Jump to content

Artık Hakimlere Neden Güvenemiyorum?


Recommended Posts

Biz Kemalistler ise herkesin hayat kavgasına eşit koşullarda başlamasını savunuruz, ama herkesin eşit olmadığını ve asla olmayacağını bildiğimiz için "eşitlik" üzerinden siyaset yapmayı mantıksız ve ahlaksızca buluruz.

Eh koroda hacı yalakası, gardrop atatürkcüsü eksikti o da tamamlandı.

Herkesin eşit olmadığını biliyorsan, eşit koşullarda başlama da ne demek oluyor?

Nasıl sağlayacakmışsın eşit koşullarda başlamasını?

Eşit koşullarda başlatmayı sağlayabilirseniz. Sonraki yaşamındaki başarı ve başarısızlıklara da kimsenin itirazı olmaz.

İçinde bulunduğumuz düzende yaşam kavgasına kim doğuştan eşit başlıyor?

Kapitalistler hangi yetenekleri ile ileri giderek eşitsizliği bozuyor. Kapitalistlerin, kapitalden başka ne yeteneği var?

Asıl mantıksızlık ve ahlaksızlık tam da şu alıntıladığım cümlende yatıyor.

Herkesin eşit olmadığını ve asla olmayacağını biliyorsun.

Sonra da utanmazca eşit koşullarda başlamasını savunuyorsun.

Asıl bu savunma, nafile ve göstermelik bir savunma olmuyor mu?

Bu kaçıncı.

Bu türden mantıksızlığını, ahlaksızlığını yüzüne vurdukca da bize düşman kesiliyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 179
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sen herkese cepten (?) altın madalya dağıtırsın; bizse, herkesi eşit çizgiye davet eder ve adil bir yarış sağlarız. Kişiye eşit bir rekabet sağalar ve kendi başarısızlıklarından sadece kendisini sorumlu tutarız. Bizim adalet ve ahlak anlamışız budur. Bizler bilimden ve yaşamdan besleniriz. Sizler gibi ayak takımına bel bağlamayız.

Bu yanıt sana elbette hitap etmez.

Çünkü sen onulmaz bir yüzsüz, bir dogmatik ve her daim çamura yatan, yığınların dramından arsızca beslenen bir utanmazsın.

Senin gibilerinin yüzüne tükürecek tertemiz, Atatürkçü bir kuşak yetiştiriyoruz.

Artık gençlik uyanıyor Drekinci.

Gepgenç, Atatürkçü bir kuşak geliyor!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu zor bir soru.. Farkındayım...

En temel değer tek bir şey değildir.

Bir insanın sahip olduğu bütün değerlerin toplamıdır.

Onu adil olarak dağıtmak zorundasınız...

Onu adil olarak dağıtmazsanız, eşitliği hiçbir şekilde sağlayamazsınız...

Bir insanın sahip olduğu değerlerin tümü onun diğerlerinden farkıdır.

Biz burada temel insan gereksinimlerinin eşit olarak dağıtıldığını farzediyoruz.

Eğitim ve sağlık gibi sorunlara eşit ulaşma hakkını kabul ediyoruz.

İnsanların farklı özelliklerini mükafatlandırmazsanız, gerçek anlamda eşitliği sağlayamazsınız.

O zaman minumun bir ortak paydayı paylaşmak zorunda kalırsınız.

O da fakirliktir.

Herkesin aynı derecede eşit olduğu sistemde eşitliğin doğası fakirliktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1-Drekinci ve benzerlerinin savundukları ütopik, dogmatik, duygu sömürücü ve gerçek dışı komünizm linç kültüründen beslenen bir ayak takımı ideolojisidir.

2-Bir ideoloji olmakla bilimsel olma şansını en baştan yitirmiştir. Ama dahası vardır:

3-Yalancıdır. Eşit işe eşit ücret sloganı ile kitleleri ajite eder. Ama, herkesin eşit iş üretemeyeceği gerçeğini duygu yüklü, şiirsel söylemlerle ustaca geçiştirir.

4-Her adımda kendisiyle çelişir. Faşist diktatörlüğe nefret kusar ama kurduğu veya kurmayı öngördüğü diktatörlük, yıkmak için yola çıktığı yapının ta kendisidir. Halkı özgürleştirmek için hedeflediği diktatörlük iddiasıyla yola çkar ama sonuçta bürokratik bir diktatörlükten başka bir şey vaat etmez.

5-Estetikten yoksun ve böndür. Sanatın, sanat için olduğunu hiçbir zaman anlamamıştır. Çünkü, sanatsal düşünceyi kavrayamayacak kadar bön ve hissizdir. Sezgilerden yoksun ve kördür.

6-Sosyalist ideolojinin hatırı sayılır tek tarafı, doğaüstü güçlerden arınabilmiş olmasıdır. Ne var ki, insanı ve toplumu hiçbir zaman anlayamamış olan bu dünya görüşü yarattığı dogmayla, dinlerinkine eş bir uyuşturucu etkisi göstermektedir. Dinlerden daha masum olmadığı ise açıktır.

7-Tarihi, ancak müspet ilim meşalesini ellerinden düşürmeyenler kalıcı olarak devindirebilecektir!

Peki hacının gül hatırı için balzac ın iletisine yanıt vereyim.

1-Bu cümlenin kendisi, kin ve nefretin doruk noktası. Tamamen subjektif bir değerlendirme. İşçi ve emekçilere ayak takımı diyenlerin kendisi, patron yalakası olduğunu itiraf etmiş olur. Ekonomik sömürünün dik alası önümüzde dururken, Ütopiklik, doğmatiklik, duygu sömürücülüğü laf ola beri gele nitelemeler.

2-Bilimsel bir ideolojinin nasıl olması gerektiğini gelsin öğreteyim. Zaten 6 sayılı cümlesi ile kendi kendini çürütüyor.

