Jump to content

Evren Enerji Sızdırıyor


Recommended Posts

Evet hacı. Bilim adamlarının elindeki temel gözlem kızıla kayma. Bu fenomenin en olası açıklaması doppler etkisi gibi gözüktüğünden, bu da evrenin genişlemekte olduğu anlamına geldiğinden, bilim adamları evrenin genişlediği sonucuna buradan ulaşıyor. Yoksa evrenin genişlemekte olduğunu bize söyleyen başka doğru dürüst birşey yok ortada.

Bir de kozmik arkaplan radyasyonu var big bang'in en önemli ikinci delili olarak. Ama bu ışımayı big bang'dan farklı şekilde, aynı başarıyla açıklayabilen (hatta bazılarına göre daha bile başarılı şekilde) başka fikirler de var. Süpernovaları bilirsin. Bunlar patladıktan sonra içlerindeki madde çok geniş bir bölgeye yayılır. Hatta gezegenlerin falan bu bölgeye yayılıp başka yıldızların etrafında yoğunlaşan bu madde artıklarından oluştuğu düşünülür. Dolayısıyla, evrende çok geniş, yıldızları içine alabilecek büyüklükte duman yığınına benzeyen bölgeler vardır. Bu dumanın yoğunluğunun çok azalmış olduğunu düşün. Bu varla yok arası bir madde yoğunluğuna yol açacaktır. Galaksiler içindeki pek çok bölge böyle bir bölgedir. İşte böyle bir dumanın, ya da sisin içinde bulunuyor olmak da kozmik arkaplan radyasyonunun sebep olduğu düşünülen arkaplan gürültüsü şeklindeki ışımayı açıklamaya yetmektedir. Bu konuda yeterince tatminkar yayınlar mevcuttur.

Dolayısıyla, kozmik arkaplan radyasyonu big bang'in olduğu kadar, başka şeylerin de göstergesi olabilir.

Zaten kozmik arkaplan ışıması bulunduğunda, ortada big bang diye bir teori çoktan vardı ve bu teorinin savunuculara bu tür bir ışıma arayıp duruyorlardı. Bunu bulunca, işte bizim teorimizin delili dediler. Halbuki ortada big bang diye bir teori bulunmasaydı ve böyle bir ışıma bulmuş olsalardı, bu ışımanın ilk anda akla gelecek açıklaması olarak, yukarıda bahsettiğim türde birşeyler ortaya koyacaklardı.

Ama Thomas Kuhn'un Bilimsel Devrimlerin Yapısı kitabında bahsettiği gibi, bir paradigma bir kez yerleşince, tüm gözlemler ona uydurulmaya çalışılır. Ta ki gözlemleri ona uydurmak çok zorlaşana ve bilim dünyasında bu konuyla ilgili sosyopolitik ortam değişene kadar.

Bence big bang teorisinin, yarattığı bu kadar probleme rağmen hala terkedilmemesinin temel sebebi bilim dünyasının insanlardan ibaret olması, bilimsel çalışmaların 'grant'ler, yani para gerektirmesi, bununla ilgili kararların ise politik süreçlerle, insanlar tarafından verilmesidir.

Bilim dünyasında gözlenmiştir ki, zayıfladığı veriler tarafından açıkça gösterilen teoriler bile kendilerine inanan bilim adamları güçlü olduğu sürece varlığını sürdürür. Pek çok zayıf teorinin terkedilmesi, ancak onları savunan bilim adamlarının yaşlanıp güçlü pozisyonlarını terketmesi ve yerlerini yeni nesilden gençlere bırakmalarından sonra mümkün olmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 111
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Mesele şudur ki, kızıla kaymayı doppler kaymasından başka bir fikirle doyurucu biçimde açıklayamıyorlar.

Eğer ışığın galaksiler arasında yol alırken geçtiği ve ışığın enerjisini absorbe edilen bir materyal ya da bir ortam tespit edilmiş olsaydı, ya da bu tür bir faktör bilinse ya da keşfedilseydi, herşey daha bir yerli yerine oturacaktı.

