Jump to content

İktidar Beslemesi, Kadın Düşmanı İktidarsızlar


Recommended Posts

Dinci iktidarla birlikte ona yamanmaya yaranmaya çalışan, yalakalıkta birbiriyle yarışan çok sayıda erkek liberalimiz var malumunuz..

Dinciye yaranmada artık kıbleyi iyice şaşıran bu dinsiz ulemalar, dinlerin taktiğini kullanmakta da beis görmeyip kadınlara sardılar.. Ama ne sarmak..

Kadın kolay lokmadır, bel altı çalışırsan birden susuverir. Yılar.

Erkek müsveddesi, kendileri iktidarsız iktidar yalakalarıdır bunlar. Her şeylerini satarlar; vatan da neymiş...

Ayşe Aral misler gibi yazmış işte. Bel altı mı çalışırsınız, alın işte size bel altı.

Ece Temelkuran da aynını yapmış.

Dün Dünya Kadınlar Günü idi.

İktidarsız olup (bkz. Beyin ölümü) kadına bel altı çalışan yaşı geçkin şişko dinci beslemelerine ve onların takipçisi özgürlükçülere ithaf olunur...

Yaşı geçkin, canı bezgin birtakım erkek köşe yazarlarının mastürbasyonu

Bunların bir kısmı bir yatakta aynı kadınla yılları geçirmeyi becerememiş adamlar.

Bir kısmı büyürken babaerkillikten, anayı sadece yemek yapıp, üst baş yıkayan kadın sanan, baba hegemonyası altında yaşamış adamlar.

Bir diğer kısmı erkekçe kompleksleri altında ezilen ama çaktırmamak için büyük çabalar sarf eden, istese geberse bir kadınla ilişkiyi beceremeyen; “Ah beni de seven bir kadınım olsa” diye düşünen ama içten içe olamayacağını kabullenmiş, etrafa bakıp iç geçiren, dışarıya da ben istemem havasını satmaya kalkan.

Bunların bir kısmı bir nevi klavye canavarı, yazmaya gelince döktür babam döktür, karıya kıza geçir babam geçir.

Halbuki MESELE ÖYLE DEĞİL, karşılarına onlara yüz verecek bir hatun çıksa, hele bu hatun bir de çıtırsa ne yaşlarına bakarlar, ne o yaştan büyük evlatları olduğuna; süt dökmüş kedi misali dilleri dışarıda yalanıp dururlar. Mır mır ederler kadınların etrafında.

Bunların evli olanları da köşelerinde kadına kıza her şeyi yazmalarına rağmen karılarını görünce ödleri patlar, saygı duruşuna geçer. Karıları bunların yazdıklarını okumayı bırakalı yıllarrrrrr olduğundan kime, nasıl geçirdiklerini bilmez.

Bunların bir kısmı da arada kadına ve aşka dair öyle yazılar yazar ki, sanırsınız adam aşk yaşamak ve kadın ruhuna hitap etmek için dünyaya gelmiş, hâlbuki bu da palavradır. Ya okuduğu bir romanın ya da izlediği bir filmin etkisi altında kalmıştır ya da etraftan duyduklarını size satmaktadır; eşek hoşaftan ne anlar?

Karıdan kızdan çok bahseden, çok konuşan, çok yazanda elbet vardır bir defo, hani insanın çenesine vurur ya bunlarınki de kalemlerine.

Bunlar güvensiz, iktidarsız adamlardır; köşelerini sadece mastürbasyon amaçlı kullanırlar. Kötülük onlara zevk verir, haz alırlar.

Bunlar her türlü kadının arkasından yazar çizerler, ne ölüsü fark eder, ne dirisi.

Ne genç üniversite öğrencisi kız, ne kocası göçmüş bir dul... Bunlar gün gelir, en yakın kadın arkadaşlarını bile köşelerinde satarlar, karşısındaki kadına geçirmeyi mübah sanırlar.

