Jump to content

Bedevi Yaşamının İslam’daki İzleri


Recommended Posts

İslamiyet öncesi Arap yarımadasındaki nüfusun çoğunluğunu göçebe Bedevi’ler oluşturmaktaydı. Bedeviler tarihsel olarak Deve’yi ehlileştirdikten sonra Arap yarımadasında popülasyon oluşturabilmiştir. Yaşamları belli tabular üzerine kurulu olan bu kabileler kendi yerel kültürlerini günümüze taşımakta zorlanmakla birlikte geçen yüz yılın ortalarına kadar İslam ritüellerinin içerisinde barındırdıkları bazı foklorik unsurlar itibari ile bizlere ulaştırabilmişlerdir. İslam öncesi dönemde güncel yaşamda esas olan kuvvetlinin egemen olduğu ve yenilenin köle yada bağımlı olduğu bir siyasi sistem olmuştur. Bedevi kabile ve aşiretlerin belli bölgelerde aile ve klan düzeyinde yaşayıp, daha çok hayvancılık ve yağma yaparak geçiniyor olmaları, kültürel bir medeniyet geliştirememiş olmaları temel özellikleridir o dönemde. Yerleşik yaşam ve şehirleşme çok sınırlıdır ve Arap kabileler Bedevilerin yerleşik düzenden nemalanmalarına izinde vermemektedir. Geriye Arap çöllerinde küçük hayvan sürülerine dayalı ve çok zor şartlar altında ancak yağma, talan ve savaşlarla desteklenen bir yaşam kalmaktadır Bedeviler için.

Töreler klasik kabile anlayışına uygun olarak tabular ve ihtiyaçlar doğrultusunda oluşturulmuştur. Bedevi yaşamı ana unsur olarak savaş ve yağma üzerine kurulduğu içinde toplum yapılanması, hukuk ve törelerde bu yönde şekillenmiştir. Eşitler içerisinde birinci olan kabile reisinin yönetiminde güncel yaşamını sürdüren aşiretler için işlevi güncel yaşamda sınırlı olan ‘’Mele’’ adlı kabile meclisi büyük konular dışında işlevsizdir. Yaşamın ve ekonominin ana unsuru olan savaş ve yağma düzenini sürdürmenin zorunlu unsuru güçlü bir reis etrafında toplanmış aşiret ve kabiledir. Kabile içerisinde yaşam ilkel komünal düzeyde sürdürülmektedir, göçebe yaşam mal sahibi olmayı zorlaştırmakla beraber, mal sahibi olmayı zorlaştıran ana unsurlardan biriside mevcut ekonomik sistem içerisinde dönen metanın azlığıdır, bir diğer unsurda kabile içi paylaşım zorunluluğunun mal biriktirmeye engel olmasıdır. Özetle Bedevi aşiret yağmalar ve kendi arasında ihtiyaçları kadar paylaştırır yani paylaşım eşit değildir, kabile içerisinde kadın yada yaşlı gözetilmez paylaşımda. Gene aynı şekilde savaşlardaki esirleri köleleştirme ve köle sahibi olma gibi mal kazanımları onların göçebe yaşamları için gereksiz şeylerdir. Fidye alınacak olanlar dışındakiler (genelde kadınlar hariç) öldürülür.

Bedevi toplumda hayati kurallar bellidir, kabileyi bir arada tutup savaştıracak ve zafer kazandıracak bir reis, kabilenin ihtiyaçlarını karşılayacak ganimetin paylaşım sistemi ve bu düzeni devam ettirecek töreler. İlkel kabile yaşamında aslolan kabiledir, çünkü bireyler yaşamlarını devam ettirebilmelerini ve güçlü kalmalarını ait oldukları kabileye borçludurlar. Bu ilkel sosyal yaşam hayatın devamını sağlamaktadır, sistem daha çok güçsüz bireylerin bir araya geldiği ve bireylerin bir arada tutulmasını gerektiren bir zorunluluk üzerine kurulmuştur. Mevcut sistemde Bedevi’yi bağlayan tek unsur ait olduğu toplum yani aşiret yada kabile olmuştur. Esas olan tek şey kan bağıdır. Kabilede mevcut yazılı yada sözlü bir hukuk olmadığı için, töreler üzerine kabile reisinin pratik kararları doğrultusunda yönetilmektedir o dönemde. Doğal olarakta bu uygulamaların, kabile üyeleri nezdinde (bağlayıcı bir hukuksal yapıya bağlı olmayan yaşamında) bir esas teşkil edebilmesi için kabile reisinin oldukça adil olması lazımdı.

