Jump to content

Duyguları olan robot yapmak mümkün mü


Recommended Posts

>>> Cansızlarda hafızada varmıdır? Tüm hücrelerde mesela hafıza varmıdır..Sanki var gibi..Akılda varmıdır?

Her ikisininde cevabı aslında evet.

Cansızlardaki hafızanın en çarpıcı örneği, nitinol'dür. Bu bir metal alaşımıdır: Nikel Titanyum. Peki esprisi nedir. Bu metalden bir kaşık düşünün. Bu kaşığı soğukça bir yerde ezin, iyice yamultun. Azıcık ısıtın sonra, acayip bir şekilde eski haline geri döndüğünü görürsünüz. Yani kaşık ezilmeden önceki halini hatırlayabilmektedir.

Bu çarpıcı bir örnek olarak anlamlıdır, ama daha zor görülebilen hafıza tripleri hemen tüm maddelerde mevcuttur.

Bir mantar türü, aslen tek hücreli bir mahluk olmasına, sinir sistemi vs. olmamasına rağmen hafızaya sahiptir. Bulunduğu yeri hatırlayıp besin olan bölgeye doğru hızla ürer.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 81
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yok kurtlardan örnek verılmıs ellerıyle yememıs yok kızlar varmıs köpek gibi yatmıs.:)

Smiley bölümünde nasıl guldugumun işareti olsa emin ol üzülürdün:)

Ben 1 ton hayvan besledım hiçbiri benım yanımda dogdu dıye baba naber demedi bana?

Hiçbiri gidip duşda yıkanmadı?Ben halbukı öyle yapıyodum hiç dısarı cıkmıyolardı benle yatıp benle kalkıyolardı.

Kopekler dogdugunda senın yanındaysa senı kendınden sanar yaşı ilerledikçe farklı bır varlık oldugunu anlar

İnsanda hayvanın arasında ınsan olmadan yasarsa oyle olur tabıkı hayvan gıbı yasar.

Bir bilgisayarın sabah oldu lan kalk msn i ac karı kız yap dıcegını varsayıyorsunuz yanı?İnanamıyorum... İşte bende bu konuda size inanamıyorum:=)

Selametle...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> ölüm neyse de sonsuza kadar yok olmak istemeyenlere.

Bunun yolu robot değil. Bunun yolu kopyalama teknolojisinden geçiyor. Ama kopyalama teknolojisi, genetik biliminin teknoloji olup ortaya çıktığı şey aslında. Bugün yaptığımız koyun, insan vs. kopyalama, özel genetiğe sahip calı üretme vs. henüz emeklemekte olan teknolojiler.

Öncelikle, senin temel bileşenin beynin. Beynin ise kendini yenileyemez. Bunu aşacak bir teknoloji lazım ki, yolu nöronların kendini "kopyalamasını" sağlamak. Ha, bu hususu da aşabileceğimizi gördük geçen. Nöron üretmeyi becerdiydi birileri.

Ardından organların geliyor. Kalbinin vs. yenisini yapmak. Bu da tipik bir "kopyalama" sorunu sadece.

Ondan sonra eskimeyen, hazır yedekli vs. bir kalp (ciğer, böbrek vs.) geliyor ki bu yapay kalp, yapay vücut demek. Bu vücutla beynin bağlantısı sağlayacak bir yanı biyolojik diğer yanı mekanik unsurların geliştirilmesi gerekiyor. Bu da yapılabilirliği görülmüş şeyler aslında. Suni göz, suni el kol üzerine bir hayli ilerlemeler mevcut. Ama dedik ya, henüz emekliyor bunlar. Normal göz gibi görebilmek için, sensör gözün sinire bağlantısı yapacak bir "doku" lazım, işte şu anki mesele bu.

Anibal,

Nöronların iletişimi duygularımızı yaşamamızı sağlıyorsa

bunu slikon işlemcilerle de kuantum işlemcilerle de yapabilmemiz lazım.

sensörlerin ve iletişimin hücresel olması şart değil.

aksi iki yüzlülük olur değil mi?

