Jump to content

Defolu bilinçlere neden ayrıcalık tanımamalıyız...


Recommended Posts

Bu yazdıkların bana büsbütün Yassıülke (Flatland) kitabını hatırlattı.

Orada da 2B, düzlem bir evrende, kusursuz daireler kendilerini üstün görür, öteki geometrik şekilleri kenar sayıları ve düzgünlüklerine göre sınıflarlar. Kendilerini izole ederler, kendi aralarında ürerler.

Bir husus daha var. 2B'lu bu dünyada, tarih boyunca 3B ile ilgili işaretler gözükmüştür. Üstün daireler, bunların birer halusinasyon, birer hastalık olduğunu deklare etmişlerdir. Öncelikle, az kenarlı avamdan çokgenlere, dairelere kadar 2B şekillerde, 3B'yi görecek feraset ve cesaret yoktur (edebi kelimeler şu anda aklıma geliyor, biryerden alıntılıyor değilim). 100 yılda bir, doğru hatırlıyorsam, 3B dünyasından mükemmel küre'nin getirdiği bir mesaj gelir. En üst daireler ise bu masajı getirenleri ortadan kaldırıp hasır altı ederler.

Bu kitabı yazan Edwin A. Abbott'un çeşitli sofisitikasyonunun yanında bir ilahiyatçı olduğunu dürüstçe belirteyim. Öte yandan, kitapda Yassıülkelilerin, daireleri rahip diye adlandırdıklarını da. Siz ne çıkartırsanız çıkartın. Ancak narsist oluncaksa kendimi, kendi sınıfımı hiç gocunmadan küre yada düzgün dolu biçimler olarak gördüğümü belirtmek isterim (düzgün oniki yüzlüyü (dodekahedron) çok severim, o olayım).

Bu ne şimdi?

Yahu sizler ne kadar çok hikaye uyduruyorsunuz böyle?

Konuşan daireler.

Anna karnında muhabbet edip doğumdan sonra hayat var mı diyen bebekler.

Türlü türlü sırlar dünyası saçmalıkları.

Narsizmle alakası ne yahu?

Ben bunu kendim için mi diyorum?

otobüste en beyaz yere mi oturuyorum?

Böyle bir bilinç seviyesi var.

Kusursuz ve net bir şekilde algılıyor gerçekliği.

Gelen verileri kurallandırıyor, denetimlerden geçiriyor (bilimle bu yüzden içli dışlı yaşıyor)

Tekrar tekrar denetleyerek bilgi besini sokuyor içerisindeki simülasyon dünyasına.

Bunlar haricindekiler defolu.

İşe yaramaz.

Bozuk.

Bozukluklarını da gösterdim.

Mesela sen.

Hayaldesin yahu.

Kırmızı başlıklı kız masalındaki Kırmızı başlıklı kızı gerçek kabul edip ona hazırlanıyorsun :)

Arıza bu arıza.

Bunun kendini beğenmekle alakası yok.

Ben eğer herşeyin bilimsel olduğu, sadece güçlü ateistlerden oluşan bir ülke olacaksa orada çöpçü bile olurum.

Onurla yaparım bunu.

Sizler anlayamıyorsunuz.

Bu yüzden hiç adam yerine koymamak lazım.

En doğrusu bu olacak.

Bana başka saçmalıklar yazma.

Eğer madde referansıyla bir şeyi bana sunabiliyorsan ok.

Senin hayallerinle uğraşamam.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 110
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu ne şimdi?

Yahu sizler ne kadar çok hikaye uyduruyorsunuz böyle?

Konuşan daireler.

Anna karnında muhabbet edip doğumdan sonra hayat var mı diyen bebekler.

Türlü türlü sırlar dünyası saçmalıkları.

Narsizmle alakası ne yahu?

Ben bunu kendim için mi diyorum?

otobüste en beyaz yere mi oturuyorum?

Rece ederim beni "sırlar dünyası" seyreden yamuk yumuk 3B biçimlerle bir kefeye koyma. Ben düpdüzgün bir dodekahedronum. Narsist olunacaksa ben olayım dedim. Tamam, seni negatif tanımlamıyorum. Kendi içindeki mantığa saygı duyuyorum.

tarihinde Temple Grandin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Giriş

(KONU BAŞLIĞI HAKKINDA TANIMLAR ÜZERİNDEN KISA ANALİZ)

bu konu başlığının girişindeki şu hastalıklı ve pek rahatsız(!) bilincin

hezeyanlarına dikkat çekmeden önce bazı tanımlamalara ihtiyaç var

defo: sanayide/endüstride hatalı üretimden kaynaklanan ürünlerin/malların hatalarını tanımlamak için kullanılan ticari bir terim

defol(lu): TDK tanımına göre ise: Defosu olan, bozuk, özürlü, kusurlu, ayıplı (kumaş, giysi, mal vb.).

(demekki neymiş: defolu şeklindeki bir tabir,

bilinç, zihin, algı, vb. gibi psikolojik/felsefi/bilimsel kavramlar için değil,

üretilmiş olan ürünler/mallar için kullanılırmış)

bilinç: en kısa anlamı ile şuur, farkındalık

TDK tanımına göre ise: a. 1. İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur.

2. Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü. 3. Dimağ. 4. mec. Temel bilgi, temel görüş.

5. ruh b. Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur:

"Davranışlarını bir an önce bilincinin denetiminden kurtarmak için kadehleri birer dikişte boşaltmaya mı başladı?" -F. R. Atay.

(demekki neymiş: (engelli doğumlar hariç)

teist/deist/panteist/agnostşk/ateist vb. ayrımı olmaksızın, her insanda doğuştan varolan bilinç, üretilen bir mal değilmiş)

ayrıcalık: en basit en kolay en kısa anlamıyla "imtiyaz"

TDK tanımına göre ise: a. Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz: "Ölüm önünde herkes bir, ayrıcalık yok kimseye." -T. Oflazoğlu.

(demekki neymiş: ayrıcalıktan yada imtiyaz'dan söz edebilmek için; "başkaları ve/veya ötekiler" ve dolayısıyla sosyal bir topluluk gerekiyormuş)

bu 3 kelimenin tanımından yola çıkarak şunu diyebilirmiyiz?

konu başlığında birileri ötekileştiriliyor, ötekileştirilenlere nazaran

kişi kendini daha ayrıcalıklı/imtiyazlı konuma çekme çabasına giriyormuş..

kişi, bu ötekileştirmeyi yaparken,

kendi bilincine benzetemediği başka insanları bir ürün/mal şeklinde basite indirgeyip,

bu indirgeme sayesinde de; arayışında olduğu "üstünlüğü" sağlayabileceğini sanıyor..

oysa kazın ayağı öyle değil..

