Jump to content

Modern insana yakın akraba yeni tür


Recommended Posts

Sana göre ne yanlışım varsa düzelt oradan başlayarak konuyu tartışalım.

Boş laflara gerek yok.

Bu işin bana göresi filan yok hacı, doğmaları savunma gafleti sana mahsus değil, bende bundan münezzeh değilim elbette. Doğruları bulmanın yolu bellidir: deneyelim görelim mesela, bilim yani.

Kaç defadır "evrim varolan değişimlerin seçilmesidir" şeklinde kabaca özetlesekte mesela evrimi, sen hala bakın bakın bir mutasyon oluverirse siz görürsünüz neler oluyor tribinden kurtulabilmiş değilsin.

En ayan örneği bu hacı. Adaptasyonun var olan mutasyonlar üzerinden değil, yeni çıkacak mutasyonlarla olacağını düşünüyorsun hala ki, elimizde buna dair hiç bir gözlem, kanıt vs. yok. Olsa dükkan senin...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 110
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu işin bana göresi filan yok hacı, doğmaları savunma gafleti sana mahsus değil, bende bundan münezzeh değilim elbette. Doğruları bulmanın yolu bellidir: deneyelim görelim mesela, bilim yani.

Kaç defadır "evrim varolan değişimlerin seçilmesidir" şeklinde kabaca özetlesekte mesela evrimi, sen hala bakın bakın bir mutasyon oluverirse siz görürsünüz neler oluyor tribinden kurtulabilmiş değilsin.

En ayan örneği bu hacı. Adaptasyonun var olan mutasyonlar üzerinden değil, yeni çıkacak mutasyonlarla olacağını düşünüyorsun hala ki, elimizde buna dair hiç bir gözlem, kanıt vs. yok. Olsa dükkan senin...

İyi de adaptasyonun yeni çıkacak mutasyonlar üzerinden olacağını ben hiçbir zaman düşünmedim.

Hatta bu konuda bir soru bile sordum ve sen yanıtlayamadın.

Yeni mutasyonlar da bundan sorumlu olabilirler elbette ama çoğu kere mevcut genler adaptasyona neden olurlar.

Sen ilkokulda kısa pantolonla dolaşırken ben biliyordum bu ilginç gerçeği... Ve bu konuda bir kuram bile ortaya atmıştım bu forumda.

Hatta antibiyotik örneğini de vermiş ve direncin yeni değil çok önceleri ortaya çıkmış olduğuna değinmiştim.

Onunla ilgili soruyu bir kere daha sorayım o zaman... Belki şimdi yanıtlayabilirsin.

Yaşam yaklaşık 3 milyar yıl tek hücreli olarak kalmış, ardından hızla çok hücreli olmuş ve farklılaşmıştır.

Neden?

Yaşam farklılaşmak için neden bu kadar uzun zaman beklemiştir?

Bu soruyu yanıtla bakalım.. Evrimi ne kadar bildiğini bilmek istiyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal ayrıca iğneli EVOLUTION FOR DUMMIES başlığı altında yazdıklarımdan bir ileti göstermek istiyorum.

İyi oku. Yararlanırsın belki.. Gerçi yararlansan bile onu hiçbir zaman itiraf etmeyecek kadar nankör olduğunu da biliyoruz.

Uyum (adaptasyon) hakkında başka neler söyleyebiliriz?

Doğal seçilimle kazanılan özellikler için uyum (adaptasyon) terimi kullanılır.

Gazelleri kovalayan çitalar ne kadar hızlı koşarlarsa, o kadar iyi uyum yapmışlar demektir.

Çitalara yakalanmayacak kadar hızlı koşan gazeller için de aynı şeyi söyleyebiliriz.

Bir mikrobun antibiyotiğe direnci de uyumdur.

Bu özellik bakterilerde rastgele mutasyonlar sonucu ortaya çıkar.

Ortamda antibiyotik olduğu için ortaya çıkan bir genetik özellik değildir.

Varlık nedeninin ortlamdaki antibiyotikle en ufak bir alakası bile yoktur.

Antibiyotik direnç geni kendiliğinden rastgele ortaya çıkmıştır ve bakteri o geni bir hamal gibi içinde taşımaktadır.

Normalde bakteriye ne yararı vardır, ne de zararı.

Tabii bir antibiyotikle karşılaşıncaya kadar..