Bu arada beğenmediğiniz Kuran hala yanıtını veremediğimiz bilincin kökeni nedir? benlik mekanizması nasıl çalışır? duyguları nefsi olan makineler yapılabilir mi gibi sorulara gayet net ve açık cevap vermiş: "hakkında az bilgi verildi, gerisi sır"

Link to post
Sitelerde Paylaş

anladım robotların değişim gösteremeyeceğini belirtiyorsun.

yine kişisel bir fikir ...

bence imkansız değildir yapılması olası bir şeydir her durum araştırılıp kurulabilir programlanabilir değişmeye programlanır. bence olabilirliği vardır..

hayır ne alaka.

madde değişim gösteren eneridir zaten. öğrenirde gelişirde. ancak bir nefsi, canı olur mu? bir manzaraya baktığında o keyfi yaşayabilir mi?

kameraya bağlı bir süper işlemci ve yazılımı. işte burda hücre, gen vs. biyonik bir temel olmadan aynı hislerin yaşatılıp yaşatılmayacağı mevzu bahis.

Azcık aklı olan bunun ne çözümsüz bir soru cevaplarında geçiştirme ve çarpıtma olduğunu anlamalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Nöronların iletişimi duygularımızı yaşamamızı sağlıyorsa bunu slikon işlemcilerle de kuantum işlemcilerle de yapabilmemiz lazım.

Yapabiliriz de. Ama yapmak için bir neden lazım. Pek anlaşılmayan şey, bilgisayarların bir makine olduğu, bir takım işleri yapmak için üretildikleri. Düşünen veya duygusal bir makine hangi işe yarar? Şöyle düşün, savaştasın ve duygusal bir tankın var. Bastın tetiğe, "acıdım ben onlara, yazık.." dedi bilgisayar ve ateş etmedi topla. İstenir mi böyle olsun?

Düşünme dediğimiz olay, beraberinde büyük bir sorun getirir: Hata yapma. Bir makinedne hata yapması beklenmez ve istenmez. Verilen N girdiye karşılık her zaman M tane aynı çıktıyı üretmesi istenir. Ve bilgisayarda tam olarak bunu yapmaya çalışır.

Bunu bir türlü anlamak istemiyor insanlar. Bilgisayar bir makinedir ve gerek tasarımı gerekse üretimi makine olmak içindir. İnsana düşünen, duygusal bir şey lazım değil. Düşünen ve duygusal bir şey lazımsa, bir yatak ve iki insan ayarlamak kafi geliyor zaten, kim neden uğraşsın?

Başka sebeplerden geliştirilen teknolojilerin ilerde (yada bugün) bu amaçlı kullanılabilecek olması, maalesef doğrudan bu alana yönelik yatırım olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Nöronların iletişimi duygularımızı yaşamamızı sağlıyorsa bunu slikon işlemcilerle de kuantum işlemcilerle de yapabilmemiz lazım.

Yapabiliriz de. Ama yapmak için bir neden lazım. Pek anlaşılmayan şey, bilgisayarların bir makine olduğu, bir takım işleri yapmak için üretildikleri. Düşünen veya duygusal bir makine hangi işe yarar? Şöyle düşün, savaştasın ve duygusal bir tankın var. Bastın tetiğe, "acıdım ben onlara, yazık.." dedi bilgisayar ve ateş etmedi topla. İstenir mi böyle olsun?

Yapabiliriz demek için mekanizmasını çıkarmak lazım. Neyse. Diyelimki yaptık.

Yaptığımız şey duyguları olan bir robotsa bunun duygularını da biz vermişsek kontrolü de elimizde olmalı.

O halde duygusal bir tankın duygularını Hitler gibi yaparsın olur biter.

Düşünme dediğimiz olay, beraberinde büyük bir sorun getirir: Hata yapma. Bir makinedne hata yapması beklenmez ve istenmez. Verilen N girdiye karşılık her zaman M tane aynı çıktıyı üretmesi istenir. Ve bilgisayarda tam olarak bunu yapmaya çalışır.

Şimdi duyguların, benliğin, bilincin deterministik süreçler esnasında ortaya çıkan bir ilüzyon olduğunu savunduğunuz iletilerinizi Brutal tavanarasına koymuş. Kendisi haci ya ve sana güvenmiş, inanmış.

Burda hatanın da determinist süreçlerin sonunda çıkıyor denmesi apaçık bir çelişki içinde olduğunuzu gösteriyor.

