Jump to content

! HERSEYi YARATAN TANRI TABiKi VAR !


Recommended Posts

Çok güzel bir örnek,

Sence insan dünyada isteklerinin ne kadarını karşılayabilir?

Düşün ki hayal gücünün sınırsız istekleri var ama tasarılar gerçekleşemiyor. İlginç sence burada bir problem yokmu?

Belkide hayal gücünün her tasarımını gerçekleştireceği bir Dünya da değilizdir.

Karagöz oynatman için Karagözden büyük ve uzun bir çubuğa ihtiyacın var.

Çünkü ışığın düşüşüne engel olmaman için perdeye o karton kuklaları uzaktan tutmak zorundasın.

Sende oluşan bilincin de işe yaraması için bir derinliğe ihtiyacı var.

O derinlik çuvalıdır bilincinin bilgiler, deneyimler, düşünceler, muhakeme, tasarım, üretim, soyut algı vs her halt o çuvalın içindedir.

Bu yüzden senin o çuvalı çalkalayıp çalkalayıp içindeki eşyaların yerlerini değiştirmen bir işe yaramıyor.

Önemli olan elini daldırıp bilgi çıkartman.

O bu iş için var.

Bu iş için oluştu o.

İhtiyacı vardı insanın ona ortamında ve yaşadıklarında.

Bahsettiklerin dogma bakış açısı.

"Mevcut olan durumdan kendine pay çıkarma" veya "kendine yontma" olarak bilinir. Sebebi de seçilmişlik ve sıradışılık hissidir. Bu hissin kaynağı da dogma hikayelerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 351
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Siz öylesiniz biz böyleyiz. Barca bırakalım şu sizleri bizleri. Evrensele yazalım. Size cenneti kanıtlamak gibi bir amacım yok.

Ben diyorum ki insanın hayal gücü tasarımları yaşadığımız dünyada gerçekleştirilemiyor. Süpermen gibi uçmayı hayal edebilirsin ancak bu senin uçmanı sağlamıyor. Hayal gücü bilimsel kurallara gerek duymadan insan kafasında cereyan edebiliyor. Bu bir durum.

Örneğin şarkı söylemek için sesin dalga boyundan girip gırtlağın anotomisinde ki hücrelerinden çıkabiliriz. Bu dünyanın içindeki her durum nedensellikle işliyor ancak hayal gücü nedensellik ile işlemiyor.

Ateist bakış çadırda 5 + 5 grup sex tasavvur etti ancak olabilirliğini sorgulamadı. Adım adım gidersek her bir tasarımında nedensellik ile hayal etmek zorunda olabilirdik. Ama öyle değiliz. Yani bir doğum durumu nedensellik ile maddenin tüm matematiğini barındırarak işlenirken hayal gücü “bu doğru o zaman şu buna göre bu eğer böyle ise” demeden adımlarını tamamlıyor.

Bu durum insanın nedensellik dışında da çıkarımlarının ve tasarımlarının oluşabileceğinin göstergesidir. Sanat gibi demekki doğaya ait olmadan işliyor. Demekki Doğaya ait olmayan durumlar söz konusu.

>>> Düşün ki hayal gücünün sınırsız istekleri var ama tasarılar gerçekleşemiyor. İlginç sence burada bir problem yokmu?

Problemin olması, işkembeden uydurulan bedevi masalının çözüm olduğu anlamına gelmiyor.

İsteklerin varsa, gerçekleştirmek için uğraşacaksın. Ama siz hayallerinize saklanıp, bir mastürbasyonla yaşayıp gidiyorsunuz. Neymiş efenim, allah öte tarafta bir sürü huri verecekmiş, hemde sübyan birde, oohhh, ne sapık sapık seks yapıcaz diye avunup duruyorsunuz sadece.

Sizin çözüm sandığının bu zırvalara inanıyor olmanız, sizi bekleyen akıbeti maalesef değiştirmiyor. Velakin, siz, hal böyleyken var olan tek hayatınızı müzmahal etmek üzere hala masal peşinde koşuyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bravo çok güzel açıklamışsın

Bu durumda eğer hiç “zürafa” olmasaydı “zürafa” tasfiri de mümkün olamazdı. Belki fosil kanıtları olsaydı zürafayı bir nebze hayal edebilirdik. Ama aynısı olmazdı. Aynısı olmazdı. Tıpa tıpı olmazdı…

Yalnız yine aynı kuralları ortaya koyuyorsun. Ortada futbol maçı var ama sen taç korner şeklinde hayatın kurallarını ve nasıl gol atıldığını anlatıyorsun. Ama ben Oyunun dışından bahsediyorum.