O zaman ne kadar yararlı olduğu anlaşılır.

Ortamda antibiyotik varsa, ona direnci olan bakteriler yaşarlar. Diğerleri ölürler.

Zamanda antibiyotiklere direnci olan bakteriler sahneye hakim olurlar.

Çünkü diğerleri yok olmuşlardır.

Öyle gibi görünmesine rağmen, antibiyotiğe direnç, antibiyotikten dolayı ortaya çıkmamıştır.

O gen zaten vardır.

Ortama giren antibiyotik o geni taşıyan bakterilerin doğal seçilim imtihanını kazanmasına neden olmuştur.

Burada antibiyotik doğal baskıları simgeler ve bakteri doğal seçilimle antibiyotikli ortama adapte olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Yaşam yaklaşık 3 milyar yıl tek hücreli olarak kalmış, ardından hızla çok hücreli olmuş ve farklılaşmıştır. Neden?

İşte senle benim aramdaki fark bu hacı. Göya kendince cevap vermişsin:

>>> Bu demektir ki tek hücreli canlılarda çeşitli koşullara uymalarını sağlayacak bir takım genler ortaya çıkmışlar ve birikmişlerdir. Bu birikim sonunda çok hücreli canlıların evrilmesini sağlamıştır. Genetik birikim bundan sonra daha da büyük bir hız kazanmış ve canlılar giderek karmaşıklaşan bir evrimsel süreci başlatmışlardır.

Bu imkansız hacı, çünkü, evrim teorisi birebir bunu engeller. Ortaya çıkan genler, doğal seleksiyonla elenmek zordundadır. Bak, güya izahat yapıyorsun, ama bin defa söyledik, doğal seleksiyon olmadan bu hususları izah edemezsin.

Ve gene aynı şey. Birde diyorsun ki, "Sen ilkokulda kısa pantolonla dolaşırken ben biliyordum bu ilginç gerçeği." biliyorsan niye kendine saklayıp, bu verdiğin cevap gibi amanda mutasyonlar birikti de diye saçmalıyorsun? Doğal seleksiyon izin verecek şekilde değişmeden nasıl olacakta bu birikecek? Bir sürü cevap şeyettirmişsin ama hiç biri de, elindeki hiç bir bilimsel teoriye uymuyor.

Peki ben cevap verememişim mi? Ben bir bilgim varsa veririm bir cevap hacı. İşkembeden sallamam. Ve senin sorunun cevabı, sorulan ben isem sadece şu olur: "Müneccim şeyi mi yedim ben hacı, nerden bileyim? doğal seleksiyon böyle gerektirmiştir, buda bir şekilde böyle olmuştur, hepside bu."

İşte verilebilecke cevap bu hacı. Seninki gibi, amanda biriktirdiler, ettiler, tuttular filan diye sayıklamanın faydası olmaz hacı. tüm canlıların en ortka özelliği bolca yavru yapabilmesidir. Tek hücrelilerinse bol bol bölünüp durabilmesidir. Bu özellik en yaygın özellik olduğuna göre, en eski ortak atalardada mevcut olmuş olmalıdır. O halde, bilmem kaç milyar yıl boyunca o birikim vs. olmayacakta, son anda haldır huldur olumverecek? Nasıl olacak, ne olacakta o mutasyonlar oluverecek? Zıt düşen iki mutasyon nasıl diğeri olmadan varolabilecek? İşte sen gibi düşünen ve evrimi anlamayan, anlatamayanlardan öğrenmeye çıkıp öğrenemeyenler de, behenin indirgenemez hedesine verecek bir cevap bulamayacak. Send egene aynı şekilde, evrimle izah edilemeyecek indirgenemez bir durum tarif ettiğinin farkında olmadan aha böyle sayıklayacaksın hacı. Şu okuduğun masala bak hacı, canlılarda kullanılmayan genler varmışta, yer yarılır gök kubbe çökerse o genler canlıyı başka türe çeviriverimişte. He ya, göğü yaran allah gelir, o genlerin prnagasını kırar, harry potterin sihirli değneğini sallayıpta di mi? Hatta şöyle stepne gibi yedek genleri varmış böceklerin di mi hacı? Velakin lastik patlayınca sen değiştiriyorsun zaten di mi stepne genleri patlak genle.