Bunu bir türlü anlamak istemiyor insanlar. Bilgisayar bir makinedir ve gerek tasarımı gerekse üretimi makine olmak içindir. İnsana düşünen, duygusal bir şey lazım değil. Düşünen ve duygusal bir şey lazımsa, bir yatak ve iki insan ayarlamak kafi geliyor zaten, kim neden uğraşsın?

4 temel kuvvetin 13.72 milyar yılda ürettiği duygusal&bilinçli&iradeli insanların benzerini/basitini/ilkelini, insanlık şu eğitim ve teknoloji seviyesiyle zilyar tane bilgi kuvvetiyle yapamıyorsa bunun halen bir SIR olduğu gün gibi ortadadır.

Uğraşırdık çünkü düşünen, duygusal bir şey yapabilsek kadın ruhunu baştan yazardık öncelikle. :lol:

Ama formulü yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burdaki olay ağlayan bebeğin gelişmiş veriyonu.

Mimik ifadelerin taklidinden başka birşey değil.

Elbette teknoloji, sanat olarak önemli adımlar.

Ama duygunun yaşanmasıyla, "düşünüyorum öyleyse varım" gibi benlik hissiyle alakası yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Cansızlarda hafızada varmıdır? Tüm hücrelerde mesela hafıza varmıdır..Sanki var gibi..Akılda varmıdır?

Her ikisininde cevabı aslında evet.

Cansızlardaki hafızanın en çarpıcı örneği, nitinol'dür. Bu bir metal alaşımıdır: Nikel Titanyum. Peki esprisi nedir. Bu metalden bir kaşık düşünün. Bu kaşığı soğukça bir yerde ezin, iyice yamultun. Azıcık ısıtın sonra, acayip bir şekilde eski haline geri döndüğünü görürsünüz. Yani kaşık ezilmeden önceki halini hatırlayabilmektedir.

Bu çarpıcı bir örnek olarak anlamlıdır, ama daha zor görülebilen hafıza tripleri hemen tüm maddelerde mevcuttur.

Bir mantar türü, aslen tek hücreli bir mahluk olmasına, sinir sistemi vs. olmamasına rağmen hafızaya sahiptir. Bulunduğu yeri hatırlayıp besin olan bölgeye doğru hızla ürer.

Hafızanın da duyguları yaşamayla direk bir alakası yok.

Maddenin herçeşidinin konumundan, peryodundan, hızından, şeklinden hafıza yapılabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Yapabiliriz demek için mekanizmasını çıkarmak lazım.

Hah işte, onun içinde çok para lazım. Çok para olmayınca, azar azar gitmek lazım. Bu da demek oluyor ki, zaman lazım.

>>> Neyse. Diyelimki yaptık. Yaptığımız şey duyguları olan bir robotsa bunun duygularını da biz vermişsek kontrolü de elimizde olmalı. O halde duygusal bir tankın duygularını Hitler gibi yaparsın olur biter.

Olmaz. Şansına karşında hem bilgisayar mühendisi hem biyoloji üzerine doktora yapmış biri var. Eğer duyguları katarsan, dyguların beyni idaresini katmak zorundasın. Bu da elindeki makineyi belirlenmemiş state'lere götürebilir. Öyleki, öfkeli, üzgün, yufka yürekli vs. gibi insan duygularında öte "ZEPPERELİ" gibi bizim anlamayacağımız ve asal belki varlığını bile bilemeyeceğimiz bir duygusal modelede girebilirler.

Şiddete, işkenceye sıklıkla başvuran, hatta cinayet vs. işleyen kimselerde, yaygın olarak görülen bir sorun, bu kişilerin fizyolojik nedenlerle insanların acı çektiklerini anlayamıyor olmalarıdır. Yani kurbanlarının acı çektiğini farketmezler. Yaninin yanisi, onların acı çektiğini hissetmezler. Bir insan bakıyorsun ve onun acı hissettiğini farkediyor ve üzülüyorsun filan ya. Belki sende olmuyor da olabilir, zira dediğim gibi, bazı insanlarda bu duygu yok. Bazılarında ironi duygusu yok. Bazılarında aşk yok. Bazılarında güven. Bunların sebepleri bazen fizyolojik, bazen değil.

Bu ne demek? Bu şu demek. Yagın olarak bilinen bazı duygular bazı insanlarda olmayabilir ve bunun sebebi fizyolojidir (olabilir). Bu aslında herkeste görülmeyen çok az insanda olan adı konmamış, farklı duygularda olabileceğini ve bu duygulara sahip olanların belki bundan kendilerinin bile haberi olamayabileceğini, yani ona bir isim koyamadıklarını gösterir.

Fakat bu fizyolojik vakaların dışında kalan ve psikolojik olarak duygusallık parametreleri belirlenen insanlar çoğunluktadır. Asıl meselemiz budur. İnsan duyguları, fizyolojik yapıya bağlı olarak var olsalarda, aynı fizyolojik yapıya sahip olanların hepsi farklı duygu modelinde olabilir.

Elde ettiğimiz bu sonuç bizi şöyle bir yere götürür. Duyguların modeli fizyolojye bağlı değildir. BU nedenle insan duyguları mimik edecek bir sistem, bu duyguların kombinasyonu olan bir fuzzy logic kümelerinin kombinasyonu olan dev bir pencere fonksiyonu olacaktır. Ve tüm pencere fonksiyonları gibi bu da, kendini oluşturan kümelere geri besleme yapabilir yani kendini modifiye edebilir. Bu böyle olmak zorunda değil ama insan duygularını mimik etmek için bu zaruri. Çünkü fonksiyonun girdileri aynı zamanda duyguların kendiside olmak zorunda. Bu ise duygusal makinenin kendi negatif ve pozitif geri besleme sistemine sahip bir fuzzy çerçevesi olacağı demek olur. Böyle bir sistemin dinamikleri ise öngörülemez, makinen kendi duygu durumunu kendi yönlendirir olacaktır.

Duyguları değil, davranışları taklit etmek, simüle etmek kolaydır. Ama konu duyguları taklit etmek olunca, fizyolojik olarak, bahsettiğim gibi, kendi geri beslemesini yaparak kendi state'ini modifiye eden bir sistemi ortaya koymanız elzemdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorunun dinlerin tanrısıyla ne alakası var?

Peki Muhammed ve diğer peygamberler ne buyurmuş bu soru hakkında?

Bir de onların görüşlerini alsaydık!

Yok mu Tevrat, İncil ve Kuran'da veya bu peygamberlerin hayatında bu konu hakkında bir bilgi?

Bunlar müslümanların klasik taktikleri. İnançlarını Kuran ve hadislerle savunamaz duruma gelince hemen konuyu değiştirip felsefi konulara yöneliyorlar.

Tanrı kavramı hakkındaki tek kaynakları Kurani hadis ve sünnetler. Fakat nedense hiç onlardan bahsetmeye sıra gelmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hayır ne alaka.

madde değişim gösteren eneridir zaten. öğrenirde gelişirde. ancak bir nefsi, canı olur mu? bir manzaraya baktığında o keyfi yaşayabilir mi?

kameraya bağlı bir süper işlemci ve yazılımı. işte burda hücre, gen vs. biyonik bir temel olmadan aynı hislerin yaşatılıp yaşatılmayacağı mevzu bahis.

Azcık aklı olan bunun ne çözümsüz bir soru cevaplarında geçiştirme ve çarpıtma olduğunu anlamalı.

nefs dediğin duygu bile sana çevrenden eklentidir senle bir başkası zaten aynı yapıya sahip değildir. manzaraya baktğında keyf almak. ya manzra sevmeyen insanlarda var kendinden pay biçersen oda kurgulana bilir.

acı hissi verilir tepkileri verilir durumlar karşısında ağlıyabilir ayrıca kendini geliştirebilir yapmayın bukadar sığ düşünmeyin.

ama anibalın ifade ettiği gibi geresinim varmıdır orası tartışılır..

imkansızdır tabirini bu çağda bari kullanmayın..

tarihinde garibist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Yapabiliriz demek için mekanizmasını çıkarmak lazım.

Hah işte, onun içinde çok para lazım. Çok para olmayınca, azar azar gitmek lazım. Bu da demek oluyor ki, zaman lazım.

Matrix, Thirteen Floor, Vanilia Sky gibi filmlerde işlenen bir konudur bu. Çözüm için tünelin ucunun görünmesini bırak; tünelin çıkacağına dair en ufak bir işaret olsa, fon çoktan sağlanırdı.

Olmaz. Şansına karşında hem bilgisayar mühendisi hem biyoloji üzerine doktora yapmış biri var. Eğer duyguları katarsan, dyguların beyni idaresini katmak zorundasın. Bu da elindeki makineyi belirlenmemiş state'lere götürebilir. Öyleki, öfkeli, üzgün, yufka yürekli vs. gibi insan duygularında öte "ZEPPERELİ" gibi bizim anlamayacağımız ve asal belki varlığını bile bilemeyeceğimiz bir duygusal modelede girebilirler.

Öyle akademisyenler var ki, mevcut olanı bilme&işleme, analiz yetenekleri dışında en yüksek zekasal değer olan sentezden nasipsizler. İte bu yüzden ki anibal: "Hem duygular maddenin deterministik, kesin girdi&çıktı&geri dönüt süreçlerinden (beynin içindeki nöronların elektriksel iletişimi ve moleküler düzeyde) ortaya çıkıyor demek(duygular, irade, bilinç, benlik bu süreçlerce ortaya çıkan ilüzyonlar demek); hem de duyguların beyni idare ettiğini" söylemek; sana yakışmayan bir ikilem. Halbuki sen evrenin başlangıcından günümüze hatta geleceğine kadar bütün gözlemleri merakla irdeleyip, ilgilenmediği konu hemen hemen yok gibi olanlardansın.

Şiddete, işkenceye sıklıkla başvuran, hatta cinayet vs. işleyen kimselerde, yaygın olarak görülen bir sorun, bu kişilerin fizyolojik nedenlerle insanların acı çektiklerini anlayamıyor olmalarıdır. Yani kurbanlarının acı çektiğini farketmezler. Yaninin yanisi, onların acı çektiğini hissetmezler. Bir insan bakıyorsun ve onun acı hissettiğini farkediyor ve üzülüyorsun filan ya. Belki sende olmuyor da olabilir, zira dediğim gibi, bazı insanlarda bu duygu yok. Bazılarında ironi duygusu yok. Bazılarında aşk yok. Bazılarında güven. Bunların sebepleri bazen fizyolojik, bazen değil.

İşte soru bu: Fizyolojik sebep dışında bir materyalist nasıl bir alternatif savunabilir?

Sanırım dinlerin tanımladığı tanrı kavramına karşı çıkıp tamamen uç bir kutup oluşturma psikolojisiyle alakalı. Bunun bir orta yolu olmalı. İçimizdeki ben nerden geliyor? Nasıl bir şey? Eğer ilüzyonsa işimiz daha kolay olmalı. Benzerini slikon işlemcilerle de tekrarlayabilmeliyiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu ne demek? Bu şu demek. Yagın olarak bilinen bazı duygular bazı insanlarda olmayabilir ve bunun sebebi fizyolojidir (olabilir). Bu aslında herkeste görülmeyen çok az insanda olan adı konmamış, farklı duygularda olabileceğini ve bu duygulara sahip olanların belki bundan kendilerinin bile haberi olamayabileceğini, yani ona bir isim koyamadıklarını gösterir.

Fakat bu fizyolojik vakaların dışında kalan ve psikolojik olarak duygusallık parametreleri belirlenen insanlar çoğunluktadır. Asıl meselemiz budur. İnsan duyguları, fizyolojik yapıya bağlı olarak var olsalarda, aynı fizyolojik yapıya sahip olanların hepsi farklı duygu modelinde olabilir.

Duyguların özellikleri

benzerlik gösterir

farklılık gösterir

genetikle başlar

çevreyle değişir

...

Mesela yılan çatal diliyle etraftaki müstakbel yiyeceklerinin resmini çekerken nasıl bir duygu yaşıyor? Bizim elmaya bakarken ki duygularımıza benzer mi? Sonra fareyi ısırdığında neler hissediyor...

Dahası bilnçsiz şuursuz aşksız ruhsuz diye damgalanan atomları ele alalım. Elektronlar dönerken dans zevki, proton çekerken bir türlü kavuşamadığı için aşk acısı çekiyor mu?

