Jump to content

Başörtüsü özgürlük mü?


Recommended Posts

Bence herkes özgürlüğü kendine göre ve eksik ya da yanlış yorumluyor.

Mimi etekli bir kızın gece yarısı tek başına izbe bir yolda gitmesi özgürlük müdür?

Yoksa aptallık mıdır?

Kadınlara yapılan seksüel darplar batıda daha az mıdır yoksa daha çok mudur?

Çoğunuz sapla samanı karıştırıyorsunuz.

Bu bağlamda özgürlükten bahsedilmez.

Medeniyetten, hoşgörüden, toleransdan hiç bahsedilmez.

Ne türban ve tesettür bu sorunun cevaplarıdır, ne de mini etek bu özgülük belirtisidir.

Türban İslam simgesidir.

Simgelerde mantık aranmaz.

Ama mini etek özgürlük simgesi değildir..

Mini eteği batıdaki seksüel özgürlük simgesi yapanları büyük bir düş kırıklığı bekliyor.

Türbanla mini etek karşılaştırılamaz. Bu absürd bir mukayese olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 283
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Halbuki laik olmakla ve dinin yaptırımlarından bağımsız olan insanların daha değerli olabileceği şartlarda..

Nasıl oluyorda beceriyorlarsa laikler bu üstünlüklerini kullanamıyorlar..

Tam tersi pozisyona düşüyorlar..

Bireyin özgürlüğünün en üstün değer olduğu günümüzde bunun sefasını sürüp cakasını satmak varken..

Sen önce gercek laik bir ülkede mi yasiyorsun onun yanitini ver!

Bir arabanin dört tekeri olmadan arabayi süremezsin, tekerlekleri olmayan arabanin nasil yürütülecegi hakkinda bos bos cakkudu cukkudu fikir ileri sürüp durma!

Git önce yürütmek istedigin arabanin tekerleklerini tak!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Baş örtüsü tamamlayıcı folklor veya yöresel kıyafetlerle birlikte kullanılmadığında bir dini üniformadır.

Dini hiçbir şey özgürlük değildir.

Din insanların kafasına silah dayayarak yaptırır herşeyi.

Sonsuz acı ve işkence tehdidi.

Dolayısıyla başörtüsü özgürlük değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen önce gercek laik bir ülkede mi yasiyorsun onun yanitini ver!

Bir arabanin dört tekeri olmadan arabayi süremezsin, tekerlekleri olmayan arabanin nasil yürütülecegi hakkinda bos bos cakkudu cukkudu fikir ileri sürüp durma!

Git önce yürütmek istedigin arabanin tekerleklerini tak!

Bizim küçüklüğümüzde öğretmenler bizi döverdi kimse bunu kötü karşılamazdı, normaldi..

Öğretmendi, dövebilirdi, yada elbisemize karışabilir, uzun saçlıların kafasına tren yolu yapabilirlerdi..

O zaman öğretmen dövmüşse helede haklı yani benim ve toplumun iyiliği için yapmışsa iyi yaptı anlamına geliyordu..

Şimdi ise öncelikle öğretmenin baskı ve zorlama yapıp yapmadığına bakılıyor..

Yani öğretmenin yada herhangi birinin ne için kimin için ne yapıp yapmadığından önce..

Baskı yapıp yapmadığı öncelik kazanmış durumda..

Yukarda verdiğim sadece bir örnek..

Bu insanların cemiyeti algılama meselesi..

Ekonomik ilişkilerin değişimine parelel olarak algılarda değişti..

Artık bireyin özgürlüğü en üst değerlerden biri haline geldi..

Bir insanın bireysel özgürlüğü onun doğru yapıp yapmadığının başkaları tarafından baskılanmasından daha önemli olarak algılanıyor artık...

Önceden devletin baskılamasının algılanmasıyla günümüzdeki algılanması aynı değil..

Zatende günümüzde baskılayamanda..En basitinden gücün yetmez..

Hadi baskılasında görüyüm...

Adamı otobüs çarpmışa çeviriler..

Boş işlerle ve rüzgara karşı işemenin anlamı yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Liberal ekonominin hakim olduğu küresel bir dünyada yaşıyoruz artık..