Evet, cevap vermedim hacı. Hatırlamıyorum neden, ama belki o zamanlar değmez, hacı akıllı adamdır, yanlışını farkeder diye geçirmiş, bozmak istememişimdir. Ama sen hala aynı şeyleri gene sayıklıyorsun hacı. Bir farkına var, neler sayıkladığının artık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu imkansız hacı, çünkü, evrim teorisi birebir bunu engeller. Ortaya çıkan genler, doğal seleksiyonla elenmek zordundadır. Bak, güya izahat yapıyorsun, ama bin defa söyledik, doğal seleksiyon olmadan bu hususları izah edemezsin.

Bu yanlış bir düşünce.

Ayrıca senin kendi bildiklerini sandıklarınla da çelişkili zaten.

Sen mutasyonlar daha önce de vardı ve birikmişlerdi diyorsun.

Evet. Onlar vardı elbette. Ama onların doğal seçilime maruz kalması gerekmez.

Buradaki tartışmalar muvacehesinde üç türlü mutasyondan bahsedebiliriz.

Yararlı, zararlı ve nötral.

Yararlı ve zararlı mutasyonlar doğal seçilime maruz kalan mutasyonlardır.

Ama bir de nötral mutasyonlar vardır ki onları doğa göremez. Dolayısıyla onları doğa seçemez.

Onlar zamanla birikirler.

Kaldı ki benm bahsettiğim biriken mutasyonlar ayrıca doğa tarafından görülen mutasyonlardır.

Bakteriler 3 milyar yıl içinde yeni genlerle donanmışlardır.

O genler çok hücreli canlılarda da devam etmişlerdir.

Canlıların çok hücreli olabilmeleri için gerekli genler ne iseler, onlar önce tek hücreli bakterilerde ortaya çıkmışlar ve doğal seçilime maruz kalmışlardır.

Bu konuyu senin bileceğini ben hiç tahmin etmemiştim zaten.

Bu vesile ile öğreniyorsun.

Gelecek yazımda bakterilerde ortaya çıkıp da, çok hücreli canlılarda devam eden genlerin neler başardığına değineceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakterilerin yaşamı incelenirse, çok hücreli canlıların yaşamına çok benzediği görüşür.

Bakteriler sosyal bir yaşama sahiptirler.

Koloniler kurarlar.

Bakterilerde apoptosiz vardır.

Bakteriler kendi duvarlarını ve kendilerini tamir ederler.

Daha başka, çok hücreli canlılarda görülen özelliklere de sahiptirler.

Bütün bunlar 3 milyar yıl içinde ortaya çıkan mutasyonlara bağlı olarak kazanılan özelliklerdir.

Onlar çok hücreli canlılarda devam etmişlerdir.

Onlar ortaya çıkmış olmasaydı, çok hücreli canlılar ortaya çıkamazlardı.

Çünkü çok hücreli canlılar onlardan yararlanarak varlıklarını sürdürürler.

Hayvanların aniden ortaya çıktığı biraz abartılmaktadır ama, türleşme bakteri yaşamına göre oldukça kısa bir zamanda gerçekleştirilmiştir.

Bakterilerde genler biriktiği için türleşme hızla başarılmıştır.

Bak Anibal.. Bu Hacı'ya ait bir teori.. Çürüt bakalım, çürütebilirsen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda ayrıda aşağıdakileri de eklemek istiyorum....

Anibal'e yararlı olabilir.

1968 yılında Motoo Kimura adlı bir Japon bilim adamı, Mishima Milli Genetik Enstitüsünde yaptığı araştırmalar sırasında ilginç bir gözlem yapmıştır.

Darwin’e göre evrimin doğal seçilim ilkesine dayandığını biliyoruz.

Kimura’nın yaptığı gözlemlerde, ilginç olarak, bu ilke izlenmiyordu.

Yani doğal seçilim olmadan da mikroplar evrime uğrayabiliyorlardı.

Kimura’ya göre moleküler mutasyonlar oluyor ve birikiyordu.

Onların bakterilere ve diğer canlılara, ne yararı oluyordu, ne de zararı.

Canlı da onları hamal gibi taşiyordu.

Hemen her canlıda çok sayıda nötral ve inaktif genler vardır.

Onlar aktif olmadıklarından canlıda değişen bir şey yoktur.

Aynı kemik yapısı, aynı metabolizma, aynı boynuzlar, aynı göz ve kulak, aynı akıl..