Bunların en mühim saydıkları uzuvları beyin değil, diğeridir. O uzuv rehavete çökünce sinir gelir bunlara, o uzvun da beyin tarafından komuta edildiği göz önünde bulundurulunca şu sonuç çıkar ortaya; “Beyin ölümü.”

Yani bırak kendi haline, ne yazarsa yazsın işte.

Bunlar ellerindeki kalemi kullanıp sağa sola tecavüz ederler.

Ellerindeki kalem olmuş uzuvları. Biyoloji ve yer çekimi kanununun gereği, bazı organlar boyun büküp toprağa bakar olunca, o kalem düşmez bunların ellerinden.

Yıllar önce ellerinden düşürmedikleri tenasül uzuvları gibi, kaşıyıp okşayıp batırırlar acımadan. Salyalar akıtarak zevk girdabına girerler, her satırı bitirdiklerinde.

Batırıp giderler oraya buraya. Dedim ya mastürbasyonları bu işte.

Ne yapsın bey amcam, o aletin ne işe yaradığını hatırlaması için, artık kocaman harflerle yazılmış bir kullanma kılavuzu gerek. Yüksek numaralı gözlüğüyle ancak görebilir maalesef.

Bunların beyin ölümünü destekleyen şeylerden biri kadınlar için yazdıkları değil midir? Elin adamı karısını öldürür, töre cinayetlerinden bir sürü kadın göçer gider, bir sürüsü dayak yer, bunlar da aynı şeyi kadınlara kalemleriyle yaparlar amma ne yazık ki farkına varamazlar. (bkz. beyin ölümü)

Bunlar, yaşı geçip popülerlikleri, okunurlukları, yazacak konuları bitince kolaya kaçarlar; yine kadına sararlar.

Kadın satar, aşk satar, seks satar bilirler de eh yazısına göre; onu bilmezler işte. Maçaları sıkmaz kendi cinsine çemkirmeye, an gelir dizinden vurulursun; riski var işte. Ağır abi ağır gelir, kadın ise “kolay”.

Ananı da al git demişler, köşelerinizi de alıp gitsenize ya da kalacaksanız babanızın çiftliği sandığınız o köşede illa ve hala yazacaksanız, yazsanıza anılarınızı.

Mesela babanızın bayramda aldığı ilk ayakkabıyı, anneannenizin tadı damağınızdan gitmeyen su böreğini falan filan yani.

Not: Gerçi siz de haklısınız, korkuyorsunuz elbette beni de içeri alırlar falan diye, demişler ya karı kızdan kimseye zarar gelmez, öyle bir gelir kiii!

Ayşe ARAL

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=17181306&yazarid=344&tarih=2011-03-04

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hem ayarları bozuk hem de şişmanlar herkesten!

NE Engin Ardıç'ı ne de Emre Aköz'ü yazar olarak da insan olarak da ciddiye almıyorum. Herhalde ben de onların favorisi değilimdir. Ama mesele buradan çıktı artık. Artık soru şu:

Bu alçalmanın dibi var mı?

Hadi bu adamlar, tıpkı memleketteki, önünü kaşıyıp duran ve kadınların "öpülünce adam olacağını" düşünen binlerce benzerleri gibi, dipsizler. Ama bu yazıları o köşelere koyan editörlerin, genel yayın yönetmenlerinin de mi dibi yok? Komple mi haysiyetsiz gazeteciler?

ERKEK BASIN BUNU YAZAMAZ!

Mehveş Evin birkaç gün önce, "Erkek basın, bunu da yazın" diyerek kadın cinayetlerini elinin ucuyla haber yapan basını eleştirdi. Dün de Kanat Atkaya yazmış Mehveş'in haklı olduğunu. Mehveş de ben de biliyoruz ki bu basının içi, dışarıdan göründüğünden çok daha fazla erkekçidir, sapına kadar maçodur ve hatta kadın düşmanıdır. Mehveş de ben de birçok kadın arkadaşımız gibi bu dünyada ayakta kalmak için epey uğraştık. Ayakta kalmak zorunda olduğumuz için de adımız "mahallenin feministine" çıkıp da iyice lafı dinlenmez olmamak için bazen susup bazen konuşmayı da öğrendik. Az canımıza okunmadı bu âlemde bizim. Biz birbirimizin canına az okumadık, o da var.

AH BU BASININ İÇİ!

Neden? Çünkü tecavüz haberleriyle dalga geçilen yazı işleri masaları vardır. Küçük kızlara yapılan tecavüzler hakkında şaka yapabilen adamlar ve bu şakalara kikirdeyen kadınlar vardır. Çalıştığımız gazetelerde erkeklerin bu tür belden aşağı esprilerine, bin çeşit aşağılık, kadın düşmanı şakalarına kah kah kah gülebilen genç kadınlar vardır. Arka sayfa için kadın poposu fotoğrafı gerektiğinde erkek dünyasına yaranmak için ayakları kıçına vura vura koşturup popo fotoğrafı bulabilen kadınlar vardır.

Eylemde bebeğini düşüren genç, öğrenci kadın hakkında "Demek hem sosyalist, hem de orospu!" diyebilen, sizin dışarıdan bakınca adam sandığınız, allame-i cihan bildiğiniz adamlar vardır. Ama bu müptezelliğin bu kadar ortalara saçılması... Bari bu olmasın. Bari pislik içeride kalsın. Bari Engin Ardıç çıkıp "Çirkin, kara kuru solcu kızları öpseydin sana yumurta atmazlardı Emre Aköz'cüğüm" diye yazı yazmasın, yazamasın. Bunun ötesi ne? Bunun ötesi o "öpme" lafıyla kastettiği fiili adlı adınca yazmak...

O kızların sizin gibi ayarsız şişkolardan tiksineceğini hiç aklınıza getirmiyor oluşunuz ancak kendinizin meczubu olmanızla açıklanabilir. Büsbütün gitmiş kafa, Allah selamet versin!

DOĞRU AHMET YAZILARI

Bıktım yahu! Beni, benim gibileri böyle yazılar yazarak kendi müstekreh zihin seviyelerine çeken bu adamlardan ve bu kadınlardan bıktım. Ne yazıyorum şimdi ben? "Kadını aşağılayan yazılar yazmak yanlıştır." Bunu yazıyorum. Bu basit, ilkel cümleyi yazıyorum aslında. Çünkü bu ülke, bu ülkenin meseleleri beni, bizi böyle antin kuntin, "doğru Ahmet" yazıları yazmak zorunda bırakıyor. Zaten siyasi vaziyet yüzünden her lafımızı kuyumcu kantarında tartıyoruz, canımız sıkkın; bir de böyle bayağılıklarla uğraşıyoruz.

SİZ HAYSİYETSİZ MİSİNİZ?

Arkadaş! Sevgili editörler, muhterem genel yayın yönetmenleri! Bir millet topyekûn kadınlarına ve çocuklarına karşı taarruza geçmiş, her gün en az bir kadın öldürülüyor ve kim bilir kaç çocuk ensest kurbanı oluyor. Bir şehrin neredeyse bütün ileri gelenleriyle üzerinden geçtiği 14 yaşındaki N.Ç. ile ilgili "Reddedebilirdi, kendisi istemiş" yollu bir mahkeme kararı veriliyor, o da yetmiyor mahkeme "Müsterihiz" açıklaması yapıyor iftiharla.

Bu memleketin üniversitelerinden birinde dekan diye koltuğa oturttukları bir adam, dekolte ve tecavüz arasında illiyet rabıtası kuruyor, bilimsel milim-sel süsler vererek suratına. Başörtülü yazar kadınlar, bu saçmalığı eleştirdiği için Ergenekoncu ilan ediliyor. Kadın cinayetlerine, utanmadan, hâlâ "Cinnet!" başlığı atıyor gazeteler, bu cinnetlerde niyeyse hep kadınların öldürüldüğüne hiç şaşırmayarak.

