Jump to content

BEN ATATÜRK İLKELERİNE GERİ DÖNÜYORUM


Recommended Posts

Ataturk'un kurdugu diyanet simdiki gibi sadece sunnileri muhatap alan bir yapida degilmiydi? Aleviler sanirim Osmanli zamaninda cok daha agir zulum gordukleri icin Ataturkcu oluyorlar ama genc cumhuriyetin oz evlatlari sunnilerdir, bu hususta en ufak bir suphem yok.

Jadı...

Sen birine kuma gitmeye layıksın..

Müslüman değilsin ama aklın Türk Müslüman kadınları gibi çalışıyor nedense.... Atatürk'le sunniliği bağdaştırman,, su ile ateşi bağdaştırmak gibi bir sapkınlık..

Atatürk İslam'ı kontrol altına almak için diyaneti kurdurmuştur. Tabii bu ters tepen bir çabadır. Atatürk bizim sapıkların aynı zamanda çok kurnaz olduklarını bilmiyordu.

Biz bile bunu daha yeni öğreniyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 396
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Diyanet din adamı yetiştirmek için mi kurulmuş? Atatürk'ün bu saçma yapıyı neden kurduğunu bilmiyor musun?

Diyanet elbette sünnilerle muhatap olacak çünkü sünni İslam dominandı ve ehlileştirilmeliydi. Adam "Arap'ın yaveleri" dediği uyduruk metni Türkçeye çevirttiriyor ki sulanmış beyinler gerçeği görsün. Bunu da kendisi ifade ediyor.

Aleviler Atatürk'ü iyi tanır, bilir. O öldükten hemen sonra sünni İslam'ın başgösterdiğini ama bunu sorumlusunun Atatürk olmadığını da.. bilir.

Oldu olacak Atatürk'ü İslam yanlısı falan ilan etseydin...

Benim soylemek istedim sey Ataturk "Turk milleti soyle zekidir boyle akillidir" derken kastettigi kesim sunnilerdi. Ayrica kendisinin gayrimuslim azinliklara ve bu insanlarin servetlerine de pek tahammulu oldugunu sanmiyorum. Kurtler sunni islamin bir diger koluna ait oldukleri icin diger azinliklar gibi yok edilmediler, cunku bu ozellikleri sayesinde asimile edilebilecekleri sanildi. Dini azinliklar bu sekilde kovulmus olmasaydi biz islamcilardan bu gun bu kadar muzdarip durumda olurmuyduk sence ne dersin?

tarihinde jadi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç şüphenin olmaması herhalde hislerinden kaynaklanmıyordur.

Öyleyse o kaynağı bizim için de lutfetsen de bilgilensek. :)

Ne kaynagi istiyorsun anlamiyorum. Ermenilerin basina gelenleri simdilik acmiyorum(Aataturk bu yapilanlari kinayan bir aciklama yapmamistir), Cumhuriyet kuruldugunda istanbul nufusunun yaklasik %35 kadari Rumlardan olusuyordu, ulkenin diger illerinde de yuzyillardir burda yasayagelen Rum vatandaslar mevcuttu. Yahudi azinlik da Rumlar kadar kalabalik olmasa da maddi acidan cok gucluydu. Bunlarin hepsi varlik vergisiydi, yagmalamaydi, Kibris olayiydi derken tekmeyi yiyip yollandilar. Devlet sadece sunnileri muhatap aldi, onlara ucretsiz din hizmeti sundu, bayramlari, tatilleri onlara gore belirledi vesaire. Ataturk islamciydi demek degil bu ama ama millet olarak benimsedikleri sunnilerdi azicik dusunurseniz bunu goreceksiniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fesi kaldırıp şapkayı getirmenin nasıl bir modernleşme ya da özgürleştirme sağladığını bana açıklar mısın?

Tanzimat ve ıslahat fermanlarının etkisi Atatürk inkılaplarından daha büyüktür.Kölelik kaldırılmış,daha ne olsun?

Bana göre Atatürk'ün yaptığı en iyi şey latin alfabesini getirmiş olmasıdır,ki bunu da olumsuz olarak gören bir çok insan var.

Beğenmek / Beğenmemek ekseninde yapılan tartışmalar sonuçsuzdur.

Tıkanır.