3-Eşit işe eşit ücret ile, herkesin eşit üretemeyeceği arasında nasıl bir bağıntı kuruyor. Herkes eşit üretemiyorsa eşit iş değildir. Eşit iş, bant başında çalışıp herkesin bir parçasını ekleyerek mamul madde haline getirmesidir. Ortaya çıkan ürün çalışanların eşit emeği ile ortaya çıkmıştır ve elbette eşit ücretlendirilmelidir. İşçiler arasındaki ufak tefek performans farklılıklarını bahane ederek kapitalistlerin milyarlar kazanmasını gözardı etmek ahlaksızlığın dik alasıdır. Milyarlar kazanan kapitalist hangi yeteneği ve üretimi ile bunları hak ediyor?

4-Sosyalistler, Faşist diktatörlüğü dünyanın gözü önünde yenip, dünyayı bir felaketten kurtardı. Sovyetlerde başlangıçta kurulan diktatörlük kapitalizmin hortlamasını önlemek içindi. Adına proleterya diktatörlüğü denilse bile tüm emekçi sınıfların kapitalistler üzerinde kurduğu bir diktatörlük olduğu için, halk demokrasisi de denilebilir. Ancak zamanla bu diktatörlük bürokratik diktatörlüğü dönüşmüştür. Bunu bütün dünya gördü. Ancak bunda sosyalist ve komünist ideolojinin bir kabahati yoktur. İşçi ve emekçi sınıflar kendi düzenine bizzat kendileri sahip çıkamayınca. Düzen bürokratların eline kaldı. Ders alınacak, önemli bir deneyimdi. Ancak bu sosyalist ideolojinin yanlışlığını göstermez. Emek sömürüsü ortadan kalkmadı ki, sosyalizm de geçerliğini yitirsin.

5-Bu sanat tartışması da eskiden beri sürer gider. Orta öğretim münazaraları gibi. Sanat sanat için midir? Sanat toplum için mi?

Güzel bir ata sözü var.

Her donağımız donandı, hamayılımızın bağı kaldı.

Sanatın sanat için olması ne demektir? Üstün, eğitimli ve sanattan anlayan insanlar sanatın sanat için yapıldığını değerlendirecek ve böylece sanat gerçek sanat olacak. Yani bir tür üstünler ve üstünlere hizmet eden sanat. Evet bizler sanatı değerlendirecek kadar üstün insan değiliz. Eğitilirsek, bizler de üstün sanatı anlama mertebesine ulaşabiliriz.

6-Bu yaklaşım zaten kendi içinde çelişkili, Doğaüstü güçlerden arınmış olmak dünyayı ve toplumu daha gerçekçi değerlendirmeyi doğurur. Ve Kapitalizmi en doğru ve bilimsel değerlendiren ideolojidir. Denebilir ki kapitalistler bile kendi düzenlerini sosyalistlerden öğrenmektedirler. Geleceğe ilişkin her varsayım, her öneri, yanlışlıkları ve utopyaları içinde barındırır. İçinde yanlışlıklar ve utopyalar var diye güzel hedeflerden vaz geçmek, düzenin pisliklerinin böyle süreceğini iddia etmek doğmatizmin dik alasıdır.

7-Evet bu cümlesine tamamen katılıyorum. Ama önce sosyal bilim meşalesini öğrenmesi gerek.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çünkü sen onulmaz bir yüzsüz, bir dogmatik ve her daim çamura yatan, yığınların dramından arsızca beslenen bir utanmazsın.

Senin gibilerinin yüzüne tükürecek tertemiz, Atatürkçü bir kuşak yetiştiriyoruz.

Artık gençlik uyanıyor Drekinci.

Gepgenç, Atatürkçü bir kuşak geliyor!

vah zavallı.

her madara oluşunun peşinden işte böyle terbiyesizleşiyorsun. Tıpkı rol önderin gibi.

Yetişen kuşak, senin gibi Atatürkçü olacak ise vah Türkiye'nin haline,

Sen ve senin gibi yetişmiş kuşak ta, Türkiye'yi kimlerin eline teslim ettiniz ortada. Şeriatcılar bile halk desteğini sizden daha fazla alıyorlar. Bir de gerçekcilikten dem vuruyorsunuz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarıda yazdıkların tümüyle zahireyi kurtarmaya yönelik, alışıldık kaçış cümleleri. Sorun şu ki sen bu gerçeği kendine bile itiraf edemeyecek kadar batmış, tümüyle sıfır tüketmiş, çareyi demagozide bulan kaşarlı bir proletarya avukatısın.

Yaptığının tanrının avukatlığına soyunmak kadar temelsiz ve nafile bir çaba olduğunun farkında değilmiş gibisin. Bununsa iki nedeni olabilir:

1- Bönsün;

2- Tatlı nemaları cebe indiren bir şarlatansın.

2. seçeneği yakın buluyorum. Zaten, bu seçeneği yakın bulsam da bulmasam da sonuçta aynı kapıya çıkıyor. Çünkü savundukların itibariyle, insanlığın gelişimine sekte vuruyorsun.

Seni ve senin gibi düşünenleri iyi tanıyoruz. Sizler yeri gelir sapık ve ırkçı kürt magandizmini önümüze dikmeye çalışır, İslamcı'dan bile medet umarak karşımıza dilkirsiniz. Bunları bu forumda da yaşadık ve gördük. Ve sizin terisinize, önlemimizi aldık! Siz Türk müslüman ateistlerine, siyasal İslamcılarla eşit muamele edeceğiz! İkiniz de aynı boksunuz!

Ve sanma ki çalışan ya da prim toplayan yalnız siz müslüman ateistlersiniz. Burada meydanı sizlere bırakmayacak Atatürkçüler vardır.

Ve unutmayın, Atatürk, tarihte, her koşulda devrim yapabilen tek liderdir.

Meydanı boş sanmayın efendiler!

tarihinde DİRİLİŞ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Son günlerde Türkiye'de hukuk adina utanc verici skandallar yasanmaya basladi.Magdurlar magdur olduklari ile kalmislar ve teröristler cete üyeleri tek tek serbest kalmaya baslamislardir.