Kimura’ya göre koşulların aniden değiştiği ve bu değişikliğe uygun genlerin ortaya çikmasina zaman kalmadığı durumlarda, nötral ve inaktif dediğimiz genler aniden devreye girmekte ve canlının yaşamını yönlendirmeye başlamaktadırlar.

Canlı onların yardımı ile ortama daha kolay uymayı başarmaktadır.

Ama bu henüz mükemmel bir uyum değildir.

Mükemmellik gelecek nesillerde yeni genlerin ortaya çikmasi ile sağlanacaktır.

Tabii bu arada fenotipik ve genotipik olarak önemli ölçüde değişecektir.

Çiktigi canlı türü duruma göre yok olmuş olabilir veya olmayabilir.

Görüldüğü üzere Kimura’nın bu kuramına göre değişen genler üzerine doğal seçilim her zaman baskı yapmıyor.

O genler zaten var. Yani onların ortaya çikis nedeni rastgele tesadüfler.

İnsanlarda da inaktif ve nötral genlerin varlığından kuşkulanılıyor.

Richard Lewontin’in de bu konuda ilginç gözlemleri vardır.

Lewontin ve Jack Hubby meyva sinekleri üzerinde yaptıkları araştırmalarda bazı genlerin beklenenden daha yaygın olduklarını gözlemlemişlerdir.

Sanki doğal seçilim sürekli olarak onları yeğlemektedir.

Daha sonra araştırmacılar meyva sineklerindeki genlerin ürünleri olan proteinleri elektroforezle inceliyorlar.

Jeloya benzer bir ortama proteinleri tabiri caizse, ekiyorlar ve ortama elektrik akımı yüklüyorlar.

Proteinler bu ortamda ağırlık ve büyüklükleri ile orantılı olarak hareket ediyorlar.

Bu yöntemle proteinler arasında mevcut bazı farkları görmek mümkün oluyor.

Soruna işlevleri aynı olan proteinlerin aynı şekilde davranması önyargisi ile yaklaşiyorlar.

Sonunda büyük bir düş kırıklığına uğruyorlar..

Çünkü aynı genin ürünü olan ve aynı görevi yapan proteinler farklı hızlarla hareket edebiliyorlar.

Bu araştırmanın sonunda Lewontin ve Hubby, işlevleri aynı olan proteinlerin sentezini sağlayan genlerin çesitli türleri (varyasyonları) olduğu sonucuna varıyorlar. Bu genlerin meyva sinekleri arasında gözlemlenen anlamlı farklılıklardan sorumlu olduğunu düşünüyorlar. İlginç olarak bu genler, doğal seçilimle değil, heretide ile kazanılıyor. Yani doğal seçilime maruz kalmıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sırası gelmişken bu konu ile ilgili bikaç yorum daha yapalım.

Aralarında Anibal'in de olduğu bilim adamları, biyologlar ve genetikçiler hücresel etkinliklerin yalnız genler tarafından saptandığına inanmaktadırlar.

Onlara göre genler hücrenin ne yapmasını istiyorlarsa, hücreler yalnız onu yapmaktadırlar.

Hücreler diğer emirlere boyun eğmezler. Diğer direktifleri ancak genler üzerinden geliyorlarsa, uygularlar..

Bu da ne kadar doğru bir ifadedir?

Hücreler genleri aracılığı ile de olsa, bazı diğer dış etkenlere gereksinim duyarlar mı?

Genleri dışında hücreleri yönlendiren başka etkenler var mıdır?

Onlarsız hücre var olabilir mi?

Son yıllarda ünlü Harvard Biyoloji profesörü Richard Lewontin’in önderliginde yeni bir eğilim ortaya çikmistir.

Bu eğilim kesin olarak tutacağa benzemektedir.

Lewontin’e göre yaşam, genetik olarak şifrelenen mokeküllerin birikiminden çok daha fazla bir fenomendir.

Bu konuda Lewontin “Triple Helix” adlı bir de kitap yazmıştır.

Bilindiği üzere çagdas yaşam, bir iki istisnası ile, çifte sarmal DNA molekülünün varlığına gereksinim gösterir.

Üçlü sarmal da ne demektir?

Lewontin’e göre üçüncü sarmal hücrenin dışındaki koşullarla ilgilidir.

