Jump to content

Doğal Seçilim Nedir?


Recommended Posts

Allel frekansında olan dalgalanmalar evrimsel bir süreçtir elbette fakat bu yüzyıllar sonunda meydana gelmiş olabilir ispatını ancak kendi ortak türü içinde birbirinden bağımsız olmuş veya zaten eski grubundan çoktan kopmuş canlılarda görebiliriz çünkü dalgalanmaların etkisi tek başına hiçbir göze görünmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 96
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Doğal seçilim, Heisenberg'in belirsizlik ilkesi gibi, doğanın en temel yasalarından biridir.

Doğal seçilim olmadan evrende yaşamın başlaması ve yayılması mümkün değildir.

Doğal seçilimin biyolojide yaygın bir önemi vardır.

Doğal seçilimi anlamak için ilk canlı varlığın ortaya çıktığı ilkel koşulları, özet olarak da olsa, incelemek gerekmektedir.

Son kuramlara göre yaşam hidrosferde gerçekleşen ve organik çorbanın ortaya çıkmasına neden olan kimyasal evrimle başlamıştır.

Son derece karmaşık bir niteliğe sahip olmasına rağmen bu çorba önceleri cansızdır.

Bu çorbayı oluşturan kimyasal moleküllerin paylaştığı en ilginç ve eşşiz özelliklerden birisi, onların otokatalitik niteliklere sahip olmasıdır.

İlginç olarak su molekülleri bile diğer su moleküllerinin sentezini sağlayacak katalizör etkiye sahiptirler.

Bu organik çorba içinde ender de olsa, tesadüfen kazandıkları çeşitliliklerin yeni nesillerde devam ettiği moleküller ortaya çıkmıştır.

Böyle bir sistem ortaya çıkar çıkmaz, doğal seçilim devreye girecek ve sistemdeki moleküllerin adaptasyonuna neden olacaktır.

Bu aşamada dünya varlığında ilk defa bir biyotaya (direy ve biteye, yani flora ve faunaya) kavuşmuş demektir.

Görüldüğü üzere doğal seçilimin başlangıcı ilk canlı hücreden de öteye gidebilmektedir.

Kimyasal evrim canlılık için gerkli doğal seçilimin başladığı bir süreçtir.

Biyoloji kitaplarının çoğunda dile getirilen geleneksel görüşe göre dünyada yaşam yalnız bir kere ortaya çıkmış olup, o zamandan beri neo Darwinizme uyan bir şekilde evrilerek devam etmektedir.

Bazı araştırıcılar yaşamın kökeninden organik çorba içinde tesadüfen kendiliğinden ortaya çıkan bir genin sorumlu olduğunu iler sürerler. Bu görüşe göre bu genin sonradan mutasyonu kendinden sonra gelen yeni nesillerin ortaya çıkmasının nedenidir.

Ancak DNA molekülünün son derece özelleşmiş olması bize genlerin daha sonra ortaya çıkmaları gerektiğini dikte ettirmektedir.

Bu erken dönemde ayrı filojenilerin (soyoluşların) ortaya çıkması da mümkün görünmemektedir.

Günümüzde mevcut DNA, ATP gibi kimyasal moleküllerin ve enzimlerin kökeni bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Onların kökeninin tek olarak başladığı ve birbirlerinden mi evrildikleri, yoksa her birinin diğerlerinden bağımsız olarak ortaya çıktıkları mı, kesin olarak bilinmemektedir.

Biopoez (yaşamın kökeni ve ilk gelişmesi) ile ilgilenen ciddi araştırıcılar için iki görüş de kabul edilemez.

Kalıtım, yapısal ve immunolojik mekanizmaların idame ettirildiği bireylerin ortaya çıkması uzun bir evrimsel süreci gerektirmektedir.

Yaşamla ilgili bu mekanizmalar ortaya çıkmadan önce genetik olarak farklı evrimsel nesiller, hatta fizik olarak farklı bireyler bile var olamaz.

1962 yılında Ehrenvard bu durumu şu veciz tümce ile ifade etmiştir.

Life is older than organizms.

Yaşam organizmalardan daha eskidir.

Başka bir deyişle yaşam, ilk organize bireyin ortaya çıkmasından önce de vardır.

