Jump to content

Başörtüsü özgürlük mü?


Recommended Posts

Başörtüsü özgürlük mü?

Şu başörtüsü veya dini bağlamda “türban” dediğimizin üzerinde tartışmalar neredeyse gına getirmiş olmasıyla beraber bu konuda üzerinde fazla durulmayan bir hususunu tartışalım diyorum.

Başörtüsü takarak kendini özgür hissettiğini söyleyen kadınların sayısı hiçte az değil artık.

“Başörtüsü özgürlüğü“ derken genellikle başını örtme özgürlüğünden bahsedilir fakat “özgürlük“ kavramının tanımı arka planda kalıyor bana göre.

Dini bir görev olarak takılan başörtüsünün İslam’ın ta başlangıcında nasıl geldiğini ve din adamının bunun için öne sürdüğü argümanları sanırım hepimiz yeterince biliyoruz. Ben bunların içinde her bir kırmızı hat’ı her zaman görüyorum ki kadınların sadece başörtüsünden değil hattı zatında tesettürün tümünden söz etmemiz lazım çünkü dini sebeplerden başörtüsü takan kadınlar genellikle tesettür giyimlidir fakat en göze çarpan baştaki olduğu için başörtüsünden konuşulur.

Başörtüsünün veya tesettürün kimine göre farz, kimine göre vacip olmasının başlıca sebebi kadının kendisidir, dine göre kadının fıtratıdır. Çünkü kadın erkekleri tahrik edicidir, fitnedir ve salt varlığı ile asayişi tehlikeye sokmaktadır. Bunun aslında kadınların değil, erkeklerin bir sorunu olduğunu ve erkeklere de bir hakaret içerdiğini söylemeye gerek yok. İslam’da tesettür mecburiyeti gelmezden önce demek ki kadınlar başları açık şekilde güzel ve renkli kıyafetler giyiyorlardı ki bu sebepten dolayı tesettür geldi. Tesettür hep olsaydı bunun için yeni kurallara gerek olmazdı. Sadece giyim kuşamla değil, hayatın tüm evrelerinde kadınlar özgürlüğünden edilmişlerdir. Örneğin tamamen erkeğin iradesi altına alınmış, babasının veya kocasının müsaadesi olmadan neredeyse hiçbir şey yapamaz kılınmıştır.

Kısacası diyebiliriz ki tesettürle kadının en azından kıyafet özgürlüğü elinden alınmıştır ve tesettürsüz hem toplumun ve hem Allah’ın indinde suçlu ve günahkar kılınmıştır. Kadının kapanmasının toplum asayişi için önemli olduğunu öne sürmek ancak gülünçtür çünkü birazcık Dünya’nın diğer taraflarına baktığımızda kadınların tesettürsüz olduğu memleketlerde insanlar kadın yüzünden hiç te birbirlerini kırmamışlar, kadınlar toplumu karıştırmamış, savaşlar patlatmamış. Aksine, birçok yerde kadınların güzelliğini öne çıkaracak kıyafet türleri bile vardı. O kadar geriye bakmadan bugünkü dünyamızda da tesettürsüz kadınlar yüzünden savaşlar patlamıyor. Gerçi yine başka toplumlarda da kadınlar bastırılmış ve hayatın bir çok alanından dışarı itilmişlerdir fakat bunlar örfi sebeplerdir fakat dini sebeplerden dolayı olan toplumlar pek azdır.

İslamiyet’ten önceki Arap toplumunda demek ki tesettür diye bir şey yoktu ve bugün Dünya’nın çoğunluğunda da yok. Toplumun işlemesi ve/veya huzuru için tesettürün zaruri olmadığı ortadadır ve bu fikre karşı gelmeye bugün sıkı sıkı dindar olanlar dahi katılmak zorundadır. O zaman bugünkü tesettür sadece bir dini zorunluluk olarak ortada durmaktadır ve hiçbir pratik yönü yoktur. Hiçbir pratik yönü olmadan fakat yine de mecburi olan tesettür o akıl dini dedikleri İslam ile nasıl bağdaşır bilemiyorum, eğer gerçekten akılcılıktan bahsediyorsak.

Asli işlevi, Kuran ile tescil edilmiş ve kadınları fitne olarak tanımlayan, erkekleri baştan çıkartan yaratıklar olan ele alan bir toplumun kadınları peçeler arkasına tıkmak olan bir zihniyetin özgürlükçü bir zihniyet olduğunu söylemek hiçbir mantıkla izah edilemez. Dolaysıyla tesettür kadınlara özgürlük değil, bilakis özgürlüğünü elinden almıştır.