Karagöz oynatman için Karagözden büyük ve uzun bir çubuğa ihtiyacın var.

Çünkü ışığın düşüşüne engel olmaman için perdeye o karton kuklaları uzaktan tutmak zorundasın.

Sende oluşan bilincin de işe yaraması için bir derinliğe ihtiyacı var.

O derinlik çuvalıdır bilincinin bilgiler, deneyimler, düşünceler, muhakeme, tasarım, üretim, soyut algı vs her halt o çuvalın içindedir.

Bu yüzden senin o çuvalı çalkalayıp çalkalayıp içindeki eşyaların yerlerini değiştirmen bir işe yaramıyor.

Önemli olan elini daldırıp bilgi çıkartman.

O bu iş için var.

Bu iş için oluştu o.

İhtiyacı vardı insanın ona ortamında ve yaşadıklarında.

Bahsettiklerin dogma bakış açısı.

"Mevcut olan durumdan kendine pay çıkarma" veya "kendine yontma" olarak bilinir. Sebebi de seçilmişlik ve sıradışılık hissidir. Bu hissin kaynağı da dogma hikayelerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu durum insanın nedensellik dışında da çıkarımlarının ve tasarımlarının oluşabileceğinin göstergesidir. Sanat gibi demekki doğaya ait olmadan işliyor. Demekki Doğaya ait olmayan durumlar söz konusu.

Bu durum hiç bir şeyin göstergesi değildir, insan hayal gücünün ne kadar muazzam olabileceğinden başka. Ki zaten o hayal gücüdür, insanların böyle aptalca tanrı vs. zırvaları üretmesini sağlayan şey.

Cennet ve cehennem aslında hayal değil. 4000 yıl önce, insanların öldükten sonra da yaşadıkları sanılırdı. Mumyalama, mezarlara eşya vs. koyma hikayesi işte. Fakat, yaşamaya devam edebilmek için vücudun sağ ve salim olmalıydı. Vücudunla birlikte yaşıyordun. Ve kötü adamları onlar alıp ateşe atarlardı. Cehennem denen vadidedki, şimdi israildedir bu. Sevdikleri adamları da yeşillik, sulak güzel bir vahaya ki adıda cennettir koyarlardı.

Mesele kökünü bu hayladen alan cennet cehennem masalına sizin hala kanıyor olmanız, hepside bu.

Doğaya ait olmayan durumlar söz konusu filan değil. Doğanın gerçğei önümüzde, hayaller kurmakta bunun biri, bu hayallerin bir martaval olduğuda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"insan hayal gücünün ne kadar muazzam olabileceğinden başka"

Muazzam olan yoktur komutanım. Her şey Doğa kurallarına göre işler.

Zira evime giderken "Canım cehennemimden çıktım cennetime gidiyorum şimdi araftayım" derim telefonda.

Yazdık Mu, Adem ve Tek din ile başlayan sonra dünyaya yayılan dinin yozlaşmasıyla ilgili hipotezi.

Cahannam durumu benim eşime söylediğimin sosyalitesi.

>>> Bu durum insanın nedensellik dışında da çıkarımlarının ve tasarımlarının oluşabileceğinin göstergesidir. Sanat gibi demekki doğaya ait olmadan işliyor. Demekki Doğaya ait olmayan durumlar söz konusu.

Bu durum hiç bir şeyin göstergesi değildir, insan hayal gücünün ne kadar muazzam olabileceğinden başka. Ki zaten o hayal gücüdür, insanların böyle aptalca tanrı vs. zırvaları üretmesini sağlayan şey.

Cennet ve cehennem aslında hayal değil. 4000 yıl önce, insanların öldükten sonra da yaşadıkları sanılırdı. Mumyalama, mezarlara eşya vs. koyma hikayesi işte. Fakat, yaşamaya devam edebilmek için vücudun sağ ve salim olmalıydı. Vücudunla birlikte yaşıyordun. Ve kötü adamları onlar alıp ateşe atarlardı. Cehennem denen vadidedki, şimdi israildedir bu. Sevdikleri adamları da yeşillik, sulak güzel bir vahaya ki adıda cennettir koyarlardı.

