Jump to content

Doğal Seçilim Nedir?


Recommended Posts

Sevgili anibal,

Doğal şartların içeriğini bir türlü açmadın ki. ne kadar değişip değişmediğini, bu değişimlerin canlılar üzerinde ne kadar etkili olup olmadığını anlayabilelim.

Doğal şartların sürekli değişimi olarak mevsimsel değişimleri mi kastediyorsun? Bir canlı türü düşün ki mevsimsel değişimlerin maksimum ve minimum aralığındaki tüm durumlara uyum sağlamış, Bu uyum zaten mevsimsel değişimlere rağmen ortaya çıkmış. Demek ki bu değişimlerden olumsuz olarak etkilenmemiş. Etkilenenlerin nesli tükenmiş. Yaşamda kalan bu canlının milyarlarca mutasyonundan, Tam da anlattığın gibi rasgele dizilimler ortaya çıkmakta Bu dizilimlerden de bazıları yaşamda kalmaktadırlar. Burada artık istatistik ve olasılık hesapları işin içine girmekte, genlerin baskın ve çekinik özellikleri yeni gelişimin yaygınlaşması veya kadük kalmasında etkili olmaktadır. Örneğin genlerin baskın ve çekinik özelliklerini de doğal seçilime dahil ediyor musun?

Canlılardaki evrimsel değişim ve dönüşümlerin hızı mevsimsel değişimlere göre çok yavaştır. Bir evrimsel dönüşüm, mevsimsel değişim ve dönüşümün tüm evrelerine maruz kalır ve bunlara rağmen dönüşüm gerçekleşir. Dönüşümlerin hızı mevsimlerden etkilenebilir, hızlanıp yavaşlayabilir, ama sonuçta tüm mevsim şartlarından vize alarak dönüşüm gerçekleşir. Yüz nesil, bin nesil süren değişimler artık mevsim şartlarını ezberlemiş olur. Her duruma kendini uydurur ve ayakta kalır. Bu açıdan bakarak doğa şartları aynı ama canlı değişiyor diye bir yaklaşım sundum.

Zaten sen de

diyerek, canlılardaki değişime (mutasyonlara) öncelik veriyorsun.

Yine aynı iletinde, doğal seçilimin değişmesinden bahsediyorsun. Doğal seçilimin değişmesi ne demektir. Doğa şartlarının değişmesi midir?

Sevgiler.

Bu bu kadar basit değil drekinci. Mevsimsel değişimler belki devede kulak olabilir ancak. Biz, tropikal ormanların antartika olmasından bahsediyoruz. Gür yağmur ormanlarının çöl olmasından. Güzelim denizin bilmem kaç bin metrelik dağlar olmasından...

Doğada değişim insanın kolay farkedemeyeceği, çoğu zaman nesiller sürecek bir süreçtir. Ama mesela bunun küçük bir örneğini şu anda biz görüyoruz: Küresel ısınma. Sahi bir zamanlar sonbahar filan vardı, ne oldu ona?

Bu ilk küresel ısınma değil, son da olmayacak. Ama olayı sadece bir hava olayına indirgiyorsanız, çok sığ düşünüyorsunuz demektir.

Mutasyonlara öncelik verdiğimiz filan yok. Mutasyonlar var, bu zaten ortada. Sorun, rasgele etmenlere bağlı olan mutasyonların nasıl olupta adaptasyona yol açabileceğidir. Bunun olmasını beklemek, klavye başına oturmuş bir maymunun türlerin kökenini rasgele basarken yazıvermesini beklemek kadar abestir. Ve bize bunu söyleyen teistlere kızarız malum. Ama doğru harfe basınca onu kabul eden bir mekanizma koyarsan, maymunun bunu yazması sadece zaman meselesi olacaktır.

Genlerin baskın veya çekinik olmasının doğal seleksiyon için önemi yok denecek kadar düşüktür. Çünkü eğer baskın olan gen dezavantajlıysa, kaybolup yerini diğerine bırakmak zorunda kalacaktır zaten.