Yaşam ortaya çıkarken ayrı filojeniler mi vardır, yoksa tek bir filojeni mi yaşamın bildiğimiz şekilde evrimesinden sorumludur.

Yani polifilojeni mi söz konusudur, yoksa monofilojeni mi?

Bu sorulara Ehrenvard'ın cevabı yaşamın başlangıcının ne polifilojenik olduğu,ne de monofilojenik olduğudur.

Ehrenvard yaşamın fiolojeni olmadığını iler sürmektedir. Yani yaşam non phyletic dir...

Ehrenvard organik çorba içinde ortaya çıkan yaşamın, organik çorba içeren her su yatağının tek ve diffüz bir organizma olduğunu imgelemektedir.

Ortada henüz bildiğimiz anlamda yaşam yoktur ama, onun öncüsü bir yaşam vardır.

Mevcut organizmalar birbirleri ile kaynaşmışlardır.

Bu durumda bireylerden ve nesillerden bahsedilemez.

Bu ortamda doğal seçilim alternatif otokatalitik süreçler üzerine baskı yapmaktadır.

Yani organi çorba vardır. O çorbada otokatalilik moleküller ortaya çıkmışlardır.

Yaşamın tohumları atılmıştır ama bireysel canlılar yoktur.

Canlılık öncesi otokatilitik etkilere sahip moleküller vardır ve doğal seçilim onlar üzerine baskı yapmaktadır.

Doğal seleksiyon yalnız evrimden değil, aynı zamanda yaşamın bildiğimiz şekilde ortaya çıkması için de gerekli bir temel doğa yasasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence timsahların 200 milyon yıl içinde hiç değişmedikleri bir mit...

Değişmek zorundadırlar. Bir nesil içinde bile değişiklikler olur.

Ama onlar fosilleşen yapılara yansımayabilir.

İnsanın çocuklarının kendinden ne kadar farklı olduğunu düşünün...

Bu değişim değil mi sizce?

Eğer allel frekansında olan dalgalanmalar evrimse ki o da evrimsel bir süreçtir, evrim her nesilde vuku bulmaktadır.

Her an!

Hacı senin teorini doğrulamak için, elimizdeki gerçekleri mit ilan edecek değiliz. 200 Milyon yıllık kalınıtlar var, aynı/benzer ortamlarda yaşamışlar, kimisi dev, kimisi cüce, kimisi köpek benzeri olmuş. ama mevcut timsah türleri bu 200 milyon yıldır var olup gelmiş. Hepsi mutlu mesut sürünmeye devam ediyorlar, nasıl olduysa, çağdaşlarının kimisi uçmuş, kimisi dev brontosor olmuş, kimisi hatta aya gitmiş ama o hala aynı formda sürünmeye devam ediyor.

Eğer olay mutasyonlar ise, onlarda habire haldır haldır mutasyon geçiriyor zaten. O halde nasıl oluyorda, en azından sürünmekten kurtulacak kadar olsun bir birikimcik oluvermemiş, hangi kutsal ağacın meyvesini yemiş bunlar ki, doğa onlara sürünün siz demiş?

Dalgalanmalar var, evet, her nesilde oluyor zaten. Doğal seleksiyon olmasa, bunlar seise olur, dağılır giderdi biz izlerken. Ama olmuyor. Mutasyon oranları sabit artışlı olduğu halde, canlı aynı kalıyor. Dalgalanmaları süspanse eden, aşmasını engelleyne doğal seleksiyon var zira.

Timsahlar tek olsaydı, hadi neyse. At nalı yengeci, coelecanth, yusufçuk vs. vs. Boş ver bunlarıda, şu iki göz, bir ağız formuna bak. Yahu hiç mi mutasyon olmadı artık bu iki gözü belirleyen şeylerde, şöyle biriki birikiversede dört gözümüz oluverseydi ya?

Canlılar yaşar, ürer, ölür. Ürerkende değişirler. Ve bu değişimin yönü ve büyüklüğünü belirleyen doğal seleksiyondur.

Evrimin sorumlusu doğal seleksiyon değildir. Bu yanlış bilinir, evrimin sorumlusu mutasyonlardır. Ama şu da yanlış bilinir, evrim süreciyle canlıların bu hale gelmesinin sorumlusu doğal seleksiyondur. Soru ve cevaplar şunlardır:

Evrim neden var ? -> Çünkü mutasyonlar var.