198 faili mechul cinayetlerin saniklari Hizbullah örgütü üyeleride serbestler.

Fakat yargitayin acikladigi son tutuklama süreleri ise hukukla mantikla AB insan haklari mahkemesi ile bagdasmamaktadir.

Simdi Drekinci kardesim varsayalim önümüzdeki secimlerde komunist parti Türkiye'de tek basina iktidara geldi...

...buyrun anlatin bu carpik adalet sistemini nasil degistirip düzelterek adil bir sistem haline getireceksiniz?

Buyrun.

tarihinde cigi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet aciklama bekliyorum...

Türkiye'de tek basina yönetime gelecek komunist partisi, kokusmus adil olmayan hukuk sistemini nasil degistirebilecek?

Hakimler amelelerden, yargiclar hademelerden, savcilar tas ustalarindan, avukatlar boyacilardan mi olacak?

Nasil olacak herkes icin esit adil bir hukuk sistemi?

Nasil?

Her konunun altina bos bos sloganvari bayatlamis klise cümleleri asan komunist ve sosyalist düsüncelerde ki üyeler, sizlerden aciklama bekliyorum.

Komunist ve sosyalist bir düzende herkese esit adil hukuk sistemi nasil olur?

Buyrun anlatin ögrenelim...

...anlatirken örneklerini, belgelerini ve kanitlarini da rica ediyorum...

...bir zahmet.!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili cigi

Ben öyle boş vaatlerde bulunan kaşarlanmış burjuva politikacısı değilim.

Kapitalist toplumun bütün pisliklerini bir çırpıda ordadan kaldıracak sihirli değneğim de yok.

Ancak madem bilimden ve bilimsel felsefeden bahsediyorsun. O halde önce kapitalist toplumu bilimsel bir bakış açısı ile analiz etmek, ortaya çıkan adaletsizliklerin, eşitsizliklerin, dengesizliklerin temel nedenlerini tespit etmek gerek.

Bu konuda sitede pek çok iletim var. Her yeni gelene tekrar etmeğe kalkışırsam buna zamanım yetmez.

Ama yine de kaba hatları ile önce kapitalizmi analiz edeyim.

Kapitalist toplumun temel karakteri, ismi üstünde kapitalde yatar. Üretim araçlarının özel mülkiyeti, ürünün de özel mülkiyetini beraber getiriyor. Halbuki ürün, üretim araçlarında çalışan işçi ve emekçilerin emeği ile oluşur. Kapitalistlerin ürüne emek açısından bir katkıları yoktur. Üretim organizasyonu görevini, patronlara çalışan vekiller de rahatlıkla yapmaktadırlar. Dolayısıyla gerçekte olmayan, hayal ürünü bir kapitalist bile, büyük paralar kazanabilir. İşte bu haksız, hak edilmeyen bir kazançtır. Bu kazanç kapalist işlerlik içinde her geçen gün katlanarak büyümektedir. emekçi kesimler ile kapitalist sınıflar arasındaki ekonomik makas gittikçe artmaktadır. Ve iki temel sosyal sınıf giderek daha belirgin hale gelmektedir. Sermaye merkezileşmekte ve daralmakta, her geçen gün işçi ve emekçi kesimlere katılım daha da artmaktadır. Kapitalistlerin toplumdaki sorunlara köklü çözümler üretmek gibi bir dertleri yoktur. İşsizlik, eğitimsizlik, hastalık, engelli oluş, geçim sıkıntısı vs onlar için sorun oluşturmamaktadır. Onlar yalnız fabrikalarının çalışması ve çalışanların sırtından bol karlı kazançlar elde etmenin peşindedirler. Ve bu kazançlar ile kendi çıkarlarını koruyan mekanizmalar da oluşturmuşlardır. Kolluk kuvvetleri, ordu, yasalar, hapishaneler, hep kapitalist topluma çalışır. İşçiler, emekçiler hor görülür, onlara çalışmaktan başka bir görev biçilmez, mandradaki sağmal inekten farksızdırlar.

Bu bezirgan düzene karşı çıkmak isteyenlere karşı acımasızca mücadele edilir. Hapislerde, işgencehanelerde çürütülür. İşte kapitalist sınıfın demokrasi diye yutturduğu şey budur. Aslında kapitalist demokrasi, işçi ve emekçiler üzerinde kurulmuş bir diktatörlüktür. İşleri tıkırında kapitalistler bunun farkında değildirler. Ne zaman ki iflas edip işçi ve emekçilerin saflarında kendilerini bulduklarında, o zaman hanyayı konyayı anlayabiliyorlar.

Demek ki adaletsizliğin temeli, üretim araçlarının sahipliğinden ve bunlara sahip olan kapitalistlerden kaynaklanmaktadır. Demek ki bu mekanizma parçalanmalıdır. Üretim araçlarının kamusal mülkiyeti ile de basbayağı üretim yapılabilir. Ve herkese üretime katkısı ve emeği oranında bir ücret verilebilir. Ne isteyen olur, ne de veren. Kendi ürettiklerine kendileri sahip çıkarlar. Örneğin kendi evine kendisi için üretim yapan birisi hiç sömürüldüğünden bahsedebilir mi? Ne üretmiş ise onu tüketecektir. Fakirliği de zenginliği de kendinden kaynaklanacaktır.

Gelelim Komünist partinin iktidara gelmesine,

Komünist partinin iktidara gelmesi için, tüm işçi ve emekçileri örgütlemesi gerektir. Tüm işçi ve emekçileri yönetebilecek duruma gelmelidir. Tüm işçi ve emekçilere kendilerinin üretip, kendilerinin tüketeceği bir toplumsal düzenin kurulabileceğine ikna edebilmesi gerekir. Kapitalist üretim ve paylaşım ilişkilerinden daha üretken, daha eşitlikçi ve daha ileri bir toplum düzeni kurabileceklerini, bunun mümkün olduğunu göstermesi gerekir.