Çünkü yaşam yalnız şifrelenen moleküllerin ve diğerlerinin bir araya gelmesinden değil, aynı zamanda daha başka etkenlerin de varlığına gereksinim gösteren süreçler dizisinden oluşmuştur. Lewontin’in kitabında bu etkiler üçüncü helix ile sembolize edilmişlerdir.

Peki bu etkenler nelerdir?

Doğada canlılar yalnız genlerinin etkisi altında etkinlik göstermezler.

Canlılar, çevrelerinde mevcut diğer etkenlerle çok yakın bir ilişki içindedirler ve onları dikte ettirdiği koşullara uymakla yükümlüdürler.

Mısır, buğday ve pamuk ürünlerinin çevreye bağlı olarak değişmesi, tropikal sarılgan bitkilerin gösterdiği çesitlilikler, her Galapagos adasında farklı bir ispinoz kuşunun evrilmiş olması ve diğer sayısız gözlemler örnek olarak gösterilebilir.

Lewontin’e göre üçüncü sarmal, canlı ile içinde yaşadığı ortam arasında mevcut, her biri diğerinin oluşmasını sağlayan diyalektiktir.

Bence Lewontin’in bu buluşu son derece mantıklı bir çikarsamadir.

Canlıların en büyük özelligi çevrelerine uymalarıdır.

Canlılar sadece molekül ve atomlardan oluşmuş varlıklar değillerdir.

Uygun koşullar olmadan bu moleküller bir araya gelerek, canlı hücreye dönüşmüş olmamalıdırlar.

Canlı hücrelerin çogalmalari, fonksiyonlarını yapabilmeleri, yaşamlarını belli bir zaman sürdürebilmeleri için genlerinin yanı sıra bazı dış etkenlere de gereksinimleri vardır.

Başka bir deyişle, bütün ögelerini en ince ayrıntısına kadar kesin olarak bilsek de, onları bir araya getirerek canlı ve fonksiyonel bir hücreyi oluşturmamız mümkün olmayabilir. Ya da oluşan hücre dünyada mevcut diğer hücrelere benzemeyebilir.

Hiç kuşkusuz yaşam değişgeni son derece çok diyalektik bir fenomendir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal'e göre evrim çok mekanik, sadece tekrarlayan, monoton ve alışılmış bir süreç.

Evrimin büyük manzarasını herkes göremiyor malesef.

Evrim konusunda Charles Darwin'in dedesi Erasmus Darwin'in bir şiiri bile vardır..

Evrim beni hakkında şiir yazacak kadar esinlendirmedi ama, yine de Anibal'den biraz daha romantik düşünüyorum evrim hakkında..

Evrimle ilgili olarak yapılan gözlemlerden her gün yeni bir şeyler ögrenilmektedir.

Bilgi DNA molekülü içinde birikmektedir.

Bu molekülü yakından inceleyerek ve çesitli canlılardan elde edilen DNA moleküllerini karşilaştırarak, canlıların geçmişi ile ilgili bazı sonuçlara varılabilmektedir.

Milyonlarca yıl amber içinde korunan bazı böceklerden DNA elde etmek ve onu incelemek mümkündür.

Bazı bilim adamlarına göre bugün yaşamakta olan bütün insanlar bundan 200 bin yıl önce yaşamış bir kadından geldiğini iddia etmektedirler.

DNA profiline bakarak, insanlığın bundan 80 bin yıl önce son derece dar bir boğazdan geçtiği ve o zaman dünyadaki insan sayısını bir kaç bine indiği anlaşilmıştır.

Bütün bunlar, sayısız diğer gözlem ve buluşlar ve ilerde bulunacak olanlar, DNA’nın bilgi biriktiren bir molekül olduğunu gösteriyor.

Bu bilgiye zamanla yenileri ekleniyor. İşte bu değişiklik evrim olarak biliniyor.

Birkaç istisanası dışında, canlıların moleküler yapısı olduğu gibi kalmıyor.

Evrim sürecine tabi olarak sürekli değişiyor.

Evrimi anlamak hiç de zor değil Anibal kardeşimiz. Sen kafamızı karıştırsan da...!