Bu dünyada bireyin özgürlüğü hemen tüm değerlerden daha üste çıkmıştır..

Bireyin özgürlüğü en üst değerdir artık..

Halbuki laik olmakla ve dinin yaptırımlarından bağımsız olan insanların daha değerli olabileceği şartlarda..

Nasıl oluyorda beceriyorlarsa laikler bu üstünlüklerini kullanamıyorlar..

Tam tersi pozisyona düşüyorlar..

Bireyin özgürlüğünün en üstün değer olduğu günümüzde bunun sefasını sürüp cakasını satmak varken..

bu liberal dünyada liberal insanların kafası da liberal mi peki?liberal bir insan türban takar mı??ya da takmasa da destekler mi??her türlü kısıtlanma özgürlüğünü savunmak liberallik midir?.özgürlük isteyen bu insanlar liberal mi de özgürlüğü hakediyorlar??

kısıtlanma kapanma özgürlüğü şeriat tehlikesi olan bir ülkede ne kadar sağlıklıdır??

örtünme özgürlüğü de ne demek zaten fakat bu ilkellikleri özgürlük adı altında nasıl da yutturuyolar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

@ERCUMENT

Söylediklerinde kesinlikle doğruluğun büyük bir payı var.

Laik sistemin getirmiş olduğu özgürlük, din ve devlet işlerinin ayırımı çabasındayken bireysel özgürlğün birini, kıyafet özgürlüğünü kısıtlıyor. Oysa tesettürü yasaklarla önlemek mümkün değildir çünkü dini sappantılar ve korkular bunun üstüne çıkar.

Bizde bugüne dek hep ihmal edilen husus, laik sistemlerin geliştirmesi gereken felsefi gelişmenin yapılmamasıdır. Laik sistem sanki din karşıtı bir sistemmiş ve sanki Din'e düşman olarak kurulmuş gibi duruyor. Böylece laik sistemin içi boş ve dolaysıyla bu sistemin doğal olarak içerdiği özgürlük kavramının içi de boş. Nasıl din kuralları bir şekilcilik içinde uyglanıyorsa, laiklik de aynı şekilcilikle uygulanıyor. Halbuki laik sistemler ondan daha önce yüzyıllarca süregelmiş bir felsefi mücadele sonucu gelmiştir. Öyle ki, dinlerin insanlara vaad ettiği fakat hiç bir zaman yerine getiremeyeceği değerleri gerçekleştirmiş ve bunu akılcı ve hümanist bir tabana oturttuşmuştur. İşte bu evrelerden geçmiş toplumların özgürlük tanımı ve anlayışı dinlerden soyut bir tanım ve anlayıştır ve sadece bu tür anlayıştır ki toplum ferthlerinin hepsini kapsayandır. Bu toplumlarda aslında din özgürlüğünden bahsederken din imtiyazı denilmek istenir. Dinler her ne kadar laik bir devlet yapısına karşı olsalar da, bunlara imtiyaz tanılır ve dvelt sistemine aykırı olmalarına rağmen tahammül gösterilir. Yoksa bunu her hangi bir sivil toplum örgütü yapsa devletin yasaları hemen devreye girer. Dinler bu imtiyaza sahipken aynı zamanda devlet işine karışmalarına müsaade edilmez vekimse bundan şikayetçi olmadığı gibi, destekler aynı zamanda.

Bizde ise laik sistemin içermesi gereken kavramlar bile henüz tanımlanmamış veya sadece teori halinde kitaplara mahkum edlmiş fakat hiç bir zaman toplum yaşantısının bir parçası olmamışlar. Olmayınca da tplumun kendini tanımlaması elinde tek kalan din üzerinden olur ve oluyorda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başörtüsünün özgürlük olmadığını şu argümanla kanıtlayabiliriz.

Özgürlük ne demektir?

Bir geleneği, ritüeli, eylemi, eğilimi, ve benzerlerini izleme veya izlememe seçeneğidir.

Yalnız izleme de değildir, yalnız izlememe de... İkisi birdendir.

Başörtüsünün özgürlüğü simgelmesi için, başörtüsü takmamanın da özgür olması gerekmektedir.

Bu durumda ikisi birbirlerini yok ederler.. Ve geride özgürlük falan kalmaz.