Bu noktada dedik ya, anlaşılmayan şey, olayın taaa ilk canlıdan itibaren sürüyor olduğudur. Şimdi düşün bakalım. Bir sarı asma kuşu kanatları mavi-siyah, kendisi sarı renkte bir kuştur. Bu onun yaşadığı ortama adaptasyonu neticesinde ortaya çıkmıştır. Şimdi bir mutasyon olsun ve kuş kırmızı olsun. Eğer önceki hali, zaten o ortama uyumlu olmayı sağlıyorduysa, bu yeni rengi otomatikman uyumsuz olmayacak mı? Eğer bu yeni renk avantja kazandıracaksa, o eski rengi nasıl oluştu veya o renk ortama adapte değildiyse, neden yok olmadı?

Bu husus hep gözden kaçırılır. Şimdi bir düşün bakalım. Eğer, örneğin çevre değişmişse, bu kırmızı mutantın bir şansı olabilecektir ancak. Yok eğer senin dediğin gibi olsaydı, bin bir renkte çeşit çeşit sarı asma kuşu olması ve ortada gezinip duruyor olmaları gerekmez miydi? Nerde bunlar?

Unutulan, canlıların bir andaki halinin, o t anındaki ortama adapte olmuş hali olacaklarıdır. Yeni bir mutasyonun bu adaptasyonu bozmaktan başka bir şey yapması mümkün değildir. Ancak doğal seleksiyon değişirse o başka. Ve mevcut mutasyonlarında bu adaptasyonu bozmayacak şekilde küçük farklar olması gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 96
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Doğal seçilim daha ilk ortaya atıldığı andan itibaren, iyi anlaşılmayan sorunlu bir konu.

Yirminci yüzyılın ortalarında Neo Darwinistler tarafından daha da sorunlu yapılan bir konu.

George C. Williams, Adaptation and Natural Selection adlı kitabında bu konunun içyüzünü bir dizi entellektüel argümanla müthiş bir şekilde ortaya koyuyor.

Onun doğal seçilim hakkındaki görüşlerinin en azından bazılarına değinmeden, doğal seçilim hakkında değerli bir yorumda bulunmak mümkün değil diyebilirim.

Bu kitabında Williams doğal seçilimi yanlış yorumlayan bazı biyologları kötü bir şekilde suçlayarak sözlerine başlıyor.

Meslekdaşlarını bu kadar ağır eleştirilerle itham eden bilim adamları ile ender karşılaşılır.

George C. Williams işte onlardan biri.. Hem en ünlüsü ve bilgilisi, hem de en azılısı...

Bu başlık altında ben doğal seçilimi G. C. Williams'ın bakış açısından değerlendirerek tanımlamaya çalışacağım.

Kolay olmayacak. Çünkü Willams 273 sayfalık kitabını yalnız bu konuya ve onuna ilgili yanlış anlaşılmaları düzeltmeye hasretmiş.

Onun işlediği bütün konuları ve düzelttiği yanlışları konu edinmek benim için imkansız.

Sadece önemli olduklarına inandığım konulara değineceğim.

Şu kadarını hemen belirtmeliyim ki Williams temel olarak Darwin'in orijinal görüşlerini savunan ve tabii bilimsel bir şekilde, Darwin'den de çok daha ayrıntılı ve bilimsel olarak açıklayan bir bilim adamı.

Willams Darwin'den daha fazla Darwinci...

Yani Darwin'in yanlışlarını düzeltecek kadar Darwinci..

İlginç bir evrimci...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Williams mevzusu daha başka bir mevzu. Onu doğru okumak için, bir başka çıkıntılık diyebileceğimiz grup seleksiyon olayını anlamak gerekiyor. Bu, doğal seleksiyonu nasıl yanlış anlayabileceğinizin iyi bir örneğidir.

Williams meseleyi, bu grupçulara eleştiri olsun diye ele alır biraz fazla tekniktir.