"Hayatım tehlikede" diye mahkemeye başvuran kadınları bile korumayan (koruyamayan değil, isteyerek ve bilerek korumayan) bir devlet var elimizde. Bu ahval ve şerait içinde işte iki cingöz çıkmış, bu duruma göbeklerini tuta tuta gülüyorlar. Genç kadınların "öpülerek" kendilerine getirilmesi gerektiğini konuşuyorlar köşe yazılarıyla.

Siz kendinizi bu adamlarla aynı mesleği yaparken görmek istiyor musunuz? Yok mudur bunun bir dibi? Bu iki adam istifa etsin demeyecek mi hiç kimse? Bu kadar mıyız biz? Bu kadarcık mıyız? Bu kadar düşkün, kötürüm ve zavallı mıyız?

Ece TEMELKURAN

http://www.haberturk.com/yazarlar/606244-hem-ayarlari-bozuk-hem-de-sismanlar-herkesten

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir genç kızla öpüşürken yakalandı, fotoğraf medyada dillere düştü. Geyikler çevrildi, evli Can Dündar'dan yanıt geldi

"Bedel ödemeye hazırım" dedi...

Onlara sadece “İlk taşı, en masumunuz atsın” diyebilirim.

http://www.magazinkolik.com/Magazin/9169/Can-Dundar-O-DA-ALDATTI

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayşe Aral'ın bunu geçen günkü Erdoğan'ın geçen gün eleştirlere açık olmasını açıklamasından cesaret alarak yazdığını tahmin ediyorum.

AKP'ye karşı olan bütün gazetecilerin bu bildiriyi fırsat bularak Erdoğan ve partisinin sapkınlıklarını yayınlamasını bekliyorum.

Erdoğan aptalın biri. Sinsi ve ahlaksız. Kanunları dikkate almayan ve ülkeyi ulemanın emirleri ile idare eden bir sapık.

Ama bizim gazeteciler ve aydınlarımız, Ayşe Aral gibi birkaç gözüpek dışında, daha da aptal ve ahlaksız.

Daha da sapık..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ece Temelkuranda son dönemlerde mevlanayı geçti, düne kadar davulunu çaldığı düşüncelerin karşısına geçmiş. Hayırdır inşallah.

Anlamıyordu ki aptallar. Yavaş yavaş görüyorlar, daha da görecekler.

Bak ne demiş:

"Zaten siyasi vaziyet yüzünden her lafımızı kuyumcu kantarında tartıyoruz, canımız sıkkın; bir de böyle bayağılıklarla uğraşıyoruz."

Kendisine bir email atıp "bu şişkolardan daha iğrençleri, üstelik takkeli dualı olanları tarafından öpülecektin adam edilmek, yola getirilmek için. Umarım aklına başına gerçekten gelmiştir" dedim kısaca..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir genç kızla öpüşürken yakalandı, fotoğraf medyada dillere düştü. Geyikler çevrildi, evli Can Dündar'dan yanıt geldi

"Bedel ödemeye hazırım" dedi...

Onlara sadece “İlk taşı, en masumunuz atsın” diyebilirim.

http://www.magazinkolik.com/Magazin/9169/Can-Dundar-O-DA-ALDATTI

Bunun konuyla ne ilgisi var Cübbeli? İktidar beslemesi biri olup çıkmıştır Can Dündar. Satılık bir kalemdir, günahım kadar sevmem. Eskiden de sevmezdim. Böyle mıy mıy romantik adamları hiç sevmem.

Can Dündar'ın özel hayatıdır bu. Bunu konuşmak bile çirkindir. Cemaatçi abileri bir yolunu bulup durumu düzeltir zaten.

