Jump to content

Ümit Boyner ve CHP


Recommended Posts

Çağdaş yaşam deniyorsa bu tüm sosyal yaşamı kapsamazmı?..

Okuluyla, memuruyla , işçisiyle, sanatcısıyla, işadamıyla, kültürüyle, basınıyla........

Bunların hepsi için en önemli şeylerden biriside para..

Paranın patronlarının temsilcilerinden birisi olan Ümit Boyner gündeme geliş şekilleri ile dikkatinizi çekiyormu?

Belliki bu patronlar çağdaş yaşamı desteklemek istiyorlar..

Ama sosyal tabanları eksik ve ayrıca siyasi temsilcileride yok gibi..(Ben bunu CHP den beklerim ama onlarda hemen her konuda olduğu gibi bu konudada başarısız ve pasifler)..

Mesela Tayyip onları önce tehdit etti sonra diyaloğa falan geçmeye çalıştı. Tayyip, gücün ve paranın öneminin farkında ama kan uyşmazlığı var..

Şu işadamları Fetullahın elinde olsa dünya çapında işler yapar..

Ama modern hayatı destekleyen insanlarda sanki bir kopukluk, organize olamama, ortak amaçlar edinememe, bütünlüğü sağlayamama gibi sorunlar var..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela Tayyip onları önce tehdit etti sonra diyaloğa falan geçmeye çalıştı. Tayyip, gücün ve paranın öneminin farkında ama kan uyşmazlığı var..

Şu işadamları Fetullahın elinde olsa dünya çapında işler yapar..

Bu bir efsane bence. Evet dinci/İslamcı sermayedarlar atılım yaptılar şurada burada girişimleri falan var, ama henüz Büyük burjuvalar kadar kurumsallaşmış değiller. Belki bir Ülker grubu hariç tutulabilir. Ama Türkiye'de TÜSİAD çevresi hala ekonomide etkin.

Dinciler büyük burjuvalar kadar devletten beslenmedikleri için, kendi dişleri tırnakları ile kazandıkları için sana parlak geliyorlar. Devlete iyi yerleştikten ve sırtlarını devlete iyice dayamaya başlayınca (Bkz. AKP sayesinde) onlar da rantiyer olacaklar, onlar da salacaklardır. Zaten görüyoruz emarelerini: devlet kredisi ile televizyon gazete alıyorlar. İhaleler onlara dağıtılıyor. Çalık ve Albayraklar neydiler ne oldular bu dönemde.

CHP'ye gelince CHP'nin söyleminin içi çağdaşlık ve laiklik ile dolduruluyor, işte içkidir, mini etekdir, dekoltedir, Atatürktür, türban karşıtlığıdır ıvız zıvır. Modern devletin kuruluşu ve pre-modern bir toplumun kurumlarının temizlenmesi geleneklerinin dönüştürülmesi sürecinde ortaya çıkmış bir parti. Söylemi ve dünyayı algılayışı büyük oranda 19. yy pozitivizmi ve 20. yy ilk başlarındaki şartlar ile şekillenmiş. Evet laiklik, cumhuriyet önemli, ama toplum ve dünya o dönemlerde kalmadı ki. Başka şeyler de ortaya çıktı, mesela kimlik, sınıf, tahakküm, eşitlik, sivil toplum, devlet dışı aktörler, cinsel özgürlük, yoksulluk, eşitsizlik, çoğulculuk, demokrasi, bireysel haklar vs. Bunlar da laiklik-cumhuriyet, mini etek, alkol, türban kadar politikanın konusu artık. CHP bu konuları kendi söylemine ekleyemedikçe, bu konuları samimi bir ilgi ile savunamadığı müddetçe halka umut vermez, halk tarafından, tuzu kuruların yoz hayat biçimini savunan bir parti olarak algılanmaya devam eder.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu bir efsane bence. Evet dinci/İslamcı sermayedarlar atılım yaptılar şurada burada girişimleri falan var, ama henüz Büyük burjuvalar kadar kurumsallaşmış değiller. Belki bir Ülker grubu hariç tutulabilir. Ama Türkiye'de TÜSİAD çevresi hala ekonomide etkin.

Dinciler büyük burjuvalar kadar devletten beslenmedikleri için, kendi dişleri tırnakları ile kazandıkları için sana parlak geliyorlar. Devlete iyi yerleştikten ve sırtlarını devlete iyice dayamaya başlayınca (Bkz. AKP sayesinde) onlar da rantiyer olacaklar, onlar da salacaklardır. Zaten görüyoruz emarelerini: devlet kredisi ile televizyon gazete alıyorlar. İhaleler onlara dağıtılıyor. Çalık ve Albayraklar neydiler ne oldular bu dönemde.