Bana göre:

Primitif bir güzellik ve zerafete sahip olan evrim, ilkel olmasına rağmen sofistike, basitliğine rağmen kompleksdir…

Bunu çerçevelet duvarına as...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı battıkça batıyorsun. Kes artık şu zırvaları. Eğer beni biraz tanıdıysan, bu lafı boşa etmeyeceğimi bilirsin. Bir sayfa zırvalıktan başka hiçbir şeyin yok elinde. Ve en baştan dediğimiz gibi, bunlar gibi zırvaları kapıp hemen gerçek filan gibi kabul edip sallayıp duruyorsun.

Nötral mutasyon diye bir şey olmaz hacı. Ne dedik, doğal seleksiyon bir min max aralığındaki mutasyonlara belli bir dağılım içersinde müsaade eder. Nötral mutasyon dediğin şey, işte bu aralıkta kalan şeydir.

Ve bu yaptığın ahmaklık diyeyim, sana mahsus değil, biliyoruz senin gibi bir sürü ahmak çıkıp böyle sayıklayıp duruyor. Sende onların altına saklanmaya çalışıyorsun. 1968 yılında daha genin ne olduğu bile doğru dürüst bilinmezken ortaya atılmış iddiaları getirmiş, kafamızı ütülüyorsun.

Tek tek ele alıp klavye eskittirmezsin umarım. Çünkü bu yazdığın fasafisolara yetecek kadar bilgi, aha bu topikte bile var. Uğraştırma beni şimdi, uğraşılacak komik soytarılar var ortada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı battıkça batıyorsun. Kes artık şu zırvaları. Eğer beni biraz tanıdıysan, bu lafı boşa etmeyeceğimi bilirsin. Bir sayfa zırvalıktan başka hiçbir şeyin yok elinde. Ve en baştan dediğimiz gibi, bunlar gibi zırvaları kapıp hemen gerçek filan gibi kabul edip sallayıp duruyorsun.

Nötral mutasyon diye bir şey olmaz hacı. Ne dedik, doğal seleksiyon bir min max aralığındaki mutasyonlara belli bir dağılım içersinde müsaade eder. Nötral mutasyon dediğin şey, işte bu aralıkta kalan şeydir.

Ve bu yaptığın ahmaklık diyeyim, sana mahsus değil, biliyoruz senin gibi bir sürü ahmak çıkıp böyle sayıklayıp duruyor. Sende onların altına saklanmaya çalışıyorsun. 1968 yılında daha genin ne olduğu bile doğru dürüst bilinmezken ortaya atılmış iddiaları getirmiş, kafamızı ütülüyorsun.

Tek tek ele alıp klavye eskittirmezsin umarım. Çünkü bu yazdığın fasafisolara yetecek kadar bilgi, aha bu topikte bile var. Uğraştırma beni şimdi, uğraşılacak komik soytarılar var ortada.

Çok ilginç...

1968 yılında sen doğmamıştın bile muhtemelen. Ve senin bilgin o zamandan öncesinden kalma..

Bu nasıl olur ben anlayamadım.

Ama senin eğitime ihtiyacın olduğu kesin.

Ben görevimi yapıyorum. Gerisi sana kalmış..

Sen son bilimsel gözlemleri yanlış yorumluyorsun. Hepsi o kadar.

Yaptığına dincilik denir. Kendi inançlarına saplantılısın..

Ama bizi ilgilendirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı hala aynı yerdesin, bırak artık şu lafları. İlla teker teker bu yazdıklarını sana yedireyim mi? Bundan mı anlayacaksın?

İlk sırada Kimura diyorsun. Senin Wagner'den haberin var mı mesela? Kimura'nın zaten ciddiye alınmayan -sen gibi spekülasyon severler dışında- nötral bilmemne teorisini çürüttüğü makalesinden haberin var mı? Eğer yoksa, hangi akla hizmeten gelmiş bunlarla kafamızı ütülüyorsun? İlla bu makaleyi başına mı çalmam lazım, işi gücü bırakıp? İlla seni köşe bucak sıkıştırıp, tutmaya çalıştığın bu balonları patlatıp çamura mı düşüreyim?

Anla artık. Sen saydığım sevdiğim birisin. Ve literatürden haberin yok. Bahsettiğin şeylerin hepsinin, H.Y. nin filan çıkıp sayıkladığı şeylerden de farkı yok. Güya bu deli saçmaları ile, marjinal, entel, sıradışı, sürüden ayrı filan olacaksın sanıyorsun herhalde? Ama sadece kendini komik düşürüyorsun ve bu beni üzüyor, sahiden...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı hala aynı yerdesin, bırak artık şu lafları. İlla teker teker bu yazdıklarını sana yedireyim mi? Bundan mı anlayacaksın?