BTŞ'in konuyu başlattığı ilk ileti şudur

Tanrı dünyaya inecek olsaydı,

her ne yapsa haksızlık sayılacaktı.

Cezayı değil de, suçu kabullenmek;

bu gerçektende

tanrılara yakışır bir davranış olurdu.

(nietzche)

tarihinde murat-tlv tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelişme evreleri 1

KONUYU BAŞLATAN HASTALIKLI/RAHATSIZ BİLİNCİN

KURDUĞU SENTEZLER VE REFERANSLAR

buraya kadar sadece; konu başlığındaki kelimelerin tanımları üzerinden yapılan küçük bir analiz yapabildik..

konunun içeriğine bakınca ise işler daha sarpa sarıyor, dallanıp, budaklanıyor

çünkü konuyu başlatan zat-ı muhterem'in arayışında olduğu bir "üstünlük" var -ki o üstünlüğü kullanarak imtiyaz/ayrıcalık

iddiasında bulunabilsin

sahidende böyle bir üstünlüğü var mı kendisinin?

varsa bile bu üstünlüğün bilinçle alakası olmadığı kesin

+ varsa bile ona ayrıcalık/imtiyaz sağlamayacağı kesin

Şimdiye kadar üstinsan dünyaya hiç gelmedi.

En büyük ve en küçük insanı çırılçıplak gördüm.

Hala birbirlerine pek fazla benziyorlar.

Hakikaten, en büyüklerini bile

hala pek insanca buldum.

(nietzsche)

NOT: konuyu başlatan zat-ı muhterem kendine "Ateist Bakış" demiş, sonrasında ise kendine "Birinci Tekil Şahıs" demiş

öncesini de bilenler vardır elbet ama ben bilmiyorum, açıkçası merak da etmiyorum (:

ben şahsen kendisinin ateist olduğundan bile şüphe duyduğum için

+kendisinden bahsetmek gerektiği durumlarda

+uzun uzun Zat-ı Muhterem yada Ateist Bakış yada Birinci Tekil Şahıs demek yazmayı da okumayı da zorlaştıracağı için

+bu tepkilerim, peşine düştüğü felsefi sahtekarlıklara (çakma felsefeye de ) da son vereceği için

"bitiş" kelimesinin sessiz harflerinden oluşan BTŞ kısaltmasını kullanacağım..

bu zaten aynı zamanda o kullandığı nickin de baş harfleri olduğu için kimden bahsedildiği gayet net anlaşılır (:

tıpkı HY yazdığımızda, hangi şuursuzdan bahsedildiği gayet net anlaşıldığı gibi..

BTŞ'in konu dahilindeki genel tavrı, kullandığı lugat

bilimsel konulara sadece takipçi/ilgili bakan gözler tarafından, pek bilimsel(!) sanılabilir.

fakat bilimle daha çok içli/dışlı olmuş, hatta mürekkep yalamış, akademik kariyeri olan

bilimin sahiden ne anlama geldiğini bilen, bilim insanlarının gözünde;

bu tavır hiçte bilimsel olmadığı gibi, aksine bilimi de sabote eden,

bilimi bilim olmaktan çıkarıp, çakma bir silaha, hatta su tabancasına dönüştüren tavırdır.

BTŞ kendine pek bilimsel(!) görünen bir zırh yapmış.

fakat bu zırh(bilim) hakkında gerekli bilgi ve donanıma sahip olmadan hazırlanmış olduğu için,

o zırhın içinde kendini, şuurunu da kaybetmiş..

kaybolan şuur'dan dolayı

kişinin içine düştüğü boşluğu yada çukuru yeniden doldurması lazım -ki varolma mücadelesine kaldığı yerden devam edebilsin..

işte bizim felsefede ve bilimde(sosyoloji) "sentezler" dediğimiz şey malesef tam da böyle bir noktada ortaya çıkıyor..

bu konuyu başlatan, BTŞ'in hem konu, hemde site dahilinde kurduğu sentez ise

"güçlü ateist + üstün insan" sentezi.. = BTŞ

tabi bu tuhaf sentezin, bir zemine oturması ve içinde bulunduğu zırh'a sığabilmesi de gerek

-ki peşine düştüğü üstünlükten başkalarına bashettiğinde komik durumlara düşmesin (:

ancak malesef: minareyi çalanın hazırladığı kılıftan, -minarenin ucu bi yana- kendisi bile ayan beyan görünüyor..

o kılıfın altında örtülü duranın, gizlemeye çabaladığının, bir minare olduğu aşikar yani (:

küçük bi hatırlatma:

islam, hristiyanlık yahudilik musevilik isevilik alevilik (tek tek saymıyım) <<< neydi bunlar ? tez

panteizm, panenteizm, dualizm, politeizm vb. <<< bunlar neydi ? sentez

ateizm neydi peki ? bir antitezdi

şimdi BTŞ'in kurduğu senteze ve

bu sentezi kurmak için kullanması gereken referanslara dönelim:

bknz: sentezin 1 no'lu kavramı

öğesi "güçlü ateist"

1- Güçlü ateist kimdir, ne ayaktır ?

Güçlü(strong) ateizm tabiri,

dawkins'in pek meşhur(!) hale getirilen inanç skalasında da kullanılan;

bir tür kategorize edilmiş tablo dahilinde ateizm açısından en marjinal sınırda(7) görünen

ve kanımca dawkins tarafından güdümlü olarak oraya konan bir dawkins zırvasıdır..

HY zırvaları oluyor da, dawkins zırvaları mı olmuyor? pekala dawkins'in de zırvalamaya hakkı var (:

dawkins bir bilim adamı/bir bilim insanı olduğu için,

kendisini de ondan bi önceki kategori olan "de facto atheist"(6) kategorisine koyuyor..

ateistler arasında bazen "negatif ateizm" olarak kabul gören bu 6 no'lu kategoride,

"tanrı" dogma'sına bilimsel açıdan yaklaşıldığı için,

bilimin olmazsa olmazlarından olan -geleceğe yönelik olasılık- minimalize ediliyor..

dawkins o skala dahilinde neden kendini 7'ye koymuyor ?

güçsüz olduğu için mi ? zayıf olduğu için mi ? soft yada weak olduğu için mi ?

tabiki hayır (:

dawkins bir ateistten çok, bir bilim insanı olduğu için geleceğe yönelik olasılıkları;

"gözlemlemeden deneyimlemeden ölçüp- biçip test etmeden doğrulayıp sağlamasını yapmadan" kehanetlerde bulunmuyor..

medyumluğa soyunmuyor..

dawkins'in yazdığı kitapları, çektiği belgesel filmleri bende ilgiyle okudum/izledim..

ancak o bir bilim adamı.

dawkins'in bilimsel açıdan uzmanlık alanı ise teoloji, sosyoloji, ontoloji, felsefe vb. değil,

zooloji ve biyoloji..

evrim kuramı ve bu kuramın bi ton bağnazın suratına suratına çarpılması için de

aktif mücadele eden bir aktivist/popüler bilim adamı dawkins..

işte bu yüzden kendine ateist diyebilmesine rağmen, salt bilimsel yaklaşmak,

bilimsel kalmak için o skala dahilinde -geleceğe yönelik olasılıklar- hakkında şimdi'den kehanette bulunmuyor.

tanrı diye bişeyin varolmadığını bilmiyor mu? gayet iyi biliyor (:

gayet kesin bir dille "yoktur" diyor.. imkansız/olanaksız olduğunu "düşünüyorum" diyor.