CHP'ye gelince CHP'nin söyleminin içi çağdaşlık ve laiklik ile dolduruluyor, işte içkidir, mini etekdir, dekoltedir, Atatürktür, türban karşıtlığıdır ıvız zıvır. Modern devletin kuruluşu ve pre-modern bir toplumun kurumlarının temizlenmesi geleneklerinin dönüştürülmesi sürecinde ortaya çıkmış bir parti. Söylemi ve dünyayı algılayışı büyük oranda 19. yy pozitivizmi ve 20. yy ilk başlarındaki şartlar ile şekillenmiş. Evet laiklik, cumhuriyet önemli, ama toplum ve dünya o dönemlerde kalmadı ki. Başka şeyler de ortaya çıktı, mesela kimlik, sınıf, tahakküm, eşitlik, sivil toplum, devlet dışı aktörler, cinsel özgürlük, yoksulluk, eşitsizlik, çoğulculuk, demokrasi, bireysel haklar vs. Bunlar da laiklik-cumhuriyet, mini etek, alkol, türban kadar politikanın konusu artık. CHP bu konuları kendi söylemine ekleyemedikçe, bu konuları samimi bir ilgi ile savunamadığı müddetçe halka umut vermez, halk tarafından, tuzu kuruların yoz hayat biçimini savunan bir parti olarak algılanmaya devam eder.

Bana parlak gelen tarafı şu..

Adamların sosyal alt yapıları var.. Yani onlardaki para sosyal projelere yönlendiriliyor ve daha verimli değerlendirilebiliyor..

Birde siyasi temsilcileri var. Birlikte ortak çalışıyorlar. Yani birbirlerini tamamlıyorlar..

Halbuki Türkiyede laikler birbirinden kopuk..Para ile sosyal yapılar birbirinden kopuk, Siyaset dersen bulutların üstünde geziyor, gerçeklerden kopuk ideolojilerle elini kolunu bağlamış gerçeklerle ve bugünle bağı kalmamış. Zaten CHP de bürokrasinin partisi..Gözü başka birşey görmüyor. Aklıda o kadar zaten.

Bürokrasinin üst katmanlarını anlayabiliyorum.. Rekabet olmayacak, devlet tam yetkili olacakki bu bürokratlarda güçlü bir saltanat elde edecekler..

Mesela kapalı ekonomi olacak bunlar kaçakcılarla ortak çalışacak ordan paylarını alacaklar.

Arazi satışalarında mesela önemli engel çıkaracak bürokratlar.. Sonrada kendileri çözecek tabi para ile.

Rekabet edemeyen iş adamları olacak..Yabancı sermayeye engel olacak bürokrasi..Sonrada bu işadamları üç kuruşluk mallarını yüz liraya millete sokacak ve bu bürokrasi ile bölüşecek milletten söyüşledikleri parayı..

Devlet bürokrasi güçlü olacak mesela , millet yargıdaki işlerinde bu bürokratlara başvuracak tabiki bunlarada alacakları rüşvetler ile bu işleri çözecekler. Ağa olacaklar, paşa olacaklar..

Siyaset bunlara güç yetiremeyecek..Bu ağalarda saltanatlarına devam edecekler..

Heralde devletin saltanatını babalarının evinden getirmedi bunlar..Eskiden olduğu gibi binecekler milletin üstüne..

Hadi ben bu üst bürokratları onların karısını kızını çoluğunu çocuğunu ve bunlarla işbirliği içinde olanları anladım da..

Zavallı, beşparasız ve ayak takımı vatandaşı anlamıyorum..

Bu dingillerin bedeva dazgirliğini yapan zavallı insanları..Güya ulusalcılık adına , milliyetcilik adına falan..

"Sen eşşek olduktan sonra semer vuran çok olur" demiş atalarımız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Halbuki Türkiyede laikler birbirinden kopuk..Para ile sosyal yapılar birbirinden kopuk, Siyaset dersen bulutların üstünde geziyor, gerçeklerden kopuk ideolojilerle elini kolunu bağlamış gerçeklerle ve bugünle bağı kalmamış.

