Jump to content

Şapka ve Kıyafet Devrimi


Recommended Posts

Daha önceki bir başlıkta buna değinmiştim. Ama konu başka olduğu için arada kaynadı gitti.

Bu başlıkta Şapka ve kıyafet inkılabı hakkında görüşlerinizi almak istiyorum.

Devrimler eski düzenin tamamen tasfiye edilip yerine yenisinin inşaasıdır.

Bunun için eskiyi, geri kalmışlığı temsil eden her şey kaldırılmalıdır. Kıyafet devrimi de bunlardan biridir.

Kıyafet devrimi sadece bize has bir durum değildir. Birçok geri kalmış ülkede gerçekleştirilmiştir.

Bilinmesi gereken şudur: Cübbeyle, sarıkla, fesle, çarşafla modernlik olmaz.

Bunu şekilcilik olarak görebilirsiniz. Ama yüzeysel düşününce böyle görünür.

O kılık kıyafet eskiyi temsil eder. (Eski zihniyetin ürünüdür.)

O temsille de ileri gidilmez. Kafalardaki devrimden önce Kafaların üstündeki devrilmelidir.

Sen ne kadar aydın oldum desen de dışın bunu inkar edecektir ve bu da ister istemez kafanın içine yansıyacaktır.

Peki sadece şapkayı takmakla, cübbeyi çıkarmakla kafalar aydınlatılır mı?

Elbette aydınlatılamaz. Ama bu bir başlangıçtır.

Kafaların aydınlatılması uzun sürelidir. Birden olmaz. Bu eğitimle olur ve gelecek nesiller için geçerlidir.

Mevcut nesil için bu zordur. Buna direnç gösterecektir. Bu kaçınılmazdır.

Zaten tüm geri kalmış toplumların çağdaşlaşmaları aynı yolu izlemiştir.

Japonya'nın çağdaşlaşma dönemine bakarsanız bunu görürsünüz. Japonlar da aynı şekilde kılık kiyafetle, takvimle işe başlayıp eğitimle devam etmişlerdir. Burada da buna tepkiler ve isyanlar olmuştur.

Onlar bu konuda bizden daha başarılı olmuşlardır.

Bizdeki durum da farklı değildir. Bizdeki ilk etkili çağdaşlaşma hamlesini başlatan II.Mahmut'tur ve o da işe kılık kıyafetten başlamıştır.

Yanlış bilinen bir gerçek, pantolonu mecbur kılan ve sarığı yasaklayan Atatürk değil, II.Mahmut'tur.

Resmi dairelerde çalışanlar, devlet memurları pantolon giyip fes takmak zorundadırlar. Kendisi de dahil ondan sonra gelen padişahların ve sadrazamların resimlerine bakabilirsiniz.

Atatürk de bunu daha da ilerletip fesi de kaldırıp şapkayı getirmiştir.

Kadınlar için bu durum daha da elzemdir.

Çarşafa girmiş, kafasını örten bir kadın erkekle eşit olamaz.

Toplumsal alanda kendisini ezik, erkeğin altında ikinci sınıf olarak görecektir.

Bunu engellemenin tek yolu kadını ezen, ikinci sınıf olmaya zorlayan bu kıyafetin yok edilmesi gerekmektedir.

Bu kıyafet içinde kadınların ne kadar ben modernim dese de dışı bunun tam tersini söyleyecektir.

Zaten şimdi dinci gerici yobaz taife de bunu bildiğinden mevcut durumu tersine çevirmek istemektedirler.

Not: Bu konu salt türban-laiklik tartışmasına dönmesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yerinde bir başlık, güzel tespitler.

Kıyafet Devrimi, hamkafalarca küçümsenen, yarım aydınlarca asla anlaşılamayan ancak, Atatürk Devrimleri'nin en büyüğü olmakla tarihe altın harflerle geçen müthiş bir atılımdır.

Ayrıca, Atatürk'ü kimin ne kadar anladığının da turnusol kağıdıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din eksenli düşüncede giyilen giysiler bile bir tabudur.Cübbe sarık vs bunlar kutsal bir giysi gibi düşünülüyordu.

Bunun yıkmanın yolu kıyafet devrimidir.

