Turgay 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi Bunu hangi ilkeye veya bilgiye göre söylüyorsun? Kahvede maç yorumlar gibi konuşacağına şunu daha detaylı ve teknik olarak anlat. 2x2=4 eder ilkesine göre . Ya sen ? Link to post Sitelerde Paylaş
Ateist Bakis 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi 2x2=4 eder ilkesine göre . Ya sen ? Çünkü Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlükte zorunluluk olacaktır ! Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Yaşamak nasıl zorunluluk oluyor? Ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Bunları dayandırdığın ilkeleri anlat. Örnekler ver. Aynı mentaliteyle ben de sana dangalak derim Ve 2x2=4'e dayandırırım. Lafı telaffuz ettin. Anlatacaksın. Link to post Sitelerde Paylaş
empirical 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi Çünkü Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlükte zorunluluk olacaktır ! Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Yaşamak nasıl zorunluluk oluyor? Ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Bunları dayandırdığın ilkeleri anlat. Örnekler ver. Aynı mentaliteyle ben de sana dangalak derim Ve 2x2=4'e dayandırırım. Lafı telaffuz ettin. Anlatacaksın. 2 x 2 = 4 ve 2 x 1,5 = 3 işlemleri tanrı gibi insan aklının ürünleridir. Doğada tam karşılıkları yoktur. Bu işlemleri hacim bölüntülü kaplarda su kullanarak anlatabilir misin? Link to post Sitelerde Paylaş
Turgay 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi Çünkü Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlükte zorunluluk olacaktır ! Yaşamak zorunluluk ise ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Yaşamak nasıl zorunluluk oluyor? Ölümsüzlük nasıl zorunluluk oluyor? Bunları dayandırdığın ilkeleri anlat. Örnekler ver. Aynı mentaliteyle ben de sana dangalak derim Ve 2x2=4'e dayandırırım. Lafı telaffuz ettin. Anlatacaksın. Sanıldığından çok basit. Varlık yani enerji-madde olması ve dönüşümleri itme çekme gibi kuvvetler zorunlu ise insan bedeni de zorunlu olacAKTIR. Çünkü varız. Yani var oluş zorunlu termodinimiğe göre yok olmaz ilkesine göre .İnsan bedenide dağılmayacak devamlı var olacaktır. Bedenin dağılması parçalara ayrılması zorunluluktan çıkmıştır. .Sabit enerji sürekli var olsa bile. Çünkü Zorunlulukta yenilik tazelenme gibi değişiklikler olmaması aklın gereğidir buda 2x2=4 eder.. Diğer bir ifadeyeyle başı sonu olmamak halidir ki, burda yenilenmek dönüşmek olmaz olamaz..Her değişen bir önceki bıraktığı izleri takip etmesi tecrübe ve tercihle olur.Bunu söylememize gerek yık görüyoruz. Oysa hiçbir şey yotur ki, değişmesin başkalaşmasın..Düz mantıkta ; bir nesne diğer bir nesneyi oda başka bir nesneyi var ederek silsile oluşturamaz . Başlangıçsız olsaydı değişmemesi gerekirdi ..Çünkü başı olmayanın sonu olmadığından sabit kalması değişmemesi yani ne artması nede eksilmesi söz konusu olmazdı . Zira kapalı ve açık sistemde mutlak değişikliğin olması bir başlangıç olması da yine aklın gereğidir. İşte canlı bir varlığın yaşaması eğer zorunlu ise ölmemeside zorunlu olacaktır. Yani varlık 2x2=4 ederse ! Yaratılmış ve bir başlangıcı olmaları 2x2= ederden dahada gerçektir. Düz mantığı bile anlamaktan ateizm seni aciz bırakmış. Link to post Sitelerde Paylaş
Ateist Bakis 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi (düzenlendi) Sanıldığından çok basit. Varlık yani enerji-madde olması ve dönüşümleri itme çekme gibi kuvvetler zorunlu ise insan bedeni de zorunlu olacAKTIR. Çünkü varız. Yani var oluş zorunlu termodinimiğe göre yok olmaz ilkesine göre .İnsan bedenide dağılmayacak devamlı var olacaktır. Bedenin dağılması parçalara ayrılması zorunluluktan çıkmıştır. .Sabit enerji sürekli var olsa bile. Çünkü Zorunlulukta yenilik tazelenme gibi değişiklikler olmaması aklın gereğidir buda 2x2=4 eder.. Diğer bir ifadeyeyle başı sonu olmamak halidir ki, burda yenilenmek dönüşmek olmaz olamaz..Her değişen bir önceki bıraktığı izleri takip etmesi tecrübe ve tercihle olur.Bunu söylememize gerek yık görüyoruz. Oysa hiçbir şey yotur ki, değişmesin başkalaşmasın..Düz mantıkta ; bir nesne diğer bir nesneyi oda başka bir nesneyi var ederek silsile oluşturamaz . Başlangıçsız olsaydı değişmemesi gerekirdi ..