Savaş ve yağmalarda elde edilen ganimetin paylaşımında kabilenin devamı esas alınmıştır. Paylaşımda 5/1 reise kalan 5/4 ise kabile ferdlerinin ihtiyaçları doğrultusunda olur. Savaşa katılmamış yaşlı bir kadın tüketeceği kadar ganimet alırken, çok çocuklu bir aile keza kendi tüketeceği kadar alır. Savaşan güçlü erkeklerin savaş meydanında öldürdüklerinden elde ettiği ganimetler bu paylaşıma dahil edilmez genelde. Yönetmenin tek unsuru ise reisin sürekli olarak mevcut kazanımlarını (mal varlığını/ganimetlerini) kabile içerisinde paylaştırmasıdır, buda her reis seçiminde daha kudretli bir reis arayışına iter Bedevileri. Reis kazanımın (ganimetin) 5/1’ini alırken, bunun büyük bir bölümünü reis kalmak için harcamaktadır. Bir nevi ilkel düzeyde oluşturulmuş olan hazinenin kullanımıdır reisin yaptığı. Yani ganimetin tamamı hem reisindir hemde törelere göre reisin insiyatifinde ihtiyaç duyulduğu anda kabile üyesinindir. Bu törenin arkasında bölgedeki güçlü ve zengin olanın bu edinimlerini göstermek amacıyla kabile mensuplarına dağıtması geleneği yatmaktadır. Bu şekilde benzer davranış yerleşik yada yarı göçebe yaşam süren Araplarda da görülmektedir. İktidarı ele geçirmenin ana unsurlarından birisidir, reisin yada zengin bir kişinin mal dağıtması. Bu davranışın Bedevi yaşamındaki yansıması biraz zaruriyetten menkul olsada, reisin tek tartışılmaz yasama, yürütme ve yargı sahibi olmasını pekiştirir.

Bu geleneğin devamını İslam’da Enfal suresi 41. Ayette görebiliriz, orada ganimetin 5/1’i İslam tanrısına ve onun peygamberine bırakılır, Muhammed’te tıpkı kendinden önceki kabile reisleri gibi bu ganimeti toplum içerisinde paylaştırır yada toplum adına kullanırdı. Söz konusu kanunun ortaya çıktığı dönemde Muhammed, Medine’ye yeni siyasi ilticada bulunmuş ve toplumu ciddi oranda yaşam savaşı vermekteydi. Tek çıkar yol savaş ve yağmaydı ve bu küçük ölçekli yapılırken çevredeki Bedevi aile ve aşiretlerin yağma için Müslümanlara katılımı ile sistematik ve güçlü bir askeri güç haline gelmiştir. Bütün bu zorunluluklar doğrultusunda ittifak güçleri tarafından paylaşılması gereken ganimetlerin paylaşımı için Muhammed var olan Bedevi töresini ilahi bir emir olarak topluma sunmuştur. Zaten var olan bir kuralı ilahi bir yapı olarak topluma kabul ettirmiş olan Muhammed böylece mevcut statükoyuda korumasını bilmiştir. İslam tanrısının ganimetten pay alması daha sonraları İslam hukukunda devlet hazinesinin temelini oluşturmuştur.