Toplum şekilci ve değişime olunca değişik şekillere adapte ettirmenin yolu böyle devrimlerdir.Aslında taptıkları kutsadıkları şeylerin yaşamı zorlaştırdığını daha modern ve çağa ayak uymayı sağlayan çözümler olabileceğine alıştı halk bu devrimler sayesinde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fötür şapka mezuniyet balosunda iyi dururdu.

Oldum olası kumaş pantolon gümlek ve ceket ile huzur içinde olamadım. Hele kravatı hiç sevemedim

Pantolonların yaygın kullanımı kıta Avrupa'sında Fransız devriminin ürünüdür, pantolon devrimden çalışan sınıf aristokrasisini temsil ediyordu. İngiltere ve Fransa'da asker kıyafetleri takım elbise, gömlek, pantolondan oluşuyordu. Tıpki Osmanlı'nın mehteranı gibi, takım elbiseli İngiliz / Fransız de isyancı barbarlara karşı bir korku ve disiplin unsuru olsun diye yaratılmıştı.

Takım elbise ile savaşmanın zor olduğunu anlarsınız, ama koca bir mehteran bandosu ile savaşmak da pek ucuz değildi ama bir amacı vardı.

Arapların şalvar ve siyah örtü giyinmesinin de bir amacı vardı elbette, kışın siyah güneş enerjisini en iyi tutan, yazın da çöl kumunda en iyi seçilebilen renktir, çölün sıcağı kadar, soğuğu, fırtınası ve kumu da meşhurdur. Beyaz takımlarınızla bir çöl fırtınasının içinde kalmak istemezsiniz. Lekesi hiç çıkmaz.

Çarşafa girmiş bir kadın ile bir erkek arasında aslında hiç bir fark yoktur, Afrika Kongo'sunda deve ticareti yapan çağdaş, demokrat ve takım elbiseli bir insan iseniz, keşke bir çarşafım olsaydı olsun diye yalvarabilirsiniz.

Biz çarşafı yanılmışız da almışız, aslında Meksika'nın bandanası bizim için de bir tarz olabilirdi, gerici tuzağına düşmeden. Ama artık çarşaf özgürlük sembolü oldu yazık. İçinden ne çıkacak hiç bilemezsin, çarşafın arkasındaki gözler meşhur, İran'lı kadınların en güçlü silahıdır.

Çarşafla mücadelemizi verdik: tamam, sembol olarak kötüdür: okey, bizim mevsime de terstir: anladık.

Ama içindeki yine de insandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürkün kesinlikle çağının adamı değilmiş belki şuan dahi onun düşünce dünyasından gerideyiz.

Kılık kıyafet, yeri geldiğinde antidemokratik ve baskıcı bir rejimin sembolü veya tek tipi olabilmektedir. Nazi almanyasının arması gibi.

Osmanlı istanbulunda hafif kadınların renkli çarşafları veya anodolu tarikatlarının ideolojisini simgeleyen kıyafetleri gibi gruplaşmış semboller bütünü olarak bakarsak, kıyafetlerin; keskin ideolojiler yerine, devletçilik oluşumunda daha yumuşak ve daha birleştirici rolü olduğunu görebiliriz.

Fakat Atatürk sonrasında kamusal alanda kalması gereken giyim adabı; Özellikle 2. dünya savaşındaki milliyetçilik akımlarının yöneticiler üzerindeki etkisiyle toplumda Cumhuriyetin halkı tektipleştirmesi olarak algılanmıştır. Halk bir bakıma Osmanlı tektipleştirmesinden kurtulduğu anda bu sefer cumhuriyetin tektipleştirmesiyle karşılaşmıştır.

Yine aynı şekilde AB_ABD ortaya çıkan postodernist kıyafetler; mini etek, kot, bikini vb. Tekstil sermayesinin Türkiye gibi ülkeleri pazarolarak görmesiyle ülkemize girdiğinde; Kıyafet adabını oluşturamamış, yerel kıyafetinden kopamamış, dini kıyafetlerde cehalete saplanmış insanımızda kendi kültünü ortaya koymuştur. Sonuçta nerde ne ve nasıl giyinmesini bilmeyen bir nesil ve onlardan üreyen başka bir nesil vardır. Plajda bordo çorap, Mat krem rengi pardesü üstünde yeşil parlak türban, takım elbise üstüne matrix gözlük, otostopçu kız gibi giyilen balo kıyafetleri...