Başörtüsünün özgürlük olabilmesi için toplumda başörtüsünün bir özgürlük olduğu tartışması yapılmamalıdır.

Başörtüsü takmanın özgürlük olduğu absürd bir iddia ve sahte bir argümandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@ERCUMENT

Söylediklerinde kesinlikle doğruluğun büyük bir payı var.

Laik sistemin getirmiş olduğu özgürlük, din ve devlet işlerinin ayırımı çabasındayken bireysel özgürlğün birini, kıyafet özgürlüğünü kısıtlıyor. Oysa tesettürü yasaklarla önlemek mümkün değildir çünkü dini sappantılar ve korkular bunun üstüne çıkar.

Bizde bugüne dek hep ihmal edilen husus, laik sistemlerin geliştirmesi gereken felsefi gelişmenin yapılmamasıdır. Laik sistem sanki din karşıtı bir sistemmiş ve sanki Din'e düşman olarak kurulmuş gibi duruyor. Böylece laik sistemin içi boş ve dolaysıyla bu sistemin doğal olarak içerdiği özgürlük kavramının içi de boş. Nasıl din kuralları bir şekilcilik içinde uyglanıyorsa, laiklik de aynı şekilcilikle uygulanıyor. Halbuki laik sistemler ondan daha önce yüzyıllarca süregelmiş bir felsefi mücadele sonucu gelmiştir. Öyle ki, dinlerin insanlara vaad ettiği fakat hiç bir zaman yerine getiremeyeceği değerleri gerçekleştirmiş ve bunu akılcı ve hümanist bir tabana oturttuşmuştur. İşte bu evrelerden geçmiş toplumların özgürlük tanımı ve anlayışı dinlerden soyut bir tanım ve anlayıştır ve sadece bu tür anlayıştır ki toplum ferthlerinin hepsini kapsayandır. Bu toplumlarda aslında din özgürlüğünden bahsederken din imtiyazı denilmek istenir. Dinler her ne kadar laik bir devlet yapısına karşı olsalar da, bunlara imtiyaz tanılır ve dvelt sistemine aykırı olmalarına rağmen tahammül gösterilir. Yoksa bunu her hangi bir sivil toplum örgütü yapsa devletin yasaları hemen devreye girer. Dinler bu imtiyaza sahipken aynı zamanda devlet işine karışmalarına müsaade edilmez vekimse bundan şikayetçi olmadığı gibi, destekler aynı zamanda.

Bizde ise laik sistemin içermesi gereken kavramlar bile henüz tanımlanmamış veya sadece teori halinde kitaplara mahkum edlmiş fakat hiç bir zaman toplum yaşantısının bir parçası olmamışlar. Olmayınca da tplumun kendini tanımlaması elinde tek kalan din üzerinden olur ve oluyorda.

Yazında katılmadığım şeyler var..Sen laikliği dünde bu günde aynı gibi gösteriyorsun..

Toplumlarda ve insanlarda ciddi değer değişimleri yaşandı..

Mesela önceden bir düşüncenin toplumun tamamına baskılayarak uygulatılması sorgulanmazdı..

Düşüncenin doğruluğu yada yanlışlığı, iyiliği veya kötülüğü sorgulanıyordu..

Birşey iyi ise baskılayarak uygulanabilirdi, kötüyse baskılayarak engel olunabilirdi..

Kimse baskıyı sorgulamazdı..

Halbuki günümüzde birşeyin iyi olup olmamasından daha önceki konu..Baskı ve özgürlük konusu..

Birşeyin iyi sonuçlar verip vermeyeceğinin üzerine çıkmış bir değerdir baskı yememek..

Bu gün insanlar birşeyi, uygulamayı sorgularken öncelikle uygulamadaki ve düşüncedeki baskıyı sorguluyor..

Uygulamanın iyi veya kötü sonuçlar verip vermesi artık daha fazla ikinci planda...

Bu birey özgürlüğünün derece olarak diğer değerlerden daha üste çıkmasından kaynaklanmakta..

Ben birey özgürlüğünün eskiden daha önemsiz olmasını bu gün ise daha önemli olmasını yadırgamıyorum ...

Normal olan bu..

