Andromeda 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Yazar Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Kanıt diyorsunuz binlerce kanıt gözünüzün içine sokuluyor; bu seferde yok siyam ikizi yok anomali vs... Artık iyice komik bir halde teizm olayı... Link to post Sitelerde Paylaş
AteshBey 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Kanıt dediğin ne? Bir birine benzeyen canlılar.. Peki evrim ne? Canlıların benzerliğini açıklayan bir teori... Kanıt dediğin bu işte... Bende "İki ayaklı yılan kendine has özellikleri olan bir yılan türüdür, arageçiş formu felan değildir" diyorum... Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Bende "İki ayaklı yılan kendine has özellikleri olan bir yılan türüdür, arageçiş formu felan değildir" diyorum... Hiç endişe etme AteshBey kardeşim. Bu cümlenden dolayı kimse seni suçlayamaz. Arageçiş forumu falan yoktur.. Onlar bizim sonradan onlar hakkında yaptığımız yorumlardır.. Evet. O yaratık kendine has özellikler olan iki ayaklı bir yılandır. Ara geçiş formları diye bir canlı yoktur. Bu evrimin yanlış anlaşılmasına neden oluyor. Bir canlı vardır.. Onun bir öncesi vardır.. Ki ondan türemiştir.. Ve onun bir sonrası vardır ki, ona evrilmiştir... Kendisi için ara geçiş formu denmektedir.. Oysa kendisine evrilen ve kendisinin evrildiği yaratıklar, belki de kendisi kadar uzun yaşamamışlardır bile.. Ama kendisinden sonra gelen bir matah oluyor ve kendisi o matahın öncüsü olarak nitelendiriliyor.. Sanki ondan daha azmış gibi bir izlenim veriliyor.. Bu yanlıştır.. Hepimiz aslında bir aregeçiş formuyuz.. Bundan bir milyon yıl sonra dünyaya hakim olacak insanlar bizimi için ara geçiş formu diyeceklerdir. Evet.. Biz kabul etmesek de.. Hacı da bir arageçiş formudur, AteshBey de.. Şu anda bizi kimse arageçiş formu olarak suçlamıyor. Eğer bizi o terimle itham ederlerse, hemen karşı gelebiliriz.. Ama öyle olduğumuz kesin.. Link to post Sitelerde Paylaş
drys 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi (düzenlendi) Bende "İki ayaklı yılan kendine has özellikleri olan bir yılan türüdür, arageçiş formu felan değildir" diyorum... Ben de sana, bir canlının ''kendine has özellikleri'' ile bir canlının ''arageçiş formu'' tanımlamalarından ne anladığını soracaktım ki, Sayın Haci gereken cevabı yazmış bile. Neyse; doğayı anlayabilmen için Diyalektik Mantıkla düşünmen şarttır!! Nisan 14, 2008 tarihinde doktor2005 tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
AteshBey 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Ben de sana, bir canlının ''kendine has özellikleri'' ile bir canlının ''arageçiş formu'' tanımlamalarından ne anladığını soracaktım ki, Sayın Haci gereken cevabı yazmış bile. Neyse; doğayı anlayabilmen için Diyalektik Mantıkla düşünmen şarttır!! Hacı beni yanlış anlamış. O yüzden sorunu yine de cevaplamam gerekiyor. O canlı kendine has özellikleri ile yaratılmıştır. Hadi biraz daha yumuşak olsun, tasarlanmıştır diyeyim. Bunu nasıl çürüteceksiniz? Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Hacı beni yanlış anlamış. O yüzden sorunu yine de cevaplamam gerekiyor. O canlı kendine has özellikleri ile yaratılmıştır. Hadi biraz daha yumuşak olsun, tasarlanmıştır diyeyim. Bunu nasıl çürüteceksiniz? Bunu çürütmek kolay... Fosil kayıtları ile çürütmek çok zor olabilir. Şimdi biz bunu DNA kayıtları ile bunu yapmaktayız. Bu süreç sırasında kazanılan bilgileri eskiye uygulayarak canlıların sürekli bir evrim içinde olduklarını kanıtlayabiliriz. Eğer dediğiniz doğru olsaydı, her canlının de novo yaratılmış olması gerekirdi. Yani her canlı tek başına, başka canlılardan değil de, yoktan var olmuş olması gerekirdi. Bunun hiç de bilimsel bir yaklaşım olmadığını umarım siz bile görebilirsiniz.. Bir canlı yaratık düşünün.. Daha önce yoktu.. Sonra var. Sonra yine yok....... Buna biz evrim diyoruz.. Siz ise buna sihirbazlık ya da ilahi yaratılış