Jump to content

Canlı ve Cansız Varlıklar Arasındaki Farklar....


Recommended Posts

>>> Bana öyle geliyorki canlılık maddenin bir hali

Bir hali filan değil, klasik hallerinden sadece biri, bir kaçı. Canlı ile maddenin bir farkı yok. Burada hal kavramı biraz yanlış oturuyor: Katı, sıvı, gaz hali mevzusu tanımı nedeniyle.

Bardağın kendisi madde olarak neyse, içindeki ahtapotta aslında canlı olarak sadece o. Eğer canlılık bardağın şeklini alabilmekse, mercanda bir canlı ama bardağın şeklini filan alamıyor işte.

Koyacağınız hiç bir tanım, tüm canlıları kapsamaz, üstelik o tanıma uyan bir sürüde cansız şey olacaktır. Bu tartışma gerçekten zor bir tartışmadır. Bu şekilde bir forumda tartışmak için bir kaç bedenden daha fazla büyüktür. Bu mevzu başka forumlarda tartışılmaktadır zaten, aradaki fark tartışmacıların kelli felli profesörler filan olmasıdır, velakin o forumlardan da hala nihai bir sonuç çıkamamaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 186
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

>>> Bana öyle geliyorki canlılık maddenin bir hali

Bir hali filan değil, klasik hallerinden sadece biri, bir kaçı. Canlı ile maddenin bir farkı yok. Burada hal kavramı biraz yanlış oturuyor: Katı, sıvı, gaz hali mevzusu tanımı nedeniyle.

Bardağın kendisi madde olarak neyse, içindeki ahtapotta aslında canlı olarak sadece o. Eğer canlılık bardağın şeklini alabilmekse, mercanda bir canlı ama bardağın şeklini filan alamıyor işte.

Koyacağınız hiç bir tanım, tüm canlıları kapsamaz, üstelik o tanıma uyan bir sürüde cansız şey olacaktır. Bu tartışma gerçekten zor bir tartışmadır. Bu şekilde bir forumda tartışmak için bir kaç bedenden daha fazla büyüktür. Bu mevzu başka forumlarda tartışılmaktadır zaten, aradaki fark tartışmacıların kelli felli profesörler filan olmasıdır, velakin o forumlardan da hala nihai bir sonuç çıkamamaktadır.

Aşağılık duygularından sıyrılmanı tavsiye ederim Anibal.

Biz burada çok kelli felli prof gördük.

Herkesten bir takım komplekslere kapılmadan, konuyu ciddiye alıp tartışmalara bilimsel bir aydın olarak katılmalarını bekliyoruz.

Burada yazdığın görüşlerle değerlisin. Bizim değerlerimiz kell fell profesörlerin değerlerinden daha üstündür.

En azından biz öyle görüyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bana öyle geliyorki canlılık maddenin bir hali

Bir hali filan değil, klasik hallerinden sadece biri, bir kaçı. Canlı ile maddenin bir farkı yok. Burada hal kavramı biraz yanlış oturuyor: Katı, sıvı, gaz hali mevzusu tanımı nedeniyle.

Bardağın kendisi madde olarak neyse, içindeki ahtapotta aslında canlı olarak sadece o. Eğer canlılık bardağın şeklini alabilmekse, mercanda bir canlı ama bardağın şeklini filan alamıyor işte.

Koyacağınız hiç bir tanım, tüm canlıları kapsamaz, üstelik o tanıma uyan bir sürüde cansız şey olacaktır. Bu tartışma gerçekten zor bir tartışmadır. Bu şekilde bir forumda tartışmak için bir kaç bedenden daha fazla büyüktür. Bu mevzu başka forumlarda tartışılmaktadır zaten, aradaki fark tartışmacıların kelli felli profesörler filan olmasıdır, velakin o forumlardan da hala nihai bir sonuç çıkamamaktadır.

Hah işte son pragrafa imzamı atarım. Adamlar kara maddeyi tartışmaya,ruhu tartışmaya çalışıyor sitede ne biliyorsunuzki neyi tartışmaya çalışıyorsunuz acaba.Gerçi bildiğiniz konularda da pek iyi değilsiniz.Herşeyi çarpıtıyorsunuz. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışan mahluklarsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hah işte son pragrafa imzamı atarım. Adamlar kara maddeyi tartışmaya,ruhu tartışmaya çalışıyor sitede ne biliyorsunuzki neyi tartışmaya çalışıyorsunuz acaba.Gerçi bildiğiniz konularda da pek iyi değilsiniz.Herşeyi çarpıtıyorsunuz. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışan mahluklarsınız.

Sen de birşeyler ekle bari de, onlardan olmadığını anlayalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Burada yazdığın görüşlerle değerlisin. Bizim değerlerimiz kell fell profesörlerin değerlerinden daha üstündür.

En azından biz öyle görüyoruz.

Hacı, bilim değerlerle yapılmaz. Bilim, bilim olarak yapılır. Bizim değerlerimizle bilim yapmaya çıkmamız, bilimi bozar, zira gerçekleri değerlerimize uydurma sorunu ortaya çıkar. Bilim gerçekliğe dayanır, değerlerimize değil.

Bilimin önündeki en büyük tehlike budur hacı. Biz ne zamanki olguları gerçekliğine değil, değerlerimize bakarak değerlendirirsek, gerçeği değil, işimize geleni kabul etmiş oluruz. Bu da kimsenin işine yaramaz, ki dinler tarihi bunun en açık örneğidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konu ile ilgili bir hipotez ortaya koyayım.

Bana öyle geliyorki canlılık maddenin bir hali, bigbang i başlangıç alırsak nasıl enerji maddeye dönüşüyorsa madde de canlılığa evrimleşiyor, bigbang ten sonra tek elektronlu hidrojen ortaya çıkan ilk madde, gitgide karmaşıklaşıyor, sonra moleküller, sonrada daha karmaşığı canlılık, hepsi entropi ilkesine ters, evren genişiliyor, sonra belkide geriye büzüşecek, canlılık daha basit maddeye, maddede enerjiye geri dönecek, belkide bu defalarca bu evrende ve paralel evrenlerde oldu, oluyor.

Biri dışında bu yorumlara katılmak mümkün.

Bu yazılanların hiçbiri, canlı olmak durumu dahil, entropi ilkelerine ters değildir.

Ayrıca entropi olmasaydı evren ve içinde canlılık bu şekilde ortaya çıkamazdı.

Evrenin bilinen davranışlarından termodinamik yasalar sorumludur.

Biyolojik yasalar termodinamik yasalarla çelişemez. Çünkü termodinamik yasalardan ayrı biyolojik yasalar yoktur.

Canlılar yalnız, ama yalnız, termodinamik ve diğer fizik yasalarına uymakla yükümlüdürler.

Canlıların uyması gereken başka hiçbir yasa yoktur.

Büyük bir hap ama yutmaya çalışmanızı tavsiye ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilmediğim konuda ne ekleyeyim güzel kardeşim. Ben bildiğim konuda yorum yaparım.Bilmediğim konularda yorum yapmaya çarpıtmaya ihtiyaç duymuyorum.

Bu konuda bir yorum yapan siz değil misiniz? Bir fikir beyan eden değil misiniz?

Şimdi de konuyu bilmedğinizi mi belirtiyorsunuz?

Pes yani.. Bu kadar da pişkinlik olmaz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Burada yazdığın görüşlerle değerlisin. Bizim değerlerimiz kell fell profesörlerin değerlerinden daha üstündür.

En azından biz öyle görüyoruz.

Hacı, bilim değerlerle yapılmaz. Bilim, bilim olarak yapılır. Bizim değerlerimizle bilim yapmaya çıkmamız, bilimi bozar, zira gerçekleri değerlerimize uydurma sorunu ortaya çıkar. Bilim gerçekliğe dayanır, değerlerimize değil.

Bilimin önündeki en büyük tehlike budur hacı. Biz ne zamanki olguları gerçekliğine değil, değerlerimize bakarak değerlendirirsek, gerçeği değil, işimize geleni kabul etmiş oluruz. Bu da kimsenin işine yaramaz, ki dinler tarihi bunun en açık örneğidir.

Türk üniversitelerinin ilk 500'e girememesini sana hatırlatıyorum.

Ülkemizde üniversiteler bilgi üretmemektedirler. Başkalarının ürettiği bilgiyi yaymaktadırlar..

Yayılan bilgiler de çoğu kere ya zaman aşımına uğramışlardır, ya da tümden yanlıştırlar.

Senin kelli felli profesörlerin senin gibi adamlar işte.. Burada yazdığın ne ise sen osun...

Eğer onlardan farklı isen bunu yalnız sen bilebilirsin. Buraya yansımıyor senin onlardan farkın.

Bilim kelli felli hırsız, değersiz, bilgisiz Türk profesöerlerine teslim edilemeyecek kadar önemlidir ama malesef o önemini bilmiyorsunuz.

Burada biz en yüksek standardı izliyoruz.

Beğenmediğiniz, buraya yakışmayan bir iddia görürseniz ve onu yanlışlayabileceğinize, bilime hizmet edebileceğinize inanıyorsanız, burası tam size göre bir forumdur.

Ama iddialarınızın bilimsel desteği olmalı..

Biyolojinin kendine özgü yasaları olduğunu iddia edenlerden kimseye hayır gelmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda bir yorum yapan siz değil misiniz? Bir fikir beyan eden değil misiniz?

Şimdi de konuyu bilmedğinizi mi belirtiyorsunuz?

Pes yani.. Bu kadar da pişkinlik olmaz..

Allah Allah yaaa, gerçekten sizin beyniniz farklı çalışıyor algılamanız bir tuhaf. Ben konunun içeriğiyle ilgili yorum yaptımmı arkadaşım ?

Konunun içeriğiyle ilgili yorumum varsa gösterde görelim.

İçerikle ilgili yorum yapmadım sadece bilginiz olmayan konularda yorum yapmayın dedim.

şimdi anladınmı acaba ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılık maddenin özgün davranış biçimlerinden birinin veya bazılarının ürünü müdür?

Geçen yüzyılın başlarına kadar bilime canlılığın maddenin özel bir davranış biçimi olduğu anlayışı hakim olmuştur. Canlılığın maddenin davranışlarının son derece özel bir biçimi olduğu inancı o kadar yaygın ve derindir ki, ondan kurtulmak kolay olmamıştır. Günümüzde bile canlılığın evrende maddenin belki de yalnız dünyada mevcut bir dizi koşullardan yararlanarak ortaya çıkan bir davranış biçimi olduğuna inananlar vardır.

