Jump to content

Artık Hakimlere Neden Güvenemiyorum?


Recommended Posts

NTV Tarih'in Ekim sayısı, ünlü "Berlin'de hakimler var" sözünün Almanca karşılığı olmadığını, bunu bir grup Fransız aydının uydurduğunu yazmıştı. Doğru ya da yanlış; sonuçta 19. yüzyıl Almanya'sının böyle bir özlü söze gereksinimi olduğu anlaşılıyor.

Bizim ise 21. yüzyılın başlarında, hukuk ve adalet kavramlarının neresinde olduğumuz belli değil. Her şey ve her kurum gibi bunlar da tam ortasından ikiye bölünmüş, herkesin yandaşı kendine yeter durumda.

Ergenekon denen ucube kavram toplumda derin acılara neden oluyor ama bir türlü bir 'Temiz Eller Savcımız' çıkmıyor ortalığa; çıkamıyor demek daha doğru belki de..

Yargıçlar da, maalesef aynı kısır döngünün içinde görünüyor. Birinin ak dediğine öbürü kara diyor. At izi it izine karışmış, ortalık toz dumandan geçilmiyor.

Hele ki iktidar, illa ki iktidar.. "30 yıl önce askeri darbe yapmış olanları yargılayayım mı?" diye halka soruyor ama darbe yapmaya niyetlendiğini iddia ettiklerini -yalnız bir kuru kuşku, kanıt manıt da yok hani, bakmayın var dediklerine- yargılama sürecini bahane ederek yıllardır hapis yatırırken halka sormuyor. Bu ne menem bir iştir?

Acaba bizim de, "Ankara'da yargıçlar var" diyeceğimiz bir gün gelecek mi? Yurdun ufuklarını sarmış bu inatçı siste, gitgide koyulaşan bu beyaz karanlıkta, bu yobazlığa koşar adım gidiş temposunda çok zor ve dahası olanaksız görünüyor amma ne demeli bilmem ki? Gün doğmadan neler doğarmış; İnşaallah öyledir!

"Berlin'de hakimler var."

Alman köylüsünün, tarlasını zorla alıp üstüne av köşkü yaptırmak isteyen zamanın imparatoruna direnirken söylediği bu söz, bir ülkede hukukun ne kadar gerekli olduğunu bayraklaştırmıştır.

Hukuka, adalete, yargıya, hakimlere güvenen vatandaşlardan oluşan bir toplum.. 'Demokratik, sosyal ve laik hukuk devleti' derken bu dört kavramla zenginleşen bir yönetim sistemi.. Yaşanılası bir ülke..

Ergenekon denen ucube konuyla meşgulüz bir süredir. Neyin nesi, kimin fesi olduğu belli olmayan bir garip süreç yaşıyoruz.

Sanıyorduk ki hukukumuz, yargımız çok kısa bir zamanda olayı çözüp bitirecek. Öyle olmadı; iş iyice dallanıp budaklandı, yakın bir gelecekte çözümlenmesi olanaksız görünüyor.

Bu arada yargı da ikiye bölündü: Bir yargıcın ak dediğine öbürü kara dedi. Savcılar başsavcıları tutukladı. HSYK seçimlerinde, hukuk mensuplarının aklın yolunu bulacakları sanılırken tam aksi yönde, AKP hükümetinin istediği kadro ful kazandı. Anlaşılan, hakim ve savcıların iktidardan büyük beklentileri varmış.

Son olarak İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin bir yıl süreyle istendiği zaman aranmaları için mahkemeden alınan arama izni, "Böyle bir şey olabilir mi?" dedirtti. Demek ki bir hukuk devletinde oluyormuş.

Kendi adıma, hukukun bir üstyapı kurumu olduğunu bilmeme rağmen, artık yargı kararlarının içimi rahatlatmadığını ve Alman köylüsü gibi "Ankara'da yargıçlar var" diyemediğimi söylemeliyim.

tarihinde Satsuma54 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 179
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Türkiye'de hukuk hic bir zaman olmadi simdide yok.

Yargiclarin hakimlerin savcilarin ayni cati altinda olup özerk yapilari olmamasindan kaynaklaniyor.Ayrica gelirlerinin az olmalari genelinin rüsvet almasina neden olmaktadir.

Medyada konusan hukucular bunlari anlatmiyorlar sadece soytarilik yapiyorlar.Bagimsiz yarginin olusabilmesi icin önce bir ülkenin gercekten laik olmasi gerekir.