Sosyal bilimler der ki, köklü toplumsal dönüşümler öyle bir gecede olmaz. Tıpkı evrim gibi, pek çok deneme ve yanılmalarla, ezilen ve sömürülen sınıfların uzun soluklu mücadeleleri ile olur. Ezen ve sömüren sınıflar iktidarlarını ve avantajlarını koruyamayacak kadar güçsüzleştikçe, artık eskisi gibi yönetemiyorsa, üretici güçleri geliştirme potansiyelini kaybetmiş ise, devrilir. İktidar boşluk kabul etmez. Yeri hemen doldurulur. Yeni gelenler toplumsal destek sağlayabilmek için ezilen ve sömürülen sınıflar lehine vaadlerde bulunur. Ve bir takım avantajlar verir. Bu nedenle iktidar mücadelelerinde adaylar ezen ve sömüren sınıflar içinden de olsa, emekçi kesimlere taviz vere vere toplumu eskiye oranla daha da demokratikleştirir.

Özetle, kapitalizmin bugünden yarına sonunun geldiğini iddia etmiyorum. Ama eninde sonunda sonu gelecektir. Yerini daha adil, daha ileri, daha emekten yana, daha barışçı, daha üretken, daha eşitlikçi toplumsal ilişkilere bırakacaktır. Elbette her şey mükemmel olacak diye bir iddiamız da yok. Kapitalistlerin kar hırsları, iktidarlarını kaybetmeme çabaları büyük savaşlara ve yıkımlara da neden olmaktadır. Periyodik krizlerini savaşlarla atlatmak gibi acımasız yöntemleri vardır. Dünya bu nedenle iki büyük savaş geçirmiş, milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Bu nedenle dünya barışını korumak gibi bir görev de önümüzde durmaktadır.

Komünistler ilk kez şili de demokratik yollarla iktidara geldi. Ve tüm dünyaya kötü örnek olmaması için kapitalizmin jandarması ABD tarafından acımasızca bastırıldı. Türkiye de 1960 yıllarda TİP (Türkiye İşçi Partisi) ile parlamentoya önce 2, sonraki seçimlerde 14 milletvekili gönderdi. Bunlar çok az olsa da parlamentoda gündemi belirleyecek kadar etkin oldular. Her geçen gün gelişiyor daha fazla işçi ve emekçiler tarafından destek görüyordu. Bu gelişmeden paniğe kapılan iktidar sahipleri, demokratik yollarla önünün kesilemeyeceğini görüp, 1970 darbesini gerçekleştirdiler ve akabinde TİP kapatıldı. Nedeni de Türkiye'de kürtlerin varlığını kabul ediyor, kürt ve türk işçi emekçi sınıflarının ortak mücadelesini öngörüyordu. Gelinen nokta ortada. Türkiye bölünmenin eşiğinde. Kürt ve Türkler neredeyse birbirlerini boğazlayacaklar.

Kapitalistlerin sermayeleri artık ulus devletlerin sınırlarını aşmış, globalist ve neoliberal politikalar ile tüm dünyayı pazar haline getirmek için çabalamaktadır. Bu nedenle başlangıçta kapitalistlerin ihtiyaç duyduğu ulus devletler artık zaman zaman ulusal çıkarlar adı altında her ülkede gelişmesine ayak bağı olmaktadır. Artık ulus devletler yerini Çok Uluslu Şirketlere (ÇUŞ) bırakmıştır, Ulus devletlerin orduları çok uluslu şirketlerin çıkarlarına bekçilik yapmaktadır. Merkezi kapitalist emperyalist devletlerin dışındaki Ulus devletlerin devletçi politikaları parçalanmakta, devlete ve kamuya ait üretim araçları özelleştirilmektedir. Devletin üretime müdehalesi ile ulusun çıkarlarını koruması gibi bir görevden uzaklaştırılmaktadır. Devlet üretimle uğraşmaz yaklaşımı etkin kılınmaktadır. Devletin üretimden uzaklaşması, ulus lehine kapitalistler aleyhine bir rekabetten de uzaklaşması demektir. Sosyalizmin dünyada yıldızının parladığı dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Sosyalistlerle beraber emperyalizme karşı savaş verdi. Sosyal ve ekonomik politikalar olarak, halk için halk yararına ilkeler benimsedi ve bunları devlet eli ile gerçekleştirmek istedi. Laiklik, devletcilik, cumhuriyetcilik, halkçılık vs ilkeleri benimsedi. Köy enstitüleri kuruldu, Kamu yararına üretim yapan Kamu İktisadi Kuruluşları kuruldu. Şekerbank, Etibank, Ziraat Bankası vs. Tariş, Fisko Birlik, vs. Gardrop Atatürkçüleri bunların hiçbirine sahip çıkamadılar. Bütün mücadelelerini, ABD nin gözüne girebilmek için komünist ve sosyalistlere yönelttiler. İşçi ve emekçilerin çıkarlarını savunmak suç sayıldı. Fikir suçu diye bir kavram icat ettiler ve bunu sosyalist ve komünistlere acımasızca uyguladılar. Sosyalizmi savunmak, sosyalist olduğunu söylemek, 14 yıldan başlayan hapis cezalarıyla cezalandırıldı. Yalnız fikirlerini söylüyor diye insanlar hapislerde ve işkencelerde çürütüldü.

Geldik bu güne,

Sosyalist blok dağıldı. Komünistlerin parlamentosu topa tutularak, Komünist parti kapatıldı. Üstelik bu gelişmeleri komünist geçinen komünist parti ileri gelenleri gerçekleştirdi. Bu "ileri gelenler" şimdi Rusyanın ve Birleşik Devletler Topluluğunun başındalar. Bu ülkelerde de sosyal adalet her geçen gün bozulmaktadır. İktidar sahipleri 20 yıl gibi kısa dönemde milyar dolarlara sahip oldular. Veee onlar da bize benzemeye başladılar.