O dönemde pek dikkat çekmeyen husus ise göksel tek yaratıcı bir tanrının ganimetten pay alması olmuştur, kabilelerin ganimetten bir payı tanrılara sunması bilinen ve bölgede yaşatılan bir dinsel ritüeldir aslında, mesela bölgedeki Kabe’lerin içerisinde bulunan adak kuyuları (gabgab) bu sunu için kullanılmıştır uzun bir süre. Zemzem suyu efsanesinde bahsi geçen altın geyik heykeli bu ritüelin bir erken örneğidir, bu uygulama büyük bir ihtimal Mezopatamya kökenli tanrılara kurban verme ve tapınak ekonomisi döneminden o döneme ulaşan bir dinsel ritüeldir. İslam içerisine ise yağmadan elde edilen ganimetin 5/1 payının İslam tanrısı ve onun peygamberine verilmesi kanununun arkasında ise bu erken dönem tapınak ekonomisindeki rahiplerin hukuksal saltanatlarının tekrarı vardır. Tanrı adına mal varlığının yani ekonomi ve siyaset kontrolü rahip kral tarafından yapılmaktayken İslam bu uygulamayı tanrı adına peygamber kral olan Muhammed’e vermiştir.

Kaynaklar:

1- İslam düşüncesinin erken döneminde muhalefet ve görüntüleri, Kelam araştırmaları 8:1 Abdülnası Süt

2- İslam öncesi dönemde Mekke idare sistemi ve siyasetin oluşumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:1 Yard.Doç.Dr. Adem Apak

3- Sosyo-ekonomik ve kültürel yönden İslam öncesi Mekke toplumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt

4- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov, Eriş Yayınları/8. Baskı

5- Cahiliye Döneminde Yesrib’in Etnik Yapısı, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C:15 Sayı:1, Yaşar Çelikkol

6- Bedevi Maddesi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt

7- Kuran

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel bir araştırma. Teşekkürler.

Ama burada akla şöyle bir soru geliyor.

Bedevi yaşamı nasıl bir dine yansıyor?

Yeni bir dine mi yansıyor, yoksa yörede egemen olan bir dine yansıyarak, onu İslam mı yapıyor?

Bu soruların cevabı çok önemli....

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamiyet öncesi Arap yarımadasındaki nüfusun çoğunluğunu göçebe Bedevi’ler oluşturmaktaydı. Bedeviler tarihsel olarak Deve’yi ehlileştirdikten sonra Arap yarımadasında popülasyon oluşturabilmiştir. Yaşamları belli tabular üzerine kurulu olan bu kabileler kendi yerel kültürlerini günümüze taşımakta zorlanmakla birlikte geçen yüz yılın ortalarına kadar İslam ritüellerinin içerisinde barındırdıkları bazı foklorik unsurlar itibari ile bizlere ulaştırabilmişlerdir. İslam öncesi dönemde güncel yaşamda esas olan kuvvetlinin egemen olduğu ve yenilenin köle yada bağımlı olduğu bir siyasi sistem olmuştur. Bedevi kabile ve aşiretlerin belli bölgelerde aile ve klan düzeyinde yaşayıp, daha çok hayvancılık ve yağma yaparak geçiniyor olmaları, kültürel bir medeniyet geliştirememiş olmaları temel özellikleridir o dönemde. Yerleşik yaşam ve şehirleşme çok sınırlıdır ve Arap kabileler Bedevilerin yerleşik düzenden nemalanmalarına izinde vermemektedir. Geriye Arap çöllerinde küçük hayvan sürülerine dayalı ve çok zor şartlar altında ancak yağma, talan ve savaşlarla desteklenen bir yaşam kalmaktadır Bedeviler için.