Bu durumda bugün, başörtüsü takınca kendini özgür hisseden kadınların duruşuna ne demek lazım? Başlıca özgürlüğü ortadan kaldırıcı bir giyim şekli nasıl oluyor da özgürlük örneği olabilir? Tesettürü makbul kabul eden kadınların kendilerine Kuran ile “fitne“ denilmesini bugünkü anlamda özgürlük diyebiliyorlar?

İşte “özgürlük“ kavramı burada teker altında kalıyor ve “din özgürlüğü“ kavramı özgür insan olma olgusuyla karıştırılıyor. Oysa din özgürlüğü sadece dini kuralları yerine getirme özgürlüğüdür fakat bunun özgürlüğün kendisi olduğuna dair bir kural değildir. Eğer hapiste yaşamak dini bir mecburiyet olsaydı ve dindarlar gönüllü olarak hapiste yaşıyorlarsa o zaman bu din özgürlüğüdür fakat özgürlüğün kendisi değildir. Hapis olmak özgürlüğüdür ancak fakat hapisteki insan aslen özgür değildir. İşte başörtüsü veya tesettür böyle bir özgürlüktür, kendini fitne kabul etme ve salt varlığı ile toplumda asayişi tehlikeye atan bir varlık olarak görme özgürlüğüdür, kendini aşağılama özgürlüğüdür, kadın olduğu için kendini peşinen kötü olarak kabul etmek özgürlüğüdür, aklen eksik ve dini zayıf olmaktan mutlu olmak özgürlüğüdür.

Peki, buna özgürlük diyen insanın aklı acaba nasıl işliyor? Bu insanlar külliyen aptal mı? Hangi aklı başında bir insan gönüllü olarak hapiste yaşar, hangisi kendine kötü denildiği için mutlu olur? Acaba bu insanlar özgürlük kavramını kullanmaktan aklen men edilmemişimlerdir?

Dini saplantının insanı nasıl ve ne kadar akılcılıktan uzaklaştırdığını görmek için bu her türlü mantıktan ve akılcılıktan uzak tesettür ısrarı açıkça göstermektedir. Buna benzer fakat öncelikle erkekleri ilgilendiren bir örnekte erkeklerin sünnet edilmesidir. Akıl ile hiç ilgisi olmayan ve tıbbi bir ampütasyon gerçekte zararlı olmasına rağmen insanlar gönüllü olarak vücutlarından bir parçayı kestiriyor. Bu sünnet örneğini boşuna vermedim çünkü bu tercihi genellikle ebeveynler verir ve erkek çocuğun hiç başka şansı yoktur. Kız çocukları ise daha küçükken tesettüre sokulur ve oğlan kız iyi bir şey yaptıklarını zannederler. Halbuki bu dinin insan beynini nasıl örümcek yuvası haline getirdiğini göstermekten öteye gitmez.

Tesettür giymek, başörtüsü takmak, sünnet olmak özgürlüktür diyen Tatlısu Müslümanları bunun üzerinde biraz düşünsünler.

Acaba özgürlükten imtina etmek gerçekten bir özgürlük müdür?

Sevgiler

Darvinist

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 283
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Aslında bu sorun bir sorun değil. Sorun başka bir şey. Medeni olmanın ölçüsü bir kızın mini etek giyip rahatça gezebilmesidir. Ama buradaki espri, mini eteğin kendisi değildir. Onun bu özgürlüğe gerçek manada sahip olabilmesidir. İşte o özgürlük aynı zamanda türban giyip gezebilmeyi de kapsar. Kısaca bir kadın türban veya mini etek giyme özgürlüğüne sahipse, bu cidden bir özgürlüktür, medeni olmanın bir kuralıdır.

Fakat bir şekilde, yasal veya mahalle baskısı yoluyla, mini etek giyme özgürlüğü kısıtlanıyorsa, işte o zaman orada bir özgürlükten bahsedilemez. Bunun konuya olan bağı şöyledir. Türban takılması, birilerinin kendi olan kadını "fitne ve fesat, şer odağı, kötü" olarak görüp göstermesinin teyididir ki, bundan bahsetmiş darvinist. Şimdi hal böyleyken birileri "Bakın beyler, ben fitneyim, şerim, o yüzden size kötülük olmasın diye başımı örtüyorum haaa, ona göre" diyerek sokağa çıkarken, alanen bunu ilan etmiş olacaktır. O zaman diğer mini etek giyene "fitne, şer, günah kaynağı, kötü, lanetli vs." diyorda olacaktır.