Mesele kökünü bu hayladen alan cennet cehennem masalına sizin hala kanıyor olmanız, hepside bu.

Doğaya ait olmayan durumlar söz konusu filan değil. Doğanın gerçğei önümüzde, hayaller kurmakta bunun biri, bu hayallerin bir martaval olduğuda.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söylediklerinde çelişki var Dehri. Diyorsunki:

Tanrı herhangi bir kurala uymak zorunda mıdır? Tanrı birşey yaratırken mantıken mümkün olabilecek her biçimde yaratabilir ve denge o nasıl yarattıysa o olur. Tanrı birşeyleri dengede tutmaz. tanrı'nın birşeyleri dengede tutması tanrı'nın eylemlerine "fiziksel" sınırlamalar koymaktır.

Şimdi teker teker gidelim.

Tanrı herhangi bir kurala uymak zorunda mıdır, yada uymak zorundadır dan hangisini biz diyebilirizki? Karşımızda üstün akıllı/bilinçli bir yaratıcı var ve her tür kudreti kendin mevcutken.

İşte bu yüzden bu dediğin Tanrıyı sınırlar nitelikte herşeyden önce.

Çelişki nerde anlamadım? Tanrı'nın tutarlı olmak zorunda olması mı çelişki? Tanrı tutarlı olmak kaydıyla evreni her türlü yaratabilir. Bu tanrıyı sınırlandırmak değildir. Kendi içinde tutarsız bir süreç, güç kurgulanamaz, varolamaz.

Tanrı birşeyi yaratırken mantıken mümkün olabilecek biçimde yaratır elbette. Çünkü kendi fizik yasalarına kendi uymayacağı bizzat doğadaki diğer eylemlerinde saklı aslında. Bu koyduğu yasalara kendinin uyması, Tanrıyı sınırlamak olmaz. Zira kendi kendini sınırlayan bir varlık olduğunu gösterir. Tanrı sınırsız güçtedir evet ama bu sınırsız gücünü kullanmak zorundadır diye bir kural üretip niye bu kuralı Tanrıya dayatalımki?

Dolayısı ile Tanrı bir düzen/denge ile yarattığı evrene, onun kurallarını tutarlı bir şekilde işleterek uymuş olur diyebiliriz. Bunu söylemek Tanrıyı fiziksel olarak sınırlamaz.

Düzen/denge ne demektir? Tanrı için bu kavramların bir bağlayıcılığı var mıdır? Yoktur. Çünkü tanrı nasıl yaratırsa yaratsın onu düzenli/dengeli olarak algılamamızı sağlayabilir.

Tanrı'nın düzensiz/dengesiz bir evren yarataBİLMESİ mümkün müdür? Bu mantıksal olarak mümkün değildir. Düzen/denge dediğimiz tanımlamalar bu evren içinde tabiri caiz ise bizim "uydurduğumuz" şeylerdir. "Tanrı herseyi düzenli yaratır, evreni tanrı yaratmıstır, evrende düzen vardır, dolayısıyla tanrı vardır" bu totolojidir , döngüsel akıl yürütmedir

Burayı anlamadım. Biraz daha açabilirmisin (son cümleyi özellikle)?

Tanrı evreni, varlığı mevcut duruma göre düzensiz / dengesiz , akıl ve bilim dışı diye tabir edebileceğimiz bir durumda yaratabilirdi ama o durum, o istedikten sonra o evren düzenli/dengeli olurdu.. "Evreni mevcut koşullar, yasalar vs. altında yarattı çünkü aklı ve bilimi hizmetimize verdi" önermesi yine totoloji içerir.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam'ın Allah'ının nasıl bir evren yarattığını oldukça iyi biliyoruz.

O evren bilimin tanımladığı evrenle çelişki içinde..

Ayrıca kendi içinde de çelişkileri var..

Eğer İslam'ın Allah'ının kurduğu evren, bilimsel evrene biraz olsun benzeseydi, bir Tanrı'nın varlığı kurgulanabilirdi.

Ama öyle bir olasılık söz konusu değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sn Dehri,

“Düzen/denge ne demektir? Tanrı için bu kavramların bir bağlayıcılığı var mıdır? Yoktur.

Çünkü tanrı nasıl yaratırsa yaratsın onu düzenli/dengeli olarak algılamızı sağlayabilir.

Tanrı'nın düzensiz/dengesiz bir evren yarataBİLMeSİ mümkün müdür? Değildir.

Düzen/denge dediğimiz tanımlamalar bu evren içinde tabiri caiz ise bizim "uydurduğumuz" şeylerdir.”

Diyorsun,

“Eğer gerçek varsa döngü olmaz.

Döngü örneğin her sabah aynı güne ama herşeyi ile aynı güne başlarsanız (ki bunun filmide vardı)

Bu döngü yaşamınızda bir yanılgı olduğunu size gösterir.

Eğer döngüye t zaman kavramını koyarsak döngü sipiral bir gizem alır.

Yani sipiral yaya XYZ de baktığınızda ileriye doğru gidiş görülür ancak XY de baktığınızda sadece O yani daire görürsünüz.

Dünya da gece ve gündüz olması, yıldızların karanlığı aydınlatması yaşadığımız hayatın gerçek olmadığını kanıtlayan paradokstur.”

Dedim.

İlaveten de

Gerçek kaostur. Gerçek düzensiz ve dengesizdir. Eğer düzen ve denge varsa yanılsamadır. Eğer yanılsamadaysak sorun var demektir. Ki sorun var. Çünkü Dönüyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam'ın Allah'ının nasıl bir evren yarattığını oldukça iyi biliyoruz.

O evren bilimin tanımladığı evrenle çelişki içinde..

Ayrıca kendi içinde de çelişkileri var..

Eğer İslam'ın Allah'ının kurduğu evren, bilimsel evrene biraz olsun benzeseydi, bir Tanrı'nın varlığı kurgulanabilirdi.

Ama öyle bir olasılık söz konusu değil.

İş aslında evrene falan gelmiyor ki...

Tüm dinler dünya merkezlidir.

Güneş ay yıldız kavramları bu dinlerde dünyaya yapışık veya dünyanın bir parçası olarak varlar.

Kainat kavramı sonradan gelişti.

Bilimle geliştiriyor bu adamlar dinlerini. Kelimelerin cümlelerin anlamlarını iplerle yeni edinilen verilere bağlıyorlar.

Ayetlerin 1000 yıl önceki anlamı bambaşka iken, 1000 yıl sonra aya çıkma oluyor.

2000 bin yıl önce kuraklık, deprem, fırtına şeklinde beklenen kıyamet, 2000 yıl sonra göktaşlarına dönüşüyor.

Bunun önü alınamıyor ki.

Normal bir insanın bir ifadeyi 3 farklı şekle yorumlaması durumunda utanıp başını önüne eğmesi lazımken bu adamlar utanmıyorlar. Arsızlar.

Aslında böyle bir çalışma yapılsa yok satar.

Eski Ahitin, Yeni Ahitin, Kuranın binlerce yıldır hangi şekilde yorumlandıklarını ve bu değişimleri gösteren bir çalışma yapılsa bu insanlar da görür gerçeği.

Ama kimse yapmıyor böyle bir çalışma.

Kuranın veya din kitaplarının evrenle ilişkisi bile yok.

Bunlar genişletiyor anlamı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Yazdık Mu, Adem ve Tek din ile başlayan sonra dünyaya yayılan dinin yozlaşmasıyla ilgili hipotezi.

Ne ademi, ne tek dini? İnsanlar hiç bir zaman tek bir kişiden gelmedi, gerçek bu, beğenmesende. Din zaten yozlaşmanın ta kendisidir, aklın, mantığın yozlaşmasıdır din denen ucube. Bir doğrusu vardı da, sonra yozlaşmış filan değil. Zavallı insan, kandırmış kendini, çünkü pek çok şeye anlam verememiş, bilgisi yetmemiş. Bugün aya gidecek vs. teknolojiyi üreten beyinle, dün yağmurun nasıl yağdığına kafa yoran beyin aynı şey. Ama yeterince bilgi olmayınca, kopmuş gitmiş işte olay, hepsi bu.

