gerçekliği. Bir zan değil, gerçek bilgi(inanç) söz konusu.

Rabbimizin bizden isteği; hurafeleri-zanları terk edip gerçek bilgiye-inanca yönelmemizdir.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bütün kabul edilen bilgiler de birer inançtır.

Hö? Kedi uzanamadığı ciğere mırdar dermiş lafı geldi aklıma birden...

Amerikalıların ilk aya ayak basanlar olduğuna hemen herkes bütün kalbiyle inanıyor. Bunun gerçekliğinin ispatı sayısız.

İspat varsa inanmaya gerek yoktur, bilirsin zaten.

Ben aya gidildiğini görmedim, ama herkes gibi medyadan izledim. Şayet bir gün ABD çıkar da "Hayır, aslında gitmedik, tümü bir aldatmacaydı" derse aya gidilmemiş olur. Eee? İnancın mı sarsıldı? Ben aya gidildiğini biliyorum diyemem. Tarihi hiçbir olaydan bahsederken "bilmek" fiilini kullanamam.

Tarihi olaylar sosyal bilim alanına girer, pozitif bilim değildir. İkisini çorba edip inancı rasyonalize etmeye kalkma!!

Bir kere bu olay televizyonlardan naklen yayınlandı.

TV size günah değil miydi kardiş? Hayrola?

Aydan örnek getirildi vesaire. Ama buna rağmen bu apaçık bilgiye inanmayanlar var.

Bilgiye inanılmaz, bilinir.

Bunu her bilimsel gerçek için genelleyebiliriz.

Hayır, genelleyemezsin (bakın nasıl mantık büküyor, bundan sonra senin adın Son mantık bükücü olsun )

Hatta gezegenlerin varlığı gibi en basit gerçekler bile inancımızdır.

Hayır kardiş, gezegenlerin varlığı 10 yıl önce ispatlandı. Ama bunu bilimsel olarak gözleyene kadar hiçbir bilim adamı kalkıp da "gezegenler vardır yau, sadece yıldız gibi parlamadıklarından göremiyoruzdur" deyip masal üzerine gerçekler inşa etmedi. İşte pozitif bilimin farkı budur, ölçer tartar gösterir ondan sonra kesin ifadeler kullanır, inanç asla o seviyeye tekamül edemez çünkü sadece masalı baz alır.

Bu bilgiye inanıp inanmamak, delilleri yeterli sayıp saymamak tamamıyla bize(bireye) kalmış bir şey.

Hala aynı şey... "inanç" ile "bilmek" kavramlarını çorba etme gayreti... tekamül etmiş insanın bileğine asılıp kendisiyle birlikte aşağı çeken inanç tembeli cehalet...

Işık hızı aşılabilir mi? Evrim teorisi gerçek mi değil mi? Bütün bunlar da birer inançtan başka bir şey değildirler.

Evrim teorisi türlerin kökeni üzerine en tekamül etmiş teoridir. Arkasında sayısız ispat, gözlem, veri vardır ancak buna rağmen neyi açıklayıp neyi açıklayamadığını da kabul etmektedir. Buna karşı sen ne koyuyorsun? Sadece kuru kelama dayalı tek bir kitabı 1500 yıldır kafamıza çakıyorsun, içinde geçen hiçbir şeyin ispatı yok, ispatını da yapamıyorsun. İşte inanç budur, bilgi değil.

Şimdi çıkıp "ama şu olay ispatlandı, inanç olmaz "diyebilirsiniz. İster ispata dayansın, ister başka bir şeye, YİNE DE ONA İNANIP İNANMAMIZ BİZİM İNANCIMIZDAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR.

Anlayamadığın şeye inanmaya mecbur kalıyorsan o senin sorunun.

(He valla, pozitif bilim zordur, nerde öyle tek yazarlı tek bir kitapla herkesi koyunlaştırabilme imkanı pozitif bilimde, de mi?)

Birçok yanlış kuram nasıl çürütüldü sanıyorsunuz. Bilim adamları da dâhil olmak üzere o şey herkes tarafından bilimsel gerçeklik zannedilirken, birtakım bilim adamları tarafından bu bilgiye inanılmadı ve daha sonra bu kuşkucu bilim adamları o genel kabulleri kendi ispatlarıyla yıktılar. O yıkılan yanlış bilginin gerçekliğine inanların inancı onların inancı, o bilginin yanlışlığına inanarak o kuramı yıkan bilim adamlarının düşünceleri de onların kendi inancıydı.

Sen bilimsel süreç üzerine hiç ahkam kesme, haddine değil. Şimdi oralara girip konuyu dağıtmayayım.

Bir genel kabul kendince ispatlara bile dayansa bir inançtan başka bir şey değildir. O bilgiye inanıp inanmamak, ispatları yeterli ve mantıklı bulup bulmamak bizim bu inancımızı belirler.

Çorba iyice bulamaç oldu, bükülecek mantık kalmadı, dimağ uyuştu, tam kıvamı... Herhalde şimdi son voleyi çakacak:

Kısacası, bilgi = delillere dayalı kuvvetli inanç diyebiliriz. Bir takım deliller sonucunda o şeyin gerçekliğine tüm kalbimizle inanmaya bilgi adını veriyoruz. Adımızın ne olduğundan tutun da, yerçekiminin gerçekliğini kabule kadar her şeyi inancımızdır.

TA DAAA!!!

Kuran ise zannın, yani ispata dayalı olmayan şeylerin peşinden gitmeyi yasaklar:

İsra Suresi

Banane Kuranın ne yazdığından? O bir emirler manzumesi, tartışılacak bir metin değil. Allah varsa o metine köpek gibi itaat etmek zorunda her insan.

Sen bana Allahın olduğunu göster, Muhammedin peygamber olduğunu ispatla, derhal seccadeyi alıp 5 vakite başlıyorum. Niye? İmana mı geldim? Hayır, eğer gösterir ve ispatlarsan Allahın olduğuna inanmış değil Allahın olduğunu bilmiş olurum, ve bilgiyi neden inkar edeyim? İşte sizin kafanızın basmadığı şey bu.

Hadi bekliyom. Bana melek göster. Sırat köprüsü yerde mi gökte mi, hangi iki gezegen arasında? Cennetin kapısı kaç metre, içeri mi dışarı mı açılıyor? Hadi göster. O zamana kadar inanmak ile bilmek kavramlarını bir daha karıştırma, vaaz verme!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...