Bunu savunmayan dile getirmeyen bir hukukcu sahtekarlik yapmaktadir...

...zaten ülke sahtekar soytaridan gecilmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sosyal sınıfların çıkarlarından bağımsız ne bir yargı, ne yasama, ne yürütme, ne ekonomi düşünmek nafiledir. Sosyal sınıflardan bağımsız evrensel insan hakları da kağıt üstünde kalır. Kağıt üzerinde kalmaması için en alttakilerin, işçi, köylü ve emekçilerin siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekir. En alttakilere çalışan yargı, yasama, yürütme, üretme ve paylaşma evrensel değerlerine kavuşur ve tüm insanlık yararına bir konuma ulaşır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kağıt üzerinde kalmaması için en alttakilerin, işçi, köylü ve emekçilerin siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekir. En alttakilere çalışan yargı, yasama, yürütme, üretme ve paylaşma evrensel değerlerine kavuşur ve tüm insanlık yararına bir konuma ulaşır.

Sevgiler.

Hayatta olmaz.

Iki sira düzgün tugla dizmesini bilmeyen iki kelimeyi bir araya getiremiyenin iktidarla bir isinin olmamasi gerekir.

2011 senesinde olmayan allaha inanilir gibi komunizme inanilir mi?

Hayretler icinde kaliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sosyal sınıfların çıkarlarından bağımsız ne bir yargı, ne yasama, ne yürütme, ne ekonomi düşünmek nafiledir. Sosyal sınıflardan bağımsız evrensel insan hakları da kağıt üstünde kalır. Kağıt üzerinde kalmaması için en alttakilerin, işçi, köylü ve emekçilerin siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekir. En alttakilere çalışan yargı, yasama, yürütme, üretme ve paylaşma evrensel değerlerine kavuşur ve tüm insanlık yararına bir konuma ulaşır.

Sevgiler.

O zaman da başka bir sorunla karşılaşıyoruz.

İktidarı eline geçiren kendi hegamonyasını kuruyor.

Sosyal düzeni kendine göre ayarlıyor. Tabii asıl ayarlamayı zavallı işçi köylü ve emekçi yapmıyor. Onun adına oyunu oynayan fırsatçıklar yapıyor.

Çünkü onlar cahil ve eğitimsiz. Bir lidere ihtiyaçları var. O lider ve takımı da onları sömürüyor..

Adaleti hiçbir zaman gerçekleştiremezsiniz.

Çünkü onu gerçekleştirecek insanlık kusurludur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben size adaleti gerçekleştirebilmenin formülünü verdim.

Bu formülü beğenmeyenler aslında adaletin gerçekleşmesini istemeyenlerdir.

Adalet, en fazla adaletsizliğe uğrayanların mücadelesi ile olmazsa hiçbir zaman olmaz.

Üsttekiler, kendilerine çalışan "adaleti" (yani adaletsizliği) niçin kaldırsınlar ki. Onlar da en az cigi ve hacı kadar akıllıdırlar.

Ancak hüküm süren adaletsizlik ne zaman ki cigi ve hacı gibilere uygulanmaya başlayınca, cıyaklamaya başlarlar. Yukarıdaki gibi.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adalet fiziken zaten bitmiş. 30 milyon dava var, her hakim ortalama 30-40 davaya bakıyor, avukatlar ancak paralı davalara bakar olmuşlar. Davaların sonuçlarını artık "bilirkişiler" belirler.

Teknik konularda "bilirkişilik müessesini" anlayabilirim, ama hukuki konularda bile bilirkişiye danışılır olmuş,

Hakimlerin bilgisayarları yok, yüz milyonlarca dava içinde bir veritabanları yok, ne aranıp ne bulunabilir, neye karar verilebilir?

İyi niyetli bile olsa herhangi bir hakimin karar standardı kalmamış, hukuğun kendine adaleti kalmamış.

Onlar da insan, hukuğu yok etmek isteyenler bunu zaten yaptılar. Şimdi bu gösterilen suyun üzerinde kalan salı da kapışma çabasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben size adaleti gerçekleştirebilmenin formülünü verdim.

Bu formülü beğenmeyenler aslında adaletin gerçekleşmesini istemeyenlerdir.

Adalet, en fazla adaletsizliğe uğrayanların mücadelesi ile olmazsa hiçbir zaman olmaz.

