Jump to content

Sonsuzluk Bilimsel Bir Gerçek...


Recommended Posts

Sevgili Haci.

Tez olarak gayet güzeldi. Bazı şeylere açıklama getirdiği için de yararlıydı.

Bununla herhangi bir sorunum yok. Benzer şekilde başka anlatım denemeleri ve tezleri de mevcut. Bunlarla da sorunum yok.

Okuduğum zamanlar beni ilgilendiren nokta, konunun fiziksel temeli idi.

Casimir etki bir gerçek. Deneyle sabit.

Yüksek bir vakum ortamında iki levha arasında bir kuvet oluşuyor, birbirini çekiyor. Bu kuvet kütle çekiminden kaynaklanmıyor. Levhalar birbirine ne kadar yakınsa, kuvet de o kadar büyüyor.

Fiziksel açıklaması: Bu ortam bir boşluk, bir vakum olsa dahi, ortamda gravitasyon, elektromanyetik dalgalar ve fotonlarlar mevcut (Yani bu ortam felsefi anlamde dört dörtlük bir boşluk değil. Maddeye bağlı bir ortam). Bu fotonlar levha ile çerpışıyorlar. Bu çarpışmadan kuvvet oluşuyor.

Her fotonun bir olasılık dalgası var. Ortam yeteri kadar genişse, olasılık dalgalarının dalga boyu her değeri alabiliyor. Ama levhalar arası uzaklık çok küçük olduğundan (bir kaç nanometre), levhalar arasındaki fotonların olasılık dalga boyu sadece belli, sınırlı değerleri alabiliyor. Sonuç olarak; levhalara dışardan etki eden "dalga sayısı" levhalar arası etki eden "dalga sayısından" daha fazla. Yani levhalara dışardan etki eden kuvvet, levhalara levhalar arası etki eden kuvetten daha fazla. Bu daİ; levhaları birbirine doğru iten kuvetin oluşmasının nedeni.

Casimir etkinin oluşma şartları: Maddesel bir ortam (foton ve EM dalga olsa dahi) ve bu ortamda iletken levhaların varlığı.

Senin tezin bundan sonra başlıyor. Casimir etkinin şartlarını genelleştiriyorsun/genişletiyorsun, sonsuz bir boşluk ve virtual parçacıklarla. Bunu yapma özgürlüğün elbette var. Fiziksel bir engel olmadığı sürece, bazı olgulara açıklama getiriyorsa ve ve bazı sınanabilecek öngörülerde bulunabiliyorsa, tez olarak bakılabilir. Doğru veya yanlış olduğu ise deneye ve gözleme bağlı.

Fakat benim soruma henüz bir cevap değil. Senin deyiminle "sonsuz boşluk"'un varlığı için geçerli fiziksel bir argüman değil.

Yetilierimizin, aklımızın yeterli olmadığı görüşüne elbette katılıyorum. Günlük yaşamımızın bizim sağduyumuzu belirliyor. Sağduyumuzdan dolayı bir yerde bir "iç" varsa, bir de "dış" olmalıdır, bir yerde "dolu" varsa, bir de "boşluk" olmalıdır. Günlük yaşamımız için doğru olsa da, azami durumlarda sağduyumuza ters gelen çok şeyler görüyoruz. Bunu bu başlıktaki "sonsuz" kavramında gördüğümüz gibi, göreliliğe ilk adım atmamızda da hemen karşımıza çıkıyor.

Görelilik ışık hız sabittir deyince, önce normal geliyor. Fakat bunun sonuçları sağduyumuzla uyuşmuyor.

Mesele tren yer göre hızı v1, tren yolcusunun trene göre hızı v2 ise, sağdyumuz bize yolcunun hızı v1+v2 dese de, görelilik daha küçük bir hız dikte ettiriyor. Bu da bize ters geliyor.

Veya... Günlük yaşamımızda bakış yönümüzdeki cisimleri görüyoruz sadece. Arkamızda kalan cisimleri göremiyoruz. Görüş açımızı 120 derece kadar. Fakat göreliliğe göre, büyük hızlarda hareket ettiğimizde (azami durum), görüş açımız 180 derceyi de geçiyor. Sadece bakış yönümüzde bulunan cisimleri değil, artık arkamızda kalan cisimleri de görüyoruz. Bu hızlarda ön-arka kavramları da anlamsız oluyor.