çünkü 0(yazıyla sıfır) derse, bunun bir kehanet, dolayısıyla medyumluk,

dolayısıyla bilim-dışı, dolayısıyla bağnazlık olacağının kendisi de farkında..

dawkinsin zırvaladığı bu skalada "güçlü" sıfatını, ateist kelimesi ile yanyana kullanması,

bu popülist bilim adamını yakından takip eden fakat bilim konusunda gerekli bilgi ve donanıma sahip olmayan yeni yetme ve

hatta BTŞ benzeri çakma ateistlerinde kafasını karıştırıyor..

oysa dawkins bu bölünmelere zaten açık olan kapının önüne;

bir de yol döşemesi olmuş bu "inanç skalası/zırvalığı"

ayrıca şunu da vurgulamak da fayda var:

"pozitif/negatif ateizm" şeklindeki bir kategorize etme biçimi,

teizmdeki gibi mezhepsel yada tefsire/yoruma dayalı bir kategorizasyon değildir

yani islamdaki şii/sunni/alevi/hanefi/caferi vb. gibi

yada hristiyanlıktaki katolik/ortodoks vb. gibi değildir bu..

biz ateistiz; teist, deist, agnostik, panteist vb değiliz..

dolayısıyla onlardaki gibi mezhepsel bölünmelere de ihtiyaç duymayız..

daha doğrusu böyle bir bölünmeye ihtiyacı olan ateizm değil,

aslında ateist bile oldukları şüpheli olan, bazı çakma ateistlerdir..

bknz: BTŞ

pozitif ateizm, ateizmi daha güçlü kılan bir görüş biçimi de değildir.

pozitif ateizm negatif ateizmden, yada negatif ateizm pozitif ateizmden

daha güçlü/daha zayıf değildir.

aklı başında olan her ateist, çürüteceği tez yada sentezlere göre

(doğal ve bilimsel şartlara uygun) pozitif yada negatif pozisyon alabilir..

BTŞ için ise şu aşamada herşey yolunda gibi görünüyor,

çünkü kendi sentezinde kullanacağı malzemelerden olan

"güç" otoritesini/dogmasını meşrulaştıracak bir araç bulmuş oldu kendine (:

-Gerçeklikten yalanlar yoluyla kaçıp kurtulmak için

nedenleri olan kim?

-Gerçeklikten acı çeken...

(nietzsche)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelişme Evreleri - 2

güç nedir?

en kısa, en öz, en basit tabiri ile: kullandığı enerjinin/niteliğin etkisi ile doğru orantılı olan iradedir/otoritedir

TDK tanımlarına göre ise: güç, -cü

a. 1. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet: Zihin gücü. Yaşama gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. 3. Sınırsız, mutlak nitelik: Tanrı'nın gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik: Paranın gücü. 5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği: Motorun gücü. 6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler toluluğu: Güçler dengesi. 7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli: İnsan gücü. 8. Bir toprağın verimlilik yeteneği. 9. mec. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. 10. coğ. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11. fiz. Birim zamanda yapılan iş.

(demekki neymiş: güç doğru ve verimli kullanıldığı takdirde gayet faydalı da olabilirmiş,

fakat amacından saparak bir dogma'ya yada otoriteye dönüştürüldüğü takdirde

pek zararlı bir silaha da dönüşebilirmiş..

ve hatta gereksiz bir masal kahramanında bile simüle edilebilirmiş

bknz: He-Man "güç bende artık" (:

bknz: BTŞ

yani güç denen şeyi -salt burdaki konu dahilinde- amacından bağımsız düşünemeyiz)

neden gücü amacından bağımsız düşünemiyoruz?

çünkü bu konuyu başlatan BTŞ güç kavramını bilinç ile yanyana kullanıyor..

bilinç ise gerçekte, bir farkındalık hali..

örneğin biz ateistler, X tanrı iddasını çürütürken bile onda bir bilinç ararız.. salt "yaratmak eylemi" bile, yani bu fiilin kendisi bile

bir bilinç/farkındalık gerektirir çünkü. yarattıklarının ve/veya sebep olduklarının sorumluluğunu almaktan kaçınan bir tanrı zaten

tanrı olmaktan çıkar mesela..

yargıca/hakime yada bir başka otoriteye dönüşür o artık (:

BTŞ'in bu konu dahilindeki durumunda ise, bilinç; kendi yarattığı fenomen'den ibarettir..

neden bunun bir fenomen olduğunu,

ve neden bu fenomeni yaratmaya ihtiyaç duyduğunu, yazının devamında; okuyucu da görebilir (:

BTŞ'in "güçlü ateizm" dediği şeyi, daha sonra "sağlıklı/gerçek bilinç düzeyi" sanmasına yol açan nedir ?

bknz: sentezin 2 no'lu öğesi "üstün insan"

2- üstün insan kimdir, ne ayaktır?

Eğer önceden belirlenmiş belli "üstünlük" kriterleri varsa elimizde,

o kriterler doğrultusunda bir üstün insan vardır..

yok eğer önceden "üstünlük" kriterleri/normları belirlememişsek, üstün insan yoktur.

öyleyse üstün insan kim yada kimler için vardır ?

kendinde "otorite" olma haddi/hakkı gören

ve bu otoritenin kriterlerini/normlarını yaratanlar için vardır..

bu konu dahilinde bakarsak: BTŞ'in durumunda;

onun işine yarayacak olan yani arayışında olduğu "üstünlük kriterlerini" nerde bulacaktır?

kendisinden önce, başka çakmalarında aynı arayış sürecinde

düştüğü yanılgı/çukur Nietzsche'nin üstinsan'ıdır..

BTŞ aradığı üstünlüğü Nietzsche'de bulacağını sanarak,

dost dost diye nietzsche'sine sarılır, okur okur okur..