Çünkü başı olmayanın sonu olmadığından sabit kalması değişmemesi yani ne artması nede eksilmesi söz konusu olmazdı . Zira kapalı ve açık sistemde mutlak değişikliğin olması bir başlangıç olması da yine aklın gereğidir. İşte canlı bir varlığın yaşaması eğer zorunlu ise ölmemeside zorunlu olacaktır. Yani varlık 2x2=4 ederse ! Yaratılmış ve bir başlangıcı olmaları 2x2= ederden dahada gerçektir. Düz mantığı bile anlamaktan ateizm seni aciz bırakmış. Peki bir bütün oluşturan bedeninin ve bilincinin bu sürekliliği korumasını neyle garanti ediyorsun? Neye dayanarak bu bütünlük diğer hiçbir şey tarafından soğrulmuyor? Bak orada güneş bile o kocaman haliyle bütünlüğünü koruyamıyor eriyor. Sen herşeyi açıkladın madem anlat bakalım. Sende ne var ki senin bütünlüğün korunsun? Saçmalarken çok boyutlu düşünemiyorsun. Entropiyi yanlış anlamışsın. Bütünlüğü koruyabilen yoktur. Sen korunduğunu iddia ediyorsan anlat da aydınlat bakalım, tükenmez kararlı bir yapı sonsuza kadar nasıl sağlanır göster bilim adamlarına. Aklın ciddi şekilde rahatsız senin. Mayıs 6, 2011 tarihinde Ateist Bakış tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Ateist Bakis 0 Mayıs 6, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 6, 2011 gönderildi 2 x 2 = 4 ve 2 x 1,5 = 3 işlemleri tanrı gibi insan aklının ürünleridir. Doğada tam karşılıkları yoktur. Bu işlemleri hacim bölüntülü kaplarda su kullanarak anlatabilir misin? Bana soru sormadan önce = tanrı yapan sonuçtaki değerleri belirt. Ne x ne = tanrı yapar? Buna cevap verdiğinde bu abuk soruna da cevap veririm. Link to post Sitelerde Paylaş
empirical 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi Bana soru sormadan önce = tanrı yapan sonuçtaki değerleri belirt. Ne x ne = tanrı yapar? Buna cevap verdiğinde bu abuk soruna da cevap veririm. Tanrının varlığının ve yokluğunun net kanıtı budur diye ortaya çıkan biri değilim. Tanrının varlığına çoğu dinde inanılır.Bilinmez. Tanrı kelimesi genel isimdir.Soyut olanı da var somut olanı da var. Dünya üzerinde binlerce tanrı tanımı var. Budiste göre yaşam ölüm döngüsü tanrıdır. Taoiste göre doğanın kendisi ve doğanın uyduğu kurallar tanrıdır.Bu tür tanrıların amacı bilinci yoktur. Lavenyan satanizm satanizmin ateist versiyonu imiş. http://tr.wikipedia.org/wiki/Anton_Szandor_LaVey http://en.wikipedia.org/wiki/LaVeyan_Satanism Forumda şu an bu tür satanistlerden var ise onlara "şeytan nedir" diye sormak lazım. Hangi tanrı veya tanrıların yokluğuna net kanıt? Senin verdiğin örnekde ki tanrı natural panteizmin tanımladığı doğa=tanrı kavramına uyuyor. Bu tür tanrınında bilinci yoktur.Doğayı oluşturan parçaların tanrı hakkında insanlar gibi tanrı iddiasında bulunmasını beklemekte saçmalıktır. Link to post Sitelerde Paylaş
fatihsaskom 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi o parça nerden geliyo Link to post Sitelerde Paylaş
zerath 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi Buyur Empirical İSLAM TÜRKLERE ASLA UYMAZEski Türklerin dini İslam'a hiçbir yönden benzemiyordu. Devlet eski Türklerin dinini İslam'la benzer göstermek için çok uğraştı. Sayısız yalanlar üretti. Kitaplar yayınlattı. Sonucu önceden belli araştırmalar yaptırdı. İlkokullarda birinci sınıftan başlayarak çocuklara bu yalanları öğretti, ezberletti. Peki neden bunu yaptı? Bunu yapmasa ne olurdu? Eğer eski Türk dininin yüceliğini öğretseydi, aynı diğer eski dinler gibi özgürlükçü, eşitlikçi, kadına gereken saygıyı gösteren bir yapıda olduğunu anlatsaydı, Türk halkı İslam'ı sorgulardı. Devletin istediği İslam'ı sorgulatmamaktır. Neden İslam'ı sorgulatmadığına yazının ilerisinde değineceğiz. Eski Türkler tabiata yakındır. Eski Türkler, eski İskandinavlar ne kadar tabiatçı ve Pagansa en az o kadar tabiatçı, en az o kadar Pagandır. Cinsel özgürlükçüdür. Eski Türklerin dini İslam'daki gibi kadını eve hapseden, gözlerinin bile nereye bakacağını düzenleyen bir din değildir. Okullarda Türk dininin İslam'dan ne kadar farklı, ne kadar ileri olduğuna değinilmez. Aksine, eski Türk dininin İslam'la ne kadar benzer olduğu söylenir durulur. Devletin yaptırdığı arkeolojik çalışmaların çoğu da böyledir. Devletin yazdırdığı bütün kitaplar da yine bu yalanları desteklemeleri için yazdırılmıştır. Çünkü eğer Türk milleti eski dinlerinin bambaşka birşey olduğunu farketseydi, toplumun içinde toplumu koyun sürüsü gibi yönetmek için kullanılan Sünni İslamı sarsılabilirdi. İnsanlar düşünüp tartışmaya başlardı. Ve şu soruları sorardılar: 1) Erkeğinin, kadınının at üstünde özgürce yaşadığı, isteyenin istediğiyle aşk yaptığı bir toplumken; neden kızını dokuz yaşında çuval benzeri kıyafetlere sokan, dışarıyı, erkeklerle gezmeyi yasaklayan bir topluma döndük? Bu ilerleme midir, gerileme midir? 2) Eğlencelerimizde bir arada söyleşen, kımız içkimizi her yaştan insanımızla beraber içen bir milletken, şimdi içki içirmemek için her şeyi yapan bir millete dönmemiz doğru mudur? 