Nitekim kara madde dedikleri ve evrendeki maddenin çoğunu oluşturuyor olması gerektiğini düşündükleri bir kayıp kütle de var ortalıkta.

Yani belki de bu kızıla kaymaya, henüz keşfetmediğimiz ama ışığın enerjisini emen bir ortam sebep olmaktadır.

Ya da hatta belki bu kızıla kayma, sadece bizim güneş sistemimizin yakın çevresindeki yerel koşullardan kaynaklanan bir etki ile ilgilidir ve ışığın galaksiler arasındaki yolculuğuyla alakası yoktur.

Yani ortada pek çok başka açıklama olabilir. Ama evrenin genişlediği fikri herkese çok heyecan verici geldiğinden ve yerleşik bir fikir haline geldiğinden, bu görüşte ısrar edilmektedir.

Bu dincilerin de hoşuna gitmiştir, çünkü eskiden big bang'i sevmeyen dincilerin yeni versiyonları, big bang'i kendi lehlerine kullanmanın yolunu bulmuşlar ve bu teoriden kendi yaratılış dogmalarına pay çıkarmaya çalışmışlardır.

Tüm bu ve benzeri sebeplerle, big bang onca problemine rağmen hala kozmolojinin en saygın ve temel teorisidir. Tüm kozmoloji teorileri onun ekseninde üretilmektedir veya en azından big bang'i doğrudan veya dolaylı olarak kapsayacak şekilde fikirler içermektedir.

Halbuki big bang çok ince bir ipe bağlı bir teoridir.

Ortada kızıla kaymadan başka big bang'in başarıyla açıkladığı başka bir fenomen yoktur.

Fakat kızıla kaymayı da big bang kadar başarıyla açıklayan başka bir fikir de ortada yoktur.

Böyle bir fikir ortaya çıktığı ve gözlemleri aynı başarıyla açıklayabildiği anda, umuyorum ki evrenin genişlemekte olduğu fikri, dolayısıyla da big bang terkedilecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

mantık ,

senin bahsettiğin konu aslında fizikçilerin dünya koşullarında mevcut bulunan hesaplamalarla evrenin bir ucundaki kızıla kaymanın hesaplanamamasından doğan , bilim adamlarının bu konuya teorik yaklaşımlarla bir sonuca ulaşma çabalarından ibaret .

birde benim senin konusunu işlediğin iletilerinden anladığım şudur ki , evren de fotonların enerji kaybediyor gibi görünmeleri dünya koşullarında bir tür kızıla kayma ile açıklanabilse de maddenin olmadığı boşlukta bu enerji nereye gidiyor .

şimdi burada bir kaç soru sormak istiyorum ,

dünyamızda fotonların kaynağından çıkıp gözümüze ulaşması belirli dalga boyları şeklinde oluşuyorsa , mesafe arttığında bu dalga boylarının birim alana yani, gözlemciye ulaşma frekansı azalacağından gözlemlenen kızıla kayma etkisi bu mu oluyor ?

eğer öyleyse evrende herhangi bir galaksiden bize ulaşan fotonlar için aynı şeyleri söyleyemez miyiz ? zira dünyamız koşullarında fotonların madde tarafından enerji emilimi durumunu yok saydığımız zaman kaynaktan çıkan fotonlar mesafe arttıkça gözlemciye daha az dalga boyu ulaşıyor . yani mesafe artışıyla beraber fotonların birim alana ulaşma miktarı azalıyor . veya tam tersi mi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
dünyamızda fotonların kaynağından çıkıp gözümüze ulaşması belirli dalga boyları şeklinde oluşuyorsa , mesafe arttığında bu dalga boylarının birim alana yani, gözlemciye ulaşma frekansı azalacağından gözlemlenen kızıla kayma etkisi bu mu oluyor ?

eğer öyleyse evrende herhangi bir galaksiden bize ulaşan fotonlar için aynı şeyleri söyleyemez miyiz ? zira dünyamız koşullarında fotonların madde tarafından enerji emilimi durumunu yok saydığımız zaman kaynaktan çıkan fotonlar mesafe arttıkça gözlemciye daha az dalga boyu ulaşıyor . yani mesafe artışıyla beraber fotonların birim alana ulaşma miktarı azalıyor . veya tam tersi mi ?