Anladım ama bence hatalı düşünüyorsun. Laik kesim oy kütlesi itibariyle sayıca az olabilir, ama İslamcılardan kat be kat kaliteli üniversitelere, özel okullara, şirketlere, sivil toplum kuruluşlarına sahipler. İslamcıların sadece Fatih Üniversitesi varken, laik kesimde Koç, Sabancı, Bilgi var mesela. Sayısız özel koleji saymıyorum. Laikler yine de Türkiye'de önemli bir miktarda sermayeye egemenler. Bence asıl sorun başka, hatta sorun bile değil, Türk burjuvazisinin stratejik çıkarları başka bir siyaset izlemesini gerektiriyor.

İslamî burjuvazi ile muhafazakar-dindar kitle arasındaki bütünleşmeye bakıp, aynısının laik kesim arasında gerçekleşmesini bekliyorsun. Ama laik sermayenin kendisinin zaten bu liberalleşme dalgasına öncülük ettiğini unutuyorsun. Bunun başlangıcı da bence 1995 yılları falan. O dönemlerde AB'ye üye olma hedefini belirleyen, ilk önce Gümrük Birliğine sonra da AB'ye üye olmayı gündemine alan TÜSİAD'ın ta kendisi. Bülent Tanör'e rapor bile yazdırdılar. DSP-MHP koalisyonu döneminde bu iki milliyetçi parti AB üyeliğini istemezken bastırıp AB'ye uyum yasaları çıkartan da TÜSİAD. 2000'lerden sonra da AB yasaları için AKP hükümetinin üzerinde baskı kurdular. Şimdi gördüğün gibi laik Türk burjuvazisi kendi siyasi projesini belirli bir olgunluğa eriştirmiş vaziyette. Şimdi laik Türk burjuvazisi bu siyasi projesinin tam aksi bir gündeme sahip ulusalcı-milliyetçi-popülist bir siyasi çizgiye durduk yere destek vermez. Senin kopukluk olarak gördüğün şey bu. Ama kopukluk değil. Türkiye'yi yönetenler rejimde açılımlar yaparak sistemi restore ediyorlar. İslamcıları da aralarına alıyorlar.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Anladım ama bence hatalı düşünüyorsun. Laik kesim oy kütlesi itibariyle sayıca az olabilir, ama İslamcılardan kat be kat kaliteli üniversitelere, özel okullara, şirketlere, sivil toplum kuruluşlarına sahipler. İslamcıların sadece Fatih Üniversitesi varken, laik kesimde Koç, Sabancı, Bilgi var mesela. Sayısız özel koleji saymıyorum. Laikler yine de Türkiye'de önemli bir miktarda sermayeye egemenler. Bence asıl sorun başka, hatta sorun bile değil, Türk burjuvazisinin stratejik çıkarları başka bir siyaset izlemesini gerektiriyor.

İslamî burjuvazi ile muhafazakar-dindar kitle arasındaki bütünleşmeye bakıp, aynısının laik kesim arasında gerçekleşmesini bekliyorsun. Ama laik sermayenin kendisinin zaten bu liberalleşme dalgasına öncülük ettiğini unutuyorsun. Bunun başlangıcı da bence 1995 yılları falan. O dönemlerde AB'ye üye olma hedefini belirleyen, ilk önce Gümrük Birliğine sonra da AB'ye üye olmayı gündemine alan TÜSİAD'ın ta kendisi. Bülent Tanör'e rapor bile yazdırdılar. DSP-MHP koalisyonu döneminde bu iki milliyetçi parti AB üyeliğini istemezken bastırıp AB'ye uyum yasaları çıkartan da TÜSİAD. 2000'lerden sonra da AB yasaları için AKP hükümetinin üzerinde baskı kurdular. Şimdi gördüğün gibi laik Türk burjuvazisi kendi siyasi projesini belirli bir olgunluğa eriştirmiş vaziyette. Şimdi laik Türk burjuvazisi bu siyasi projesinin tam aksi bir gündeme sahip ulusalcı-milliyetçi-popülist bir siyasi çizgiye durduk yere destek vermez. Senin kopukluk olarak gördüğün şey bu. Ama kopukluk değil. Türkiye'yi yönetenler rejimde açılımlar yaparak sistemi restore ediyorlar. İslamcıları da aralarına alıyorlar.

