Jump to content

Mevlana mı, Yunus Emre mi Haklı?


Recommended Posts

Yunus Emre, Eskişehir'in bir köyündeki tekkede yaşayıp giderken duymuş ki Konya'da Mevlana Hazretleri denen bir ulu zat varmış. Her şeyi bilen, her türlü sırra vakıf akıllı mı akıllı birisiymiş bu. Mevlana'yı öyle övmüşler öyle övmüşler ki içine bir merak düşmüş. Günlerden bir gün eşeğini hazırlayıp Konya diyarına doğru sürmüş. Gitmiş gitmiş, haftalar sonra varmış Konya'ya. Sorup soruşturmuş, Mevlana Hazretleri'nin yaşadığı konağı bulmuş. Kapıyı çalmış açmışlar, içeri alıp bir odaya oturtmuşlar.

Biraz sonra bir uşak gelip "Mevlana Hazretleri seni bekliyor. Huzuruna varabilirsin. Benimle gel" demiş. Mevlana Yunus'u çok iyi karşılamış. Halini hatırını sormuş, ikramlarda bulunmuş. Yunus Emre çalıştığı tekkeyi, şeyhini vb. anlatmış. "Benim hayatım basit ve sıradan" demiş. Mevlana bir ara "Mesnevi adında on ciltlik devasa bir kitap yazdım, okumak ister misin?" deyince Yunus "Benim okumam yazmam yok ama verirsen tekkedeki birine okutur, bir zaman sonra da geri getiririm" demiş.

Birkaç gün Mevlana'nın evinde kalıp sohbetlere katılan Yunus, bir sabah erkenden yola çıkmak üzere hazırlanmış. Biraz yiyecekle Mesnevi ciltlerini de heybeye yüklemişler. Mevlana'yla vedalaşıp Eskişehir'e köyüne dönmüş.

Bir yıl mı beş yıl mı sonra, tekrar aynı yolu izleyip Konya'ya gene gelmiş Yunus. Konağa gidip Mevlana'yla buluşmuş. Mevlana sormuş:

- Mesnevi'yi okudun mu?

- Tekkedeki birisine okuttum.

- Nasıl buldun, beğendin mi?

- Çok beğendim. Çok güzel yazmışsın. Her şeyi yazmışsın.

- Beğendiğine sevindim. Peki, içinde hiç kusur ya da yanlış bulabildin mi?

- Yanlış demeyelim de ufak bir kusuru var sanki.

- Yapma yav, neymiş ki acaba o kusur?

- Sanki biraz uzun yazmışsın.

- Ne kadar uzun? Beş cilt mi olmalıydı sence?

- O da uzun olurdu.

- İki cilt?

- O da uzun.

- Bir cilt?

- O da..

- Eee, pek merak ettim doğrusu. Sence ne kadar olmalıydı?

- Aslında bir sayfa bile fazla olurdu.

- Söyle artık. Çatlatma beni.

- Ben olsaydım, bu kadar uzun yazacağıma:

"Ete kemiğe büründüm,

Yunus diye göründüm"

derdim; olup biterdi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Calalattın Yunusun kesip attığı tırnağı bülem olamaz.

Yobaz,vatan haını,pis şaytanın biridir Mavlana.

Onun yazılarının kusmuk kadar degeri yoktur.

O ULU degil,olsa olsa yararı uğruna her pisligi mubah gören,gösteren bir eşi zor bulunan bir üç kagıtcıdır.

Oda peyganberi gibi her yazdığını Allahından gelen nidelerle yazdığını iddie eden bir uçuğu ekberdir.

Herkesi Allahla korkutup,Yüce güçten korkmayan tüm pisliklerini onun üstüne yıkan bir put perestir.

Yalan ,dolan,ıhanat onun baş özelliklerindendir.

Yunussa

Doğruluh

Halkcılık

Güzellik

Sevgi

Saygı

Alçak gönüllülük onun ilk özellikleridir.

Hitlerle Gandi bir tutulabilirse

Yunusla Calalattında bir tutulabilir.

Bunların biri ŞAYTAN ötekisiyse bir MELEKTİR.

Yunusu yeren hiçkimse yokkan Calalattından nefret eden iğrenen pekmi pek çohtur.

Onun karalamalarını ohumah yeterlidir.

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Calalattın Yunusun kesip attığı tırnağı bülem olamaz.

Yobaz,vatan haını,pis şaytanın biridir Mavlana.

Onun yazılarının kusmuk kadar degeri yoktur.