3) Kendi özümüze ve bize ait dinimiz varken, Arapların dinine, kültürüne girmemiz doğru mudur? Bu soruları insanlar yeter ki sormasın. Bunun için her türlü yalanı uydururlar. Daha çocuk 6 yaşındayken bu yalanları ona öğretir, ezberletirler. Ki büyüyünce hiç sormasın, aklına bile gelmesin. Tengriciliğin nasıl da İslam'la bir olduğunu anlatır dururlar okullarda. "Tengricilik Şamanizm değildir!" der, bunu da ispata kalkarlar. Binbir kanıt gösterirler, binbir takla atarlar. Oysa ki Tengricilik, "ATALARA" yapılan ritüellerle, Avrupa'nın eski Pagan dinlerinden pek az farklıdır. Devletin yalancı tarihçilerinin önerdikleri: *"Asla başka tanrıya tapılmamıştır, eski Türk dininde herşeye bir ruh atfedilmesi ise daha çok mecazi anlamdadır.." : devletin yazdırdıkları işte böyledir. Şimdi de doğrusunu yazalım: Evet, eski Türkler birden çok Tanrıya tapmamışlardır, çünkü hiçbir Tanrıya tapmamıştırlar! Tapınmak gereksizdir çünkü. Aynı "Gök Tanrı" gibi diğer herşeye de ruh atfedilmiştir. Dağ, okyanus, ağaç. Hepsinin ruhu vardır: aynı "Tengri"nin olduğu gibi! Tengri'nin farkı O'nun daha büyük oluşudur. Türkler, Tengri dahil kimseye tapmamıştır. Ama O'nlara inanmışlardır ve güvenmişlerdir. Yani eski Türkler, tabiatın ruhlarının ve Tengrinin varlıklarından tek bir şüphe duymasalar da, tam bir imana sahip olsalar da, O'nlara saygılarını ritüellerle ifade etseler de, gidip de kendilerini aşağılık konuma sokacak bir "tapınma" eylemine gerek duymamışlardır. Çünkü o zamanın insanları, henüz Araplarla ve Yahudilerle tanışmadan önce, isterse çok büyük güçler olsun, daha kimsenin önünde kul ve köle gibi eğilmeyi, yerlere kapanmayı öğrenmemişlerdir. "Tanrı, nasıl bir Tanrıdır ki benim onun için köpek gibi yerlere kapanmamı, yerleri yalamamı istesin?" Eski Türklerin mantığı budur. Eski Türkler, "en büyük ruha bile" (en büyük Tanrıya bile) onurlarıyla, insanlık haysiyetleriyle, ayakta seslenirdiler. Yerlerde sürünmezlerdi. Eski Türklerin "tapındığı, kölesi olduğu" bir Tanrısı yoktur. Bu yüzden eski Türklerin inandığı ruhların hiçbiri İslam'ın tanrısına benzetilemez. İmkansızdır. Elbette, kötü niyetli olan herkes eski Türklerin dinini istediği dine benzetebilir. İslam'ı korumayı Türklükten önemli gören (bunun nedenlerini yazının ilerilerinde anlatacağız) devletimiz, eski Türk dinini İslam'a benzetmeye çalışır. Canı sıkılan isterse eski Türk dinini Budizm'e de benzetebilir. Ve bunda çok daha başarılı olacağı kesindir! Eski Türklerde "ibadetlerde" (aslında ibadet denemez, açıklayacağız) önce atalar büyüsel bir çalışmayla çağrılır, sonra da çeşitli tabiat varlıklarına onların şerefine sunular sunulur. Gök Tanrıya (Tengri'ye) yapılan sunular da böyledir. Aslında bu ritüel, bilindik, normal büyü çalışmasıdır ve modern büyü dilinde "evokasyon" olarak nitelenir. Bu yöntem Avrupa'nın bütün eski Pagan dinlerinde de ortaktır. Buna "ibadet" denemez. Bu bir çalışmadır, saygı ritüelidir. Ama buna ibadet denemez. İbadet sözü "ibad" kökünden gelir, Arapçadır, ve "ibad"ın anlamı bir şeye kendini feda etmek, kendni feda ederek emrine girmektir. Teslimiyetçiliktir. Eski Türklerin dinindeki ve diğer gerçek Pagan dinlerindeki saygı ritüellerinde kimse kendisini seslenilen varlığa feda etmez. Kendini feda etmek kişinin kendi insanlığını değersiz görmesidir. Yahudilik ve ondan türeyen Hristiyanlık ve İslamdan önceki dinlerin, yani "gerçek dinlerin" orijinallerinde kendini feda etmek yoktur. Eski Türklerde "ruhlara" (isterseniz "Tanrılara" da diyebilirsiniz) karşı "ibadet" edilmez, ama ritüeller yapılır. Bunun adı "ibadet" değildir! Saygıdır, hürmettir. Eski Türklerin Saklanan Tanrısı EJDER Devletin yazdırdığı sayısız propaganda kitabında bahsedilmeyen Türk tanrısı, İslam'da, Yahudilikte ve Hristiyanlıkta kötü sayılan Ejderhadır. Türkler Ejderhayı "en büyük Tanrı" olarak uzun süre kabul etmiştirler. Bu yönde bilgilere aslında biraz araştırma yapıldığında ulaşılabilir. Devletin "Aah ah, eski dinimiz ne kadar da İslam'a benziyormuş! Aynı işte, tek tanrı!" yalanından biraz daha fazlasını verebilen kaynaklara eriştiğiniz anda bu bilgilerle karşılaşırsınız. Eski Türklerin Ejderi hakkında sizin için biraz alıntı yapıyoruz: Evren = Ejderha "Yarattı kör , Evren tuçi evrülür. Anıng birle tezginç yine tezginir " -Yusuf Has Hacip (Yarattığı evren durmadan döner, Onunla birlikte zaman da döner.) Tezginç = Gök çarkı (Çarkı felek) Türk mitolojisinde, destanlarında ve kozmolojisinde "Evren", iki dünya arasında dönen ve dönerken zamanı da hareket ettiren bir figürdür. Burada birinci satırdaki "Evren" kelimesi Ejder kelimesi olarak algılanmaktadır ki bu takdirde Ejder ile Tezginç (gök çarkı) birlikte dönmektedir. Ancak ikinci satırdaki "onunla birlikte zaman da döner" ifadesi zamanın dönüşünü gerçekleştiren gücün "Evren" olduğunu vurgulamaktadır. Bu ifade Evreni (Ejder) somut bir obje haline getirmekle birlikte, hareketi temin eden güç (muharrik) olabileceğine işaret etmektedir. Böyle bir açıklamadan hareket ederek; "Ejder", güneş, ay ve yıldızlardan oluşan astral kompozisyon plastik sanatlara intikal ettirilmiş bulunmaktadır. Has Hacib'in ifade ettiği gibi, KOZMOSUN HAREKETİNİ TEMİN EDEN GÜÇ, YUKARIDA BELİRTTİĞİMİZ ÜZERE ANLAMINI BULMUŞ OLMALIDIR. Ne diyor yani? Ejder diyor, "onun sayesinde zaman işliyor" diyor. Burda eklemek istiyorum; Anadolu'da sayısız cami -evet cami- kervansaray ve kumbetlerin üzerinde Ejder motifi bulunur, geçtiğimiz günlerde Kayseri'de idim, turizm ofisinden aldığım broşürde ilk dikkatimi çeken şey, Karatay Hanı'nın giriş kapısının