Adam karısından boşanmış bitmiş. O ikisinin sorunu bu. Bize ne...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İktidar yalakalığı için Atatürkçü kadınlara ettiği lafları hatırlayalım bu sefil liberal bozuntusunun. Bakalım AKP düşmanı kadın vatandaşa neler demiş, neleri kullanarak çalışmış. Pislik herifler..

Müslüman damarları kabarmış. Dinciye yaranmak için kadına bel altı çalışan iktidarsızlar bunlar. Normal, sağlıklı, aklı çalışan, beyni ölmemiş hangi erkek Tayyip gibi bir kenar mahalle imamına hayranlık duyabilir, onun bu sahte gücüyle güç sarhoşluğuna kapılabilir ki..

Ece Temelkuran bu Engin Ardıç adlı satılığın kankasına da değinmişti. İki iktidar beslemesi ne de güzel sapıtmış kardeş kardeş..

Ona da bir mail atıp karısının beden ölçülerini, yatağının nasıl olduğunu bilmeyi de istediğimizi, bununla övünmeyi dibine kadar hakettiğini söylemiştim. Ne de olsa onun karısı Atatürkçü değildir herhalde..

Yanıt gelmedi tabii.

Bel altı çalışmak demiştik, değil mi?

Atatürk rahibesi

Emre Aköz'ün eline sağlık, Yurdanur Hanım'ı anlattı.

Amasra'nın bir caddesinde "Atatürk'ü aramış", bulamamış, Kültür Bakanı'na şarlamış. Rozet ve poster istermiş. Bunlardan her yerde olması gerekirmiş.

Yurdanur Hanım bana da, üç yıl önce kendini yerlere atıp "Ahmet Necdet Sezer'i istiyorum" diye haykırarak göğsünü bağrını paralayan kadıncağızı hatırlattı.

Hani bunlar toplu taşıma araçlarında da "Cumhuriyet gazetesini bir bayrak gibi" açarlar... Hafta sonları Milliyet de alırlar. Fakat gazetelerinde "renkli fotoğraf" hele hele reklam yayınlanmasına da içten içe içerlerler.

Kışın tayyör-etek giyerler, içine de "fırfırlı" Ankara bluzu, beyaz... Ayakkabı "loafer"...

Yazın da "Bodrum işi" pazen entari.

İstanbul'u pek sevmezler, kalabalık, gürültülü, pis ve hepsinden önemlisi "pahalı" bulurlar. Ankara'da mutlu olurlar.

Genellikle emekli falandırlar, gelirleri dardır.

"Hafifçe solcu" sayarlar kendilerini ama işçiyi de hor görürler. Memurla bir olamayacağını, eşit sayılamayacağını düşünürler.

Kendilerini "devletin sahibi" sayarlar. Türkiye'yi onlar kurtaracaklardır, çünkü onlara emanet edilmiştir.

İri kalçalı ve iri göğüslü, azıcık da göbekli olurlar. Kolları ve ayakları tombul, ayak bilekleri kalındır.

Saçları kısadır. "Yaptırmayı" pek düşünmezler. Asla "makiyaj" da yapmazlar.

Çoğu hayatında hiç orgazm olmamıştır, öyle ayıp şeylerle ilgileri yoktur.

Çoğu kocasının cinsel organını tutmaktan bile iğrenir.

"Dinciler" arasında "cinsellik bilen" çıkınca da şaşarlar. Hesapça bunların öyle şeylerden anlamamaları gerekmektedir.

İçkiyle başları hiç hoş değildir ama ara sıra iki kadeh rakı içmeyi, başlarının dönmesi pahasına görev sayarlar. Sigara kullanmazlar pek. Binde bir sigara içmeye "tüttürmek" tabir ederler.

Gözde yazarları Emin Çölaşan, İlhan Selçuk, Hasan Pulur, Oktay Akbal falandır.

Gazete almayı severler ama kitap okumazlar. "Şu Çılgın Türkler"i hemen almışlar ama "kalın geldiği için" bitirmemişlerdir.