İlk sırada Kimura diyorsun. Senin Wagner'den haberin var mı mesela? Kimura'nın zaten ciddiye alınmayan -sen gibi spekülasyon severler dışında- nötral bilmemne teorisini çürüttüğü makalesinden haberin var mı? Eğer yoksa, hangi akla hizmeten gelmiş bunlarla kafamızı ütülüyorsun? İlla bu makaleyi başına mı çalmam lazım, işi gücü bırakıp? İlla seni köşe bucak sıkıştırıp, tutmaya çalıştığın bu balonları patlatıp çamura mı düşüreyim?

Anla artık. Sen saydığım sevdiğim birisin. Ve literatürden haberin yok. Bahsettiğin şeylerin hepsinin, H.Y. nin filan çıkıp sayıkladığı şeylerden de farkı yok. Güya bu deli saçmaları ile, marjinal, entel, sıradışı, sürüden ayrı filan olacaksın sanıyorsun herhalde? Ama sadece kendini komik düşürüyorsun ve bu beni üzüyor, sahiden...

Min Max argümanına hiç bulaşmayacaksın bu konuda..

Biz burada sorunları basite indirgeyerek çözüyoruz.

Tensor saçmalığından sonra bir de min max çıktı. Basit bir şekilde açıklayamacağın, yani doğasını bilmediğin konulara hiç değinmemek en iyisi.

Sen bizim bütün bildiklerimizi reddedip, bazı uçuk kavramları klasik bilgilere uygulamayay çalışıyorsun.

Kimse tarafından anlaşılmayacağın gibi, soruna açıklık da getirmiyorsun.

Mutasyon yok gibi bir zırvalıkla ortalıklarda dolaşıyorsun.

Min Max argümanına da değinebiliriz ama önce onun ne olduğuna bakalım.

Min Max in temeli nedir? Nötral mutasyonlar neye denir?. Zararlı ve yararlı mutasyonlar nelerdir?

Bunları biz bildiğimiz klasik genetik ve evrimsel kuramlarla anlamalıyız.

Sen doğru dürüst bilmediğin, kürsünüzde tartışılan taze konuları klasik biyolojik konulara uygulayıp hepsini anlaşılmaz yapıyorsun.

Bu bizim için kabul edilmez. Biz burada akademik bir zümreye değil, halka hitabediyoruz.

Bize Min Max, pseudotensor ve benzeri uç konulara değişmeden açıklamalar yapmanı bekliyoruz.

Sen dün öğrendiğin yeni kavramları bize öğretmeye çalışıyorsun ama bu arada ipin ucunu kaçırıyorsun. Herşeyi reddediyorsun.

Bunlar kabul edilmez yanlışlıklar, hatta saçmalıklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca bu konular ve nötral mutasyon hakkında bilgi isteyenler için aşağıdaki kaynak oldukça yararlıdır.

http://search.life123.com/web?q=Neutral+Mutation&qsrc=3053&o=10872&l=dir

Bu adrese girdikten sonra çeşitli başlıkları tıklayabilirsiniz.

İngilizce bilenler için güzel bir kaynak.

Konuyu kafanız karışmadan kolaylıkla öğrenebilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı hala aynı çayırlarda otluyorsun. Min max'ı karıştırma, yok kütleçekime tensorları karıştırma. Sanıyorum kafan bunları alamıyor ki anlamaktan kaçıyorsun.

Bu olayın izahı buysa, budur, senin kafan almıyor diye saçmalıkları kabul edecek değiliz. Ve taa darwinden beri bilinen mevzuları kürsüde yeni tartışılan diyerek kendince karalamaya çıkıyorsun. Yani sadece hala kafa ütülemeye devam ediyorsun.

Sana denecek herşeyi dedik hacı. Cevap istiyorsan nerde var onuda söyledik. Ve tekrar söyleyeyim, konuştukça batıyorsun. Keşke döşemeyi seveceğim bir teist filan olsaydın da... Neyse, uzatmanın manası yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı hala aynı çayırlarda otluyorsun. Min max'ı karıştırma, yok kütleçekime tensorları karıştırma. Sanıyorum kafan bunları alamıyor ki anlamaktan kaçıyorsun.