Peki mutasyonlar nasıl oluyorda uçuyor ve aya gidiyor? -> Çünkü doğal seleksiyon var.

Bu meseleyi kavrayınca olayı anlamak daha kolay olur. Mutasyon, "ne" sorusunun cevabıdır, doğal seleksiyon ise "nasıl" sorusunun cevabını verir.

Asıl mesele şudur. Mutasyonlar, gökten yağan yağmur damlası gibidir ve çamurdan öte bir şey yapamaz. Mutasyonların bir özellik vs. ortaya koyabilmeleri mümkün değildir. ancak bunlardan işe yarayacak olanları seçen doğal seleksiyon yoluyla bugünkü canlılar ve özellikleri ortaya çıkabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim bir teorim yok.

Sadece olaya nesnel olarak bakıyorum.

Timsahlar bu duruma gelmek için bir başka canlıdan evrilmişlerdir.

Ve ayrıca kendi içlerinde de evrilmiş olmalıdırlar.

Hep aynı kaldıkları bir iddiadır ve kanıt ister.....

Ama sorun ondan da derindir.

Siyanobakteriler 3 milyar yıldır siyanobakteri olarak kalmışlardır.

Neden?

Hiç mi mutasyona uğramamışlardır bu bakteriler?

Neden hala aynı özellikleri taşımaya devam etmektedirler?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Hiç mi mutasyona uğramamışlardır bu bakteriler? Neden hala aynı özellikleri taşımaya devam etmektedirler?

Cevabı basittir: Mutasyonlar haticedir, neticeyi doğal seleksiyon belirler. Demekki canlının değişmesini gereken bir doğal seleksiyon ortamı gerçekleşmemiş.

Yada belki öyle değildir. Olay o kadar basit değildir. İşin aslı şu ki siyanobakterilerin 1 milyon yıl önceki halini bilmek güç. Ama şu meşhur timsahların durumunu bilebiliyoruz. Bildiğimiz timsahın ortaya ortaya çıkışı, 200 miyon yıl öncesine raslıyor. Ve bildiğimiz timsah o zamandan beri, tropikal tatlı suların ve deltaların etrafında varlığını sürdürüp geliyor. Ama farklı coğrafi özelliklere dönüşen yerlerde yaşayan timsahların öyle kalamadığını da görüyoruz. Velakin, aynen köpekler gibi sürü halinde yaşayan timsah köpekler bile ortaya çıksada, yok olmaktan kurtulamamış.

http://www.guardian.co.uk/science/gallery/2009/nov/19/zoology-evolution?intcmp=239

Timsahın adapte olduğu ortam belli aslında. Bu ortam aylarca yemek yemeden yaşamak filan gibi ekstrem durumları öngörüyor. Timsahta bunlara ayak uydurmuş. Bu gibi bölgeler var oldukça, ki yok olmaları çok zor, onlarda var olacak. Ama bu bölgeler bazen değişmiş, farklı alanlara dönmüş. Ve o alanlarda kalan timsahlarda adaptasyona girişmiş.

O halde neden siyanobakteride aynı şeye maruz kalmış olmasın? Belki bir yerlerde bir sürü farklı türlere dönüştü. Ama bu türler aynı timsahlar gibi farklı türlere dönüşüp, akabinde yok olmuşta olabilirler elbette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>>>>>Demekki canlının değişmesini gereken bir doğal seleksiyon ortamı gerçekleşmemiş.

Timsahların veya siyanobakterilerin 200 milyon yıl değişmeden kalmasını ortama bağlamakla hem kendi tezini çürütüyorsun, hem benim dediğime gelmiş oluyorsun.

Demek ki ortam 200 milyon yıl değişmemiş. Hani ortam değişmeden olmazdı?

Demek ki değişmeden oluyormuş. Üstelik aynı değişmeyen ortamda, timsah dışında bir sürü canlı yaşıyor, bu canlı çeşitliliği, aynı değişmeyen ortamda, değişen bir sürü canlı olduğunu ve timsah dışındakilerin evrim geçirdiğini gösterir. Aksi halde 200 milyon yıl değişmeyen ortamda doğal seçilim de durmuş olacağından. Bu ortamda yaşayan canlıların tümü 200 milyon yıl önce ne ise sonra da o olmaları, değişmeden kalmaları gerekirdi. Peki bu ne pehriz ne lahana turşusu. Bu değişmeyen ortam bir tek timsahı mı etkileyememiş? Diğerleri neden evrilmiş?