Töreler klasik kabile anlayışına uygun olarak tabular ve ihtiyaçlar doğrultusunda oluşturulmuştur. Bedevi yaşamı ana unsur olarak savaş ve yağma üzerine kurulduğu içinde toplum yapılanması, hukuk ve törelerde bu yönde şekillenmiştir. Eşitler içerisinde birinci olan kabile reisinin yönetiminde güncel yaşamını sürdüren aşiretler için işlevi güncel yaşamda sınırlı olan ‘’Mele’’ adlı kabile meclisi büyük konular dışında işlevsizdir. Yaşamın ve ekonominin ana unsuru olan savaş ve yağma düzenini sürdürmenin zorunlu unsuru güçlü bir reis etrafında toplanmış aşiret ve kabiledir. Kabile içerisinde yaşam ilkel komünal düzeyde sürdürülmektedir, göçebe yaşam mal sahibi olmayı zorlaştırmakla beraber, mal sahibi olmayı zorlaştıran ana unsurlardan biriside mevcut ekonomik sistem içerisinde dönen metanın azlığıdır, bir diğer unsurda kabile içi paylaşım zorunluluğunun mal biriktirmeye engel olmasıdır. Özetle Bedevi aşiret yağmalar ve kendi arasında ihtiyaçları kadar paylaştırır yani paylaşım eşit değildir, kabile içerisinde kadın yada yaşlı gözetilmez paylaşımda. Gene aynı şekilde savaşlardaki esirleri köleleştirme ve köle sahibi olma gibi mal kazanımları onların göçebe yaşamları için gereksiz şeylerdir. Fidye alınacak olanlar dışındakiler (genelde kadınlar hariç) öldürülür.

Bedevi toplumda hayati kurallar bellidir, kabileyi bir arada tutup savaştıracak ve zafer kazandıracak bir reis, kabilenin ihtiyaçlarını karşılayacak ganimetin paylaşım sistemi ve bu düzeni devam ettirecek töreler. İlkel kabile yaşamında aslolan kabiledir, çünkü bireyler yaşamlarını devam ettirebilmelerini ve güçlü kalmalarını ait oldukları kabileye borçludurlar. Bu ilkel sosyal yaşam hayatın devamını sağlamaktadır, sistem daha çok güçsüz bireylerin bir araya geldiği ve bireylerin bir arada tutulmasını gerektiren bir zorunluluk üzerine kurulmuştur. Mevcut sistemde Bedevi’yi bağlayan tek unsur ait olduğu toplum yani aşiret yada kabile olmuştur. Esas olan tek şey kan bağıdır. Kabilede mevcut yazılı yada sözlü bir hukuk olmadığı için, töreler üzerine kabile reisinin pratik kararları doğrultusunda yönetilmektedir o dönemde. Doğal olarakta bu uygulamaların, kabile üyeleri nezdinde (bağlayıcı bir hukuksal yapıya bağlı olmayan yaşamında) bir esas teşkil edebilmesi için kabile reisinin oldukça adil olması lazımdı.

Savaş ve yağmalarda elde edilen ganimetin paylaşımında kabilenin devamı esas alınmıştır. Paylaşımda 5/1 reise kalan 5/4 ise kabile ferdlerinin ihtiyaçları doğrultusunda olur. Savaşa katılmamış yaşlı bir kadın tüketeceği kadar ganimet alırken, çok çocuklu bir aile keza kendi tüketeceği kadar alır. Savaşan güçlü erkeklerin savaş meydanında öldürdüklerinden elde ettiği ganimetler bu paylaşıma dahil edilmez genelde. Yönetmenin tek unsuru ise reisin sürekli olarak mevcut kazanımlarını (mal varlığını/ganimetlerini) kabile içerisinde paylaştırmasıdır, buda her reis seçiminde daha kudretli bir reis arayışına iter Bedevileri. Reis kazanımın (ganimetin) 5/1’ini alırken, bunun büyük bir bölümünü reis kalmak için harcamaktadır. Bir nevi ilkel düzeyde oluşturulmuş olan hazinenin kullanımıdır reisin yaptığı. Yani ganimetin tamamı hem reisindir hemde törelere göre reisin insiyatifinde ihtiyaç duyulduğu anda kabile üyesinindir. Bu törenin arkasında bölgedeki güçlü ve zengin olanın bu edinimlerini göstermek amacıyla kabile mensuplarına dağıtması geleneği yatmaktadır. Bu şekilde benzer davranış yerleşik yada yarı göçebe yaşam süren Araplarda da görülmektedir. İktidarı ele geçirmenin ana unsurlarından birisidir, reisin yada zengin bir kişinin mal dağıtması. Bu davranışın Bedevi yaşamındaki yansıması biraz zaruriyetten menkul olsada, reisin tek tartışılmaz yasama, yürütme ve yargı sahibi olmasını pekiştirir.