Sağduyumuz kafayı yemesin de ne yapsın? :D

Bu yüzden, azami durumlar işin içine girince, dikkatli davranıyorum: Eşzamanlılık, İç-dış, ön-arka, aşağı-yukarı, boş-dolu vs.

Sevgiler

Kafalarımızın içindeki bilincin hızı, davranışı, çevreden gelen belirli değişkenlere verdiği tepkileri ve etkileşimleri gibi bir çok durumu da tespit etmek gerekiyor.

Bu da gelecekte aşılması gereken sorunlardan biri.

Mesela gözümüzün, kulağımızın, burnumuzun alabileceği duyumların limitlerini biliyoruz.

Ancak bilinçlerimizin de bir limiti var. Sonuçta bu ortam içinde hareketlilik, titreşim, ışıma ne derseniz diyin öyle bir etki yaratan bir şey bu bilinçlerimiz.

Aynen ses gibi, ışık gibi, elektrik enerjisi akımı gibi onun da ortamla olan davranışlarının duvarlarını çizmek gerekiyor.

Ondan sonra işte gerçek dışa açılım başlar.

Kendimizin eriştiği bilgileri kullanırken ortamdan ne derece etkilendiğimizi bile bilemiyoruz.

En başta bunu halletmek lazım.

Herhalde ışığı sesi yalıtan, yavaşlatan yok eden şeyler olduğuna göre bizim bilincimiz de etkileniyordur.

İşte boş dolu, dış iç, aşağı yukarı seçeneklerine saplanmak.

Boşluk düşüncesine mahkum olmak

Sonsuzluk gibi bir ütopya uydurmak

Hep bu ortamla olan etkileşimlerin sonuçları...

Referans noktamızı yavaş yavaş madde yapmayı öğrendik ama maddeyi referans yaparak ulaştığımız bilgileri etkin bir şekilde kullanabilmek için bu ortamın bizim bilinçlerimize tam olarak nasıl bir etkide bulunduğunu da kesin ve net bir şekilde tespit etmemiz lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 97
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sevgili DreiMalAli....

Casimir etkiyi güzel açıklamışsın. Ben yıllar önce ayrıntılı bir şekilde açıklamaya ve bu etkiyi yalancı parçacıklarla birleştirmeye çalışmıştım.

Onu aşağıya kopyalıyorum. Bence Casimir etki sonsuz boşluğun kanıtıdır. Biraz uzunca bir açıklama ama bence mantıklı...

CASİMİR ETKİ ve YALANCI ZERRELER

Kuantum fiziği ve evrenin ortaya çikis nedenlerini, bazı ayrıntıları ile birlikte tartışmadan önce temeli Casimir etkiyi yeterince ögrenmekle atmak gerekiyor. Hendrik Casimir hala yaşayan Holandalı bir teorik fizikçidir. Kendi ismini taşiyan bir etkiyi 1948 yılında ortaya atmış ve bu kuram daha sonra kesinlik kazanmıştır. Konu hakkında daha geniş ingilizce bilgi için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz..

http://physicsweb.org/articles/world/15/9/6

Aşağıda bu kaynağın açıklamalı bir özetini bulacaksınız.

Vaküm nedir? Bir kap alın.. İçinde ne varsa boşaltın.. İçinde tek bir atom bile kalmasın. Sonra onun sıcaklığını absolu sıfır dereceye indirin. Klasik fizikte vakümun tanımı bu kadar basittir. İçinde hiç bir şeyin olmadığı daha soğuğunun olamayacağı kadar soğuk bir yerdir.

Vakümu kuantum fiziği bakış açısından değerlendirirsek çok daha farklı bir şey olduğunu görürüz. Bütün alanlar belli değerler arasında dalgalanırlar. En iyi bilineni elektromanyetik alanlardır. Vaküm boşluğu da bir alandır ve bu bağlamda bir istisna değildir. Dalgalanır. İlginç olarak bu dalgalanma yalnız soyut bir kavram değildir. Onun somut gösterileri de vardır. Casimir etki vaküm dalgalanmasına bağlı olarak ortaya çıkan mekanik bir süreçtir.

