Jump to content

BEN ATATÜRK İLKELERİNE GERİ DÖNÜYORUM


Recommended Posts

Gayrimuslim azinliklarin cumhuriyet doneminde istenmeyen ve yok edilen grup olduklari gercegine hicbir cevap verilmis degil. Sadece "aleviler Ataturk'u soyle sever boyle sever" deniyor. Peki, Ataturk diyaneti kurdugunda alevilerin de dini hizmetlerini gorecek ayri bir bolum ilave etse basi mi agrirdi, bunu neden yapmadi, aklina mi gelmedi? Nasil gelmez?

Diyanetin sadece sunnilere hizmet vermesi, diger cemaatlerin kendi masraflarini kendi ceplerinden karsilamak zorunda olmalari anayasanin esitlik ilkesine aykiri zaten, hele cumhuriyetin ilk yillarinda Ermeni katliamana ragmen azinliklarin orani gunumuze gore oldukca yuksekken bunun gormezden gelinmesini ben anlayamiyorum ve bu yapilanin "sunni yobazlari yola getirme cabasi" olduguna hic inanmiyorum

gayri müslim azınlıklar niye yok edildiklerini Kurtuluş savaşı sırasındaki icraatlarında arayacaklar. Bilmiyorsanız bu konularda yazmayınız.

Alevilik bir din değildir, bir felsefedir, Devletler her türlü felsefeye başkanlık açamaz.

Diyanetin sünni yobazları yola getirmesinin en tipik örneği Bu toparklara nakşibendi baskısı nedeniyle matbaanın 300 geç girmesidir.

İnanın karşınızdakine hiç heyacan duyacağı bir yazışma yapmıyorsunuz, çünkü konuya hakimiyetiniz yok.

Şu Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ermeni katliamınada bir başlık isteriz.Kuru sıkı sallama yok öyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 396
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Jadi, o konu apayrı mesele dedim ama "kimse cevap veremedi" diye hala kaşımaktasın.

Cumhuriyet dönemi demeyeceksin. Atatürk dönemini konuşmaktayız.

Günümüz de cumhuriyet dönemi, 20 sene öncesi de.

Atatürk döneminde Lozan anlaşması gereğince kısmi mübadeleler olmuştur zorunlu olarak.

Onun dışında Atatürk döneminde yurttan sürülen-yok edilen azınlıklar yoktur.

Arnavutköy'ü bilir misin, hiç duydun mu?

Boğaz'da Beşiktaş'ın bir semti, Bebek bitişiği.

Benim çocukluğumda Arnavutköy'ün %70'i gayrimüslimdi.

Ha keza Kurtuluş, Feriköy, Baltalimanı, Kireçburnu, Kumkapı vb. birçok semtte çoğunluğu gayrimüslimler teşkil etmekteydi.

Atatürk döneminde yokedilmiş olsalardı, çoğunlukta olmazlardı değil mi?

Şimdi ise o semtlerde %5 bile değiller.

Yokolmaları son 30-35 sene içinde olmuştur.

Sebebini de sen düşün artık.

Emperyalistlerin aradığı Osmanlıda ermeni ve yahudilerin üst sınıf olması için çıkarılmış Tanzimat fermanı, :lol:

Türkiye Türklerindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı,

Söylediklerinin arkdasındayız.

Atatürk'ün geliştirdiği ilkeler o kadar güçlü ki, üzerinden o kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, sadece devletçilik ilkesi çağa uygun olmayabileceğini düşündürüyor, diğer tüm ilkeler geçerliliğini korumaya devam ediyor.

Bunlar bu ilkelerin büyük bir düşünce adamı ve devlet adamından çıktığını gösteriyor.

Bu sitede yazışanlar olarak hepimiz varlığımızı Atatürk'e borçluyuz. Bin küsur yılın şartlanmalarını aşabilmiş ve ateizm gibi özgür bir düşünceyi savunan böyle bir sitede bir araya gelebilmiş olmamız, Atatürk'ün temellerini attığı özgürlük ortamı sayesindedir.

Ne yazık ki son yıllarda bu özgürlüğün değerinin bilincinde olmayanların seçtiği, eski padişahçı zihniyetin günümüzdeki temsilcisi olan bir kesim, emperyalist ülkelerin de desteğiyle güç kazanmaktadır.

Bu kesim, ülkeyi neredeyse ele geçirmiştir. Atatürkçülüğün koruyucusu Türk ordusunu ve pek çok gazeteci ve aydını zan altında bırakan pek çok bel altı taktik ve çirkin politika ile, aynı zamanda da emperyalist dış sermayenin desteği ile, zamanında vatan haini padişahçıların yaptığının benzerlerini günümüzün AKP hükümeti yapmaktadır.

Halkımız ise malesef bu kişilere destek vermeye ve yaptıklarının altındaki gerçeği görmemeye devam etmektedir.

Tüm laik ve Atatürkçü kesim susturulduğu gibi, tüm yargı sistemi ele geçirilmiş, kuvvetler ayrılığı prensibi çiğnenmiş, baskı ve sansür uygulamaları ile tüm politik rakipler susturulmuştur.

Şimdi sansür uygulamasını daha da sağlamlaştırmaya ve mahkeme kararlarını dahi by-pass ederek istedikleri siteye erişimi daha merkez noktada kontrol etmelerine ve filtrelemelerine izin verecek bir sistemi, yani Çin gibi, İran gibi, internet sansürlerinde isimleri en üstte geçen ülkelerdekine benzer bir sistemi getirmeye çalışıyorlar, hatta getirdiler diyebiliriz, çünkü yasanın yürürlüğe girmesi sadece bir zaman meselesidir.

22 Haziran'dan sonra bu sitede yazılanları okuyamayabilirsiniz.

Sadece bu site değil, hükümetin işine gelmeyen içeriğe sahip pek çok site, vana kapatır gibi merkezden, sadece bir telefon direktifi ile kapatılabilecek. Mahkeme kararına bile gerek olmadan.

Bu adım ile artık son noktayı da koymuşlar ve teokratik islam devletini kurmuşlardır.

Başımıza ise Padişah 1. Tayyip geçmiştir.

Umarız halk bu yapılanların yanlışlığını gördüğünde çok geç olmaz ve hasarlar geri dönülemez boyuta ulaşmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Jadi, o konu apayrı mesele dedim ama "kimse cevap veremedi" diye hala kaşımaktasın.

Cumhuriyet dönemi demeyeceksin. Atatürk dönemini konuşmaktayız.

Günümüz de cumhuriyet dönemi, 20 sene öncesi de.

Atatürk döneminde Lozan anlaşması gereğince kısmi mübadeleler olmuştur zorunlu olarak.

Onun dışında Atatürk döneminde yurttan sürülen-yok edilen azınlıklar yoktur.

Arnavutköy'ü bilir misin, hiç duydun mu?

Boğaz'da Beşiktaş'ın bir semti, Bebek bitişiği.

Benim çocukluğumda Arnavutköy'ün %70'i gayrimüslimdi.

Ha keza Kurtuluş, Feriköy, Baltalimanı, Kireçburnu, Kumkapı vb. birçok semtte çoğunluğu gayrimüslimler teşkil etmekteydi.

Atatürk döneminde yokedilmiş olsalardı, çoğunlukta olmazlardı değil mi?

Şimdi ise o semtlerde %5 bile değiller.

Yokolmaları son 30-35 sene içinde olmuştur.

Sebebini de sen düşün artık.

Lozan antlasmasi 39. maddeyi yazalimda Turkiye neye imza atmis ama ne yapmis herkez gorsun:

"madde 39

müslüman-olmayan azinliklara mensup türk uyrukları, müslümanlarin yararlandiklari ayni yurttaslik [medeni] haklariyla siyasal haklardan yararlanacaklardir.

türkiye'de oturan herkes, din ayirimi gözetilmeksizin, kanun önünde esit olacaktir.

din, inanç ya da mezhep ayriligi, hiç bir türk uyrugunun, yurttaslik haklariyla [medeni haklarla] siyasal haklarindan yararlanmasina, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da çesitli mesleklerde ve is kollarinda çalisma bakimindan, bir engel sayilmayacaktir.

herhangi bir türk uyrugunun, gerek özel gerekse ticaret iliskilerinde, din, basin ya da her çesit yayin konulariyla açik toplantilarinda, diledigi bir dili kullanmasina karsi hiç bir kisitlama konulmayacaktir.

devletin resmi dili bulunmasina ragmen, türkçeden baska bir dil konusan türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakimindan uygun düsen kolayliklar saglanacaktir."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Lozan antlasmasi 39. maddeyi yazalimda Turkiye neye imza atmis ama ne yapmis herkez gorsun:

"madde 39

müslüman-olmayan azinliklara mensup türk uyrukları, müslümanlarin yararlandiklari ayni yurttaslik [medeni] haklariyla siyasal haklardan yararlanacaklardir.

türkiye'de oturan herkes, din ayirimi gözetilmeksizin, kanun önünde esit olacaktir.

din, inanç ya da mezhep ayriligi, hiç bir türk uyrugunun, yurttaslik haklariyla [medeni haklarla] siyasal haklarindan yararlanmasina, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da çesitli mesleklerde ve is kollarinda çalisma bakimindan, bir engel sayilmayacaktir.

herhangi bir türk uyrugunun, gerek özel gerekse ticaret iliskilerinde, din, basin ya da her çesit yayin konulariyla açik toplantilarinda, diledigi bir dili kullanmasina karsi hiç bir kisitlama konulmayacaktir.

devletin resmi dili bulunmasina ragmen, türkçeden baska bir dil konusan türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakimindan uygun düsen kolayliklar saglanacaktir."

Cumhuriyet döneminde bu maddelere tam olarak uyulduğu söylenemez.

Ama konu Atatürk dönemi olunca, Atatürk döneminde bu maddelere aykırı olayların kaynaklarıyla ortaya konması gerekir ki tartışmaya ışık tutsun.

Benim mesaımı alıntılayarak bu maddeleri yazdığına göre; Lozan anlaşması gereği mübadele konusuna takılmışsın sanırım.

Lozan Anlaşmasının asıl metninde göremezsin o anlaşma maddelerini.

Lozan'ın ek protokolü olarak Yunanistan'la karşılıklı anlaşmaya varılmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye-Yunanistan_n%C3%BCfus_m%C3%BCbadelesi#Anla.C5.9Fma

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cumhuriyet döneminde bu maddelere tam olarak uyulduğu söylenemez.

Ama konu Atatürk dönemi olunca, Atatürk döneminde bu maddelere aykırı olayların kaynaklarıyla ortaya konması gerekir ki tartışmaya ışık tutsun.

Benim mesaımı alıntılayarak bu maddeleri yazdığına göre; Lozan anlaşması gereği mübadele konusuna takılmışsın sanırım.

Lozan Anlaşmasının asıl metninde göremezsin o anlaşma maddelerini.

Lozan'ın ek protokolü olarak Yunanistan'la karşılıklı anlaşmaya varılmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye-Yunanistan_n%C3%BCfus_m%C3%BCbadelesi#Anla.C5.9Fma

Yunanistandaki musluman Turk azinliga kotu davranirlarsa bizde aynisini yapariz gibi bisey o sanirim. Hepsi benim dedigim yere geliyor sonucta, bin yildir bu topraklarda yasayan insanlar musluman olmadiklari icin dislanmis ve oz vatandas olarak gorulmemisler. Ozellikle cumhuriyet doneminde cok kotu muameleye maruz kaliyorlar ama herhangibir isyan yada tehdit hissi yaratacak bir eylemleri de mevzu bahis olmamis bu donemde. Gerci Osmanli zamaninda da bir olaylari yok bu insanlarin

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mavi gözlere ve sarı saçlara vurulup Atatürkçü kılığında gezinen, ancak Atatürkçülüğün A'sından haberi olmayan Jadı gibi dengesizlerin yurtseverliği işte bu kadardır. Atatürk'ün mirasını bugüne dek arsızca sömürüp semirenlerin ve son dönemde dışardan aldıkları destekle ulus-devletin, laikliğin son kırıntılarını da yok edip Türkiye'yi kişiliksiz bir İslam ülkesi haline getirmek için dört bir yandan akın akın Atatürkçülere saldıran satılmışlar da, yukarıda Atatürk'ü Türk-İslam sentezinin kurucusu gibi göstermeye çalışan bu soytarıyla aynı kanı taşır; söylemleri şeklen farklı görünse de özünde tıpatıp aynıdır ve aynı amaca hizmet eder.

Atatürk'ün kurduğu kurumun adı Diyanet miydi?

Bu kurum bugünkü Diyanetle aynı işleve ve bütçeye mi sahipti?

Zorunlu din derslerini müfredata Atatürk mü koydurtmuştu?

Bu ... bu soruların bir tekine yanıt verebilir mi?

...

tarihinde IFeelGood tarafından düzenlendi
Lütfen kişiselleştirmeyin ve hakaret etmeyin.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mavi gözlere ve sarı saçlara vurulup Atatürkçü kılığında gezinen, ancak Atatürkçülüğün A'sından haberi olmayan Jadı gibi dengesizlerin yurtseverliği işte bu kadardır. Atatürk'ün mirasını bugüne dek arsızca sömürüp semirenlerin ve son dönemde dışardan aldıkları destekle ulus-devletin, laikliğin son kırıntılarını da yok edip Türkiye'yi kişiliksiz bir İslam ülkesi haline getirmek için dört bir yandan akın akın Atatürkçülere saldıran satılmışlar da, yukarıda Atatürk'ü Türk-İslam sentezinin kurucusu gibi göstermeye çalışan bu soytarıyla aynı kanı taşır; söylemleri şeklen farklı görünse de özünde tıpatıp aynıdır ve aynı amaca hizmet eder.

Atatürk'ün kurduğu kurumun adı Diyanet miydi?

Bu kurum bugünkü Diyanetle aynı işleve ve bütçeye mi sahipti?

Zorunlu din derslerini müfredata Atatürk mü koydurtmuştu?

Bu ... bu soruların bir tekine yanıt verebilir mi?

...

Niye hakaret ediyorsun ki, muslumanlarda kutsallarina laf edince hemen boyle kufur etmeye basliyor

Turk islam sentezinin babasi ittihatcilardir, CHP ise bu partinin birebir devamidir ve bu tartismaya acik bir mevzu degildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Niye hakaret ediyorsun ki, muslumanlarda kutsallarina laf edince hemen boyle kufur etmeye basliyor

Turk islam sentezinin babasi ittihatcilardir, CHP ise bu partinin birebir devamidir ve bu tartismaya acik bir mevzu degildir.

bence sen biraz ülkücülerle karıştırıyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bence sen biraz ülkücülerle karıştırıyorsun.

Hayir biraz arastirisan CHP kurucu kadrosunun direkt Ittihatcilar oldugunu goreceksin. Chp bu noktada cok enteresandir, islam karsiti gibi gorunen Turk Islamci bir partidir bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sorunlara, tarihin seyrine, sınıfsal açıdan bakmazsanız, sınıfsal açıdan değerlendirme kriterlerine vakıf değilseniz. İster Atatürkçü olun, ister liberal fark etmez.

Atatürkçülük liberalizm ile çelişmez, liberalizm de Atatürkçülük ile.

Liberalizm, hele hele neo liberalizm, Daha açık ifadesi ile globalizm, artık ulusalcılığın papucunu dama atmıştır. Ulusalcılık kapitalizmin yeni filizlendiği dönemlerde belli coğrafyalarda etnik kökene bağlı ulus devletler şeklinde ortaya çıktı. Filizlenen kapitalistler pazarlarını içinde bulunduğu etnik köken ile sağlıyordu. Almanlık, ingilizlik, fransızlık vs önemli idi, Bunlardan etkilenerek osmanlının parçalanması sonunda da Türklük, Rumluk, Araplık, Farslık önemli olmaya başladı ve bu etnik kökenler de kendilerinden daha önce bu yola girmiş merkezi kapitalist ülkelerin (ingiliz, fransız, alman, italyan) vs nin yolundan gitmeye başladılar. Ama bu merkezi kapitalist ülkeler kapitalizmin gelişme dinamiği ile kısa zamanda kendi pazarlarını doyurup başka pazarlar, enerji ve hammadde kaynakları aramaya başladılar. Bu arayış onları iki büyük savaşa soktu, Birinci ve ikinci dünya savaşları. Bu savaşlar merkezi kapitalist ülkelere güç kaybettirdiği için sosyalist ülkeler de tarih sahnesine çıkmayı başarabildiler. Kapitalistler kendi düzenlerinin özelliklerini sosyalist ve komünist ülkelerden, ilkelerden öğrendikten sonra akılları başlarına geldi. Yeryüzünde sosyalist alternatif varken, kapitalistlerin birbirine düşmesinin aptallık olduğunu anladılar. Bu birinci ve ikinci dünya savaşından galip gelen devletler ve başta ABD tüm kapitalist bloğu bir çatı altında toplamak ve topyekün sosyalist bloğa karşı çıkmak için bütün imkanlarını seferber ettiler. Sosyalist blok havlu attıktan sonra geriye üçüncü blok ülkelerini pazarlarına katmak kaldı. Neoliberalizm ve globalizm artık ulus devletçiliği geride bırakmıştır. Bir kapitalist fabrikasında çalışan insanların hangi etnik kökende olduğuna, hangi din ve mezhebe ait olduğuna bakmaz. Hele şirketi uluslararası ölçekte, çok uluslu bir şirket ise, hangi ülkede faaliyet gösterdiğine de bakmaz. Şirketin, yani kendinin kasasının nasıl dolduğuna bakar.

Gelelim Atatükçüğüne,

ulus devletlerin moda olduğu bir dönemde, Osmanlı monarşisinin yıkılması ve dağıtılmasından sonra Osmanlı topraklarına bir çekidüzen vermek isteyen emperyalist ülkeler Bir şekilde sınırları cetvelle belirledikleri, ama iktidardakilerin kendi inisiyatiflerinde olduğu ulus devlerler yarattılar. Bu manuplasyonda Türkiye Cumhuriyetini kuran asker sivil bürokrat kesimler, Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek, emperyalistlerin hesaplarını bir dereceye kadar bozdular ve şimdiki misaki milli sınırlarımızda bağımsız bir devlet oluşturabildik. Bu Emperyalizme karşı mazlum milletlerin önemli bir başkaldırısıydı. Daha sonraları bağımsızlıklarını kazanan pek çok devlete örnek oldu. Sosyalist değildi. Çünkü ülke daha feodal bir ülke idi, kapitalist ilikşiler yeni filizleniyor, modern anlamda ne bir burjuvazi ne de bir işçi sınıfı vardı. Emperyalizmden bağımsız, ancak kapitalist ilişkilerin devlet eli ile geliştirilmesini hedefleyen bir politika belirlendi. Kapitalist olma yolundaki tüm feodal sermayenin önü açıldı. Kapitalistlerin gücünün yetmediği alanlara devlet yatırım yaparak Kamu İktisadi Teşekküllerini kurdu. Tüm dış borçlarını kapatarak, kendi kulvarında kendi kapitalizmini geliştirdi. Ancak Merkezi kapitalist ülkeler de yerinde saymıyorlardı. Onlar da hızla gelişiyor, globalleşiyorlardı. Hele sosyalist ülkeler havlu attıktan sonra, Artık meydan uluslararası sermayeye kaldı. Türkiye sermayesi kendi ulusal sınırları içinde kendi iç dinamiği ile gelişirken, yabancı sermaye ile çelişkileri ön plana çıktı. Uluslararası sermaye kendi kurallarını tüm ulusal sermayelere dayatıyordu. Bu dayatmanın adı ise neo liberalizm oldu. Herkes ulusal pazarlarını herkese açacak, her kapitalist, tüm dünya emekçilerini özgürce sömürebildiği bir ortam yaratılacaktı. Böyle olunca ulusal sermayeler iflas ile karşı karşıya kaldılar. Bir kısmı iflas etti, bir kısma da uluslararası sermaye ile ortaklıklar kurdular. Türkiye de de bu süreç işledi, Kuruluşundan bu yana kendi iç dinamiği ile gelişen yerli ve ulusal sermaye ayakta kalabilmek için hızla dış ortaklar bulmaya başladılar. Bugün yüzdeyüz yerli sermaye ile ayakta kalan büyük sermaye neredeyse kalmadı. Tabi devlet eli ile filizlenen sermaye ile, dini duyguları sömürerek palazlanan sermaye arasında çelişktiler de yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı. Dinler, etnik köken milliyetçiliğinden daha fazla uluslararası durumdadır. Türkiyedeki İslami sermaye islamı sömürürek geleneksel sermayeyi hem kapital olarak hem toplumsal destek olarak geride bırakmaya başladı. Bu gidişattan kimler rahatsız oldu. Devletin sahipleri, asker sivil bürokrat kesim. Devletten nemalanan kesim. Çünkü bunların iktidarı elden gidiyor olmaya başladı. Artık Atatürkçülük, devletcilik, Ulusalcılık para etmemeye başladı.

Gelinen bu aşamadan sonra ulus devletler ya sosyalizme geçiş yapmaları gerekir veya neoliberalizme boyun eğmeleri gerekir oldu.

Sosyalizmin defteri dürüldüğü için, liberalizme boyun eğmekten başka çıkar yol kalmamıştı. Bu boyun eğişi en iyi şekilde islami sermaye yaptı. İslami yermayeyi Büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanı yaptılar. Malı götürecekler, kırıntıları da bu sermayeye kalacaktı.

Diyeceğim o ki! Bu gidişat içinde Atatürkçülüğe sarılmak çıkar yol değil. Yetersiz kalır. Çünkü Atatürçülük veya ulusalcılık, devrini kapattı. Daha doğrusu bu ulusalcılık eğer sosyalizme açılmayacak ise, başka bir yere varamaz.

Hacı ve hacı gibi arkadaşlar sosyalistlerle beraber ve sosyalizm hedefinde yürümedikçe, bu yol bir yere çıkmaz.

Liberalizm, neo liberalizm, globalizm kapitalizmin bir aşamasıdır. Hem kapitalizmi savunup, hem de liberallere karşı çıkmak anlamsız bir çelişkidir.

Sevgiler.

Atatürkçülüğü ideolojik olarak değil, yapılan devrimlerin nitelikleri muvacehesinde değerlendirmeniz gerekiyor.

Siz Atatürkçülüğü ideoloji yapıyorsunuz.

Bu saçma bir nitelendirme. Çünkü Atatürk bir Lenin değil değil. Saplantıları yok. Dogmatik değil.

Görüşleri genel. Çok azı spesifik. Bir yelpaze oluşturuyor. Kişiye düşünme ve düşündüklerini uygulama payı veriyor.

Drekinci kardeşimiz Kemalizmi bir dogma sanıyor.

Öyle bir dogma yok. Ben yaparsam olur diyorsa o başka..

Zaten Drekinci kardeşimiz herşeyi iki türlü değerlendiriyor.

Ya komünizm, ya değil. Komünizmle ilgili değilse ne olduğu önemli değil.

Atatürk'ü yaptığı devrimlerle hatırlamalı ve anmalısınız.

Var mı dünyada onların bir eşi ve benzeri?

Yok..

Yakınına gelen bile yok.

Kemalizm bir dogma değildir. Bir izm değildir.

Kemalizm özgür, onurlu ve gururlu çağdaş yaşamı simgeler, eğer birşeyleri simgeleyecekse..

Kadın ve çocuk haklarını, sevgisini simgeler...

Laikliği, demokrasiyi ve hukuk devleti olmayı simgeler..

Bunların hangisi dogma?

Aptalca yorumlar yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürkçülüğü ideolojik olarak değil, yapılan devrimlerin nitelikleri muvacehesinde değerlendirmeniz gerekiyor.

Siz Atatürkçülüğü ideoloji yapıyorsunuz.

Bu saçma bir nitelendirme. Çünkü Atatürk bir Lenin değil değil. Saplantıları yok. Dogmatik değil.

Görüşleri genel. Çok azı spesifik. Bir yelpaze oluşturuyor. Kişiye düşünme ve düşündüklerini uygulama payı veriyor.

Drekinci kardeşimiz Kemalizmi bir dogma sanıyor.

Öyle bir dogma yok. Ben yaparsam olur diyorsa o başka..

Zaten Drekinci kardeşimiz herşeyi iki türlü değerlendiriyor.

Ya komünizm, ya değil. Komünizmle ilgili değilse ne olduğu önemli değil.

Atatürk'ü yaptığı devrimlerle hatırlamalı ve anmalısınız.

Var mı dünyada onların bir eşi ve benzeri?

Yok..

Yakınına gelen bile yok.

Kemalizm bir dogma değildir. Bir izm değildir.

Kemalizm özgür, onurlu ve gururlu çağdaş yaşamı simgeler, eğer birşeyleri simgeleyecekse..

Kadın ve çocuk haklarını, sevgisini simgeler...

Laikliği, demokrasiyi ve hukuk devleti olmayı simgeler..

Bunların hangisi dogma?

Aptalca yorumlar yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?

Sen iyisi bonapartizm neymiş, bir araştır öğren. Al sana link:

http://www.scribd.com/doc/52433455/11/Kemalizm-ve-Bonapartizm

Eşi benzeri yokmuşta! Yanına gelen yokmuşta!

tarihinde Tamer Arda tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Atatürk'ün kurduğu kurumun adı Diyanet miydi?

Diyanet İşleri Başkanlığı, 4 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, Din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir.

Bu kurum bugünkü Diyanetle aynı işleve ve bütçeye mi sahipti?

Aynı işleve sahipti,aynı bütçeye sahip olması ise mantıken mümkün değildir.

Zorunlu din derslerini müfredata Atatürk mü koydurtmuştu?

Kenan evren koydurttu,kenan evrene bu anayasal yetkiyi veren Atatürk'tü.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Uluslararası sermaye kendi kurallarını tüm ulusal sermayelere dayatıyordu. Bu dayatmanın adı ise neo liberalizm oldu. Herkes ulusal pazarlarını herkese açacak, her kapitalist, tüm dünya emekçilerini özgürce sömürebildiği bir ortam yaratılacaktı.

Şu sömürülme lafını duyunca bir gülme alıyor beni.Emekçilerin refah düzeyi sermayenin en çok girdiği ülkelerde mi daha yüksektir,en az girdiği ülkelerde mi?Bakın çok zor bir soru değil.Sadece çok basit bir mantık yürütme yeterli.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Atatürk'ün mirasını bugüne dek arsızca sömürüp semirenlerin ve son dönemde dışardan aldıkları destekle ulus-devletin, laikliğin son kırıntılarını da yok edip Türkiye'yi kişiliksiz bir İslam ülkesi haline getirmek için dört bir yandan akın akın Atatürkçülere saldıran satılmışlar da, yukarıda Atatürk'ü Türk-İslam sentezinin kurucusu gibi göstermeye çalışan bu soytarıyla aynı kanı taşır; söylemleri şeklen farklı görünse de özünde tıpatıp aynıdır ve aynı amaca hizmet eder.

Atatürk'ün mirasından kastın nedir?Maddi bir miras mı?Arkasından milyar dolarlık miras bırakmış da bizim mi haberimiz yok?

Gelelim laikliğin son kırıntılarına...

Bu ülkede laiklik hiç bir zaman gerçek anlamıyla mevcut olmadı.

Laikliğe uygun olarak sadece şeriat hukuku yargı sisteminden çıkarıldı.

Devletin dini kontrol etmesi,imamlara para ödemesi,diyanete bütçe ayırması,cami yaptırması laikliğe tamamen terstir.

Bunun dışında 80'den sonra zorunlu din dersi ve türban yasağı gibi uygulamalarla zaten kırıntı halinde mevcut olan laiklik de süpürülmüştür.

Türk islam sentezine gelecek olursak şu söz konuyu özetliyor zaten.

"Biz ne bolşeviğiz ne de komünist;ne biri ne diğeri olamayız.

Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız."

-Mustafa Kemal Atatürk

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu sömürülme lafını duyunca bir gülme alıyor beni.Emekçilerin refah düzeyi sermayenin en çok girdiği ülkelerde mi daha yüksektir,en az girdiği ülkelerde mi?Bakın çok zor bir soru değil.Sadece çok basit bir mantık yürütme yeterli.

Tok açın halinden anlasa hiç bir derdimiz kalmayacak ama olmuyor. Müslümanı, bak oruç tutuyorum anlamak için diyor, yalan. Komunisti bak herkesi eşitledim, açsak hepimiz açız diyor, yalan. Kapitalisti de bak refah düzeyinizi artırdım diyor, o da yalan.

Çok basit mantık yürütürsem çok basit ve muhtemelen eksik ve/veya yanlış sonuçlara ulaşırım. O yüzden çok basit mantık yürütmekten de, çok basit mantık yürütenlerden de hazzetmiyorum pek. USA harcadığı petrolün ne kadarını kendi üretiyor ne kadarını ithal ediyor, kitle imha silahı tehlikesi yüzünden mi Irak'ı işgal edip yüzbinleri öldürdü yoksa petrol dengeleri yüzünden mi ? Elindeki gücü kafasına estiği gibi kullanmasına rağmen balon krediler yüzünden ekonomik krize girip işsizlik dahil bir sürü sorunu yaşayan tanzanya mıydı ? Hala sermayeye tapılan ekonomi modeli en güzelidir, yoksa aç kalırsınız falan muhabbeti yapmasanız diyorum, baygınlık geldi. Ayrıca ne kadar doğrudur çok araştırmadım ama şöyle bir araştırma sonucu okumuştum. Normal yaşamlarını sürdürecek parayı kazananlar, yani daha çok orta sınıf üzerinde yapılan bir araştırmada, insanların sadece mutluluk düzeyinin değil hastalıklara yakalanma oranları ve hatta hayat sürelerinin bile kaç para kazandıklarına değil, içinde yaşadıkları ortamdaki eşitsizliklere bağlı olduğu görülmüş. Yani ben de 60.000 kazanıyorum, bir arkadaşım da 60.000 kazanıyor diyelim. Ben çalıştığım işyerinde en fazla kazanan, arkadaşım da kendi işyerinde en az kazanan ise istatistiksel olarak ben ondan daha mutlu oluyorum, hastalıklara daha az yakalanıyorum ve daha uzun yaşıyorum. Yılda 300.000 kazanmak eğer bütün arkadaşların 3.000.000 kazanıyorsa mutsuzluk nedenidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Devletçilikle liberalizm çelişmez mi?

Karma ekonomi ile liberalizm birbirine ters değil mi?

Liberaller antiemperyalist olabilirler mi?

Sosyal demokrasi de kapitalizm içindedir, liberalizm de.

Sosyal demokrasi, liberalizmle çelişmez mi?

Birisi bireyci iken, diğeri toplumcu değil midir?

Birisi sermayeci iken diğeri devletçi ve müdahaleci değil midir?

Aralarında çelişki olmaması için, illa diğerinin sosyalist olması mı gerekiyor?

Bu meseleye ak-kara olarak bakmak değil midir?

Bir sosyalist gri renkleri, farklı tonları da görebilmeli, meseleleri böyle basite indirgememelidir.

"Atatürkçülük kurtuluş değildir" diye eleştirebilir, tavır alabilirsin. Kurtuluşu sosyalizmde görebilirsin.

Ama bunca liboş saldırısı altında olan Atatürkçülüğü liberallikle çelişkisiz göstermek pek akılcı olmuyor.

Ha, belki liberalin de Atatürkçüsü olabilir. Olur ya! Belki Milli burjuvaziden yanadır, emperyalizme, tekelciliğe karşıdır.

Tabi milli burjuvazi kaldıysa!

Ayrıca devletçiliği liberalizmiyle nasıl bağdaştıracak?

Zor iş! Olacak gibi değil.

Liberalden Atatürkçü olmaz.

Sevgili pante,

Liberalizm, sermayenin özgürlüğünü istemektir. Sermayenin önündeki bütün engelleri temizlemek, dikensiz gül bahçesi yaratmaktır.

Devlet eli ile kapitalist yaratmak, liberalizmin daniskasıdır. Ülkeyi kapitalistlere teslim edecek bir karma ekonomi liberalizm ile niçin çelişsin? Karma ekonomi ismi üstünde karmadır. Devlet sektörü ile özel sektörün bir arada olduğu bir ekonomik modeldir. Eğer devlet sektörünü özel sektörün tekelleşmesini, sömürüsünü sınırlayacak bir politika ile yönetirsenir bu halk ve toplum adına iyi bir şey olur. Ama kapitalizmin işleyişine terstir. Yani bu ikisini bir arada tutamazsınız. Ya özel sektörü giderek minimize edip sosyalizme açılmalısınız, veya devlet sektörünü ortadan kaldırıp ekonomiyi tümü ile kapitalistlere bırakmalısınız. Süreç bu iki yönde ilerlemek zorundadır. Türkiye ikinci yolda ilerlemiştir. Özelleştirmeler ile devlet sektörü özel sektöre peşkeş çekilmiştir.

Zaten iletinin başı ile sonu çelişki içindedir.

"Olur ya belki milli burjuvaziden yanadır." diyorsun ya. İşte burası üzerinde biraz düşün. Evet milli burjuvazi kalmadı ama, kendini milli burjuvazi diye yutturan burjuva sınıfımız yok mu? kimlerle ortak olduklarını da aşağı yukarı biliyoruz, işte bunları göz önüne al. Devlet işte bu sınıfı korumaya başlayınca liberal devlet oluyor. Ve sonuçta devletçilik ile liberalizm tam da bu noktada örtüşüyor, çelişmiyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürkçülüğü ideolojik olarak değil, yapılan devrimlerin nitelikleri muvacehesinde değerlendirmeniz gerekiyor.

Siz Atatürkçülüğü ideoloji yapıyorsunuz.

Bu saçma bir nitelendirme. Çünkü Atatürk bir Lenin değil değil. Saplantıları yok. Dogmatik değil.

Görüşleri genel. Çok azı spesifik. Bir yelpaze oluşturuyor. Kişiye düşünme ve düşündüklerini uygulama payı veriyor.

Drekinci kardeşimiz Kemalizmi bir dogma sanıyor.

Öyle bir dogma yok. Ben yaparsam olur diyorsa o başka..

Zaten Drekinci kardeşimiz herşeyi iki türlü değerlendiriyor.

Ya komünizm, ya değil. Komünizmle ilgili değilse ne olduğu önemli değil.

Atatürk'ü yaptığı devrimlerle hatırlamalı ve anmalısınız.

Var mı dünyada onların bir eşi ve benzeri?

Yok..

Yakınına gelen bile yok.

Kemalizm bir dogma değildir. Bir izm değildir.

Kemalizm özgür, onurlu ve gururlu çağdaş yaşamı simgeler, eğer birşeyleri simgeleyecekse..

Kadın ve çocuk haklarını, sevgisini simgeler...

Laikliği, demokrasiyi ve hukuk devleti olmayı simgeler..

Bunların hangisi dogma?

Aptalca yorumlar yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?

Sevgili hacı, sizlere ne zaman ideolojilerin dışında hiçbir şey olmadığını öğreteceğim.

İdeolojiler, evreni, dünyayı, toplumları anlama kavrama programlarıdır.

Eğer bir insan ideolojiye karşı çıkıyor ise, politikaya karşı çıkıyor ise ona insan demek biraz zor olur.

İdeolojisiz dünyaya bakan insan yoktur.

Toplum sorunlarına çözüm üretme sanatı ise politikadır.

Atatürkçülüğün de hem ideolojisi, hem de politikası vardır.

Aç bonapartizmi oku, o zaman Atatürkçülüğün nasıl bir ideoloji olduğunu, aç keynesciliği oku nasıl bir ekonomi politikası olduğunu öğren.

Atatürkçülük adına, bunlardan bağımsız düşünebildiğini zannedenlerin kendileri aptaldır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ülkenin maden kaynakları, su kaynakları, Ekilecek araziler, hayvancılık yapılacak araziler, yapılmış kar getiren sanayi tesisleri, Bankaları, herşey yabancılara satılırken....Atatürkçü olmayacağızda ne olacağız....yarın çocuklarımız "baba ülken adım adım satılırken ne yaptın" dediği zaman ona ne cevap vereceğiz....bu ve benzer sebepler ile sonuna kadar TÜRK'ÜZ TÜRKÇÜ'YÜZ, ATATÜRKÇÜ'YÜZ

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • haci unlocked this Başlık
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...