Sosyalizm, kapitalistler için tehlike olmaktan çıktığını düşündükleri için, sosyalistlerin kapitalist demokrasi kuralları içinde iktidara gelmesine olanak tanındı. Ancak biraz palazlanan, biraz halk desteğini arkasına alan partileri hemen bir bahane bulup kapatmaktadırlar. Komünistlerin iktidar aracılığı ile büyük kazançlar sağlama gibi bir kaygısı olmadığı için, mücadelelerini zamana yaymakta, ortamı germek istememektedirler.

Düzeni değiştirecek sosyolojik güç, işçi ve emekçi sınıflardır. Bunları eğitmekte ve örgütlemektedirler. Gerisini işçi ve emekçiler getirecektir.

İşçi tulumu ile gelecektir bu güzelim memlekete hürriyet. N.H.

Bugünden yarına sosyalistlerin iktidara gelmesi de ufukta görünmemektedir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yahu arkadaş hepsi iyi güzelde olanaksızzz . Sonra bana kızıyorsun doğadan örnekler verince . Her sürüye Bir lider lazım . Herkes kendisinin patronu olamaz . İnsanın yapısına aykırı bir oluşum bu . Benzeri tüm hayvan türlerinin yapısına aykırı . Daha akıllı olmak , Doğayı kurcalamak bizi olağanüstü yapmaz . Belli kapasitelerimiz vardır .

Ya siz insan denen hayvanı olağan üstü bir yaratık olarak görüyorsunuz , yada evrimin nimetlerinde gereğinden fazla yararlanmış , tüm biyolojik sınıflamalar arasından sıyrılıp en üst noktaya sıçrama yapmış bir tür olarak görüyorsunuz .

İnsanları bu kadar büyütmeyin gözünüzde . 7 milyara yakın insan var dünyada . Hepsi farklı isteklere , farklı beklentilere sahip insanlar . Sen bunun 60-70 milyonunu ayırıp üzerinde bu düzeni denesen yine elinde 60-70 milyon farklı beklenti ve bakış açısına sahip insan olacak .

Bu sistem uygulamaya konulamayacak kadar ütopik . Bu yüzdendir çoğu düşünürün kafasında bir ütopya olarak kalmış sadece . Biraz gerçekçi olalım .

Hem mevcut sistemde yönetici , kurucu bir sınıfla beraber işçi sınıfta gayet uyumlu . Çünkü biri olmayınca Diğerinin olması olanaksız . Her insanın aynı yere basmıyor . Bazılarında liderlik özelliği olur , bazılarında verilen işleri görme özelliği olur bunlar tamamen genlerle aktarılan özellikler. Yani bilime bile ters düşüyorsunuz . Sözde materyalistsiniz . Bir düşünce altında bu denli etki altında kalmak sizi nesnel olmaktan uzaklaştırır . Doğal olarak bilimden de uzaklaştırır .

Hadi bana şunun cevabını verin sadece . Her birey kendi işini görebilir , kendi üretimini kendi kontrol edip kendi kendini geçindirebilir diyorsunuz . Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ? Bu konuda insan anatomisi üzerinde yapılan bilimsel bir araştırma var mı elinizde ? Her insanın yapabilirliğini ortaya koyan belirli kriterleri var mıdır ? Neye göre belirlenirler ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci kardeşimizin doğru olduğuna inandığı bir stratejisi var.

Hümanist olmakla bütün sorunlarını çözeceğini, herkes tarafından sevileceğini ve kabul göreceğini düşünüyor.

Ve bu hümanizmi dinsel bir boyuta kadar abartmaktan çekinmiyor.

Yazdıklarına gerçekten inanıyor mu bilmiyorum.

Birçoğu bana inanılmaz geliyor.

Ya da onlara ancak akıl özürlüler inanır gibi geliyor.

Buna karar verdikten sonra kendisi ile bu gibi konuları tartışmanın gereksizliğini anladım..

Hiç üstelemiyorum. Çünkü bozuk pilak gibi aynı lakırdıları tekrarlıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili everest yine örneklemelerini hayvan kategorilerinden veriyor. İnsan topluluklarını da sürüye benzetiyorsun.

Sen bırak benim utopikliğimi kendine bak.

Neyi savunup neye karşı çıktığını gözden geçir. Kendini ve kendin gibileri birer hayvan sürüsü elemanı olarak görüyorsan elbette muhatap almam söz konusu olmaz.

Bu benzetmelerine inanıyormusun bilmem ama eğer inanıyorsan altında yatan ideoloji nedir?

Birkaç kapitalisti, birkaç kapitalistin çıkarlarını savunacağım, onların her türlü pisliklerini doğal karşılayacağım diye tüm insanlığı hayvan kategorisine sokuyorsun.

İnsanı hayvan olarak görmek mi nesnellik. Önce insan olun! İnsanın insan özelliklerini teslim edin! Sonra bu tür tartışmalara muhatap olun ki muhataplarınız sizi insan yerine koysun. Problem insanın yalnız başına yaşaması değil ki. Köpek bile, kurt bile, ayı bile doğada yalnız başına kendi ihtiyaçlarını gidererek yaşıyor. Ama hayvanca yaşıyor.

İnsanın hayvandan farkı ne? Bir kısmı yönetmeye, bir kısmı yönetilmeye mahkum mu? Sen bu mahkumiyeti hangi bilimsel kritere bağlıyorsun. Kendini hangi gruba dahil ediyorsun. Her halde koyun gibi güdülen, verilen işi itirazsız yerine getiren, salla başını al maaşını sürüsüne dahil etmiyorsundur. Başında bir patron olmadan, belirlenmiş işleri, üretimleri gerçekleştirmenin mümkün olmadığını mı savunuyorsun? Ne işle meşgulsun, mesleğin ne bilmiyorum ama, benim mesleğimi icra etmek için başımda bir patronun bulunması gerekmiyor. Pek çok meslek de böyledir. Patronlar binlerce onbinlerce çalışan işçilerin tepesine dikilerek üretimi yönetmiyorlar. Her işin bir tanımı vardır. Yapılacak iş tanımlanır ve işçi bu işi başında bir çoban olmadan yerine getirir. Başında bir çoban olmadan üretim yapılamayacağını iddia etmek ancak patron ideolojisidir. Halbuki tam tersi geçerlidir. Patron olmadan üretim de paylaşım da pek ala gerçekleştirilebilir. Tam da bu nedenle kapitalizmin sonu gelecektir. Patronlar üretim ve paylaşım ilişkilerinin zorunlu elemanı değildirler.

