Jump to content

Evren Enerji Sızdırıyor


Recommended Posts

Enerjinin korunumu fiziğin en temel yasalarından biri. Fizik okuyan herkes bu yasayı çok iyi bilir.

Evrenin parçası olan tüm sistemlere uygulanabilen bu yasa, ilginçtir ki bir bütün olarak tüm evrene uygulanamıyor.

Kızıla kayma fenomenini bilirsiniz. Uzak galaksilerin tümünün ışığı kızıla kaymaktadır. Bu doppler etkisine bağlanmakta ve evrenin genişlemekte olduğu sonucuna buradan ulaşılmaktadır.

Fakat fizikle sadece amatör olarak ilgilenen pek çok kişinin gözden kaçırdığı bir ayrıntı, spektrumda mor ışığın kızıl ışıktan daha fazla enerjiye denk düştüğüdür ve kızıla kayma demek, bir anlamda da enerji kaybetmek demektir.

Evrenin genişlemesi yüzünden uzak galaksilerin ışığı kızıla kaydığında, o eksilen enerjiye ne olmaktadır? Bu enerji nereye gitmektedir?

Tüm kapalı sistemlerde bir sürecin kaybettiği enerji, başka bir süreçte ortaya çıkar. Tüm bu enerjilerin toplamı, başlangıç enerjisine denktir. Yani toplam enerji korunur.

Ama evren genişliyorsa, belli bir bölgeyi kapsayan bir hayali yüzey de evrenle birlikte genişleyecektir ve bu yüzeyin sınırladığı hacim içinde kalan fotonların sayısı yaklaşık olarak aynı kalacaktır. Hacim genişledikçe bu hacim içinde kalan fotonların enerjisi azalacağından, bu hesap ima etmektedir ki, o hacim içinde kalan toplam foton enerjisi, yani evrendeki enerji azalmaktadır.

Kozmolojik kızıla kaymaların günlük hayatta karşılaştığımız tipik doppler etkilerinden bir farkı vardır. Günlük hayatta karşılaştığımız tipik doppler etkisi, göreceli hareketten kaynaklanır. Bu durumda fotonlar enerji kazanıp kaybetmemekte, sadece size foton kaynağına nazaran farklı görünmektedirler.

Fakat genel görecelik ve kozmoloji ile ilgili çoğu kitapta vurgulanan bir bilgi, kozmolojik kızıla kaymaların bundan farklı olduğu ve ışık hareket ederken, hareket etmekte olduğu uzayın şişen bir balon gibi genişlemesi yüzünden bu kızıla kaymanın meydana geldiğidir.

Kızıla kayma gözlediğimiz uzak bir galaksinin bize göre göreceli hareketi olmadığı durumlarda bile (bize göre rölatif olarak galaksinin durmakta olduğu durumlarda), yine de uzayın genişlemesinden kaynaklanan bir kızıla kayma gözlendiği uzmanlar tarafından rapor edilmektedir.

Peki tekrar konumuza dönersek, kozmolojik kızıla kaymada ışığın azalan enerjisi nereye gitmektedir?

Bu konuda uzmanların açıklaması nedir?

Bir açıklama evrenin geometirisiyle ilgilidir. Tüm korunum yasalarının evrende gözlediğimiz simetrilerle ilgili olduğu uzun süredir bilinmektedir. Uzaysal simetri, momentum korunumu yasasının sebebidir. Döngüsel simetri açısal momentumun korunumu yasasının sebebidir. Zamanda simetri ise enerji korunumunun sebebidir.

Fakat Einstein'dan beri bilinmektedir ki evrendeki madde ve enerji evrenin geometrisini değiştirmektedir. Genişleyen evrenin geometrisi değiştiğinden, uzayzaman değiştiğinde zaman simetrisi kaybolmakta, dolayısıyla enerjinin korunumu yasası geçerli olmamaktadır.

Ayrıca, bu açıklamaya eklenen birbaşka bakış açısı, evrenin eğriliği değişmiyor olsa bile, tüm evrenin enerjisi diye bir kavramın hesaplanamayacak oluşudur. 'Tüm evrenin enerjisi' şeklindeki tanrısal bir bakış açısı evrendeki herhangi bir gözlemcinin bakış açısına takabül etmediği için, hesaplanabilir bir değer olmamaktadır.

Böyle bir bakış açısı, birlikte hareket eden galaksilerin birbirine göre enerjisini hesaba katamayacağından, böyle bir bakış açısına göre bu galaksilerin kinetik enerjisi sıfır olacaktır.

Benzer bir şekilde, genel görecelik teorisine göre, evrenin toplam çekim enerjisi de her zaman açık bir biçimde hesaplanamamaktadır.

Kısacası, bu bakış açılarının ifade ettiği şudur ki, evrendeki enerji ne korunmakta, ne de kaybolmaktadır.

Sadece hesaplanabilir birşey değildir.

Bir de şu söylenmektedir ki, tüm evrene bakmaya çalışan bu 'tanrısal' bakış açısı terkedilip tek tek parçalara odaklanıldığında, pek çok kozmoloğa göre zaten fotonların enerji kaybetmesi gibi bir gözlem de ortadan kalkmaktadır.

Bu bakış açısında bir fotonun bir galaksiden başka bir galaksiye yolculuğu başka bir biçimde ele alınmaktadır.

Bu bakış açısını benimseyenlerin ifade ettiğine göre, evrenin şişmekte olan bir balonun yüzeyine benzer şekilde genişlemekte olması, bu genişlemeyi açıklamada faydalı bir matafor olmasına rağmen, daha dikkatli algılanmalı ve anlaşılmalıdır. Çünkü boş uzayın fiziksel bir realitesi yoktur. Galaksiler birbirinden uzaklaştıkça, bu göreceli hareketi 'uzayın genişlemesi' olduğu kadar, 'uzayda hareket' olarak da yorumlayabiliriz ve seçim sadece semantik bir seçimdir bu kişilere göre.

Kozmolojik kızıla kayma genellikle evrenin genişlemesinin bir sonucu olarak ifade edilir. Fakat Einstein'ın genel görelilik kuramında uzay görecelidir, bu yüzden önemli olan galaksinin geçmişidir. Uzayzaman'da takip etmekte olduğu yörüngedir. Dolayısıyla, uzak galaksinin bize göre göreceli hızını, onun uzayzamandaki yörüngesini bizimkiyle karşılaştırarak tespit etmeliyiz, ki bu yapıldığında da galaksinin gözlenen kızıla kaymasının bizden aynı hızla uzaklaşmakta olan bir arabanın doppler kaymasına denk olduğu ortaya çıkmaktadır.

Çünkü evrendeki yeterince küçük bölgeler düz uzayzaman gibi görünmekte, öyle kabul edilebilmektedir. (Uzayzamanın eğriliği o bölgeler için ihmal edilebilmektedir). Böyle bir uzayzamanda ise çekim ve dolayısıyla dalgaların uzatılması gibi bir etki olmadığından, karşılaşılan her kızıla kayma doppler etkisine denk düşmektedir.

Bu bakış açısı, ışığın yolu boyunca pek çok küçük doppler kaymaları yapmakta olduğunu düşünmekte ve ortaya bir enerji kaybı çıkmamaktadır.

Dolayısıyla, enerjideki düşme sadece bir bakış açısı ve rölatif hareketin sonucudur bu bakış açısına göre.

Bu ise, meseleyi bu şekilde açıklayanların bakış açısına göre, evrenin enerjinin korunumu yasasını ihlal etmemekte olduğu, sadece evrenin bu yasanın yetki alanının dışında kaldığıdır.

Benim bakış açıma göre ise, kozmologlar, tüm bu hokus pokus ile, evrenin genişlemekte olduğu ve gözlenen kızıla kaymanın doppler etkisinden başka birşey olamayacağı şeklindeki paradigmalarını kurtarmanın bir yolunu daha bulmuşlar ve daha önce pek çok yazımda değindiğim başka problemler gibi bunu da hasır altı etmektedirler.

Bu kızıla kaymanın nasıl açıklanabileceğini ben de bilmiyorum. Ama benim bakış açıma göre, artık kozmologlar görmelidir ki, bu kızıla kaymayı doppler etkisine ve evrenin genişlemesine bağlayan big bang modeli, açıkladığından çok daha fazla sorun ortaya çıkarmakta olan, fakat tüm bu problemlere rağmen bir türlü kendisinden vazgeçilemeyen bir modeldir. Bilimde, bilinmeyenleri azaltmak yerine arttıran açıklamalar iyi açıklama kabul edilmezler. Fakat bana göre big bang ve inflation kuramı bu kritere tam olarak uymasına rağmen, artık yerleşik bir teori olması sebebiyle kendisinden vazgeçilememektedir.

Teori gözlemleri açıklayacağına, gözlemler teoriye uydurulmaya çalışılmaktadır ve bu daha önce pek çok yazıda değindiğim pek çok ayrıntıda göze batmaktadır.

En azından benim gözümde durum budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 111
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Enerjinin korunumu fiziğin en temel yasalarından biri. Fizik okuyan herkes bu yasayı çok iyi bilir.

Evrenin parçası olan tüm sistemlere uygulanabilen bu yasa, ilginçtir ki bir bütün olarak tüm evrene uygulanamıyor.

Kızıla kayma fenomenini bilirsiniz. Uzak galaksilerin tümünün ışığı kızıla kaymaktadır. Bu doppler etkisine bağlanmakta ve evrenin genişlemekte olduğu sonucuna buradan ulaşılmaktadır.

Fakat fizikle sadece amatör olarak ilgilenen pek çok kişinin gözden kaçırdığı bir ayrıntı, spektrumda mor ışığın kızıl ışıktan daha fazla enerjiye denk düştüğüdür ve kızıla kayma demek, bir anlamda da enerji kaybetmek demektir.

Evrenin genişlemesi yüzünden uzak galaksilerin ışığı kızıla kaydığında, o eksilen enerjiye ne olmaktadır? Bu enerji nereye gitmektedir?

Tüm kapalı sistemlerde bir sürecin kaybettiği enerji, başka bir süreçte ortaya çıkar. Tüm bu enerjilerin toplamı, başlangıç enerjisine denktir. Yani toplam enerji korunur.

Ama evren genişliyorsa, belli bir bölgeyi kapsayan bir hayali yüzey de evrenle birlikte genişleyecektir ve bu yüzeyin sınırladığı hacim içinde kalan fotonların sayısı yaklaşık olarak aynı kalacaktır. Hacim genişledikçe bu hacim içinde kalan fotonların enerjisi azalacağından, bu hesap ima etmektedir ki, o hacim içinde kalan toplam foton enerjisi, yani evrendeki enerji azalmaktadır.

Kozmolojik kızıla kaymaların günlük hayatta karşılaştığımız tipik doppler etkilerinden bir farkı vardır. Günlük hayatta karşılaştığımız tipik doppler etkisi, göreceli hareketten kaynaklanır. Bu durumda fotonlar enerji kazanıp kaybetmemekte, sadece size foton kaynağına nazaran farklı görünmektedirler.

Fakat genel görecelik ve kozmoloji ile ilgili çoğu kitapta vurgulanan bir bilgi, kozmolojik kızıla kaymaların bundan farklı olduğu ve ışık hareket ederken, hareket etmekte olduğu uzayın şişen bir balon gibi genişlemesi yüzünden bu kızıla kaymanın meydana geldiğidir.

Kızıla kayma gözlediğimiz uzak bir galaksinin bize göre göreceli hareketi olmadığı durumlarda bile (bize göre rölatif olarak galaksinin durmakta olduğu durumlarda), yine de uzayın genişlemesinden kaynaklanan bir kızıla kayma gözlendiği uzmanlar tarafından rapor edilmektedir.

Peki tekrar konumuza dönersek, kozmolojik kızıla kaymada ışığın azalan enerjisi nereye gitmektedir?

Bu konuda uzmanların açıklaması nedir?

Bir açıklama evrenin geometirisiyle ilgilidir. Tüm korunum yasalarının evrende gözlediğimiz simetrilerle ilgili olduğu uzun süredir bilinmektedir. Uzaysal simetri, momentum korunumu yasasının sebebidir. Döngüsel simetri açısal momentumun korunumu yasasının sebebidir. Zamanda simetri ise enerji korunumunun sebebidir.

Fakat Einstein'dan beri bilinmektedir ki evrendeki madde ve enerji evrenin geometrisini değiştirmektedir. Genişleyen evrenin geometrisi değiştiğinden, uzayzaman değiştiğinde zaman simetrisi kaybolmakta, dolayısıyla enerjinin korunumu yasası geçerli olmamaktadır.

Ayrıca, bu açıklamaya eklenen birbaşka bakış açısı, evrenin eğriliği değişmiyor olsa bile, tüm evrenin enerjisi diye bir kavramın hesaplanamayacak oluşudur. 'Tüm evrenin enerjisi' şeklindeki tanrısal bir bakış açısı evrendeki herhangi bir gözlemcinin bakış açısına takabül etmediği için, hesaplanabilir bir değer olmamaktadır.

Böyle bir bakış açısı, birlikte hareket eden galaksilerin birbirine göre enerjisini hesaba katamayacağından, böyle bir bakış açısına göre bu galaksilerin kinetik enerjisi sıfır olacaktır.

Benzer bir şekilde, genel görecelik teorisine göre, evrenin toplam çekim enerjisi de her zaman açık bir biçimde hesaplanamamaktadır.

Kısacası, bu bakış açılarının ifade ettiği şudur ki, evrendeki enerji ne korunmakta, ne de kaybolmaktadır.

Sadece hesaplanabilir birşey değildir.

Bir de şu söylenmektedir ki, tüm evrene bakmaya çalışan bu 'tanrısal' bakış açısı terkedilip tek tek parçalara odaklanıldığında, pek çok kozmoloğa göre zaten fotonların enerji kaybetmesi gibi bir gözlem de ortadan kalkmaktadır.

Bu bakış açısında bir fotonun bir galaksiden başka bir galaksiye yolculuğu başka bir biçimde ele alınmaktadır.

Bu bakış açısını benimseyenlerin ifade ettiğine göre, evrenin şişmekte olan bir balonun yüzeyine benzer şekilde genişlemekte olması, bu genişlemeyi açıklamada faydalı bir matafor olmasına rağmen, daha dikkatli algılanmalı ve anlaşılmalıdır. Çünkü boş uzayın fiziksel bir realitesi yoktur. Galaksiler birbirinden uzaklaştıkça, bu göreceli hareketi 'uzayın genişlemesi' olduğu kadar, 'uzayda hareket' olarak da yorumlayabiliriz ve seçim sadece semantik bir seçimdir bu kişilere göre.

Kozmolojik kızıla kayma genellikle evrenin genişlemesinin bir sonucu olarak ifade edilir. Fakat Einstein'ın genel görelilik kuramında uzay görecelidir, bu yüzden önemli olan galaksinin geçmişidir. Uzayzaman'da takip etmekte olduğu yörüngedir. Dolayısıyla, uzak galaksinin bize göre göreceli hızını, onun uzayzamandaki yörüngesini bizimkiyle karşılaştırarak tespit etmeliyiz, ki bu yapıldığında da galaksinin gözlenen kızıla kaymasının bizden aynı hızla uzaklaşmakta olan bir arabanın doppler kaymasına denk olduğu ortaya çıkmaktadır.

Çünkü evrendeki yeterince küçük bölgeler düz uzayzaman gibi görünmekte, öyle kabul edilebilmektedir. (Uzayzamanın eğriliği o bölgeler için ihmal edilebilmektedir). Böyle bir uzayzamanda ise çekim ve dolayısıyla dalgaların uzatılması gibi bir etki olmadığından, karşılaşılan her kızıla kayma doppler etkisine denk düşmektedir.

Bu bakış açısı, ışığın yolu boyunca pek çok küçük doppler kaymaları yapmakta olduğunu düşünmekte ve ortaya bir enerji kaybı çıkmamaktadır.

Dolayısıyla, enerjideki düşme sadece bir bakış açısı ve rölatif hareketin sonucudur bu bakış açısına göre.

Bu ise, meseleyi bu şekilde açıklayanların bakış açısına göre, evrenin enerjinin korunumu yasasını ihlal etmemekte olduğu, sadece evrenin bu yasanın yetki alanının dışında kaldığıdır.

Benim bakış açıma göre ise, kozmologlar, tüm bu hokus pokus ile, evrenin genişlemekte olduğu ve gözlenen kızıla kaymanın doppler etkisinden başka birşey olamayacağı şeklindeki paradigmalarını kurtarmanın bir yolunu daha bulmuşlar ve daha önce pek çok yazımda değindiğim başka problemler gibi bunu da hasır altı etmektedirler.

Bu kızıla kaymanın nasıl açıklanabileceğini ben de bilmiyorum. Ama benim bakış açıma göre, artık kozmologlar görmelidir ki, bu kızıla kaymayı doppler etkisine ve evrenin genişlemesine bağlayan big bang modeli, açıkladığından çok daha fazla sorun ortaya çıkarmakta olan, fakat tüm bu problemlere rağmen bir türlü kendisinden vazgeçilemeyen bir modeldir. Bilimde, bilinmeyenleri azaltmak yerine arttıran açıklamalar iyi açıklama kabul edilmezler. Fakat bana göre big bang ve inflation kuramı bu kritere tam olarak uymasına rağmen, artık yerleşik bir teori olması sebebiyle kendisinden vazgeçilememektedir.

Teori gözlemleri açıklayacağına, gözlemler teoriye uydurulmaya çalışılmaktadır ve bu daha önce pek çok yazıda değindiğim pek çok ayrıntıda göze batmaktadır.

En azından benim gözümde durum budur.

Şaka bir tarafa senin bakışın gibi bakarsak bu enerjiyi evrenin başlarında ortaya çıkan bizden daha akıllı bir türün bir yerden bir yere naklettiğini de düşünebiliriz.

Belki adamlar o derece büyüdü ki artık adamları ufak tefek enerjiler kesmez oldu.

Bu da olabilir senin mantığınla bakarsak.

Ya da komşu evrenden bir kaç işportacı hortum attılar bizim evrene ve buradan enerji çekip kendi evrenlerinde ucuz fiyata satıyorlar :)

Benim düşüncelerim de senle aynı olasılığa sahipmiş gibi geliyor.

O yüzden sadece gerçekleşen olay ve onun nesnelliğinde kalmalı ve araştırmaları ne olabilir değil de daha iyi nasıl anlarız şeklinde yönlendirmeliyiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama evren genişliyorsa, belli bir bölgeyi kapsayan bir hayali yüzey de evrenle birlikte genişleyecektir ve bu yüzeyin sınırladığı hacim içinde kalan fotonların sayısı yaklaşık olarak aynı kalacaktır.

bu hayali yüzeyden kasıt nedir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evreni sonsuz bir boşluk olarak düşünürsek, Kitlesel oluşumların bir yerden başka bir yere hareket etmesi zaten enerji gerektirir. O enerjinin başlangıcı big bang ile izah ediliyor. Big bang ile etrafa saçılan tüm oluşumlar hareket ettikçe enerjilerini yitirmektedirler. Hacının dediği gibi kaybolan enerji evrenin hacmini genişletmeye yarıyor. Veya enerji alana dönüşüyor. Veya uzay cisimleri birbirlerinden uzaklaşmıyor, aralarındaki hacim genişliyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her şeyden önce, bu yazıda bahsedilenler benim bakış açım ya da benim bulduğum bir problem değil.

Bu fizikçilerin kafa yormuş olduğu gerçek bir problem.

Yazının konusu ise Scientific American dergisinde işlenmiş bir konudan alınmadır.

Bir hacmi çevreleyen hayali yüzey konusu, fizikte çok kullanılan bir hesaplama tekniğine dayalı bir bakış açısıdır. Belli bir hacim içinde kalan bir fiziksel büyüklükle, mesela enerji ile ilgili bir hesap yapacaksanız, o hacmi çevreleyen bir yüzey hayal edilir, sınırlı büyüklükteki bu yüzeyin içinde kalan hacim için gerekli hesaplamalar yapılır, sonra yüzey asıl hesaplanmak istenen değere büyütülür, ya da sonsuza büyütülür bazen, hesaplamanın ne olduğuna ve amacına bağlı olarak.

Kızıla kaymanın sebep olduğu enerji kaybı ise gerçek bir fiziksel fenomen. Sadece enerjinin daha geniş bir hacme yayılması ile açıklanacak birşey değil. Aynı enerji daha fazla hacme yayılıp değer olarak aynı kalmıyor. Değer olarak düşüyor. Yani baştan varolan enerji yok oluyor, bir yerlere gidiyor ama nereye gittiği belli değil.

Ya da dediğim gibi, bakış açısını değiştirerek, bu yokolmanın problem olmadığı gibi bir sonuca ulaşmaya çalışıyorlar, yok evrenin tüm enerjisi zaten hesaplanamaz, yok evren genişledikçe geometrisi değişir, bu yüzden zaman simetrisi bozulur, bu yüzden de o kayıp normaldir falan diyorlar.

Yani bir kayıp olduğunu inkar etmiyorlar. Sadece bu kaybı rasyonalize etmeye çalışıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evreni sonsuz bir boşluk olarak düşünürsek, Kitlesel oluşumların bir yerden başka bir yere hareket etmesi zaten enerji gerektirir. O enerjinin başlangıcı big bang ile izah ediliyor. Big bang ile etrafa saçılan tüm oluşumlar hareket ettikçe enerjilerini yitirmektedirler. Hacının dediği gibi kaybolan enerji evrenin hacmini genişletmeye yarıyor. Veya enerji alana dönüşüyor. Veya uzay cisimleri birbirlerinden uzaklaşmıyor, aralarındaki hacim genişliyor.

Hareket ettikçe neden enerji kaybetsinler?

Galaksiler de, roketler gibi yerçekimi ve sürtünme kuvvetlerine mi maruz kalıyorlar?

Ya da bunlar haricinde karşı bir kuvvet mi var?

Halbuki genişleme hızının giderek arttığı savı ileri sürülür.

Enerji kaybedenin aynı zamanda hızının giderek artması tezat değil mi?

Kaybolan enerji evrenin hacmini nasıl büyütüyor?

Evrenin hacmi, galaksilerin genişlemesiyle büyüyor zaten.

Bu enerji kaybı iddiasını pek mantıklı bulmadım.

Kızıla kaymanın sebebinin enerji kaybından başka açıklaması da olabilir.

Neticede bazı Fizikçilerin ileri sürdüğü ve henüz kanıta sahip olmayan bir sav.

Big bang'den genişlemenin hızının artışına, evrenin yaşından bu enerji hesaplarına kadar tümüne şüphe ile yaklaşıyorum.

Gözlemlenebilen, deneylenebilen, ölçülebilen kanıtlara sahip değiller çünkü ve bu savların çoğu izah edilememiş problemlere sahip.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fizikçiler tamamen hayal mahsulü şeyler üzerinde spekülasyon yapmıyorlar.

Gözlemlenen, deneylenebilen ve ölçülebilen şeyler üzerinden yorumlar ve varsayımlar geliştiriyorlar. Sonra bu varsayımlar nasıl doğrulanabilir veya yanlışlanabilir üzerinden yeni gözlemler, deneyler, ölçümler ve hesaplar yapıyorlar. Bu yeniler, varsayımları destekliyor veya desteklemiyor. Ve durum bu minval üzre gelişiyor.

Bilimsel şüphecilik iyi bir şeydir. Ama elde somut veriler var.

>>>>Kızıla kaymanın sebebinin enerji kaybından başka açıklaması da olabilir.

Evet olabilir. Zaten herkes bu minval üzre farklı fikirler beyan ediyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şahsen bu iddiayı ne kadar ciddiye alacağımıza karar veremedim.

Evrende enerji sızarsa nereye sızar?

Başka bir enerjiye dönüşmeden yok mu oluyor demek isteniyor acaba.

Bu iddiayı ben daha çok termodinamik yasalar tam olarak doğru değil şeklinde yorumluyorum.

Tabii bu da şüphe uyandırıyor.

Son yıllarda fizik açıkça metafiziğe kayıyor. Bilim adamları gözlemleri yorumlarlarken kendi fantezilerine de yer veriyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Foton uzayda aldığı yol boyunca uzaya enerji kaybı ile ilerliyorsa evrenin genişleme teorisi ve bing_bang teorisi zarar görür.

Dalga boyu sabit bir ışık kaynağını taşıyan bir uyduyu uzak bir yere gönderip dalgaboyunda değişme olup olmadığına bakmak lazım.

Bulunan renk değişimi uydunun uzaklaşma hızından kaynaklanan renk değişiminden farklı ise foton enerji kaybederek ilerliyor demektir.

Kısa mesafelerde bu fark ölçülemeyebilir.

Deney yapmadan bilgi sahibi olunmuyor. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Foton uzayda aldığı yol boyunca uzaya enerji kaybı ile ilerliyorsa evrenin genişleme teorisi ve bing_bang teorisi zarar görür.

Dalga boyu sabit bir ışık kaynağını taşıyan bir uyduyu uzak bir yere gönderip dalgaboyunda değişme olup olmadığına bakmak lazım.

Bulunan renk değişimi uydunun uzaklaşma hızından kaynaklanan renk değişiminden farklı ise foton enerji kaybederek ilerliyor demektir.

Kısa mesafelerde bu fark ölçülemeyebilir.

Deney yapmadan bilgi sahibi olunmuyor. :)

Cisimlerin uzaklıkları tespit edilebiliyor.

Bir kayıp olsa herhalde farklı uzaklıklarda farklı sonuçlar alınır ve spektrumda farklı dereceler çıkardı.

Yani bu en basit kısmı olayın.

Keşke hepsi bu kadar kolay olsa da anlaşılsa.

Ama ama genel olarak ne olabileceğinden ziyade, nedir ve nasıldır sorularıyla daha detaylı çalışma yapmak lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fizikçiler tamamen hayal mahsulü şeyler üzerinde spekülasyon yapmıyorlar.

Gözlemlenen, deneylenebilen ve ölçülebilen şeyler üzerinden yorumlar ve varsayımlar geliştiriyorlar. Sonra bu varsayımlar nasıl doğrulanabilir veya yanlışlanabilir üzerinden yeni gözlemler, deneyler, ölçümler ve hesaplar yapıyorlar. Bu yeniler, varsayımları destekliyor veya desteklemiyor. Ve durum bu minval üzre gelişiyor.

Bilimsel şüphecilik iyi bir şeydir. Ama elde somut veriler var.

>>>>Kızıla kaymanın sebebinin enerji kaybından başka açıklaması da olabilir.

Evet olabilir. Zaten herkes bu minval üzre farklı fikirler beyan ediyor.

Sevgiler.

Sevgili Drekinci...

Fizikçiler kadar fantezilerinin esiri olan bir başka bilim adamı göremezsin.

Özellikle son yıllara ortaya atılan iddiaların hepsi sadece fantezi.

Evrenin enerji sızdırması da onlardan biri..

Nereye sızıyor bu enerji?

Sana çok garip gelmiyor mu?

Bana geliyor. Ben bu konularda fizikçilere inanamaya başladım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu enerji kaybı iddiasını pek mantıklı bulmadım.

Kızıla kaymanın sebebinin enerji kaybından başka açıklaması da olabilir.

Neticede bazı Fizikçilerin ileri sürdüğü ve henüz kanıta sahip olmayan bir sav.

Enerji kaybı kızıla kaymayı açıklamak için kullanılan yaygın açıklama değil. Yaygın açıklama bu kızıla kaymanın evrenin genişlemesinden kaynaklandığı.

Enerji kaybı savı nereden geliyor diye sorulursa, bir kere bu bir sav degil, bu bir gözlem.

Bir fotonun kızıla kayması, eğer bu kızıla kayma günlük hayattan bildiğimiz tipik doppler etkisinden değilse, zaten fotonun enerjisinin azaldığı anlamına gelir.

Bu yazıda bahsedilen şey, kozmolojik kızıla kaymanın, günlük hayatta karşılaştığımız doppler kaymasından farklı olduğu.

Günlük hayatta, bir araba size doğru geliyorsa, oradan gelen dalganın dalga boyu kısalır (mora kayar), yani size enerjisi artıyormuş gibi görünür. Arabanın arkasındaki gözlemci için ise arabadan gelen dalganın dalga boyu uzar (kızıla kayar), yani enerjisi azalıyormuş gibi görünür.

Ama arkadan bakan gözlemcinin gözlediği kayıp ile, sizin gözlediğiniz kazanç birbirine denk olduğundan, ortada bir enerji kaybı ya da kazancı yoktur bu tip doppler kaymasında. Sadece nereden olaya baktığınıza bağlı olan bir gözlem farkı vardır.

Fakat araba hareket etse de etmese de, arkadan bakan gözlemci ile araba arasındaki mesafenin arabanın hızından bağımsız bir şekilde kendiliğinden artmakta olduğunu farzedelim.

İşte bu artmadan kaynaklanan bir kızıla kayma da gözlenecektir. Evrende gözlenen de budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fikir beyan edenlerin fizik bilgisinde eksiklik gözlemliyorum.

Bakın, bir fotonun taşıdığı enerji şöyle hesaplanır:

E = hv

Burada;

E = Enerji

h = planck sabiti

v = nu = frekans = c / dalgaboyu

şeklindedir.

Frekans ve dalgaboyu bir bakıma aynı şeyin değişik ifadeleridir denebilir. Her frekans bir dalgaboyuna tekabül eder. Her dalgaboyunun ise bir frekansı vardır.

Bir foton ise sahip olduğu frekansa (ya da dalgaboyuna) bağlı olarak belli bir enerji taşır.

Görünür ışığın 700 nm civarında dalgaboyuna sahip olanları göze kırmızı görünür. 400 nm civarında dalga boyuna sahip olanları ise mor görünür. Bunlar görünür spektrumun iki ucudur denebilir. Dalgaboyu bu değerlerden çok daha az ya da çok daha fazla ışımalar da vardır, fakar bunlar insan gözüyle görünmez.

Fakat dalgaboyu (ya da frekansi) ne olursa olsun, dalgaboyunun artması (ki frakansın azalmasına tekabül eder), fotonun enerjisinin azalması anlamına gelir. Dalgaboyunun azalması (yani frekansının artması) ise fotonun enerjisinin artması anlamına gelir.

Bu anlamda, kızıla kayma, bir bakıma bir enerji kaybına denk düşen bir gözlemdir. Mora kayma ise bir enerji artışına.

Bütün mesele bunların gerçek birer enerji artışı ya da azalması mı olduğu, yoksa doppler etkisinden kaynaklanan illüzyonlar mı olduğudur.

Günlük hayattaki doppler kaymasinda bir enerji kaybı ya da artışı yoktur.

Fakat evrenin genişlemesinden kaynaklanan kozmolojik kızıla kaymada, her ne kadar bu da doppler etkisine benzetilse ve hatta o isimle anılsa da, tipik doppler etkisinden farklı bir durum vardır ve kozmoloji kitapları bu farkın üzerinde dururlar.

Burada rölatif hareketten kaynaklanan bir kızıla kayma degildir sözkonusu olan, evrenin genişlemesinden kaynaklanan bir kızıla kaymadır.

Dolayısıyla, bu kızıla kaymanın tekabül ettiği enerji azalmasi bir şekilde açıklanmalıdır.

Olay budur. Scientific American'daki makalenin de yapmaya çalıştığı budur.

Bunu nasıl açıklamaya çalıştıklarını da başlık yazısında özetledim.

Sadece yazının son kısmında kendi yorumumu da ekledim ve bu açıklamaları bana satamadıklarını belirttim.

Hatta tam tersi, eğer yaygın açıklama bu kızıla kaymanın fotonların yaşadığı gerçek bir enerji kaybından kaynaklandığı yönünde olsaydı ve bu gözlemlerle gösterilebilseydi, bence ortada daha tutarlı bir durum olurdu. Enerji korunumu yasası ihlal edilmemiş olurdu. Çünkü gelen fotonların enerjisi aldıkları yol boyunca geçtikleri materyal tarafından absorbe edilmiş olurdu ve ortada kayıp bir enerji olmazdı.

Fakat yaygın açıklama bu olmadığından, çünkü evrende fotonların geçerken enerji kaybettikleri bir madde bilinmediğinden, ya da bulunamadığından, açıklama bu yönde değildir ve bu kızıla kaymanın doppler etkisinden (ama günlük hayattaki şekliyle değil, evrende gözlenen şekliyle) kaynaklanmakta olduğudur, ki bu da başka yazılarda bahsettiğim başka problemlerle birlikte, bir de bu yazıda bahsettiğim bu probleme yol açmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir fotonun kızıla kayması, eğer bu kızıla kayma günlük hayattan bildiğimiz tipik doppler etkisinden değilse, zaten fotonun enerjisinin azaldığı anlamına gelir.

Bu yazıda bahsedilen şey, kozmolojik kızıla kaymanın, günlük hayatta karşılaştığımız doppler kaymasından farklı olduğu.

Doppler etkisindeki enerji azalması bir yanılsama olduğuna göre yani evren genişlemekte ama enerji kaybı bir yanılsama ise; ama bu yazıda ki iddia (ki ben bu gözlemin sonucundaki açıklamaya sav diyorum) kızıla kaymanın doppler'den farklı olduğunu söylüyorsa; bu durumda evrenin genişlediği reddediliyor mu demektir?

Yoksa "Evren giderek artan hızla genişlemeye devam ediyor ama bir taraftan da enerji kaybına uğruyor" mu demektir?

Yani, bu fizikçiler evrenin genişlemesi hakkında farklı mı düşünmekteler?

Bir taraftan kızıla kaymanın evrenin genişlemesi anlamına geldiği, diğer taraftan kızıla kaymanın gerçek anlamda bir enerji kaybı olarak açıklanması tezat değil mi?

Enerji alışverişi, dönüşümü, eldesi ve kaybı tümüyle evrenin içinde olan olaylar. Bu sav, evrenin evren dışıyla bir alışverişi anlamına da gelir ki bu da metafiziğe kaymak olur, fizik kanunlarıyla izahı mümkün olmaz.

Sevgili Mantık, bu fizikçilerin açıklamasıyla ilgili senin görüşün nedir?

Edit: Son yazını mesajımı attıktan sonra gördüm ve okudum. O.K.

tarihinde mantik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani elde kızıla kaymadan başka bir gözlem yok.

Bu konuyu illa başka türlü yorumlayacaklar..

Daha önce de kızıla kaymayı başka türlü açıklamaya çalışan bir iddia vardı.

Makaleyi bulursam tekrar okuyacağım. Önemsiz bulduğum için üzerinde durmamıştım.

Şimdi önem kazandı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...