Diğer canlıların da (timsah gibi) aynı kaldığını iddia edeceksen ancak o zaman haklı olabilirsin.

Sevgiler.

tarihinde drekinci tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

drekinci , ortamı yanlış açıklıyorsun . sadece canlının içinde yaşadığı coğrafi şartları baz alıyorsun . ama ortam sadece bu değildir . bu konuya daha yukarılarda da değinmiştim .

doğal ortam canlının her türlü ihtiyacını karşıladığı ortamdır . bu ortama tüm gereksinimler girer . besin öğeleri , barınma şartları , diğer canlılarla olan etkileşimi , vs her türlü sosyal ve hayati gereksinimlerin bir arada bulunduğu ve canlının bunları ne şekillerde karşıladığı doğal ortam olarak tanımlanabilir.

aynı coğrafi ortamda bulunup farklı doğal baskılara maruz kalan milyonlarca tür vardır . 200 milyon yıl boyunca pek değişiklik göstermemiş bir timsahın evrimini tamamen cografi ortama bağlamamak gerekir

şu şekilde de açıklanabilir . bu timsah milyonlarca yıl boyunca aynı nehirde aynı bölgede yaşıyor olabilir . ancak besin ihtiyacını hep aynı şekilde karşılıyor , yavrularını , türünün popülasyonunu koruyacak derecede başarılı bir şekilde yetiştirebiliyor ve çevreden bunlara herhangi bir olumsuz etki bulunmuyorsa o türün değişim geçirmesi için bir neden de bulunmayabilir .

düşünün timsahlar ne şekilde beslenir ? tatlı sularda sosyal bir yaşam sürerler . avlanma şekilleri sessizce pusuda bekleyip ani bir atak ile su içme ihtiyacını gidermek zorunda olan hayvanlara saldırmak şeklinde başlıca bir taktiktir . gerekli yetenekler onlar daha milyonlarca yıl önce evrildiğine göre ve hala pek bir değişim geçirmediklerine göre bir neden vardır . oda bulundukları ortamda fenotip özelliklerinden dolayı çok nadir rakiplerinin bulunması ve besin ihtiyaçlarını sahip oldukları yeteneklerle milyon yıllar boyunca başarılı şekilde kullanmalarından ibarettir . tatlı sular bütün hayvanların vazgeçilmez hayati kaynaklarıdır . bunların en az yüzde sekseni timsahların besin zincirini oluştursun . bu yüzde seksenin yüzde elli yakalanma payı olsun . buda gösteriyor ki beslenme açısından milyonlarca yıl geçse de bir sorun bulunmuyor . diğer başka türler değişim geçirsede bu birşeyi değiştirmiyor . her halükarda tatlı su canlıların vazgeçilmez uğrak yeri oluyor .

e tabi sadece besin ihtiyacı değil bu süreci etkileyen koşul . birde fiziki yapının çevreye uyumu var . 200 milyon yıl öncesi timsahlarına baktığımızda aynı temel savunma ve saldırı sistemlerine sahipler . bu da demek oluyor ki bu savunma ve saldırı sistemleri her koşullarda başarı sağlayan bir sistem .

birde nesli devam ettirme başarısı var . bu konuda da yeterince başarılılar ve temelde çoğu hayvanın kullandığı yöntemleri kullanmaktalar . kıyılara çukurlar açıp sayıca fazla yumurta bırakırlar . zamanı gelince yavrular yumurtadan çıkıp heme suya döner ve avlanma yetenekleri o anda başlar .

bu bahsettiklerim kabaca özellikler . birde bunların ayrıntısı var tabi . üreme sistemleri , solunum sistemleri , sindirim , dolaşım vs . bunların ise tam olarak neler olduğu ayrıntılı olarak bilinebilirse belki daha da anlaşılabilir bu uyum başarıları .