O ULU degil,olsa olsa yararı uğruna her pisligi mubah gören,gösteren bir eşi zor bulunan bir üç kagıtcıdır.

Oda peyganberi gibi her yazdığını Allahından gelen nidelerle yazdığını iddie eden bir uçuğu ekberdir.

Herkesi Allahla korkutup,Yüce güçten korkmayan tüm pisliklerini onun üstüne yıkan bir put perestir.

Yalan ,dolan,ıhanat onun baş özelliklerindendir.

Yunussa

Doğruluh

Halkcılık

Güzellik

Sevgi

Saygı

Alçak gönüllülük onun ilk özellikleridir.

Hitlerle Gandi bir tutulabilirse

Yunusla Calalattında bir tutulabilir.

Bunların biri ŞAYTAN ötekisiyse bir MELEKTİR.

Yunusu yeren hiçkimse yokkan Calalattından nefret eden iğrenen pekmi pek çohtur.

Onun karalamalarını ohumah yeterlidir.

Tolonbeg

tolon dede amma uçmuşsun yani.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Mevlâna Celaleddin Rumi Moğol Çaşıtı mı ? Öncelikle Ceviz Kabuğu programında geçen konuşmalara bakalım.

HULKİ CEVİZOĞLU- Profesör Doktor Mikail Bayram hattımızda.

İyi geceler Sayın Bayram.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- İyi geceler efendim.

HULKİ CEVİZOĞLU- Buyurunuz, sizin bir bilim adamı olarak görüşlerinizi rica ediyorum; Konya Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanısınız, buyurun.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Efendim, öncelikle oradaki konuşmacı arkadaşları selâmlıyorum ve anladığım kadarıyla da, bana, daha çok Mevlana ve Mevlana etrafındaki oluşumlarla ilgili sorular tevcih ediliyor.

Bu münasebetle adımdan söz edildi, onun için ben bu konuya yönelmek durumundayım.

Tabiî, bu konuyu işlerken de, elbette tarihçi olmam hasebiyle tarihî olaylarla paralel olarak konuyu izah etmeye çalışacağım.

Az önce konuşmacılar da söylediler, 1243 yılında Moğollar Kösedağ zaferini kazandıktan sonra Anadolu'yu istila ettiler.

Hatta Erzurum'da,

Erzincan'da,

Tokat'ta,

Sivas'ta,

Kayseri'de büyük katliamlar yaptılar, yağma hareketleri yaptılar ve özellikle Tokat'ta, Moğol Ordu Komutanı Baycu Noyan Kayseri'yi muhasara ettiği zaman, Kayseri çevresinde toplanmış olan Moğol askerleri arasında Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizî'nin müritleri de mevcut idi.

Bunlara Kalenderiler tabir ederler.

Şems-i Tebrizî bir Kalenderi dervişidir, bir Kalenderi şeyhidir.

Hatta bu Kalenderiler, Moğollarla birlikte Kayseri surlarından gedik açıp şehre girmeye çalışıyorlardı.

Ve şehre girdikten sonra da Moğollar burada çok büyük bir katliam yaptılar.

Eğer tarihçiler mübalâğa etmiyorlarsa,

onbinlerle ifade edilen Ahi ve Türkmenler burada katliama tâbi tutuldular.

Ahiler ve Türkmenler burada katliama tâbi tutulurlarken,

Mevlana'nın hocası olan Kayseri'deki Seyyid Burhaneddin'in, eteğine paralar, altınlar saçtılar.

Buradan şunu demek istiyorum: Kalenderi dervişler ve Mevlana'nın hocaları olan kişiler çok daha önceden Moğollarla irtibat hâlindeydiler

ve Moğollarla teşriki mesai ediyorlardı

ve özellikle de Şems-i Tebrizî ve Şems-i Tebrizî gibi olan bazı kişileri de ajan olarak istihdam ediyorlardı.

Olay sadece Mevlana'yla sınırlı değil,

Şems-i Tebrizî'yi de ajan olarak kullanıyorlardı.

Şems-i Tebrizî Moğol ajanı idi ve Moğol ordularının içindeydi.

HULKİ CEVİZOĞLU- Sayın Bayram, siz kocaman bir Üniversitenin Tarih Bölümü Başkanısınız.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Evet efendim.

HULKİ CEVİZOĞLU- Tarihî bir bilgiyi veriyorsunuz, kaynağınızı da verin lütfen.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Kaynağını da vereyim.

Bakın, İbni Bibi, Cavlaki dervişleri Moğollarla birlikte Kayseri surlarından gedik açmaya çalıştıklarını İbni Bibi söyler.