Sen fesi kaldırıp şapka getirmeyi diyorsun,

Halbu ki olay tüm mekteplerden, devlet kurumlarına, subaylara, burokratik şahsiyetlere kadar bir kiyafet devrimini kapsıyor.

Bak beğenmek/beğenmemek ekseninde sen haklısın.

Beğenmeyebilirsin yapılanları.

Ancak beğenmeme davranışını SONUCA dönüştürmen için bu yazdıkların yetersiz.

Tanzimat ve ıslahat fermanları monarşik düzenin içinde ağza bir parmak bal çalmadan başka şey değil.

Bak burada da benim beğenme/beğenmeme davranışım devreye giriyor.

Sonuç olarak faydalı şeyler, süreçlere katkısı olan şeyler olmasına rağmen ben bunu göremiyorum.

Sebebi monarşi sisteminde samimiyete ihtimal vermemem.

Anladın mı şimdi konunun hangi kulağından tuttuğunu kendinin?

tarihinde Ateist Bakış tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne kaynagi istiyorsun anlamiyorum. Ermenilerin basina gelenleri simdilik acmiyorum(Aataturk bu yapilanlari kinayan bir aciklama yapmamistir), Cumhuriyet kuruldugunda istanbul nufusunun yaklasik %35 kadari Rumlardan olusuyordu, ulkenin diger illerinde de yuzyillardir burda yasayagelen Rum vatandaslar mevcuttu. Yahudi azinlik da Rumlar kadar kalabalik olmasa da maddi acidan cok gucluydu. Bunlarin hepsi varlik vergisiydi, yagmalamaydi, Kibris olayiydi derken tekmeyi yiyip yollandilar. Devlet sadece sunnileri muhatap aldi, onlara ucretsiz din hizmeti sundu, bayramlari, tatilleri onlara gore belirledi vesaire. Ataturk islamciydi demek degil bu ama ama millet olarak benimsedikleri sunnilerdi azicik dusunurseniz bunu goreceksiniz

Kaynak veremiyorsun, çünkü böyle bir kaynak yok.

Çünkü Atatürk sünni tarikatları, tekkeleri, dergahları tamamen kapattırmıştı.

Sünniler 1950'ye kadar başlarını kaldıramadılar.

Sünni dincilerin itirazlarına rağmen Karabekir'e söylediği gibi Arab oğlunun yavelerini öğretmek için Kur'an'ın çevirisini yaptırttı ve yaydırttı.

Din dersini kaldırttı ve lise tarih kitaplarında dinler gerçeğini yazdırtıp okutturdu.

Ezanı Türkçeleştirmeye kadar sünnilik karşıtı ne varsa yaptı.

Siz daha hangi sünniliğin egemen kılınmasından bahsediyorsunuz?

Onun için mi gerici isyanlar patladı?

Onun için mi Said Nursi'ler Atatürk'ü deccal ilan etti?

Erneni-Rum meselesi apayrı bir konu.

Sap ile samanı birbirine karıştırmayın. Gerekirse onu da ele alırız.

Eğer varsa yeterli tarih, din ve siyaset bilginiz, buyrun tartışalım.

Ama böyle siyasetinizden kaynaklanan ön yargılarınızla yalan-yanlış zırvalarda bulunmayın.

Alevilere gelince; onlar da cemevlerinin kapanmasına üzülmüş olsalar da genel olarak büyük memnuniyet duymuşlardır.

Çünkü kendilerini ezen sünnilik Atatürk tarafından zaptırapt altına alınmıştır.

Ve Aleviler Atatürk'ün de Alevi olduğuna inanır "O bizdendi" derler.c

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herneyse, benim soylemek istedigim sey ozet olarak Ittihat ve Terakkicilerin ve akabinde Ataturk'un de Turkiye sinirlari icerisinde cesitlilige tahammulleri yoktu. Ellerinden geldigince asimile etmeye calistilar ve bunu yapmanin en etkili yolu elbette muslumanlastirmakti. Yapamadiklarini def ettiler. Doksan yildir Kurtleri asimile etmeye calisiyorlar ornegin, onlar musluman olduklari icin yok edilmediler. Tabi hic hesapta olmayan bir direnisle karsilastilar orasi ayri. O yuzden butun memleketi boyle musluman tosuncuklarla doldurursan sonrada aman seriatcilar guclendi diye zirlamaninda hicbir anlami olmuyor maalesef, hatta insani sinire kesiyorsunuz

tarihinde jadi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Taha Akyol denen ödlek kıç yalayıcı yobaz, Atatürk'e kanunlar çerçevesinde giydirmek için "Hangi Atatürk" diye kafa karıstırmaya yönelik Atatürk'ü asagılamaya yönelik bir kitap yazmıstı.