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu arada timsahlar hiç değişim geçirmedi gibi bir şey anlaşılmasın . geçirdiler . hemde oldukça . ama bu türü diğerlerinden bir kaç noktada ayıran şey hala 200 milyon yıl önceki fenotip özellikleri de günümüze kadar kullanmalarıdır . timsahlar bize dinozorlardan kalan miraslardır . iyice anlaşılmaları gerek bence.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğadaki canlılar sadece doğa şartlarına uygun yaşamış olup ve sadece ona bağlı olarak doğadan yok olur. Doğada ya varsındır ya yoksundur. Ama bunlar evrim geçirdiklerine göre doğanın içinde yapay bir yolun da sağlam bir desteği olmalıydı diye düşünmek çok metafizik kalıyor. Çünkü canlılar evrim geçirirken tesadüflerde var biz bunlara metafizik kuram deriz. Yani sebebini bilmediğimiz dışarıdan veya doğada daha güçlü bir canlının var oluşu bu bilinmezi tetikliyor anlamına gelir. Burada tartışılırken yapılan hata ''yapay'' ile ''doğal seleksiyon'' tartışılırken somut olan ile şimdilik tesadüf olarak düşünebildiğimiz yani henüz sebebini bilmediğimiz evrilme sürecini bir bütün sanıyoruz ama bilmediğimiz şeyin karanıkta kalan olgunun tartışması şimdiden yapılamaz.

tarihinde ozger tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Moleküller fizik ve kimya yasalarını tatmin etmek üzere bir araya gelirler ama, onların canlı varlıklara dönüşmesi için bu yasalar yetersizdir.

Doğal seçilim olmadan fizik ve kimya yasaları canlı varlıkların ortaya çıkmasını sağlayacak güce sahip değillerdir.

Evet.. Hiç kuşkusuz canlı varlıklar cansız atom ve molekkülerin fizik ve kimya yasalarına uymaları ile ortaya çıkmışlardır ama, doğal seleksiyon fizik ve kimya yasalarının cansız moleküllerden canlı varlıkların ortaya çıkmasına arabuluculuk eden yegane yasadır.

Adaptasyonun başka türlü sağlanması mümkün değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Timsahların veya siyanobakterilerin 200 milyon yıl değişmeden kalmasını ortama bağlamakla hem kendi tezini çürütüyorsun, hem benim dediğime gelmiş oluyorsun. Demek ki ortam 200 milyon yıl değişmemiş. Hani ortam değişmeden olmazdı?

Senin ben anlama özürlü olduğunu söylemiş miydim?

Değişen/değişmeyen ortam değil, doğal seleksiyon drekinci. Ortam değişebilir, doğal seleksiyon değişmeyebilir. Nasıl olur?

Ne dedik, doğal seleksiyon ak ve kara olarak işlemez. Bir min max aralığı ortaya koyar. Eğer canlı için bu aralık çok genişse, o zaman ortamdaki değişimler gene bu aralık içinde kalacağı için canlının adaptasyonunu kayda değer şekilde etkilemez. Timsahları ben iyi bilirim, ama sen bilmezsin. O yüzden biyolojisi daha iyi bilinen bir şeye bakman lazım:

Ayılar. Ayılar, et, bal, ot, meyve herşeyi yiyebilirler. Leş bulur, leş yerler. Bulamazlarsa gidip geyik yakalar yerler. Olmazsa balık tutarlar. Gene olmadı ot yerler, tohum yerler. yiyecek hiç kalmazsa, metabolizmalarını kısıp kış uykusuna yatarlar.

Şimdi bu kadar her bir şeyle beslenebilen ayı, yiyecek bulmak için değişmek durumunda kalabilir mi?

Ama ceylan avlamaya özelleşimiş, geniş otluk düzlüklerde çok süratle koşarak yiyeceğini bulabilen çitaları düşün. Eğer o düzlükler ortadan kalkarsa, mesela ağaçlık olursa, çita ya başka yönde adapte olacak, yada yok olacaktır.

Gördüğün gibi, bazı canlılar için doğal seleksiyon çoook toleranslı. O yüzden ortamın değişmesi, onlar için geçerli olan doğal seleksiyon koşullarını değiştirmez. Nasıl değiştirmez? Ortam değişimleri genellikle daralma yönünde gerçekleşir. Ayı her şeyi yer. Ama ortalık birden ormanlık olursa, balık yemeyiverir. Balığa ulaşamamaktadır. Bu durumda gene aynen sağ kalır. Ama balık kartalının akıbeti kaçınılmazdır. Ortam değişmiş, nehirler vs. olan yer ormanlık bir alan olmuştur. Ama ayı bundan etkilenmez.