Mesafe ne olursa olsun, gelen fotonların enerjilerini yol üzerinde emen bir etken yoksa bize ulaştıklarında frekanslarında bir değişiklik olmaz.

Fotonların enerjilerinin absorbe edilmesi etkisi de, doppler etkisi de mesafe ile ilgili değil.

Tabi yol üzerinde fotonların enerjilerini emen bir ortam varsa, mesafe arttıkça fotonlar bu ortamdan daha uzun süre geçeceklerinden, enerjilerinin emilimi daha fazla olur ve bu anlamda olay mesafeyle alakalı olur.

Ama galaksilerde gözlenen kızıla kaymanın sebebinin bu olduğu düşünülmüyor. (Ki bana göre bu tür bir olasılığa yönelmeleri aslında daha mantıklı olurdu). Galaksilerden gelen ışığın kızıla kaymasının doppler etkisinden kaynaklandığı düşünülüyor. Doppler etkisi ise mesafeyle ilgili değil. Bizden uzaklaşıyor veya bize yaklaşıyor olma durumuyla ilgili.

Bu konuda en çok verilen örnek, bize yaklaşan bir arabanın sesi ile bizden uzaklaşan bir arabanın sesinin bize nasıl farklı geldiğidir. Yol kenarında durursan ve uzaktan senin bulunduğun noktaya yaklaşmakta olan arabanın sesi ile, bu araba senin bulunduğun yeri geçip senden uzaklaşırken çıkardığı sesin değişimini herkes bilir, bu fenomene herkes dikkat etmiştir. İşte arabadan sana gelen ses dalgalarının frekansı, araba sana yaklaşırken artmakta, araba senden uzaklaşırken azalmaktadır. Doppler etkisi budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili everest 2 metrelik bir arabayla yola çıkacağını ve 100 km dümdüz gideceğini düşün.

Sen yola çıktıktan sonra varış noktasına ulaşmadan yol genişleyip uzuyor. Uzayan yol arabayı da beraberinde uzatıyor.

Mesela varış noktasına gelindiğinde yol 100 km + 25 metreye çıkıyor.arabada 2 metre 15 cm oluyor.

şimdi bu olay ışık için düşünüldüğünde ,dalga boyunun uzaması fotonun daha az enerji taşıdığı anlamına geliyor

Yola çıkarken sahip olduğu enerji dünyaya ulaştığında artık yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Işık olayı biraz karmaşık hem dalga gibi düşünülebilir hemde taneciklerin bombardımanı gibi...

Elektromanyetik spekturum ile ilgili geçen gün izlediğim şu video hoşuma gitmişti.Belki bakmak isteyen olabilir.

Benim aslında varmak istediğim nokta başka.

Dün gece düşünürken kafama takıldı.

Bunları hesaplayan arkadaşlar bizden de o noktaya kadar giden bir görüntü olduğunu biliyorlardır herhalde.

Bunların davranışlarını neye göre belirlemişler ki?

Selektör yapıp yol mu istiyor bizimkisi gelenden?

Sadece bir tane de değil bir sürü içiçe geçen akım söz konusu.

Bu kadar karmaşık bir yerde böyle kestirme uçuk kaçık sonuçlara atlamak tuhaf geliyor.

Ve bence komplo bile olabilir.

Fiziğin dürüstü durumu açıklarken durumdan daha ilgi çekici sonuç vermeyendir bence.

Burada durum küçük bir detay.

Esas başrolde evrenin yapısına karışıklık getirip bilgi kirliliği yaratacak sonuçlara zıplamaya çalışan bir zihniyet var gibi geliyor.

Sizce de garip değil mi bu?