"o kadar da okumaya gerek yok,

bu okuma araştırma öğrenme işi zaten pek zor bir iş, ne gerek var" şeklinde tembelliğe,

üşengeçliğe kaçarak, nietzsche'yi ve üstinsan felsefesini kurcalamak, irdelemek, anlamak yerine;

sentezinde kullanacağı malzemeleri, araç ve gereçleri,

tek tek o kocaman ve derin nietzsche ve felsefesinin içinden ayıklamaya başlar..

ayıkladıktan sonra elinde kocaman bir hiç kaldığını bile farkedemez.

bu farkındalık/bilinç konusunda bilgisi deneyimi ve donanımı pek az kaldığı için,

nietzschenin tabiri ile -o hava için yaratılmış olmadığı- için,

nietzsche'nin kendi kulaklarına göre bir ağız olmadığını bile farkedemez..

bu farkındasızlık/şuursuzluk sayesinde, nietzsche'yi eviri çevirir..

neresinden tutsa elinde kalmaktadır.. sonunda bir maşa ile tutmaya karar verir..

ve zırhını keşfeder.. >>> bilim

tabi bilimi keşfetmiş olmasına rağmen,

bu hazinenin ne denli derin, ne denli detaylı,

hangi olasılıklara kapı açtığını da farkında değildir yani bilimsel argümanları hangi bilinç, hangi idea, hangi fikir, hangi erk/amaç için; kullanacağını henüz bilmemektedir.

daha da vahimi; o bilimsel argümanları kullanabilmek için ne tür bir eğitim alması gerektiğini de, hangi bilgilerle donatılması

gerektiğini de bilmemektedir..

(bknz: rahatsız yada hastalıklı bilinç/bilinçsizlik/şuursuzluk)

BTŞ'in, kendi çakma bilinciyle, yaratmış olduğu çakma sentezdeki 2 no'lu öğeye dönersek

Nietzsche'nin üstinsan'ı ile BTŞ'in hayalini kurduğu/rahatsız bilinciyle simülasyona tabi tuttuğu üstün-insan arasında,

sıvıyı baz alırsak; kuru ile ıslak arasındaki kadar fark vardır..

su'yu baz alırsak buhar ile buz arasındaki kadar fark vardır..

nietzsche'nin tabirine göre ise: üstinsan ile pazaryerindeki vızıldayan sinek kadar fark vardır..

oysa bizim yazgımız, sinek kovmak/kovalamak değildir..

hatta bir yazgımız olduğu bile tartışmalıdır..

Nietzsche'ye göre yazgımızı da kendimiz yaratırız..

Nietzsche ve Üstinsan Kavramı hakkında

Nietzsche'nin Üstinsan'ı: BTŞ'in şu iletisinde değindiği dejenere edilmiş üstünlük arayışı ile yakından/uzaktan alakalı değildir..

Eğer gerekirse, meraklıları için salt bu konuya odaklı, konu başlıkları açmaya ve tartışmaya da herzaman hazırım..

fakat bu konu dahilinde BTŞ'nin "Defolu bilinçlere neden ayrıcalık tanımamalıyız" eksenine

sadık kalmamız gerektiği için çok üstten, çok genel hatlarıyla, en kaba tabiriyle,

dar kapsamlı ve mümkün olduğunca kısaltılmış biçimiyle nietzsche'nin üstinsan'ı kavramına değinebiliriz..

Nietzsche'nin Üstinsan'ı kimdir, ne ayaktır ?

Üstinsan, niçe'nin "böyle buyurdu zerdüşt" adlı, dünya klasiklerine de girmiş olan eserinde kurguladığı zerdüşt karakterine, sıkça kullandırdığı bir hedeftir.. erk/amaç

niçe'nin eserindeki zerdüşt karakteri,

bazı cahillerin(!) sandığı gibi "iran zerdüştlüğündeki zerdüşt" ile;

yakından uzaktan kıyısından köşesinden, alakalı/ilişkili değildir..

niçe tarafından kurgulanan zerdüşt karakterine göre:

(...) maymun > (...) insan > (...) üstinsan şeklinde süregelen ve sürmekte olan ve sürecek olan bir evrilme süreci sözkonusudur..

Üstinsan, bu evrilme sürecinin insan türünden bir sonraki halkası değil,

insan türünden bir başka türe evrilmekle sonuçlanacak olan nihai bir sonuçtur..

yani siyahtan beyaza direk bir geçiş değil,

arada gri tonların da süreçte rol ve etken olacağı bir evrilme bir geçiş sözkonusudur..

dolayısıyla niçenin zerdüştü de, önce insanın hiç'lenmesi, sıfırlanması, resetlenmesi, yok olması,

insanı insan yapan her ne varsa yerle bir edilmesini savunur..

çünkü bu yaratmak için gerekli olan koşulların/şartların kendiliğinden oluşması için

"olmazsa olmaz bir zorunluluktur"

varoluştan gelen, güç istenci burda harekete geçmiş,

bu zorunluluğu (evrilerek değişim/gelişim) mümkün kılmıştır..

(bknz: yalnızca mezarların olduğu yerde gerçekleşir dirilişler -niçe-)

ecce homo adlı eserinde ise -okuyanlar bilir- niçe adeta okuyucu ile sohbet etmekte,

bi anlamda dertleşirken bi anlamda da yazdığı eserler hakkında ipuçları vermektedir..

verdiği ipuçları arasında darwin'in evrim kuramının;

evrimin bir sonraki adımı hakkında; önemli, gerekli ve ciddi anlamda bilimsel veriler içermesine rağmen,

zerdüştün hedef gösterdiği üstinsan'a işaret etmediğini,

üstinsanın fiziksel yada biyolojik değil,

öznel ve yaratma kabiliyetleri açısından da tanrısal'a yönelik evrilmesinden bahseder..

yani niçe, insanın biyolojik değil, fakat öznel açıdan yeniden evrilebilmesi için bazı sorular sorar.

kendince "doğru soruların" peşindedir ve cevabı ancak süreç içinde ortaya çıkacaktır..

adalet mi gerekiyor ? yaratırız

vicdan mı gerekiyor ? yaratırız

yalnızlık mı gerekiyor ? yaratırız

sevgi mi gerekiyor ? yaratırız

ahlak mı gerekiyor ? yaratırız

vb. şeklinde süregelen sorgulama biçimlerinde, cevapları kendi yarattığı "üstinsan" kavramına yükler..

niçenin üstinsanı "tanrılara ve dogmalara ihtiyaç duymayacak kadar tanrılaşabilmek" gibi kabiliyetlere sahiptir..

niçenin felsefi ve bilimsel "olasılıkların dahilinde gördüğü tek tanrı" üstinsandır..

ve bu tanrı, yarattıklarının "sorumluluğunu da üstlenmek" gibi,

mevcut tanrı tanımlarında varolmayan öznel/nesnel özelliklere sahiptir..

niçe bunu yaparkende tehlikenin farkındadır ve üstinsanın da,

kendi şahsının da dogmalaşmaması için her fırsatta gerekli uyarıları yapmaktan kendini alamaz..

bu kaygıyı sürekli taşıdığını, ecce homo adlı eserinde kendi satırlarından da okuyabilirsiniz..

nietzsche ve üstinsan konusuna, bu bölümde,

çok yüzeysel, çok sığ ve çok yalın, ve çok eksik bir biçimde değindik..