diyebilirsiniz... Sonuç olarak değişen bir şey yoktur.. Sizin bilim dışı açıklamanızdan başka yani.. HACI Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Bu arada AteshBey'e bir sorum var.. Bir tür nasıl oluyor da aninden ortaya çıkabiliyor? Bize bunu açıklayabilir misin AteshBey.. Ben bilimsel olarak açıklayabilirim. Ama sen onun reddediyorsun ve diyorsun ki her tür tek başına ortaya çıkar.. Ama nasıl ortaya çıktığını bir türlü açıklayamıyorsun.. Bilmediğin, açıklayamadığın bir konuda nasıl oluyor da bu kadar kesin olabiliyorsun.. Bence sen son zamanlarda HY hayrınlığının pençesine düştün.. Seni kimse kurtaramaz.. Tabii kurtulmak istediğini de sanmıyorum.. Halinden memnun görünüyorsun.. Evet.. Aniden ortaya çıkmanın delilleri nedir? Türler hala aninden ortaya çıkmakta mıdırlar? Yeni insan türünün aninden ortaya çıkması mümkün müdür? En son hangi canlı türü aniden ortaya çıkmıştır? Onun HY'dan başka şaidi var mıdır? HY'nın fosil kolleksiyonuna da bakabilirsiniz...... Bu konuda engin bilgisi ve geniş bir fosil kolleksiyonu olduğunu duymuştum.. Doğru mu? Cevaplarını bekliyoruz.. HACI Link to post Sitelerde Paylaş
Zecalufinon 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Evet.. Biz kabul etmesek de.. Hacı da bir arageçiş formudur, AteshBey de.. Öncelikle belirtelim; Evrim, bireylerle değil, popülasyonlarla olur. Hehe! Ben, arageçiş formu falan değilim. Siz olabilirsiniz, sizin çocuklarınız olursa aktarın genlerinizi.. Ben evrime meydan okuyorum. Evlenmeyeceğim, evlensemde çocuk falan yapmayacağım. Evrim'in son halkası benim... Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Öncelikle belirtelim; Evrim, bireylerle değil, popülasyonlarla olur. Hehe! Ben, arageçiş formu falan değilim. Siz olabilirsiniz, sizin çocuklarınız olursa aktarın genlerinizi.. Ben evrime meydan okuyorum. Evlenmeyeceğim, evlensemde çocuk falan yapmayacağım. Evrim'in son halkası benim... Ne yaparsan yap.. Ara geçiş formu olmaktan kurtulamazsın.. Link to post Sitelerde Paylaş
Zecalufinon 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Ne yaparsan yap.. Ara geçiş formu olmaktan kurtulamazsın.. Evrim'in beni kullanmasına izin vermeyeceğim. Şuan bile evrim geçiriyorum, farkındayım. Ama en kısa zamanda buna bir son vereceğim Hacı. Link to post Sitelerde Paylaş
secrettplayer 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi HACI, Sitede yeniyim ve yazdıklarını okudum, gerçekten çok güzel yazıyorsun. Sitedeki ilk mesajıma seni tebrik ederek başlamak istedim. Site yönetimi, Site çok güzel olmuş, tebrik ederim. Ben de bundan sonra olabildiğince yorumlarımı katmaya çalışacağım, müsaadenizle. Herkese iyi günler. İlk olarak, evrimi görmezden gelmek bana kalırsa cahillikten başka bir şey olmayacaktır. Evrimi destekleyen o kadar çok kanıt vardır ki, "kanıt yetersizliği" nedeniyle evrimi reddetmek, "henüz" bulunamamış olan kanıtları bilimin gözüne sokarak ona köstek olmaktır. Eğer kanıt arıyorsanız, bana kalırsa insanoğluna sunulabilecek tek ve son derece yeterli bir kanıt vardır: Basit bir Lise Son sınıf, biyoloji dersi bilgisi: Tüm omurgalı canlılarda embriyonik evre döneminde, solungaç yarıkları belirir ve kaybolur. Sadece bu bilgi bile, tüm canlıların ortak bir atadan geldiğini ve o atanın da muhtemel bir su canlısı olduğunu gösterir. Evrimi görmek için sadece "fiziksel" gelişimleri aramaya gerek yoktur. Evrim, bir bakıma "gelişim"dir, hem fiziken hem mental yönden. Fiziki açıdan gelişimler binlerce yıl içinde olabileceği gibi, birkaç yılda da olabilir. Önemli olan kişinin bunu fark edebilmesidir. İlk insanlar aptal gibi vahşi canlılara yem olurken şimdi, mikroçip boyutundaki kalemlere monte edilmiş özel elektronik cihazlara yüklenmiş özellikler sayesinde bir tuşla kocaman bir kaplanı bile yerle bir edebiliyoruz. Eskiden "gökteki" bir Tanrı'ya tapınırken, şimdi "O"nun kalesi olan uzaya, gökyüzüne çıkıyoruz. Bunlar evrim