Ve siz hala o saçma hayal aleminin içinde yaşıyorsunuz. Git bir bak bakalım, mısır firavunları vs. neler hayal ettiler, neler oldu mesela?

İnsanları bugüne getiren de, en büyük keleği yapanda işte o kendi hayal güçleridir. İnsanlarda, hayal ile gerçeği ayırabildikleri, hayallerini de gerçeğe tahvil edebildikleri sürece insan gibi yaşamıştırlar. Ne zamanki hayal gerçeğin üzerini örter, işte o zaman kendilerine zulm etmeye başlarlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Salt olan tümavarım gerçekleri ile elbette olmazdı.

Senin benzerin bir başkası olabilir ama sen olamazsın.

Derece derece benzerlik sadece sen olduğunda sıfır hata içerir.

Bilimsel evrenin bilimsel mantığında sıfır hata söz konusu değil.

Bilimsel evrenin bilimsel mantığında o evrenle çelişki içinde.

Ama biz insanız. bir kahvenin kırk yıl hatırı var. Newtonda öte mantıklarımız var.

İslam'ın Allah'ının nasıl bir evren yarattığını oldukça iyi biliyoruz.

O evren bilimin tanımladığı evrenle çelişki içinde..

Ayrıca kendi içinde de çelişkileri var..

Eğer İslam'ın Allah'ının kurduğu evren, bilimsel evrene biraz olsun benzeseydi, bir Tanrı'nın varlığı kurgulanabilirdi.

Ama öyle bir olasılık söz konusu değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gerçek kaostur. Gerçek düzensiz ve dengesizdir. Eğer düzen ve denge varsa yanılsamadır. Eğer yanılsamadaysak sorun var demektir. Ki sorun var. Çünkü Dönüyoruz.

Son derece dayanaksız, keyfi bir varsayım.

Önce düzen dengeyi gerçeğe bağlı kalmadan tanımlayabilmeniz gerekir.

Oysa düzen/denge varolan, gerçek olan üzerinden tanımlanabilir ancak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Salt olan tümavarım gerçekleri ile elbette olmazdı.

Senin benzerin bir başkası olabilir ama sen olamazsın.

Derece derece benzerlik sadece sen olduğunda sıfır hata içerir.

Bilimsel evrenin bilimsel mantığında sıfır hata söz konusu değil.

Bilimsel evrenin bilimsel mantığında o evrenle çelişki içinde.

Ama biz insanız. bir kahvenin kırk yıl hatırı var. Newtonda öte mantıklarımız var.

Senin yaptığın yanlış nerede biliyor musun?

Sen bir tünelin girişinden çıkışına kadar koşa koşa gidip sonra o çıkışından geri dönüp bakıp "Aaa? Nasıl olur da herkes bana doğru gelir?" "Bu tesadüf olamaz" "Bu bir DÜZEN olmalı"

Bu mantık arızalı mantıktır.

O tünelin çıkışına bakıyorsan (yani gördüğün düzeni gözlemliyorsan) onun girişinden giren her şeyin o şekilde sana doğru gelir şekilde çıkacağını bilmelisin.

Evrimde insan şanslıydı ve anlayabilmeyi geliştirdi.

Anlayabilmeyi geliştirmen, sana ANLAMLANDIRMA yetisi kazandırdı.

Sen tutup da bu ANLAMLANDIRMA yetisini bencilce kullanırsan sonuçta tünelin ucundan her şey sana gelir.

ANLAMLANDIRMA yetisi HAYAL GÜCÜYLE karıştırılırsa senin gibi ALGISI sorunlu insanlar çıkıyor ortaya.

Bunu hakaret kabul etme ancak bu gerçekten bir rahatsızlıktır.

Bilinç rahatsızlığıdır.

Sen tarafsız bir düşün.

Tanrı olayını bir düşün.

Seni gözetleyen, bilen, dinleyen, duyan, yardım eden, kızan, ödül verecek veya cezalandıracak bir varlık var diyorsun.

Bu yetmiyor, bir de biyolojik bedenin ölmesinden sonra bu bilincimiz çıkıyor, sonra yaşantısına devam ediyor, sonsuza kadar yok olmuyor diyorsun.