çünkü bu kavramın ne denli derin ve ciddi olduğu da,

bu konu başlığına hatta bu siteye bile sığmayacak kadar uzun yazı ve dökümanların da varlığı aşikardır.

halen bugün bile, doğuda/batıda bazı üniversitelerin

bu kavram üzerinde akademik çalışmaları mevcuttur..

bir kısmı sonuçlanmış ve üzerinde kısmen uzlaşılmış,

bir kısmı da halen sürmekte olan çalışmalardır bunlar..

bazılarına bende bizzat katıldığım için,

o sürecin ne denli meşakatli olduğunu da deneyimleme fırsatı bulmuştum..

türkçe sanal ortamda nietzsche'nin üstinsanı hakkında

bilgi edinebileceğiniz bazı linkleri daha sonra burda yine vereceğim..

Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin,

düşmanını hayatta bırakmak da yararı vardır.

Barış zamanında savaşçı insan kendisine saldırır.

(Nietzsche)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelişme Evreleri - 3

yukarda da görüleceği üzere BTŞ aradığı üstünlüğü -güncel/şimdiki anlamda-

dost dost diye sarıldığı nietzsche'sinde bulamaz..

fakat bulduğu bişey vardır: hepsinde değil, fakat bazı çevirilerde

bazı çevirmenler üstinsanı, güdümlü olarak üstün-insan şeklinde çevirmiştir..

eh, evrim kuramı da var.. bunu niçe de kabul ediyor..

üstinsan denilen, zaten insandan üstün..

engelli doğmuş bir insan ile, engelsiz doğmuş insan hiç bir olur mu ?

olmaz..

tabi BTŞ'in bu kavramı niçeden araklayarak,

dejenere ettikten sonra yerleştireceği sentez zaten çürük bir sentez..

neden çürüktü o sentez ?

çünkü (engelli doğumlar hariç) her insanda zaten doğuştan varolan bilinci,

üretilen bir mal sanıyor..

üstelik kendi kafasına göre şekillendirip güçlendirdiği ateizmini de şuursuzca kirletiyor aynı hastalıklı bilinci kullanarak

(bknz: şuursuzluk/bilinçsizlik/sarhoşluk)

bu kez arayışında olduğu üstünlük kavramını

usulca yerleştirebileceğini sanarak yeniden bilimsel temellere dayanan evrim kuramına yöneliyor..

evrim kuramına yönelmesi güzel de (:

ciddi bir sorunu var şimdi BTŞ'in

çünkü evrim kuramında: siyahtan direkt beyaza geçiş yok..

ara formlar var..

primatlardan tut, doğal, çevresel,

sosyal uyumluluk koşullarına kadar, en küçük detayın bile gözardı edilemeyeceği,

ve BTŞ için pek sofistike olan öğeler var evrim kuramında..

BTŞ oldukça tembel ve okumaya üşenen bir hastalıklı/rahatsız bilince sahip olduğu için;

siyahtan direkt beyaza geçmenin kolaycılığına kaçmak istiyor..

bu eğitim, bilgi ve donanım prosedürünü kendince kısa ve kestirme gördüğü yoldan geçmek istiyor. (:

ne yazıkki bilimsel temellere dayanan evrim kuramı,

bu tür kestirme yollara elverişli ve BTŞ kadar basit bir kuram değil (:

BTŞ'in bu siyah/beyaz zırvalığı hakkında bir çok konu başlığı altında saçmaladığını görmeniz mümkün..

çünkü bu zırvalığı her fırsatta defalarca tekrarlayan biri kendisi..

hemen bu konunun ilk sayfasında bile şu iletide

BTŞ'in bu siyah/beyaz zırvasını görmeniz mümkün. ısrarcısı yada meraklısı olursa

aynı zırvayı yazdığı başka iletilerde gösterebilirim..

BTŞ'in sığındığı bilimsel zırh,

hem bu siyah/beyaz zırvası yüzünden,

+hem hastalıklı/rahatsız bilinci yüzünden,

+hemde doğru silahlar hakkında gerekli bilgi ve donanıma sahip olmaması yüzünden,

+hemde eğitime ve/veya tedaviye ihtiyacı olduğunu

kendi rahatsız bilincine kabul ettirememesi yüzünden delik deşik olmuştur..

çaldığı minare artık o kılıfa sığmamakta,

sığındığı bilimsel(!) zırhın, gayet bilim-dışı kaldığı da ayan/beyan görünmektedir..

İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse,

çok geçmeden aklı da gider peşinden !

(nietzsche)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belli ki emek ve vakit harcamışsın.

Şimdi bunlara kısa yazı yazmak olmaz.

Bir özet geçeyim. Sonra hakkıyla uğraşır uzun uzun açıklarız (kayda değer bir şey varsa dürüstçe onları açıklarız, yoksa her zırvaya yanıt verilmez)

Şimdi herşeyden önce şunu iyi anlamalısın.

Bunlar benim değil, senin iddiaların

Benim değil, senin sözlerin,

Bunu ilk önce anla, sonrasıyla sonra ilgileneceğim.

Ama emeğini tkadir ettim bak.

Emeği severim.

