Jump to content

Allah ile Aldatmak


Recommended Posts

Lokman suresi 33. ayetinde Allah ile aldatılmaktan sözeder. Kimileri bunu şeytana yükler.

Biz şeytanın aldattığını görmedik ama dincilerin, siyasetçilerin, sömürücülerin nasıl aldattığını iyi bilmekteyiz.

Topluma egemen olmak isteyenler de peygamberlikle aldatmışlar.

Tanrıyı-Allah’ı kullanarak kendi düzenlerini kurmaya, kendi çıkarlarını korumaya çalışmışlar.

Kur’an’da ve hadislerde bunun örnekleri bol miktarda mevcut.

***

İyilik de, kötülük de Allah’tan

Muhammed hazretleri Medine’ye göç ettiği sırada Medine’de kıtlık ortaya çıkar. Ürünlerin fiyatı artar. Halk büyük sıkıntıya girer. Onlara göre sebebi Muhammed’dir. Başlarlar söylenmeye: ” Ne uğursuz adammış! Biz böyle uğursuz adam görmedik. Gelir gelmez meyvalarımız vermez oldu, herşey pahalandı. Bir de bizi uyduruk dinine çağırıyor”.

Bunun üzerine Muhammed, Allah’tan geldiğini iddia ederek bir ayet düzenler:

Araf-94. Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.

Ne var ki insanlar ikna olmaz. Onlar, iyiliğin, bolluk ve bereketin Allah’tan olduğuna, kötülüklerin, dertlerin ve sıkıntıların insandan olduğuna inanıyorlardı.

O yüzden yaşadıkları bu sıkıntıları da kentlerine doluşan müslüman muhacirlere ve Muhammed’e isnat ediyorlardı.

Muhammed bir ayet daha yazdırır “Allah’tan” diyerek:

Nisa-78. Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de! Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!

Bu ayet üzerine Allah hakkında tartışmalar başlar. Müslümanlar “Hepsi Allahtandır” sözünden dolayı kötülüklerin de Allah’tan olduğunu söylerler. Bu defa “O zaman kafir dediklerinizin kafirliği de Allah’tan, inanmamak da, günah işlemek de Allah’tan.” denir. Bir inanç-fikir kargaşası ortaya çıkar.

Karışan durumu düzeltmek için Muhammed bu defa şöyle der:

Nisa-79. Sana iyilik olarak ne gelirse Allah’tandır. Kötülük olarak gelenler de kendindendir. Biz, seni insanlara elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ganimetler Allah’ın

Enfal suresine adını veren “ganimetler”dir.

Hicretten sonra savaş stratejisine geçen Muhammed hazretleri kervan ve kabile baskınlarına başlayınca elde edilen ganimetler müslümanlar arasında sorun olmuştu.

Ellerine geçirdiklerini Muhammed’e teslim etmek işlerine gelmemişti.

Toplanıp sordular.

Bunun üzerine Muhammed ayetle yanıtlar:

Enfal-1. Sana ganimetlerden sorarlar. De ki: Ganimetler; Allah’ın ve Rasulünündür. Şu halde eğer mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah’a ve peygamberlerine itaat edin.

Ancak itaat sağlanamaz. Özellikle Bedeviler ganimette ısrarcıdır. Muhammed hazretlerini sıkıştırıp paylarını almada diretirler. Pazarlık sonucu ayete dökülür:

Enfal-41. Bilin ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerin beşte biri, muhakkak Allah’ın, Resulün ve yakınlarının, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.Eğer Allah’a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız, Allah, her şeye güç yetirendir.

Bedir Savaşı sırasında ganimetler arasında bulunan kırmızı kadife kumaş kaybolur. Müslümanlar arasında kadife kumaşı Muhammed hazretlerinin aşırdığı söylentisi yayılır.

Muhammed yanıt verir, tabi yine Allah’tan diyerek:

Ali İmran-161. Bir peygamberin ganimet malını aşırması, hiyanet etmesi, olur şey değildir. Kim aşırırsa kıyâmet günü aşırdığını boynuna yüklenip getirir.