Bu durumda ne olmaktadır, dini teranelerle türban giyip sokağa çıkmak, sokaktaki mini etekliyi fitne vs. olarak ilan etmek demektir. İşte bu da, alanen özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Olayın asıl bam teli budur. Türban giyerek sokağa çıkan, giymeyeni ahlaksız, fitne vs. olarak ilan etmektedir. Eğer özgürlük ve medeniyet isteniyorsa, öncelikle birilerinin başkalarını böyle baskılamasının önüne geçilmelidir.

Ama en acı olan şey şudur. Türban takan kadınlar bunu neden taktığını bilmemektedir. Bu türbanı takınca, kendini yarım insan, aptal, fitne, şet ve mal olarak tescillediğinin farkında değildir. Hanımın akrabalarından biri başı açık bir kızdı. Evlendi, türban taktı. İyi güzel, hoş. Türbanın altına böyle altı şihane denecek cinsten elbiseler, bir karış topuklar filan giyerek gezer. Kardeşi de var, üniversitede okuyor, türban filan takmaz, süper mini değilse de baya diz üstü eteklerle filan gezer. Tahminen evlenince o da türban takabilir. Her neyse, konu bu değil.

Konu geçenlerde bir nişan vesilesiyle bir araya gelince, biraz tartışmamız oldu. Kavga gibi değil elbette. Bir türlü, islam dinine göre kadının dayak yeme hakkını, yarım insan, mal olma haklarının olduğunu kabul etmediler. Şansımıza kızın birinin cebinden son model bir telefon çıktı, internete giren tiplerden. Açtık, kurandan kendileri okudu. Hadisleri kendileri açıp bulup okudular. Suratları bir acayip oldu, kekeleyip kaldılar. Türbanlı olan "Yenge, enişte seni dövecekte, bahane arıyor bak.." diye işi şakaya vurmaya filan çıktı sonunda. Ama gerçekten şok oldukları, böyle bir şeyi hiç ummadıkları belliydi.

Onlar sanıyor ki, türban işte bir nevi namus, eşe bağlılık vs. simgesi. Müslüman kadın olunca, öyle jeep'le filan gezme, süslü püslü giyinip sokağa çıkma filan normal. İşin doğrusu gerçekten kekelediler ve baya bir inanmakta zorluk çektiler. Kadının evden çıkamaz olması, çalışamayacağı, dayak yeme hakkı, kuma hakkı gibi şeyleri hiç bilmedikleri muhakkak ve öğrenmekten hiç te mutlu olmadılar.

Peki?

Pekisi şu. Acaba bu kızlar, çok daha erken dönemde, "Bakın kızım, böyleyken böyle" denerek hayata o şekilde hazırlansalar. Bu gerçeklerden haberdar olsalar, acaba o türbana razı olurlar mıydı? Yoksa daha bir hayata sıkı sarılır, kendini bir birey, bir insan olarak görmeye çalışır, ekonomik vs. özgürlüğünü kazanmak için uğraşır mıydı?

Cevabı bilmiyorum. Ama ortadaki mesele bu. Bu gerçekler bunlardan saklanacak. Taaa ki, bu gerçekler dayatıldığı gün itiraz edebilecek fırsatları kalmayacağı güne kadar. Asıl yapılması gereken, olayın aslını bu insanlara anlatabilmek. Ve onları neyin beklediğini gösterebilmek. Şu an az da olsa bunun için fırsat var. Ve artık birilerinin çıkıp bu fırsatı değerlendirmesi gerekiyor, ki bu noktada asıl iş gene kadınlara düşüyor. Benim itirazım olmaz şahsen, karımın üstüne tam tahakküm sahibi olmaya, canım çektiği karı alabilmeye vs. Başka erkeklerin de itirazı olacağını sanmıyorum. O halde, kadınlar için "kendi düşen ağlamaz" meselesi yaşanacaktır en fazla. Göstermek gereken budur. Yoksa, türbanın özgürlük değil yasağaın daniskası olduğunun gösterilmesi hiç bir anlam taşımaz kendi başına.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal,

cevabın için teşekkür ederim.

Benim sorum da zaten senin değindiğin gibi, bir insan nasıl ve neden kendisine sunulan özgürlüğü bırakır ve özgürlüksüzlüğü tercih eder?

Bunu yaparken de dininin hem de çok sayıda kurallarına aykırı davranır. Nasıl mı? Eğer İslam'ın kurallarına harfiyen uyulsa önce o kızın örneğin üniversitede ne işi var? Kadın başıyla nasıl oraya buraya yalnız başına gider? Nasıl olurda kendisine intkal eden miras ağabeyine kalandan daha az olunca soluğu mahkemede alır?

Daha kötüsü, din özgürlüğü diye bu sefer erkeleri tutturup ben ille de 4 karı almak istiyorum derlerse ne yapacaklar? Veya birlerinin yaptığı kötülüğe karşı kıssas kuralı uygulanmak isterse ne olacak? Din özgürlüğü ise din özgürlüğü. Benim din özgürlüğüm var, onun için hırsısn elini kestirmek istiyorum diye Anayasa Mahkemesi'ne baş vurmak da bir özgürlük o zaman.

Bu örneklere sabaha kadar devam edebilirim. Başörtüsü siyasi bir simge değildir, bir başlangıç değildir diyenler buna bir cevap versinler.

Şimdi biri çıkar ve, olsun öyle istiyorum diyebilir. Desin. Desin ama o zaman özgürlükten bahsetmesin ve ben gönüllü olarak kilitsiz hapishanede yaşamak istiyorum desin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türbanizm;

Toplumsal yaşanılanların bir felsefi izdüşümü var. Bu iz düşüm laiklik, türban, dinin değerler vs. Siz petekleri doldurmaz iseniz gelir başkaları doldurur. Şimdi Laikliği değil ama İslamı tartışma zamanıdır. Masaya yatırıp tedavi etmek gereklidir.

Kişiselliğimiz kimi ilgilendirir ki evrensele yazmaya çalışmalıyız.

Biz müslümanlar Hz. Muhammedin kutsal olduğunu ve elçi olduğuna inanıyoruz. Peki böyle bir durumda zaman ve mekan kavramlarının ne önemi var.

Diyelimki Laiklik 17 YY da Osmanlıya girdi. Yada MÖ bir Zeus inancı vardı. Çindede ninjalar vardı.

Eğer biz insan oğlu matematiği tartışırsak salt doğrular üzerinden konuşuruz. Dik üçgende hipotenüs kenarların karelerinin toplamının kara köküdür. Bununla ilgili yorumu da bu bağıntı üzerinden yaparız.

Hepimizin yıkılmaz matematikleri varsa taraflığımızda o ölçüde şekillenir.

Özdemir İncenin Türban ile ilgili yazısı bir matematiksel bağıntı gibi bunun islamda yeri olmadığını anlatıyor. Ben bu noktadan başlayarak Türbanın putpereslik olduğunu düşünüyorum (Bu benim sapıklığım). Ancak başkalarınında başka bağıntıları var ve onlarda islamda türban takmaz isenin günah işlersiniz diyor. Onların referansından da türban takmayanların her bir saç teli ahrette bir yılana dönüşecek.( Buda onların sapıklığı).

İşte bu bağıntılar zamanla birbirleri ile çatıştıkça teori ispat anlamında birbirlerini elemine ederek salt doğruya (beklide bir hiçbirşeye) bizi götürecektir. İşte bu yüzden Laik bir eğitimde önceliklilik arz eder. Genç beyinlerin sıfır referansından bakarak kendi fikir dünyalarını ortaya koyması tarafsızlık ile başlayan taraflılık ile biten süreç için çok önemlidir.

Ölçmede referans noktanız yok ise hata payı kadar yanlış yaparsınız. Bizim fikirlerimizde eğer bir ideanın tarafı değil isek düşüncelerimiz var ancak gerçekten de o kadar uzak olacaktır.

Ancak ne söylersek söyleyelim. En değerli düşünce söylendiği zaman din, dil, ırk ayrımı yapmadan tüm evren ve zamanı ilgilendiren düşüncedir. Ne kadar kişiselleşir veya kurumsallaşırsa o ölçüde değersiz olur.

Sonra bir den kuantum fiziğinde hipotenüs kenarların karelerinin toplamının kara kökü değilki. Doğruda zaten gerçekte düz değil ki diyebilir birileri. O zaman Padişahın Şairliği kadar, Atatürk’ün geometrici oluşu kadar, Hz Muhammet’te Filozoftur

Takılmadım hatta Ninjaları konuşmayı türbanı konuşmaya yeğlerdim ancak toplumu dürten konuları konuşmak gerek. Hırslı mı Kanaat tercihimiz.