Çünkü liberal ekonomi bireyin özgürlüğünü yüceltir..Bireyin özgürlüğünün tavan yapmasını liberal ekonomi yaratır...

Liberal olmayan bir ekonomide de birey özgürlüğünün törpülenmesi, küçülmesi, daralması normal..

Liberal ekonomideki tavan yapmış bireysel özgürlük liberal olmayan ekonomide aşağılara iner, anlamsızlaşır, değer kaybeder..Bu da normal..

tarihinde ERCUMENT tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Başörtüsünün özgürlük olmadığını şu argümanla kanıtlayabiliriz.

Özgürlük ne demektir?

Bir geleneği, ritüeli, eylemi, eğilimi, ve benzerlerini izleme veya izlememe seçeneğidir.

Yalnız izleme de değildir, yalnız izlememe de... İkisi birdendir.

Başörtüsünün özgürlüğü simgelmesi için, başörtüsü takmamanın da özgür olması gerekmektedir.

Bu durumda ikisi birbirlerini yok ederler.. Ve geride özgürlük falan kalmaz.

Başörtüsünün özgürlük olabilmesi için toplumda başörtüsünün bir özgürlük olduğu tartışması yapılmamalıdır.

Başörtüsü takmanın özgürlük olduğu absürd bir iddia ve sahte bir argümandır.

Benim ne kadar özgür olup olmayacağım başkalarını ne ilgilendirir..

Benim yaptığım bir tercihi neden ve hangi etkenlerden dolayı yaptığım başkaları tarafından baskı yememi gerektirirmi..

Ve işi buraya indirgerse..İnsanlara ibadette ettirme çünkü buda bir seçim değil inanç zorunluluğu..

Yani bunun sonu gelmez..

Özgürlük öncelikle toplumun veya başka bireylerin birinin ne yapıp yapmayacağına baskı ile karışmasıdır..

Bu sorun aşıldıktan sonra kişinin kendi inançlarının kendine ne gibi baskılar yaratıp yaratmadığı sorgulanabilir..

Evet din insanların özgürlüğüne bir müdaheledir..Ama profosyonel dinciler heralde laiklere teşekkür ediyorlardır..

Başörtüsü konusunda laikler uyguladıkları baskılardan dolayı dinin içerisinde olan baskıcılığını örttükleri için..

Başörtüsüde özgürlük mücadelesine heralde ancak böyle dönüşürdü..

Link to post
Sitelerde Paylaş

ay ercüment bizim ekonomimiz 20 yıldır liberal di mi hehe çağ atladık ya biz..kafa yapısı ortaçağda olan adamın liberal ekonomomisi kapitalizm oluyo bence..

Sen baskı kurunca adam onu kendi özgürlüğüne baskı olarak algılıyor ve dini için mücadele özgürlük mücadelesine dönüşüyor..

Koyver bakıyım herşeyi..

Kendi dini ile bir başbaşa kalsın..

O zaman kendi dini ile savaşmaya başlayacaktır..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet din insanların özgürlüğüne bir müdaheledir..Ama profosyonel dinciler heralde laiklere teşekkür ediyorlardır..

Başörtüsü konusunda laikler uyguladıkları baskılardan dolayı dinin içerisinde olan baskıcılığını örttükleri için..

Başörtüsüde özgürlük mücadelesine heralde ancak böyle dönüşürdü..

Laikler bugüne kadar kimin başörtüsüne karıştılar? Kimin başındaki örtüyü çıkarmaya zorladılar?

Laikler, dini baskılar karşısında varolan ve elbette olması gereken kılık kıyafet yaslarını hatırlattılar. O iş yerlerine mini bir etekle, ya da daha aşırı bir giysiyle gitmek özgürlüğü de yoktur insanların.

Bu işi özgürlük mücadelesine dönüştürenler, senin gibi olayı anlayıp politik malzeme yapanlar.

Türbana ayrıcalık tanımak laiklik ilkesine aykırıdır. Türban "güçlü" bir dini simgedir, diğer tüm güçlü dini semboller gibi yasaktır.

Bu laiklerin değil, dinci salakların sorunudur. Kurallara uyacaklar, bu kadar basit. İsteyen istediğini giysin sokağında, evinde vs.