Bütün bu kıyafet kültünde en öne çıkan ve kabul gören şudur;

baris_manco.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kıyafet devrimi eğitimle beraber tam sonuç verecekti.

Ama biz Aydınlanmanın en önemli kısmı olan eğitimi bir türlü rayına oturtamadık.

Köy enstitüleri devam edip yaygınlaşsaydı, ortaya bu durumlar çıkmazdı.

Eğitim gibi en önemli kısım devam ettirilemediğinden ortaya kafası eski, ama kıyafeti modern insanlar çıktı.

Ben tarlada, tamirhanede, fabrikada takım elbise şapka giyilsin demiyorum.

Yerine göre giyilmesini öğrenmek gerek.

Ama bu cübbeyi, sarığı, çarşafı, türbanı giymek değildir.

Bu kıyafetler eski zihniyeti temsil ettiklerinden, hala bu aydınlanmaya karşı olanlar ısrarla bu kıyafetleri giymeye devam etmektedirler.

Bugün zorla insanların kıyafetleri değiştirilsin demiyorum. Zaten toplumun ezici çoğunluğu bu kıyafet devrimini benimsemiştir.

Benimsemeyen azınlıktır.

Yalnız benimseyenlerin bir kısmı zihniyet olarak hala geride olduğundan sadece kadınlara bu çağ dışı kıyafetleri reva görmüşlerdir.

Kendileri modern kıyafetleri giyerken kadınlara bu sefer türban denen ucubeyi giydirmişlerdir.

tarihinde kaşif tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

cübbe,sarık emir olan bi giyinme şekli değildir,ama atanın bunu dini görüşü anımsattığı için engellemesi olayları farklı bakış açılarına taşımıştır,halka baskı uygulayarak foter taktırmaya çalıştırması,sakallarını kesmelerini emretmesi vesayir tüm bunlar zorlayacı baskıcı bir tutumdurdinde anarşi çıkaracak durumlardan kaçınmak evladır,memur cübbeli olamayacağı gibi bunu zorlarsa anarşi çıkarmış olur ve buda yanlıştır.

türbanı hiç söylemiyorum dahi .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emir değil sünnettir diyorsunuz.

Tıpkı sünnet olmanın sünnet olduğu gibi; ama farz gibi uygulanıyor.

Mesele dediğim gibi halktan bir aydınlanma talebi gelmemiştir.

Bu talebin gelmediği ülkelerde bunu yöneticiler uygulamalıdır.

Aydınlanmayı sağlayamayan ülkelerin hali ortadadır.

Bunu sağlayan ülkelerin hali de ortadadır.

Japonya örneğini o nedenle verdim. Orada da bizdeki gibi halktan değil yönetimden başlamıştır aydınlanma.

Böyle olduğunda kaçınılmaz olarak kıyafet değişmelidir.

Bu yapılmasa yalnız eğitimle yol katedemezsiniz.

Bu aydınlanma talebinin gelebilmesi için orta çağ karanlığının ve din faşizminin ortadan kalkması gerekir.

Bu faşizmin temsil ettiği her şey ortadan kaldırılmalıdır.

Kıyafet de bu faşizmin en büyük mümessilidir.

Bugün bile kıyafetten dolayı insanlara damga vurulduğuna göre o dönemi bir de sen düşün.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Antoine de Saint-Exupéry'nin Kucuk Prens adli romaninda Ataturk hakkinda soyle ifadeler gecer:

"Kitapta Küçük Prens'in yaşadığı asteroidi (B612) bulan bir Türk astronomdur. Hatta bu astronom asteroidi uluslararası bir kongrede anlatır ama fesli kafası ve doğulu giysilerinden dolayı kimse onu dinlemez, ama bir Türk diktatörün kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlamasından sonra aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur."

Bu ifade yuzunden kitap ulkemizde yillarca sansurlu olarak basilmistir

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 years later...