üzerinde bulunan eşek kadar taşa oyulmuş Ejder kabartmasıydı. (...) Çifte Ejder figürünün sergilendiği en önemli ve manidar örneklerden birisi de, Alanya Obaköy medresesi portalinde karşımıza çıkmaktadır. Bu eser, Ejder, çarkı felek, balık ve kabara biçimli plastik tasavvurun birlikte yer aldığı kompozisyon elemanlarıyla kozmik hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Açık ağızlı çifte Ejder figürleri ve aralarında ki çarkı felek birlikteliği farklı versiyonlarıyla Susuz Han mihrabiyesi, Afyon müzesinde ki mezar taşı üzerinde yer almıştır (....) ay altı (algılanabilir) aleme ait dört unsurun (toprak, su, hava, ateş) izleri aranabilir. Böylece gezegenleri bünyesinde barındıran çarkı felek ile varlıklar alemi arasında ki bağlantı temin edilmiş olacaktır. Yani ne diyor? "Gayb alemi ile bizim dünyamız arasında ki bağdan da Ejder sorumludur" diyor. Gerçekten de orta asya destanlarında Ejder figürü öteki dünyadan haberler getiren figürler olarak betimlenir. VE EVREN ASLA KÖTÜ DEĞİLDİR. Daima şansın, uğurun vs simgesidir. Peki durup bi düşünün bakalım, acaba batı kültürlerinde neden EJDER kötü yaratık? Asıl geleceğim nokta ise şu idi (Faruk Hoca sağolsun): Evrenin simgesi bildiğimiz "S".ve okuduğunuz gibi evren ; güneş-ay , bu dünya-öteki dünya vb gibi dualist olguları birbirinden ayıran kutsal bir yaratık. İşte bu dualizmin en güzel örenğini sorsam ne dersiniz? Tabi ki Yin-Yang dersiniz! İşte o yin-yangın üzerindeki "s" evren(ejder)in simgesidir. İki dünyayı birbirinden ayıran, evrendir. Ve bu simgenin kaynağı, Uzak Doğu değil, Orta Asyadır. ............................................................................................ Bu okuduklarınızı ilk kez okuduğunuzu tahmin ediyoruz. Bir sorun kendinize, neden ilk bu? Neden size hiç bahsedilmedi bundan? Neden İslam'a uyan herşeyi bu kadar üstüne basa basa anlatırlarken buna değinmediler sizce? Türkleri önce İslamlaştırdılar. Sonra Sünnileştirdiler. Türkleri Arapların nasıl da yavaş yavaş, uyandırmadan, güzelce müslümanlaştırdığını okumuşsunuzdur. Türklerin hiddetini çekmemek için uzak durulmuş, Türklere ayrı yerleşim yeri verilmiş, ama bu süre içinde güzel sözler saçan İslam misyonerleri Türkleri kendi taraflarına çekmek için çalıştırılmıştır. Bu sinsi bir stratejidir. Bu taktik Türklere Orta Asya'daki Çinlilerin sinsi yöntemlerinden daha fazla zarar vermiştir. Çinlilerin sinsiliği ancak toprak kaybına ve ekonomik zarara yol açıyordu. Ama Arapların sinsi misyonerliğiyle dinlerinden dönen Türkler; saflıklarını, doğruluklarını, kendine haslıklarını, onları Türk yapan eşitlikçi, kardeşlikçi, haysiyeti ön sıraya koyan değerlerini, kendi öz dinlerini kaybetmiştirler! Bu süreç geri çevrilmelidir. Arabın ve Yahudi'nin dininden, onların tüccar kafalılığından, insanlığa aykırı yasakçılığından, ikiyüzlülüğü ve sinsiliği normalleştiren meşrebinden, akılsızca ve çağdışı kurallarından Türk milleti kurtulmalıdır! Eski Türk Alfabesi Türk Rünleri Türklerin eski alfabesini hiç gördünüz mü? Görünce aklınıza ne geldi? Eğer bana bir test yapsaydınız bakın ne olurdu. Sağ tarafa eski Almanların alfabesini, sol tarafa da eski Türklerin alfabesini koysaydınız, ve sorsaydınız hangisi hangisidir diye. Eski Türk alfabesini incelememiş olduğum zamanlar tahmin edemezdim. Yanlış cevap verirdim. Türk alfabesine baktığınızda alfabenin size vereceği ilk his İskandinavyadan çıkma bir histir. Türk milleti atalarından öylesine yabancılaşmıştır ki atalarının alfabesine bakınca gayet yabancı, kuzeyli birşey hissediyor, kendisiyle yakınlık hissi kuramıyor! Aslında İskandinavyalılarla bağlantısı olduğu doğrudur. Günümüzde Norveçliler ve İsveçliler hala eski alfabelerini "büyü alfabesi" olarak kullanmaktadırlar. Çünkü eski alfabeleri gerçekten de majikal güce sahiptir. Türklerin eski alfabesi İskandinavların eski alfabesiyle aynı gibidir. Ve aslında Türklerin eski alfabesi aynı zamanda bir büyü dilidir de! Türkiye'de oluşturulacak yeni büyü sistemlerinde Türk alfabesinin, aynı Futhark'taki gibi (Futhark bir büyü sistemidir, İskandinavlar bu sistemde kendi eski alfabelerini kullanırlar.) majikal kullanımını çalışacağız ve öğreteceğiz. Neden İslam'ı koruyorlar? “Yahudi Kökenlilerin Oyunu” Türkiye'de devlet Yahudi kökenlileri en önemli yerlere getirir ve M.