Timsah ve ayılar çok benzer, onlarda hemen hemen ne bulurlarsa yerler. Ama ot yeme huyları yoktur. Fakat su kenarına öyle uyum sağlamışlardı ki,suya zaten bağımlı olan hayvanlar onları hiç aç bırakmaz. Ve bir kez doyunca, aylarca başka bir şey yemeden yaşayabilir.

Ha, ortam değişmiyor değil zaten. Zira timsahların geçmişine dair bilgileri, çöllerden ediniyoruz şu anda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin ben anlama özürlü olduğunu söylemiş miydim?

Değişen/değişmeyen ortam değil, doğal seleksiyon drekinci. Ortam değişebilir, doğal seleksiyon değişmeyebilir. Nasıl olur?

Ne dedik, doğal seleksiyon ak ve kara olarak işlemez. Bir min max aralığı ortaya koyar. Eğer canlı için bu aralık çok genişse, o zaman ortamdaki değişimler gene bu aralık içinde kalacağı için canlının adaptasyonunu kayda değer şekilde etkilemez.

Sevgili anibal.

Çok doğru söylüyorsun. Ben anlama özürlüyüm. Konu başlığı doğal seleksiyon. DS nin ne olup ne olmadığını anlamaya çalışıyorum. Fiziki şartlar diyoruz. Yok, Biyolojik şartlar o da değil, Mevsim ve iklim şartları yok yok. Taşın kovuğuna benzettik olmadı. Kör saatçi o da değil. Bu mereti anlayamadım gitti. Ne yaman bir doğal seleksiyon ki. Aynı ortamda otu da yaratıyor, koçu da. iti de oluşturuyor biti de.

Şu son cümlelerin ne kadar çarpıcı. Min max aralığı geniş olunca canlının adaptasyonunu kayda değer bir şekilde etkilemez diyorsun. Ne de güzel diyorsun. Bu aralıkta yaşayan bütün canlılar az yada çok ortama uymuş, adapte olmuş demektir. Hiçbir doğal baskı olmadan canlı kendi iç dinamiği ile değişemez mi? Yoksa iç dinamiği de mi doğal baskı.

Şöyle düşünsek. A canlısı aynı doğal ortamda, (rastgele ve avantajlı mutasyonların birikimi ile) B, C ve D şeklinde üç türe doğru evrim geçiriyor. Aynı doğal ortam B ye ve C ye yaşama şansı veriyor. D şeklinde bir gelişme ise yaşama şansını yakalayamıyor.

Böyle bir varsayımda, Canlı yaşasa da doğal seleksiyon, yaşamasa da mı? Seleksiyon bunun hangisinde.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal.

Çok doğru söylüyorsun. Ben anlama özürlüyüm. Konu başlığı doğal seleksiyon. DS nin ne olup ne olmadığını anlamaya çalışıyorum. Fiziki şartlar diyoruz. Yok, Biyolojik şartlar o da değil, Mevsim ve iklim şartları yok yok. Taşın kovuğuna benzettik olmadı. Kör saatçi o da değil. Bu mereti anlayamadım gitti. Ne yaman bir doğal seleksiyon ki. Aynı ortamda otu da yaratıyor, koçu da. iti de oluşturuyor biti de.

Şu son cümlelerin ne kadar çarpıcı. Min max aralığı geniş olunca canlının adaptasyonunu kayda değer bir şekilde etkilemez diyorsun. Ne de güzel diyorsun. Bu aralıkta yaşayan bütün canlılar az yada çok ortama uymuş, adapte olmuş demektir. Hiçbir doğal baskı olmadan canlı kendi iç dinamiği ile değişemez mi? Yoksa iç dinamiği de mi doğal baskı.

Şöyle düşünsek. A canlısı aynı doğal ortamda, (rastgele ve avantajlı mutasyonların birikimi ile) B, C ve D şeklinde üç türe doğru evrim geçiriyor. Aynı doğal ortam B ye ve C ye yaşama şansı veriyor. D şeklinde bir gelişme ise yaşama şansını yakalayamıyor.

Böyle bir varsayımda, Canlı yaşasa da doğal seleksiyon, yaşamasa da mı? Seleksiyon bunun hangisinde.

Sevgiler.

A canlısı aynı doğal ortamda, B, C, D şeklinde üç türe doğru evrim geçiremez.

Evrimin yapısı, A1, A2, A3 gibi türlerin, B1, B2, B3 gibi türlere dönüşüp gitmesiyle işler. Darwin'den sonra evrim teorisinde keşfedilmiş olan hemen hemen tek mesele budur. Bu olayda, genel olarak A1 ve A2 başka ama seleksiyon olarak yakın ortamlarda evrilmiş olurlar.

Bir iddia, A türünden ortaya çıkan B, C, D genotiplerinin doğal seleksiyona karşı nötr olduklarını ve bu yeni genotiplerin dediğin gibi bir türleşmeye sebep olabileceğini iddia eder. Bu iddia temelini moleküler evrimsel mevzulardan nötral mutasyonlar konusundan alır. Ama o konu, bu mesele değildir, o başka bir meseledir. Velakin bu iddianın herhangi bir kanıtı gösterilebilmiş değildir. Tersine, yapılan çalışmalarda durumun tam tersine olduğu gözlenmektedir. Moleküler seviyedeki bu durum, fenotip duruma, yani makro düzeye yansımamaktadır. Olayın ilk bakışta nötral gibi görünen mutasyonların aslında başka yönden doğal seleksiyona etkide bulundukları şeklinde olduğu kabul edilmektedir.

Yaşayan bir kaç yüz milyon tür mevcut drekinci. Ve henüz bahsettiğiniz gibi bir şeye raslanabilmiş değil. Hoş biz hespini keşfetmişte değiliz. Ama keşfettiklerimizden dediğin bir şeyin olmadığını alanen görüyoruz.

>>> Bu aralıkta yaşayan bütün canlılar az yada çok ortama uymuş, adapte olmuş demektir. Hiçbir doğal baskı olmadan canlı kendi iç dinamiği ile değişemez mi?

Değişemez drekinci. Daha doğrusu değişir, ama o aralığın dışına taşan her türlü değişim, doğal seleksiyonca traşlanır. Ve aslında bundan en geniş aralıkta yaşayabilen ayı ve timsah gibi canlılar etkilenir. Öyleki, onlarda oluşacak ufacık değişim bile, o geniş adaptasyon sahasını daraltacağı için çabucak elenir gider. Bu nedenle, timsahlar 200 milyon yıldır kayda değer bir değişim gösterememişlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal, doğrusu yine benim anlayışsızlığıma ver.

A canlısı

A1, A2, A3, şeklinde evrilsin. Ne çıkar. (Zaten bütün canlılar başlangıçta A dan neşet etmemişler mi?)

B de (ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkmışsa?)

B1, B2, B3 şeklinde evrim geçirsin

A1, A2 ve B1 B2 ler yaşamda kalsın. A3 ve B3 elensin.

Şimdi bu sonuçlara göre, seçilim bunların hangisinde. Elenen de seçilmiş, yaşamda kalanlar da seçilmiş midir?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal, doğrusu yine benim anlayışsızlığıma ver.

A canlısı

A1, A2, A3, şeklinde evrilsin. Ne çıkar. (Zaten bütün canlılar başlangıçta A dan neşet etmemişler mi?)

B de (ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkmışsa?)

B1, B2, B3 şeklinde evrim geçirsin

A1, A2 ve B1 B2 ler yaşamda kalsın. A3 ve B3 elensin.

Şimdi bu sonuçlara göre, seçilim bunların hangisinde. Elenen de seçilmiş, yaşamda kalanlar da seçilmiş midir?

Sevgiler.

Öncelikle, A1, A'dan evrilmiş değildir, Pre-A1, Pre-A2, Pre-A3 gibi türlerden evrilmiştir. Eldeki bilgiler bunu gösteriyor. A1 - A2, birlikte üreyebilen alttürlerdir. Kolay görülecek örneği, aslan ve kaplan, kutup ayısı ve bozayı olarak verilebilir. Tür tanımı birlikte üreyememe ile tanımlandığı için, bunlara tür demek hatalı olur.

Bu A1 ve A2, farklı ortamlarda farklı doğal seleksiyon koşullarına göre evimleşmiş türün alt türleridir. Bunlar izolasyonun kalkması ile bir araya gelip melez türler oluşturabilir. Veya bir kısmı diğer kısmının yok olmasına sebep olabilir. A1, A2 ve A1+A2 lere ne olacağı gene doğal seleksiyona kalmıştır.