Üsttekiler, kendilerine çalışan "adaleti" (yani adaletsizliği) niçin kaldırsınlar ki. Onlar da en az cigi ve hacı kadar akıllıdırlar.

Ancak hüküm süren adaletsizlik ne zaman ki cigi ve hacı gibilere uygulanmaya başlayınca, cıyaklamaya başlarlar. Yukarıdaki gibi.

Sevgiler.

Verilen formülün hukukla adaletle zerre kadar ilgisi yok.

68 model paslanmis düsüncelerle 2011 senesinde tartismaya calisman cok komik olmakta.Her konunun cözümünü komunizme baglamakla cözüm ürettigini mi saniyorusun?

Aslinda buda bir basari yürekten tebrik etmek gerekiyor.68 model at arabasina binen sadece ondan anlayan birisi ortaya cikip Ferrari motoru hakkinda konusmaya baslarsa tebrik etmeli.

Bizler akilli oldugumuz iddia etmiyoruz.Herkes icin esit olacak adalet sisteminin nasil olmasi gerektigini yaziyoruz.Ciyaklama olarak algiliyorsan sorunu kendinde aramalisin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili cigi, bilimsel düşüncenin, bilimsel felsefenin; 68 i, 78 i olmaz. Bilimsel düşünce bireylerin özgül niyetleri, beklentileri veya inançlarına da bağlı değildir.

Tarih sosyal sınıfların mücadele tarihidir.

Nasıl ki, köleci toplum, feodal toplum tarihin çöplüğüne atıldı, içinde bulunduğumuz kapitalist toplum da bundan nasibini alacaktır.

Eğer tarihi bu minval üzre göremiyorsanız bu sizin bileceğiniz iştir.

Tarihi sosyal sınıflar yazar.

İçinde bulunduğumuz toplumun başlıca müsibetleri, kapitalistlerin gözü doymaz kar hırsıdır. Bunu devlet eli ile gerçekleştiriyorlar. Devleti ve yasaları birer baskı aracı olarak kullanıyorlar. İşçi, köylü, emekçi ve aydınlar devlet ve iktidara aday ve ortak olmadığı, olamadığı durumlarda. Kapitalistler kendi aralarında çıkar kavgalarına girişirler. İçinde bulunduğumuz dönem böyle bir dönemdir. Sömürü ve çıkar kavgalarıdır. Sen çok yedin dur biraz da ben yiyeyim kavgalarıdır.

Bu kadar çelişkinin, bu kadar yolsuzluğun, bu kadar adaletsizliğin olduğu bir ortamda, bir insan nasıl komünist olmaz, nasıl eşitlikçi olmaz, ben de ona şaşırıyorum. İnsanı hayvan ile eşit görmek için kendini parçalayanlar, insanın insan ile eşitliğine aynı kararlılıkla karşı çıkıyorlar. Bu ne yaman bir çelişkidir. Bu ne yaman bir bencillik, ne bağnaz bir inanıştır.

Ben de komünizmi hala bir inanç gibi görenlere şaşırıyorum.

Bunca eşitsizlik, adaletsizlik, çıkar kavgaları, bencillik karşısında komünist olmayanların insanlığından şüphe ederim.

Herkes için eşit olacak adalet sistemi, adalet dağıtanların, bağımsızlığından, özerkliğinden geçmez. Herkes hukuk karşısında eşittir demekle de olmaz. Düzenin temelinde ekonomik eşitsizlik varsa, ne kadar dürüst, bağımsız, özerk adalet dağıtıcılarınız olursa olsun. Ekonomik eşitsizlik adalete de damgasını vuracaktır. Değil adalete, her şeye, sağlığa, eğitime, bilime, üretime, paylaşıma vs herşeye damgasını vuracaktır. Yasalar belli sınıfların çıkarlarını koruyacak şekilde yapıldığında, adalet dağıtıcılarının bu yasaları uygulamaktan başka çareleri yoktur.

Herkes için eşit olacak bir adalet sistemi, ancak emekçi sınıfların iktidarında, sosyalizm ve komünizm ile mümkündür.

Beğenip beğenmemeniz, bayat bulmanız, modası geçmiş demeniz, sizin tercihinizdir. Sizler bizleri nasıl ve ne şekilde değerlendirip kategorize ediyorsanız, eh bizler de sizleri aynı şekilde değerlendirme yetisine sahibiz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Formülü vermekle bitmiyor drekinci . Sana burda ayak üstü 10 tane formül veririm adaletin sağlanması ile ilgili . Ama gel gör ki bunlar hep ütopik formüller olur çıkar .

Sen formülü toplum üzerinde uygulamaya koyma yeterliliği konusunda fikir ver bize . Formülü yarattın . Tamam ama bir de bu formülü uygulayacağın toplumu yarat . Yada mevcut toplumu formüle entegre olabilecek şekilde değiştir . Yapabilir misin ? Varsa bu konuda mantıklı bir firkrin o zaman haklısındır . Eğer yoksa sadece ütopiksin .

Sosyal sınıfların çıkarlarından bağımsız ne bir yargı, ne yasama, ne yürütme, ne ekonomi düşünmek nafiledir. Sosyal sınıflardan bağımsız evrensel insan hakları da kağıt üstünde kalır. Kağıt üzerinde kalmaması için en alttakilerin, işçi, köylü ve emekçilerin siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekir. En alttakilere çalışan yargı, yasama, yürütme, üretme ve paylaşma evrensel değerlerine kavuşur ve tüm insanlık yararına bir konuma ulaşır.

Sevgiler.

Hem neden alt sınıf ? Alt sınıf şu anda alta ait olduğu için alt sınıf değil mi ? Onları alt sınıf olmaya zorlayan bir tüzel kişilik mi var ? Hayır . Onları alt sınıf olmaya yönlendiren bir düzen bir sistem var .

Bu düzen insanların topluluklar halinde yaşamaya başladığından bu yana binlerce yıl boyunca evrim geçirmiş bir düzen . Öyle aşırı zeki bir kişilik çıkıpta ulan bu düzeni ben kurdum en uygunu budur demiyor ki mevcut düzene . İnsan türünün evrimsel gelişimiyle alakalı yerleşik ve sistematik bir toplum düzeni var olmuştur geçmişten günümüze kadar . Çıkıp dersin şimdi e arkadaşım sscb , küba ne ayak ?

O ülkelerdeki devrimle oluşturulan düzenin daha önceki yerleşik düzenlerden tamamen arındırılmış örnekler vermelisin işte yukarıdakini söylediğin zaman . Devrimle gelen düzenin başarısı hakkında da gerçekçi örnekler vermelisin .

İnsanlar doğaları gereği farklı eğilimlere ve isteklere sahiptir . Gerek bireysel gerekse bir grub tarafından oluşturulmuş sözde uygun düzeninin belirlenmiş sınırlı kriterlerini farklı eğilim ve isteklere sahip insanlara uygulamak ütopik olduğu kadar biraz saçma geliyor bana . Evrimsel süreçle günümüze kadar çağların değişimiyle paralel bir toplum düzeni değişimi mevcuttur . Bu düzen doğada şu örnekle açıklanabilir ;

Uzun ve zorlu bir göç hareketinden sonra susuz kalmış bir antilop sürüsünün , bulduğu ilk su kaynağında pusuda yatmış timsahların bilincinde olmalarına rağmen o su kaynağına yönelip hayatlarını hiçe saymalarından ibarettir . Su içme isteğine yenik düşüp hayatını hiçe sayan antiloplar tür içinde alt sınıfta yer alan diğerlerine göre daha az zeki olan bireylerdir . Genelde timsahlara yem olurlar ve bu sayede arkada sabırla bekleyen antilopların hem su ihtiyacı karşılanmış olur hemde hayatları bir süreliğine garanti altına alınmış olur .

Sizin gibilerin yaptığı şey ise timsahları yok etmek böylece antilopları hakim tür ilan etmeye çalışmaktan ibarettir . Doğada Bu tür bir duruma müdahale etmek ne kadar yanlışsa sizin müdahale çabanızda bana göre o kadar yanlış geliyor .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili cigi, bilimsel düşüncenin, bilimsel felsefenin; 68 i, 78 i olmaz. Bilimsel düşünce bireylerin özgül niyetleri, beklentileri veya inançlarına da bağlı değildir.

Tarih sosyal sınıfların mücadele tarihidir.

Nasıl ki, köleci toplum, feodal toplum tarihin çöplüğüne atıldı, içinde bulunduğumuz kapitalist toplum da bundan nasibini alacaktır.

Eğer tarihi bu minval üzre göremiyorsanız bu sizin bileceğiniz iştir.

Tarihi sosyal sınıflar yazar.

İçinde bulunduğumuz toplumun başlıca müsibetleri, kapitalistlerin gözü doymaz kar hırsıdır. Bunu devlet eli ile gerçekleştiriyorlar. Devleti ve yasaları birer baskı aracı olarak kullanıyorlar. İşçi, köylü, emekçi ve aydınlar devlet ve iktidara aday ve ortak olmadığı, olamadığı durumlarda. Kapitalistler kendi aralarında çıkar kavgalarına girişirler. İçinde bulunduğumuz dönem böyle bir dönemdir. Sömürü ve çıkar kavgalarıdır. Sen çok yedin dur biraz da ben yiyeyim kavgalarıdır.

Bu kadar çelişkinin, bu kadar yolsuzluğun, bu kadar adaletsizliğin olduğu bir ortamda, bir insan nasıl komünist olmaz, nasıl eşitlikçi olmaz, ben de ona şaşırıyorum. İnsanı hayvan ile eşit görmek için kendini parçalayanlar, insanın insan ile eşitliğine aynı kararlılıkla karşı çıkıyorlar. Bu ne yaman bir çelişkidir. Bu ne yaman bir bencillik, ne bağnaz bir inanıştır.

Ben de komünizmi hala bir inanç gibi görenlere şaşırıyorum.

Bunca eşitsizlik, adaletsizlik, çıkar kavgaları, bencillik karşısında komünist olmayanların insanlığından şüphe ederim.

Herkes için eşit olacak adalet sistemi, adalet dağıtanların, bağımsızlığından, özerkliğinden geçmez. Herkes hukuk karşısında eşittir demekle de olmaz. Düzenin temelinde ekonomik eşitsizlik varsa, ne kadar dürüst, bağımsız, özerk adalet dağıtıcılarınız olursa olsun. Ekonomik eşitsizlik adalete de damgasını vuracaktır. Değil adalete, her şeye, sağlığa, eğitime, bilime, üretime, paylaşıma vs herşeye damgasını vuracaktır. Yasalar belli sınıfların çıkarlarını koruyacak şekilde yapıldığında, adalet dağıtıcılarının bu yasaları uygulamaktan başka çareleri yoktur.

Herkes için eşit olacak bir adalet sistemi, ancak emekçi sınıfların iktidarında, sosyalizm ve komünizm ile mümkündür.

Beğenip beğenmemeniz, bayat bulmanız, modası geçmiş demeniz, sizin tercihinizdir. Sizler bizleri nasıl ve ne şekilde değerlendirip kategorize ediyorsanız, eh bizler de sizleri aynı şekilde değerlendirme yetisine sahibiz.

Sevgiler.

Gerçekçi olalım.. Ütopik değil.

Herkes için eşit adalet elbette ideal bir durumdur ama, insanın bunu gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz.

Çünkü insan kusurlu bir hayvandır.

Herkes için adalet peşine düşen birisi, kimse için adalet sağlayamaz.

Bundan eminiz..

Ayrıca rejim ne olursa olsun, adaletin herkes için sağlanamayacağını da biliyoruz. Bundan eminiz.

Emekçi sınıfın iktidarı dediğiniz şey şu anda AKP'nin başta olması değil mi?

Kim seçti AKP'yi.. Fakir ve düşkün Müslüman emekçiler... Dinlerinden başka zenginlikleri olmayanlar...

Gösteri yapıyorsunuz burada sevgili Drekinci....

İnsanlığı ne kadar çok düşündüğünüzü, ne kadar insancıl olduğunuzu, insanları ne kadar sevdiğinizi falan göstermeye çalışıyorsunuz.

Size karşı olanları da insanlık düşmanı ilan etmekten çekinmiyorsunuz....

Oysa siz insanın doğasını bilmezden gelerek insanlığa ihanet ediyorsunuz.

Fantezilerinizin işe yaramadığı denendi. Hala da deniyor..

Ve çok başarısız bir rejim komünizm.....

İdeal bir rejim gibi duruyor ama insan ideal olmadığı için uyuşmuyorlar.

Eşitlik kavram olarak kalıyor. Çünkü bazıları diğerlerinden daha eşit nedense..

Her zaman zavallı fakir ve düşkün işçi, emekçi ve köylü sınıfı, her seferinde kazığı yiyor..

Bu keresinde ona eşitlik ve adalet getireceğini iddia eden sizin gibi fırsatçılardan etkileniyor.

Gerçekçi olamazsınız. Çünkü siz insanları sömürmeyi çok seviyorsunuz.