Aynı konuyu Dawkins gen bencildir diyerek anlatır ve o daha avam diline yakın konuşur; onu anlamak daha kolaydır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Williams mevzusu daha başka bir mevzu. Onu doğru okumak için, bir başka çıkıntılık diyebileceğimiz grup seleksiyon olayını anlamak gerekiyor. Bu, doğal seleksiyonu nasıl yanlış anlayabileceğinizin iyi bir örneğidir.

Williams meseleyi, bu grupçulara eleştiri olsun diye ele alır biraz fazla tekniktir.

Aynı konuyu Dawkins gen bencildir diyerek anlatır ve o daha avam diline yakın konuşur; onu anlamak daha kolaydır.

Evet. Bak buna katılıyorum....

Sen Dawkins'den ayrılmamalısın. Willams sana ağır gelir.

Ayrıca Williams bu konu ile ilgilendiği zaman Dawkins henüz 13 yaşında bile değildi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu teori ortak bir türe sahip olan canlıların alt-türler (gruplar) halinde sınıflandırılmasıydı sadece... Doğadaki canlılar kendi güç durumlarına göre merkez (aslında görünmez ya da dışarıdaki) sayılabilecek bir canlı ile doğada daha güçsüz olan ve grup halinde avlanabilen diğer canlıların basit bir çatışmasını (kıyaslamasını) genel anlamda çözmeye çabalar fakat yine de farklı canlılar elbette doğada farklı görünümlere sahiptirler... Sanırım Doğal Seçilim ile Yapay Seçilim tezi tartışmalarındaki tek fark yine birbirinden ayrıştırılmış bu iki deneyin tekrar içiçe (ortak) sunulmaya çabalanmış olmasıydı...

tarihinde ozger tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu teori ortak bir türe sahip olan canlıların alt-türler (gruplar) halinde sınıflandırılmasıydı sadece... Doğadaki canlılar kendi güç durumlarına göre merkez (aslında görünmez ya da dışarıdaki) sayılabilecek bir canlı ile doğada daha güçsüz olan ve grup halinde avlanabilen diğer canlıların basit bir çatışmasını (kıyaslamasını) genel anlamda çözmeye çabalar fakat yine de farklı canlılar elbette doğada farklı görünümlere sahiptirler... Sanırım Doğal Seçilim ile Yapay Seçilim tezi tartışmalarındaki tek fark yine birbirinden ayrıştırılmış bu iki deneyin tekrar içiçe (ortak) sunulmaya çabalanmış olmasıydı...

Darwin doğal seçilimle evrim kuramını derlemeye çalışırken ehlileştirilen bitki ve hayvanlar hakkında çok sayıda bilgiden de etkilenmiştir.

Darwin bu yüzden yapay seleksiyonun farkında idi ve ondan artificial selection olarak da bahsetmiştir.

Eğer doğa seçerse ona doğal seleksiyon, seçen insan olursa ona da yapay seleksiyon deniyor.

Çünkü insanın seçtiği seleksiyon doğadakinden çok farklı olabiliyor.

İnsanın doğanın bir parçası olması yapay seçilimi, doğal seçilim yapmaya yetmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Eğer doğa seçerse ona doğal seleksiyon, seçen insan olursa ona da yapay seleksiyon deniyor.

Tam olarak öyle değil hacı.

Seleksiyon, her türlüsü doğal seleksiyondur. Darwin doğal seleksiyonu Türlerin Kökeni - 4. Bölümde izah eder. Orada seksüel seleksiyon, yapay seleksiyon gibi türevleri de belirtir. Yani, yapay seleksiyon şeklinde ayrı bir başlık değil, doğal seleksiyonun bir alt türünden bahsedilir ki, bu gayet tutarlı bir yaklaşımdır da zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı'nın söylediği elbette doğru ama onun söylemeye çabaladığı şey şuna benziyor;

Matematik somut değildir sadece soyut olarak düşünülebilir. Mesela bir Kimya deneyi sırasında somut veriler kullanılır. Matematikte ise somut veriler değil sonuç önemlidir çünkü her zaman kuşku olmazsa olmazdır soyut deneylerde.. Hakikat yoktur veya yeterince emin olamayız.