Fakat bu süreçte, A1, A2'ler evrimleşip B1 B2'ler ortaya çıkmaz. Bu durum, { A1, A2, A3 } kümesinin { B1, B2, B3 } kümesine evrilmesi ile sonuçlanır. Geride B1-B2-B3 ortaya çıkınca, ortada A1-A2-A3 çoktan kalmamış olur.

Ki, A1 - A2 - A3 kümesinin B'lere doğru değişimi, doğal seleksiyonun değişimine bağlıdır. Doğal seleksiyon değişmezse, onlarda değişemez.

Konunun daha kolay anlaşılması için, A1, A2, A3 tek bir tür gibi görülür. Fakat, bunların her biri farklı ortamlara adapte olmuş aynı türlerdir. Henüz, birlikte üremelerini engelleyecek morfolojik farkları yoktur. Velakin, görülen odur ki, bunlar birlikte üreyemez, çünkü birinin adapte olduğu ortam diğeri için uygun değildir. Velakin, izolasyonun değişimi, doğal seleksiyonun değişimiyle birlikte gelirse, yeni koşullar melezlere bir hayat imkanı tanıyabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal, doğrusu yine benim anlayışsızlığıma ver.

preA1 canlısı

A1, A2, A3, şeklinde evrilsin.

A1 A2 hayatta kalsın A3 elensin.

Veya

preB1 den

B1, B2, B3 şeklinde evrim geçirsin

B1 B2 yaşamda kalsın. B3 elensin.

Şimdi bu sonuçlara göre, seçilim bunların hangisinde. Elenen de seçilmiş, yaşamda kalanlar da seçilmiş midir?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal, doğrusu yine benim anlayışsızlığıma ver.

preA1 canlısı

A1, A2, A3, şeklinde evrilsin.

A1 A2 hayatta kalsın A3 elensin.

Veya

preB1 den

B1, B2, B3 şeklinde evrim geçirsin

B1 B2 yaşamda kalsın. B3 elensin.

Şimdi bu sonuçlara göre, seçilim bunların hangisinde. Elenen de seçilmiş, yaşamda kalanlar da seçilmiş midir?

Sevgiler.

Olayı neden anlamadığını anlaman lazım önce.

A1, A2, A3 evrilsin diyorsun. Boru mu bu öyle hadi oluversin diye oluverecek? Olayı çok fazla indirgemeye çalışıyorsun.

Bahsettiğin her şey, o yok olmuş, bu hayatta kalmış, öteki evrilip değişmiş vs. hepside seleksiyon nedeniyle ortaya çıkan vakalar. Canlı nerdeyse, seleksiyon tepesinde zaten. Hala bunu anlayamadın sanıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bahsettiğin her şey, o yok olmuş, bu hayatta kalmış, öteki evrilip değişmiş vs. hepside seleksiyon nedeniyle ortaya çıkan vakalar. Canlı nerdeyse, seleksiyon tepesinde zaten. Hala bunu anlayamadın sanıyorum.

Haaaa şimdi anladım.

evrim süreçlerinde, o yok olmuş, bu hayatta kalmış, öteki evrilmiş. Bunlar önemli değil!!! mi? Daha önemli şeyler de varmıymış?

Ölsede, kalsada seleksiyon tepesinde.

Canlının kaderi seleksiyonda.

Süper zenciden ne farkı var bu seleksiyonun.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her canlı, neslini sürdürebilmek için milyarlarca tohum üretip doğaya salıyor. Her canlı doğaya daha fazla uyum sağlayabilmek için milyarlarca mutasyon geçiriyor. Bunlar elbette bilinçli yapılmıyor, canlının temel davranış biçimleridir. Tohumlardan bir ikisi gelişme imkanı buluyor. Mutasyonlardan birkaçı avantaj sağlıyor.

Evrim sürecinde bu tür davranışları yok sayarsanız. Varsa da yoksa da DS diye tutturursanız, evrimi anlaşılmaz hale getirirsiniz. Veya bu tür canlı davranışlarını da DS kapsamına alırsanız, bu kez de DS nin Süper Zenciden farkı kalmaz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...