Tarihî vesikaları da o zaman yeri geldikçe söyleyeyim.

Ve yine Mevlevî kaynaklar, Moğollar Kayseri'de bu kadar büyük bir katliam yaptıktan sonra Seyyid Burhaneddin'e paralar verdiler ve nitekim Seyyid Burhaneddin'in türbesini de, bu olaydan iki sene sonra Seyyid Burhaneddin vefat etti, Seyyid Burhaneddin'in türbesini de Moğollar inşa ettiler.

HULKİ CEVİZOĞLU- Şems-i Tebrizî'nin Moğolların ajanı olduğunu söylediniz, onun kaynağını sormuştum.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Şimdi ona geleceğim.

Şimdi mademki kaynağını soruyorsanız hemen söyleyeyim.

Bakın, Şems-i Tebrizî'nin

"Makalât" diye bir eseri var.

Şemsi Tebrizi'nin Makalât'ını okursanız, orada birçok yerlerde Moğollar'la ilgili olarak Şems-i Tebrizî Moğollara muhalif olanlarla mücadele etmektedir.

HULKİ CEVİZOĞLU- Ama, yani bu ajan olmasını mı gerektiriyor?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Evet, Moğolların aleyhinde bulunanlara şiddetle hakaret ederek onları susturmaya çalışmaktadır.

HULKİ CEVİZOĞLU- Burada bu mu kaynağınız?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Evet, budur kaynağım; ama ileride yine kaynaklarımı söyleyeceğim.

Mevlana'ya gelince kaynakları daha detaylandıracağım.

HULKİ CEVİZOĞLU- Ama yapmayın; yani bugün de, işte Avrupa Birliği konusunda bilim adamları, gazeteciler farklı görüş savunuyor, birbirlerini eleştiriyorlar, suçlayanlar var; o zaman birbirlerini eleştiren insanlara hep ajan mı diyeceksiniz? Yani, Tarih Bölümü Başkanı bir profesör olarak Şems-i Tebrizî'nin Makalât eserinde Moğollara övgüler var ve onlara karşı çıkanlara ağır eleştiriler var diye, siz buradan yola çıkarak bir bilim adamı duyarlılığıyla, sorumluluğuyla Şems-i Tebrizî'yi ajan olarak mı değerlendiriyorsunuz? Sayın Bayram...

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- ... Moğolların ajanıdır demektir.

Nitekim, bir kaynak da söyleyeyim size...

Teşriigulervah adında bir eserimiz var.

Bunu yazan Anadolu'lu bir kadıdır.

O kadı, bazı şeyhlerin, bazı dervişlerin, özellikle de Kalenderi dervişlerin Moğollara ajanlık görevi yaptıklarını söylüyor.

Meselâ Barak Baba'yı söylüyor, adını vererek,

"Bu Kalenderi derviş Moğolların ajanıydı" diyor, "Mahmut Han’ın ajanıydı" diyor.

HULKİ CEVİZOĞLU- Mevlana'ya gelelim; Şems-i Tebrizî'yi konuşuyoruz, onu söyleyin.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Şems-i Tebrizî'yi konuşalım. Şems-i Tebrizî, Makalât'ında birçok yerlerde, bir yerde değil birçok yerlerde Moğolların aleyhinde konuşanları susturuyor.

Moğollara alt yapı yapmaya çalışıyor,

Anadolu insanını Moğollara itaat etmeye çağırıyor.

Mevlana da bunu yapıyor.

HULKİ CEVİZOĞLU- Yani buradan ne sonuç çıkar ki?..

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Dolayısıyla, "Mevlana Moğol ajanı olamaz" çırpınışları, bu çırpınışlar boşa olan çırpınışlardır, hiç kimse bunu inkâr edemez.

Bakın,Mevlana

"Fihi Mâ Fih" adlı eserinde, eğer önünüzde varsa açıp okuyun, ben tercümesinden söyleyeyim,

sayfa 100-103 sayfaları; orada Moğolların Reisi Cengiz Han için diyor ki Mevlana; Cengiz Han, Allah'tan mesaj aldı ve Allah'tan aldığı mesajla Cenabı Allah Cengiz Hana demiş ki, "Halkını, kavmini topla, şu zalim Harzemşahlar ülkesine yürü, onları kahret."

İşteee,Burda azıcıkta ben söyliyim.

Mevlene YAMUGUDA Allahdan aldığım mesezlerdir yazdıhlarım demiştir.

Hazzemşah düşmanlığı ise babası orada Harzem şahına şöyle der,sen ehli sünnet fikri dişindaki bütün din adamlarını temizle bu her ınanca açıh fikir salonlarınıda kapat demiştir.

Çünkü baba bu salonlarda öttürmek istedigi düdügü öttürememiştir.

Bu densizlik karşısında Harzam şahı şöyle der.

Bu salonlar bütün fikirlerin tartışmasına açıktır.Adam gibi devem edeceksen et yoksa siktir git buralarda birdaha görmiyim seni.

Bunun üzerine baba Harzamşahlar ülkesini terk edip Bagdattaki BELEŞCİLER sarayhına oturur diger beleşci s dervişleri gibi yedigi tapbağa pisliyerek yaşadığı ülkeye düşmanlığa burdada davam eder.

Tolonbeg

Ana yazıya davam.

Dolayısıyla, bakın bu olay, bu olayı Mevlana'nın kendisi anlatıyor, başkaları Mevlana hakkında anlatmış değil bunu.

Ve az önce siz söylediniz, Mevlana'nın Moğollar hakkında söylediği bir söz söyleyin dediniz, işte ben onu söylüyorum.

Bu sadece bir tanesidir.

HULKİ CEVİZOĞLU- Peki nasıl oluyor Sayın Bayram, nasıl oluyor, bu dediğinizi belki başka kaynaklarla da destekleyeceksiniz, eğer ikna olmazsa Sayın Zeybek de sorar size, ben de şimdi soruyorum; peki, bunların doğru olduğunu varsaysanız bile,

nasıl oluyor da bu kadar tutulabiliyor Mevlana, bu kadar gönüllerde yer edebiliyor?

Bunun açıklaması şu mudur...

Biz 2002 yılında yaşıyoruz, bu olay 1243 yılında ya da ne bileyim 13'üncüyüzyılda olmuştur, yani "o güne bakarak bugün değerlendirme yapmak yanlıştır" şeklinde mi cevap veriyorsunuz?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Oraya da geleyim, Fakat, öncelikle elimize aldığımız bu konuyu, bu meseleyi bir hâlledelim, çünkü çok itirazlar oldu, bu meseleyi biraz vuzuha kavuşturayım.

Şimdi, Şems-i Tebrizî 1244 yılında Konya'ya geldi, Mevlana ile görüşmeleri oldu.

HULKİ CEVİZOĞLU- Bir şey soracağım, pardon. Bu görüşlerinizi, söylediklerinizi ve şu anda söyleyeceklerinizi bilimsel plâtformlarda daha önce tartıştınız mı?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Tabiî tabiî, yazdım ben bunları, ben bunları defalarca yazdım.

HULKİ CEVİZOĞLU- Bunları ilk defa söylemiyorsunuz yani.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Hayır efendim, ilk defa söylemiyorum, 30 senedir yazdım...

HULKİ CEVİZOĞLU- Nasıl tepkiler aldınız diğer bilim adamlarından?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Hulki Bey, 30 senedir bunları yazıyorum, bugüne kadar bir Allah'ın kulu bir satır cümleyle bana itiraz edemedi,

itiraz etmeleri de mümkün de değildir.

Şimdi bakın, Mevlana'nın eserinden örnekler vereyim, çok önemli bir örnek vereyim.

Moğol Hükümdarı, İlhanlı Hükümdarı Hulagu Han Bağdat'ı fethettikten sonra, Bağdat'ta son Halifenin oğlu Ez-Zahir Billah Mısır'a kaçtı ve Baybars ile birlikte Mısır'da halifeliğini ilân etti.

Şimdi Mevlana Mesnevî'sinde "Mısır Halifesinin Hikâyesi" diye bir hikâye anlatır ve çok terbiyesizce bir hikâyedir,

ben burada ifade etmiyorum.

Çünkü, o kabak hikâyesinden daha edep dışı bir hikâyedir.

Orada meselâ Mevlana Sultan Baybars'ı ve Mısır'a kaçan Ez-Zahir Billah'ı tahkir ediyor, rezil etmeye çalışıyor ve böylece Hulagu Hanı desteklemeye çalışıyor.

Bakın yine Mevlevî eserlerde,

Menakıbıl Arif'inde anlatıyor, bunu teyiden başka bir şey de var.

Menakıbıl Arif'inde diyor ki, Mevlana etrafındakilere şu mesajı veriyordu: Diyordu ki, "Hulagu Han Bağdat'ı muhasara ettiği zaman askerlerine emir verdi, üç gün üç gece atlarına ve askerlere yemek yedirmediler, atlara su ve ot yedirmediler, yem vermediler.

Atların tutmuş olduğu bu oruç hürmetine Cenabı Allah Bağdat'ın fethini Hulagu Hana müyesser kıldı.

" Bunu Mevlana anlatıyor,

Mevlana'dan naklen veriyor.

Başkaları bunları yazıp da Mevlana'ya veya Mevlana'nın çevresine iftira etmiş veya hakaret etmiş değil,

bunları kendi eserlerinde yazıyorlar.

Sonra Mevlana'nın kişiliği ve şahsiyetiyle ilgili de bir şeyler söylendi.

Mevlana, Mansur Hallaç gibi, Bayezdid-i Bestami gibi, Ebul Hasan Garagani gibi, Şakıki Belkı gibi İranlı, İran kültürünün ürünü olan mutasavvıfların yolunda bir mutasavvıftır

ve bu mutasavvıflar Hulûliye mezhebindendir,

Mevlana da Hulûliye mezhebindendir.

Bakın, Meslevî'sinde Bayezid-i Bestami hikâyesi var.

Orada Mevlana Hulûl felsefesini anlatır.

HULKİ CEVİZOĞLU- Ne demek Hulûl felsefesi?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Hulûl felsefesi, yani Allah insanlara hulûl eder.

Bu Hristiyanlıktan gelme bir inançtır da.

Çünkü, Hristiyanlıkta biliyorsunuz, apoklif Hristiyan mezheplerde diyorlar ki, özellikle Nasurîler diyorlar ki, "Hazreti İsa bir beşer olarak dünyaya geldi, fakat sonra Cenabı Allah Hazreti İsa'ya hulûl etti ve Hazreti İsa'nın şahsiyeti ilâh oldu, Allah oluverdi."

Böyle bir mezhep var.

İşte bu anlayışın İslâm dünyasındaki uzantısı da Hulûliyecilerdir.

HULKİ CEVİZOĞLU- Mevlana'nın bir rubaiyesi var, bakın ne söylüyor, belki bugünleri görerek söylemiş, belki o günler için söyledi. Diyor ki,

"Ben hep yaşadım kul olarak Kur'ana, topraktım ömrümce Muhammed yoluna..."

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- "Men deste-i Kur'an'a mekta candarem, men hâk-i pay-i Muhammed'i muhtarım"; bunları bana okumayın, bunları bana okumayın, ben onların Farsçasını okudum Hulki Bey.

HULKİ CEVİZOĞLU- Sayın Bayram, izin verin de Türkçesini okuyayım. Diyor ki Mevlana; "Ben hep yaşadım kul olarak Kur'ana, topraktım ömrümce Muhammed yoluna. Gerçeklerden apayrı anlam çıkaran haksızdır, usanç verir bu sözlerle bana" diyor. Acaba gerçeklerden farklı bir anlam mı çıkarıyorsunuz?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Önce bu rubai, bu dörtlük Mevlana'nın Divan-ı Kebir'indedir.

Bakın, bu Divan-ı Kebir denilen eser Mevlana'ya ait bir eser değildir.

Ben Divanı Kebir'in, orijinal başlığıyla söyleyeyim; Divan-ı Kebir Ezan-ı Mevlana Mis" başlığıyla. Divanı Kebir Mevlana'nın eseri değildir.

İran'da bir tebliğ sundum ve İranlı bilim adamları, bilim çevreleri benim bu tezimi kabullendiler ve sonra kendileri, özellikle İran'da çok tanınan Abdulkerim Suruş Bey, benim bu telkinlerimden sonra Divanı Kebir'de Mevlana'ya ait olan şiirlerin miktarı yüzde 30 veya yüzde 40 miktarındadır.

Dolayısıyla, Divan-ı Kebir'den bazı şeyleri okudukları zaman, Divan-ı Kebir'in Mevlana'ya ait olmadığını da bilmeleri gerekir.

Birtakım yanlışlıklar yapılıyor...

HULKİ CEVİZOĞLU- Demin okuduğum sözler ona ait değil mi?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Hayır, Divan-ı Kebir ona ait değil.

HULKİ CEVİZOĞLU- Peki, şu sözlerde mi ona ait değil? Bakın, diyor ki, sizin eleştirilerinize burada olmadığı için sözleriyle, eseriyle cevap verecek tabiî; diyor ki, "Ülkem bu benim, yerim bu, yurdum işte, geldim nicedir kök saldım memlekete.

Düşman gibi görseniz de düşman değilim, ben Hintçe konuşsam bile Türküm yine de" diyor.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Efendim, hele o hiç,

o hiç Mevlana'ya ait değil.

Çünkü Mevlana'nın o orijinal Divan-ı Kebir nüshalarında da bu mevcut değil.

HULKİ CEVİZOĞLU- Ama bakın, bunu da yazan kim, onu da söyleyeyim size. Şimdi bunu yazan, Türkiye'nin, Sayın Zeybek'in de eski meslektaşı, Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Talat Halman'ın Türkiye İş Bankası'ndan çıkan Candan Cana isimli kitabı, Sayın Halman yazıyor bunu.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Efendim, ben onları biliyorum.

HULKİ CEVİZOĞLU- Yani, Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı, şu anda Bilkent'te öğretim üyesi, kocaman İş Bankası yayın yapıyor, bunları bilmiyor da Mevlana'nın eseri diye mi bize yutturuyor.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Onlar, evet maalesef maalesef.

HULKİ CEVİZOĞLU- Yapmayın.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Çok üzülerek söyleyeyim, bugüne kadar hep Mevlana hakkında yalanlar uyduruldu.

NAMIK KEMAL ZEYBEK- Şimdi Hocanın yalan uydurmadığını kim biliyor.(Buda Alaca gurtlardan biri)tolon

HULKİ CEVİZOĞLU- Ben de onu soracaktım. Bir dakika,

sizin mi doğru söylediğinizi,

Talat Halman'ın mı,

İş Bankası yayınlarının mı,

bugüne kadar okuduğumuz Mevlana kitapları mı, hangisinin yanlış, hangisinin doğru olduğunu nasıl anlayacağız?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Efendim, ben diyorum ki, bakın Mevlana'nın Divanının orijinal nüshası Mevlana Dergâhında bulunuyor.

Divan-ı Kebir'in iki tane orijinal nüshası orada var.

Bu rubai orijinal nüshalarda mevcut değil.

Sonradan Mevlana'ya uydurulmuş, izafe edilmiş şiirlerdir.

Divan-ı Kebir böyle oluşmuş.

Divan-ı Kebir aslında bir antolojidir.

Ben Divan-ı Kebir'de 18 ayrı şairin şiirlerinin bulunduğunu tespit ettim.

Bu şairler arasında Mevlana'dan sonra yaşamış olan şairler de var.

Hatta Divan-ı Kebir'de Mevlana'dan sonraki olaylara, Mevlana'nın ölümünden 7 sene, 10 sene sonraki olaylara değinen şiirler var.

O şiirler Mevlana'ya ait değildir.

Bunları her bilen konuştuğu için, maalesef ayakları da yere basmadığı için, bu sefer Mevlana hakkında uydurma haberler,

uydurma bilgiler yaydılar.

Maalesef Türkiye, işte o yalan bilgilerle hayatiyetini sürdürmeye çalışıyor .

HULKİ CEVİZOĞLU- Şimdi diyelim ki bunların hepsi yalan,

bir tek siz doğrusunuz, öyle bir varsayımda bulunalım.

Bunun neresi kötü?

Diyelim ki, Mevlana diye birisi de yok, bunun hepsi mitolojik bir hikâye, öyle olduğunu varsayalım,

ama bugün herkes buna inanıyor.

Hem Mevlana'ya inanıyor,

hem Mevlana'nın bu sözleri söylediğine inanıyor.

Diyelim ki, size göre hem Mevlana yok veya var ama, o dönemde, 13'üncü yüzyılda Moğolların ajanıydı, ama bugün bizim toplum olarak inandığımız Mevlana'nın yeri yüce bir yerde.

Bunun ne sakıncası var, toplumsal birlik bütünlüğü sağlayıcı bir unsur değil mi?

Yabancılar bizim hep değerlerimizi alıp...

İSMAİL NACAR- O zaman böyle bir program yapmayın Hulki Bey,

yani gerçek Mevlana'yı halka tanıtmayın.

HULKİ CEVİZOĞLU- Bir dakika, bir dakika.

Değerlerimize hep sahip çıkıp elimizden alıyor.

Biz bunun etrafında birleşsek, bu yalan da olsa güzel sözler değil mi, yani bunun ne sakıncası var?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Efendim, ben esas onu tebarüz ettirmeye çalışıyorum.

Şimdi, Mevlana zamanında Anadolu'da bir grup insanlar, bir grup aydınlar Moğolları destekliyorlardı.