Anibal ise yaratıcılığını kullanıyor. Bir psikolog deney yaparken insanı kullanır kimya deneycisi gibi maddeyi değil. Bu yüzden GENEL varsayımlar çıkarırken emin olduğu şeylerde vardır. Anibal ''emin olmak'' sözündeki mucizeyi bilerek ya da bilmeyerek somut olarak da görbileceğimizi varsayıyor ama Hacının söylediği Somut ile Soyut arasındaki fark sadece.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Eğer doğa seçerse ona doğal seleksiyon, seçen insan olursa ona da yapay seleksiyon deniyor.

Tam olarak öyle değil hacı.

Seleksiyon, her türlüsü doğal seleksiyondur. Darwin doğal seleksiyonu Türlerin Kökeni - 4. Bölümde izah eder. Orada seksüel seleksiyon, yapay seleksiyon gibi türevleri de belirtir. Yani, yapay seleksiyon şeklinde ayrı bir başlık değil, doğal seleksiyonun bir alt türünden bahsedilir ki, bu gayet tutarlı bir yaklaşımdır da zaten.

Tamam, doğru da burada sorun insanın doğaya olan müdahalesinin tek olmaması...

Örneğin bir çiçeğin veya bir ineğin yapay döllenmesini insan birçok yöntemle yapabilir ve fertilizasyonu istediği gibi manüple edebilir.

Bu bakımdan, doğanın bir ürünü de olsa insanın doğaya yaptığı her müdahaleyi biz yapay olarak kabul etmek zorundayız.

Ve bu müdahale yalnz dölleme ile de sınırlı değildir.

İnsan doğal yasaları kullanıp onlar manüple ederek müthiş bir teknoloji geliştirmiştir.

O teknoloji doğada yoktur. Ama doğada olanlardan yararlanılmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevg,li hacı, konu o kadar basit değil. Konu şu. Canlıların genetik/fenotip özelliklerine göre dağılımlarını belirleyen etmenler doğal seleksiyondur. Doğal seleksiyon bir kaç farklı sahaya ayrılır. Her birinin dinamikleri ve aktörleri farklı olsada, netice doğal seleksyionda belirtilen etkiler olur. Bunlardan biri yapay seleksiyondur. Bir diğeri cinsel seleksiyondur. Başka biri birlikte evrimdir. Böyle bir sürü şey vardır.

Her neyse bunların herbiri doğal seleksiyonu gerçekleştirir.

Ama doğal seleksiyonda çoğu zaman unutulan şeylerden biri, bunun geri beslemesidir. Örneğin insanların köpekleri evcilleştirmesi, tilkilerin tekerine çomak sokmuştur. İnsanın yapay seleksiyonu olmadığı halde, olay doğadaki seleksiyon koşullarını etkilemektedir. O halde sizin yaptığını yapay seleksiyon, belki üzerinde uğraştığınız canlı için yapay olsada, bir şekilde doğaya yansımakta ve oradaki seleksiyon durumunu etkilemektedir.

İşte o yüzden, bu seleksiyon türlerini diğerlerinden ayırmak konuyu dağıtmaktan başka pek bir işe yaramaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mutasyonlara öncelik verdiğimiz filan yok. Mutasyonlar var, bu zaten ortada. Sorun, rasgele etmenlere bağlı olan mutasyonların nasıl olupta adaptasyona yol açabileceğidir. ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,. Ama doğru harfe basınca onu kabul eden bir mekanizma koyarsan, maymunun bunu yazması sadece zaman meselesi olacaktır.

Genlerin baskın veya çekinik olmasının doğal seleksiyon için önemi yok denecek kadar düşüktür. Çünkü eğer baskın olan gen dezavantajlıysa, kaybolup yerini diğerine bırakmak zorunda kalacaktır zaten.

Sevgili anibal bu konuyu bir başka başlıkta da irdelemiştik.

Baskın olması evrimsel süreçte avantajlı olması demektir. Evrimsel süreçte baskın olanlar genellikle avantajlı olanlardır. Hem baskın olup, hem de dezavantajlı ise, baskın zannedilerek bir süre varlığını devam ettiriyor olsa bile dezavantajlı duruma düşer düşmez yok oluyor. Böyle bir baskınlık tanımı yanlış olur. Çünkü sonuçta dezavantajlı duruma düşerek yok olmaktadır.

Evrimsel süreçte baskınlık avantajlı konumunu sürdürmek olmalıdır. İşte bu baskınlık doğru harfe basılmış ve kabul edilmiş bir mekanizmanın parçası olur. Yani sen hep yok olanlara bakarak değerlendirme yaptığın için yok edilmeyi marifet sayıyorsun. Halbuki var olanlar, yaşamda kalanlar evrim sürecini sürdürmektedirler. Var olanlar doğru tuşa basılan mutasyonlardır. İşte bu doğru tuşlar birikerek yazı ve metin olmaktadır. Mutasyonlar zaten var diyerek olayı küçümsüyor gibisin. Sanki olmasa da olur gibi bir yaklaşımın var. Halbuki evrimin ayağının bastığı en önemli değişimlerdir mutasyonlar. Milyarda biri işe yarıyor olsa bile. Olsun, işte o milyarda birler birikerek evrim sürecini ilerletiyorlar.

Bence doğanın yok ediciliğine değil, canlının var ediciliğine bakmak daha doğru olur. O kadar çok rasgele atış yapıyor ki. bazıları hedefe isabet ediyor.

Evrim, hem doğanın boşluğundan, hem kendi açtığı yolda ilerlemektedir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Pante, yok yok, hepsi aynı şeydir, toptan hepside doğal seleksiyondur, zaten hepsi doğanın bir hedesidir" gibi bir şey diyen yok, ama siz olayı öyle anlamakta nedense inatçı oluyorsunuz.

Canlıların mevcut hali, doğal seleksiyonla açıklanır. Bu doğal seleksiyon, insan elinden çıkma, bir şekilde planlı programlı vs. olmuş olması sonucu değiştirmez. Kolibrilerde çiçekleri değişime zorluyor, bu duruma gidip ne diyeceğiz? Karıncalarda aynen bizler gibi yapay seleksiyon yaptırıyor, akasya türleri örneğin.

Doğal seleksiyon, konuyu özetleyen üst seviye bir kavramdır. Bu meselede rol alan tüm aktörler, farklı mekanizmalar ile farklı sonuçlara yol açabilir. Ama bu, hepsinin doğal seleksiyonun bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Baskın olması evrimsel süreçte avantajlı olması demektir.

Bunu allah bilir drekinci, kulun aklı ermez o işlere :)

İnsanların renkli gözlere sahip olması, kahverengi göz için baskın özelliktir. Ama iskandinavlarda kahverengi göz yok denecek kadar azdır. Nasıl oluyorda oluyor acaba?

Çekinik gen, popülasyonda %25 oranından görülecek olan gendir. Mendel böyle buyurur. Fakat bu işin içinde doğal seleksiyon yokken geçerlidir. Gerçekte, hangi genin ne sıklıkta görüleceğini doğal seleksiyon belirler. Bu zaten evrim denen şeyin en teknik ve doğru tarifidir aslında.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Halbuki var olanlar, yaşamda kalanlar evrim sürecini sürdürmektedirler. Var olanlar doğru tuşa basılan mutasyonlardır. İşte bu doğru tuşlar birikerek yazı ve metin olmaktadır.

İyide, o tuşlar nasıl olacakta doğru tuşlar olacak?

>>> Mutasyonlar zaten var diyerek olayı küçümsüyor gibisin. Sanki olmasa da olur gibi bir yaklaşımın var. Halbuki evrimin ayağının bastığı en önemli değişimlerdir mutasyonlar. Milyarda biri işe yarıyor olsa bile. Olsun, işte o milyarda birler birikerek evrim sürecini ilerletiyorlar.