Sonra herkese kazandığı tastamam verilir, hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah attı! Allah öldürdü!

Müslümanlar Bedir Savaşını kazandıktan sonra çok sevindiler.

70 Kureyş’liyi öldürmüş, 70 Kureyş’liyi de esir almışlardı.

“Şöyle ok attık, böyle öldürdük” diye övünüp anlatırlarken; Ganimete sulanıldığını düşünen Muhammed, hemen Allah’ı devreye soktu:

Enfal-17. Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da; sen atmadın ama Allah attı. Allah bunu, inananları güzel bir imtihana tabi tutmak için yapmıştı. Muhakkak ki Allah; Semi’dir, Alim’dir.

Savaşan müslümanlar inandılar ki savaşan-öldüren kendileri değil Allah’mış. Üstelik hem Allah atıyor-vuruyor-öldürüyormuş, hem de kendisi yetmiyormuş gibi melekleri ordusu da gönderiyormuş.

Ali İmran- 123. Nitekim Bedir’de siz zayıf durumda olduğunuz halde Allah size yardım etmişti. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının ki, şükretmiş olasınız.

Ali İmran-124. Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşar N. Öztürk bu başlıklı bir kitabını anımsadım...

"Dinler tarihi, insanın, tanrısal güce katılmaya ve onu beşeri amaçlar için kullanmaya yönelik girişimleriyle doludur." paul tillich

"Dinsel inançlara sığınmadıkça, insann, kötülüğün büyük bir zevkle ve acımasızce yapamaz"james Haught

"Beni bir kez anlatırsan sana yazıklar olsun beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun." sun tzu

Link to post
Sitelerde Paylaş

1′e 10 olmadı, 1′e 2 verelim:

Övünüp-böbürlenenlerin sesi kesilmişti ama sonraki savaşlar için moral gerekiyordu:

Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler.

Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

Muhammed “Allah kelamı” diyerek, 1 müslümanın 10 düşmana bedel olmasının nedenini de açıklamıştı ayette: “Çünkü onlar anlamayan, idraki zayıf bir topluluktur.”

Ve Uhud Savaşı…

Müslümanlar büyük yenilgiye uğrar. Sebebi şöyle rivayet edilir. Müşrikler kaçar gibi yaparlar.

Tepeden savaşı seyreden müşrik kadınlar etekleri kaldırıp tepeye doğru kaçmaya başlayınca müslümanların çoğu ganimet peşine düşer. Ve sonuç bozgun olur.

Kayıp büyüktür. Muhammed hazretleri bile yaralanmıştır. En gözde savaşçıları Hamza öldürülmüş, üstelik ciğeri sökülüp yenmiştir Muaviye’nin annesi Hint tarafından.

Moraller bozulmuştur. Müslümanlar ” Siz öldürmediniz Allah öldürdü, 3000 melek yardım etti, 1 müslüman 10 düşmana bedeldir.” diye ayet getirmiş olan Muhammed’den bir izah isterler:

Muhammed durumu yine ayetle kurtarır:

Enfal-66. Şimdi ise Allah sizde bir zaaf bulunduğunu anladığı için, yükünüzü hafifletti. Bu durumda, sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiye üstün gelir.

Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlûp eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah’ın Kızları şefaatçidir

Mekke döneminde müslümanların bir kısmı putperestlerin baskılarından dolayı Habeşistan’a göç eder. Muhammed hazretleri bu duruma bir çare düşünmektedir.

Taberi’ye göre bu esnada Mekke’li müşriklerden teklif gelmiştir:

“Ey Muhammed! Sen bizim ilahlarımıza küfretmekten vazgeç… bir yıl boyunca bizim ilahlarımız olan Lat ile Uzza’ya ve Menat’a ve bir yıl boyunca da biz senin ilahına ibadet edelim. Senin bizi kabule çağırdığın din, bizim dinimizden hayırlı olursa, biz o din’den hissemizi alırız; eğer bizim dinimiz seninkinden hayırlı olursa, sen bizim dinimizden hisseni alırsın.”

Hadislere göre birgün Muhammed hazretleri Kabe’nin yanında Necm suresini okur. Müslümanlarla birlikte müşrikler de onu dinlemektedir. 18. ayetten sonra Muhammed hazretlerinin ağzından şu ayetler çıkar.

Elâte vel uzzâ.

Ve Menates salisetel uhra

Tilke’l ğarâniku’l Ulâ

Ve inne le şefâatehunne le turca.

“Lât ve Uzza

Ve bir üçüncüsü olan Menat

Onlar ulu turnalardır.

Ve elbette şefaatleri umulur.”

Bu sözlerden sonra müslümanlar ve putperestler toplu halde secdeye kapanırlar.

Bu haber Habeşistan’a kadar yayılır. Kureyşlilerle anlaşma sağlandığı, çekişmelerin bittiği söylenir. Müslümanların bir kısmı Kureyşe geri döner. Bir kısmı tepki gösterir. Tepkiler müslümanlar arasında yayılır.

Muhammed çareyi Allah’ı araya sokmakta bulur. Sözde Allah, Cebrail aleyhisselamı peygambere göndermiştir ve

“Ey Muhammed sen ne yaptın? Halka, benim sana getirmediğim sözleri söyledin”

demiştir.

Ardından ayetleri şöyle düzelttirir:

19. Siz de gördünüz degil mi o Lât ve Uzza”yi

20. Ve üçüncü olarak da öteki Menat”ı

21. Demek erkek size dişi O”na öyle mi

22. O zaman bu insafsızca bir taksim

Bu karışıklığı da Allah ağzıyla şöyle açıklar:

Hac-52. Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın.

Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Putperestler bu gelişen olay karşısında şaşkınlığa uğrarlar.

Onlara da yanıtı gecikmeden gönderir Muhammed:

Kafirun/ 1-2. De ki: “Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam.

3. Siz de benim taptığıma tapmazsınız.

6. Sizin dininiz size, benim dinim bana.”

Link to post
Sitelerde Paylaş

Darı mı Zakkum mu?

Muhammed hazretleri sık sık şöyle derdi.

“La ilahe İlla Allah”

Bunun ne olduğunu biliyoruz değil mi?

Allah’dan başka ilah yoktur.

“İlla” dediği takdirde başka bir ilah düşünülebilir mi?

Birisi diyebilir mi Allah demiş ama Zeus da olabilir Allah ile birlikte diye?

La, Lem, leyse sözcükleri kesin olumsuzluk belirtirler.

Örneğin;

Hud-16. Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya’melûn

Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.

“La ilahe illa allah” ne ise;

“Leyse taâmun illâ min darî” da odur.

Gasiye-6. Leyse lehum taâmun illâ min darî’

Onlar için darıdan başka yiyecek yoktur.

Yoktur ilah Allah’dan başka.

Yoktur yiyecek darı’dan başka.

Vardır diyemez kimse.

Diyorsa Allah’dan başka da ilah olabileceğini kabullenmiş gibi olur.

Gasiye-6′da kesin bir şekilde “Lailaheillallah” der gibi, “cehennemde darıdan başka yiyecek yoktur” diye yazan Muhammed herhalde bu yazdığını unutmuştur ki; Duhan suresinde farklı yazar.

Duhan/ 43-46. Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

Bu durumda "zakkum = darı" eşitliğini kanıtlanması ya da bu durumu izahı için Muhammed'e sorulması gerekir.

Bakalım bu ve benzeri soruları nasıl yanıtlamış. (Sonraki mesajda)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soru sormak yasak

Sorulur ama bu tür sorular Muhammed hazretlerini rahatsız eder. 20 yıldır yazdırdığı ayetleri düzeltmekten, neshetmekten bıkmıştır belli ki.

Ve soru sormayı sanki Allah yasaklamış gibi ayetle yasaklar:

Maide-101. Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.

Maide-102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kâfir oldu.

Ayette, “Kur’an indirilirken sorarsanız size açıklanır” diyor. Muhammed ayeti yazdırırken her insan o an yanında olamaz ki, anlamadığını, yanlış ya da çelişkili bulduğunu sorabilsin.

Herkes abese süresinde bahsi geçen gözleri görmeyen âmâ kadar şanslı değildir:

Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy haline girer. Nisa-95′ dir yazdıracağı ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.

”Mü’minlerden,oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”

diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.

O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine Muhammed hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna”

(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayşe’nin Fendi

İfk hadisesinde Ayşe’nin genç Safvan ile zina yaptığı dedikodusu Medine’de yayılınca Muhammed Ayşe’yi baba evine gönderir. Aradan bir ay geçip de Ayşe’yi özlemeye başlayınca yanına gider. Evdekilerin yanında “Bu suçu işledinse tevbe et” der. Ayşe reddedince Muhammed o an vahiy gelmiş gibi önceden yazıp ezberlediği “Muhammed’in eşine o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur.” diye başlayan Nur 11-14 ayetlerini okur. Böylece Ayşe’yi yine eşlerinin arasına katar.

***

Nikah kıyan Allah

Muhammed, evlatlığı Zeyd’in eşi Zeynep’i çıplak görüp de kalbini kaptırınca ve Zeyd de bundan haberdar olunca vaziyet karışır. Zeyd, Zeynep’le artık ilişkiye girmez ve boşanmak ister. Muhammed’in gönlü Zeynep’tedir ama ortada büyük bir engel vardır. Arap törelerinde evlatlık özoğul yerine geçmektedir ve bunun için yemin etmiştir.

Çareyi Allah’ta bulur. Ve önce evlatlığın özoğul sayılamayacağını yazar. Tabi Allah’ın emri diyerek:

Ahzap-4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, «zıhâr» yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.

Zeyd Zeynep’ten boşanmıştır ve sıra Zeyneb’i almaya gelmiştir. Bunu millete izah edebilmenin en iyi yolu ayettir:

Ahzap-37. Allah’ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye, eşini bırakma, Allah’tan sakın diyor, Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah’tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kesince onu seninle evlendirdik ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlara evlenmek konusunda mü’minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah’ın buyruğu yerine gelecektir.

Muhammed, Zeynep’le nikah bile kıymadan “Nikahımızı Allah kıydı” diyerek beraber olur.

Toplum “Oğlunun helâllığıyla evlendi” diye çalkalansa da Muhammed amacına ulaşmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ve son olarak Muhammed'in cariyesi Mariya ile ilişkideyken Ömer'işn kızı olan eşi Hafsa tarafından yakalanmasıyla gelişen olaylar ve bunun üzerine yazdığı ayetlere yer verelim:

Eşleri başkaldırınca

Muhammed, zaman zaman cariyesi Mariya ile ilişkiye girmektedir. Bu ilişkilerinden birinde eşlerinden Ömer’in kızı Hafsa’ya yakalanır. İşin kötüsü, evde olmadığını fırsat bilerek Hafsa’nın yatağını kullanmıştır ve Hafsa buna çok öfkelenir. “Bir cariye ile, hem de Ömer bin Hattab’ın kızının yatağında!” diye bağıran Hafsa’yı teskin etmeye çalışır. Bu olaydan kimseye bahsetmemesi için ona vaatlerde bulunur. Tefsircilere göre bu vaatlerden biri Mariya ile bir daha yatmayacağına dair yemin etmesidir. Mariya ile ilgili bu yemin, Tahrim suresinin yazılış sebebine gösterilen ihtimal olaylar arasında görülür. Aralarında geçen konuşmayı Taberi şöyle aktarır:

- “Tann Elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!”

Sonra Muhammed’le Hafsa arasında şu konuşma geçer:

- “Hafsa! Marya’yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun?

- Evet!

Muhammed: “Vallahi Billahi Mariya ile bir daha yatmayacağım!” diyerek hemen ant içmiştir.

- Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?

- Tamam!

Ne var ki, Hafsa bu durumu Aişe’ye anlatır. Böylece olay eşleri arasında yayılır ve Muhammed’e başkaldırırlar.

Olayın duyulması ve hanımlarının aralarında dayanışmaya gidip kendisine karşı tavır alması üzerine Muhammed eşlerini terk eder ve bir odaya uzvete çekilir. Muhammed’in eşlerini boşadığı dedikodusu yayılır. Bir rivayete göre ise cezalandırmak için sadece Hafsa’yı boşamış ve diğerleriyle de 1 ay beraber olmamaya yemin etmiştir.Hafsa Ömer’in, Ayşe ise Ebubekir’in kızıdır. Babalarının konumuna güvenerek asiliğe cesaret edebilmişlerdir.

Ömer, olayı öğrenince hiddetle Muhammed’e gider ve görüşmek ister. Rivayetlere göre “Beni öldürmeye mi geldin?” diyerek Muhammed görüşmek istemez. Ömer’in 3 kez geri çevirdiği isteğini sonunda kabul ederek görüşür.

Bu görüşmede ne konuştularsa ardından Muhammed Tahrim suresi ayetlerini yazdırır:

1. Ey Peygamber! Allah’ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden kendine haram kılıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

2. Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah sizin Mevla’nızdır. Alim’dir O, herşeyi bilir; Hakim’dir O, hikmetleri sonsuzdur.

3. Hani, Peygamber, eşlerinden birine bir sözü gizlice söylemişti. Sonra eşi bu sözü duyurup Allah da onu Peygamber’e bildirince, Peygamber sözün bir kısmını açıklamış, bir kısmından vaz geçmişti. Peygamber, sözü eşine bildirdiğinde o: “Bunu sana kim haber verdi?” demişti. Peygamber de: “O herşeyi bilen, herşeyden haberi olan bana bildirdi.” diye cevaplamıştı.

4. Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah’a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygamber’e karşı aranızda dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekleyicisidir. Cebrail ve müminlerin iyileri de. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

5. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah’a veren, inanan, itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir.

Muhammed’in yaşadığı olaylara ve sorunlara Allah’ı alet ederek kullanması ve insanları Allah ile aldatması konusunda bunlar sadece birkaç önemli örnek.

Allah ile aldatma’nın esası budur. Kur’an’da yazdığı gibi ya da Yaşar Nuri’nin kitabında yazılanlar gibi şeytanın aldatması, dünya zevk ve nimetlerinin aldatması değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed bayagi dassakli adammis,düdüklemedigi kalmamis :ph34r:

Kıskanç Kedi!

Uzanamadığın ciğere mındar dersin di mi? :D

Düdüklemekmiş!

Fahrialem'e saygısızlık etme! :angry:

Az bile yapmış.

Sen de 30-40 erkek gücüne sahip olsaydın, seni de görürdük.

Basmış nikahı almış. Ne var bunda?

Üstelik 1400 sene önce.

Bu zamanda bile zamparalar yüzlerce sayıdan bahsediyor, binleri telaffuz eden var. Hem de nikahsız.

Ayrıca Ahzap-50 de sebebini yazmış: "kendisine sıkıntı olmasın diye" yapmış.

52'de de "Bundan sonra sana başka kadın almak yok" deyip olayı bitirmiş.

"Peygamber olduğunu iddia edene yakışır mı?" dersin sen şimdi.

Sülüman'ın 1000 taneymiş. 700 eş, 300 cariye, ordu gibi.

Hem Muhammed yaşamamış olabilir.

Yaşamamış olabilen biri hakkında böyle konuşman çok çirkin.

Biz anlatıyorsak, efsaneye göre anlatıyoruz. Şuymuş, buymuş diye atıp tutmuyoruz.

Eğri oturalım doğru konuşalım. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben sahsen tebrik ediyorum.

Bunu görebilmek bunu algilayabilmek bunu okuyabilmek ve bunu hakedenlere aktarabilmek icin üstün bir lisan gelistirebilmek.

tek kelimeyle harika.

Adamda muhtesem bir yetenek varmis demekki.

hem üzümü yemis hemde bagciyi dövmemis.

:-)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kaynak olarak hangi hadisleri kullandın? Hadis dışında kaynaklar varmı?

Kaynak; kafamdaki bilgiler.

Kur'an'dan, hadislerden, Siyerlerden, tefsirlerden okuyup da aklımda kalanlardan bir mizansen oluşturdum.

Yazdıklarımda bir kesin yanlış bulan, belirtebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...