HULKİ CEVİZOĞLU- Bugünü soruyorum.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Bir kısım insanlar da Moğol emperyalizmine karşı isyan ediyorlar,

genellikle Ahiler ve Türkmenler Moğol iktidarına karşı isyan durumundaydılar.

Dolayısıyla, Mevlana o dönemde Moğolların yanında yer alarak Türkmenlerle mücadele etmiştir.

Hacı Bektaş'a ağır hakaretlerde bulunmuştur,

Nasrettin Hoca'ya ağır hakaretlerde bulunmuştur.

İşte böyle,umarımkı Mevlana ve sevgilisi Şemsi azda olsa tanımışınızdır.

Tanımah istiyorsanız eger.

Arkası var.

Tolondede

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

MEVLANA HEM ÖZ OĞLUNU HEM NASREDDİN HOCA'YI ÖLDÜRTMÜŞ.

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- (Mevlana) Anadolu'ya geldiği zaman da, Anadolu'da ve çevresinde İranî bir çevre vardı. O İranî çevrelere hitap ediyordu. Daha sonra Moğollara hitap etti, Moğollara hizmet etti, hayatı boyunca Moğollara hizmet etti, sadece kendisi de değil oğulları da. Çok önemli bir şey söyleyeyim. Mevlana, oğlu Alaaddin Çelebi'yi Moğollara karşı isyan ettiği için oğlu Alaaddin Çelebi'yi bir müridine öldürttürdü, oğlunun cenaze namazını dahi kılmadı; bakın, bunu biliyorlar mı? Öyle Mevlana havarisi kesiliyorlar; Mevlana oğlunu öldürtmüş, oğlunun cenaze namazını dahi kılmamıştır. Bunu Mevlevî kaynakların hepsi yazar.

HULKİ CEVİZOĞLU- ... şu anda Mevlanacılık, Mevlevîlik zararlı bir felsefe mi?

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Evet, zararlı bir felsefedir.

HULKİ CEVİZOĞLU- Bugün?..

PROF.DR. MİKAİL BAYRAM- Çünkü, az önce bakın Gazali'yi tenkit ettiler, haklı olarak tenkit ettiler, Mevlana işte o yolun adamıdır. Sezgici bir filozoftur, akla muhaliftir. Mevlana, "Aklı Kur'an kundrahim Mustafa" dediği zaman, "aklı Mustafa'nın yoluna hayran et" dediği zaman akliyeciliği yermektedir. Mesnevî'indeki kel papağan hikâyesinde akliyecileri yermektedir. Bunları okuyanlar anlamıyorlar. ... Mevlana Mesnevî'sinde, ismini de vererek Fahreddin-i Razi'ye hakaret etmektedir, Fahrettin-i Razi'yi tahkir etmektedir. Neden dolayı? Akliyeci olmasından dolayıdır. Dolayısıyla, Anadolu'nun fikren geri kalmasında, Anadolu'nun ilmen geri kalmasında, Ahiliğin dağılmasında... Mevlana'nın adamları Ahi Evran'ı öldürdüler, oğluyla beraber, oğlu Alaaddin Çelebi'yle birlikte Ahi Evran Nasreddin Mahmut'u Mevlana öldürttürdü. Bakın, bunları bilmiyorlar. Dolayısıyla, "Mevlana Anadolu'ya ne vermiş" dediğimiz zaman bunları göz önünde bulundurmamız lâzım. Felsefe olarak Anadolu'ya ne getirmiştir, bunları bilmemiz lâzım. Ayakları yere basmadan konuşan arkadaşlar, bu meselede önce ayaklarını yere basmalıdırlar. Mevlana'yı Mevlana'nın eserlerinden öğrenmelidirler.

.............................

http://www.forumilk.com/islam-dini/20405-nasreddin-hocayi-hz-mevlana-mi-oldurttu.html

tarihinde Satsuma54 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Celaisbere Alp:

Çok derinlemesine bilgim yok Mevlana hakkında, İslam dünyası için önemli birisi diye bilirdim.

Türkmüdür değilmidir hiç araştırmadım.

Türk düşmanlığı yaptığınıda ilk kez duyuyorum.

Oğuz Şad:

Mevlana eserlerini Farsça yazmış ,Fars kökenli cinsel tercihleri şüpheli tasavvufçudur.

Atsız, ''Dindar ve Mutaassıp Hacı Bayanın TÜRKlüğe Hakaretleri'' adlı makalesinde Mevlana'dan şöyle bahsetmiştir:

''Karamanoğlu’nun Türkçeciliği,

Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü onu ilgilendirmiyormuş.