Deniz Baykal'a çok kızdıkları için içleri şimdi rahatlamıştır, Kılıçdaroğlu iktidara gelirse emekli maaşlarını herhalde arttıracaktır, her şey ateş pahasıdır.

Uçağa binmezler. Gizlice korkarlar ama bunu söylemezler. Ankara'ya gidiş gelişlerinde otobüsü tercih ederler, ama otobüs de mutlaka Varan olacak. (Taş düşmez, ayı çıkmaz ama diğer otobüslerde pis kokulu köylüler bulunabilir...)

Yabancı dil bilmezler, yurtdışına da hiç çıkmamışlardır. Buna gerek yoktur.

Tatillerini bir "kampta" geçirmeyi tercih ederler, indirimlidir. Yazlık ev alacaklarsa Marmara Adası, Avşa, Didim gibi "Ankara sayfiyesi" sayılan beldeleri düşünürler. Yalova, depremden beri gözlerinden düşmüştür.

"Cumhuriyet mitinglerine" katılmayı bir görev bilmiş, seve seve koşmuş, seçimde hiç ummadıkları bir sonuçla karşılaşınca da derin bir hayal kırıklığına kapılmışlardır.

1881 doğumlu Atatürk'ün 2010 yılında hayatta olmaması da onlar için derin bir üzüntü kaynağıdır.

Eskiden sokakta çarşaflı kadınlara saldırıp "çarşaf yırtmayı" da bir hobi olarak değerlendirirlerdi, şimdi artık bu işi o kadar kolayca yapamadıkları için sinirlenirler.

"Ne güzel yerlerimiz" dururken gidip gidip olmayacak şeylerin, örneğin hamalların fotoğrafını çeken turistlere de sinirlenirler.

Şimdilik eve temizliğe gelen "kapıcının karısını" bilinçlendirmeye çalışmakla yetinmektedirler.

Yaşları ilerlediğinden, sayıları da yavaş yavaş azalmaktadır.

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2010/08/20/ataturk_rahibesi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ece Temelkuranda son dönemlerde mevlanayı geçti, düne kadar davulunu çaldığı düşüncelerin karşısına geçmiş. Hayırdır inşallah.

Bu kadın sürekli kişilk değişimleri geçiriyor galiba hormanları sürekli hareket halinde zamanında az gazlamadı bu islamcıları muhafazakarları

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 years later...

Siz sabah gazetesini okuyor musunuz gazete diye! Yalnızca Engin Ardıç ve Emre Aköz olsa neyse, Hasan Bülent Hahraman dışında hepsi yalaka o gazetenin. Spor sayfası yazarları hariç. Hasan Bülent Hahraman da 2007 yılında yazdığı "Türk Sağı ve AKP" kitabından sonda AKP'ye artık ak parti diyor adam. Netsin, demesin de işin den mi olsun adam! Zaten sabah gazetesi, AKP'de siyaset yapan İsmail Kavuncu'nun patronu olduğu Turkuaz şirketler grubuna bağlı. AKP'ye ak parti diyen yazarı tutmazlar one minute.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 09.03.2011 at 15:33, IFeelGood yazdı:

Bunun konuyla ne ilgisi var Cübbeli? İktidar beslemesi biri olup çıkmıştır Can Dündar. Satılık bir kalemdir, günahım kadar sevmem. Eskiden de sevmezdim. Böyle mıy mıy romantik adamları hiç sevmem.

Can Dündar'ın özel hayatıdır bu. Bunu konuşmak bile çirkindir. Cemaatçi abileri bir yolunu bulup durumu düzeltir zaten.

Adam karısından boşanmış bitmiş. O ikisinin sorunu bu. Bize ne...

Eski yazarlardan Ay Fil Gud, çok güzel söylemiş.

"Can Dündar, satılık bir kalemdir, günahım kadar sevmem. Eskidende de sevmezdim. Böyle mıy mıy romantik adamları hiç sevmem."

Söyleyecek söz bırakmamış bize.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...