Nitekim giyiyor da.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ERCUMENT,

yansıdığı kadar farklı düşüncede değiliz.

Daha önce devinime ve değişime vurgu yaparak dinlerin buna sahip olmadıklarını ve bundan ötürü bugünkü sorunlara cevap veremeyeceklerinden bahsetmiştim. Dolaysıyla, değişim ve devinim elbette ki kaçınılmaz bir koşuldur. Laiklik de devinime uğrayabilir fakat özünden kaydığı takdirde laiklik olmaktan çıkar. Veyahut hiç bir zaman felsefi tabanı oluşmamış bir laiklik, gerçekte laiklik olmamıştır ve anlamı sürekli değişir, bizde biraz olduğu gibi yani.

Özgürlüğün birey veya kolektif olması aslında bu konu için çok fazla bir önem taşımıyor. Şöyle ki:Benim çıkış noktam özgürlüğün tanımı ve aslen özgürlüğü kısıcı bir fikri benimsemek ne kadar özgürlüktür? sorusudur. Bu bakımdan hem laikliğin değişime uğraması ve özgürlüğün gittikçe bireysel özgürlükler haline gelmesi öenmlidir fakat konumuz içinde fark etmez. Sözkonumuz olan başörtü ve özgürlük sorusu birey ve kolektif için aynı derecede geçerli. Dikkat edersen şimdiye kadar henüz demokrasi veya ekonomi sözcüklerini kullanmadım çünkü laiklik için demokrasi önkoşulu yoktur. Benim ısrarla üzerinde durduğum, özgürlük adına özgürlükten imtina etmenin ne kadar özgürlükçülük olduğu sorusu.

Siyasi ve ekonomik sistemlerin bireyin veya kolektifin değerler ölçüsünde nasıl değişiklikler yaptığını ele alacak başka bir konunun hazırlığı içindeyim çünkü bu konu son derece güncel ve ilk bakışta göründüğünden çok daha fazla bizzat dinlerin rolü ile ilgilidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence herkes özgürlüğü kendine göre ve eksik ya da yanlış yorumluyor.

Mimi etekli bir kızın gece yarısı tek başına izbe bir yolda gitmesi özgürlük müdür?

Yoksa aptallık mıdır?

Kadınlara yapılan seksüel darplar batıda daha az mıdır yoksa daha çok mudur?

Çoğunuz sapla samanı karıştırıyorsunuz.

Bu bağlamda özgürlükten bahsedilmez.

Medeniyetten, hoşgörüden, toleransdan hiç bahsedilmez.

Ne türban ve tesettür bu sorunun cevaplarıdır, ne de mini etek bu özgülük belirtisidir.

Türban İslam simgesidir.

Simgelerde mantık aranmaz.

Ama mini etek özgürlük simgesi değildir..

Mini eteği batıdaki seksüel özgürlük simgesi yapanları büyük bir düş kırıklığı bekliyor.

Türbanla mini etek karşılaştırılamaz. Bu absürd bir mukayese olur.

Türbanla mini etek bal gibi de karşılaştırılır Hacı.

Konu mini etek giyip giymemek değil. Tehlikeli olabilir, kimi yerde aşırı olabilir vs..

Ayrıca mini etek seksüel özgürlük simgesi falan değil. Minicik bir elbiseyle son derece şık ve zarif olup seksüel bir mesaj taşımadan dolaşabilirsiniz.

Ama şimdi konu bu da değil.

Konu, mini etekli bir kadının gece sokakta dolaşırken yaşadığı toplum tarafından "ahlaksız, fahişe, her şeye hazır" olarak nitelendirilmeyeceğini bilmesinin medeniyetin en önemli basit göstergesi olduğudur.

Sokakta sapıklar, tacizciler vs. vardır, her zaman da olacaktır. Gecenin bir vakti sokakta öyle dolaşmak tehlikeliyse, kadın bunu bildiği için öyle giyinip çıkmaz. Yoksa hemen bütün toplumun kafasındaki o yargılar nedeniyle değil.