Bunu da çok güzel başarıyorsunuz.. Onları sevdiğinizi iddia ederek..

Eşitliği adil bir şekilde dağıtmak mı istiyorsunuz?

Önce onu tanımlamalısınız....

Sizce eşitlik nedir?

Ancak o zaman gerçek niyetinizi anlayabiliriz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili everest,

Hayvanlar arasındaki yaşam mücadelesi ile insanlar arasındaki yaşam mücadelesi arasında bir paralellik kurman, senin düşünsel yapılanmanı da ortaya koyuyor. Hoş ben senin hangi tarafta olduğunu başka yazılarından da biliyorum. Anlattığın metafor bilindik bir metafordur. Altta kalanın canı çıksın, büyük balık küçük balığı yer, yaşam acımasızdır, insanlar bencildir, altta kalanın canı çıksın, her koyun kendi bacağından asılır, vs vs.

Bizler birbiri ile beslenen değişik türlerde hayvanlar değiliz. Ne sen timsahsın ne de ben antilop. Hepimiz insanız, fiziksel, biyolojik ve mental yeteneklerimiz açısından eşitiz. Üretim yeteneklerimiz açısından eşitiz, eğitim yetenekleri açısından eşitiz. Ancak gözle görülür, elle tutulur, objektif bir eşitsizlik önümüzde duruyor. Bu eşitsizliğin avantajlı tarafındakilerin, eşitsizliği savunmalarında kendileri açısından haklı bir yön vardır. Ancak, hem en altta bulunup, üsttekileri savunmak ve haklı bulmak, ancak akılsızlıkla izah edilebilir. Elbette eşitlik, eşitsizliğin dezavantajlı tarafında olanların mücadeleleri ile kazanılır. Kimse avantajlarını durup dururken paylaşmak istemez. Mesele birilerine çalışmadan, üretmeden, avantaj ve kar sağlayan mekanizmalardadır. Bu mekanizmalar bir kazığa bağlanmadıkça bu işler düzelmez. Çıkar ve sömürü muslukları kısılmadıkça kimse sömürü ve çıkarlarından vaz geçmez.

Tam da bu noktada, sömürü ve çıkar musluklarını kısmak gerekli midir? Değil midir? sorusuna yanıt vermek gerekir. Sizler elbette gerekli bulmayacaksınız. Bu düzen böyle gelmiş böyle gider diyeceksiniz. Bizler de, yok kardeşim, böyle gelmiş ama böyle gitmez, gitmiyor. Bu düzen değişmeli, daha eşitlikçi, daha adaletli, daha barışçı, daha planlı, daha özgür bir düzen kurulmalı. Diyoruz.

Sizlerin eşitlik anlayışı, üsttekilerin eşitliği, özgürlük anlayışı üsttekilerin özgürlüğü, adalet anlayışı üsttekilerin adaleti.

Eh onlar da ancak bu kadar oluyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci ve benzerlerinin savundukları ütopik, dogmatik, duygu sömürücü ve gerçek dışı komünizm linç kültüründen beslenen bir ayak takımı ideolojisidir.

Bir ideoloji olmakla bilimsel olma şansını en baştan yitirmiştir. Ama dahası vardır:

Yalancıdır. Eşit işe eşit ücret sloganı ile kitleleri ajite eder. Ama, herkesin eşit iş üretemeyeceği gerçeğini duygu yüklü, şiirsel söylemlerle ustaca geçiştirir.

Her adımda kendisiyle çelişir. Faşist diktatörlüğe nefret kusar ama kurduğu veya kurmayı öngördüğü diktatörlük, yıkmak için yola çıktığı yapının ta kendisidir. Halkı özgürleştirmek için hedeflediği diktatörlük iddiasıyla yola çkar ama sonuçta bürokratik bir diktatörlükten başka bir şey vaat etmez.

Estetikten yoksun ve böndür. Sanatın, sanat için olduğunu hiçbir zaman anlamamıştır. Çünkü, sanatsal düşünceyi kavrayamayacak kadar bön ve hissizdir. Sezgilerden yoksun ve kördür.

Sosyalist ideolojinin hatırı sayılır tek tarafı, doğaüstü güçlerden arınabilmiş olmasıdır. Ne var ki, insanı ve toplumu hiçbir zaman anlayamamış olan bu dünya görüşü yarattığı dogmayla, dinlerinkine eş bir uyuşturucu etkisi göstermektedir. Dinlerden daha masum olmadığı ise açıktır.