Sen timsahın kuyruğunu bilir misin drekinci? Şu lafı edince, o kuyruk sana kaçabilir, bunun da farkında mısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>Bunu allah bilir drekinci, kulun aklı ermez o işlere

Allahı karıştırma işin içine. Baskın basanındır.

>>>>>>İnsanların renkli gözlere sahip olması, kahverengi göz için baskın özelliktir.

Ben tam tersini biliyordum. Daha öğreneceğim çok şey varmış..

>>>>>>Çekinik gen, popülasyonda %25 oranından görülecek olan gendir.

Baskına %75 kalıyor demek ki.

>>>>>>Gerçekte, hangi genin ne sıklıkta görüleceğini doğal seleksiyon belirler.

Gen, sıklığını doğal seleksiyona rağmen gösterir. Canlı evriliyor, doğa ve doğanın seleksiyonu değil.

>>>>>>İyide, o tuşlar nasıl olacakta doğru tuşlar olacak?

Yaşamaya devam ederek, sürekliliğini koruyarak.

>>>>Sen timsahın kuyruğunu bilir misin drekinci? Şu lafı edince, o kuyruk sana kaçabilir, bunun da farkında mısın?

Hayır bilmiyorum. kaçmadan anlatıver bi zahmet.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyle görünüyor ki. Evrimin başat iki etkeninden, doğal seleksiyon ile mutasyonlardan birini diğerinin karşısına çıkarmak mümkün değil. İkisinin de mutlaka bir arada bulunması gerek. Sorun sevgili anibalin doğal seleksiyonun belirleyici olduğunda ısrar etmesi.

Şöyle bir analog kurmak istiyorum.

Rüzgar esiyor ve tozu toprağı sürüklüyor. Bu tozlar kayaların kovuklarında birikiyor, zamanla sertleşiyor ve kovuğun şeklini alıyor. Kovuğun şeklini almış olan birikintilere canlı diyelim. Bu oluşumda. Rüzgar mı belirleyicidir. Kayanın Kovuğu mu?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bence sorun sizlerin illaki belirleyici bir etken bulmaya çalışmanızda . doğal baskılar ortadadır . halk dilinde "yersen" der doğal seçilim . her an her bir genimize baskı uygulanır . ortada bir seçicilik yoktur aslında bir anahtar kilit mekanizması vardır . kilit doğa oluyor . anahtarlar da bu doğaya uyum sağladıkça işlevini sürdürüyor veya doğal baskıların bir açığında değişime uğrayıp türleşme sağlanıyor . aslında basit bir konuyu karmaşıklaştırıyoruz gibime geliyor .

olay tamamen tesadüflere dayanıyor . doğal baskılar ortama göre göre değişir . mutasyonların olası fenotip belirleme işlev öncelikleri değişir . sürekli bir değişim kargaşasında hangi baskı hangi mutasyona , yani hangi anahtar hangi kilite denk gelecek ihtimalleri bulunur . açılan kapılar türleri ortaya çıkarır .

ne denilmişti daha önceleri . olası fenotip özellikleri gen havuzunda bulunur . bir türün kendi ortamında bulunan ve direkt kendisine uygulanan baskılar , işlevini sürdüren genlerle özdeştir . ortamdan kasıt ne tür doğal ihtiyaçlarla etkileşimlerde bulunduğudur . yoksa bir köpek ile insanın aynı ortamda olması neden evrimleşmeyi aynı yönde geliştirmiyor ? çünkü yaşamsal ihtiyaçları farklı yönde . ortam baskısı doğal baskı dediğimiz şeylerde bundan ibaret . türün hayatta kalıp neslini başarılı bir şekilde devam ettirmesi için gerekli şartlar nelerdir , gerekli ihtiyaçlar , gerekli her türlü gereksinimler nelerdir , işte bu soruların yanıtları doğal seçilimin bir parçasıdır .

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Hayır bilmiyorum. kaçmadan anlatıver bi zahmet.

Eğer sana derlerse ki, madem mutasyonlar birikiyor, canlıda böylece yeni özellikler kazanıyor, timsah neden 200 milyon yıldır uçamadı öyleyse, o zaman çamura düşer, sarılacak timsah kuyruğu ararsın drekinci.

>>> Evrimin başat iki etkeninden, doğal seleksiyon ile mutasyonlardan birini diğerinin karşısına çıkarmak mümkün değil.

Değil zaten. Sorun bazılarının doğal seleksiyonu yok sayarak, olmasada olur canım ne gerek var ona filan gibi düşünerek olayı mutasyonların sırtına yıkmaya çalışması. Mutasyonlar var, onları belli bir yönde birikmeye (senin deyiminle) zorlayan doğal seleksiyon var. Bu herhangi bir T anında canlıyı adapte eder. T+1 anında doğal seleksiyon değişmediği sürece, canlı o adapte halde kalmaya devam eder. Timsah için, bu T anı 200 milyon yıl öncesine tekabül eder. Ve 200 milyon yıldır timsah için doğal seleksiyon koşulları değişmediğinden, timsahta o timsah gibi kalır. Ama onun atalarından gelen kuzenleri farklı doğal seleksiyon koşullarına uğradıkları için, kanat takıp uçarak kuş olup çıkmışlardır işte.

>>> Gen, sıklığını doğal seleksiyona rağmen gösterir. Canlı evriliyor, doğa ve doğanın seleksiyonu değil.

Drekinci, kağıt üzerinde, kısır bilgilerle fikir üretmeye çalışıyorsun. Doğa ise aha burada, kaldır kıçını bir bak bakalım nasılmış bu dediğin olay? Canlı evrilmez, Nesiller evrilir zaten. Gen sıklığınıda doğal seleksiyon belirler. Ve emin olabilirsin, tek başına belirler, kimseyi de işine karıştırmaz. Nerde hani o neandertahlin genleri, dinozorun genleri? Taaa böyle silip atıverir beğenmediği genleri, baskındın yok çekiniktin filan demeden.

Soru basitti, geveledin geçtin. Neden bazı toplumların çoğunun gözleri mavidir? İzlanda'da kadınların %89'u, erkeklerin ise %87'si mavi veya yeşil gözlüdür. Oysa, baskın olan kromozom 15'teki BEY2 genidir ve kahverengi gözlere yol açar.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8875191

Eee, nerde kaldı kahverenginin baskınlığı o halde? Buyur sen açıkla görelim. Haa, aslında niye kadınların %89, erkeklerinse %87? Bunda da bir bit yeniği olmalı, buna da doğal seleksiyon el atmış mıdır, bir düşün bakalım?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence timsahların 200 milyon yıl içinde hiç değişmedikleri bir mit...

Değişmek zorundadırlar. Bir nesil içinde bile değişiklikler olur.

Ama onlar fosilleşen yapılara yansımayabilir.

İnsanın çocuklarının kendinden ne kadar farklı olduğunu düşünün...

Bu değişim değil mi sizce?

Eğer allel frekansında olan dalgalanmalar evrimse ki o da evrimsel bir süreçtir, evrim her nesilde vuku bulmaktadır.

Her an!

Link to post
Sitelerde Paylaş

belki bir mit değilde biraz abartı olabilir . mesela bende bir ansiklopediden 400 milyon yıl hiç değişmediğini okumuştum . ayrıca ilgili iskeletin fotoğrafı bile vardı . tabi fosilleşmiş olarak . bilgisayar teknikleri ile iskeletten kanlı canlı temsili bir resim bile hazırlanmıştı . bunu açıklayan da evrimi anlatan bir ansiklopediydi . hani 60 - 70 milyonu anlarımda 200 hatta 400 milyon yıl çok uzun geldi bana .

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...