Eline sağlık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ÇAKMA(SAHTE) SENTEZ'E DAİR KANIT VE ARGÜMANLARDA KULLANILMAK ÜZERE ÖZENLE HAZIRLANAN

ÇAKMA MALZEMELER VE BAZI ÇAKMA ARAÇ/GEREÇLER

BTŞ şu aşamada, gerekli malzemeleri toplamış.. kullanacağı araç/gereçleri seçmiş..

kuracağı sentezde kullanacağı deforme ve dejenere edilmiş argümanlarında çakma'larını yaratmıştır..

bknz: BTŞ'nin siyah/beyaz yanılgısı yüzünden çakma evrim kuramı

bknz: teistlerin kullandığı şekle sokulmuş,

otoriter ve/veya şuursuz; yada hastalıklı bilinçin yanına yerleştirilen(!) ölçüsüz bir çakma güç kavramı

bknz: rahatsız/hastalıklı bilincin simülasyonları ile dejenere ederek yarattığı

buram buram otorite ve faşizm kokan bir üstün-insan kavramı

bknz: bilinci, üretilen bir mal olarak gören dolayısıyla bir üreticiye/yaratıcıya ihtiyaç duyan "defolu" kavramı

bknz: bol bol teistik öğeler taşıyan, artık ateizm olmaktan çıkartılarak bağnazlaşmış bir çakma ateizm kavramı

bknz: hiçbir materyal yada madde içermeyen, tümüyle soyut metafiziki zırvalardan güdümlü olarak yaratılmış çakma bir

materyalizm kavramı

bknz: konu başlığındaki "ayrıcalık tanımama-lıyız" şeklindeki içi boş bir temenni, bir dilek, bir umut, bir hezeyan

peki bir cephaneyi andıran, her kavramı silah/kalkan yada zırh gibi kullanmak için dejenere ettiği,

özenle hazırladığı bu sentezi alıp ne yapacak BTŞ ?

duvara asıp bir biblo gibi seyretmeyeceği kesin (:

yarattığı çakma sentez ile ne yaptığını

kendisi ile hemfikir olmayan herkes görüyordur zaten (:

bu aşamada artık BTŞ sentezini hastalıklı bilinci ile tasarlamış,

ve kafasında yarattığı fikri artık eyleme dönüştürme,

elle tutulur gözle görülür bir nesneyi de yaratma zamanı geldiğini düşünmüş..

öncelikle BTŞ'ye bir mekan lazım.. neresi olabilir bu mekan peki ?

tabiki sanal ortam.. çünkü sanal ortam, her türlü manipülasyona, spekülasyona, zırvalığa elverişli bir ortam..

hem sanal ortamda bu sahtekarlıkları farkedilse bile,

yüzlerce/binlerce kez yeni sitelerde yeni profiller oluşturmak mümkün..

türlü modem ve ip hilelerini saymıyorum bile (:

hem sanal ortamda BTŞ, birbirinden farklı onlarca profil açarak, hedef aldığı tek bir sitede bile,

gayet şizofrenik bir tavırla, kendi şarkısını, diğer çakma profiline alkışlatabilir (:

bu alkışa sahiden ihtiyacı var..

çünkü zaten heretik karakterlerde görülen "kabul görme, tasdik edilme, onaylanma" ihtiyacı BTŞ'de de var..

tabi bu kabul görme ve kendi sahte profilinden kendi şarkısını alkışlaması da yetmez ona..

çünkü BTŞ aynı zamanda bir otorite ilan edilmek istiyor..

en başından beri giriştiği bu yolculuğun nihai hedefi o zaten.. güç ve üstünlük arayışı da bu yüzdendi

otorite ilan edilmek.. yada otoritesini dayatmak..

onu da beceremezse sanki otoriteymiş gibi; kendi fenomenini başkalarına yansıtmak..

nasıl yansıtacak peki ? tabiki aşağılıyarak..

ben size benzemiyorum, ben sizden farklıyım diyerek..

şu an ki ortam non-teist bir ortam olduğu için > "ben sizden daha ateistim ulan" < diyerek..

hal bu ki; ateizmin daha çoğu daha azı olamaz..

bir ölçü birimi de değil şu ateizm dediğimiz 250 gramını tartabilelim (:

pozitif ateizm var evet.. gayet de bilimsel bir sıfat pozitif..

negatif de öyle.. o da bilimsel bir sıfat..

fakat bu 2 sıfat ne ateizmi daha güçlü, ne de ateizmi daha zayıf kılan sıfatlar..

herhangi bir ateist, alacağı pozisyonun hangisi olacağını

mevcut durum ve koşullarda seçebilecek,

tercih edebilecek kadar aklını ve mantığını kullanabilmeli bence (:

Kuvvetinizi aşacak kadar erdemli olmayın !

Ve olasılığın dışında şeyler istemeyin!

(nietzsche)

Link to post
Sitelerde Paylaş

SONUÇ

teist/ateist yada non-teist şeklinde hiçbir ayrım yapmadan

her insana farkındalık sağlayan bir bilinç vardır..

insanlar bu bilinçleri sayesinde tercih yapabilme,

sosyalleşebilme, eğitilebilme, öğrenme, duyumsama,

hissetme ve hatta bazen yaratma gibi eğilimler kazanabilir..

doğuştan engelli olmayan her insan; çok bağnaz bir dindar olsa bile eğitilebilir,

rehabilite edilebilir, gerekirse tedavi bile edilebilir. bu teknik açıdan mümkün

fakat defolu bilinç yoktur.. hastalıklı bilinç vardır..

defolu olsa olsa mal olur, o da ya beleşe yakın bir fiyata satılır, yada geridönüşüm kutusuna atılır (:

fakat bizler mal yada ürün değil, insan olduğumuza göre, insanlar üzerinden bir sonuç çıkarıyoruz..

BTŞ için; ateizm aslında, kendi hastalıklı bilincinde

gizleme ihtiyacı duyduğu bazı travmatik öğelerin üzerini örtmek için kullandığı bir kılıftan ibarettir..

bu hali ile pozitif olmak bir yana, ateist olduğu bile şüphelidir.

çünkü kılıfın, altından üstünden minarenin sadece ucu değil bütünü genel hatlarıyla görülmektedir..

ateizm ayrı bişey ama konu kişi ise,

o kişi de kendine ateistim diyorsa,

bence ateizmi BTŞ gibi kendi hastalıklı bilincini örtbas etmek için kullanacağı

zayıf karakterli olmayanı daha makbule geçer diyebilirim.

aYDTEPK sürecini belki hatırlayanlarınız vardır feysbuk'tan.

oranın mesela ilk en ilk zamanlarından beri çok rastladık bu tür çakma ateistlere..

salt dinlere tepkisinden ateistim diyeni, salt islam düşmanı olanı,

ateizmi muhoya küfretmek sananı, dravdan tosun kılığına girip bizi kafalamaya çalışanı,

tosun teistlerden çok daha katı çok daha muhafazakar ve bağnaz ahlak kurallarına sarılanı,

siyaseti ateizme bulaştırıp bölenleri, bu bölücülükten nemalanmaya çabalayan şakşakçıları,

kısaca binbir türlü fikir, binbir türlü kişi gördük kendine ateistim diyen.

hangisinin çakma, hangisinin gerçek, hangisinin "sadece ateist" olduğuna karar verecek bir otoriteye ihtiaç duymadığım için

ve böyle bir otoriteye dönüşmeyi, kendi haddimde görmediğim için hala kendime ateist diyebiliyorum (:

üstünlük vardır evet.. evrim sürecinde üstünlük vardır.. niteliklidir üstünlük denilen.

bilimsel kriterleri belirlenir önce üstünlüğün.. hatta üstünlük öyle lafla yazıyla değil,

direkt eylemle oluşur.. bir kez kriterler genelleştirildikten sonra,

o üstünlük hali kendini ifade gereği bile duymadan, üstünlüğünü yaşatır bulunduğu ortama..

farklı olma yada farklı görünme çabasında da değildir üstünlük..

o bizzat farkı yaratır. farkın ta kendisi haline gelir zamanla..

niçe'ye göre ise üstünlük kaçınılmaz bir zorunluluktur..

anarşizm'in ve kaos felsefesinin biz insanları ve bize dair olan herşeyi

birer etken olarak kabul etmesi yüzünden,

adeta bir "kelebek etkisi" yüzünden dünyanın, düzenin değişeceğini

ve hatta devrileceğini sonucunda ise yeniden dirilişin

ve neo-evrim'in güdümlü biçimde Üstinsan(lar) tarafından yeniden

en baştan, resetlenmiş ve format atılmış haliyle yaratılacağını savunur niçe..

niçe putmudur.. tabik hayır.. peygamber yada tanrı hatta ermiş bile değildir niçe, hitap ettiği kulaklar için..

örneğin yine bir niçe felsefesi olan "bengidönüş" kavramı hakkında yerden yere bile vurabilirim niçeyi ben (:

zeitgeist yada vendetta anarşistleri var yeni yeni türediler son 2-3 senedir..

onlar pek bilmez anarşizmin kökünü dalını budağını..

zght hareketindekileri bikaç ay eğitmeye çabaladım mesela,

hatta hala sitelerinde yayınlarında tuttukları "ZGHT örgütlenmesinde yapı taşları" adlı uzuuuuun makaleyi bile karaladım..

ama baktımki balık baştan(!) kokuyor, çekildim bi kenara. (meraklısı varsa okumaları için link verebilirim)

anarşizm ve kaos, kanımca siyasetin,

felsefenin ve/veya bilimin hem de kuantumun en önemsenmesi gereken öğeleri arasındadır..

BTŞ ateistmidir, değilmidir, bilmiyorum. açıkçası merak bile etmiyorum bunu ben..

ilgi alanıma girmiyor yani kişisel olarak..

fakat bilim deyince, evrim kuramı deyince, felsefe de katınca buna,

hele hele ateizm deyince:

BTŞ'in sıkça yazdığı siyah/beyaz zırvası,

kurduğu sentezin ne denli çürük olduğunu daha baştan gösteriyor bize..

şimdi ne mi olacak ?

dolayısıyla BTŞ'in bu konu ve hatta bu site dahilinde hedeflediği şey:

kendi çakma sentezi üzerinden, kendinden menkul kriterler yaratarak,

kendi otoritesini size/bize hepimize dayatarak, önce kabul görmek, sonrada kabul ettirmektir..

bunu zaten çoğumuz yeterince zeki ve farkında olduğumuz için başaramayınca, başaramazsa

bu kez B planını devreye sokup, manipüle edecektir.. spekülatif girişimlerde bulunacaktır..

onu da başaramazsa, çakma profillerini de devreye sokarak, kendini alkışlatacak,

kendi çakma sentezine sağladığı çakma destek üzerinden, şizofrenik bir tavırla varolma savaşını sürdürecektir.

bu da onun bi işine yaramazsa, zaman kazanmak için bizim şu an bilmediğimiz

aslında pekde merak etmediğimiz yeni yepyeni bir "ikinci çoğul şahıs -üçüncü tekil şahıs" bilincini

bilinmeyen bir nick üzerinden yaratma şabasına yeniden girişecektir..

değerli vaktimden feragat edip, bütün bu detaylı analizlere neden mi giriştim ?

-kendi kendimle hesaplaşırken, kendi kendime hesabını veremeyeceğim hiçbir pişmanlık kalmasın diye

-ilerde "denemedim- keşke deneseydim" dememek için

-karşımdakilerin ve ve beni karşısına alan BTŞ'in yaptığı gibi; insan bilincini metalaştırmadığım

ve bazı sorunlu bilinçlere, sorunlu olsalar bile "defolu" değil "rahatsız yada hastalıklı" tanımını layık gördüğüm için

-rahatsız yada hastalıklı bilinçlerin bile rehabilite edilmeye, tedavi yada gerekirse eğitim görmelerine hakları olduğunu

düşündüğüm ve bu şansı onlara tanımamanın adil olmayacağını düşündüğüm için

-otorite ve üstünlük yada güç gibi arayışların, bazı insanları ne denli yanılgılara sürükelyebileceğini göstermek için

-evrim kuramının ve hatta bilimin bile siyah/beyaz şeklinde,

bilim yada evrim olmaktan çıkarılıp, başka bişeye dönüştürülmesine katlanamadığım için

-pek iddialı pek özgüvenli görünme çabasında olanların da,

aslında hastalıklarını örtbas etmek için bazı rahatsızlıklarını örtbas ederek,

çakma sentezler yoluyla, meşrulaştırma çabasına girdiğini göstermek için

-ateizmin yanına sağına soluna önüne arkasına konacak; hiçbir dayatmacı sıfatın etkisi altında kalmadan,

salt ateist sadece ateist kalabilmek için

-kendi kurduğum "felsefeyi tehlikeli hale getireceğiz" misyonuna sadık kalabilmek için

tembellik ederek üşenmeden;

sadece okumak için değil, düşünürek, sorgulayarak, anlayarak okuma sabrı olanlara,

ve bu yazının sadece belli başlı parçlarını değil,

tümünü okumuş olanlara teşekkür etmek az kalır, bende etmiyorum zaten..

okuyup anlayanlara;

borcum olsun..

dip not: konu dahilinde verilen bilgi ve tespitlere dair bilimsel kanıt belge ve diğer argümanlar, hazırdır..

gerek görüldüğünde kullanılacaktır..

değinilen konulara dair kaynak isteyenler içinde gerekli görseller, medya ve dökümanlar ve linkler yine hazırdır

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayaktakımı Hakkında..

Bir haz pınarıdır hayat; fakat zehirlenir ayaktakımının içtiği tüm pınarlar.

Temiz, açık seçik olan herşeye bayılırım; ancak sırıtan ağızları ve pislerin susuzluğunu

sevmem.

Gözlerini aşağıya, pınara diker onlar: ondan sonradır ki, iğrenç gülüşleri, pınardan

yukarı doğru yansır bana.