Bu geleneğin devamını İslam’da Enfal suresi 41. Ayette görebiliriz, orada ganimetin 5/1’i İslam tanrısına ve onun peygamberine bırakılır, Muhammed’te tıpkı kendinden önceki kabile reisleri gibi bu ganimeti toplum içerisinde paylaştırır yada toplum adına kullanırdı. Söz konusu kanunun ortaya çıktığı dönemde Muhammed, Medine’ye yeni siyasi ilticada bulunmuş ve toplumu ciddi oranda yaşam savaşı vermekteydi. Tek çıkar yol savaş ve yağmaydı ve bu küçük ölçekli yapılırken çevredeki Bedevi aile ve aşiretlerin yağma için Müslümanlara katılımı ile sistematik ve güçlü bir askeri güç haline gelmiştir. Bütün bu zorunluluklar doğrultusunda ittifak güçleri tarafından paylaşılması gereken ganimetlerin paylaşımı için Muhammed var olan Bedevi töresini ilahi bir emir olarak topluma sunmuştur. Zaten var olan bir kuralı ilahi bir yapı olarak topluma kabul ettirmiş olan Muhammed böylece mevcut statükoyuda korumasını bilmiştir. İslam tanrısının ganimetten pay alması daha sonraları İslam hukukunda devlet hazinesinin temelini oluşturmuştur.

O dönemde pek dikkat çekmeyen husus ise göksel tek yaratıcı bir tanrının ganimetten pay alması olmuştur, kabilelerin ganimetten bir payı tanrılara sunması bilinen ve bölgede yaşatılan bir dinsel ritüeldir aslında, mesela bölgedeki Kabe’lerin içerisinde bulunan adak kuyuları (gabgab) bu sunu için kullanılmıştır uzun bir süre. Zemzem suyu efsanesinde bahsi geçen altın geyik heykeli bu ritüelin bir erken örneğidir, bu uygulama büyük bir ihtimal Mezopatamya kökenli tanrılara kurban verme ve tapınak ekonomisi döneminden o döneme ulaşan bir dinsel ritüeldir. İslam içerisine ise yağmadan elde edilen ganimetin 5/1 payının İslam tanrısı ve onun peygamberine verilmesi kanununun arkasında ise bu erken dönem tapınak ekonomisindeki rahiplerin hukuksal saltanatlarının tekrarı vardır. Tanrı adına mal varlığının yani ekonomi ve siyaset kontrolü rahip kral tarafından yapılmaktayken İslam bu uygulamayı tanrı adına peygamber kral olan Muhammed’e vermiştir.

Kaynaklar:

1- İslam düşüncesinin erken döneminde muhalefet ve görüntüleri, Kelam araştırmaları 8:1 Abdülnası Süt

2- İslam öncesi dönemde Mekke idare sistemi ve siyasetin oluşumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:1 Yard.Doç.Dr. Adem Apak

3- Sosyo-ekonomik ve kültürel yönden İslam öncesi Mekke toplumu, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt:10 Sayı:2 Prof.Dr. Abdurrahman Kurt

4- İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Zubritski-Mitropolski-Kerov, Eriş Yayınları/8. Baskı

5- Cahiliye Döneminde Yesrib’in Etnik Yapısı, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C:15 Sayı:1, Yaşar Çelikkol

6- Bedevi Maddesi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt

7- Kuran

Yazıdaki 5.paragraf belirtilen kaynaklarda yazılmayacak kadar önyargı,hakaret,iftira,yanlış bilgi içermektedir.