Giysi diyip geçmemek lazım,bazı giysiler bir düşünce yapısını simgelerler,bir düşünceyi yansıtırlar.Sarık,cübbe,kara çarşaf vb giysilerde gericiliğin,geri kalmışlığın,gelişmemenin,yobazlığın,beyinsizliğin,akılsızlığın,vahşetin,kutsallaştırılmış bir diktanın,dayatmanın,aynı zamanda da araplaşmanın,araplaştırmanın,kutsal arap emperyalizminin simgeleridir.Atatürk boşuna bu devrimleri yapmadı.O da biliyordu,bazı giysilerin yalnızca giysi olmadığını,bir düşünce yapısını yansıttığını,bir düşünce yapısını temsil ettiğini.O yüzden konuyu açan arkadaşa katılmamak elde değil,yerinde saptamalar yapmış.Bak bugün de akp tam tersini yapmaya çalışıyor.Giysi devrimiyle,devrim olmaz diyenler çok yüzeysel bakıyorlar ve yanılıyorlar.Giysiyle de devrim olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Alıntı

 

Japonya'nın çağdaşlaşma dönemine bakarsanız bunu görürsünüz. Japonlar da aynı şekilde kılık kiyafetle, takvimle işe başlayıp eğitimle devam etmişlerdir. Burada da buna tepkiler ve isyanlar olmuştur.

Onlar bu konuda bizden daha başarılı olmuşlardır.

 

Şöyle bir durum var. Japon monarşisi faşizme yakın bir şeydi. İmparator bir şeyi uygun gördüğünde soru sormak insanların aklına bile gelmezdi.

2) Japonya Amerikalıların eline geçmiştir. Sovyetlere karşı güçlü bir ekonomi geliştirmek için bunlara çok yardımcı olmuşlardır. Mesela Japonya ikinci dünya savaşında işgal eidldiğinde, ülkeye gelen komünistlere bile "yeter ki ülkenin batılılaşmasına yardım etsinler" diyerek seslerini çıkarmamışlardır.

Ama benzetme olarak Japonya ve biraz da Çin güzel örneklerdir.

21 dakika önce, Buzul yazdı:

Giysi diyip geçmemek lazım,bazı giysiler bir düşünce yapısını simgelerler,bir düşünceyi yansıtırlar.Sarık,cübbe,kara çarşaf vb giysilerde gericiliğin,geri kalmışlığın,gelişmemenin,yobazlığın,beyinsizliğin,akılsızlığın,vahşetin,kutsallaştırılmış bir diktanın,dayatmanın,aynı zamanda da araplaşmanın,araplaştırmanın,kutsal arap emperyalizminin simgeleridir.Atatürk boşuna bu devrimleri yapmadı.O da biliyordu,bazı giysilerin yalnızca giysi olmadığını,bir düşünce yapısını yansıttığını,bir düşünce yapısını temsil ettiğini.O yüzden konuyu açan arkadaşa katılmamak elde değil,yerinde saptamalar yapmış.Bak bugün de akp tam tersini yapmaya çalışıyor.Giysi devrimiyle,devrim olmaz diyenler çok yüzeysel bakıyorlar ve yanılıyorlar.Giysiyle de devrim olur.

2011 konularını alıp alıp üste taşıyorsunuz, bana da okutturuyorsunuz.

Çarşaf meselesi tabi ki önemlidir. Doktor, milletvekili, üniversite hocası, öğretmen, güvenlik görevlisi, polis gibi şahsiyetler çocuklara örnek olmak durumundadır. Özellikle bunları türbanlı yaparak genç zihinlerin içine girmek istiyorlar. Medya'yı da kullanarak iyi bir şeymiş gibi gösteriyorlar.  

- Liberaller buna bir şey demezler. "sırf örtülü diye okula mı almayayım?" filan derler. Bence de öyle. Lise değil, ama üniversiteye örtülü olarak girsin. Ama kamu görevlisi filan, bunlar hep semboldür. Sert davranmamak için hiçbir sebep yok, ama bu ülkede sadece solculara sert davranılmıştır. Bunlar geçmişten beri devletle iç içedir. yeni bir şey yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
32 dakika önce, None yazdı:

Zamanın solcularının Atatürk'ü gardrop devrimcisi diye küçümsediği olay. Şimdi hepsi senden benden Atatürkçü.

Yani halimize şükür yine de. Adamlar manyak olmuş, İran'da, Cezayir'de, Afganistan'da, Her yerde yaptıklarına bakın. Dini kurtarmanın yolu da Atatürkçülük.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...