Üstüne üstlük, dünya ile o tanrı denilen uydurma karakter arasında biyolojik olmayan bazı yaşam formlarının görev amaçlı hareket edip durduğunu söylüyorsun.

Bunlar sağlıklı insan aklı mı?

Tarafsızca bak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birkaç bilgi vermişsin. Arkasından kendince fikir yürütmüşsün. Senin ne haddine. Galaksiler birbirine girmese, yörüngeler değişmese, oluşmasa bunların hiçbiri olmazdı. Sende bir yokluk olarak kalırdın sadece.

Sizin en büyük sorunlarınızdan biride bu zaten.

Senin ne haddine

Bunları düşünmek bile günah

Başka laf bilmiyorsunuz

Ot gibi yaşıyorsunuz ot gibi öleceksiniz.

tarihinde agnostik bilinç tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrim insana anlamlandırmayı geliştiriyor. Aklı geliştiriyor. Sınırsız hayal gücünü geliştiriyor.

Sonra biri gelip diyor ki

kural 1 kural 2 kural 3

= + - /

eğer ise yada evet hayır

var yok

1 ve 0

Sonra insan bu kurallara uymayınca yine o kurallar gereği deli oluyor.

Eğer bu hayal gücü kullanılmayacaksa yada o zaman biz bilmin kurallarına indirgenmiş, ters evrimi yaşayan varlıklar oluruz.

Eğer evrim doğaya adaptasyon ise neden akıllarımız ve hayal gücümüz süpermeni canlandırabiliyor. O zaman insan doğa kanunlarına göre hayal eden adaptasyon gerçekleştirirdi. Hayal ettiğim şeyde o kurallar olurdu.

Evet zaten öyle. Görüyorumki sizin hayalleriniz 1 ve 0. Var yada yok. Sizin hayalleriniz = doğa kanunları.

Ne yazıkki ben de bunları kabul etmeyen deliyim.

Senin yaptığın yanlış nerede biliyor musun?

Sen bir tünelin girişinden çıkışına kadar koşa koşa gidip sonra o çıkışından geri dönüp bakıp "Aaa? Nasıl olur da herkes bana doğru gelir?" "Bu tesadüf olamaz" "Bu bir DÜZEN olmalı"

Bu mantık arızalı mantıktır.

O tünelin çıkışına bakıyorsan (yani gördüğün düzeni gözlemliyorsan) onun girişinden giren her şeyin o şekilde sana doğru gelir şekilde çıkacağını bilmelisin.

Evrimde insan şanslıydı ve anlayabilmeyi geliştirdi.

Anlayabilmeyi geliştirmen, sana ANLAMLANDIRMA yetisi kazandırdı.

Sen tutup da bu ANLAMLANDIRMA yetisini bencilce kullanırsan sonuçta tünelin ucundan her şey sana gelir.

ANLAMLANDIRMA yetisi HAYAL GÜCÜYLE karıştırılırsa senin gibi ALGISI sorunlu insanlar çıkıyor ortaya.

Bunu hakaret kabul etme ancak bu gerçekten bir rahatsızlıktır.

Bilinç rahatsızlığıdır.

Sen tarafsız bir düşün.

Tanrı olayını bir düşün.

Seni gözetleyen, bilen, dinleyen, duyan, yardım eden, kızan, ödül verecek veya cezalandıracak bir varlık var diyorsun.

Bu yetmiyor, bir de biyolojik bedenin ölmesinden sonra bu bilincimiz çıkıyor, sonra yaşantısına devam ediyor, sonsuza kadar yok olmuyor diyorsun.

Üstüne üstlük, dünya ile o tanrı denilen uydurma karakter arasında biyolojik olmayan bazı yaşam formlarının görev amaçlı hareket edip durduğunu söylüyorsun.

Bunlar sağlıklı insan aklı mı?

Tarafsızca bak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Keskin kardeşimiz bir Tanrı'nın olması gerektiğine inanıyor.

Neden inandığı pek kesin değil.

Bize Tanrı ile ilgili bazı nitelikleri uzun uzun anlatıyor ama, onları nasıl bir kaynağa dayanarak öğrendiğini açıklamıyor.

Onlar Tanrı'nın sözleri mi, Tanrı'nın varlığına inananların çıkarımları mı, bilimsel bulgular mı, Keskin'in kişisel görüşleri mi, tarafsız kişilerin gözlemleri mi, bilmiyoruz.