Aslında kitabı us ile okuyanın anlayacagı Atatürk'ün bu milleti muasır medeniyetler seviyesine getirebilmek için ne türlü zorluklara katlandıgı, ne tür alçakça saldırılara direndigi, yeri geldiginde dünyanın en büyük politikacası oldabildigi, yeri geldiginde demir yumrugunu halkı ugruna çekinmeden vurabildigidir. Ama bu takiyyeci korkak, güya Atatürk'ü överken aslında Atatürk'e sövüyor, tıpkı Can Dündar denen ne idugu bilinmez libos gibi.

Alevilerin, Dersim olayının Atatürk'ü alevi düsmanı göstermek isteyenlere inat Atatürk'e sahip çıkmaları alevilerin isigi karanliktan ayirmaktaki erdemlerinden olsa gerek diye düsünüyorum. Ikide bir alevilere bu konunun hatirlatilip piçlik yapılmasıda alevi toplumunda hiçbir gevsemeye sebep olmamıstır ne mutlu.

Bizdeki sorun hep bir çoban aryısında olmamız, eger bu çoban Feto olursa, Feto'nun çayırlarında yayılıyoruz, Demirel, Ecevit, Özal, Erdogan olursa onların çayırlarında.

Oysa 100 yıl önce bize 500 yıl sonrasının yolunu göstermis bir insanı hiç görmezden geliyoruz.

Bu ülkeye çok aydın, çok bilim adamı, çok lider geldi geçti Atatürk'ten sonra ama tek bir tanesinde Atatürk'ün nitelikleri yoktu biz hala ikinci Atatürk gelsinde bizi kurtarsın diye bekliyoruz, sanırım daha çok bekleriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk neden Tahsin Mayapetek'i tutup sonra onu yurtdışına farklı dinlerin ritüellerinin islamla ne kadar benzeştiğini

raporlarla hazırlaması için gönderdi ?

Diyaneti niçin açtı diyorsunuz da.

İlk cümlemin içerdiği islamın iç yüzünü gösterme niyetiyle aynı değil mi yani ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sorunlara, tarihin seyrine, sınıfsal açıdan bakmazsanız, sınıfsal açıdan değerlendirme kriterlerine vakıf değilseniz. İster Atatürkçü olun, ister liberal fark etmez.

Atatürkçülük liberalizm ile çelişmez, liberalizm de Atatürkçülük ile.

Liberalizm, hele hele neo liberalizm, Daha açık ifadesi ile globalizm, artık ulusalcılığın papucunu dama atmıştır. Ulusalcılık kapitalizmin yeni filizlendiği dönemlerde belli coğrafyalarda etnik kökene bağlı ulus devletler şeklinde ortaya çıktı. Filizlenen kapitalistler pazarlarını içinde bulunduğu etnik köken ile sağlıyordu. Almanlık, ingilizlik, fransızlık vs önemli idi, Bunlardan etkilenerek osmanlının parçalanması sonunda da Türklük, Rumluk, Araplık, Farslık önemli olmaya başladı ve bu etnik kökenler de kendilerinden daha önce bu yola girmiş merkezi kapitalist ülkelerin (ingiliz, fransız, alman, italyan) vs nin yolundan gitmeye başladılar. Ama bu merkezi kapitalist ülkeler kapitalizmin gelişme dinamiği ile kısa zamanda kendi pazarlarını doyurup başka pazarlar, enerji ve hammadde kaynakları aramaya başladılar. Bu arayış onları iki büyük savaşa soktu, Birinci ve ikinci dünya savaşları. Bu savaşlar merkezi kapitalist ülkelere güç kaybettirdiği için sosyalist ülkeler de tarih sahnesine çıkmayı başarabildiler. Kapitalistler kendi düzenlerinin özelliklerini sosyalist ve komünist ülkelerden, ilkelerden öğrendikten sonra akılları başlarına geldi. Yeryüzünde sosyalist alternatif varken, kapitalistlerin birbirine düşmesinin aptallık olduğunu anladılar. Bu birinci ve ikinci dünya savaşından galip gelen devletler ve başta ABD tüm kapitalist bloğu bir çatı altında toplamak ve topyekün sosyalist bloğa karşı çıkmak için bütün imkanlarını seferber ettiler. Sosyalist blok havlu attıktan sonra geriye üçüncü blok ülkelerini pazarlarına katmak kaldı. Neoliberalizm ve globalizm artık ulus devletçiliği geride bırakmıştır. Bir kapitalist fabrikasında çalışan insanların hangi etnik kökende olduğuna, hangi din ve mezhebe ait olduğuna bakmaz. Hele şirketi uluslararası ölçekte, çok uluslu bir şirket ise, hangi ülkede faaliyet gösterdiğine de bakmaz. Şirketin, yani kendinin kasasının nasıl dolduğuna bakar.