Toplum mini etekli kadını ahlaki olarak yargılaz, taciz etmez, hakkında özel bir yorum yapmaz ise, kısacası onunla ilgilenmez ise, orada medeniyet var demektir. Çünkü mini etekli olup gece sokakta dolaşan bir kadının neden öyle giyindiği, o saatte neden sokakta olduğunu kimse bilemez. O kadının kim olduğunu bilemez. Dolayısıyla da ilgilenmez, merak etmez, karışmaz, yargılamaz, baskı yapmaz. Yorum yapacaksa da kendi içinde yapar ve orada biter konu.

Burada mini etek de türban gibi bir simgedir ayrıca. Bunu da gözardı etmemek lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ay ercüment bizim ekonomimiz 20 yıldır liberal di mi hehe çağ atladık ya biz..kafa yapısı ortaçağda olan adamın liberal ekonomomisi kapitalizm oluyo bence..

İnsanların parasını sen vermiyorsan ona nasıl baskı uygulamayı düşünüyorsun..

Bir telefon satıcısını ele al mesela..

Finlandiya üretmiş, o da Finlandiyada bile değil Çin de üretmiş, Belki bir birazilyalı belki bir hindistanlı kişi tarafından geliştirilmiş (gelişiminde katkı sağlayan insanların hatti hesabı yokturda ben örnek olsun diye söyledim), kimbilir o şirketin hisse senedleri dünyada kimlerin elinde, hangi uluslar arası bir şirket türkiyeye sokmuş onu, hangi ana dağıtım firması türkiye içine dağıtmış, kimbilir kaçbin tane esnaf o telefonu satıyor veya kaçbin çalışan ve insan bu küresel ticaretin içinde..Devlette vergisiyle, istihtamlai gümrüğü ile falan bu küresel ticarete bağlı..

Sonrada etrafına bak..Tek tek tüm ürünlere..Hepsi ama hepsi küresel ekonomik bir ağın ürünü..

ASLINDA GERÇEK İŞTE BU..

Bizler hepimiz gerçek hayatımızla karmaşık küresel ağın içerisindeyiz ve yaşıyoruz..

Ama sen uydurma bir iki eski teorik bir zihinsel dünya yaratıp bu gerçeğe aykırı, ters bir şeyler yapmaya çalış..

Şimdi cevap ver, sen en küçük bir telefon satıcısını bile nasıl baskılayacaksın...Parayı ona devlet mi veriyorki o baskılasın, yada hangi bürokratik kurum veriyor..

Adam satacağı telefonu devletin dışında biryerden alıyor, ürününü devlete satmıyor sivil vatandaşa satıyor, ekmeğini devletten almıyor, alışverişini veya elbisesini gidiyor sivil bir mağzadan alıyor.............falan falan falan..

Böyle bir adamı devlet nasıl baskılayacakmış acaba..

Gözünüzü örten eski dönemlerde yazılmış o ideolojik perdeleri kaldırın..

Sadece "bakın"..

Tek yapacağın şey sadece "bakmak" olsun..Ondan sonra düşün ve konuş..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>Sen baskı kurunca adam onu kendi özgürlüğüne baskı olarak algılıyor ve dini için mücadele özgürlük mücadelesine dönüşüyor..

Bu onun sorunu. O öyle algılıyor diye yasalar değişmez. Keyfe keder yasa olmaz.

O insanı yasalar ile engelleyeceksiniz, başka bir yolu yok.

Özgürlükler öyle sınırsız değildir. Basitçe "din özgürlüğü" deyip geçemezsiniz. Dinler ve özellikle de İslam bir yaşam reçetesi sunar, toplumu da sistemi de tümden değiştirmeyi hedefler. Bu hep böyle olmuştur. Amacına yönelik hareket ederken de her kılığa girer, her delikten yarıktan sızar.

Laiklik de o yüzden vardır zaten. Laiklik olmadan ne demokrasi ne de özgürlükten sözedilemez.

Dinlerin sınırsızca özgür oldukları yerlerde ise bunların hepsini birden unutmak zorunluğu vardır. Türkiye'nin geldiği yer hiç de iç açıcı değildir, nedeni de hep bu özgürlük teranesidir.

Yasalar korunmalı hatta sertleştirilmelidir.

Siz önlem almazsanız, onlar sizin anlayışını size silah olarak kullanmakta asla beis görmeyecek, sizi kendileri gibi olmaya zorlayacaklardır.