Olabilir.

Hakarata kalkmamasını ihter ediyoruz.

Aklının ermediği konuları bırakarak bizi karanlıktaki bazı meseleler üzerinde, bu meselelerdeki yüksek bilgisiyle aydınlatmasını rica ederiz.

Örnegin Cenebi Mevlâna’nın Şemsi Tebrizî ile şu bir türlü izah olunmayan HELVET elemlerinin ilmî ve tasavvufı mânâsını, bununla beşeriyetin nasıl ve neden kaybolduğunu, şimdi göğün kaçıncı katında ikamet buyurduğunu anlatıp bizi aydınlatsalar meslek-i kavîm-ı tasavvufa çok büyük bir hizmette bulunmuş olurlar.

Bundana başka Cenabı Mevlânâ’nın Şemsi Tebrizî Hazretlerine, tıpkı sevilen bir kadına hitep eder tarzda şiirler yazmasının yüksek tasavvufı mânâsını ve hele Türkçe bir şiirinde:

Kiçkinen oğlan hey bize gelgil!

Dağdanan dağnan hey geze gelgil!

Ay bigi sensin, gün bigi sensin!

Bî-meze gelme, bâ meze gelgil!

Demesinin hikmetini ve küçük oğlanı mezesiyle birlikte çağırmanın ne demek olduğunu anlatsalar, Türkçe ve edebiyat öğretmeni olduğumuz halde, kemal-i cehlimizden gerçek mânâsını bir türlü idrak edemediğimiz bu beyitlerdeki tasavvuf incilerini öğrenerek kendilerine minnettar kalırdık diyür Oğuz Şad..

Oğuz Şaddan

Tolonbeg.

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Şu satırlar,ıslamın negeder bölüp parcalayan bir düşünce olduğunun acık ısbatıdır.

Buyurun:Ayrıca; Moğollarla mücadele halinde olan Karamanoğulları,

Ulu Arif Çelebi’ye niçin kendileriyle olmayıp Moğollardan yana olduğunu sorduklarında o şöyle cevap vermiştir:

“Biz dervişleriz.

Bizim nazarımız Allah’ın iradesine bağlıdır.(hass.........len,dümbükler,un elden suda gölden,ye ,iç,yat)

O iktidarı kime verirse biz de onun tarafını tutarız.”

(Ahmed Eflaki, Menakibu’l-Arifin, C. II, s. 925-926’da)

Ulu Arif Çelebi: Mevlana’nın kardeşidir.

işteee:Bunlar aylacah vatan budun hayınlarıdır.

Allah,Allahsız Moğollara ıktıdarı veriyormuş.

Tuh,sizin gibi ŞAYTANLARLA ancah ZIR cahallar kanar.

Baba nasılsa oğullarıda öyleeeYemek yedigi tabağa pisleyenlerdir bunlar.

Tanrının işi yohda bu mıkroplarla iletişim kuracahda gidin ınsanlara mıkroplarınızı bulaştırın deyecek.

Bunlara ınanmah için Mevleviler gibi üşütük olmah var.

Bizim ınsanlarımız saf,kim SİKİM SALATALIH derse tuzu alıp koşuyoruz.

Özellikle Avrupalı’ların Mevlana’ya olan ilgisi büyüktür.

Mevlana’nın sözleri ile insanların mankurtlaşmasıyla, Avrupalılar’ın gözünde neden bu kadar değerli olduğunu sanırım anlayabiliyoruz.

Tolonbeg

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Buyurun:Ayrıca; Moğollarla mücadele halinde olan Karamanoğulları,

Ulu Arif Çelebi’ye niçin kendileriyle olmayıp Moğollardan yana olduğunu sorduklarında o şöyle cevap vermiştir:

“Biz dervişleriz.

Bizim nazarımız Allah’ın iradesine bağlıdır.(hass.........len,dümbükler,un elden suda gölden,ye ,iç,yat)

O iktidarı kime verirse biz de onun tarafını tutarız.”

(Ahmed Eflaki, Menakibu’l-Arifin, C. II, s. 925-926’da)

Ulu Arif Çelebi: Mevlana’nın kardeşidir.

Doğrudur:

Osmanlı Anadolu topraklarında cayır cayır Alevi soykırımı yaparken Mevleviler kılını kıpırdatmamış, Osmanlı'nın verdiği haram lokmaları köşklerde kaşanelerde tıkınmaya devam etmişlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...