değil de nedir? Gelişim değil de nedir? Evrimin varlığı yönündeki bir diğer kanıt da, yine bizden, insanoğlundan gelmektedir. İnsanoğlunun beyninden çıkan bir sinir, kalp bölgesine doğrudan gitmek yerine, diyaframın altına kadar iner ve oradan dolaşıp kalbe ve etrafına ulaşır. Bu bir "yaratılış hatası" mıdır yoksa evrimle mi alakalıdır? Bilim adamları, yaptıkları çalışmalar sonucunda, aynı işlevi gören aynı sinirin balıklarda da olduğunu saptamışlardır ve bu hayvanların boyut ve şekilleri bizden farklı olduğu için, bu sinirin dolaşması gereken yol, balıklarda olması gerektiği gibidir ve dolambaçsızdır. Bizde ise aynı "balıklara göre- "normal" olan yol izlendiğinde, böyle karmaşık bir rota çıkmaktadır. Evrim, kesinlikle reddedilemez bir KANUN'dur. Tıpkı inananların Tanrı'sı gibi, "Onu sadece görmek isteyenler görebilir!" (!). Bir - iki ufak (!) farkla: Evrim, Tanrı gibi korkak değildir, Tanrı'laştırılmayı ve tapınılmayı istemez. Gün gibi gözlerimizin önündedir ve kimseyi yaptıklarından dolayı ölümden sonra "cezalandırmaz" ve "ödüllendirmez". Şimdilik bu kadar, bakalım nasıl anti-tezler gelecek? Link to post Sitelerde Paylaş
AteshBey 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi İlk olarak, evrimi görmezden gelmek bana kalırsa cahillikten başka bir şey olmayacaktır. Cahil olan sensin... Doğru konuş! Evrimi destekleyen o kadar çok kanıt vardır ki, "kanıt yetersizliği" nedeniyle evrimi reddetmek, "henüz" bulunamamış olan kanıtları bilimin gözüne sokarak ona köstek olmaktır Neymiş o kanıtlar? Canlıların birbirine benzemesi mi? Eğer kanıt arıyorsanız, bana kalırsa insanoğluna sunulabilecek tek ve son derece yeterli bir kanıt vardır: Basit bir Lise Son sınıf, biyoloji dersi bilgisi: Tüm omurgalı canlılarda embriyonik evre döneminde, solungaç yarıkları belirir ve kaybolur. Sen fi tarihinde kalmışsın... Onların solungaçlar ile uzaktan yakından alakası yoktur... Azıcık araştırırsan bulursun.! Evrimin varlığı yönündeki bir diğer kanıt da, yine bizden, insanoğlundan gelmektedir. İnsanoğlunun beyninden çıkan bir sinir, kalp bölgesine doğrudan gitmek yerine, diyaframın altına kadar iner ve oradan dolaşıp kalbe ve etrafına ulaşır. Bu bir "yaratılış hatası" mıdır yoksa evrimle mi alakalıdır? Bilim adamları, yaptıkları çalışmalar sonucunda, aynı işlevi gören aynı sinirin balıklarda da olduğunu saptamışlardır ve bu hayvanların boyut ve şekilleri bizden farklı olduğu için, bu sinirin dolaşması gereken yol, balıklarda olması gerektiği gibidir ve dolambaçsızdır. Bizde ise aynı "balıklara göre- "normal" olan yol izlendiğinde, böyle karmaşık bir rota çıkmaktadır. O sinirin o şekilde bir yol takip etmesinin nedeninin bilinmemesi evrim kanıt olarak gösterilemez. Şu anda bilinmemesi ileride bilinmeyeceği anlamına gelmez.. Coalecanth, kuyruk sokumu, appendiks size ders olmamış anlaşılan! Onlarıda bir işe yaramıyor sanıyordunuz! Evrim, kesinlikle reddedilemez bir KANUN'dur Tabi tabi! görürsem söylerim! Link to post Sitelerde Paylaş
secrettplayer 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Cidden epey yaratıcı anti-tezler bunlar AteshBey. Eh, bu kadar yazarak bile kendimi yormamalıydım ama neyse, yazmış bulundum artık. Link to post Sitelerde Paylaş
secrettplayer 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Neyse, dayanamadım cevap vereyim bari: İlk dediğine bir şey demiyorum zaten, denecek laf yok. İkinci dediğine: Bulunamamış dediğim kanıtlar, ara formlardı ki gün be gün bulunan ara formlar, evrimi reddedenlerin suratına sert şaplaklar halinde inmektedir. Sizlerin sunduğu "kanıtımsılar" sadece bilimin "henüz bulamadığı" verileri bilimin gözüne sokmaktır, başka bir şey değil. Canlıların birbirine benzemesi iki kapıya açılır: Homolog benzerlik, Analog benzerlik. Artık benim "benzerlik"ten kastımın ne olduğunu sen seç, "AteshBey". Üçüncü dediğine: Hadi ya, ne zaman çürütülmüş bunlar? Bir iki kaynak ver de bakayım, öğreniyim, takip edemediğim bir gelişme olduysa öğreniyim. Ama nolur harunyahya.com ya da netcevap.com falan olmasın, gülmek istemiyorum akşam akşam. Dördüncü dediğine: O sinirin öyle dolaşmasının balıklarla benzer şekilde olması da zaten "Tanrı'nın 'Ol!' demesiyle" olmuştur değil mi? Tesadüf işte ne yaparsın... Beşinci dediğine: Evet, zaten göremediğin için böyle didiniyorsun. Anlayamadığınız sıkıntı burada... Neyse neyse, böyle böyle olacak, devam AteshBey... Link to post Sitelerde Paylaş