Türban masum bir örtü değildir. Neresinden bakarsanız bakın, masum değildir.

Bütün dinler kirlidir, kadın düşmanıdır, özgürlüğün, çağdaşlığın ve bilimin önündeki en büyük engeldir.

O nedenle laiklerle değil, dicilerle savaşın.

Ancak o zaman bireysel özgürlükten sözedebilecek şansı bulursunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamcıların gözünde tesettür kadının hürriyetinin simgesidir.

Tesettürün de simgesi başörtüsüdür.

Bugün bunun böyle olmadığı açıktır ama eskiden böyleydi. Şöyle ki:

Bilinen tarihin ilk dönemlerinde Sümerlerde ve dönemin diğer toplumlarında normal kadınlar açık giyinir, fahişeler ise başlarını örtüyle, yüzlerini peçeyle örterlerdi.

O dönemin özgürlüğü, serbestçe sex yapabilmekti belki.

Ya da sex yaptıkları bilinmesin diye başlarını, yüzlerini kapatarak kendilerini gizlemekteydiler.

Ama Muazzez Ilmiye Çığ, bunu farklı açıklar. "O kadınlara fahişe denemeyeceğini, çünkü bu işi para için yapmadıklarını, kendilerini mabede adadıklarını ve belki de sexi öğretme gönüllüleriydi" der. Ve mabetteki diğer kadınların açık olduğunu, sadece serbestçe sex yapanların kapandığını belirtir.

Ama örneğin Tevrat'ta Yakup'un oğullarından Yahuda'ya gelini Tamar'ın oynadığı oyun anlatılırken, fahişelerin kapalı, normal kadınların açık olduğunu görürüz.

Tamar, dul elbiselerini çıkarıp kapanarak ve yüzüne peçe örterek fahişe rolü yapar, kayınpederine kendisini fahişe zannettirir ve kimliğini gizleyerek onunla yatar.

Tevrat'taki bu hikaye Sümer zamanına yakın olmalı. Çünkü daha sonra bu adet değişiyor. MÖ 16. yüzyılda Hammurabi kanunlarında başını örtme maddesi de yer alıyor. Evli ve dul kadınların tümüne sokağa çıktıklarında başlarını örtmeleri isteniyor. Sadece genç kızlar başlarını örtmüyor. Yani, Asurlularda başörtüsü özgürlük demek. Çünkü bekaretinden kurtulmuş demek. Başını örtmeyen bakire demek.

Talmud'a göre, Yahudi kadınların başı açık halde toplum içinde gezmeleri günahtır.

İncil'de ise Pavlus'un şu sözü dikkat çekicidir. "Kadının örtüsüz Tanrı'ya dua etmesi doğru değildir. Kadın örtünmüyorsa saçı kesilmelidir"

Neşet Çağatay'a göre başörtüsünün İslam'a girişi hür kadın ve cariye ayrımı içindir.

"Müslümanlar, hür kadınlarıyla birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiklerinde, Medine'de bir meta aracı gibi alınıp satılan ve örtünmeyen cariyelerle karşılaştılar. Medineli erkekler, Mekke'den gelen kadınlara da cariye gibi davranıyor. Onları da meta gibi alıp satmak istiyorlar. Hazreti Ömer bu kargaşalığı görüyor. Medinelilerle karıştırılmamaları için Mekkeli kadınlara örtünme kuralı getiriliyor. Cariyelerin örtünmesi ise yasaklanıyor. İslamiyette hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesi için başlatılan bu gelenek, daha sonra kadınların erkeklere karışı örtünmesi şekline dönüşüyor..."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen baskı kurunca adam onu kendi özgürlüğüne baskı olarak algılıyor ve dini için mücadele özgürlük mücadelesine dönüşüyor..

Koyver bakıyım herşeyi..

Kendi dini ile bir başbaşa kalsın..

O zaman kendi dini ile savaşmaya başlayacaktır..

hayır canım tam tersine ne kadar özgürlük kazanırsa o kadar yayılma tehlikesi ortaya çıkar.hiç mi diğer ülkelerde yaşananları görmüyosunuz...cehaleti benimseyen bir toplum ,hem de bu devirde bile, hala böleyse nasıl savaşır??

http://www.odatv.com/n.php?n=turkiyeye-seriat-gelmez-diyenler-bu-fotograflara-baksin--0711101200

al bak afganistanda eskiden durum neymiş şimdiki belli zaten

nitekim malezya da adım adım şeriata gidiyor gitti bile

Afganistan’ın modernleşmesi Türkiye ile paralel olarak ilerledi.