4 temel kuvvetle bütün bunlar açıklanabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elde ettiğimiz bu sonuç bizi şöyle bir yere götürür. Duyguların modeli fizyolojye bağlı değildir.

Software hardware in başka bir halidir. Bunu senden duymuştum. Doğru tabiki.

Fizyolojiye bağlı değilse, psikolojiye mi bağlı?

BU nedenle insan duyguları mimik edecek bir sistem, bu duyguların kombinasyonu olan bir fuzzy logic kümelerinin kombinasyonu olan dev bir pencere fonksiyonu olacaktır.

Mimik etmekle ne demek istediğini anlayarak devam ediyorum.

Duyguların kombinasyonundan bahsetmek için, öncelikle duyguların herbirinin tanımının ve mekanizmasının yapılması gerekiyor.

Kombinasyon için kombine olacak şeylerin tek başına anlamlı olması gerek.

Ve tüm pencere fonksiyonları gibi bu da, kendini oluşturan kümelere geri besleme yapabilir yani kendini modifiye edebilir. Bu böyle olmak zorunda değil ama insan duygularını mimik etmek için bu zaruri. Çünkü fonksiyonun girdileri aynı zamanda duyguların kendiside olmak zorunda. Bu ise duygusal makinenin kendi negatif ve pozitif geri besleme sistemine sahip bir fuzzy çerçevesi olacağı demek olur. Böyle bir sistemin dinamikleri ise öngörülemez, makinen kendi duygu durumunu kendi yönlendirir olacaktır.

Yeterince hesap yapabilen, kapasitesi yeterli bir hesap makinen varsa bu sistemin başlangıç koşullarını bileceğinden sonraki adımlardaki dinamiklerini de öngörürsün, kaderini de bilirsin. "Kendi duygu durumunu kendi yönlendirir." derken "Yaptığın şeyden haberin olmaz" anlamı çıkıyor.

Duyguları değil, davranışları taklit etmek, simüle etmek kolaydır. Ama konu duyguları taklit etmek olunca, fizyolojik olarak, bahsettiğim gibi, kendi geri beslemesini yaparak kendi state'ini modifiye eden bir sistemi ortaya koymanız elzemdir.

Davranışın tanımı belli bu yüzden taklidi de tanımı da mümkün/kolay/hatta yapılıyor.

Duyguların açıklaması ise yok. Nasıl yaşanıyor? Yaşayan kim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Duyguların kombinasyonundan bahsetmek için, öncelikle duyguların herbirinin tanımının ve mekanizmasının yapılması gerekiyor. Kombinasyon için kombine olacak şeylerin tek başına anlamlı olması gerek.

>>> Fizyolojiye bağlı değilse, psikolojiye mi bağlı?

Fizyoloji "kombine olacak şeylerin tek başına" bir tanesini ifade eder. BU sistem beyin kaynaklıdır ve işin içine beynin kendisi de girer.

İşte bu sistemin tümü "Duygular + Beyin", "Yaşayan kim?" sorusunun cevabıdır.

Kavram kargaşası şöyle bir şey. Fizyoloji nöronlardır. Yani beyindeki sinir hücreleri. Bu hücreler kendi başlarına bir şey bilmezler, hafızaları, duyguları filan yoktur. Duygular ve hafıza, düşünme vs. dediğin olgu, bu nöronlar arasındaki bağlantılardır. İşte duygular tam bu noktada devreye girer. Bu bağlantıları etkiler, düzenler.

Şimdi meselede bu, böyle bir sistemi yapmak için. BU sistemi simüle edebiliriz. Peki sonuç ne olur? Farklı peş peşe gelen duygusal ifadeler, bu taklit nöronlar arasında öyle bağlantılar kurabilir ki, makine makine olmaktan çıkar. Belirlenemez duygu modellerine girer. Dediğimiz gibi, sana bomba atmaya hazırlanan düşmana acıyan bir tankın oluverir. Seni ameliyat edip güzelce tıkalı damarını açacakken "kaşının altında gözü var lan" bunun diyerek gıcık kapıp hiddetlenerek kalbini söküp çöp tenekesine atacak bir robotun olur elinde.

Sence böyle bir makine ne anlam taşır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...