Sevgiler.

Sevgili hacı,

kendi inanılmaz iddialarını eskiden beri hep yansıtırsın. Bence insanı hayvan kategorisine sokmaya gayret edenler akıl özürlüdür. Çünkü insanın hayvandan en önemli farkı aklıdır.

Dincilerin allah karşısında aklı aradan çıkarması gibi, Sen de insanın hayvan kategorisine sokarak aklı aradan çıkarıyorsun. Everest için yazdığım yukarıdaki ileti senin için de geçerli.

Hem beni muhatap almamaktan dem vuruyor, hem de bu konularda yazdığım her iletiye balıklama dalıyorsun.

Evet ben bozuk plak gibi hep bildiklerimi anlatıyorum.

Sen de benden beter hep aynı teranelerle karşı çıkıyorsun.

Sana beni muhatap al diyen mi var.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili drekinci,

Cok basit ve net bir soru sordum, bilinen gercekleri uzun bir hikaye gibi yazmisin fakat soruma yanit alamadigimi düsünüyorum.

Türkiye'de hukuk konusu cok önemlidir fakat bu sistemin iyilestirilmesi ve bu güne kadar nasil bir sürecten geldigi konusulmaz tartisilmaz.Bu konuda yazilan yazilara da denk gelip okumuyorum.

Bakin insanlar cok fena sekilde aldatiliyorlar ve isin en acisi bunu yapan hukukculardir.Adil esit olmayan carpik sistemin iyilestirilmesi icin esas olarak neler yapilmasi gerektigini konusup tartisip bilerek uzlasmiyorlar.

Komunist rejimle yönetilen ülkede hukuk ve adalet asla olmaz.!Onun icin bu sacmaligi geciyorum...Sosyalist bir rejim ise olanaksizdir.Buyrun Isvec'e bakin inceleyin.Sosyalizme bir adim kalmistir fakat basaramazlar cünkü kraliyet aileleri buna izin vermezler.

Drekinci kardesim Hollanda'da orta gelirli insanlarin en büyük kayiplari sosyalist parti iktidari zamaninda olmustur ve hala onun sancilari cekilmektedir.Kazanilan haklar ellerinden alinmistir.Ayrica sosyalist isci partisinin basinda olan kisi sosyalist isciler sendikasinin lideriydi.

Dolayisi ile herkes icin esit olmasi gereken hukuk ve adaletin temini icin sosyalizm ve komunizm söylentileri bos safsatalardir.

Nasil olmasi gerektigi ve bu güne kadar neden adaletsiz carpik hukuk sistemimizin olustugunu tartismak isteyenlerle tartisir bilgi alis verisi yapabiliriz.

Fasist bir rejimde hukuk nasil islerse komunist bir rejimde de ayni sekilde isler.Belki komunist rejimde daha kötüdür diyebiliriz.

Dogmalarin pompalandigi, Özgürlüklerin olmadigi ve farkliliklarin esit yasamadigi yönetimlerde hukuktan adalettten bahsedilemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başta söylediğimi tekrar edeyim.

Sosyal sınıflardan bağımsız bir hukuk yoktur.

Çıkarları birbiri ile çelişen sınıflar olduğu sürece bu sınıfların mücadeleleri sürecek. Hak hukuk hakim olan iktidarla olan sınıfların çıkarlarına çalışacaktır. Onların çıkarları doğrultusunda oluşturulacaktır. Bu sosyal yasa köleci toplumdan beri vardır.

Sınıflı toplum varlığını içinde bulunduğumuz zamanda da sürdürdüğü için bu yasa şimdi de işlemektedir.

Her zaman ezilen, sömürülen, ücretli köleliğe mahkum edilen sınıf mevcut hukuktan, yasalardan şikayetci olacak, her zaman hukuk ve yasalar ezen ve sömürülenlerden yana olacaktır. Sınıflarüstü bir hukuk yoktur. Mevcut ekonomik ve sosyal düzene sınıflar ve bunların mücadeleleri damgasını vurduğu sürece evrensel insan hakları da kağıt üstünde kalır. Ne zaman ki ezen ve sömüren sınıflar tarih sahnesinden silinir. Kimsenin havadan para kazanmasına, emek sömürmesine geçit verilmez işte o zaman hak ve hukuk herkes için eşit çalışır.

Bu yöndeki gelişmelere, bu yöndeki fikirlere karşı çıkanlar mevcut sınıf mücadelelerinde kapitalistlerden yana olduklarını bilsinler. Ve evrensel insan haklarından bahsetmesinler. Çünkü yürürlükteki hak ve hukuk kapitalistlere çalışmaktadır. Madem kapitalistlerden yanasınız, bari sesinizi kesin, Siz, size çalışan hukukçulardan daha iyi mi bileceksiniz hak ve hukuku. Çünkü, bu çalışmasından şikayet ettiğiniz hukuk, zaten çalışmamakla kapitalistlere hizmet etmektedir. Kağıt üzerine yazılmış hak ve hukuk uygulanmamaktadır. Dürüst hukukçular suçluları cezalandırmış olsa da, bu cezalar uygulanmamaktadır. Faili meçhul cinayetleri işleyenler salıveriliyor. İkide bir af çıkarılıyor, Bu caniler, kimleri öldürmüş, kimlere işkence yapmış araştırın bakın. Ve bu devlet kimleri koruyor, kimlerin lehine yasa yapıyor ve uyguluyor.