Bu yazıyı yazan arkadaşın çakallık yapıp kendi fikirlerinide belirttiği kaynaklardan elde ettiği yazının içersine koyması,sanki bu kaynaklarda böyle bir şey yazıyormuş gibi insanları kandırmasını ne ile ifade edicez ?

Kendi fikirlerini koyuyorsan bunun kendine ait olduğu belirtmen gerekir.Aksi takdirde yazının tamamının bu kaynaklarda yazdığını sanabilir insanlar.Ama tabi amaç bu zaten.

Bir tane doğru işiniz yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şahsen İslam kaynaklarına asla inanmam.

Onları hepsi yalandır, yanlıştır.

Bu yazıya da pek güvendiğim söylenemez.

Ama genel olarak kabul edilebilir bir uslubu var.

Bedevi geleneklerinin yörede mevcut bir dine yansıyarak İslam'ı oluşturduğu görüşünü ben olumlu bir gelişme olarak kabul ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ön yargım kalın mı, ince mi?

kalın (:

kendi ağzın ile diyorsun ki fazla güvenmiyorum ama olabilirde diyorsun çünkü din kötüleniyor o vakit olur tüm olmazlar değil mi sayın hacı !

benim takıldığım şu belki yanlış yorumladım bilemiyorum,şimdi bu yazıdan Efendimin (asm) yaşadığı kanıtıda çıkıyor bi nevi bu nedir peki ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamiyet öncesi Arap yarımadasındaki nüfusun çoğunluğunu göçebe Bedevi’ler oluşturmaktaydı.

Kesinlikle yanlış, siyasal endişelerle hazırlanmış yazıları kaynakça diye vermeyiniz.

tarihinde Flavius Aethius tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şahsen İslam kaynaklarına asla inanmam.

Onları hepsi yalandır, yanlıştır.

Bu yazıya da pek güvendiğim söylenemez.

Ama genel olarak kabul edilebilir bir uslubu var.

Bedevi geleneklerinin yörede mevcut bir dine yansıyarak İslam'ı oluşturduğu görüşünü ben olumlu bir gelişme olarak kabul ediyorum.

http://neferkaminanu.wordpress.com/2010/10/23/degismeyen-tek-sey-islam-karsisindaki-cahilliktir/

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bedevilerin yoğun yaşadığı bir gölgede Japonların yaşantısı üzerinden reformlar yapması zaten beklenmemeli.

Muhammed,kabileleri bir araya getirerek bir devlet statüsüne geçişi hızlandırmış, kabile kurallarının üstünde bir anayasa oluştururken bedevilerin iyi gördüğü kurallarının devamını sağlayıp geliştirilmesi reform yapılması gerekenleri geliştirmiş ve ciddi farkları ortadan kaldırmış olabilir.

Muhammed feodalizmden(aşiret ve dağınık kabileler yönetiminden) federe kentlerden oluşan devlet yapılanmasına doğru geçişin fitilini ateşlemiş gibi duruyor.Ve bunları bir arada tutan Anayasada Kuran oluyor o çağ için.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben size bazı bilgiler vereyim. Daha önce de vermiştim...

...hatırlatma olur.

Bu işin başı da kıçı da su dur.

Vahadaki kaynak kurudu mu yeni su aranacaktır...bedeviler bundan dolayı dolanır durur. Bir sonraki kuyuya ya da vahaya yaklaşırken zaten orada olan kabile ne yapacaktır?

-Vaaay hoş geldiniz buyrunuz

...mu diyecektir?

Diyelim ki yukarıdaki antropolojik çalışmaya katkı sağladığı için yazdıklarıma kızdınız ve dediniz ki; Bunlar senin uydurma bir yorumun.

Bugünün rakamlarını vereyim:

Suudi Arabistan ın yüz ölçümü 2 milyon 3 yüz bin Km2. TR nin üç katından fazla.

Ekilebilir arazi: 1% Kalanı; bozkır, çöl, kumsal.

Bunlar bugünün rakamları...hani para gücü ile yapabildikleri dahil...

Su bu...

Orucu sana niye tutturuyor?

Halden anlayasın diye.

Nerdeee?

***

Bir başka arkadaş beşinci paragrafta yazanları uydurma bulmuş. Çakallık filan demiş.

Şu paragraf yani 5. paragraf neydi:

Bu geleneğin devamını İslam’da Enfal suresi 41. Ayette görebiliriz, orada ganimetin 5/1’i İslam tanrısına ve onun peygamberine bırakılır, Muhammed’te tıpkı kendinden önceki kabile reisleri gibi bu ganimeti toplum içerisinde paylaştırır yada toplum adına kullanırdı. Söz konusu kanunun ortaya çıktığı dönemde Muhammed, Medine’ye yeni siyasi ilticada bulunmuş ve toplumu ciddi oranda yaşam savaşı vermekteydi. Tek çıkar yol savaş ve yağmaydı ve bu küçük ölçekli yapılırken çevredeki Bedevi aile ve aşiretlerin yağma için Müslümanlara katılımı ile sistematik ve güçlü bir askeri güç haline gelmiştir. Bütün bu zorunluluklar doğrultusunda ittifak güçleri tarafından paylaşılması gereken ganimetlerin paylaşımı için Muhammed var olan Bedevi töresini ilahi bir emir olarak topluma sunmuştur. Zaten var olan bir kuralı ilahi bir yapı olarak topluma kabul ettirmiş olan Muhammed böylece mevcut statükoyuda korumasını bilmiştir. İslam tanrısının ganimetten pay alması daha sonraları İslam hukukunda devlet hazinesinin temelini oluşturmuştur.

Az bile yazmış.

Enfal suresi 1. ayet daha da keyifli: Muhammed ganimetin tamamını alır. Enfal 41 de 1/5 e düşer...Hepsini de Allah adına iç eder.

Enfal 69 da Muhammed tamamından vazgeçer.

Kaynakçanız Kuran.

Her şeye kadir ve de yüce Allah üç aşamada varır son kanaatine...önce tamamı iç edilir, sonra beşte biri.

Çok daha sonra tamamını verir halka...deneme yanılma mı yapar artık bilinmez.

Yukarıdaki çalışma yerinde...ama eksik.

tarihinde hubbez tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Güzel bir araştırma. Teşekkürler.

Ama burada akla şöyle bir soru geliyor.

Bedevi yaşamı nasıl bir dine yansıyor?

Yeni bir dine mi yansıyor, yoksa yörede egemen olan bir dine yansıyarak, onu İslam mı yapıyor?

Bu soruların cevabı çok önemli....

Sadece Arap yarımadasındaki bedevi yaşamı değil, mevcut azınlığı oluşturan yarı göçebe yada yerleşik Arap yada Araplaşmış Yahudi veyahut diğer etnisitelerin dinsel algılayışları ve diğer folklorik yaşam şekilleri İslam içinde mevcuttur. Nasıl bir dine yansıyor sorusuna (http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=43845) bu konuda detaylı cevap yazdım ama burada bu forumda gerekli ilgiyi görmeyen detaylardan hareketle hemen kısa bir cevap yazılacak olursa mevcut bütün dinsel inançlar ve toplumsal ananeler günümüzde İslam olarak adlandırılan dinin temelini oluşturmuştur.

Ben şahsen İslam kaynaklarına asla inanmam.

Onları hepsi yalandır, yanlıştır.

Bu yazıya da pek güvendiğim söylenemez.

Ama genel olarak kabul edilebilir bir uslubu var.

Bedevi geleneklerinin yörede mevcut bir dine yansıyarak İslam'ı oluşturduğu görüşünü ben olumlu bir gelişme olarak kabul ediyorum.

Hacı senin sorunun okumaman, araştırmaman, sezgisel olarak sadece kendi doğruna inanman, fakat senin dışında bilimsel bir dünya mevcut ve sen bundan faydalanmadan yaşıyorsun. Bilim zaten (benim yazılarım buna dahildir) septist yaklaşımla bütün verileri sorgular, basit bir örnek verecek olursam, Mekke’nin MS 2. Yy’dan önce uzun bir süreliğine terk edildiğini, erken tunç çağında kısa bir süreliğine çevresindeki yörede pagan dine inanan tarımsal bir kültür oluşturduğunu vb. bir çok bilgiyi özellikle hadis ve siyerlerden süzerek çıkartıyoruz. Yani Amerika’daki herhangi bir kabilenin pagan davranışı ile Muhammed dönemi Arap kabilelerin davranışları benzerdir mesela. Muhammed yaşadı yada yaşamadı bir yana bırakalım, mevcut İnsan gelişimi yöredeki yaşam ve inançlara paralel bir gelişim gösterecektir elbet bunda şaşacak bir şey yok. Muhammed’in geliştirdiği rahip kıral yönetimindeki retotik devlet anlayışı tamamen mevcut bedevi ve özellikle içinden çıktığı kabilenin son 150 yıllık deneyiminden başka bir şey değildir. İslam’ın kökeninde yatan kendi kabilesi olan Haşimi’lerin dinsel inançlarının Yahudilik ve mevcut Bedevi inançları ile olan kolajından başka bir şey değildir. Burada sadece Muhammedi İslam dini yazıcısı olarak betimlemek yanlıştır elbette, bu yazımda kendinsin yanında olan Bekir, Hamza, Ömer ve Ali başta olmak üzere bir çok şahıs etkili rol üstlenmişlerdir. Senin bütün bu bilimsel verilere yaklaşımın maalesef 5. Parağraf üzerinden yalan yayın yapan Müslüman’dan farklı bir çizgi izlememektedir.

hacı bu yazıya fazla itimat etmesende kabul görmen ön yargının kalınlığını gösteriyor..

hz.Muhammed yaşamadı diyen ateistler mi bu başlığı açtı,enteresan :huh:

Bilakis şahsen Muhammed diye birisinin yaşadığını düşünmekteyim, fakat bilimsel açıdan Muhammed diye birisinin yaşadığı henüz ispatlanmadığı için şahsen bu veri itibari ile Muhammed adı altında bir yada birkaç kişinin yada anonim bir söylemin sonucu olarak ortaya çıkan bir Muhammed mitosundan hareket etmekteyim.

Yukarıdaki çalışma yerinde...ama eksik.

Sevgili hubbez sence eksik olan bilgileri aşağıdaki linklerde yer alan konularda daha detaylı olarak şahsımca yorumuyla bulabilirsin. Ayrıca daha önce detaylı olarak (aslında özetin özetidir) sunulan verilerin kamuoyuna tekrar popülist sunumu olan bu tip konularımın senin gibi konuyu billenler tarafından daha detaylı anlatım için fırsat olarak kullanılmasını düşündüğüm için bu tip ayrıntı konuları açıyorum maalesef.

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=43845 (İslam öncesi din)

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=43846 (İslam öncesi ticaret)

http://guneshavasu.blogspot.com/2011/01/bedevi-yasamnda-mulkiyet-ve-suluk.html

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslinda toplumsal örnek olarak persleri almislar ya da önculleri asurlulari aramileri vs arap yerine pers, kurt aram koy kabile yerinede asiret ayni yaziyi tekrar oku, sadece cografya degisikliginden bazi farkliliklar olacaktir ama gelenekler hep ayni ilkel kabile toplumu bugunde ayni cografyada ayni seyler sözkonusu maalesef kökeni ahura-mazda.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...