Keskin bu konuda bizi aydınlatmıyor.

Keskin kardeşimize göre Tanrı ile ilgili özellikler şunlar:

Tanrı heryerdedir. Tanrı'nın gücü sonsuzdur. Tanrı en iyi ve en akıllı olandır.

Tanrı imgelenemez, çünkü insanların hayal kapasitesi sınırlıdır.

İnsanlarda özgür irade ve akıl vardır. Hayvanlarda ikisi de yoktur.

Tanrı sorgulanabildiği için çok yüce ve güçlüdür.

Kendisinin sorgulanmasından rahatsız olmadığı gibi, onu cesaretlendirir de.

Tanrı tesadüfen var olamaz. Evren ve içindekiler tesadüfen var olamaz.

Tanrı insan gibi düşünmez. İnsanın Tanrı'nın nasıl düşündüğünü anlaması mümkün değildir.

Önce Tanrı ile ilgili özelliklerden ilkine bir göz atalım.

Tanrı heryerdedir. Tanrı'nın gücü sonsuzdur. Tanrı en iyi ve en akıllı olandır.

Tanrı'nın her yerde olması ne demektir?

Tanrı buna neden gereksinim duyuyor. Neden belli bir yerde durmuyor?

Bunun nedeni Müslümanların Tanrı'yı bir yere koymaları durumunda, onun içinde bulunduğu yerden daha küçük olacağını düşünmeleridir.

Tanrı uzayda ise, uzay Tanrı'dan büyüktür demektir.

O halde Tanrı her yerde olmalıdır.

Tanrı'ya fiziksel bir vücut vermemenin nedeni budur.

Tanrı o kadar büyüktür ki, hiçbir yere sığmaz.

Evrene bile sığmaz. O halde Tanrı evrendeki herşeydir ve her yerdedir.

Tabii Tanrı'nın bu şekilde her yerde olması mevcut herşeyin Tanrı olması demek olacağından çelişkili bir kavramdır.

Hiçbir şey Tanrı'nın dışında var olamaz.

Olursa Tanrı'dan da büyük bir şeyler var demektir.

Yani yalnız evren değil, içindeki herşey Tanrı'nın bir parçasıdır.

Bizler de öyleyiz. Bizler Tanrıyız... Bu bizi deizmden ve teizmden uzaklaştırır ve panteizme götürür.

Tanrı'nın heryerde olması görüşü panteistik bir inançtır.

Tartışmaya devam edelim.

Tanrı'nın gücü sonsuzdur. Tanrı en iyi ve en akıllı olandır.

Bu durumda şeytanın varlığına neden gerek duymuştur Tanrı?

Şeytanın varlığı sorunludur.

Tanrı her bakımdan iyi ve herşeye kadirse, şeytana neden gereksinim duymuştur?

Eğer Tanrı şeytana izin veriyorsa, öyle sanıldığı kadar iyi bir yaratıcı değildir. Ard niyetlidir.

Eğer şeytana gereksinim duymak zorunda ise, o zaman da ileri sürüldüğü kadar güçlü değildir. Gücü sonsuz olamaz.

Şeytanın varlığı, Tanrı'nın olmaması için yeterli bir nedendir.

Tabii şeytan yerine kötülüğün varlığını da hep iyi olan bir Tanrı aleyhine bir delil olarak gösterebilirsiniz.

Tanrı kötülüğü önleyememektedir.

Eğer kötülüğü bilerek ve özgür iradeden dolayı önleyemiyorsa, bu Tanrı'nın iyi niyetinden şüphe etmemek mümkün değildir.

Yarattıkkları ile oyun oynayan bir Tanrı vardır ortalıklarda.

Ya beceriksizdir, ya da resmen psikopattır.

Şimdilik burada duralım.. Keskin kardeşimizin cevabını bekleyelim...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sizin hayalleriniz = doğa kanunları.

Ne yazıkki ben de bunları kabul etmeyen deliyim.

Senin hayallerin ne peki?

Biz bu "hayaller" ile sınanabilir öngörüler yapabiliyoruz ve hatta sözde gerçek olmayan doğaya o "hayaller" ile müdahele edebiliyoruz.

Sen neler yapabiliyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...