Sosyal bilimler araştırmalara, istatistiklere, sonuçlara dayanır. Sosyalistler ve komünistler, tarihin ve sosyal ilişkilerin ta başından beri nasıl işlediğini, hangi aşamalardan geçtiğini bugünlere nasıl gelindiğini bilimsel olarak ortaya koymuşlardır. Şimdiye kadarki süreci doğru analiz ettikleri için, bundan sonraki süreçlerde de isabetli tahminler yapacak, gelecek toplumsal düzenlerin ana hatlarını daha doğru olarak ifade edeceklerdir. Bunları ütopya olarak görmek ve değerlendirmek, kapitalistlerin kendilerini teselli ettiği en son argümandır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başta söylediğimi tekrar edeyim.

Sosyal sınıflardan bağımsız bir hukuk yoktur.

Çıkarları birbiri ile çelişen sınıflar olduğu sürece bu sınıfların mücadeleleri sürecek. Hak hukuk hakim olan iktidarla olan sınıfların çıkarlarına çalışacaktır. Onların çıkarları doğrultusunda oluşturulacaktır. Bu sosyal yasa köleci toplumdan beri vardır.

Sınıflı toplum varlığını içinde bulunduğumuz zamanda da sürdürdüğü için bu yasa şimdi de işlemektedir.

Her zaman ezilen, sömürülen, ücretli köleliğe mahkum edilen sınıf mevcut hukuktan, yasalardan şikayetci olacak, her zaman hukuk ve yasalar ezen ve sömürülenlerden yana olacaktır. Sınıflarüstü bir hukuk yoktur. Mevcut ekonomik ve sosyal düzene sınıflar ve bunların mücadeleleri damgasını vurduğu sürece evrensel insan hakları da kağıt üstünde kalır. Ne zaman ki ezen ve sömüren sınıflar tarih sahnesinden silinir. Kimsenin havadan para kazanmasına, emek sömürmesine geçit verilmez işte o zaman hak ve hukuk herkes için eşit çalışır.

Bu yöndeki gelişmelere, bu yöndeki fikirlere karşı çıkanlar mevcut sınıf mücadelelerinde kapitalistlerden yana olduklarını bilsinler. Ve evrensel insan haklarından bahsetmesinler. Çünkü yürürlükteki hak ve hukuk kapitalistlere çalışmaktadır. Madem kapitalistlerden yanasınız, bari sesinizi kesin, Siz, size çalışan hukukçulardan daha iyi mi bileceksiniz hak ve hukuku. Çünkü, bu çalışmasından şikayet ettiğiniz hukuk, zaten çalışmamakla kapitalistlere hizmet etmektedir. Kağıt üzerine yazılmış hak ve hukuk uygulanmamaktadır. Dürüst hukukçular suçluları cezalandırmış olsa da, bu cezalar uygulanmamaktadır. Faili meçhul cinayetleri işleyenler salıveriliyor. İkide bir af çıkarılıyor, Bu caniler, kimleri öldürmüş, kimlere işkence yapmış araştırın bakın. Ve bu devlet kimleri koruyor, kimlerin lehine yasa yapıyor ve uyguluyor.

Sosyal bilimler araştırmalara, istatistiklere, sonuçlara dayanır. Sosyalistler ve komünistler, tarihin ve sosyal ilişkilerin ta başından beri nasıl işlediğini, hangi aşamalardan geçtiğini bugünlere nasıl gelindiğini bilimsel olarak ortaya koymuşlardır. Şimdiye kadarki süreci doğru analiz ettikleri için, bundan sonraki süreçlerde de isabetli tahminler yapacak, gelecek toplumsal düzenlerin ana hatlarını daha doğru olarak ifade edeceklerdir. Bunları ütopya olarak görmek ve değerlendirmek, kapitalistlerin kendilerini teselli ettiği en son argümandır.

Sevgiler.

Anlasildi...

Drekinci herkes icin esit olmasi gereken hukuk sistemi ve adalet hakkinda hic bir sey bilmiyorsun.

Yaptigin sadece laf ebeligi...

...onlar da bir kac defa altini cizdigim bayatlamis kokmus klise cümlelerden baska bir sey degil.

Hala ayni zirvalari sacmalari yazmakla mesgulsun.Madem bu konuda bir sey bilmiyorsun bari sacma sapan sirvalayip durma.

Tartisalim diyorum kirik plak gibi ayni kokmus cümleleri yazip duruyorsun.

Ne belge ne de kanit ortaya sunabilmektesin fakat "sosyalistler ve komunistler bilimsel olarak sosyal iliskilarin nasil islediklerini ortaya koymuslardir" laf salatasi tabagini elinden bir türlü birakmamaktasin.

Nah koymuslardir...

Amma kalin kafali komunizm asigi amma komunizm sosyalizm hakkinda hic bir halt bilmeyen biriymisin.!

Anladin mi?

Okudugun sacma sapan zirva kitaplardan baska bu konuda hic bir halt bilmiyorsun drekinci...

...simdiye kadar hukuk konusunda da bir sey yazamadin.

Komunizm hakkinda ne gördün ne biliyorsun?

Okudugun zirva teorik kitaplardan baska he...

...ne biliyorsun?

Hic bir sey.!

Hukuktan da anlamiyorsun...

...eee bir halt biliyormus gibi zirvalayip sacmalamak zorunda misin?

Hukuk hakkinda dogru dürüst iki cümle yazamadin üfürüp durma...

...insan biraz utanir yahu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekinci ile bu konuda sağlıklı bir tartışma yürütülebilir diye düşünüyorum . Dikkat etmemiz gereken birbirimize karşı takındığımız üslup olmalı bence . karşı tarafın yani drekincinin fikirleri ile uyuşmayan tarafın çoğunlukta olması onun üslubunu anlaşılır kılabilir . Çünkü burada onunla karşıt görüşte olan birden fazla kişi var ve bu demek oluyor ki baskı altında olan taraf tamamen kendisi . Halbuki birbirimze baskı uygulamadan da fikir belirtebiliriz . Muhatap alıp almamak kişinin insiyatifine kalmış bir durum ve bu insiyatifi istediği zaman kullanabilir.