Bu olayın izahı buysa, budur, senin kafan almıyor diye saçmalıkları kabul edecek değiliz. Ve taa darwinden beri bilinen mevzuları kürsüde yeni tartışılan diyerek kendince karalamaya çıkıyorsun. Yani sadece hala kafa ütülemeye devam ediyorsun.

Sana denecek herşeyi dedik hacı. Cevap istiyorsan nerde var onuda söyledik. Ve tekrar söyleyeyim, konuştukça batıyorsun. Keşke döşemeyi seveceğim bir teist filan olsaydın da... Neyse, uzatmanın manası yok.

Senin birşey açıkladığın falan yok Anibal.

Sen bilmediğin, anlamadığın konuları gündeme getiriyor ve bilmişlik taslıyorsun.

Senden yeni birşeyler öğrenmedik şimdiye kadar.

Bildiklerimizi bile bize unutturmaya çalıştın..

Bilmediğin konularla burada kafa karıştırıyorsun.

Sana alıştık artık. Bizi düşündürmüyorsun bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nötral genler bir gerçek olduğuna göre ve doğal seçilimin onlar üzerinde etkin olmadığını kabul etmek zorunda olduğumuza göre ,bu tartışmada değerli Hacı'nın haklı olduğunu olduğunu düşünüyorum.

tarihinde BA'AL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Nötral genler bir gerçek olduğuna göre ve doğal seçilimin onlar üzerinde etkin olmadığını kabul etmek zorunda...

Nötral genler bir gerçek değil baal. Olay tamamen olayı bilmeyenlerin yanlış anlamasından ibaret bir mevzu.

Gen, protein sentezinde kullanılan DNA bölgesi demek. Bunun nötralı filan yok. Olay şöyle bir şey. Genler üzerinde meydana gelen bazı mutasyonlar, sentezlenen proteinin işlevini değiştirmez. İşte bunlara nötral mutasyon denir. Bu şekilde değişik ama aynı işi yapan genler ise, nötral gen olarak ifade edilir. Gen gene bildiğimiz gendir, nötral filan değil.

Bu anlatılan, moleküler düzeyde evrimin işleyişine dair bir hipotezdir. Basitçe, bu şekilde etkisiz mutasyonlar dağılıyor ortalığa, biyolojik açıdan özdeş ama moleküler açıdan farklı genler ortada oluyor. Bu durumda, bir sonraki mutasyonlarla biyolojik olarak çeşitlenebilme imkanı daha yüksek oluyor demektir. Velakin, bu mevzu, doğal seleksiyonu dışlamaz. Söylenen şey, mutasyonların ortaya çıkmasına dair bir husustur. Moleküler düzeydeki değişimler, nötral olmaktan çıkarak biyolojik yapıda bir farka yol açtığı anda, doğal seleksiyon iş başında olacaktır.

Kısacası, doğal seleksiyon gözardı edilerek mutasyonlarla bir özellik kazanılmasını düşünmek maalesef mümkün değildir. Burada göz ardı edilen şey budur.

Konu, gen altı seviyede dönen bir meseledir. Miyura'nın orjinal ifadesi aynen şöyledir:

"that at the molecular level evolutionary changes and polymorphisms are mainly due to mutations that are nearly enough neutral with

respect to natural selection that their behaviour and fate are mainly determined by mutation and random drift"

Mutasyonlar işleyişi değiştirmeyen ve doğal seleksyion karşısında eşit olan genler ortaya çıkarabilir ki, gerçekten öyledir. Ama bu genlere sahip bireyleri morfolojik olarak ayırtetmek mümkün değildir. Bunlar, moleküler olarak özdeş olmayan ama fenotip olarak özdeş bireylerdir. Ve bu süreç canlıya yeni bir özellik katamaz, çünkü o durumda artık o nötral bir gen filan olmaz.

Biz ne dedik? Doğal seleksiyon sadece belli bir aralıkta kalan mutasyonlara müsaade eder. Eee, o halde?

Neyse, meraklısının öncelikle şunları okumasını tavsiye ederim.

http://evolution.berkeley.edu/evosite/evo101/IIIE5bNeutraltheory.shtml

Moleküler evrime dair bir mevzuyu, makro evrimde kullanmaya çalışıyorsunuz, sorun bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...