Gelelim Atatükçüğüne,

ulus devletlerin moda olduğu bir dönemde, Osmanlı monarşisinin yıkılması ve dağıtılmasından sonra Osmanlı topraklarına bir çekidüzen vermek isteyen emperyalist ülkeler Bir şekilde sınırları cetvelle belirledikleri, ama iktidardakilerin kendi inisiyatiflerinde olduğu ulus devlerler yarattılar. Bu manuplasyonda Türkiye Cumhuriyetini kuran asker sivil bürokrat kesimler, Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek, emperyalistlerin hesaplarını bir dereceye kadar bozdular ve şimdiki misaki milli sınırlarımızda bağımsız bir devlet oluşturabildik. Bu Emperyalizme karşı mazlum milletlerin önemli bir başkaldırısıydı. Daha sonraları bağımsızlıklarını kazanan pek çok devlete örnek oldu. Sosyalist değildi. Çünkü ülke daha feodal bir ülke idi, kapitalist ilikşiler yeni filizleniyor, modern anlamda ne bir burjuvazi ne de bir işçi sınıfı vardı. Emperyalizmden bağımsız, ancak kapitalist ilişkilerin devlet eli ile geliştirilmesini hedefleyen bir politika belirlendi. Kapitalist olma yolundaki tüm feodal sermayenin önü açıldı. Kapitalistlerin gücünün yetmediği alanlara devlet yatırım yaparak Kamu İktisadi Teşekküllerini kurdu. Tüm dış borçlarını kapatarak, kendi kulvarında kendi kapitalizmini geliştirdi. Ancak Merkezi kapitalist ülkeler de yerinde saymıyorlardı. Onlar da hızla gelişiyor, globalleşiyorlardı. Hele sosyalist ülkeler havlu attıktan sonra, Artık meydan uluslararası sermayeye kaldı. Türkiye sermayesi kendi ulusal sınırları içinde kendi iç dinamiği ile gelişirken, yabancı sermaye ile çelişkileri ön plana çıktı. Uluslararası sermaye kendi kurallarını tüm ulusal sermayelere dayatıyordu. Bu dayatmanın adı ise neo liberalizm oldu. Herkes ulusal pazarlarını herkese açacak, her kapitalist, tüm dünya emekçilerini özgürce sömürebildiği bir ortam yaratılacaktı. Böyle olunca ulusal sermayeler iflas ile karşı karşıya kaldılar. Bir kısmı iflas etti, bir kısma da uluslararası sermaye ile ortaklıklar kurdular. Türkiye de de bu süreç işledi, Kuruluşundan bu yana kendi iç dinamiği ile gelişen yerli ve ulusal sermaye ayakta kalabilmek için hızla dış ortaklar bulmaya başladılar. Bugün yüzdeyüz yerli sermaye ile ayakta kalan büyük sermaye neredeyse kalmadı. Tabi devlet eli ile filizlenen sermaye ile, dini duyguları sömürerek palazlanan sermaye arasında çelişktiler de yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı. Dinler, etnik köken milliyetçiliğinden daha fazla uluslararası durumdadır. Türkiyedeki İslami sermaye islamı sömürürek geleneksel sermayeyi hem kapital olarak hem toplumsal destek olarak geride bırakmaya başladı. Bu gidişattan kimler rahatsız oldu. Devletin sahipleri, asker sivil bürokrat kesim. Devletten nemalanan kesim. Çünkü bunların iktidarı elden gidiyor olmaya başladı. Artık Atatürkçülük, devletcilik, Ulusalcılık para etmemeye başladı.

Gelinen bu aşamadan sonra ulus devletler ya sosyalizme geçiş yapmaları gerekir veya neoliberalizme boyun eğmeleri gerekir oldu.

Sosyalizmin defteri dürüldüğü için, liberalizme boyun eğmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Bu boyun eğişi en iyi şekilde islami sermaye yaptı. İslami yermayeyi Büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanı yaptılar. Malı götürecekler, kırıntıları da bu sermayeye kalacaktı.

Diyeceğim o ki! Bu gidişat içinde Atatürkçülüğe sarılmak çıkar yol değil. Yetersiz kalır. Çünkü Atatürçülük veya ulusalcılık, devrini kapattı. Daha doğrusu bu ulusalcılık eğer sosyalizme açılmayacak ise, başka bir yere varamaz.

Hacı ve hacı gibi arkadaşlar sosyalistlerle beraber ve sosyalizm hedefinde yürümedikçe, bu yol bir yere çıkmaz.

Liberalizm, neo liberalizm, globalizm kapitalizmin bir aşamasıdır. Hem kapitalizmi savunup, hem de liberallere karşı çıkmak anlamsız bir çelişkidir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl bir zafermiş bu?İslam olduğu yerde duruyor.Bağnazlık cehalet diz boyu.100 yıl öncesinden zihniyet olarak çok bir farkımız yok.Kaldı ki türk-islam birliği Atatürk'ün politikasıdır.Türk hristiyan ve musevileri,müslümanlarla mübadale eden Atatürk'tür.

Sen ismetle Atatürkü karıştırmışşın topitop, ben sana derlerine iyi çalış diyorum ama sen üç beş ucube yahudinin yazılarını okuyup dünyayı anladım ,çözdüm moduna giriyorsun.

Ne olcak bu hem ukala hem cahil gençliğin hali bilmiyorum. Senin Türk doğmamanın sorumlusu ne Atatürk ne de Türkler, devletsizliğinin sorumlusuda bizler değiliz.

tarihinde Titus Andronicus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dogru, Ataturk Ittihatcilarin politikalarini aynen surdurmustur. Yani ulus devlet kurmak isterken ulus olarak sunni muslumanlar Turk olarak secilmis, digerleri uvey vatandas olarak gorulmus, zenginliklerinden rahatsizlik duyulmus ve bir sekilde varliklarina el konularak ulkeden kovulmuslardir. Bu noktada Alevilerin Ataturkcu olmasi biraz ironik geliyor bana, alevi koylerine cami yapan, diyanet imami atayan bu cumhuriyettir neticede.

Bu yazdıklarını tarih sahnesinde somuta indirgeyebilirmisin.

Okuduğun üç beş yazıyla çok biliyormuş edalarında yazma. Bildiğin konu hakkında söylem yap.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hilafeti kaldırmış diyanet işlerini kurmuş.Din,devlet tekelinden yine devlet tekeline geçmiş.

Cumhuriyeti getirmiş,demokrasiyi götürmüş...

Modern hukuku getirmiş ama adalet sistemi eskisinden beter hale gelmiş.

Asarak,keserek,hapsederek halkı dönüştürmeye çalışmış.Halk dönüşeceği yerde daha çok tepki göstermiş.

Sonuçta değişen pek bir şey olmamış.

Böyle boş bilgisiz ve cahilane konuşmalar yapacağına eleştiri getirdiğin madde üzerinde Roma'dan günümüze kadar geliriz. Çapulculuk bu kendini solcu ilan eden etnisitenin genlerinde var anlaşılan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç şüphenin olmaması herhalde hislerinden kaynaklanmıyordur.

Öyleyse o kaynağı bizim için de lutfetsen de bilgilensek. :)

Vatandaş şimdi foruma poposunun resminimi bassın. :lol:

Pante bu gençleri çalıştırmıyorsun gidiyorum geliyorum hep aynı yerde patinaj halindeler. :D

tarihinde Titus Andronicus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Vatandaş şimdi foruma poposunun resminimi bassın. :lol:

Gayrimuslim azinliklarin cumhuriyet doneminde istenmeyen ve yok edilen grup olduklari gercegine hicbir cevap verilmis degil. Sadece "aleviler Ataturk'u soyle sever boyle sever" deniyor. Peki, Ataturk diyaneti kurdugunda alevilerin de dini hizmetlerini gorecek ayri bir bolum ilave etse basi mi agrirdi, bunu neden yapmadi, aklina mi gelmedi? Nasil gelmez?

Diyanetin sadece sunnilere hizmet vermesi, diger cemaatlerin kendi masraflarini kendi ceplerinden karsilamak zorunda olmalari anayasanin esitlik ilkesine aykiri zaten, hele cumhuriyetin ilk yillarinda Ermeni katliamana ragmen azinliklarin orani gunumuze gore oldukca yuksekken bunun gormezden gelinmesini ben anlayamiyorum ve bu yapilanin "sunni yobazlari yola getirme cabasi" olduguna hic inanmiyorum

tarihinde jadi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Atatürkçülük liberalizm ile çelişmez, liberalizm de Atatürkçülük ile.

Devletçilikle liberalizm çelişmez mi?

Karma ekonomi ile liberalizm birbirine ters değil mi?

Liberaller antiemperyalist olabilirler mi?

Sosyal demokrasi de kapitalizm içindedir, liberalizm de.

Sosyal demokrasi, liberalizmle çelişmez mi?

Birisi bireyci iken, diğeri toplumcu değil midir?

Birisi sermayeci iken diğeri devletçi ve müdahaleci değil midir?

Aralarında çelişki olmaması için, illa diğerinin sosyalist olması mı gerekiyor?

Bu meseleye ak-kara olarak bakmak değil midir?

Bir sosyalist gri renkleri, farklı tonları da görebilmeli, meseleleri böyle basite indirgememelidir.

"Atatürkçülük kurtuluş değildir" diye eleştirebilir, tavır alabilirsin. Kurtuluşu sosyalizmde görebilirsin.

Ama bunca liboş saldırısı altında olan Atatürkçülüğü liberallikle çelişkisiz göstermek pek akılcı olmuyor.

Ha, belki liberalin de Atatürkçüsü olabilir. Olur ya! Belki Milli burjuvaziden yanadır, emperyalizme, tekelciliğe karşıdır.

Tabi milli burjuvazi kaldıysa!

Ayrıca devletçiliği liberalizmiyle nasıl bağdaştıracak?

Zor iş! Olacak gibi değil.

Liberalden Atatürkçü olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herneyse, benim soylemek istedigim sey ozet olarak Ittihat ve Terakkicilerin ve akabinde Ataturk'un de Turkiye sinirlari icerisinde cesitlilige tahammulleri yoktu. Ellerinden geldigince asimile etmeye calistilar ve bunu yapmanin en etkili yolu elbette muslumanlastirmakti. Yapamadiklarini def ettiler. Doksan yildir Kurtleri asimile etmeye calisiyorlar ornegin, onlar musluman olduklari icin yok edilmediler. Tabi hic hesapta olmayan bir direnisle karsilastilar orasi ayri. O yuzden butun memleketi boyle musluman tosuncuklarla doldurursan sonrada aman seriatcilar guclendi diye zirlamaninda hicbir anlami olmuyor maalesef, hatta insani sinire kesiyorsunuz

Jadı..neden yazmak için yazdın ki saçmalamışsın..Yazdıklarının kanıtı yok...

Hacı yeniden Atatürkçü olmana çok sevindim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sorunlara, tarihin seyrine, sınıfsal açıdan bakmazsanız, sınıfsal açıdan değerlendirme kriterlerine vakıf değilseniz. İster Atatürkçü olun, ister liberal fark etmez.

Atatürkçülük liberalizm ile çelişmez, liberalizm de Atatürkçülük ile.

Liberalizm, hele hele neo liberalizm, Daha açık ifadesi ile globalizm, artık ulusalcılığın papucunu dama atmıştır. Ulusalcılık kapitalizmin yeni filizlendiği dönemlerde belli coğrafyalarda etnik kökene bağlı ulus devletler şeklinde ortaya çıktı. Filizlenen kapitalistler pazarlarını içinde bulunduğu etnik köken ile sağlıyordu. Almanlık, ingilizlik, fransızlık vs önemli idi, Bunlardan etkilenerek osmanlının parçalanması sonunda da Türklük, Rumluk, Araplık, Farslık önemli olmaya başladı ve bu etnik kökenler de kendilerinden daha önce bu yola girmiş merkezi kapitalist ülkelerin (ingiliz, fransız, alman, italyan) vs nin yolundan gitmeye başladılar. Ama bu merkezi kapitalist ülkeler kapitalizmin gelişme dinamiği ile kısa zamanda kendi pazarlarını doyurup başka pazarlar, enerji ve hammadde kaynakları aramaya başladılar. Bu arayış onları iki büyük savaşa soktu, Birinci ve ikinci dünya savaşları. Bu savaşlar merkezi kapitalist ülkelere güç kaybettirdiği için sosyalist ülkeler de tarih sahnesine çıkmayı başarabildiler. Kapitalistler kendi düzenlerinin özelliklerini sosyalist ve komünist ülkelerden, ilkelerden öğrendikten sonra akılları başlarına geldi. Yeryüzünde sosyalist alternatif varken, kapitalistlerin birbirine düşmesinin aptallık olduğunu anladılar. Bu birinci ve ikinci dünya savaşından galip gelen devletler ve başta ABD tüm kapitalist bloğu bir çatı altında toplamak ve topyekün sosyalist bloğa karşı çıkmak için bütün imkanlarını seferber ettiler. Sosyalist blok havlu attıktan sonra geriye üçüncü blok ülkelerini pazarlarına katmak kaldı. Neoliberalizm ve globalizm artık ulus devletçiliği geride bırakmıştır. Bir kapitalist fabrikasında çalışan insanların hangi etnik kökende olduğuna, hangi din ve mezhebe ait olduğuna bakmaz. Hele şirketi uluslararası ölçekte, çok uluslu bir şirket ise, hangi ülkede faaliyet gösterdiğine de bakmaz. Şirketin, yani kendinin kasasının nasıl dolduğuna bakar.

Gelelim Atatükçüğüne,

ulus devletlerin moda olduğu bir dönemde, Osmanlı monarşisinin yıkılması ve dağıtılmasından sonra Osmanlı topraklarına bir çekidüzen vermek isteyen emperyalist ülkeler Bir şekilde sınırları cetvelle belirledikleri, ama iktidardakilerin kendi inisiyatiflerinde olduğu ulus devlerler yarattılar. Bu manuplasyonda Türkiye Cumhuriyetini kuran asker sivil bürokrat kesimler, Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek, emperyalistlerin hesaplarını bir dereceye kadar bozdular ve şimdiki misaki milli sınırlarımızda bağımsız bir devlet oluşturabildik. Bu Emperyalizme karşı mazlum milletlerin önemli bir başkaldırısıydı. Daha sonraları bağımsızlıklarını kazanan pek çok devlete örnek oldu. Sosyalist değildi. Çünkü ülke daha feodal bir ülke idi, kapitalist ilikşiler yeni filizleniyor, modern anlamda ne bir burjuvazi ne de bir işçi sınıfı vardı. Emperyalizmden bağımsız, ancak kapitalist ilişkilerin devlet eli ile geliştirilmesini hedefleyen bir politika belirlendi. Kapitalist olma yolundaki tüm feodal sermayenin önü açıldı. Kapitalistlerin gücünün yetmediği alanlara devlet yatırım yaparak Kamu İktisadi Teşekküllerini kurdu. Tüm dış borçlarını kapatarak, kendi kulvarında kendi kapitalizmini geliştirdi. Ancak Merkezi kapitalist ülkeler de yerinde saymıyorlardı. Onlar da hızla gelişiyor, globalleşiyorlardı. Hele sosyalist ülkeler havlu attıktan sonra, Artık meydan uluslararası sermayeye kaldı. Türkiye sermayesi kendi ulusal sınırları içinde kendi iç dinamiği ile gelişirken, yabancı sermaye ile çelişkileri ön plana çıktı. Uluslararası sermaye kendi kurallarını tüm ulusal sermayelere dayatıyordu. Bu dayatmanın adı ise neo liberalizm oldu. Herkes ulusal pazarlarını herkese açacak, her kapitalist, tüm dünya emekçilerini özgürce sömürebildiği bir ortam yaratılacaktı. Böyle olunca ulusal sermayeler iflas ile karşı karşıya kaldılar. Bir kısmı iflas etti, bir kısma da uluslararası sermaye ile ortaklıklar kurdular. Türkiye de de bu süreç işledi, Kuruluşundan bu yana kendi iç dinamiği ile gelişen yerli ve ulusal sermaye ayakta kalabilmek için hızla dış ortaklar bulmaya başladılar. Bugün yüzdeyüz yerli sermaye ile ayakta kalan büyük sermaye neredeyse kalmadı. Tabi devlet eli ile filizlenen sermaye ile, dini duyguları sömürerek palazlanan sermaye arasında çelişktiler de yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı. Dinler, etnik köken milliyetçiliğinden daha fazla uluslararası durumdadır. Türkiyedeki İslami sermaye islamı sömürürek geleneksel sermayeyi hem kapital olarak hem toplumsal destek olarak geride bırakmaya başladı. Bu gidişattan kimler rahatsız oldu. Devletin sahipleri, asker sivil bürokrat kesim. Devletten nemalanan kesim. Çünkü bunların iktidarı elden gidiyor olmaya başladı. Artık Atatürkçülük, devletcilik, Ulusalcılık para etmemeye başladı.