İ.T.'e (kendileri de söylerler bunu) "yalnızca seçilmiş kişileri" alırlar. Ama onların "seçilmiş" derken kastettikleri "Yahudi kökenli olmaktır." Not: Yahudilerden nefret etmiyoruz. Kimseden nefret etmiyoruz. Aramızda nefret edenler varsa, uyaruyoruz, nefret etmeyin. Çünkü nefretiniz onları güçlendiriyor. Bu tip güçlü duygular karşıt enerjiler uyandırır. Dikkatli olun. Türkiye Devleti Türklüğü önemsemez. Bunun en büyük kanıtlarından biri "nüfus mübadelesi" sırasında Müslüman görünümlü Yahudileri ülkeye kabul ederken Türk Hristiyanı olan 500.000 (yarın milyon!) Karaman Türk'ünü Yunanistan'a zorla yollamış, kovmuş olmasıdır. Eski Yunan Başbakanı Kostas KARAMANLİS bile Türktür, KARAMANLIdır. Neden Türkler İslamlaştırıldı? Bunun cevabı İslam'ın yapısında saklı. Yahudiler Muhammed'i "Hanif dininden geliyordu" ifadesinde anlatılan şekliyle, yani kendilerinden, İbrahim'in soyundan gelenlerden, aynı kendileri gibi bir Yahudi olarak biliyorlardı. Keza doğarken Muhammed'in sünnetli doğduğu iddia edilir, ama o zaman Arabistan'da sadece Yahudiler sünnet oluyordu ve Arabistanda yaşayan ve "tüccar" (en büyük Yahudi mesleği) bir ailenin çocuğu olan Muhammed'in, doğduğunda herhangi bir Yahudi çocuğu gibi ailesi tarafından sünnet edilmiş olması daha kuvvetli ihtimaldir. Yahudiler için Muhammed'in dini kendi aralarında yeni bir mezhepti. Karşı çıktılar. Ama okullarda anlatıldığı kadar şiddetle karşı çıkmadılar. Kısa sürede işlerine gelmeye başladı. Yeni mezhep (yani İslamiyet) yoluyla Muhammed'in Arapları kontrol etmesine seslerini çıkarmadılar. İslam tarihi boyunca da böyle devam etti. Yahudiler, İslam'ı çıkaranların da, devam ettiren ileri gelenlerinin de gizli-Yahudi olduklarını bilmiş ve seslerini çıkarmamıştır. Çeşitli mezhepler arası sorunlar da Yahudilerin İslamı ve İslamın gidişatını arzularına uygun şekilde idare ettirme arzularının sonucunda ortaya çıkmıştır. Genellikle bir Yahudi tarafından geliştirilen bir İslami görüşün düşmanı olan diğer İslami görüş de başka bir gizli Yahudi tarafından oluşturulmuştur. İslam'ı kendi dinlerine benzetmişlerdir. Muhammed İslam'da aynı Yahudilikteki gibi sünnet şartı koymuştur. Aynı Yahudilerdeki gibi domuz eti yasaklanmıştır. Aynı Yahudilerdeki gibi "zina etmeyeceksin" denmiştir. Aynı Yahudilikteki gibi İslam da bir "tüccar dini" haline getirilmiştir. İslam'a gönülden inanan halkı koyun gibi güden İslam'ın bu ileri gelenleri kimliklerini saklamış, ancak kendileri gibi gizli Yahudi olanlara icazet ve onay vermiş, onları hoca yapmış ve çeşitli tarikatları, İslami akımları oluşturmuş ve kontrol etmişlerdir. Bu gelenek böyle gelmiş, böyle devam etmiştir. Günümüzün "Amerikalı hocası" da, cüppeli hocası da, gözleri şaşı olanı da onlardandır. (Sünnilik ile Şiilik arasında Yahudiler arasında bazı farklılıklar vardır, Şiilik ayrı bir olaydır, bu konuyu başka bir yazıya bırakıyoruz.) Tarikatları Yahudi kökenliler kurar. Toplumu koyun gibi yönetmeye devam edebilmek için uygun ortamı yaratan İslam'ı işte bu yüzden ölesiye savunurlar. Kendileri umursamasalar bile. İşte bu yüzden millete Türklerin eski dininin aslında ne olduğunu söylemezler. İşte bu yüzden bu konuda binbir yalan uydururlar. Gerçeği işte bu yüzden saklarlar. Yoksa milleti koyun gibi gütme sistemleri çökebilir. "İslam dini", bu gerçek kimliklerini saklayan asalak yönetici sınıfın en büyük yönetme, kandırma ve hipnoz aletidir. Bunu kaybetmek istemezler. Gizli Yahudiler hakkında son 11 yılda çok ciddi eserler yayınlanmıştır. İnceleyin, ve bu devletin aslında bir Türk devleti olmadığını görün. Uyanın! Bunun gibi önemli bilgileri, bu yazıyı, yaza yaza bizim gibi "en marjinal kabul edilen" bir grubun, "Satanistlerin" yazması üzünülecek bir durumdur. Lütfen bu konuları 1) Kendiniz araştırın. 2) Çevrenizdekilere bahsedin. 3) Bu yazıyı gezindiğiniz sitelerde dağıtın ve yayın. 4) Türklüğün İslam diniyle uyumsuz olduğunu tanıdıklarınıza anlatın. kaynak satan in turkey Yanlış fikirleri olsada müslolardan daha barışçıl oldukları kesin Link to post Sitelerde Paylaş
empirical 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi o parça nerden geliyo Uzayın bilinmeyen bir yerlerinden geliyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Ateist Bakis 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi (düzenlendi) Bu tür tanrınında bilinci yoktur.Doğayı oluşturan parçaların tanrı hakkında insanlar gibi tanrı iddiasında bulunmasını beklemekte saçmalıktır. Default olarak tanrı iddia ediliyorsa, insan bilinci haricinde de kendine yer bulmalıdır. İnsan harici o kadar sayamayacağımız miktardaki VAR olan diğer hiçbir şeyde kendine yer bulamıyor. Beni ilgilendirmiyor cisimlerin konuşup konuşamadıkları. O tanrıyı nasıl bulup tespit ettilerse VAR olarak tanımlanan şeylerde de tanrı iddiasını gösterecekler. İmkansızlıktan ondan bundan bahsedip aklın sıra mantık kurallarına çekme. Tanrı iddiasında hiçbir mantık kuralı çalışmıyor. O halde atomu mu konuşturuyorsunuz ne bok yiyorsunuz beni ilgilendirmiyor. Tanrıyı insan bilinci haricinde bir varlık da söyleyecek veya gösterecek. O kadar! Mayıs 7, 2011 tarihinde Ateist Bakış tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