Kutsal suyu şehvetleriyle zehirlediler ve kirli rüyalarını haz diye tanımlarken,

sözcükleri de zehirlediler.

İştahı kesilir kıvılcımların, tutsalar yaş kalplerini ateşe; kaynamaya ve tütmeye başlar

ruhun ta kendisi, ne zaman yaklaşsa ayaktakımı ateşe.

Buruşur ve içi geçer meyvenin onların elinde; rüzgar karşısında dayanaksız kılar

bakışlarıyla meyve ağacını, kurutur tepesini.

Ve bazıları, sırtını dönüp hayata, özünde ayaktakımına sırtını dönmüş oldu: paylaşmak

istemedi pınarı, alevi ve meyveyi ayaktakımıyla.

Ve çöle gidip yırtıcı hayvanlarla birlikte susuzluk çeken bazıları oturmak istemediler

sarnıcın başına, pasaklı devecilerle. Ve yok etmek üzere gelen ve meyve bahçelerinin

üzerine dolu sağanağı misali boşalan bazıları,

ayaklarını ayaktakımının boğazına tıkamak ve seslerini kesmek niyetindeydiler sadece.

Bana en çok bulantı veren lokma, hayatın ta kendisinin düşmanlık,ölüm ve azap

çarmıhları gerektirdiğini bilmek değildir.

Tam tersi; bir gün şu soruyu sordum kendime ve az kalsın boğuluyordum bu sebeple:

Ne? Hayatın ayaktakımına da mı ihtiyacı var?

Zehirlenmiş pınarlara mı ihtiyaç var? Berbat kokan ateş, kirlenmiş rüyalar ve hayat

ekmeğinin içindeki kurtlar da mı bir ihtiyaç?

Nefretim değil, tiksintim kemirip bitiriyor hayatımı, aç kurtlar gibi! Ah, bezdirdi beni

ruhtan[zekadan], ayaktakımının dahi bir ruhu[zekası] olduğunu görmek.

Ve döndüm sırtımı hükümdarlara, neyi kasteddiklerini öğrendikten sonra

hükmetmekle: hükmetmek diyorlar, iktidar uğruna pazarlık yapmaya ve çekişmeye

-ayaktakımıyla.

Dilini bilmediğim yabancı halklar arasında kulakları tıkalı yaşadım: duymayayım diye,

iktidar uğruna yapılan pazarlık ve çekişmeyi.

Burnumu tıkayıp gönülsüzce geçtim, tüm dün ile bugündeki herşeyin

içinden.Hakikaten,muharrir ayaktakımın tüm dün ile bugünü berbat kokusunu

yayıyor.

Bir dilsiz, bir sağır, bir kör ve kötürüm gibi, -böyle yaşadım, uzun bir süre; uzak

kalmak için iktidar-ayaktakımı, muharrir ayaktakımı ve haz ayaktakımından.

Zahmetle tırmandı merdivenleri ruhum, ihtiyatla; haz sadakalarıyla ferahladı ve

sürünerek geçti ömrü körün.

Ne oldu bana böyle? Nasıl kurtardım kendimi tiksintiden? Kim gençleştirdi gözümü?

Ve nasıl ulaştım, pınar başlarında ayaktakımının bulunmadığı yüceliğe?

Tiksintim mi verdi bana, kanat takıp, pınarı bulma gücünü? Hakikaten, yeniden

bulmak için haz pınarını, en yüksek irtifalara yükselmem gerekti!

Ah, buldum onu kardeşlerim! Burada, en tepede kaynıyor benim için haz pınarı. Ve

sularından hiçbir ayaktakımının içmediği bir hayat var burada!

Ey haz pınarı, pek şiddetle akmaktasın gibi geliyor bana! Ve doldurmak isterken çok

defa, boşaltıyorsun kaseyi.

Benimse çok daha tevazu göstererek yaklaşmayı öğrenmem gerek sana: hala şiddeletle

akmakta kalbim sana doğru.

İçinde yazımın yandığı kalbim; o ömürsüz, kızgın, kara sevdalı ve mesut yazımın:

Nasıl da hasretlik çekmekte serinliğine, benim yaz kalbim!

Gelip geçti baharımın dingin hüznü! Geçti hırçınlığı, haziranda görülen kar

yumaklarının! Tepeden tırnağa yaz kesildim, hatta yaz öğlesi.

Bir yaz ki, en yüksek irtifada, soğuk pınarlar ve bahtiyarlık veren bir sükunet içinde:

ah, geln dostlarım, gelin de daha da bahtiyar olsun sükunet!

Zira bu, bizim zirvemiz ve bizim yordumuzdur: burada, tüm pislik ve onların

susuzlukların ötesinde, sarp bir yerde yaşıyoruz.

Dostlarım, sizler ey, dikin duru gözlerinizi haz pınarıma! Nasıl olur da bulanır

bununla! Gülüşünüze, kendi temizliğiyle karşılık verecektir pınar. Yuvamızı istikbal

ağacının üstüne kurarız; kartallar gagalarında, biz yanlızlara, yiyecek getirir!

Hakikaten, temiz olmayanların bizimle paylaşabileceği bir yiyecek değil bunlar! Onlar

ateşi yiyebileceklerini sanıp yakarlar ağızlarını!

Hakikaten, kalacak bir yer hazırlamıyoruz temiz olmayanlar için! Buz mağarası gibi

gelir saadetimiz, onların bedenleri ve ruhlarına!

Ve sert rüzgarlar gibi yaşamak isteriz onların üstünde; kartallara komşu, kara komşu,

güneşe komşu: böyle yaşar sert rüzgarlar.

Ve bir gün, sert bir rüzgar misali eseceğim aralarında ve ruhumla keseceğim soluğunu

ruhlarının: böyle olmasını arzular benim geleceğim.

Hakikaten, sert bir rüzgardır Zerdüşt, tüm düzlüklerde;

şu öğüdü verir tüm düşmanlarına, tüm tüküren ve kusanlara :

"Sakının rüzgara karşı tükürmekten!"

Böyle buyurdu Zerdüşt

Friedrich Nietzsche

40976_424590402905_133726832905_4799090_1407400_n.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burayı kalabalıklaştırman cevap vermemi engellemeyecektir.

Gördüğün üzere mesajlarda karakter/kelime sınırlaması şartım hiç de boşuna değilmiş.

Bir de şunu demişsin.

dip not: konu dahilinde verilen bilgi ve tespitlere dair bilimsel kanıt belge ve diğer argümanlar, hazırdır..

gerek görüldüğünde kullanılacaktır..

değinilen konulara dair kaynak isteyenler içinde gerekli görseller, medya ve dökümanlar ve linkler yine hazırdır

Onları da sunar mısın?

Rica etsem?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...