Gelinen bu aşamadan sonra ulus devletler ya sosyalizme geçiş yapmaları gerekir veya neoliberalizme boyun eğmeleri gerekir oldu.

Sosyalizmin defteri dürüldüğü için, liberalizme boyun eğmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Bu boyun eğişi en iyi şekilde islami sermaye yaptı. İslami yermayeyi Büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanı yaptılar. Malı götürecekler, kırıntıları da bu sermayeye kalacaktı.

Diyeceğim o ki! Bu gidişat içinde Atatürkçülüğe sarılmak çıkar yol değil. Yetersiz kalır. Çünkü Atatürçülük veya ulusalcılık, devrini kapattı. Daha doğrusu bu ulusalcılık eğer sosyalizme açılmayacak ise, başka bir yere varamaz.

Hacı ve hacı gibi arkadaşlar sosyalistlerle beraber ve sosyalizm hedefinde yürümedikçe, bu yol bir yere çıkmaz.

Liberalizm, neo liberalizm, globalizm kapitalizmin bir aşamasıdır. Hem kapitalizmi savunup, hem de liberallere karşı çıkmak anlamsız bir çelişkidir.

Sevgiler.

Drekinci gibi düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gayrimuslim azinliklarin cumhuriyet doneminde istenmeyen ve yok edilen grup olduklari gercegine hicbir cevap verilmis degil

Jadi, o konu apayrı mesele dedim ama "kimse cevap veremedi" diye hala kaşımaktasın.

Cumhuriyet dönemi demeyeceksin. Atatürk dönemini konuşmaktayız.

Günümüz de cumhuriyet dönemi, 20 sene öncesi de.

Atatürk döneminde Lozan anlaşması gereğince kısmi mübadeleler olmuştur zorunlu olarak.

Onun dışında Atatürk döneminde yurttan sürülen-yok edilen azınlıklar yoktur.

Arnavutköy'ü bilir misin, hiç duydun mu?

Boğaz'da Beşiktaş'ın bir semti, Bebek bitişiği.

Benim çocukluğumda Arnavutköy'ün %70'i gayrimüslimdi.

Ha keza Kurtuluş, Feriköy, Baltalimanı, Kireçburnu, Kumkapı vb. birçok semtte çoğunluğu gayrimüslimler teşkil etmekteydi.

Atatürk döneminde yokedilmiş olsalardı, çoğunlukta olmazlardı değil mi?

Şimdi ise o semtlerde %5 bile değiller.

Yokolmaları son 30-35 sene içinde olmuştur.

Sebebini de sen düşün artık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • haci unlocked this Başlık
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...