Benim kişisel görüşüm şöyle; örtünmenin yanlış çevrildiği bahsi geçen konunun göğüsler olduğu hatta göğüs sarkması ile de ilgili olduğu yönündedir. Yine aynı şekilde örtünme adına türban metasının putpereslik olduğudur. Ben bir bayan olsaydım ve nefsime zor geldiği için değil takmanın günah olmasından dolayı takmazdım. Tekrarlıyorum kişisel görüşüm.

Aynı şekilde duyu iletişimini de bana kapatmış biri ile iletişim kuramadığım için ötekileştirmem söz konusu değil. Evlilik içinde, akraba içinde, iş içinde kadın nasıl olmalı sorusunu benim vereceğim cevap aynı iken vahşi bakış açısının düşünceleri sınıflandırma yönünde. Kim ötekileştiriyor acaba?

Evrensel İslam saf ve temiz diğer insanların islamla yaşamları yanlışsa burada islamın ne suçu var deyip köşeye mi çekilelim. O evrensel dairenin kümesi boş ise islamın saflık ve temizliğinin ne önemi var. Kuranı okumuyorsanız kuranın değiştirilmemiş olmasınının ne önemi var gibi anlatabiliyormuyum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili osarici,

Problemin biri de dinin kökeninin çok eskilerede olması ve din içeriğinin dogmalar sayesinde değişemez olmasıdır. Dinlerin ki bu durumda İslam'ın çıktığı zamanın bir fotoğrafı ile yaşamak zorunluluğudur problem. Biraz daha basite indirgendirerk, 1400 yıl önceki reçetelerle bugünkü sorunlar çözülmez. Medniyet, bilim ve çağdaş siyasi sistemler; bunların hepsi de zamanın devinimi içersinde ve hiç boşuna olmadan ortaya çıkmışlardır. Eğer insanların bugünkü özgürlük anlayışı böyle ise bunun temelinde mutlaka bir ihtiyaç yatar.

İşte referans noktası budur. Toplımlar değişir, koşullar değişir ve bunlara yeni kurallar ve teamüller gelir.Devinim ve değişim medeniyetlerin kaçınılmaz sonucudur ve bu süreçi nazar itibara almayanlar geride kalır ve ne yazık ki çağ dışı dayatmalarda ısrar ederler.

Kuran okuyan ve okumayanların hepsinin de ayrı yorumu var ve özellikle Kuran'a göre yaşamak arzusunda olanların arasındaki çelişkiler rakamla ifade edilemez. Bu her zaman böyle olmuş olmalı ki, sadece değil ama özellikle Kuran'ı okuyup anlamak çabası din adamları tarafından hiç te destek görmemiştir ve Kuran'ı anlamaya sizin aklınız yetmez deyip durmuşlardır. Demek oluyor ki Kuran asla referans olamaz.

İslam'ın suçu ne? diye sorarken sanki ortada bağımsız ve tarafsız bir İslam varolduğunu varsaymak gerekir. Oysa böyle bir şey yok ortada. Din, kim ne anlarsa o dur. Din her zaman nasıl tekamül ediyorsa o dur. Din, yaşamdan soyut bir olgu değildir ve kültürel etkilerle algılaması değişir.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben zaten türbanlı özgürlükten bahseden bayanları anlamakta çok zorluk çekiyorum..

Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler."

Buhârî, Bed'u'l-halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40

Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. iyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır.Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa onların aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür." (Nisa/34)

Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinda belli hakları vardır.Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler." (Bakara/228)

baş örtüsü değilde türbanlı aşırı dinci kadınların kendi özgürlüklerine ihanet ettiklerinin farkında değillermi acaba. nasıl böyle büyük bir gaflet içindeler anlamıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Evrensel İslam saf ve temiz diğer insanların islamla yaşamları yanlışsa burada islamın ne suçu var deyip köşeye mi çekilelim.

Osarici, hala anlamadığın şey şu. Evrensel islam, dayak, zorbalık, tecavüz, yağmacılık, vahşet, ilkellik, rezillikten ibarettir.

Birileri islamdan uzaklaşıp insan vicdanına daha uygun, insan aklına daha iyi oturan bir şeyler çıkarmış, bu islam değil, bu başka bir şey. Şu anda yapılmaya çalışılan, islamın aslını saklayıp, evrensel dediğimiz insani değerleri islam gibi kakalamaya çalışarak, dini tekrar toplum hayatında tek belirleyici yapma gayretidir. O günden sonra islam tekrar kendi evrensel haline, vahşetine, zorbalığına, ilkelliğine dönebilecektir.

Zira bunlar gayet iyi bilir ki, gerçek islamı koysan ortaya, bu ülkede müslüman kalmaz.

Al buyur bak:

Bibi_Aisha_Cover_of_Time.jpg

İşte evrensel islam budur osarici. Anla artık bunu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türban carsaf takmak isteyen kadinlar taksinlar fakat allaha kurana dine inanip örtünen kadinlardan yobaz erkeklerin kölesi olmaktan baska hic bir sey olmaz!

Ne avukat, ne savci, ne yargic, ne ögretim üyesi, ne doktor, ne ögretmen, ne hemsire vs...

...efendileri olan beyinleri zincirlenmis köle insanlar tarafsiz olamazlar bunu unutmayin!Özgür ve topluma faydali cocuklar yetistiremezler!

Birakin artik bu bos laf salatalarini ve gercekleri görerek öz elestiri yapmasini ögrenmeye calisin!

Modern cagin bilimin ve teknolijinin sundugu yenilikleri bu zihniyetteki insanlarin kullanmamalari gerekir.

Hem kullanip hem de bedevi cöl kültürüne uygun bir sekilde yasamak istiyorlarsa iki yüzlü sahtekarlardir.

Bunu ben demiyorum...

...inanip savunduklari kuran diyor!

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Kılık kıyafet özgürlüğü medeni olmanın ölçütü değildir.

Tam tersine cübbeli. Kılık kıyafet özgürlüğü, medeni olmanın en büyük göstergesidir.

Bu, kağıda "Amanda kimsenin kılık kıyafetine karışılamaz" demek değildir, daha öte bir meseledir. Bu, ne mini etek giyenin bu yüzden kötü vs. olmakla, ne türban giyenin kötü vs. olmakla vs. suçlanmayacağı anlamına gelir. Bu, kişini kendisini ifade etmesinin özgürlğünü garantiye alınması demektir.

Elbette senin gözünde mini etek demek fahişe demek olduğu için, olayı fahişenin kendini ifade etme özgürlüğü olarak anlayacaksın tabi ki. Ama bu, mini etek giymiş bir kızın senin gözünde hiç bir şekilde fahişe, şıllık, kaltak vs. olmamasının medeniyet demek olduğu gerçeğini değiştirmez elbette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Mini etek giymiş bir kız otobüste gözle tacize uğramış ve rahatsız olmuştu. Ne bakıyorsun diye birisine çıkışmıştı. O kişi de keyfim öyle istiyor demişti.

Hah işte gördün mü meseleyi? Eğer bir kız mini etek giydiği için taciz edilmiyorsa, işte medeniyet budur cübbeli. İlkel, zındık, rezil olan taciz edendir.

Bunun aslında en iyi örneği şudur: Eğer mini etekli ve sarhoş bir kız gece şehrin sokaklarında tek başına gezebiliyor ve başına bir hal gelmeden (tabi sarhoş kafayla direğe kafasını vurup kırmasından bahsetmiyoruz) evine ulaşabiliyorsa, işte o şehir medenidir cübbeli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu medeniyeti getirmenin tek yolu dini eğitim sistemini yani medrese sistemini getirmektir.

Şu islam denen rezilliği mi? Geç sen onu cübbeli, bize sökmez takiyyen.

Senin istediğin şey şu işte:

beating5.jpg

Bir de şu elbette:

leon1.jpg

Şöyle bir cariyeler alıp gönlünüzce sapıklık edebilseniz, o medreseler sayesinde, başka bir şey lazım değil di mi size?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> anibal her zamanki gibi yine belaltı vurmuşsun.

Valla cübbeli, zırlama değil açıklama beklerdik :)

Orası bir medresenin ardında kurulmuş bir köle pazarı cübbeli. Tabloyu yapan Jean-Léon Gérôme, detaylı olarak anlatır, cariyelerin nasıl satıldığını, nasıl parmaklanıp muayene edildiğin filan, neyse. İşte senin medreseler döneminin hali bu. Sen gelmiş "amanda çare medrese" diye kimi kandırmaya çalışıyorsun?

Bak medrese mezunların nasıl yaşıyordu, çölde biel nasıl cariyeleri götürüyorlardı, onlara özeniyorsun herhalde:

22.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar,

maksadım kesinlikle o bayat başörtüsü tartışmalarından birini açmak değildi.

Benim vurgu yapmak istediğim asıl konu özgürlüktür ve başörtüdü özgürlüğünün ne kadar özgürlük olduğu konusunda yazışmaktı ve hala da öyledir.

Elbette ki jerkes istediği gibi kendisini ifade eder ve buna diyecek birşeyim yoktur ve olmaz.

Ancak konuyu yine belki asıl çizgisine çekmek için hemen biraz yukarıda yazışmalarda dikkate alınması gereken fakat didişmeler arsında kaybolmuş bir noktayı ele almak istiyorum.

Mini etek giymeyle başörtüsü takmayı aynı küfeye konulduktan sonra cevap aolark, mini etek giyenlerin isterse her türlü kıyafeti giyebileceği söylendi ve bunun asıl özgürlük teşkil ettiği vurgulandı.

İsterseniz biraz bu istikamette gidelim tesettür giyim bir tercihmidir yoksa zorunluluk mu ve bu özgürlükle ne kadar bağdaşır? Din emri olarak giyilen kıyafet özgürlükçü olanilir mi? Burada 'istersem tesettür giyinirim, istersem giyinmem' sözü kendi içersinde dehşet bir çelişki değilmidir? Evet, isterse giyer ama isterse çıkarabilir mi? Bunu, İslam özgürlükçüdür diyenler nasıl yorumlar?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Din emri olarak giyilen kıyafet özgürlükçü olanilir mi?

Bu noktada durum şudur. O kendini bu özgürlükten mahrum bırakıyorsa, bu onun kendi özgürlük anlayışıdır, onun sorunudur ve özgürlüğüdür.

Ama sen ona türban takmasını yasaklıyorsan, bu onun özgürlüğün engellemektir, yasakçılıktır. Senin herhangi birine, herhangi bir şeyi yasaklamak için, yasaklamanın bir izahı olması lazımdır. Bunu yaparsan şu olur denerek, somut bir şekilde bunun ortaya konması gerekir. Mini etek giyen için "amanda insanları tahrik ediyorsun" diyebilirsin, ama somut olmaz, türban giyenden de tahrik olur insan, kimide mini giyenden tahrik olmaz. Demekki bu bir laf olur, asılsız olur.

Türbanlının sorunu, onu takarak özgürlüğünü kullanıyor olması değil, onu takmakla başkalarının özgürlüğünü tehdit ediyor olmasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu "başörtüsü özgürlüktür" lafı "ateist imam" gibi bir oksimoron.

Dine dayalı bir emrin yerine getirilmesidir. Bu emir/ler ise kadının tam bir "meta, mal, cinsel obje vs." olması için vardır.

Bir kadının böyle olmayı kabul etme, isteme özgürlüğü vardır tabii. Ama bir diğer yanı daha vardır bu durumun, bu anlayış ve o örtünün temsil ettiği din, kendisi gibi olmayan kadınlara yaşam hakkı tanımaz.

Bu durumda da ben özgürlük olarak dayatılan o şeyi dibine kadar eleştirme, ona karşı durma hakkına sahip olurum.

Türbancılar hiç viyaklamasınlar. Hele erkek iseler...

Anibal çok hayati, çok temel bir şeyden bahsetmiş. Tabii doğru söylüyor.

Bir ülkede bir kadın minicik eteğiyle gece yarısı sokağa çıkabiliyorsa, orada özgürlük ve medeniyet vardır.

"Özgürlük ve medeniyet mini etke giymek, sokağa gece çıkmaktır" değil; özgürlük ve medeniyet bunları yapabilmek, yapmak isteyenin de bunu kesin olarak bilmesi demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

anibal,

Gayet isabetli olarak türban takmakla başkalarının özgürlüğünün tehdit altına alındığını söylüyorsun; katılıyorum.

Fakat bu tehdidi engellemek için yapılabilecek birşey var mı? Bu tehdidi egellemek için türbanı yasaklarsak bu sefer biz yasakçı oluyoruz ve başladığımız noktaya yine gidiyoruz.

Bu sorunu çözmek için siyasi sistem olarak layik sistem en elverişlisi gibi duruyor ama bugün bulunduğumuz noktada laik sisteme rağmen bu tartışmanın devam ettiği ortada.

Ben diyorum ki, bu tartışmayı bugüne dek hep din özgürlüğü açısından veya yasakçılık açısından ele aldık. Artık o kolayca ama pek düşünmeden kullandığımız 'özgürlük' kavramının içini doldurmak lazım. Eğer bu kavramı başka tanımlar yanında bir de 'Her hangi baskıcılıktan muaf' olarak tanımlama yaparsak biraz daha yaklaşırız. Çünkü baskıcı derken din baskısı da buna dahildir. Bundan çıkarsama olarak tesettür zorunluluğu bir baskıdır ve din baskıcılığı özgürlük kavramına diametral aykırıdır.

Bu şekilde çözüm üretilmiyor fakat çocuğun adı doğru konulmuş olur. Artık din baskısı ile kıyafetini dine göre giyinenlere laik sistemin getirdiği özgürlük içersinde özgür olmamayı tercih ettiklerini üstüne basarak söylemek lazım. Bunu kanıtlamak çok kolay çünkü ortada, sadece bakmak yeter. Bugüne kadar dini kurallara göre yaşamanın ne kadar özgürlükten yoksun olduğu üzerinde pek durulmadı. Din kurallarına göre yaşamak, özgürlükten sadece ödün vermek değil, dahası laik sistemin özgürlüğünden imtina etmektir. Din'i tercih etmek aslında özgürlükten istifade etmek değil, özgürlüğü terk etmek demektir.

Terk etmek isteyen terk etsin ama 'özgürlük' gibi kıymetli bir kavramı buna suistimal etmesinler diyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar,

maksadım kesinlikle o bayat başörtüsü tartışmalarından birini açmak değildi.

Benim vurgu yapmak istediğim asıl konu özgürlüktür ve başörtüdü özgürlüğünün ne kadar özgürlük olduğu konusunda yazışmaktı ve hala da öyledir.

Elbette ki jerkes istediği gibi kendisini ifade eder ve buna diyecek birşeyim yoktur ve olmaz.

Ancak konuyu yine belki asıl çizgisine çekmek için hemen biraz yukarıda yazışmalarda dikkate alınması gereken fakat didişmeler arsında kaybolmuş bir noktayı ele almak istiyorum.

Mini etek giymeyle başörtüsü takmayı aynı küfeye konulduktan sonra cevap aolark, mini etek giyenlerin isterse her türlü kıyafeti giyebileceği söylendi ve bunun asıl özgürlük teşkil ettiği vurgulandı.

İsterseniz biraz bu istikamette gidelim tesettür giyim bir tercihmidir yoksa zorunluluk mu ve bu özgürlükle ne kadar bağdaşır? Din emri olarak giyilen kıyafet özgürlükçü olanilir mi? Burada 'istersem tesettür giyinirim, istersem giyinmem' sözü kendi içersinde dehşet bir çelişki değilmidir? Evet, isterse giyer ama isterse çıkarabilir mi? Bunu, İslam özgürlükçüdür diyenler nasıl yorumlar?

Hiçbir anlam bulamasada dincilerin mecbur yapmak zorunda oldukları bir davranış onları küçültür..

Ama sen onların takmamaları yönünde baskı uygularsan , tesettür mücadelesi özgürlük mücadelesine dönüşür..

Yani insanların ne giyip giymeyeceklerini zorla baskılamaya karşı direnişe ve özgürlük mücadelesine dönüşür..

2000 li yıllarda bu böyle algılanır..

Laikler kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar..Tabusuz, özgür olmaya imkan vermesi gereken laiklik Türk insanı elinde baskıcı bir araca dönüşüyor..

Elindeki hayat veren güzel bir cihazı ölüm makinesine dönüştürmek gibi..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Liberal ekonominin hakim olduğu küresel bir dünyada yaşıyoruz artık..

Bu dünyada bireyin özgürlüğü hemen tüm değerlerden daha üste çıkmıştır..

Bireyin özgürlüğü en üst değerdir artık..

Halbuki laik olmakla ve dinin yaptırımlarından bağımsız olan insanların daha değerli olabileceği şartlarda..

Nasıl oluyorda beceriyorlarsa laikler bu üstünlüklerini kullanamıyorlar..

Tam tersi pozisyona düşüyorlar..

Bireyin özgürlüğünün en üstün değer olduğu günümüzde bunun sefasını sürüp cakasını satmak varken..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eğer siz bir yolla, başkalarının özgürlüğünü, sağlığını, varlığını vs. tehdit ediyorsanız vs., sizin o yoldan gitmeniz elbette yasaklanabilir. Özgürlük alabildiğine her canının çektiğini yapmak değildir. Önce bir bunu anlamak lazım.

Her şey özgür olacak diye bir şey yok. Git evinde ne giyersen, ne halt edersen et. Ev olmasıda şart değil. Yeterki başkalarının özgürlüğüne bir engel ve tehdit oluşturma. İşte tüm mesele bu kadar basit.

Bu açıdan Türban asla ve kata kabul edilemez. Sonuçta bu işte.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...