Tarihi, ancak müspet ilim meşalesini ellerinden düşürmeyenler kalıcı olarak devindirebilecektir!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herkes için eşit olacak bir adalet sistemi, ancak emekçi sınıfların iktidarında, sosyalizm ve komünizm ile mümkündür.

Beğenip beğenmemeniz, bayat bulmanız, modası geçmiş demeniz, sizin tercihinizdir. Sizler bizleri nasıl ve ne şekilde değerlendirip kategorize ediyorsanız, eh bizler de sizleri aynı şekilde değerlendirme yetisine sahibiz.

Olmaz.!

Herkes icin esit olacak bir adalet sisteminin sosyalizm ve komunizmle ne alakasi ilgisi var?

Yillardir oldugunuz yerde saymaktasiniz dünya konjukturunden hic bir seyden haberiniz yok isiniz güzünüz bayatlamis klise sloganlarla tartismaya calismak.Cok komik durumlara düsüyorsunuz.!

Hukuku icine sindirememis yargiclar, hakimler, savcilar ve avukatlar ordusu ile rejim sosyalist olsa ne olur komunist olsa ne olur?

Ameliyat yapacak operatör ile temizlikci ayni olur mu?O zaman ameliyatlari temizlikcilere yaptirin kardesim...Ben bu insanlari hakir görmüyorum kimse yanlis anlamasin.!

Türkiye'de yasayan insanlarin geneli hic bir konuda esitlik istemiyor, kimin eline firsat gecerse baskalarinin haklarini catir catir ezmeye calismakta.Herkesin cebinde ayri kesimlerden kartvizitlerle dolu.

Herkes icin esitlik isteyen birisi oturur önce kendisi ile yüzlesir ve kendisini acimasizca elestirir...

Herkes icin esit adalet dagitimii önce bir kültürdür bir anlayistir ve bunun yukaridan asagiya saglanmasi yüz yillar sürer.Yarin Türkiye komunizm ile yönetilse simdiki halindan daha cok kaos yasanir ve kan gövdeyi götürür her tarafi zaptedilmesi kolay olmayan capulcu sürúleri ile dolar.

Önce oturun bagimsiz yargi sisteminin nasil olmasi gerektigini ve uygulandigini arastirin.!

Belki yüzlerce kez yazdigimi düsünüyorum fakat görüyorum ki anlamak istenilmiyor.

Drekinci senin ayila bayila her konuyu bulastirdigin komunist ülkelerin genelini zamaninda gezdim ve gördüm.Simdiki hallerini de biliyorum.Onun icin özelikle hukuk ve adalet konusunu komunizme bulastirma...

Gercekten ilgisiz ve cok komik olmakta...

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekinci , Ne ortada Taraflar var nede bu taraflara sempati duyan var ne de üsttekileri kayırma onları haklı görme anlayışında olanlar .

Anlatmak istediğim Ne kadar doğayı kontrol etme yetisine sahip olsak ta ne kadar kendi kaynaklarımızı üretip kendi türümüze uygun bir doğa biçimi oluştursakta hala aynı doğal yaslara tabiiyiz .

Hala bu dünyada yaşıyorsun ve bu dünyanın yasalarına uymak zorundasın . Sen sadece ben merkezli bir tür düşünüyorsun bu türe de insan diyorsun . Hayır değil . Biyolojik olarak evrimi doğru buluyorsun , üstelik bu evrimin gelişime yönelik olduğu söylüyorsun ama toplumsal düzenin evrim le geçirdiği değişikliği es geçiyorsun . Bu durumda da çelişkide kalıyorsun .

Evet ortada bir metafor var . Bu metafor tüm canlılar için geçerli . Üstelik bu metafor evrimin temel mekanizmalarından bir tanesi . Daha başarılı olan hayatta kalır . Aksini ispat edemezsin bu sefer kendi savunduklarınla ters düşersin . Halbuki farkında olmadan aksini idda ediyor ve yine farkında olmadan kendinle ters düşüyorsun .

Üretim açısından eşit değiliz , tüketim açısından eşit değiliz , eğitim yetenekleri açısından eşit değiliz . İlk okulda hocamın bana söylediği gibi hepinizde akıl var o zaman neden hepiniz başarılı olmuyorsunuz demek çok basit bir anlayış oysaki günümüzde etrafımıza baktığımzda herşey çok açık ortada .

Bazıları daha zekidir , bazıları daha çalışkandır bazıları daha atiktir bazıları daha öndedir bazıları sadece soydan gelen bir değere sahiptir . Veya bunların hepsinin tersidir . Ben bu dünyada bu farklılıkları görüyorum . Ben objektifim , tarafsız düşünebiliyorum çünkü çok az kişilikten yada eserden etkilendim .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı

Bunca zamandır birbirimizi az çok tanıyoruz.

Aynı konuda bunca zamandır aynı şeyleri tekrar ediyoruz.

İnsanların eşitsizliğini, insanların doğasına bağlayanların, eşitlik kelimesini ağzına almaması gerek.

İnsanları göz göre göre sömürenler önümüzde dururken, savunduklarım ile insanları sömürdüğümü iddia etmeye ne denir, sen söyle.

Ne yapmışım da insanları sömürmüşüm.

Söylediklerim ütopikmiş, hayalmiş.

Ütopya veya hayal uğruna insanları umutlandırıyorum. Umutlandırarak sömürüyorum.

Peh.

Siz de gayret edin umutlanmasınlar.

Eşitliğin anlaşılmayacak nesi varmış.

Biyolojik eşitliğimiz kadar, sosyal ve ekonomik eşitlik.

Havadan para kazanmanın mekanizmasını parçaladığınız zaman eşitlik kendiliğinden gelir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı

Bunca zamandır birbirimizi az çok tanıyoruz.

Aynı konuda bunca zamandır aynı şeyleri tekrar ediyoruz.

İnsanların eşitsizliğini, insanların doğasına bağlayanların, eşitlik kelimesini ağzına almaması gerek.

İnsanları göz göre göre sömürenler önümüzde dururken, savunduklarım ile insanları sömürdüğümü iddia etmeye ne denir, sen söyle.

Ne yapmışım da insanları sömürmüşüm.

Söylediklerim ütopikmiş, hayalmiş.

Ütopya veya hayal uğruna insanları umutlandırıyorum. Umutlandırarak sömürüyorum.

Peh.

Siz de gayret edin umutlanmasınlar.

Eşitliğin anlaşılmayacak nesi varmış.

Biyolojik eşitliğimiz kadar, sosyal ve ekonomik eşitlik.

Havadan para kazanmanın mekanizmasını parçaladığınız zaman eşitlik kendiliğinden gelir.

Sevgiler.

Tahmin ettiğimiz gibi..

Laf ola beri gele..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Marksist meczuplar herkese eşitliği savunurlar.

Biz Kemalistler ise herkesin hayat kavgasına eşit koşullarda başlamasını savunuruz, ama herkesin eşit olmadığını ve asla olmayacağını bildiğimiz için "eşitlik" üzerinden siyaset yapmayı mantıksız ve ahlaksızca buluruz.

Marksistler, felsefe ile iş görürken bizler ilhamlarımızı yaşamın kendisinden alırız. Ayaklarımız yere sıkı sıkıya basar. Duygu sömürüsüne tenezzül etmeyiz. Ve her zaman, ispata dayalı bilimin ışığında ilerleriz! Ne idüğü belirsiz boktan felsefelerin değil!

Sanata, yaratıcılığa, kişisel girişime hakkını veririz. Marksistler gibi her anımız amele standardına endeksli değildir.

Ve bizler devrimden, fikri aydınlanmayı anlarız!

Gerçek devrimin, zihinlerde tabulara, her türlü dogmaya ve köklemiş gelenekçi anlayışa karşı yapılacak bilim devrimi olduğunu savunuruz. Bir hizbin ya da aşağılık kompleksiyle yoğrulmuş çapulcu şiddeti bizim için sadece gelip geçici bir kalkışmacıdır. Bizler, devrimi savunur, ihtilali lanetleriz!

Atatürkçüler her türlü dogmanın karşısında bilim bayrağını savurmadan özünü bulamazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Balzac'ın objektif değerlendirme diye yutturmaya kalktığı, her cümlesinden, kin ve nefret dökülen iletisine yanıt vermek gereğini duymuyorum.

Balzac çok nefis bir açıklama yapmış... Ben hiç bir kelimesinde kin ve nefretle karşılaşmadım.

Çok aydınlatıcı ve bilimsel bir açıklama yapmış.

Senin karşılaşma nedenini de anlamadım.

Kin ve nefret dolu olan sen olmayasın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...