Ülke 1919’da bağımsız oldu. 1926’da ülkenin başına geçen Emanullah Han, pek çok modern uygulamayı başlattı. Kimi zaman kesilen modernleşme hareketleri 20. Yüzyıl boyunca sürdü. 70’li yılların sonunda ise Afganistan Sovyetler Birliği’ne müttefik bir ülkeydi. Batı, Afganistan’daki sol iktidara karşı İslamcı hareketi destekledi. Nihayetinde Afganistan’da İslamcılar Batı desteği ile iktidar oldu. Toplumsal yaşam tamamen değişti. Artık kadınlar yalnızca örtülerin altından güneşi görebiliyordu. İnsanlığın mirası sanat eserleri parçalandı. Recm, kırbaçlama gibi cezalar genel hukuk kuralı haline geldi. Modern okullar kapatıldı.

Bir dönemin modern Afganistan’ından geriye sadece fotoğraflar kaldı. İşte 35 yıl önceki Afganistan’ı anlatan o fotoğraflar:

tarihinde queenofhearts tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>Sen baskı kurunca adam onu kendi özgürlüğüne baskı olarak algılıyor ve dini için mücadele özgürlük mücadelesine dönüşüyor..

Bu onun sorunu. O öyle algılıyor diye yasalar değişmez. Keyfe keder yasa olmaz.

O insanı yasalar ile engelleyeceksiniz, başka bir yolu yok.

Özgürlükler öyle sınırsız değildir. Basitçe "din özgürlüğü" deyip geçemezsiniz. Dinler ve özellikle de İslam bir yaşam reçetesi sunar, toplumu da sistemi de tümden değiştirmeyi hedefler. Bu hep böyle olmuştur. Amacına yönelik hareket ederken de her kılığa girer, her delikten yarıktan sızar.

Laiklik de o yüzden vardır zaten. Laiklik olmadan ne demokrasi ne de özgürlükten sözedilemez.

Dinlerin sınırsızca özgür oldukları yerlerde ise bunların hepsini birden unutmak zorunluğu vardır. Türkiye'nin geldiği yer hiç de iç açıcı değildir, nedeni de hep bu özgürlük teranesidir.

Yasalar korunmalı hatta sertleştirilmelidir.

Siz önlem almazsanız, onlar sizin anlayışını size silah olarak kullanmakta asla beis görmeyecek, sizi kendileri gibi olmaya zorlayacaklardır.

Türban masum bir örtü değildir. Neresinden bakarsanız bakın, masum değildir.

Bütün dinler kirlidir, kadın düşmanıdır, özgürlüğün, çağdaşlığın ve bilimin önündeki en büyük engeldir.

O nedenle laiklerle değil, dicilerle savaşın.

Ancak o zaman bireysel özgürlükten sözedebilecek şansı bulursunuz.

Artık zorunan birilerini örttürüp yada açtıramazsın..

Devlet artık siviller karşısında o kadar güçlü değil..

Hem zaten özel okul yapacak paraları olduğu için özel okullar yaptılar, onlarında okumuş adamları çok..

Özel yur açacak paraları olduğu için özel yurtlar açtılar..

Kendilerine ait ve devletten bağımsız paraları oldu..

Hem bürokrasinin zaten içindeler hemde bürokratları satın alacak paralarıda var..

Mesela gazete satın alabilecek paraları var..

İşyerleri var..

Bu işyerleri ayrıca devletten para almayan hatta devlete vergi adında para veren durumunda..Patron kim acaba?..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Siyasi ve ekonomik sistemlerin bireyin veya kolektifin değerler ölçüsünde nasıl değişiklikler yaptığını ele alacak başka bir konunun hazırlığı içindeyim çünkü bu konu son derece güncel ve ilk bakışta göründüğünden çok daha fazla bizzat dinlerin rolü ile ilgilidir.

Anladım..

Hazırladığın konu bence çok önemli..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...