Konuya dönecek olursak , ilk olarak anlaşılması gerekn ortak nokta kimin hangi bakış açısından baktığı olmalıdır . Daha karşıdaki kişinin bir konuya hangi açıdan baktığını anlamadan fikirlerin doğruluğunu yada yanlışlığını kestirebilmek ortaya birçok hata payı bırakır .

Benim bakış açım tamamen şu şekilde;

Ben ilk etapta sağlıklı bir fikir yürütmek için tüm canlıları bir sınıfta toplarım . Bu sınıfa da " canlılık " derim . Benim bildiğim kadarıyla bu sınıfın yaşadığı gezegen üzerinde iki " ana " amacı vardır . Birincisi " Hayatta kalmak " ikincisi " Neslini devam ettirmek " Bu amaçlar insan dışındaki hayvanlar için tamamen tercih olmaktan çıkmıştır . 512 bitlik bir şifre gibi genlere yerleşmiş değişme olasılığı çok düşük amaçlardır . İnsan dışı demem , bu konuda insanı ayırmam anlamında değildir . İnsanın bu konuda dışta olması bu ana amaçların yine diğer canlılar gibi genlerinde öncelikli olarak bulunması , ancak bu amaçları kendi isteği doğrultusunda mükemmel bir karmaşıklık içerecek biçimde değiştirip şekil vermesi ile ilgilidir .

Buna neden olan tabi ki insanın sahip olduğu , kendi sınıfına yakın türlerden onu ayıran kompleks beyin yapısıdır . Bu beyin yapısı doğayı bir noktada kontrol edebilme beceresi kazandırabilir insanlara . Hatta hiç belli olmaz ona başka gezegenlerde yaşama olanağı bile sunabilir. Ancak bu beyin yapısı bir lütuf değildir . Sadece yaşam için bir zorunluluktur . İnsanı doğadan ayırmak en büyük yanlıştır ve bu yanlışı en çok yapan ilkel dini görüşlerdir . Daha da kötüsü bu yanlışa kapılan materyalist olarak ta tanımlanabilen komünist ve sosyalist düşünceye sahip olan insanlardır . Bilime bu denli ters düşüp yine bilimi yol gösterici görmek insanların düştüğü çelişkiyi ve yanlışı bize açıkça göstermek için bir neden olarak kabul edilebilir . Ha , bunu sosyalistler kabul etmeyebilir . Haklılar da . Bu dincilerde kabul etmiyor çünkü . Sebebi ise kendi sosyalist ve dini görüşlerine uyarladıkları , halk arasında " çorba bilim " olarak tabir ettiğimiz bilim türüdür .

Ortada bir tek bilim türü varsa oda objektif ve saf bilimdir . Bu gün objektif ve saf bilimin söylediği şey ise tüm canlıların tek bir hücreden evrimleşip bu günkü karmaşık olarak incelediğimiz canlılar bütünün yaşadıkları dünyada yalnızca hayatta kalmak ve nesillerini devam ettirmek amacıyla yaşam sürdürdüklerinin bilincinde olunması gerektiğidir .

İnsanı bu bağlamda diğer canlılardan ayıran hiç bir özellik yoktur . Bu amaçlar doğrultusunda ne bitkilerden farklıdır ne de tek hücreli canlılardan . Onu ve diğer başka türleri birbirinden ayıran tek şey bu amaçları ne şekilde biçimlendirdiğidir .

BU yüzden işçiler başa gelsin patronların hükümdarlığı sona ersin vs vs hepsi fasa fiso benim için . Akıllı olursan hayatta kalırsın . " Tökezlersen kaybedersin " . Kimi insanlar aklını fizik gücüyle beraber kullanır ve işçi olur . Kimi insanlar aklını ticarete yönlendirir patron olur . Kimi insanlar ikisini beraber kullanır bu ikisini arasında bir konumda olur . Ama kullanılan başlıca organ " hayatta kalma" ve " nesli devam ettirme " amaçlarına bir şekilde hizmet eden beyindir . Siz insanları sadece bir konuma getirmeye uğraştığınız zaman bu beyin dene organı hiçe saymış olur , insanları evrimsel süreçte bir bataklığa ve sonuçta yok oluşa sürüklemiş olursunuz .

Uzun lafın kısası ( bu bölümü çok seviyorum ) . Hayatta kalmaya ve neslinizi devam ettirmeye bakın . Bunu ne şekilde yapıyorsanız yapın ama bu amaçlara hizmet etmediğiniz vakit bir hiç olup yok olur gidersiniz .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok fazla uzatmaya gerek yok aslında. Hukuk iktidardaki ( siyasal ve ekonomik) zümrenin istediği doğrultuda şekillenir. Azınlığın hukuku her zaman azınlıga fayda sağlar. Çoğunlugun iktidarında aslında çoğunluk yoktur çünkü o azınlık artık çoğunluk dedigimiz grubun içine girerek homojen bir yapı oluşturur. Bu homojen yapı içersinde şekillenecek hukuk en mantıklı ve adaletli hukuk olacaktır. Neyse fazla uzatmıyayım çünkü sosyalist hukuk vb fikirlere hala çağdışı, 68 trendi vb şeyler söyleyerek savuşturmaya çalışanların hala fazla olduğunu görüyorum. bir şeylerin ciddi anlamda kopması gerekiyor bu ülkede.

Aslında fazla beklentim yok çünkü eyleme giden öğrencilere bile '' Anan baban seni okusun diye gönderiyor sen çağdışı kalmış ideolojilerin peşinden gidiyorsun. Git oku ne yapacaksan kaleminle yap'' diyenlerin hala yaygın olduğu bu ülke burası. Görüyorum ki sözkonusu sosyalizm olunca bazı insanların Harun yahya gibi saldırdıklarını görüyorum. Neyse...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hukuk iktidardaki ( siyasal ve ekonomik) zümrenin istediği doğrultuda şekillenir. Azınlığın hukuku her zaman azınlıga fayda sağlar.

Yok böyle bir sey sallayip üfürmeyin...

...armut pis agzima gel konforlu bir sekilde otur yerles yok.

Ögreneceksiniz, ögreneceksiniz...

...400 sene sonra belki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...