Elektromanyetik alan çesitli frekansların bir arada bulunduğu bir spektrum oluşturur. Serbest ve geniş bir boşlukta her frekansın önemi aynıdır. Alan çok geniş ise, frekanslardan biri diğerinden önemli değildir. Ama dar bir alanda, alanın genişliğine bağlı olmak üzere, durum değişir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz.

Vaküm içinde iki aynayı, yüzleri birbirlerine karşı olmak üzere bir araya getirin. İkisi arasında elektromanyetik bir dalganın varlığını düşününün. Bu alan kendisine tam uyan dalga boyundaki yarım dalgaların iki ayna arasında gidip geldikleri için çoğaltıldığı bir mekan olacaktır. Belli dalga boyunda olan elektromanyetik spektrum abartılacaktır. İki ayna arasına mükemmel şekilde sığanların dışındakilere yer yoktur. Bu dar boşluğun içindeki frekansı ifade etmek için kavite rezonansı, kavite titreşimi terimi kullanılıyor. Yalnız belli dalga boyunda olan dalgalar burada yer alabilecekler ve abartılacaklardır. Aynı şekilde vaküm dalgalanmalarının frekansları da kavite titreşimine bağlı olarak ya abartılacaklardır, ya da süprese edileceklerdir.

Yeri gelmişken yeni bir kavrama kısaca değinmek istiyorum. Ona radyasyon alanı basıncı deniyor. Kuantum mekaniğine göre istisnasız her alan enerji içeriyor. Yukarda tanımını yaptığımız vaküm alanı bir istisna değil demiştik. Elektromanyetik alanlar uzayda yayılırlar. Ve bu arada etrafa bir basınç uygularlar. Buna radyasyon basıncı deniyor. Nasıl bir nehir akarken yamaçlarına basınç uyguluyorsa, elektromanyetik alan da etrafa basınç uyguluyor. Bu radyasyon basıncı enerjiye parelel olarak artacaktır. Radyasyonun enerjisini ise dalgalarının frekansı saptayacaktır.

Aynalar arasındaki kavite titreşimi basıncı söz konusu olunca, kavite titreşim frekanslarında kavite içindeki radyasyon basıncı daha büyük olacak ve aynaları dışa doğru itecektir. Kavite titreşim frekansı dışındaki radyasyon basıncı ise dışarda daha çok olacak ve aynaları birbirlerine doğru itecektir.

Casimir etki vakümda vuku bulan dalgalanmaları ölçen bir yöntemdir.

İki metal yüzeyi birbirlerine son derece yakın olmak üzere karşı karşıya getirin. Aralarındaki mesafeyi birkaç nanometreye indirin. Vakümda dalgalanma oluyorsa ve bu dalgalanmalar belli frekanslar arasında gerçekleşiyorsa, ancak belli dalga boyunda olan frekanslar iki metal plaka arasına sığacaktır. Yani kavite titreşimine uyanlar kavite içinde abartılacaklardır. Diğer frekanslar metal plakaların dışında kalacaklardır. Enerji içeren bu dalgalanmaların bir radyasyon basınıcı olacaktır. Ancak belli frekansların sığdığı plakalar arasındaki boşlukta basınç daha az, dışında ise daha çok olacaktır. Bu da metal plakaların birbirlerine doğru yaklaşmasına neden olacaktır.

Casimir etki vakümda belli frekanslar arasında dalgalanan bir enerjinin varlığına işaret etmektedir. Bu enerjinin kaynağı ise yalancı zerrelerdir..

Özetle diyebiliriz ki:

Her türlü alanda enerji vardır ve bu enerji bazı değerler arasında dalgalanır. Vaküm boşluğu da bir alandır. Bu alanlardaki enerjiyi dalgaların frekansları saptar.

Her türlü radyasyon etrafına basınç uygular.

Alanın genişliği sınırlı ise, örnegin alan yüzyüze bakan iki paralel aynanın arasında ise, ancak belli dalga boylarının uyacağı bir aralık olacak ve radyasyon basıncı dışa göre hafifce az olacaktır. Nedeni dar aralığa uyan frekansların sınırlı olmasıdır.

Vakümdaki enerjiden ve bu enerjinin dalgalanmasından yalancı zerreler sorumludur.

Yalancı zerre (virtual particle) kavramı çok önemlidir. Çünkü evrenin ve muhtemelen evrenlerin ortaya çıkışını onlarla açıklamak mümkündür. O konulara değinmeden önce kısaca yalancı zerrelerden bahsedelim..

Yalancı zerreler vaküm boşluğunda ve hiçbirşeylik dediğimiz kuramsal ortamlarda aniden, karşıtları ile birlikte, ortaya çıkan ve 10^-21 saniye kadar var olduktan sonra yok olan zerrelerdir. Karşıtları ile demek, biri negatif ise, diğeri pozitif demektir. İkisi bir araya gelince birbirlerini yok etmektedirler. Bunu madde ve antimadde olarak düşünmemeliyiz. Çünkü yalancı zerreler maddenin ortaya çıkmasından çok daha önceki bir dönemi simgelemektedirler. O dönemde daha ne madde vardır ne de büyük bir enerji. Bu kısa zaman dilimi tükenince doğadan borç aldıkları enerjiyi ona iade ederek yok olur giderler. Borç aldıkları bu enerji vaküm enerjisidir. Bizim hiçbirşeylik veya yokluk dediğimiz kavram işte budur. Hiçbir şey yok gibi durmaktadır ve pratik olarak yoktur da ama, bu yokluk zıt nitelikli yalancı zerrelerin birbirlerini nötralize etmesinden başka bir şey değildir.

Kuantum fiziğinin ilgi alanı olan atomaltı evrenini ve orada vuku bulan olağan üstü tepkileşmeleri insan aklının imgelemesi mümkün değildir. Fizikçiler yapılan gözlemleri açıklamak için bazı modeller oluşturmaya çalisirlar ama, çogu kere onda başarılı olamazlar. Bu modeller çogu kere matematiksel denklemler ve kuantum evreninde nelerin vuku bulduğunu simgeleyen imgeler şeklinde belirtilirler. O modellerden bazıları adı geçen quantum fenomeni açıklamada gerçeğe çok sadık olabilirler. Ve onu doğru ve anlaşilır bir şekilde yansıtabilirler. Ancak diğerleri son derece müphem imgelerden öteye gitmeyen anlaşilmaları güç soyut kavramlardır.

Modellerle ilgili bilinmesi gerekli tek gerçek onların gerçek olmadıklarıdır. Bir quantum fenomeni açıklamada son derece başarılı birden fazla model olabilir. İlginç olarak bu modeller birbirlerinin tam zıttı da olabilirler. Örnegin ışık modelini ele alalım. Işik hem dalga hem de zerre olarak imgelenebilir. Bazı koşullarda dalga özelligi diğer durumlarda ise zerre özelligi manifest hala geçer.

Atom modeli de böyle bir şeydir. Yapılan modellerin hiç birisi gerçeği yansıtmaz. Bazı atom modelleri atomun gözlemlenen niteliklerinden birini çok güzel açıklayabilir. Ama diğerlerini açıklamada başarısızdır. Her model yalnız kendi konusunda yararlıdır.

Muhtemelen insan aklının quantum aleminde vuku bulan süreçleri anlamasına olanak yoktur. Modellemelerle o dünyada vuku bulan ekzotik süreçlerden yalnız birinin bir yüzü açıklanabilir. Yalancı zerreleri de bu ilkeler göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekmektedir.

Yalancı zerrelere değinmeden önce Casimir etkiden ve vaküm dalgalanmalarından bahsettim. Aslında vaküm dalgalanması kuantum dalgalanmasıdır. Bu dalgalanma sırasında yalancı zerreler ortaya çikmaktadir. Bu bir modellemedir. Aslında ortaya çikan yalancı zerre çiftleridir. Bunlar birbirlerinin zıttı olduklarından evrenin elektrik yükünün dengesi bozulmaz. Hep nötraldir. Bunların ortaya çikmasi konservasyon (conservation) yasalarını tatmin etmek zorundadır. Doğa için bu önemli bir yasadır. Ama konservasyon yasalarını izlemeyen zerreler de vardır. Örnegin fotonlar.. Fotonlar karşitları olmadan ortaya çikabilirler.

Yalancı zerreler, gerçek zerrelerle ilgili davranışları açıklamadaki büyük önemlerine rağmen, direkt olarak asla gösterilmemişlerdir. Casimir etki onların varlığının, direkt değil, indirekt kanıtıdır. Her yalancı zerre konservasyon yasalarına uymaz. Yani zıt etkili çiftler halinde ortaya çikmaz. Yalancı zerrelerin de türleri vardır. Şimdi biraz da onlardan bahsetmek gerekiyor.. Elektronların etrafında bir bulut oluşturan yalancı zerreler vardır. Onlar için bazan yalancı fotonlar da deniyor. Elektronla nötrino arasındaki tepkileşmeye kısa bir göz atalım. Elektronun çevresindeki yalancı zerrelerden W- denen bir zerre nötrinoya doğru gönderilir ve nötrino tarafından bu zerre absorbe edilir. Peki bunun sonucunda ne olur? Çok ilginç ve insan sağduyusu ile bağdaşmayan bir şey olur. W- yalancı zerresini gönderen elektron nötrino olurken, nötrino elektron olur. Her ikisinin de yükü ve diğer nitelikleri konservasyon yasaları tarafından korunmuştur. Burada aradaki ilişkileri başaran W- yalancı zerresi karşitı ile bunu başarmamıştır. Karşitı ile ortaya çiksaydi böyle bir tepkileşme vuku bulmayacaktı.

Bütün quantum zerrelerinin etrafında yalancı zerrelerden oluşan bir bulutun varlığına inanılmaktadır. Onlar yayılır ve emilirler. Bu yalancı zerrelerin yaşamı, ve ne kadar uzağa gidebilecekleri belirsizlik yasaları ile saptanmıştır. Enerjileri ne kadar yüksekse yaşamları ve kat ettikleri mesafe o kadar kısadır. İki madde zerresi birbirlerine yakınlaşirlarsa, aralarında bu yalancı zerreler aracılığı ile bir tepkileşme vuku bulacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kafalarımızın içindeki bilincin hızı, davranışı, çevreden gelen belirli değişkenlere verdiği tepkileri ve etkileşimleri gibi bir çok durumu da tespit etmek gerekiyor.

Bu da gelecekte aşılması gereken sorunlardan biri.

Mesela gözümüzün, kulağımızın, burnumuzun alabileceği duyumların limitlerini biliyoruz.

Ancak bilinçlerimizin de bir limiti var. Sonuçta bu ortam içinde hareketlilik, titreşim, ışıma ne derseniz diyin öyle bir etki yaratan bir şey bu bilinçlerimiz.

Aynen ses gibi, ışık gibi, elektrik enerjisi akımı gibi onun da ortamla olan davranışlarının duvarlarını çizmek gerekiyor.

Ondan sonra işte gerçek dışa açılım başlar.

Kendimizin eriştiği bilgileri kullanırken ortamdan ne derece etkilendiğimizi bile bilemiyoruz.

En başta bunu halletmek lazım.

Herhalde ışığı sesi yalıtan, yavaşlatan yok eden şeyler olduğuna göre bizim bilincimiz de etkileniyordur.

İşte boş dolu, dış iç, aşağı yukarı seçeneklerine saplanmak.

Boşluk düşüncesine mahkum olmak

Sonsuzluk gibi bir ütopya uydurmak

Hep bu ortamla olan etkileşimlerin sonuçları...

Referans noktamızı yavaş yavaş madde yapmayı öğrendik ama maddeyi referans yaparak ulaştığımız bilgileri etkin bir şekilde kullanabilmek için bu ortamın bizim bilinçlerimize tam olarak nasıl bir etkide bulunduğunu da kesin ve net bir şekilde tespit etmemiz lazım.

Ne demek istiyorsun? Bir de onu söylesen....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne demek istiyorsun? Bir de onu söylesen....

Bunu muhtemelen ilk kez duyduğun için anlatamam.

Ve sana bir şey anlatmaya kalktığımda hep polemik oluyor.

Kısaca özetlemek gerekirse bilinç dediğim kelimeyi çelik yap.

Sonra oksitlenmeden, erimeye, yumuşamaya mümkün olan tüm özelliklerini tespit et.

Ya da bir araba lastiği yap bilinci.

Sürtünmeden zemin tutuşa özelliklerini tespit et.

Bilincin de sürtünmesi, zemin tutuşu, oksitlenmesi var.

Bunu diyorum.

Ortamın içindesin ve ortam maddelerindne oluşuyorsun.

Anlatabileceğim en iyi hali bu.

tarihinde Ateist Bakış tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Termodinamik yasalara göre ısı sıcak cisimden soğuk cisime doğru akar.

Devri daim makinesi yapmak imkansızdır.

Mutlak sıfıra ulaşmak imkansızdır.

1-Evrende enerji sınırlıdır.Evren Devri daim makinesi gibi sonsuz döngü yaparak çalışmaktadır.

2-Evrende sonsuz enerji var.Sonsuz enerjinin sıfırlanması sonsuz zaman alır.

Her iki kabulde sonsuzluk karşımıza çıkıyor.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Termodinamik yasalara göre ısı sıcak cisimden soğuk cisime doğru akar.

Devri daim makinesi yapmak imkansızdır.

Mutlak sıfıra ulaşmak imkansızdır.

1-Evrende enerji sınırlıdır.Evren Devri daim makinesi gibi sonsuz döngü yaparak çalışmaktadır.

2-Evrende sonsuz enerji var.Sonsuz enerjinin sıfırlanması sonsuz zaman alır.

Her iki kabulde sonsuzluk karşımıza çıkıyor.:)

:D

Sevgili kuntas.

İşin içine bir de entropiyi katalım. Entropi arttıkca enerjinin (bu durumda ısı) işe çevrilme imkanı azalıyor.

Gördüğümüz evren Bing Bang'den -atıyorum- 500 milyar yıl sonra tekrar bözülmeye başlayacak diey kabul edelim. Bu genişleme süresince entropisi epey artmıştı. Büzülürken de artacak. Yani işe çevrilebilir enerji daha az olacak.

Muhtemelen Bing Bang anındaki küçüklüğe erişemeden tekrar genişleyecek. Veya bu ikinci Big Bang biricisi kadar şiddetli olmayacak. Veeya her iki durum da geçerli olcak. Her halükarda , ikinci genişleme süresi birincisi kadar (500 milyar demiştik) olmayacak. Mesela sadece 400 milyar yıl (yine üşkembeden salladım) boyunca genişleyecek.

Üçüncüsünde bu süre biraz daha azalacak. Mesela 300 milyar yıl, Dördüncüsünde yine...

Ve günün birinde, fakat sınırlı bir süre içinde, evren entropiden dolayı ısı ölümü yaşayacak. Halbuki evrenin mevcut enerjisinde ne bir artma ne de bir azalma oldu.

Hayır! Yanlış anlaşılmasın! Bunun böyle olacağını iddia etmiyorum.

Söylemek istediğim, sonsuzluğun varlığını göstermek bu kadar basit değil. Azami durumlarda, hem leyhte hem de aleyhte matematiksel/felsefi argüman bulmak kolay. Fakat fiziksel argüman bulmak biraz daha zor.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

entropi meselesi evrenin bir başlangıcı olduğunu tek başına kanıtlıyor gibi bir şeyler duymuştum...

yani bir başlangıcı olmasaydı sonsuzdan beri var olsaydı şimdiye kadar entropisi maksimuma çoktan ulaşmış olması gerekirdi...

yani evren çoktan bütün ısısını yitirmiş soğumuş olmalıydı...

hala evrende işe yarar enerjinin bulunması evrenin bir başlangıcı olduğunu doğruluyor...

tabi ki bir son da olması geekiyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

entropi meselesi evrenin bir başlangıcı olduğunu tek başına kanıtlıyor gibi bir şeyler duymuştum...

yani bir başlangıcı olmasaydı sonsuzdan beri var olsaydı şimdiye kadar entropisi maksimuma çoktan ulaşmış olması gerekirdi...

yani evren çoktan bütün ısısını yitirmiş soğumuş olmalıydı...

hala evrende işe yarar enerjinin bulunması evrenin bir başlangıcı olduğunu doğruluyor...

tabi ki bir son da olması geekiyor...

Sevgili kirec.

Benim bu konudaki şimdilik prensibim: Söylenenleri bil, ama söylenene inanma!

Evrenin başının ve sonunun ne olduğunu bilmem ama, ortasının varlığından habarim var :D (Made by drekinci)

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili DreiMalAli....

Evrenin başlangıcı konusunda bilim adamları arasında müthiş bir rekabet var.

Birbirlerinin kuramlarını aşağılıyorlar, kötülüyorlar, reddediyorlar ve hatta alay bile ediyorlar.

Birbirlerine kişisel olarak saldırıyorlar..

Biz bu konuları ciddiye almıyoruz belki ama alan çok var.

Şu aralar ilginç bir Kanada grubu var. klasik Big Bang kuramı ile dalga bile geçiyorlar.

Membran teorisine rağbet ediyorlar. Aralarında Lee Smolin denen bir kuramsal fizikçi var.

O string teorisi ile resmen alay ediyor ve evrenin başlangıcının karadelik olduğunu iddia ediyor.

Bu konudaki hizipleşme giderek azalacağına artıyor.. Ve insanı ister istemez taraf tutmaya zorluyor.

Benim tuttuğum taraf Gould'un inflation teorisi..

Ama onu bile tek başına kabul etmiyorum. Evren sonsuz bir boşluğun içinde genişliyor bana göre.

Tabii bu arada tarafların hepsi de yanlış olabilir. Bunu da kabul etmek zorundayız.

Ve kimse yanlış olduğunu asla kabul etmeyecektir..

Bu iş o hale geldi..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili DreiMalAli....

Evrenin başlangıcı konusunda bilim adamları arasında müthiş bir rekabet var.

Birbirlerinin kuramlarını aşağılıyorlar, kötülüyorlar, reddediyorlar ve hatta alay bile ediyorlar.

Birbirlerine kişisel olarak saldırıyorlar..

Biz bu konuları ciddiye almıyoruz belki ama alan çok var.

Şu aralar ilginç bir Kanada grubu var. klasik Big Bang kuramı ile dalga bile geçiyorlar.

Membran teorisine rağbet ediyorlar. Aralarında Lee Smolin denen bir kuramsal fizikçi var.

O string teorisi ile resmen alay ediyor ve evrenin başlangıcının karadelik olduğunu iddia ediyor.

Bu konudaki hizipleşme giderek azalacağına artıyor.. Ve insanı ister istemez taraf tutmaya zorluyor.

Benim tuttuğum taraf Gould'un inflation teorisi..

Ama onu bile tek başına kabul etmiyorum. Evren sonsuz bir boşluğun içinde genişliyor bana göre.

Tabii bu arada tarafların hepsi de yanlış olabilir. Bunu da kabul etmek zorundayız.

Ve kimse yanlış olduğunu asla kabul etmeyecektir..

Bu iş o hale geldi..

:D

Gerçi kemdi aralarında çekişmeleri farketmedim ama, sanırım en on az türünü okumuşumdur zaman içinde.

İşin kötüsü, bilgi yetersizliğimzden, teorilerini, düşüncelerini vs. kontrol edebilme imkanımız bulunmuyor.

Bu yüzden bu konularda "Söyleneni bil, ama inama"!

Geçen Spektrum der Wissenschaft dergisinde (Bilim ve Teknik gibi bir dergi) evrenin başına ne gelecek tahminlerinin ufak bir listesi vardı:

- Bıg Crunch: Evren gravitasyon etkisiyle tekrar bir noktaya kadar küçülecek. Sonunda zaman dahi ölecek.

- Big Whimper: Evren sonsuza dek genişleyecek. Zamanla boşaldokca bolşalacak, karanlıklaştıkca karanlıklaşacak. Isı ölümü. Zamanın yönü kaybolacak.

- Big Rip: Evrendeki kara enerji sabit olmayıp gittikçe çoğalıyorsa, evren kendi kendisini parçalara ayıracak. Sonsuz genişlik. Nihayetinde atomlar dahi parçalarına ayrılacak. Garibim zaman duracak.

- Big Freeze: Evren fantom enerji ile öyle dolacakki, yoğunluğu sonsuz olacak. Genişlemesi biraz daha sürecek ve bütün madde donuverecek. Hareketsiz hale gelecek. Zamana yok olacak.

- Big Brake: Karanlık enerji etkisini değiştirecek ve evren artık genişlemeyip ani fren yapacak. Bu frenleme ivmesi sonsuz olacağından, zaman ölecek.

- Big Lurch: Kara enerjiye falan gerek yok. Evrendeki madde ekstaseye yakalancak. Basınç sonsuz büyük olacak. Ama yoğunluk ve genişleme devam edebilecek. Zaman durabilir. Ama durmasa da olur.

:blink:

Eh yani.

Buyrun cenaze namazına :D

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bildiğimiz herşeyin bir sonu ,sınırı var.

yine biliyoruz ki, varolan birşeyin zıttı olarak düşünebileceğimiz başka birşey daha var oluyor.

bu düşünceye dayanarak sonlu şeyler varsa, sonsuz birşeylerinde var olması gerektiği sonucuna ulaşabiliriz.

''Herşey zıttıyla kaimdir.'' sözündeki gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

İşte böyleee,

Kireçcigim,evrenler yaşlanmaz.

Evrenlerin yaşı durasıdır.

Yaşlanan sistemlerdir.

Sistemlerin enerjisi(güneş enerjisi) belli bir orana geriledimi o sistem yerinden ayrılır yenilenmeye,enerji doldurmaya gider, daha önce enerji doldurmaya gidip yenilenen sistemlerden biri boşalan yeri gelir alır.

Sistemler yaşamları boyu kadar yenilenmede kalırlar.

Bu böyle sürer gider.

Dinciler güneş sisteminin enerjisinin bitimini kıyamat günü olarak görürrler.

Gercekten canlılar için bu durum canlılığın sonudur.

Enerjisini tamamlayıp dönen sistemlerdeki DÜNYELERDE yaşam sıfırdan başlar,evrimleşir gelişir taki sistemin enerjisinin belli bir orana gerileyene kadar.

Sonrası açıh,önceki olay tekrerlenir.

Dinler bu degişikligi istedikleri gibi çekip uzatmışlardır.

Çekip uzatıyorlarda.

Layeğlemun GAYBI Manitu:-))))).

Tolonbeg

Onun için evrenlerde baş, son ,gençleşme,yaşlanma

deye birşey yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Benim tuttuğum taraf Gould'un inflation teorisi..

Ama onu bile tek başına kabul etmiyorum. Evren sonsuz bir boşluğun içinde genişliyor bana göre.

Birkaç evreni de öngörüyorsa hemen hemen aynı düşünüyoruz.

Sonsuzluk varolan bir realite.

Çünkü sonlu birşeyin neye göre sonlu olduğunu söylemek için onu sınırlayan bir diğer alandan bahsedeceğiz.

Sonsuzluk bize hiçlik hissi kadar belirsiz ve kara ama tahmin yürütülmesi zor bir olgu da değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 9 months later...

alıntı:Spenser sonsuz olabilecek tek şey yokluk olabilir yokluğun dışımda hiçbir şeyin sonsuz olabileceğine ihtimal vermiyorum ben mermi olarak evrenin sınırlarını aştım sonu olmayan bir boşluk buldum

Ben de sonsuz boşluğu, somut bir boşluk olarak buldum; ucu bucağı olmayan bir okyanus gibi, yüzeyindeki dalgalar da vakum ya da kuantum dalgalanmaları.

kalın sağlıcakla

tarihinde osho tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Sevgili kirec.

Benim bu konudaki şimdilik prensibim: Söylenenleri bil, ama söylenene inanma!

Evrenin başının ve sonunun ne olduğunu bilmem ama, ortasının varlığından habarim var :D (Made by drekinci)

Sevgiler

Gör ama başını kuma sok.

Ortasından izler sürüp başına ve sonuna izleri sürme kabiliyetin ve bu kabiliyetten de haberin var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Termodinamik yasalara göre ısı sıcak cisimden soğuk cisime doğru akar.

Devri daim makinesi yapmak imkansızdır.

Mutlak sıfıra ulaşmak imkansızdır.

1-Evrende enerji sınırlıdır.Evren Devri daim makinesi gibi sonsuz döngü yaparak çalışmaktadır.

2-Evrende sonsuz enerji var.Sonsuz enerjinin sıfırlanması sonsuz zaman alır.

Her iki kabulde sonsuzluk karşımıza çıkıyor.:)

Sonsuzluk döngülerde gerçektir.

Evrende ise başka evrenlere yani fizik ötesine ihtiyaç duyuracak kadar yalandır.

Karanlık enerjinin adı bu yüzden kara.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...