Sen laik kesimin gücünden bahsetmişsin ki bende zaten onu söylüyorum..Laiklerin o kadar çok gücü, imkanları, potansiyeli, avantajları var ama algı böyle değil..Ve bu potensiyelin özgüveni yok. Bu potensiyel görülemiyor. Bende bu potansiyelin görülmesini ve özgüvenin olmasını istiyorum. Ve malesef Türkiye'de burjuva karşıtlığı adı altında var olan, laik gücü görmeyen hatta değerlendiremeyen ve değerlendirilmesini istemeyen dincilerin ekmeğine yağ süren güya ulusalcı (aslında marksit-kemalist bir ucube) kesim var. Ve laiklerin politikalarını şu an onlar belirliyor gibi..

Gümrük birliği yıllarını ve kamuoyu gündemini hatırlıyorum..

Gümrük birliğine gireceğiz de işte yerli sanayii yok olacak yaygaraları yapılıyordu..Kendi kalitesiz ürünlerini yabancı sermaye ile rekabetini istemeyenlerin ve millete geçirenlerin desteklediği bir söylemdi..Bu söyleme tabi güya emperyalist karşıtlarıda destek veriyordu..

Gümrük birliğine girdik sonuç: Kaliteli arabalar daha ucuza sahip oldu halk..Yerli sanayi siyasi korumanın korumasına güvenmeyi bırakıp kaliteli olmayı kendine yol olarak belirlemek zorunda kaldı. Şu an en hızlı gelişen ihracatımız ve işçi istihdamımız otomotivde..

Birde devletci bir zihniyet var. Laiklerin sivil gücünü yok gibi göstermeye çalışan ve aslında amacı laiklik olmayan tamamen sivil düşmanı olan bir zihniyet..Onlar laiklerin sivil güçlerini yok gibi göstererek laik insanları devletci yapmaya çalışıyorlar..Sivil laiklerin kendi devletci bürokrasilerine mecbur hissetmelerini sağlamaya çalışıyorlar. Yani laiklerin sivil hiçbir gücü yok , laikliğin tek gücü devlet, o yüzden devletin ve bürokrasinin saltanatını seve seve destekleyin algısı oluşturmaya çalışıyorlar.Bunların bir kesimi bürokratik saltanatın devam etmesini isteyenler ile..Bir kesimide aslında sosyalist olupta kemalizmi araç gibi kullanmaya çalışan ve sermayeye ve sivillere karşı olan bir grup.

Yani amaçları sosyalizm ama, laiklik gibi, sömürü gibi, kemalizm gibi meşru söylemleri ve araçları kullanmaya çalışıyorlar.

28 şubat sürecinde hatırlayalım Uzanların mesela ulusalcı söylemlerini..İstemediler yabancı ile rekabeti..O zaman milyarlık fatura ödeyen bir vatandaş aynı görüşmeyi bugün elli-altmış tl ye yapıyor. Yok efendim ülke güvenliği falan numaralarıyla ulusalcı ve hamaset edebiyatı yaptılar yaptırdılar.

Türksell de istemedi mesela yabancı rekiplerin piyasaya girmesini..

Ayrıca Anadolu sermayesi istenmedi rakip olarak. Askerlere ve bürokratlara ezdirilmeye çalışıldı. Gericilik mericilik yaftalanmasıylada yapılan saldırılara meşruiyet katıldı.

Böyle alavereler dalavereler bitti artık. Herkes dünya standartlarında ve dünya ile rekabet edecek malıyla ve hizmetiyle var olacak ve ona güvenecek.

Öyle bürokrasiye, askere, ulusalcı yabancı düşmanı oluşumlara ve söylemlere güvenmeyecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Böyle alavereler dalavereler bitti artık.

Asla asla deme. Türkiye'ye yurtdışından kaynak akıyor da rejim liberalleşiyor. Bu kaynak akmaya görsün, ülkede Çin faşizmine benzer çalışma koşullarının olduğu otoriter bir rejim gelir tekrar konar. <_<

Ayrıca unutmadan rejimin rantiyer yapısı esaslı bir değişikliğe uğramıyor. Bizim demokratikleşme olarak gördüğümüz şeylerin önemli bir kısmının hukuki altyapısı çürük ve dahası idarede aynı devletçi otoriter zihniyet devam ediyor. Sadece şu an biraz rahatlama var, çünkü yönetici elitler arasında bir çatlak oluştu. Devletin ve yönetici elitin farklı kanatları birbirleriyle çekişiyor, arada ortaya saçılan belgeler şunlar bunlar, halkın zihniyet dünyasında bir aydınlanma sağlıyor. Ne yana gideceğimiz hala belirsiz. Ama öyle görünüyor ki, Tayyip Erdoğan karizmatik, popülist otoriterliğiyle halkın refah-özgürlük özlemlerini başkan olma hırsına tav edecek. Bakalım görelim.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Asla asla deme. Türkiye'ye yurtdışından kaynak akıyor da rejim liberalleşiyor. Bu kaynak akmaya görsün, ülkede Çin faşizmine benzer çalışma koşullarının olduğu otoriter bir rejim gelir tekrar konar. <_<

Ayrıca unutmadan rejimin rantiyer yapısı esaslı bir değişikliğe uğramıyor. Bizim demokratikleşme olarak gördüğümüz şeylerin önemli bir kısmının hukuki altyapısı çürük ve dahası idarede aynı devletçi otoriter zihniyet devam ediyor. Sadece şu an biraz rahatlama var, çünkü yönetici elitler arasında bir çatlak oluştu. Devletin ve yönetici elitin farklı kanatları birbirleriyle çekişiyor, arada ortaya saçılan belgeler şunlar bunlar, halkın zihniyet dünyasında bir aydınlanma sağlıyor. Ne yana gideceğimiz hala belirsiz. Ama öyle görünüyor ki, Tayyip Erdoğan karizmatik, popülist otoriterliğiyle halkın refah-özgürlük özlemlerini başkan olma hırsına tav edecek. Bakalım görelim.

Yarın herşey olabilir. Bugün iyi diye düşündüğümüz şeyler yarın kötü olabilir..

Devletci otariter zihniyet eskiden kalma bir algı..Bu algı değişecek, hatta hukukta değişecek. Daha anayasa değişecek..

Seçimlerden sonra kürtlerle ilgili düzenlemeler milliyetci ve devletci akımları güçlendirir..Sonu nereye gider tam olarak tahmin etmek zor..Süreç iyi yönetilmeli.

Bu gün ve yakın gelecekte görünen o ki siviller güçlü olacak..Devletci düşünceler ve siyasilerde mecburen halka yönelmeyi öğrenecek. O zaman Tayyibe ve akp ye ciddi alternatifler çıkar..

İlginç bir çelişki var türk siyasi tarihinde..

Devleti halkın üstünde ve hakimi olmasını isteyen siyasi oluşumlar kendilerini halka seçtirmeye çalışıyorlar..Böyle bir ters bir politika izledi chp..

Halka karşı devletin tarafında olan CHP, demokratik ortamda halktan oy istedi hep..Enterasan bir talep..

Siyasi partinin görevi halkın hakimiyetini devlete taşımak değilmidir?

CHP ise devletin hakimiyetini savundu halka karşı ve onu iddia etti ve onu savundu..Ve bu yapısıylada demokratik ortamda halktan oy almaya çalıştı...Ne kadar ilginç bir durum..

Böyle antika saçmalık olurmu?

Türkiyede oldu..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu gün ve yakın gelecekte görünen o ki siviller güçlü olacak..Devletci düşünceler ve siyasilerde mecburen halka yönelmeyi öğrenecek.

Henüz öyle değil, yani devlete karşı toplumun siyaseten güçlendiğni göremiyoruz bence. Merkezi devleti güçlendiren şey zaten kapitalizmin kendisi, çünkü pre-modern tebaası üzerinde doğrudan denetim kuramıyordu. Modernite ile birlikte doğrudan denetim araçları sayesinde devletin toplumu yönlendirme imkanları arttı. Dolayısıyla kapitalizmin gelişmesiyle toplumun baskın hale geleceğini düşünmemek lazım.

Şu an Türkiye siyasi ve bireysel haklar endeksinde aşama kaydediyor değil. Basın özgürlüğü yerlerde sürünüyor. Örgütlenme hakkı ciddi engellemelerle karşılaşıyor. Polis baskısı kuvvetli. Bütün bunlar sivillerin güçlü olmadığını bana düşündürtüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Henüz öyle değil, yani devlete karşı toplumun siyaseten güçlendiğni göremiyoruz bence. Merkezi devleti güçlendiren şey zaten kapitalizmin kendisi, çünkü pre-modern tebaası üzerinde doğrudan denetim kuramıyordu. Modernite ile birlikte doğrudan denetim araçları sayesinde devletin toplumu yönlendirme imkanları arttı. Dolayısıyla kapitalizmin gelişmesiyle toplumun baskın hale geleceğini düşünmemek lazım.

Şu an Türkiye siyasi ve bireysel haklar endeksinde aşama kaydediyor değil. Basın özgürlüğü yerlerde sürünüyor. Örgütlenme hakkı ciddi engellemelerle karşılaşıyor. Polis baskısı kuvvetli. Bütün bunlar sivillerin güçlü olmadığını bana düşündürtüyor.

Kamu-sivil arasındaki ilşkilerde siviller lehine değişimler yaşanıyor..

Sıradan halk bunu kendi yaşamında hissediyor.

Zaten akp nin hoyratca politikalar yapmasının bir nedenide bu. Halk onu destekliyor.

Basın özgürlüğü biraz daha kültürlü kesimin sorunu şu an için.

Polis baskısını kimler hissediyor? Hangi sınıf bunu hissediyor?

AKP yi baskıcı yapan nedenlerden biride karşısında güçlü siyasi rakiplerinin olmaması.

En güçlü rakiplerinden biri kürt milliyetcisi

Diğeri türk milliyecisi

CHP de bürokrasinin partisi.

AKP nin rakiplerine bak...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kamu-sivil arasındaki ilşkilerde siviller lehine değişimler yaşanıyor..

Sıradan halk bunu kendi yaşamında hissediyor.

Zaten akp nin hoyratca politikalar yapmasının bir nedenide bu. Halk onu destekliyor.

Basın özgürlüğü biraz daha kültürlü kesimin sorunu şu an için.

Polis baskısını kimler hissediyor? Hangi sınıf bunu hissediyor?

Tamam ama bunlar rövanşist-intikamcı şeyler. Kalıcılıkları yok. İş bitirici bir liderin (RTE) devlet aygıtını kavrayıp çekip çevirmesine dayalı. Özal da bunları yapıyordu ama kurumsal ve hukuki çerçeveye kurmadığı için daha sonra soygun ve talan düzenine neden oldu. Basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, bireysel haklar, üniversitelerin özerkliği, bağımsız yargı vs. gibi alanlarda kurumsal düzenlemeler yapması lazım. AKP bundan kaçıyor.

Orduya dokundular. Bu en kaydadeğer gelişme. Ama ordu bütçesinin denetlenip kamuoyuna açıklanmasını sağlamadılar mesela. Hep böyle yarım yamalak şeyler. Türkiye'nin durumu siyasal ve sosyal haklar endekslerinde pek parlak değil. AKP'nin hükümet ettiği dönemde pek de ilerleme gözükmüyor.

Biz rahatlama hissediyoruz dediğim gibi ama işte bunun nedeni yönetici elitler arasındaki çatlak. O çatlağı onarır onarmaz ne yapacakları belli değil, tiranlaşacaklar mı yoksa demokrasiye rıza mı göstercekler.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tamam ama bunlar rövanşist-intikamcı şeyler. Kalıcılıkları yok. İş bitirici bir liderin (RTE) devlet aygıtını kavrayıp çekip çevirmesine dayalı. Özal da bunları yapıyordu ama kurumsal ve hukuki çerçeveye kurmadığı için daha sonra soygun ve talan düzenine neden oldu. Basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, bireysel haklar, üniversitelerin özerkliği, bağımsız yargı vs. gibi alanlarda kurumsal düzenlemeler yapması lazım. AKP bundan kaçıyor.

Orduya dokundular. Bu en kaydadeğer gelişme. Ama ordu bütçesinin denetlenip kamuoyuna açıklanmasını sağlamadılar mesela. Hep böyle yarım yamalak şeyler. . Diğer endekslerde Türkiye'nin durumu pek parlak değil.

İyide bunları akp kendine yetecek kadar yapıyor..

Burda muhalefete iş düşüyor.

Güçlü muhalefet olacakki o da diğer insanların haklarını savunacak.

Hem ciddi anlamda senin o dediğin özgürlükleri isteyen tek muhalefet kürtcü partidir. Onunda bölücülük gibi bir sorunu var.

Ordunun bütcesinin denetlenmesini AKP yapmadıysa bunu eleştiren bir muhalefet varmıki bu ülkede.

Yada diğer özgürlükleri isteyen muhalefet varmı.

Muhalefet devletci partilerden oluşuyor..

Ciddi güçlü muhalefetler olmazsa demokrasi olmazki.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ciddi güçlü muhalefetler olmazsa demokrasi olmazki.

O zaman nasıl siviller devlet karşısında güçleniyor? Güçlenemiyor ki işte. Benim söylemek istediğim şey bu. AKP'nin kendisi de devletçi, parantez olarak gördükleri 1923 sonrası dönemi yeniden İslamlaşma ile kapatmak istiyorlar. Yeniden İslamlaşmayı de devlet eliyle yapıyorlar. Böyle bir parti toplumu uzun vadede güçlendirmez. Yani demek istediğim senin öngördüğün biçimde toplum-devlete karşı güç kazanmıyor tam olarak. Zikzaklı bir yol izliyoruz. Yeni anayasa geçince göreceğiz istikametin ne olacağını.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O zaman nasıl siviller devlet karşısında güçleniyor? Güçlenemiyor ki işte. Benim söylemek istediğim şey bu. AKP'nin kendisi de devletçi, parantez olarak gördükleri 1923 sonrası dönemi yeniden İslamlaşma ile kapatmak istiyorlar. Yeniden İslamlaşmayı de devlet eliyle yapıyorlar. Böyle bir parti toplumu uzun vadede güçlendirmez. Yani demek istediğim senin öngördüğün biçimde toplum-devlete karşı güç kazanmıyor tam olarak. Zikzaklı bir yol izliyoruz. Yeni anayasa geçince göreceğiz istikametin ne olacağını.

Dinciler ve Akp tarihin ona verdiği pozisyon nedeniyle halka daha yakın.

O yüzden halka daha yakın olmak zorunda kaldılar halkcı düşünceler ve politikalar geliştirdiler.

Devlet içerisinde yerlerini güçlendirdikce daha da devletleşmeye başladılar.

Eski devletcilerde devletin dışına itile itile, tokat yiye yiye halkcılaşacaklar ve özgürlükle ilgili düşünceleri artacak (Ama hala eski konumlarından dolayı geliştirdikleri devletci düşünceler ve politikalardan kurtulamıyorlar.)

Özgürlükler konusunda ben laiklerden daha umutluyum..(Hernekadar laikler şu an itibariyle daha devletci ve merkeziyetci olsalarda)

Laikler eski ideolojilerin etkisinden biraz kurtulurlarsa tam kurtulurlar.

Ama dincilerin çok ciddi bir tasması var. O da din. Gerçi şu anki pozisyonları itibariyle dini zorlayarak ve gererek daha modern yorumlar yapmak zorunda kalıyorlar ama o din zinciri olduğu müddetce fazla ileri gidemezler..

Ve dinciler güçlendikcede dinin sabit hükümlerini uygulayamamak gibi bir bahaneleri de kalmayacak. Dinin baskısını daha da kendilerinde hissedecekler.

Dinin en büyük düşmanı yine dinin kendisidir.

Dinciler şimdilik karşı laik güçleri bahane ederek güya mecbur edilmişler gibi modern yaşamın güzelliklerini yaşıyorlar.

Bence onları özgür bırakıp kendi dinlerini yaşamaya izin verilmeli..

Tabi onların laiklerin yaşamı üzerinde oluşturabilecekleri baskı yollarını kesip ve laikler kendilerini koruma altına aldıktan sonra..

İnsan gruplarının birbirine kurdukalrı baskı araçlarından en önemlisi devlet ve özelliklede devletin merkezi yapısı..

Devlet merkeziyetcilikten kurtarılır ve insanlar üzerindeki hakimiyeti azaltılırsa. Kimse başkaları üzerinde yaptırım uygulayamaz ve baskı kuramaz.

Ozama herkes kendi dünyasını yaşar.

Bırakalım dincilerde yaşasın..

Ben hatta dincilere bu konuda ilmimle falanda isterlerse eğer hiç bir karşılık beklemeden yardım edebilirimde..

İslamı ve onun hükümlerini , yaşam tarzını, farzlarını, sünnetlerini, alimlerin hükümlerini iyi de biliyoruz yani.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Özgürlükler konusunda ben laiklerden daha umutluyum..(Hernekadar laikler şu an itibariyle daha devletci ve merkeziyetci olsalarda)

Laikler eski ideolojilerin etkisinden biraz kurtulurlarsa tam kurtulurlar.

Bence şu an Türkiye'deki pisliğin boyutu üstten, meclis içinden manevralarla temizlenemeyecek kadar büyük. Arap ülkelerindeki gibi sokak hareketleri gerekiyor ki İslamcılar ile Kemalistler arasındaki güç savaşının arasına sıkışmadan üçüncü bir hat inşa edilebilsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence şu an Türkiye'deki pisliğin boyutu üstten, meclis içinden manevralarla temizlenemeyecek kadar büyük. Arap ülkelerindeki gibi sokak hareketleri gerekiyor ki İslamcılar ile Kemalistler arasındaki güç savaşının arasına sıkışmadan üçüncü bir hat inşa edilebilsin.

Bilmiyorum ama halk hareketleri fazlaca coşkulu, kaba ve hamasi şeyler..

Fertler zenginleşir devlete bağlılığı fazla kalmazsa herkes kendi dünyasını yaşar ve bir sorun kalmayacağını düşünüyorum..

Mesela düşünsene..

Sen okulunu yapmışsın çocuğun orda okuyor..Sinema sektörün, sağlık sektörün, iş sektörün, sosyal alanlarını yaratabilmişsen mesela..

Gruplar kendi dünyalarını yaratıp kendi dünyalarında yaşayabilirlerse sorunların çoğu çözülür diye düşünüyorum..

Fertlerin devletle olan işide alabildiğine azalırsa sorun azalır..

Sorunun ana kaynağı devletin kendisi..Devlet kurumu hala herkes üzerinde fazlaca güçlü, yetkili, ilişkili olması..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Devlet alttan zorlama olmadan kendi başına çekilmez sosyal hayattan. Hem zaten zenginler devleti kontrol etmekten de vazgeçmezler. Selamlar

Halk herzaman vardı. Şimdide var..

Alttan zorlama demek altın güçlü olabilmesi demek..Gelirinin devletten bağımsız olabilmesi demek..İhtiyaçlarını karşıladığı yapıların devletten bağımsız olabilmesi demek..

E onlarda oluyor zaten..Liberal ekonomi bunu yaratıyor..Sivillerin devletten bağımsız birikimleri artıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Liberal ekonomi bunu yaratıyor..Sivillerin devletten bağımsız birikimleri artıyor.

Liberal ekonominin zenginleştirdiği katmanlar zümreler devletin denetimini bırakıyorlar mı peki? Devlet vergi topluyor, gümrükleri düzenliyor, para basıyor, ticari imtiyazlar dağıtıyor, alt yapı yatırımları yapıyor, ihaleler düzenliyor vs. Yani para devlet üzerinden dağılıyor. Bu yapıdan beslenmek isteyen zengin burjuvalar devletten elini çekmez. Ancak alttan halktan baskı gelirse devletle-zenginler arasındaki simbiyotik ilişki şeffaflaşır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Liberal ekonominin zenginleştirdiği katmanlar zümreler devletin denetimini bırakıyorlar mı peki? Devlet vergi topluyor, gümrükleri düzenliyor, para basıyor, ticari imtiyazlar dağıtıyor, alt yapı yatırımları yapıyor, ihaleler düzenliyor vs. Yani para devlet üzerinden dağılıyor. Bu yapıdan beslenmek isteyen zengin burjuvalar devletten elini çekmez. Ancak alttan halktan baskı gelirse devletle-zenginler arasındaki simbiyotik ilişki şeffaflaşır.

Dün ile bu günü kıyaslasana..

Kaç tane özel banka var, kaçtane özel işletme var, kaçtane özel okul, hastane, televizyon, radyo.....

Önceden devlet ihale bile yapmazdı işleri kendi işçileri yapardı..

Şimdi en azından siviller yapıyor ve buda sivil sermayeyi ve gücü artırıyor.

Asker neden darbe yapamıyor artık ..İşte bundan dolayı..Gücü yetmiyor..

Devlet kurumlarının ve memurlarının halkla olan ilişkisini eskiye göre bir kıyasla istersen..

Eskiden devletin memurları halkın üzerindeki tanrılar gibiydi..

Şimdi öylemi?

Bizim okul dönemlerimizde öğrenciler asker gibiydi..Dayağını yer yerine otururdu..

Şimdi öylemi?

Bu değişimleri görmüyormusun..

Değişimlerin devam etmesinin bence tek yolu..

Halkın daha da zenginleşmesi ve devletle bağlarının azalması..

Muhalefet bu yönde çalışmıyorki..

Muhalefet kaybettiği bürokratik gücün peşinde, hemde güçlü devletin güçlü bürokrasisinin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Asker neden darbe yapamıyor artık ..İşte bundan dolayı..Gücü yetmiyor.

Askerin gücü yeter. Niye yetmesin :) Sadece halktan ve TÜSİAD'dan ve ABD'den darbe yapılması için kuvvetli istek gelmiyor, o yüzden darbe olmuyor. Solcular, sosyalistler sistem karşıtı hareketler kuvvetli olsa, darbe yine olur. Bu kadar emin olma.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...