drys 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Güzel yazı!! İnsanda bahsi konu olan sinir,Nervus Vagus onuncu kranial (kafa) siniridir. Bu sinirin balıklarda ki sinirle ilişkisini bilmiyordum.Ama, embiryonal solungaçlar gibi önemli bir nokta!! Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Secrettplayer ilginç ve güzel noktalara değiniyor. Balıklarla memeliler veya soluyan vertebralılar arasında ilginç ilişkiler vardır. Örneğin balıklardaki çene kemiklerinden üçü kara vertebralılarda ve bu arada insanlarda kulakta ses dalgalarını iç kulağa geçiren kemiklere evrimleşmişlerdir. Daha bunun gibi binlerce binlerce örnek vardır. Ama onları bilmenin evrime inanmayan meczupları yola getireceğine inanıyorsanız, yanılıyorsunuz.. HACI Link to post Sitelerde Paylaş
drys 0 Nisan 14, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 14, 2008 gönderildi Evet katılıyorum, çünkü onların kalpleri ve gözleri değil, beyinleri mühürlü!! Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Nisan 15, 2008 gönderildi Yazar Raporla Share Nisan 15, 2008 gönderildi Kanıt dediğin ne? Bir birine benzeyen canlılar.. Peki evrim ne? Canlıların benzerliğini açıklayan bir teori... Kanıt dediğin bu işte... Bende "İki ayaklı yılan kendine has özellikleri olan bir yılan türüdür, arageçiş formu felan değildir" diyorum... Aslında her canlı ara geçiş formudur... Her bulunan canlı için ise siz yukardaki bu cümleyi söyleyebilirsiniz... Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Nisan 15, 2008 gönderildi Yazar Raporla Share Nisan 15, 2008 gönderildi Canlılar arasında sınflandırma mümkündür.. Sadece taksonominin varlığı bile evrimi tek başına göstermeye yeter; yoksa her canlı diğerinden alakasız ve orijinal olurdu... Link to post Sitelerde Paylaş
AteshBey 0 Nisan 15, 2008 gönderildi Raporla Share Nisan 15, 2008 gönderildi Bunu çürütmek kolay... Fosil kayıtları ile çürütmek çok zor olabilir. Şimdi biz bunu DNA kayıtları ile bunu yapmaktayız. Bu süreç sırasında kazanılan bilgileri eskiye uygulayarak canlıların sürekli bir evrim içinde olduklarını kanıtlayabiliriz. Eğer dediğiniz doğru olsaydı, her canlının de novo yaratılmış olması gerekirdi. Yani her canlı tek başına, başka canlılardan değil de, yoktan var olmuş olması gerekirdi. Bunun hiç de bilimsel bir yaklaşım olmadığını umarım siz bile görebilirsiniz.. Bir canlı yaratık düşünün.. Daha önce yoktu.. Sonra var. Sonra yine yok....... Buna biz evrim diyoruz.. Siz ise buna sihirbazlık ya da ilahi yaratılış diyebilirsiniz... Sonuç olarak değişen bir şey yoktur.. Sizin bilim dışı açıklamanızdan başka yani.. HACI Yav HACI, herşeyi bırakalım bir kenara... Bana bir filumun başka bir filuma dönüşme aşamalarını mantıklı bir şekilde izah edebilir misin? Mesela, Sürüngen den Memeliye doğru bir git... İskeleter yapısını, solunum sistemini, enerji dönüşümünü, dolaşım ve sindirim sistemini ve hatta sinir sisteminin değişimi aşama aşama anlat bana... Biliyorsun bunların hespi aynı anda değişmeli... Hem memeli olup hemde soğukkanlı olan bir canlı yoktur, Ya da hem memeli olup hemde ayaksız olan bir canlı da yoktur... Demekki sürüngenden (mesela yılandan) memeliye (mesela kediye) geçiştie tüm sistemler aynı anda evrimleşmelidir. Bakalım ne kadar iyi çözmüşsün evrimi... Fikri olanlar varsa buyursun, sırf HACI ya özel olmasın soru... Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts