Jump to content

Dedikodu (Gıybet)


Recommended Posts

Basbakan dinini cok iyi bildigini saniyor ama bence bilmiyor. Gecenlerde dini inanclarina göre günah isledi. Deniz Baykalin beline sahip olamadigini söyledi. Buna kesin eminmi? Bence degil salliyor. Hem dogru olsa dinine göre yine günah islemis durumda. Buna yorum getiren iki ayet ve bir hadis inananlar icin aciklayici olarak gösterilebilir;

"Ey iman edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız, şüphe yok ki, zannın bazısı günahtır ve birbirinizin kusurunu araştırmayınız ve bazınız, bazınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? -Bilâkis- onu çirkin görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir." (Kur'an, Hucurat/12)

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalpten her biri bundan sorumludur. (Kur'an, İsra/36)

ve hadis;

Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu. Yanında bulunanlar: "Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler" dediler. "Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır." buyurdu. "Kardeşimde söylediğim sıfat bulunuyorsa?" diye sorulduğunda: "Söylediğin sıfat eğer kardeşinde bulunuyorsa gıybet etmiş olursun, bulunmuyorsa iftira etmiş olursun." buyurdu. (Tirmizî)

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu. Yanında bulunanlar: "Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler" dediler. "Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır." buyurdu.

Allah'ın resulu iyi sallamış ama tutturamamış.

Gıybet o demek değildir. Şu demektir :

Gıyb = Gayb .

Gıyb-et = Gayb-et .

Türkçe'si şöyle:

Gayb = Kayıp .

(Bilinmez : Nerde olduğu bilinmez. Ne olduğu bilinmez. Yani kayıp. Yani hakkındaki bütün bilgilerle birlikte kayıp. İşte bu yüzden bilinemez. Kayıp olduğu için.)

Gayıp = Kayıp .

Gayıbet = Kayıbet.

Bu kayıp, gayb , gaybet vs. kelimesi Arapça filan değildir. Çok eski Türkçe'dir. Aynı zamanda da Sanskritçe'dir. Hangisinden hangisine girdiği şimdilik belirsizdir. Ama Hint dilinde halen, "gayıp" şeklinde telahfus edilerek, "kayıp" manasında kullanılmaktadır. Gayabet deyince de yine Hint-Avrupa dillerinden gelen , "at" devreye giriyor ve böylece:

Gayab-et = "at kayıp" (Kayıpda, kayıpsal)

oluyor.

Yani anlayacağınız, yine muhammet@cehalet.net

Saygılar, sevgiler.

tarihinde Notamatik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah'ın resulu iyi sallamış ama tutturamamış.

Gıybet o demek değildir. Şu demektir :

Gıyb = Gayb .

Gıyb-et = Gayb-et .

Türkçe'si şöyle:

Gayb = Kayıp .

(Bilinmez : Nerde olduğu bilinmez. Ne olduğu bilinmez. Yani kayıp. Yani hakkındaki bütün bilgilerle birlikte kayıp. İşte bu yüzden bilinemez. Kayıp olduğu için.)

Gayıp = Kayıp .

Gayıbet = Kayıbet.

Bu kayıp, gayb , gaybet vs. kelimesi Arapça filan değildir. Çok eski Türkçe'dir. Aynı zamanda da Sanskritçe'dir. Hangisinden hangisine girdiği şimdilik belirsizdir. Ama Hint dilinde halen, "gayıp" şeklinde telahfus edilerek, "kayıp" manasında kullanılmaktadır. Gayabet deyince de yine Hint-Avrupa dillerinden gelen , "at" devreye giriyor ve böylece:

Gayab-et = "at kayıp" (Kayıpda, kayıpsal)

oluyor.

Yani anlayacağınız, yine muhammet@cehalet.net

Saygılar, sevgiler.

Yo sallamamış,

Gıybet kişinin gıyabında yapılan(genelde kötü faaliyetleri vurgulayan) demektir.

Kelimenin Türkçesi dediğin Kayıp Arapça'dan Türkçe'ye geçme zaten.

Kıymık kadar Arapça bildiğin yok.Arap düşmanlığı gözüne vurmuş senin.Sallıyorsun sürekli bu meyanda.

Bir cahilin kendi dışındakileri cahil sanma mallığını ise doğal buluyorum.

Cahilmatiknotamatik.

tarihinde Galileo100 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Basbakan dinini cok iyi bildigini saniyor ama bence bilmiyor. Gecenlerde dini inanclarina göre günah isledi. Deniz Baykalin beline sahip olamadigini söyledi. Buna kesin eminmi? Bence degil salliyor. Hem dogru olsa dinine göre yine günah islemis durumda. Buna yorum getiren iki ayet ve bir hadis inananlar icin aciklayici olarak gösterilebilir;

"Ey iman edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız, şüphe yok ki, zannın bazısı günahtır ve birbirinizin kusurunu araştırmayınız ve bazınız, bazınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? -Bilâkis- onu çirkin görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir." (Kur'an, Hucurat/12)

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalpten her biri bundan sorumludur. (Kur'an, İsra/36)

ve hadis;

Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu. Yanında bulunanlar: "Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler" dediler. "Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır." buyurdu. "Kardeşimde söylediğim sıfat bulunuyorsa?" diye sorulduğunda: "Söylediğin sıfat eğer kardeşinde bulunuyorsa gıybet etmiş olursun, bulunmuyorsa iftira etmiş olursun." buyurdu. (Tirmizî)

SAYGILAR

Başbakan kasettekilerin içeriğine kani olmuş bunu kullanıyor.

Başbakan, gıybetten çok yapılan alçaklığı(özel yaşamı deşifre eden gizli kamera çekimleri) siyasi malzeme olarak kullanıp alçalıyor.

Kaset ve içeriği gizliği değil kasete yapılan alçakça eleştiri ise seçim meydanlarında yapılıyor.

Kısacası başbakan dedikodu değil yapılan çirkefliği siyaseten kullanacak aşağı seviyede.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Bakın şimdi size ön yargısı içermesi imkansız olan komik bir olay anlatayım.

Benim küçük bir yeğenim var. Bundan birkaç yıl önce, daha 7 yaşlarındayken annesiyle birlikte bize misafirliğe gelmişti. O sırada biz başka odada sohbet ederken, bu yeğenim, benim bilgisayarımla internette oyalanıp duruyordu. Hiç sesi soluğu çıkmayınca "Ne yapıyor acaba?" diyerek bir bakalım dedik ve yanına gittik. Biz yanına gelir gelmez ekranda bir pencereyi kapattı. Pencereyi biz yanına gelince kapattığı için, annesi de "Acaba açık saçık sitelere mi giriyordu da biz gelince kapattı" diye merak etti. Bu nedenle "Ne vardı o sitede? Niçin biz gelince kapattın?" diye sordu. Çocuk da "Siz geldiniz diye kapatmadım. Tam kapatırken siz geldiniz" dedi. "Peki ekranda ne vardı?" diye sorunca "Hiiç, biraz yazılar vardı, bir çocuk resmi vardı, bir de orada iğrenç bir şey vardı" dedi. "İğrenç mi? nasıl yani iğrenç?" deyince, "Ne bileyim ben işte! Ne olduğunu anlayamadım. Ama iğrenç bir şeydi." dedi.

Böyle deyince biz de merak ettik, acaba o kadar iğrenç şey neydi diye. Tarayıcının "Geçmiş" sekmesinden, en son kapatılan sayfayı buldum ve açtım. Bir de baktım ki İslami bir sitenin sayfası. Ben sayfayı açar açmaz, yeğenim hemen "Bak işte bak! İğrenç dediğim şey şu" diyerek bana ekranda bir şey gösterdi. Gösterdiği şey neydi biliyormusunuz? Hani şu Allah isminin Arapça'sını süsler ve püsler, güya güzelleştirip resimleştirirler ya hani! İşte onlardan biriydi. Varak yapmışlar, yaldızlamışlar, süsleyip püsleyip, sitenin sayfasının bir kenarına resim olarak koymuşlar.

Düşünün şimdi, küçücük bir çocuk, ne ateizmden haberi var, ne dinden, ne imandan, ne de Arapça denen bir dil olduğundan. Yani hiç bir ön yargı olmasına imkan olmadan, çocuk o yazıyı iğrenç bir şey olarak niteledi.

Demek ki; normal bir insanın beyinini, daha bebeklikten başlayarak, celle, celelülle, yallah, vallah fellah, el Arabiya, ya hacii fıışfışlarla, ASM LSG efendimizlerle, yıkamadığın zaman, aynen o kültür Arapça'sıyla, harapçasıyla, her şeyiyle iğrenç geliyor. Ama beyinler yıkandığı zaman, tıpkı Hanefi Avcı'nın kitabında bahsettiği "Haliç'te yaşayan Simonlar" gibi bu iğrençlikler normal geliyor, hatta sevilebiliyor bile.

(

Not:Hanefi Avcı kitabında şuna benzer anlatıyor:

"Haliç bir zamanlar leş kokardı, arabayla oradan geçerken, burunlarımızı tıkar ve nefes bile almamaya çalışırdık. Fakat şimdilerde düşünüyorum da; biz o Haliç'ten geçmeye bile iğrenirken, orada yıllarca yaşayan ve orayı seven insanlar vardı. Demek ki insanın burnu her türlü pis kokuya alışıyor ve bir süre sonra artık o pis kokunun pisliğini koklayamaz oluyor. Bu kitaba bu adı vermemdeki maksat da budur. Bazı insanların gözü her türlü rezilliğe alışmış durumda, o yüzden rezilikleri göremiyorlar.

"

)

İşte benim yeğenimin o yazıyı iğrenç bulmasının sebebi de buydu. Henüz Arap kokusu koklatılmamıştı. Biz ailece oldum olası en light müslümandık. Hem bu sebeple, hem de benim müsade etmeyecek olamam sebebiyle, yeğenime o yallah fellah kültürü aile etkisiyle aşılanamayacak. Örneğin Kuran kusu vs. gibi bir şeyler olamaz. Fakat neticede kaçınılmaz olarak okulda devlet zorla o Arap'ın kültürünü aşılayacak. En azından o iğrenç dediği şeye gözü alıştırılacak. İşte zorunlu din dersinin tek faydası! Yani miğde bulantısına iyi gelmesi. Sadece bu aşı değil, normal aşılar da böyledirler. Vücud mikroplara karşı bağışıklık kazansın diye, vücuda mikrop aşılarlar.

Bazılarına o Arap'ın aşısını (Ailelerin yardımıyla) öyle bir dibine kadar sokuyorlar ki; bir de bakıyorsun ki, aşıyı yemeden önce iğrenç gelecek, kokuların, görüntülerin, kültürlerün sevdalısı olup çıkıveriyor. Tıpkı Haliç'te yaşayan Simonlar gibi. Artık ona en güzel kültür Araplık, en güzel dil Arapça'dır. Bunlardan bazıları da, günün birinde ateistliğe özeniyor, güya ateist oluyor ama zamanında aşıyı dibine kadar yediği için, dinden çıksa da Araplıktan çıkamıyor. Çıksa da 20 yılda girdiyse, 20 yılda çıkıyor. Ve ayrıca dinden çıksa da, aşı zamanında "En mükemmel, en yüce ve en eski ve köklü dil" palavrasıyla kakalanan Arapça'yı; "Ulan şu ömür boyu hiç bir işime yaramayacak olan bu dili, bari dil yerine koymaya devam edeyim, boşa gitmiş olmasın" diyerek kültür hazinesinde artı değer olarak başkalarına kakalamaya devam ediyor. Çöpünü çöpe atmaya kıyamayan hastalar var ya hani! İşte onlar gibi yani. (Aşağıda bir adet örneğini göreceksiniz)

Bu Arapça kakalayıcılarına sorsanız, Türkçe'deki bütün kelimeler Arapça'dır. Arapça dünyanın en eski ve köklü dilidir. Arapça'ya hiç bir dilden kelime giremez ama Arapça bütün dillere girebilir. O kadar müthiş bir dildir yani.

Size şimdi basit bir örnek vereyim:

Perver ve perest kelimelerini bilirsiniz. (Örnek: Misafir-Perver , Hayal-Perest, Put-perest.)

Bu perver ve perest kelimelerini kime sorsanız Arapça kökenli der. Çünkü Arapça yücedir. Aşı sayesinde Haliç'teki gibi kokusu da yoktur. Çok da eskidir.

Arapçı'ları bırakın, kelimelerin gerçek manalarını Notamatik'ten öğrenin.

Bu iki kelimenin de kökü "Perv"'dir. Ve perv kelimesinin manası "Düşkünlük, bağlılık"tır. (Asıl manası budur. Kök mana.)

Misafir-Perver= Misafir düşkünü.

Pekiyi perest ne demektir? Anlatayım:

Ali pervs the alcohol.

Hasan is perver than Ali.

But Ahmet is the per(v)est one.

Haydaa! İngilizce mi yoksa? Hayır değil. Çünkü perv kelimesi, yalın haliyle şimdiki İngilizce'de yoktur. Dolayısıyla yukarıda İngilizce olarak yazdığım cümleler şimdiki İngilizce'de geçersizdir. Fakat perver'in sonundaki "er" (daha) ve perestin sonundaki est(en daha) aynen İngilice'deki ile aynıdır. O yüzden o cümlelerle açıkladım. Yani perest, en düşkün manasına gelir. Yani sapıklık derecesinde düşkünlük. Ve bu kelime şimdiki İngilizce'de yalın haliyle kullanılmasa bile, "pervert" olarak "sapık" manasında kullanılmaktadır. Eski İngilizce'de ise aynen yukarıda yazdığım cümlelerdeki gibi kullanılıyordu.

Gelelim can alıcı soruya: Diyelim ki bu kelimeler Türkçe'ye Arapça'dan girdi. Pekiyi ya İngiliz'ceye nerden girdi? Ona da mı Arapça'dan girdi?

Doğrusu mu?

İngilizce bir Hint-Avrupa dilidir. Hint-Avrupa dillerine ise en çok etki etmiş olan dil, eski bir Hint dili olan Sanskritçedir. Bu iki kelime, Sanskritçe eski kutsal metinlerde de bulunmaktadır. Ve Sankritçe, Arap daha Yahudi'nin karnında bile yokken, yüzyıllardır var olan bir dildir. Yani bu iki kelime, dünya'da daha Arap diye bir şey yokken vardı. En az 3500-4000 yıllık kelimelerdir bunlar.

Ama Arap'ın aşısını dibine kadar yiyip de ateist dahi olsa bir türlü çıkaramayanlara sorun, hepsi Arapça'dır.

Buyrun örneği:

Gıybet kişinin gıyabında yapılan(genelde kötü faaliyetleri vurgulayan) demektir.

Kelimenin Türkçesi dediğin Kayıp Arapça'dan Türkçe'ye geçme zaten.

Nerden biliyorsun Arapça'dan Türkçe'ye girdiğini? Girerken mi gördün? Arap daha dünya'da yokken, İbrani metinlerinde, ondan dha da eski Sankrit metinlerinde geçen bir kelime Türkçe'ye Arapça'dan girdi hıı? Niye Hintçe'den, Sanskritçe'den, İbranice'den değil de Arapça'dan girdi? Arada illa ki Arapça olacak ki, boşu boşuna öğrendiğin dil çöpe gitmesin değil mi? Girmeden önce kayıp manasında hangi kelimeyi kullanıyorduk? Pekiyi Arapça'ya nerden girdi? Arap'ın bunu doğru manada kullandığını nerden biliyorsun? Girerken gördün mü? Şimdi de sen bana aynı soruyu sorarsın: Evet gördüm. Arapça'ya girerken gördüm. Yalan yanlış manada girerken gördüm. Nerde mi? Senin doğru okuyamadığüın şu yukardaki başlık yazısında.

"Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu. Yanında bulunanlar: "Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler" dediler. "Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır." buyurdu."Tirmizi

Ne denmiş Tirmizi'nin hadisinde?

"Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu."

Kime sordu? Arap'a. Arap ne cevap verdi?

"Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler"

Yani Muhammed hem bu kelimeyi Arap'ın bilmediğini biliyor, hem de Arap'ın kendisi, bilse de emin olmadığını biliyor.

Bu hadis uydurma da olabilir. Ama uydurma da olsa, Tirmizi bu hadisi yazdığına göre, demek ki, en azından Tirmizi'nin yaşadığı dönemde bile Arap bu kelimeyi ya bilmiyor, ya da yarım yamalak biliyor.

İşte bak! Girerken gördüm.

Kıymık kadar Arapça bildiğin yok.

Arapça'yı iyi bilip de, (Dinsavar gibi mesela), bu çöpünü çöpe atmaya kıyamayan arkadaş gibi olmayan değerli kardeşlerim alınmasınlar. Arapça bilmemek benim için bir onurdur onur! Sen Haliç'te yüzmeye devam et. Nasıl olsa alışmışsın o kokuya. Benim ise miğdemi bulandırıyor. Aşım zayıftı, tutmadı.

Bir cahilin kendi dışındakileri cahil sanma mallığını ise doğal buluyorum.

Cahilmatiknotamatik.

Dinci olsan bu yazdıklarını normal karşılayacağım ama öyle olmadığın halde, bana bunu yazdığına göre, benimle ilgili başka bir derdin olsa gerek. Eleştirin normal ama "mal" kelimesini kullanarak aşağılamaya çalışman bunu gösteriyor. Ben seni tanımam ve hatırladığım kadarıyla büyük bir ihtimalle ben sana ilk dea ve sen bana ilk defa yazıyorsun. Bana her ne şekilde bilendiysen, git meseleni kendi kendine hallet.

Saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Notamatik sen bilmiyorsun Arapça Dünyada konuşulan ilk lisandır.

Allah Arapça konuşur, başka dil bilmediğinden dualar ve namaz mutlaka arapçadır.

Adem Arapça konuşmuştur.

Peygamberler Arapça konuşur.

Cennetin yegane lisanıdır Arapça.

Arapça'daki kelime sayısı milyonu geçer.

En zengin lisandır.

Hiç bir dil arapçayla mukayese edilmez.

Türkçe yanında ne ki.

O yüzden Kur'anı hiç bir zaman anlayamayız.

En güzel alfabe Elifbe'dir

En güzel Yazı Lisân-ı Hüsn-i Hat'tır.

Dediğim gibi başka dil bilmediğinden örümceğin k.çına, pirinç tanesine, hıyarın çekirdeğine imzasını bu dille atmıştır ALLAH. :lol:

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...