empirical 0 Mayıs 7, 2011 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2011 gönderildi Default olarak tanrı iddia ediliyorsa, insan bilinci haricinde de kendine yer bulmalıdır. İnsan harici o kadar sayamayacağımız miktardaki VAR olan diğer hiçbir şeyde kendine yer bulamıyor. Beni ilgilendirmiyor cisimlerin konuşup konuşamadıkları. O tanrıyı nasıl bulup tespit ettilerse VAR olarak tanımlanan şeylerde de tanrı iddiasını gösterecekler. İmkansızlıktan ondan bundan bahsedip aklın sıra mantık kurallarına çekme. Tanrı iddiasında hiçbir mantık kuralı çalışmıyor. Allah gibi somut karşılığı olmayan tanrılarda tabi ki çalışmaz. Dharma,tao,chi gibi kavramlarda çalışır. Dharma doğa kanunları demektir. Tao doğanın uyduğu yol demektir. Chi de yaşam enerjisi demektir. O halde atomu mu konuşturuyorsunuz ne bok yiyorsunuz beni ilgilendirmiyor. Tanrıyı insan bilinci haricinde bir varlık da söyleyecek veya gösterecek. Türkçe'ye tanrı diye çevirilen kelimenin o dildeki karşılığına bakarım.Doğada karşılığı var ise onu kabul ederim.Konuşmalarını beklemem. O kadar! O kadar! Link to post Sitelerde Paylaş
FerdiMagribi 0 Ocak 29, 2020 gönderildi Raporla Share Ocak 29, 2020 gönderildi Merhaba. Buraya kafamdaki karışıklıklara bir nebze cevap bulabilmek için geldim. Başlığın bütününü okudum ama ne teistlerin ne ateistlerin cevapları beni tatmin etmedi. Şu an tanrıya ne inanıyorum ne inanmıyorum. Başlığın altında tanrının algılanamadığı, hiçbir varlığın bu konuda bir tepki veya cevap vermediği yazılmış. Belki biraz mistik veya saçma olacak ama ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Belki sorduğum soruya ateistler “çok gerizekalıca” der, belki müslümanlar veya teistler “alın size soru” der ya da o kadar salağımdır ki böyle bir soru aklıma gelmiştir, bilemiyorum. Ama bu konu hakkındaki en ufak düşüncelerinizi bile merak ediyorum. Umarım beni anlamışsınızdır ve belki gerizekalı olan arkadaşınıza yardım edersiniz. Herkese teşekkürler, Ali Efruz Link to post Sitelerde Paylaş
John_Ahmet 0 Şubat 13, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 13, 2020 gönderildi On 29.01.2020 at 22:23, aliefruz yazdı: Merhaba. Buraya kafamdaki karışıklıklara bir nebze cevap bulabilmek için geldim. Başlığın bütününü okudum ama ne teistlerin ne ateistlerin cevapları beni tatmin etmedi. Şu an tanrıya ne inanıyorum ne inanmıyorum. Başlığın altında tanrının algılanamadığı, hiçbir varlığın bu konuda bir tepki veya cevap vermediği yazılmış. Belki biraz mistik veya saçma olacak ama ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Belki sorduğum soruya ateistler “çok gerizekalıca” der, belki müslümanlar veya teistler “alın size soru” der ya da o kadar salağımdır ki böyle bir soru aklıma gelmiştir, bilemiyorum. Ama bu konu hakkındaki en ufak düşüncelerinizi bile merak ediyorum. Umarım beni anlamışsınızdır ve belki gerizekalı olan arkadaşınıza yardım edersiniz. Herkese teşekkürler, Ali Efruz Tanrının varlığına ya da yokluğuna bir kanıt bulmaya çalışmak çok gereksiz, boş, faydasız bir çabadır. Bunun yerine daha faydalı konularla ilgilenmenizi tavsiye ederim. Ne bileyim, ingilizcenizi ilerletin, bilişim teknolojileri ile ilgili yeni şeyler öğrenin, faydalı olabilecek bir ürün tasarlayın ve bunun prototipini üretmeye çalışın vs. Link to post Sitelerde Paylaş
dursun 0 Şubat 13, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 13, 2020 gönderildi On 29.01.2020 at 22:23, aliefruz yazdı: Merhaba. Buraya kafamdaki karışıklıklara bir nebze cevap bulabilmek için geldim. Başlığın bütününü okudum ama ne teistlerin ne ateistlerin cevapları beni tatmin etmedi. Şu an tanrıya ne inanıyorum ne inanmıyorum. Başlığın altında tanrının algılanamadığı, hiçbir varlığın bu konuda bir tepki veya cevap vermediği yazılmış. Belki biraz mistik veya saçma olacak ama ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Belki sorduğum soruya ateistler “çok gerizekalıca” der, belki müslümanlar veya teistler “alın size soru” der ya da o kadar salağımdır ki böyle bir soru aklıma gelmiştir, bilemiyorum. Ama bu konu hakkındaki en ufak düşüncelerinizi bile merak ediyorum. Umarım beni anlamışsınızdır ve belki gerizekalı olan arkadaşınıza yardım edersiniz. Herkese teşekkürler, Ali Efruz Merhaba, ben de size yakın bir pozisyondayım. Bu forumda bazen çok akıllıca, mantıklı cevaplar parlıyor. Mesela bu konunun altındaki bir yorumda arkadaş şunları demiş; Böyle değil, bu tanrının nerede olduğunu, kanıtını, nasıl olduğunu, bu evrende neleri yapıp, nelere karışmadığını anlatacaksın. Bir şeyi açıklayamamış olmamız, bir şeyin bilinmiyor oluşu senin ilah-tanrının kanıtı falan değildir, buna çalış. tanrının kanıtını bilinmeyenden, olmuş olabilirden, başka bir şey olamazdan değil, hayattan, gözlemden, olgudan, deneyden, ölçümden bulacaksın. Bulamazsan da bulunana kadar yoktur işte. Basittir, bizim dediğimiz de budur. Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Şubat 14, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 14, 2020 gönderildi On 29.01.2020 at 14:23, aliefruz said: Merhaba. Buraya kafamdaki karışıklıklara bir nebze cevap bulabilmek için geldim. Başlığın bütününü okudum ama ne teistlerin ne ateistlerin cevapları beni tatmin etmedi. Şu an tanrıya ne inanıyorum ne inanmıyorum. Başlığın altında tanrının algılanamadığı, hiçbir varlığın bu konuda bir tepki veya cevap vermediği yazılmış. Belki biraz mistik veya saçma olacak ama ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Belki sorduğum soruya ateistler “çok gerizekalıca” der, belki müslümanlar veya teistler “alın size soru” der ya da o kadar salağımdır ki böyle bir soru aklıma gelmiştir, bilemiyorum. Ama bu konu hakkındaki en ufak düşüncelerinizi bile merak ediyorum. Umarım beni anlamışsınızdır ve belki gerizekalı olan arkadaşınıza yardım edersiniz. Herkese teşekkürler, Ali Efruz Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede Güneş'in etrafında dönen porselen bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişi, yakınçağda bir ruh doktoruyla, daha önceki çağlardaysa bir Engizisyon yargıcıyla görüştürülürdü. (Bir yerlerden alıntıdır, orjinali russell yazmış zamanında) Link to post Sitelerde Paylaş
RasyonelDüşünce 0 Şubat 14, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 14, 2020 gönderildi On 29.01.2020 at 22:23, aliefruz yazdı: ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Hiç saçma değil. Tanrı diye adlandırılan bir gücün, varlığın yada çoğullarının bizim algılayamadığımız bir yerlerde olması gayet olasıdır. Fakat böyle bir tanrı var olsa idi bile bu tanrıyı görmediğimiz için hayatımızı bu tanrı varmış gibi yaşamamız bu tanrıya hakaret olabilirdi. Çünkü bu tanrı hayatımızı kendisi varmış gibi düşünerek yaşamamızı istese idi, ve imkanı olsa idi, kendisini VARlardı diye düşünüyorum. Diğer olasılık ise imkanı olup ta kendisini varlamayan, iç huzurunuzda bu tanrıyı bulup varmış gibi yaşamanızı isteyen tanrı. bu tanrının herhangi bir ritueli bulunmadığından Bu tanrı yokmuş gibi yaşayıp bulunduğunuz toplum ve zamana göre Mümkün mertebede iyi biri olmanız yeterli olacaktır. Yani Algımız dışındaki bir boyutta bir tanrı olsa ve Ceza ödül sistemi için bizi izliyor olsa idi, Bu tanrıya inanmak değil de iyi biri olmanız yetecektir. Yani Bu tanrı Yok hükmünde gibi yaşayan iyi bir insandan hiç bir farkınız olmayacak. Bu nedenle bu ve benzeri tanrılar benim için yok hükmündedir. Link to post Sitelerde Paylaş
Ebu Kafir 0 Şubat 14, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 14, 2020 gönderildi On 29.01.2020 at 22:23, aliefruz yazdı: Merhaba. Buraya kafamdaki karışıklıklara bir nebze cevap bulabilmek için geldim. Başlığın bütününü okudum ama ne teistlerin ne ateistlerin cevapları beni tatmin etmedi. Şu an tanrıya ne inanıyorum ne inanmıyorum. Başlığın altında tanrının algılanamadığı, hiçbir varlığın bu konuda bir tepki veya cevap vermediği yazılmış. Belki biraz mistik veya saçma olacak ama ya tanrı bizim algılayamadığımız bir üst boyuttaysa? Biliyorum, çok saçma duyuluyor ama kafa karışıklığım hiçbir şekilde düzelmiyor. Belki sorduğum soruya ateistler “çok gerizekalıca” der, belki müslümanlar veya teistler “alın size soru” der ya da o kadar salağımdır ki böyle bir soru aklıma gelmiştir, bilemiyorum. Ama bu konu hakkındaki en ufak düşüncelerinizi bile merak ediyorum. Umarım beni anlamışsınızdır ve belki gerizekalı olan arkadaşınıza yardım edersiniz. Herkese teşekkürler, Ali Efruz Yeterince araştırıp kafa yormamış bir insan canlılara, doğaya, evrene baktığında bunların işleyişini görüp kendi kendine oluşamayacağını düşünüyor. Bilgisiz insanın bu konuya getirebileceği en basit ve tembelce açıklama da tabi üstün bir güç tarafından bunların hepsinin bilinçli olarak dizayn edilmiş olması. Peki, karmaşıklığı açıklamak için açıklamayı hedeflediği olgulardan kıyaslanamayacak kadar çok daha karmaşık ve bilinmez bir iddiayı, yani tanrı savını ortaya atmak ne kadar açıklayıcı oluyor? Nihayetinde açıklama olarak ortaya koydukları tanrı iddiası aslında açıklamaya en çok muhtaç olanı. Tanrı iddiasını ortaya atabilmek için öncelikle “tanrının kökeni nedir?” sorusunu yanıtlayabilmek gereklidir. Zira karmaşık sistemler kendi kendine organize olmuş olamaz, yahut hep var olamaz deyip hemen arkasından tanrı sonsuz kat daha karmaşıktır ama kendi kendine olabilir iddiasında bulunmak, üstelik tüm gözlemlerimiz doğadaki yapıların basitten karmaşığa doğru gittiklerini, en karmaşık olanın başta olamayacağını açıkça gösterirken hiç akıllıca bir iddia olmuyor haliyle. Dünün bilinmeyenleri bugünün sıradan konuları, bugünün bilinmeyenleri ise yarının sıradanları olacak, tanrı yaptı demek aslında bilmiyorum demenin diğer şekli. Bilinmezler bilinir oldukça ortada bir tanrı falan da kalmayacak, tıpkı eskiden tanrıya maledilen doğa olaylarının, hastalıkların vb. bilinmezlerin şu anda tanrıyla açıklanmadığı gibi. Doğanın kendi işleyişiyle açıklayamadığımız, ilahi bir güce yorduğumuz hiç bir fenomen yok, bügün tam bilinmeyen konular dahi güçlü teori ve hipotezlere sahip, doğanın işleyişi dışında değiller, fizik yasaları çevresindeki olası