Spektrumla uğraşan adamın uzana uzana evrenin öteki ucuna uçuk kaçık şeyler ortaya atması? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hubble_constant.JPG

Aynı uzaklıkta olmalarına rağmen uzaklaşma hızları çok farklı.

uzaklık saptanmasında kullanılan Hubble değeri neden sabit alınıyor?

Hubble sabiti her sene değişiyor.:D

Uzaklık saptama yöntemlerinin sınırlarını belirten resmide atayım.

FG17_17.jpg

Megaparsec uzaklığında bulunan gökcisimlerinin uzaklığı nasıl ölçülüyor?

Astrophysicists are always wrong, but never in doubt.RP Kirshner

RP Kirshner mesleğini bilmiyorum ama güzel söz söylemişsin.

tarihinde DogaBilim tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ek olarak:

HURBLE olayının kökeninde adi manada bir DOPPLER-FİZEAU olayı bulunmayıp da yalnızca görünümünün bunu böyle telkin ettiğini ve HUBBLE olayının aslında, bambaşka bir fiziksel olaya dayanmakta olduğunu savunan birçok farklı görüş bulunmaktadır.

Eğer bu görüşlerden birisi doğru ise bu takdirde Evrenin genişlemesi, bilim adamlarmın 50 yıldır peşinden koştukları bir aldatmacadan, bir illüzyondan başka bir şey değildir.

Uzak galaksilerden bize gelen ışıktaki kızıla kaymanın bir DOPPLER-FİZEAU olayını değil de, fotonların bize gelirken katettikleri uzaklıklar boyunca Evreni dolduran maddeyle etkileşmeleri sonucu enerjilerinden kaybetmiş olmalarını, yani bir nevi ihtiyarlamış ya da yorulmuş olmalarını yansıttığını ifade eden bu farklı görüşleri kısaca bu paragrafta incelemek istiyoruz.

SHELTON Teorisi

Fotonun COMPTON Olayı Dolayısıyla İhtiyarlaması SHELTON'z göre galaksilerin spektrum çizgilerinde görülen kızıla doğru sistematik kayma fotonların yıldızlararası ortamdaki serbest elektronlarla çarpışmasınm yol açtığı COMPTON olayı sonucudur.

Ancak bu gibi çarpışmalar her ne kadar fotonun frekansında bir azalma hasıl ederlerse de aynı zamanda fotonun yönünü de değiştirirler.

Bu itibarla, eğer bu teori gerçeği yansıtmakta olsaydı en yakındaki galaksilerin bile optik görüntülerinin keskin ve net olacak yerde bulanık olması lazım gelirdi.

Ayrıca bu bulanıklığın, galaksi ne kadar uzak is'e o kadar büyük olması da gerekirdi.

Ancak, teleskopların verdikleri galaksi görüntülerinin netliği bu teoriyi kesinlikle yalanlamaktadır.

ZWİCKİ Teorisi

ZWİCKİ teorisinin temelinde fotonun gravitasyon alanlarıyla özel bir şekilde etkileşmesi yatmaktadır.

Bu, her şeyden önce, başka bir yoldan deneysel olarak tahkik edilmiş olmayan ve sırf HUBBLE olayının kökeninin DOPPLER-FİZEAU olayı olmasına mani olmak üzere amaca uygun vaz olunmuş bir varsayım görünümündedir.

Bu itibarla da bir prensip petisyonuna (savı kanıtsama'ya), yani ispatlanması gereken öneriyi ispat için delil gösterme hatasma düşmeden HUBBLE olayını ZWİCKİ nin varsaydığı biçimde, fotonların gravitasyon alanlarıyla etkileşmesine delil göstermek olanağı yoktur.

Bu itibarla bu teori epistemolojik yönden zayıf bir teoridir.

B0G0R0DSKİ Teorisi

Mahiyetİ itibariyle ZWİCKİ teorisini andıran fakat başka bir biçimde geliştirilmiş olan bir teori de BOGORODSKİ tarafından ileri sürülmüştür.

Bu teoride uzak galaksilerden gelen ışığın frekansındaki azalma, fotonun gravitasyon alanlarıyla etkileşmesinde kendi yarattığı gravitasyon dalgalarıyla arasındaki self-indüksiyona atfedilmektedir.

Buna göre fotonun hareketi yalnızca içinden geçtiği gravitasyon alanı tarafından etkilenmekle kalmaz, fakat bir de kendi yarattığı gravitasyon alanının da etkisinde kalır.

BOGORODSKİ bu şemayı Genel Rölativite Teorisi çerçevesi içinde geliştirmiştir.

Ancak bu teorinin sonuçları GRT'ye göre fotonun hareketinin tasviri şemasıyla birçok noktada bağdaşamamaktadır.

FİNLAY-FREUNDLİCH Teorisi

Bu teori şiddetli bir ışıma alanından geçen bir ışığın, nasıl olduğu açıkça belirtllmeyen bir foton-foton etkileşmesi sonucu frekansının bir formül uyarınca azalacağını varsaymağa dayanmaktadır.

FİNLAY-FREUNDLİCH teorisinin Galaksiye uygulanması sonucu Galaksinin radyo dalgaları emisyonunun gözlenenden 100 misli daha şiddetli olması gerektiği bulunmuştur ki bu da bu teorinin doğru olmadığını gösteir mahiyettedir.

Bu teori daha sonra yeniden ilgi uyandırmış ve bir takım laboratuvar deneylerine de yol açmış ise de bunlardan da kesin ve teoriyi destekler mahiyette bir sonuç alınamamıştır.

LOUIS de BROGLİE Teorisi

Kuvantum mekaniğinin Paris Okulu yorumuna göre, her maddi temel tanecikgibi foton da, lineer bir denklem olan SCHRÖDİNGER denkleminin çözümü olan bir v dalgasını taban olarak kabul eden ve lineer olmayan bir diferansiyel denklemi gerçekleyen bir v dalgasının ihtiva ettiği çok küçük bir tekil bölgeyle temsil edilmektedir.

Bu "tekil bölge" v dalgasının İçinde ve daima v ile aynı fazda olacak şekilde ilerler.

Bu bakımdan v dalgası taneciğin hareketini, bir bakıma, kılavuzlayan bir dalgadır.

İşte bu şema çerçevesi içinde LOUIS de BROGLİE, uzak galaksilerden gelen bir fotonun v dalgasında galaksilerarası ortamın absorsiyonu dolayısıyla bir zayıflama husûle geldiğini ve fotonun v dalgasıyla kendisi arasındaki enerji dengesini korumak ve v dalgasını "canlandırmak" için enerjisinden bir kısmını ani ve lineer olmayan bir geçişle v dalgasına intikal ettireceğinİ varsaymaktadır.

Fotonun kendini çevreleyen bu v dalgasına, katettiği yol boyunca enerji intikal ettirmesi, işte, "ışığın ihtiyarlaması" olayının fiziksel mekanizmasım teşkil edecektir.

Bundan önceki teorilerin nisbeten keyfi yorumlarına karşılık, fotonun enerjisinin bu türlü azalması ışığın temel bir özelliği olacaktır.

Fakat bu teoride kullanılan bağıntılar, kozmoloik ölçekte küçük uzaklıklarda kullanabilen bağıntılardır.

Eğer çok uzak galaksilerin uzaklıklarını başka bir yöntemle kesinlikle ölçebilmek mümkün olsaydı BROGLİE teorisinin geçerliligi hakkında kesin bir kanaat elde edilebilirdi.

PECKER-VİGİER Teorisi

Bu teori de büyük uzaklıklar kateden ışığın bir nevi yorulması fikrine dayanmaktadır.

Ancak bu teori, ışığın yorulmasını fenomenolojik bir biçimde değil de temel bir biçimde ele almakta; ve bu yorulmanın nedenini bütün Evreni doldurdukları varsayılan, fakat varlıkları hakkında şimdiye kadar hiç bir denel kanıt bulunamamış olan, skalerimsi nötr leptonik bozonlara bağlayarak, fotonların maruz kaldıkları elastik olmayan çarpışmalar sonucu, enerjilerinin bir kısmının bu bozonlara geçmesi dolayısıyla frekanslarının azalmasına bağlamaktadırlar.

PECKER-VİGİER teorisi, aynı zamanda, Evrene hem zaman ve hem de uzay içinde sonsuzluk tanıyabilen durağan bir model tekaabül ettirmiş olmaktadır.

Bu teorinin en ilginç yanlarından biri de müelliflerinin, HUBBLE kaanûnunu ille de DOPPLER olayına bağlamamak için yaptıkları bütün bu varsayımları tutarlı bir matematik şema içine sığdırabilmek için ışıma alanının termodinamiği hakkında da, yepyeni bir varsayım yapmak gereğini hissetmiş ve ışıma alanının toplam radyasyon yoğunluğunun, STEFAN-BOLTZMANN kanûnuna uygun olarak değil de V ile orantılı olduğunu kabul etmek zorunda kalmış olmalarıdır.

Çoğu bilfiil gerçeklenmemiş bir sürü varsayıma dayanarak Evrenin genişlemediğini açıklamaya çalışan bu teori, ihtiva ettiği epistemolojik mahzurlar dolayısıyla zayıf ve hayli spekülatif birzihni idmandan öteye gidememiş görünmektedir.

HOYLE-NARLİKAR Teorisi

Bu müellifler de galaksilerin spektrumlarındaki çizgilerin kızıla kaymalarının kökeninde bir DOPPLER olayının varlığını reddederek bunları bir taneciğin kütlesinin zamanla değişebileceği varsayımına bağlamaktadırlar.

Bu teoriye göre bir taneciğin kütlesi, MACH ilkesine uygun biçimde Evrendeki bütün kütlelerin oluşturdukları bir alanla orantılı olmakta ve uzayın bir noktasmdan diğer bir noktasına değişebilmektedir.

Kabul edilen bu şartlar, sonunda, bir cismin kütlesinin zamanla değişmesi gerektiği sonucunu da vermektedir.

Bu teori de HUBBLE kaanûnunda gözlendiği ileri sürülen yerel anizotropileri yerel kütle alanının değişimine bağlamakta ve yıldızımsı nesnelerde gözlenen olağanüstü kızıla kayma mikdarlarını da, bu gök cisimlerindeki elektronların kütlelerinin dünyadakinden farklı olduklarını savunarak açıklamaya çalışmaktadır.

HUBBLE kaanûnunun kökeninde DOPPLER olayı bulunmayıp da başka bir fiziksel olay bulunduğuna dair, yukarıda kısaca değinmiş olduğumuz karşıt teoriler

Evrenin genişliyor görünmesinin başka yollardan da açıklanabileceğine, Evrenin bize sunduğu çiğ görüntünün ardında bambaşka bir gerçeğin yatabileceğine dikkati çekmiş ve bunun mümkünlüğünü ortaya koymuş olmaları bakımmdan ilgi çekicidirler.

Ancak bunların bir kısmının DOPPLER olayı görüntüsünün yerine koymak istedikleri olayın içeriğini açıklamayı başaramadan yalnızca fenomenolojik bir tasviriyle yetinmiş olmaları ; diğer bir kısmında ise daha temel bir fiziksel olayın aynı görüntüyü vermesini sağlamak için, tâbî olduklar ı şartlann temelindeki olayların lâboratuvarda hiç gözlenmemiş ve sırf bu iş için amaca uygun bir biçimde düşünülüp uydurulmuş olması, bu karşıt teorilere hayli spekülâtif bir içerik kazandırmaktadır.

Sonuç şudur ki gözlemsel kozmolojinin bugünkü ölçüm ve gözlem olanakları içinde doğrudan doğruya gözlem ve ölçümler aracılığıyla, galaksilerin bizden uzaklaşmakta oldukları görünümüne dayanak olan temel fiziksel olayın içeriğini kesinlikle açıklayabilecek şekilde, aslında, ontolojik hiç bir kesîn kriter elimizde mevcûd değildir.

Elimizdeki bütün kriterler epistemotojiktir.

Alıntı özetidir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Verdiğin resimde yöntemlerin adları yazıyor.

Nasıl ölçüldüklerini yazmıyor?

Kırmızıya kayma miktarı ile gökcismin uzaklığını bulmak için hubble sabiti kullanılıyor.

Hubble sabitini bulmak için gökcisimlerinin uzaklığını kırmızıya kayma yöntemi dışında başka bir ölçme yöntemi bilinmesi lazım.

Bu yöntem nedir?

:huh:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Verdiğin resimde yöntemlerin adları yazıyor.

Nasıl ölçüldüklerini yazmıyor?

Kırmızıya kayma miktarı ile gökcismin uzaklığını bulmak için hubble sabiti kullanılıyor.

Hubble sabitini bulmak için gökcisimlerinin uzaklığını kırmızıya kayma yöntemi dışında başka bir ölçme yöntemi bilinmesi lazım.

Bu yöntem nedir?

:huh:

Nasıl ölçüldüklerini anlatmak çok uzun iş..

Şöyle elimdeki kaynaklara baktım da, hangi birinden, hangisini aktaracağım bilemedim.

Hubble sabitinin değeri, galaksilerinin birbirinden uzaklaşma hızından tutunda, gök cisimlerinin "kadir" i ne, evrenin eşyönlülüğüne, başka bir takım sabitlere bağımlı olarak hesaplanıyor..

Açıkçası bayağı karışık işler..

Okuyup aktarayım dedim ama o da olmadı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ekstra boyutlar ve paralel evrenler bu konuya bir açıklama olabilir

Yapma lütfen kenzo arkadasim ne paralel evrenleri?Bu konuda olan sacmaliklara inaniyor musun?

Dinlerin yerini alacak yeni uyduruk fanteziler üretilmye basladi dïye düsúnüyorum.Diger paralel evrenden gelmis birisi ile simdiye kadar karsilasan oldu mu?

Var mi böyle bir kanit?Ruh diye bir sey yoksa kanitlanmamissa paralel evren sacmaligi olabilir mi? Bu dünyada hizmetci olsan birisi ölüm aninda ucup diger baska bir evrende general veya fahise olarak dogmasinin nasil bir mantikli aciklamasi olabilir?

Gittikce cogalan insan nüfusunu nasil aciklayacaksiniz?

Birisinin fabrikasinda insan imalati yapilip dogaya sürülmekte mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belki durum daha farklı olabilir.

Belki ışığın frekansı ve enerjisi değişmiyordur. Bir tekrar düşünseniz derim. Bu sadece bir algı sorunuda olabilir. Işığı biraz foton değilde dalgaymış gibi düşünseniz mesela.

Eğer genişleme varsa, bu fotonun enerjisinin değişmesini gerektirmeden frekansını değiştirebilir. Mesele, fotonda değil bizim ölçü aletlerimizdedir. Ama bu öncelikle galaksilerin bizden uzaklaştığı önkabulünü yapmayı gerektirir. Kırmızıya kayma, dopplerden başka şekillerde de açıklanabilir. Bunlardan biride fotonların enerji kaybedip o nedenle kızıla kayma gerçekleştiğidir.

Mantık'ın bahsettiği asıl olgu aslında doğru bir husus. Şu an big bang kainatı ve evveliyatını açıklamakta tamamen köşeye kısmış durumda. Big bang türevi enflasyon gibi teorilerde aynı şekilde perişan halde. Ve gerçekten big bang gözlemleri açıklamaya değil, gözlemler big banga yamanmaya çalışıyor.

İşte bu noktadan bakınca, nerden biliyorsunuz galaksilerin uzaklaştığını ki olayı doppler bu diye yorumlayabiliyorsunuz? Pekala bu fotonların enerji kaybetmesi de olabilir mesela. İşte asıl söylenen husus bu benim bildiğim. Yoksa dopplere okey dersek, galaksiler uzaklaşıyor dersek, ortada enerji nereye gitti gibi bir sorun yok zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eğer genişleme varsa, bu fotonun enerjisinin değişmesini gerektirmeden frekansını değiştirebilir.

Fotonun frekansı ve enerjisi doğrudan birbirine bağlı büyüklükler. Birini değiştirmeden diğeri değişmez. Foton enerjisinin denklemini yukarıda vermiştim. Fotonun enerjisi, frekansı ile planck sabitinin çarpımına eşittir. Planck sabiti adı üstünde bir sabit olduğu için, bir fotonun enerjisi doğrudan frekansının bir fonksiyonudur.

Yani kızıla kayma kesin olarak ölçülen enerjide düşüş demektir. Bunu başka bir şekilde yorumlamanın yolu yok.

Fakat günlük hayatta gözlenen doppler etkisinde, kızıla kayma gözleyen gözlemcinin gözlediği enerji düşüşü, başka bir yerde yer alan ve mora kayma gözleyen gözlemcinin gözlediği enerji artışına denktir. Dolayısıyla, bütün sistem sözkonusu edildiğinde ortada kayıp bir enerji yoktur. Enerji korunumu yasası ihlal edilmez.

Kozmolojik kızıla kaymada ise, bu kayıp enerjinin kompanse edildiği bir ölçüm noktası yok ortada. Evrenin neresinden bakarsanız bakın, tüm galaksiler arasında birbirine göre kızıla kayma gözleniyor. Bu kızıla kaymanın denk düştüğü enerji kaybını kompanse edecek bir mora kayma gözleyen bir gözlemci mevcut değil evrende. (Aslında bu tam doğru değil. Bazı yerel galaksilerde kızıla kayma yerine mora kayma gözlenmektedir ama bu galaksilerin birbirine göre hızının, evrenin genişleme hızını aştığı durumlar için geçerlidir ve azınlıktaki bir durumdur).

Yoksa dopplere okey dersek, galaksiler uzaklaşıyor dersek, ortada enerji nereye gitti gibi bir sorun yok zaten.

Yani doppler'e okey desek de, yukarıda bahsettiğim sebeplerle, kozmolojik doppler kaymasında açıklanması gereken bir kayıp enerji var.

Problem buradan çıkıyor. Bu yüzden sözkonusu olan kozmolojik kızıla kayma olduğunda, ortadaki eksik enerjiyi açıklayabilmek gerekiyor.

Bunun ise başlık yazısında açıkladığım gibi iki temel açıklaması var.

Birincisi, böyle bir enerji kaybı olduğunu, dolayısıyla da enerjinin korunumu yasasının tüm evren sözkonusu olduğunda ihlal edildiğini inkar etmemek, ama bunu doğal görmek. (Korunum yasaları simetri ile ilgilidir, enerji korunumu zaman simetrisinin bozulmadığı durumlarda geçerlidir, evrenin geometrisi değiştiğinde zaman simetrisi bozulduğundan, enerji korunumu yasası ihlal edilebilir demek. Yani enerjinin korunumu yasasının ihlaline, sözkonusu olan sistem tüm evren olduğunda izin vermek). Bir diğer açıklama ise, zaten evrenin toplam enerjisi diye birşey tanımsızdır diyerek işin içinden çıkmak. İşte günümüzde bilim adamları, evrenin genişlediği fikrinden vazgeçemedikleri için, olayı bu iki yoldan biriyle, ya da ikisiyle birden açıklıyorlar.

Bana ise bu açıklamalar tatminkar gelmiyor. Gözlenen enerji azalmasının fotonun yolu boyunca geçtiği ortam yüzünden enerjisinin absorbe edildiği türünden fikirlerle açıklanmaya çalışılmasının gerçeğe daha yakın olacağını düşünüyorum.

Bu ise evrenin genişlediği fikrinin, dolayısıyla da big bang'in terki anlamına gelecektir ki, çoğu uzman böyle bir adım atmaya hazır değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...