Bildiğimiz yaşam şekli ancak bazı spesifik doğal koşullar içinde gerçekleşebilir. Her ne kadar o koşullar sanıldığından çok daha geniş bir yelpaze oluştururlarsa da, yaşam yine de fizik ve termodinamik yasalarından yararlanarak ortaya çıkarken oldukça dar sınırlar içinde kalmak zorudadır. Canlı varlıklar, canlı kalarak, maddenin bütün davranış biçimlerini sergileyemezler. Örnegin canlılar, aşırı sıcak ve aşırı soğuk ortamlarda bildiğimiz anlamda canlı olarak varlıklarını sürdüremezler. Cansız maddeye dönüşürler ve o zaman maddenin bütün davranış biçimlerini sergilerler. Çogu kere bu sırada canlılıklarını tekrar kazanamamak üzere yitirirler.

Canlı organizmalarda mevcut karmaşıklığa hükmeden düzen, özgün fizik yasalarına mı dayanır?

Maddenin çok zengin bir davranış repertuvarına sahip olduğunu biliyoruz. Nedenini de az çok tahmin edebiliyoruz. Madde son derece küçük atomlardan, onlar da çok daha küçük atomaltı parçacıklardan oluştuğu için, hepsinin çesitli kombinazonlarda bir araya gelmesi maddenin davranış biçimlerinin son derece zengin olmasından sorumludur. Canlılık o davranış biçimlerinden biridir.

Bu durumda şu soruları sorabilir miyiz?

Madem maddenin davranış biçimleri son derece zengin bir repertuvara sahiptir, o halde bazı davranış biçimlerinin diğerlerinden çok farklı ve özgün olması beklenmez mi? Canlılık onlardan biri olamaz mı?

Bazı hücreler ve dokular aşırı soğuk bir ortamda yıllarca canlılıklarını yitirmeden ve canlı olmanın hiç bir belirtisini göstermeden, saklanabilirler. Suspended animation denen bu durumda canlılık geçici olarak durdurulmuştur. Bu canlılar ileri bir tarihte uygun koşullarda ısıtılarak veya kurutularak saklanmışlarsa ıslatılarak, yeniden canlandırılabilirler. Bu ilginç durumu bazı böceklerde de gözlemleriz. Su ayısı olarak bilinen bir böcek (tardigrade) kurutulup cansız bir madde olarak yıllarca saklanabilir. Bu böcek kaybettiği suyu tekrar kazanır kazanmaz canlılığını da kazanmaktadır. Su aygırı küçük ama yine de, çok hücreli bir hayvan olduğundan, son derece karmaşık bir canlıdır.

Bu gözlemler açıkça canlıların cansız atom ve moleküllerden oluştuğunu ve onların kimyasal yapılarının bozulmadan korunduğu koşullarda, canlılığın da korunabileceğini bütün gerçekliği ile gözler önüne sermektedir.

Biyolojik yasalar birinci ve ikinci termodinamik yasalarının dışında yer alamazlar. Yani biyolojik sistemlerin kendi spesifik yasaları yoktur. Canlı varlıklarla termodinamik yasalar arasındaki ilişki, cansız varlıklarla termodinamik ilişkiler arasındaki ilişkilerden farklı değildr. Canlı olma durumunu termodinamik yasaları da dikkate alarak değerlendirmek zorunluğu vardır.

Cansız madde ile birlikte bütün fizik yasalarına harfiyen uyan canlı varlıkların kökeni cansız maddeler midir?

Başka ne olabilir?

Canlılık maddenin oldukça geniş bir yelpaze oluşturan davanış biçimleri repertuarında yer alan davranışlardan biridir.Doğa kendisi ile ilgili anıların çogunu bilgi olarak kaydeden fiziksel bir yapıya sahiptir. Onları kaydedecek eli, kolu ve aklı yoktur belki ama, Big Bang’den beri geçerli anılarını saklamada yararlandığı bazı kurallara ve onlara boyun eğen koşullara sahiptir. Onlara sadık kalarak, geride bıraktığı hemen her anını büyük bir özenle saklayarak, onları yakından incelemek isteyen akıllı yaratıklara bilgi şeklinde ifşa edebilmektedir.

Evrenin biz insanlardan uymamızı istediği tek koşul, kendi tasarımladığı oyunu, onun kuralları çerçevesi dışına çıkmadan oynamamızdır. Buna biz bilimsellik diyoruz. Doğanın doğasını inceleyen insan aslında kendi doğasını ve geçmişini de incelemektedir. Doğa ile ilgili her şey aynı zamanda insanın kendisi ve geçmişi ile de yakından ilgilidir. İnsan yalnız akıllı bir yaratık değildir. Aynı zamanda doğanın bilincidir de. Evren, ortaya çıkışının 14’üncü milyar yılında insanı yaratarak, onda bilince kavuşmuştur. Yalnız kendisini farketmekle kalmamıştır, evren. Aynı zamanda kendisini yakından tanımaya ve büyük bir özenle biriktirip sakladığı anılarını yakından izleyerek, insanı yaratana kadar hakkında hiçbir şey bilmediği kendi geçmişini de, ögrenmeye başlamıştır.

Kendimizi ve diğer canlıları içinden çıktıkları cansız kaynaklardan soyutlayamayız. Kendimizi gerçekten tanımak istiyorsak yalnız diğer canlı yaratıkların değil, cansız varlıkların da devamı olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Bu ilginç gerçeği kabul etmemek mümkün değildir. Çünkü bunları reddetiğimiz an, kendimizle ilgili gizeme çözüm getirecek yoldan sapmışız demektir.

Yaşamımızın başlangıcını Big Bang’de ve yıldızların merkezindeki fırınlarda aramak, onun tanrısal bir emirle başladığını iddia etmekten çok daha yararlıdır. Hatta diyebiliriz ki, bu yoldan en ufak bir şekilde sapmak, yalnız kendi geçmişimizi değil, bütün evrenin ortaya çıkış nedenlerini de yanlış yorumlamak demektir.

İnsan olarak, canlı olarak, cansız madde olarak birer yıldız tozu olduğumuzu ihmal etmemeliyiz.

Birçoğumuz için bu mütevazi başlangıç, gerçek bile olsa, kabul edilemeyecek kadar onur kırıcı bir durumdur. Onurumuzu hayvanlara ve cansız maddelere empoze edecek kadar kibirliyizdir. Onların devamı olduğumuz gerçeğini hasır altı etmek için katetmeyeceğimiz mesafe, uydurmayacağımız yalan yoktur. Gururumuzu cilaladığına inandığımız o yalanların bizleri bir düş alemine sürüklediğini ve oradan kurtulmanın ancak kendi sapkın kibirimizden kurtulmakla mümkün olabileceği gerçeğini ihmal etmemeliyiz. Doğa içindeki yerimizi doğru olarak değerlendirmek için buna mecburuz.

İnsan hayvanların devamıdır. Hayvanlar ise diğer hayvanların. Onlar da cansız maddelerin. Cansız maddeler diğer cansız maddelerin devamıdır. Onlar da diğerlerinin.

Öyle ise hiç çekinmeden iddia edebiliriz ki, canlı cansız hepimizin ortak bir başlangıcı vardır ve o başlangıç Big Bang’dir. Cansız maddelerin bir araya gelerek canlıları oluşturamayacağını iddia eden görüş, insan yaşamına bir anlam getirmede ve canlılığın gizemini çözmede değersiz bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım öyle düşünenleri çıkmaz bir sokağa götürecektir. Yalnız yanlış değildir bu görüş. Aynı zamanda insan entellektüalitesine karşı kaba bir müdahaledir.

Yalnız tek bir gerçek vardır ve ona ulaşacak yegane yol bilimselliktir. Nihai gerçek bu yoldan yapılacak en ufak sapmalara karşı son derece duyarlıdır. Arada bir yanlış bir patika izlenecek ve çıkmaz bir sokağa sapılacaktır. Oradan hemen uzaklaşarak, bizi peşine düştüğümüz nihai gerçeğe götürecek ana yola geri dönmemiz gerekecektir. Bu süreç sırasında yolumuzu aydınlatacak ışık ilahi değildir. Somut ve katı bilimsel kurallardır.

Canlılarda vital force denen bir kuvvetin, bir tür ruhun olduğu 19’uncu yüzyıla kadar ulaşan ve orada kaybolan bir kavramdır. Hücrelerin çekirdekleri dışında sahip oldukları jelatinimsi madde için yakın zamanlara kadar protoplazma terimi kullanılırdı. Proto ilk ve öncü demektir. Plazma ise eski yunanca ortaya çıkan, şekli olan demektir. Protoplazma’nın yalnız canlılarda olan bir madde olduğuna inanılırdı. Şimdiye kadar yapılan bütün araştırmalar, protoplazma denen oluşumun yalnız cansız atom ve moleküllerden ibaret olduğunu göstermiş ve bu terim artık kullanılmaz olmuştur. Onun yerini alan yeni terim sitoplazma’dır. Hücre plazmasıdır, yani.

Canlıların yalnız cansız atom ve moleküllerden oluştuğu anlaşıldıktan sonra biyoloji bilimi dev adımlarla ilerlemiştir. Günümüzde tıp insanlığa her geçen gün biraz daha yararlı olmaktadır. İlahi bir gücün araştırılması zaman ve maddi kaynakların kaybına neden olacaktır. Hem zaten bu gücün araştırılacağı bir yöntem bilinmemektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah Allah yaaa, gerçekten sizin beyniniz farklı çalışıyor algılamanız bir tuhaf. Ben konunun içeriğiyle ilgili yorum yaptımmı arkadaşım ?

Konunun içeriğiyle ilgili yorumum varsa gösterde görelim.

İçerikle ilgili yorum yapmadım sadece bilginiz olmayan konularda yorum yapmayın dedim.

şimdi anladınmı acaba ?

Tavsiyeniz çok yerinde de, kime ve neden o tavsiyede bulunduğunuz belli değil.

Bu laflar durup dururken söylenmez.

Bir amacınız olduğu belli. Bir iddiayı düzeltiyor görünüyorsunuz ama o iddianın ne olduğu meçhul.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Türk üniversitelerinin ilk 500'e girememesini sana hatırlatıyorum.

Ülkemizde üniversiteler bilgi üretmemektedirler. Başkalarının ürettiği bilgiyi yaymaktadırlar..

Yayılan bilgiler de çoğu kere ya zaman aşımına uğramışlardır, ya da tümden yanlıştırlar.

Senin kelli felli profesörlerin senin gibi adamlar işte.. Burada yazdığın ne ise sen osun...

Eğer onlardan farklı isen bunu yalnız sen bilebilirsin. Buraya yansımıyor senin onlardan farkın.

Hacı sen iyice yidin kafayı, peynir ekmek pek ucuz herhalde o tarafta...

Benim hangi Türk profesörle işim olur Hacı, sen ne sayıkladığının farkında mısın? Bir bahane bulacam da karalayacağım diye attın şu taklalara bak, çin sirkindeki kızları geçtin resmen.

Nerden çıkarıyorsun sen benim Türk prof.lardan bahsettiğimi hacı?

Ve Türk prof.ların tartışıyor olması o şeyi yanlış, ehemmiyetsiz filan kılmaya yeter mi?

Zırvalamada teistleri de aşıyorsun hacı resmen...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı sen iyice yidin kafayı, peynir ekmek pek ucuz herhalde o tarafta...

Benim hangi Türk profesörle işim olur Hacı, sen ne sayıkladığının farkında mısın? Bir bahane bulacam da karalayacağım diye attın şu taklalara bak, çin sirkindeki kızları geçtin resmen.

Nerden çıkarıyorsun sen benim Türk prof.lardan bahsettiğimi hacı?

Ve Türk prof.ların tartışıyor olması o şeyi yanlış, ehemmiyetsiz filan kılmaya yeter mi?

Zırvalamada teistleri de aşıyorsun hacı resmen...

Bilmem.. Senin bir iletine dayanarak profesörlerin bizden daha mantıklı yorumlar yaptığını söylediğin izlenimi aldım.

Yanılmış olmayı isterim elbette.

Çünkü nedense Türk üniversite profesörlerine karşı içimde bir hoşnutsuzluk var..

Aralarında arkadaşlarım olduğu halde çoğunu sevmem ve değersiz bulurum.

Senin onlardan biri olmaman beni mutlu eder aslında.

Ama arada bir onlara çok benzer yorumlar yapıyor ve önüne geleni kalaylıyorsun.

O nedenden yazmış olmalıyım.

Yoksa sana kişisel bir husumetim yok. Olması da mümkün değil. Hakkında hiçbirşey bilmiyorum diyebilirim.

Ben seni ve bu meyanda herkesi burada yazdıkları ile değerlendiriyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılar cansız maddelerden oluşmuşlardır. Bunu kimse itiraz edemez. Daha önceki iletimde de belirtmiştim. Kategorizasyonları akılcı ve bilimsel yapmak gerek. Canlı ve cansızın tanımını ve ayrımını limitlerde ararsanız, farklar da limit düzeylerine iner. Limit farklar birikerek belirginleşmeye başlar.

Canlılık belirginleşmeden isterseniz, cansız madde davranışlarını ele alalım. Madde bir hareket yumağıdır. Kendi içindeki hareketler o maddenin kimyasal özelliklerini, Dış ortamdaki hareketleri ise fiziksel özelliklerini oluşturur.

Maddenin sürekli hareket halinde olduğunu biliyoruz. Hatta hareket için maddenin varoluş nedenlerinden biridir diyoruz. Yani madde varlığını hareketi ile gösterir. Maddenin hareketini durdurursanız, madde yok olur. Daha doğrusu varlığına ilişkin elde bulgu kalmaz. Maddenin 4 temel boyutu vardır diyoruz ya. İşte bu 4 boyuttan hiçbirini diğerinden soyutlayamıyoruz. Hiçbiri tek başına bulunamıyor. Hiçbiri tek başına ele alınıp incelenemiyor. Dolayısıyla soyutlama yeteneğimizin alt sınırı işte bu 4 boyuta kadardır. Ele alıp incelediğimiz her maddede bu 4 boyut vazgeçilmezdir. Bu noktadan sonra problem bir soruda düğümleniyor. Hadi diyelim ki evren 3 boyutlu, (yani hareketsiz) bir varlıktan ibaret olsun. İçinde hiçbir hareket olmayacağı için olduğu gibi kalacaktır. Hareket olmadığı için zaman da olmayacaktır. Böyle bir evrenin varlığı ile yokluğu eşit değerde olacaktır. Eğer evren kapalı bir sistemse evrenin dışından bakarak evren değerlendirilmeye kalkışılınca. içinde hareket olsa bile dışından görelemeyeceği için. İçindeki toplam enerji (hareket) birbirini nötrleştireceği için dışarıdan bakıldığında yine bir hareket görülemeyecektir. Ancak dışını bilmesek de, Dışının sınırları konusunda bir fikrimiz oluşmamış olsa da. Evrenin içindeyiz. Maddenin 4 boyutlu temel varoluş boyutlarının farkındayız.

Can alıcı soru şudur? Madde neden hareketli? Onu sürekli hareketli kılan şey nedir?

Nedenini ve nasılını bilmesek de, maddenin sürekli hareket halinde olduğunu biliyoruz ya. İşte başlayacağımız nokta, mihenk taşı burasıdır.

Devam edelim. Madde en boy yükseklik gibi mekansal boyutu ve hareket gibi zamansal boyutu ile vardır. en küçük biriminin ne olduğunu bilmesek de, bu küçük birim birikerek bilindik ve anlaşılabilir maddeyi oluşturmaktadır. Atomaltı oluşumlar, Atomlar, elementler ve bu elementlerin fiziksel ve kimyasal özellikleri, bu özellikler uyarınca bileşimler, alaşımlar, bu bileşimlerin ve alaşımların fiziksel ve kimyasal özellikleri, bu bileşim ve alaşımlardan kendini kopyalayabilen moleküllerin ortaya çıkması, bu moleküllerin kompleks başka moleküller oluşturması, kompleks molekollerin de kendini kopyalama özelliğini kaybetmemesi, bu komleks oluşumların kurumlaşması, ne kadar karmaşık olursa olsun tüm karmaşıklıklarıyla beraber kopyalama işleminin devam etmesi, giderek tek hücreli canlılar, doku ve organların gelişmesi, yüksek yapılı canlılar ve insan. Bilinçli canlı. Hem kendinin, hem de dışındakilerin farkına varmış canlı, Kendiliğinden oluşmuş canlı olmaktan çıkıp, kendisi için canlı haline gelmiş canlı.

İşte madde ve kısaca evrimi.

Sevgiler.

Bir de şunu ilave etmek istiyorum.

Görüldüğü gibi hep tanımladığım 4 boyutlu madde üzerinden ilerlemeye çalıştım. Bu maddeyi yönlendiren madde dışı fizik, kimya veya biyoloji yasalarına atıf yapmamaya çalıştım. Çünkü maddeyi yönlendiren madde dışı yasalar olduğunu düşünmüyorum. Yasa dediğimiz şey. Aynı şartlar altında aynı davranışların gözlemlenmesidir. Şartlar da maddedir. Davranışlar da.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani sevgili Drekinci....

Devamlı hareket halinde olan madde zaten canlı mı demek istiyorsun?

Diyebilirsin tabii ve haklı da olabilirsin. Hatta haklı olmalısın.

Canlı alt tarafı madde kümesi bir varlık. Maddenin tabi olduğu yasalara tabi. Canlı için özel yasalar yok.

Madde fizik ve kimya yasaları ne emrediyorsa onlara boyun eğiyor.

Ve ayrı ve özgün biyoloji yasaları da yok.. Olsalardı bir yaratıcı olabilirdi.. Ama yok..

Buna katılırım. Hareket her türlü maddenin paylaştığı bir özellik. Canlılığın da bir özelliği.

Ama cansız maddeyi canlıdan ayıran bir özellik değil.. Bunu vurgulamak lazım.

Fizik yasalarının olmadığına da katılırım. Ama benim bir veya iki istisnam var..

Birisi Heisenberg'in belirsizlik ilkesi, diğeri ise Darwin'in doğal seçilim yasası...

Onlar madde olmadan da varlar ve maddenin davranışlarından sorumlular.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Devamlı hareket halinde olan madde zaten canlı mı demek istiyorsun?

Aslında öyle. biz, sadece bu hareketin çok özgün bir bileşkesini, yani, nevi şahsına münhasır denecek bir tür hareketi ve/veya hareketler toplamını alıp, aha canlı budur diyoruz.

Diyoruz da, maalesef birileri ordan bize nanik yapıyor. zira o bir tür keyfimize göre aldığımız hareket, canlı olarak kabul etmediğimiz başkalarında da ortaya çıkabiliyor.

Tüm sorun, maddeyi canlı cansız diye ayırıp indirgemeye çalışmak gafletinden geliyor.

Hacı ise, bunu farkında olmadan yapıyor. Çıkmış mesela, "Amanda biyoloji yasaları yoktur" diyor. Savunması daha beter: "Sadece canlılara özgün yasalar yoktur, yok işte, bana ne?" O kendince maddeyi canlı/cansız olarak ayırıp, sadece canlıların uyduğu hiç bir kanun olmadığını düşünüyor.

Ama öyle değil. Biyoloji kanunları canlıların uyduğu gözlenen kanunlardır, bu kanunlara cansızlara uymazlar. Yani cansızları o kanunlar bağlamaz.

İşte canlı cansız ayrımı aslen bu noktada yapılır. Bilinen biyoloji kanunlarına uyan madde, canlıdır. Örneğin, canlıların evrim geçirmesi bir biyoloji kanunudur. Üremeleri de bir biyoloji kanunudur. Canlılar işte bu kanunlara uyan şeylerdir.

Bu kanunlar fizik kurallarıyla açıklanbiliyor olabilir. Elbette açıklanacak, canlıda bir madde, o da el mahkum fizik kurallarına uyacak. Ama bir canlıyı cansızdan ayıran, biyoloji kanunu denen kurallara uyması olacak. Peki ne demektir bu?

Fizik kurallarının bir kümesini alırsın. Bu kümeyi bir fonksiyon, bir takım parametreleri de işlenen olarak kullanırsan, biyoloji kanunu denen şeyleri elde edersin. Biyoloji kanunu denerek özetlenen bu fizik kuralları listesine uyan maddeler canlı, uymayan maddeler cansız olur. Bugün yapılan en net canlı tanımı budur.

Biyoloji kanunları, fiziğin, kimyanın sadece canlılara has olan durumlarını gösteren ifadelerdir. Bu nedenle de, canlılığın en iyi tanımı böyle yapılır.

Yapılırda, o biyoloji kanunlarının doğruluğu filan başka bir tartışma konusudur. O ayrı mesele.

Elbette burada bir yumurta ve tavuk ve ötesinde bir kısır döngü de var. Biyoloji kanunları canlılardan elde edilir. Canlı olup olmamakta biyoloji kanunlarına göre belirlenir. O halde, taş ve bulutu alıp bunlardan biyoloji kanunu çıkarırsak, keten helva yanmıştır elbette.

Bu şu şekilde anlaşılmalıdır. İnsan, memeli, ağaçlar, omurgalı, bakteri, bezelye, eklembacaklı vs. gibi herkesin "bu canlıdır" dediği maddelerin ortak özellikleri üzerinden biyoloji kanunları tarif edilir. İşte mendel mesela. Henüz mendel kanunlarına uyan bir taş veya kristal tespit edilememiştir.

Hacı'nın anlamak istemediği şey, biyoloji kanunu denen şeylerin fizik ötesi, canlılara mahsus bir şey filan olmadığıdır. Önce bunu bir anlaması gerekir. Eğer bir biyoloji kanunu, fizikle çatışıyorsa, ringe çıkmadan diskalifiye olacak olan biyoloji kanunudur. Önce bunu anlaması gerekir hacı'nın. Ardında da, biyoloji kanunu olarak anılan hususlara uymanın canlıya canlı demek için elzem hususlar olduğunu. İşte o zaman biraz bu lüzumsuz kavga toplanabilir.

Ama asıl mesele şudur. Ki hacının hatası da buradadır. Maddeyi canlı cansız diye ayırmak gerekiyor mu? İşin doğrusuna bakarsanız, gerekmiyor. Ama şöyle de bir şey var. Doktorları beyinci, damarcı, jinekolojici, cildiyeci, bilmem neci diye ayırmanın anlamı var mı? Bin türlü doktorluk icat edip, yıllarca uzmanlık için her birinde ayrı ayrı kasmanın ne anlamı var? Doktor yapalım, herşeyci olsun. Şu ameliyata girsin, birinin beynini kessin, oradan çıkıp şu kadını doğurtsun, ellerini yıkarken EKG'si gelen hastanın kalbine teşhis koysun, oradan çıkınca da saçı dökülen adamın kelliğine bir merhem yazsın.

Hacı tıp okumuş, bilir bu sorunun cevabını? Hacı, neden gidip bir bütün olan, ayrılamaz olan insan için bir sürü ayrı uzmanlık hedeleri yapıyorsunuz? Ne gerek var buna, doktor olunsun, her bir şeyi teşhis ve tedavi etsin, neden olmuyor böyle hacı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılığı nasıl maddenin monoton hareketleri arasına katıyorsunuz aklım almıyor.

Bu apaçık bağımsız enerji ile bağımsız madde işbirliği.

Enerji ile maddenin bir arada bulunduğu an işte canlılık. İnteraktiflik yaratıyor maddede.

Bu maddedeki enerji değil.

Enerjideki madde de değil.

Birleşmişler işte.

Tesadüfen.

Bu birlikteliğe ikisi de direnmiyor.

Yadsımıyor.

Aksine çeşitlendiriyor.

Siz bunu maddenin monoton davranışlarıyla aynı kefeye koymayın.

Hata yapıyorsunuz.

Elektronların, atomların hareketleri titreşimler ile bu hareketlilik aynı değil.

Bu bir enerji ve madde dansı. Biz de bu danstan sadece biriyiz (valsız galiba)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hacı tıp okumuş, bilir bu sorunun cevabını? Hacı, neden gidip bir bütün olan, ayrılamaz olan insan için bir sürü ayrı uzmanlık hedeleri yapıyorsunuz? Ne gerek var buna, doktor olunsun, her bir şeyi teşhis ve tedavi etsin, neden olmuyor böyle hacı?

Önce en son paragrafı cevaplayarak başlayacağım Anibal'i yanıtlamaya....

Diğerleri onu izleyecek.... Daha ayrıntılı bilgi için benim blog'uma bakmanız gerekiyor.

EVRİMSEL TIP

BİYOLOJİNİN EMEKLEYEN ÇOCUĞU

Evrimsel tıp insan sağlığına başka bir boyuttan bakan bir bilim dalıdır. Bu boyut evrimdir.

Evrimsel açıdan bakınca insan sağlığının, insan hastalıklarının karşıtı olmadığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

Bu ilginç durumu anlamak kolay olmayabilir. Ama anlaşılmasında yarar vardır.

Evrimsel bakış açısına göre hastalığın ne olduğuna ilerde ayrıntılı bir şekilde değineceğim.

Şimdilik hastalıkların ve sağlığın kısa tanımlarını yapmakla yetiniyorum.

Sağlık fizyolojik bir kavram olup, mevcut organ sistemlerinin optimum düzeyde görev yapması demektir.

Hastalıklar ise doğanın canlılar üzerinde olan baskısına bağlı olarak ortaya çıkan adaptasyon bozukluklarıdır.

Bireyler organ sistemlerinin optimum düzeyde olmasına rağmen hasta olabilirler ve hasta olmalarına rağmen fizyolojik olarak sağlıklı kabul edilebilirler.

Yaşam bir uzlaşmadır. Buna sağlık ve hastalık kavramları da dahildir. Evrimsel açıdan yaşam ayrıca diyalektik bir fenomendir. Bu konuyu daha önce kendi başlığı altında incelemiştim. http://forum.ateizm.org/index.php?showtopic=2316

Bazı hastalıkların nedenlerinin evrimsel biyolojik ilkelerde saklı olabileceği, son birkaç yıl öncesine kadar, kimsenin ne ilgisini ne de dikkatini çekmiştir.

Hastalıkların nedenlerini, onları evrimsel bakış açısından incelemeden her zaman kesin olarak anlamak ve dolayısıyla tedavilerinde yeterince başarılı olmak mümkün olmayabilir.

Tıp hala emprik yöntemlerin yardımı ile ilerlemektedir. Başarılı tedavilerin bir çoğunda bile neden başarılı olunduğu tam olarak anlaşılamamaktadır. Çünkü evrimsel etkenler dikkate alınmamaktadır.

Daha da ötesi, insanın diğer hayvanlarla birlikte doğal koşullara uymakla yükümlü, sürekli evrime uğrayan bir yaratık olduğu gerçeğini tıp yeterince dikkate almamaktadır. Şu anda pratik edilen tıp, evrimsel biyolojiye karşı kayıtsız bir tutum sergilemektedir. İnsan hastalıklarının moleküler mekanizmaları açıklanmaya çalışılırken, büyük manzaradan uzaklaşılmakta ve ayrıntılarda kaybolup gidilmektedir.

Tıbbın bu eksikliğini evrimsel tıp kompanze edeceğe benzemektedir. Hastalıkların tedavisinde başarılı olmak, bazılarını önlemek veya daha başlangıç dönemlerinde iken tanımak, yeni ve evrimle bağdaşan tedavi yöntemleri tasarımlamak, hastalıkların tuttuğu sistemlerle ilgili çeşitli evrimsel gelişmeleri bilmekle kolaylaşacaktır.

Tıp hastalıkları hastaların bakış açısına göre tanımlar, yorumlar ve diğer bilimlerden farklı olarak ,hastalığa değil, hastaya önem verir.

Tıbba göre hastalık yoktur, hasta vardır.

İnsana verilen önemi simgeleyen bu tümcenin başlangıcı Hipokrat’a kadar gider.

İnsana verilen önemi daha dramatik olarak belirtmeye olanak yoktur. Doktor insana hizmet eder. Tıp ise insanlığa....

Tıpda önemli bir diktum daha vardır.

“Primum nil nocere........”

Önce zarar verme....

Bu tümce de insana verilen değeri simgeleyen önemli bir doktrindir. Açıkca tıp, insanın insana ve insanlığa hizmetinden başka bir şey değildir.

Temelinde insana yardım etmek olan tıbbın bir bilim dalı olduğu kesindir ama, tıp fizik veya kimya gibi nisbeten homojen ve dar bir bilim dalı değildir. Diğer bütün bilimlerin bir araya gelmesinden oluşmuş, son derece geniş ve karmaşık bir bilim dalıdır.

İstisnasız her bilim dalı, tıbba hizmet eder. Çünkü her bilimin amacı insanlığa olumlu katkılarda bulunmaktır. Bilim bilim için değildir. İnsanlık içindir. İnsanlığı ilerletmek içindir. Öğrenmek ve öğrenilenlerin insanın rahat, mutlu, sağlıklı ve uzun yaşaması için kullanılması demektir.

Görüldüğü üzere yalnız tıp değildir insana ve insanlığa hizmet etmekle yükümlü olan bilim dalı. Bütün bilim dallarının temel amacı insanlığa hizmettir. Bilimde başka espri, neden, amaç yoktur. Önemli olan insan olarak, insan gibi yaşamaktır. Bilim insanı insanca yaşatmak için vardır. Yoksa doğayı öğrenmenin, doğal yasaları bulup çıkarmanın ne gibi bir anlamı ve yararı olabilir? Bulunan yasaların insan yaşamına uygulanmaması ve insanların onlardan yararlanmaması durumunda “bilim bilim içindir” diktumu geçerli olacaktır. Bu diktum yanlıştır.

Tıbbın her bilim dalından yararlandığına değindik. Evrimsel biyolojiden de yararlanır mı tıp? Yararlanmalı mıdır?

Tıp temel olarak biyolojinin insan denen hayvana uygulanan şeklinden çok daha fazla bir bilim dalıdır. Bünyesinde sosyal bilimleri de barındırır. İnsan, sosyal tarafı ağır basan “sosyal bir hayvandır”. Bireylere önem vermesinin nedeni de budur. Evrimsel biyolojiden etkilenmeyen tıp, büyük manzaradan uzak bir diğer hümanistik eğilimden başka bir disiplin olamaz. Insanı diğer canlılardan ve doğadan soyutlayan hümanizm, günümüzde asla kabul edilmemesi gereken bir felsefe türüdür.

Klasik tıp insanı bu doktrine sadık kalarak üstün bir yaratık olarak kabul eder ve bu haliyle İslam’dan ve diğer dinlerden farksızdır. Tıbba göre de insan halifedir. Evrimsel biyolojiyi biraz bilen biri için bu diktum gerçeklerden daha uzak olamaz. İnsan, insan için önemlidir. Dolayısıyla tıp için de önemlidir ama, bu önemin bazı ölçüler içinde kalması daha da önemlidir. Böyle bir ölçünün olmaması, reddedilmesi veya anlaşılmaması, sonunda insana ve onunla birlikte doğaya büyük zararlara neden olacaktır.

Dolayısıyla insan, hümanistik bir görüş açısından bakılarak değil, büyük manzaraya önem veren evrimsel bir görüş açısından bakılarak değerlendirilmelidir. Hümanizm, insanlık perspektifinden, antroposentrik bir eğilimdir ve hem doğa, hem de insanlık için kesin olarak zararlıdır.

İnsanın değeri kendinden menkul olmamalIdır. İnsan gerçek değerini kendinde değil, doğada aramalıdır. İnsanın arayıp da her seferinde kendinde bulduğu üstün değerler, ona doğa tarafından verilmemiştir. İnsan doğa açısından zayıf ve nahif bir hayvandır. İnsan doğanın tasarımladığı ve her canlı ve cansız varlığın uymak zorunda olduğu yasalara uymakla yükümlüdür. İnsan halife değildir.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca bir konuya da dikkatinizi çekerim.

Maddenin, ışığın yapı taşlarını biliyoruz ama henüz daha enerji denilen yoğunlukla ölçüm düzeyinden ileri gidip neden oluştuğunu bilecek kavrayacak durumda değiliz. Maddeler nasıl farklı yapılardaysa ortada dolaşan enerji de farklı yapı taşlarına sahip olacak.

Bu konuda bilgisi olan var mı? Enerjinin içi nasıldır acaba? (DNA veya Atom sistemi gibi çizilmiş reismlere falan rastlayan var mı? Hayali de olsa?)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...