durumlar. Tanrının olmamasına aslında sevinmemiz gerekir. Bunca adaletsizlik, vahşet, ızdırap vs. varken, canlılar birbirini yerken, böyle bir sistemin mimarı tanrı olsa bu tanrı sadist, güvenilmez, kötü ve sapık olması gerekirdi. Nihai tasarımcı tanrı olsa insanı ve herşeyi dizayn eden tanrı herşeyin de asıl suçlusu ve sorumlusu olurdu. Neyseki tanrı yok ve rahatız, öldükten sonra seni kimse alçakça ve iğrenç işkencelerden geçirmeyecek, doğmadan önce neysen ve neredeysen öldükten sonrada orada (yani vücuduna ait atomlar doğaya dönecek) emin olabilirsin.. Tanrı bir açıklama değil aslında ölümden, sevdiklerini birdaha görememekten ve yok oluştan korkan insanın hayal dünyasında yarattığı, kendini koruyup kollayan üstün bir günün varlığını arzuladığı çocukça bir fanteziden ibaretdir. Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Şubat 14, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 14, 2020 gönderildi 5 dakika önce, Ebu Kafir yazdı: Yeterince araştırıp kafa yormamış bir insan canlılara, doğaya, evrene baktığında bunların işleyişini görüp kendi kendine oluşamayacağını düşünüyor. Bilgisiz insanın bu konuya getirebileceği en basit ve tembelce açıklama da tabi üstün bir güç tarafından bunların hepsinin bilinçli olarak dizayn edilmiş olması. Peki, karmaşıklığı açıklamak için açıklamayı hedeflediği olgulardan kıyaslanamayacak kadar çok daha karmaşık ve bilinmez bir iddiayı, yani tanrı savını ortaya atmak ne kadar açıklayıcı oluyor? Nihayetinde açıklama olarak ortaya koydukları tanrı iddiası aslında açıklamaya en çok muhtaç olanı. Tanrı iddiasını ortaya atabilmek için öncelikle “tanrının kökeni nedir?” sorusunu yanıtlayabilmek gereklidir. Zira karmaşık sistemler kendi kendine organize olmuş olamaz, yahut hep var olamaz deyip hemen arkasından tanrı sonsuz kat daha karmaşıktır ama kendi kendine olabilir iddiasında bulunmak, üstelik tüm gözlemlerimiz doğadaki yapıların basitten karmaşığa doğru gittiklerini, en karmaşık olanın başta olamayacağını açıkça gösterirken hiç akıllıca bir iddia olmuyor haliyle. Dünün bilinmeyenleri bugünün sıradan konuları, bugünün bilinmeyenleri ise yarının sıradanları olacak, tanrı yaptı demek aslında bilmiyorum demenin diğer şekli. Bilinmezler bilinir oldukça ortada bir tanrı falan da kalmayacak, tıpkı eskiden tanrıya maledilen doğa olaylarının, hastalıkların vb. bilinmezlerin şu anda tanrıyla açıklanmadığı gibi. Doğanın kendi işleyişiyle açıklayamadığımız, ilahi bir güce yorduğumuz hiç bir fenomen yok, bügün tam bilinmeyen konular dahi güçlü teori ve hipotezlere sahip, doğanın işleyişi dışında değiller, fizik yasaları çevresindeki olası durumlar. Tanrının olmamasına aslında sevinmemiz gerekir. Bunca adaletsizlik, vahşet, ızdırap vs. varken, canlılar birbirini yerken, böyle bir sistemin mimarı tanrı olsa bu tanrı sadist, güvenilmez, kötü ve sapık olması gerekirdi. Nihai tasarımcı tanrı olsa insanı ve herşeyi dizayn eden tanrı herşeyin de asıl suçlusu ve sorumlusu olurdu. Neyseki tanrı yok ve rahatız, öldükten sonra seni kimse alçakça ve iğrenç işkencelerden geçirmeyecek, doğmadan önce neysen ve neredeysen öldükten sonrada orada (yani vücuduna ait atomlar doğaya dönecek) emin olabilirsin.. Tanrı bir açıklama değil aslında ölümden, sevdiklerini birdaha görememekten ve yok oluştan korkan insanın hayal dünyasında yarattığı, kendini koruyup kollayan üstün bir günün varlığını arzuladığı çocukça bir fanteziden ibaretdir. Bilinmezlerden değil bilinenlerden de Tanriya gidebiliriz.Bir bebeğin koca treni çektiğini görsek deriz ki bu imkansız.Ardında başka bir iş var deriz aynen böyle de atom dediğimiz yapılarda irade hayat kudret şuur vs.yoksa ki (yok) olan her şeyin ardında bir tanrı aramak zorundayız.Bu tercih değil aklın zorunlu sonucu. Link to post Sitelerde Paylaş
Ebu Kafir 0 Şubat 14, 2020 gönderildi Raporla Share Şubat 14, 2020 gönderildi 18 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı: Bilinmezlerden değil bilinenlerden de Tanriya gidebiliriz.Bir bebeğin koca treni çektiğini görsek deriz ki bu imkansız.Ardında başka bir iş var deriz aynen böyle de atom dediğimiz yapılarda irade hayat kudret şuur vs.yoksa ki (yok) olan her şeyin ardında bir tanrı aramak zorundayız.Bu tercih değil aklın zorunlu sonucu. Bebeğin treni çektiği gibi imkansız durumları asla göremiyoruz işte. Atomlarda irade şuur vb. olmasına gerek yok, doğada mevcut fizik kurallarına uymaları yetiyor, böylece kendileriyle uyumlu yapılar arasında bağ kurup karmaşığa doğru faz değiştirebiliyorlar, bu durum için dışardan hiç bir müdehaleye de gerek yok. Senin bu durumu anlayamaman veya anlamak istememen tamamen dinciler tarafından küçük yaşya istismar edilmenle alakalı bir konu. Beyin kimyanla oynandığı için o kalın bariyeri aşıp kabullenemiyorsun, hepsi bu. Senin durum bilimsellikle alakalı değil tamamen psikolojik.. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts