Jump to content

Neden Ateistiz?


Recommended Posts

Ateist olmak biraz da duygusal sebeplerden kaynaklanıyor.

Kimse Tanrı'nın olmadığını kanıtlayamadığına göre insanlar kalben ateist olur.

Dünyadaki zulme tepki için insan ateist olur.

Bir nevi yakarış, boykot yada protesto gibi dışa vurulan bir şeydir bu.

Duygusal bir patlama gibi.

Tam tersi de olabilir: Ateist olası vardır, bahane olarakta bunları görebilir.

Mahalle baskısından dolayı ateist olanlar da vardır tabi.

21. yüzyılda Tanrı'ya inandığını söyleyen biri dışlanacağını hissedebilir.

Toplumunda ateistte bilgili, deistte/teistte ise cahil damgası vurulmuştur çünkü.

Bir nevi ateist olmak onun karizmasıdır.

Farklı görünmek her zaman iyi bir haz verir ve ilgi çekicidir de.

Kalpler ateisttir. Kafa ise -gerçeği görene kadar- her daim şüpheci kalacaktır.

tarihinde ANTİATEİST tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 86
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ateist olduğumuz için insan haklarına saygılıyız.

Bireysel bazda din, inanç ve düşünce özgürlüğünü insan haklarının vazgeçilmez öğeleri olduklarını kabul ediyoruz.

Ama onların örgütlenmiş ve dogmalaştırılmış şekline karşıyız.

Ayrıca aynı zamanda teistik düşünce ve çözümlere de karşıyız. Onları çağdışı buluyoruz.

Buna rağmen onların bireysel olarak belirtilmesinden, pratik edilmesinden ve savunulmasından korkmuyor, çekinmiyoruz.

Bizi rahatsız eden ve korkutan dinler ve onları kendi yaşamlarına uygulayanlar değil.

Dindarlarla bu konuları tartışmaktan çekinmiyoruz.

Bizi rahatsız eden ve gerçekten korkutan din özgürlüğü değil.

Dinci bir politika izleyen hükümetin dini vatandaşlarına empoze etmesi.....

Bu düşünce bizi gerçekten paniğe kapılma derecesinde korkutuyor ve rahatsız ediyor.

Bu bağlamda diyebiliriz ki: Her türlü özgürlüğü savunduğumuz için ateistiz.

Din ve inanç özgürlüğünü genel olarak insan haklarının bir parçası olan özgürlüklerden soyutlamayan bir ateistiz.

Aynı nedenden İslamcı hükümetin İslam'ı empoze etmesini din ve inanç özgürlüğüne kaba bir müdahale olarak kabul ediyoruz.

İnanç özgürlüğü kapsamına yalnız dinler girmez. Dinsizlik de girer.

Din ve inanç özgürlüğünü kurumlaştırıp koruma altına alan bir hükümet aslında bireylerin din ve inanç özgürlüğüne saygı göstermemekte ve onları korumamaktadır.

Tam tersine bu hükümet vatandaşlarını gereksiz bir sorumluluk, hatta töhmet altına sokacağından, onlara baskı yapıyor demektir.

Biz buna karşıyız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her ateistin kendine göre ahlaksal değer yargılarının olduğu düşüncesinde ne gibi bir eksiklik ve kusur olabilir?

İlk bakışta oldukça mantıklı bir düşünce gibi duruyor.

Ama yanlış..

Neden yanlış?

Çünkü genel olarak yapılan ahlakın tanımına uymuyor.

Ahlak bireysel bir değer değildir arkadaşlar..

Bireylerin ahlakı olmaz. Toplumun ahlakı ve ahlaksal değer yargıları olur.

Ahlak toplumun kollektif bilincinin ürünüdür.

Bu durumda ateist ahlakı neden bir istisna oluştursun?

Bunun mantıklı bir açıklamasını yapabilir misiniz?

Ateist ahlakı bireysel olamaz. Çünkü öyle bir ahlak türü yoktur.

Birçok ateistin topluca sahip olduğu ahlaksal değerler birlikte ateizmin ahlakını oluşturur.

Bu soyut bir kavramdır.

Ve tanımı mümkündür.

Ateistlerin birinden, bir gönüllüden, bu ahlakın tanımını yapmasını bekliyoruz.

Aranızda bu ahlakın tanımını yapacak bir babayiğit var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlığı, çoğu kere beyin yıkayarak, belli ve spesifik bir yaşam tarzını adapte etmeye teşvik eden, hatta zorlayan çeşitli dogma, din ve inançların varlığından dolayı mı ateistiz, yoksa ateist olmamızın daha başka ve derin nedenleri mi var?

………………………………………………..

Ampirik açıdan ateizmi tersten okumak olarak algıladığım bu konuya bende katkıda bulunmak isterim.

Dinler başlı başına bir kesin doğmadır, yani din ve doğma terimi ayrı bir şey değildir ilk önce bunu sabitleyelim. Doğma inanç ise zaten sorgulamadan ve yargılamadan olduğu gibi kabullenmek olduğu için beyni yıkamaya ihtiyacı yoktur, direkt olarak beyni bertaraf ederek kendisini kabul ettirir bu yüzden yıkayıp paklayacağı bir şeyde yoktur ardında. Doğma inancın dayattığı yaşam tarzının spesifik olduğu bir gerçek olmakla beraber, zaman/meken ve siyaset doğrultusunda değişken bir dayatmadır, birde buna coğrafik konum ve içinde yaşayan toplumun yapısı eklenirse dinsel doğmanın ortalama 200 km başına değişken bir dayatma sergilediği görülür.

Din dışında bir inancın / sistemin (evrim, komünizm, agnostizm vb.) mahalle baskısı / bireyin entelektüel birikimi / siyasi görüşü vb. nedenlerle bireyi etkileme oranı oldukça düşük bir sonuçtur. En bilindik örnek ise evrim teorisi nedeniyle ateist olanların genel sayı içerisinde oldukça düşük bir oranda kalmalarıdır.

Şahsen ben 7-8 yaşımdan itibaren din – tanrı ve bu kurumun ihtiyacı olan ritüelleri tanımamakta ve uygulamamaktayım, tanrının vb. doğmaların gerçek olmadığını bu yaşlarda idrak ettim. Toplum ve aile baskısından uzakta, daha bilinç sahibi olmadan ateist olan birisi olarak söyleyeceklerim klasik çizginin dışında olacaktır elbette. Olmadığını fark ettiğim şeyi inceleme ve farkına varma birkaç yıl sonrasına rastlasada, temel olarak doğmalardan kurtulmam çocukluğuma rastladığı için sanırım ben şanslı birisiyim. Yani özetle atesit olmak için öyle derin derya sırlara ermeye (bir nevi doğmadır buda aslında) gerek yoktur, bireyin kişisel olarak aydınlanmasının zamansal bir sonucu vardır sadece.

……………………..

Ateist olarak nasıl bir dünya görüşünü savunuyoruz?

………………………..

Ateism bireysel bir dünya görüşüdür, doğal olarak bireyin kendi içselinden dış dünyaya yansıyan bir kişisel istem taşımaz. Eğer mutlaka bir şey taşıması gerekiyorsa bu genel görüş olarak bireyin her hangi bir dayatma olmadan yaşaması olabilir ancak. Bunun dışındaki tüm görüşler bireyin siyasi görüşüyle doğru orantılıdır. Laiklik olarak tanımlanan erken dönem burjuva siyasi sistem içerisindeki görüşün, günümüz toplumunda hala yerine oturmamış olması bizleri doğmaların dayatmalarından hala kutulmayan bir topluma götürsede, gerçek anlamda laik sistem (geçen yüzyıl boyunca ülkemizde uygulanan Sünni İslam dayatmalı devlet dini rejim uygulaması ile karıştırılmasın lütfen) devlet kurumunun elinde tuttuğu bir gücten vazgeçmesi olarak bireysel bir ütopyadan öteye ancak gene geçen yüzyılda dünya üzerinde sadece yaklaşık 5 yıl geçmiştir oda Sovyet Rusya’sında komünist devrimin başında olmuştur. Din kurumunun / sınıfının elindeki gücü ve konumu bırakmak istememesi ve savaşması neticesinde söz konusu dönemde laiklik lagvedilmiştir Sovyet Rusya’da.

Ateizmin dinlerden/tanrılardan arınmış bir dünyada yaşamak dışında bir görüşünün olması teorik olarak mümkün değildir. Bütün bu gerçeklerden hareketle bireyin belirteceği her türlü görüş ancak ve ancak siyasi görüşü olacaktır.

………………………………………………….

Kendimiz için seçtiğimiz ahlaksal değer yargılarının doğası ve kökeni nedir?

…………………………………….

Oldukça uzun ve dataylı bir konunun burada birkaç satırla anlatılması zor. Bilimsel olarak birey zaten doğru/yanlış, toplumsal hiyerarşi içerisinde yer edinme, kişisel ihtiyaç vb. bir çok nedenle çocukluğundan itibaren öğrenme aşamasını kat ederek ergenlik sonrası bir görüşe sahip olur, bunun dışında toplumsal ahlağın çok öncesinde genetik olarak ensest vb. bir çok davranış kalıbından uzaklaşır otomatik olarak. Bu başlıbaşına bir ayrı tartışma konusunda din kurumunun olmadığı toplumlarda gözlemlenen bireyin suç işlememe tavrının kökeninde yatan gerçekler başta olmak üzere birayin temelde çıktığı nokta olan doğru yanlış anlayışı ve toplumda kabul görme ihtiyacı ile doğru orantılı davranış şekli belirler kişisel ahlak ve yargıların temelini. Çocukluktan yetişkinliğe kadar olan süreçte oluşan/ öğrenilen ahlak vb. değerlerin seçimi yoktur, ancak belli bir yaştan sonra değer yargılarında oluşacak bir değişim söz konusu olabilir, daha doğru bir tanımlamayla dünyevi görüşün (siyasi/ inanaçsal vb.) kişisel algılamadaki değişimine paralel bir değişim olabilir ancak.

………………………………………

Kişinin kendisi için seçtiği ve bizim onaylamadığımız, hatta sapkın ve çağdışı bulduğumuz için reddettiğimiz ve kınadığımız, ahlaksal değer yargıları ve yaşam felsefesine mi karşıyız?

…………………………………………….

Sanırım ifadede bir yetersizlik var ama algıladığım kadarıyla cevaplamaya çalışayım. Bireyin kişisel tercihine karşı bir tepki olamaz kanaatimce, yani bir birey başka bir bireyin inancı yüzünden tepki vermez, tepki ancak ve ancak toplumun dayattığı felsefeye karşı olabilir bu konuda. Doğal olarak bir şeye karşı olmak babında bir yerlere kendimizi konumlandırmak ancak pirimatif bir düşüncenin sonucunda sonucu her yöne açık bir tanımlamanın erken seslendirişilidir, karşı olunan şeyle bir paralellikten öteye geçemez bu tip düşünce.

Konunun özüne paralel bir sorgu cevap sonucunda, ateizmin sadece bir şeye karşı olmak olarak tanımlanması yanlıştır. Ateizm bir yaşam biçimidir özetle, bir süreçtir kısaca, bireyin kişisel gelişiminin kökeninde bir şeylere karşı olmaktan hareketle başlanan bir aydınlanma olabilir fakat ateizm tamamen karşı olmak olarak tanımlanamaz, kendisini bu noktada gören bir bireyin ateist sürecin başında olduğunu söylemekte kaçınılmaz bir tespittir bu doğrultuda.

…………………………………………………………

İnsan haklarını, düşünce ve inanç özgürlüğünü savunduğumuzu ileri sürerken, bu şekilde dinlere karşı görünmekle bir çelişki içine düşmüş olmuyor muyuz?

………………………………………….

Gene başlı başına tartışılması gereken bir konu. Kişisel gelişimini tamamlamış bir ateist her hangi bir dine karşı olmaz, daha pirimatif söylemle bireyin kişisel inanç özgürlüğüne karşı olmaz. Soruyu aslında daha iyi anlamak için din kurumu ile kişisel inancı yaşama arasındaki farkı belirleyerek başlamak gerekir. Ateist’in karşı olduğu şey din değil din kurumudur başlangıç olarak, gerçek anlamda laik bir toplumda bireysel olarak bir ateistin karşı olacağı bir şeyde temelde yoktur bu noktada. Burada aranması gereken temel şey etki tepki olayıdır, doğmayı dayatan din kurumu doğal olarak karşısında tepki olarak ateizmi bulur.

Yukarıda tanımlandığı gibi başlangıçta ateist birey kendisine dayatılan bir doğmaya karşı duruyorken, uzlaşmaz ve dayatmacı din kurumunun karşısında kaçınılmaz olarak kendi çıkarları doğrultusunda bir tavır sergileyerek din kurumunu kaldırmaya yönelik bir davranış sergiler. İnsan hakları, düşünce ve inanç özgürlüğü gibi bireyin kişisel tasarrufuna yönelik ihtiyaçları ilk önce din kurumu kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek istediği içindirki ateist birey söz konusu tasarrufları savunma refleksi içerisinde kişisel çıkarları doğrultusunda şekillendirmek ister. Aslında ateist bireyin düşüncesinde olmayan başka bir bireyin yaşam şekline müdahale şekli, din kurumunun uzlaşmaz dayatması sonucunda gerçeklik olarak kaçınılmaz bir şekilde gerçek yaşamda pratikteki yerini alır, doğal olarak bu bir çelişki olmaktan öteye geçerek bir gereklilik olarak din kurumunun dayatması olmaktan çıkıp her iki tarafın kaçınılmaz bir davranışı olarak yer alır.

……………………………………………..

Neden ateistiz arkadaşlar?

…………………………………..

Daha öncede belirttiğim gibi her bireyin kişisel yolculuğu sonucunda bireysel hikayesini barındıran bir cevap olur bu ancak. Konunun başında bu soruya zaten cevap verilmiş olsada özetlersek; bireyin kişisel aydınlanması sonucunda geldiği noktadır ateist olması. Bireysel aydınlanma sonucunda doğmalardan kurtulunduğu için ateist olunur, din kurumundan soyutlanmış bir dünya içerisinde kendisini tanımlayan bir birey olunduğu için ateist olunur. Ateizm gelinen bir son olduğu için nedenler aslında oldukça geride kalan aşamalardır bireyin yaşamında, bundan önceki tüm tanımlar ateist bireyin ateist olmadan önceki aşamalarından bazılarıdır.

………………………………………………

Neye veya nelere karşıyız?

………………………………………………….

Aslında bu soruya yularıdaki soruların içerisinde zaten cevap verilmiş olsada:

Ateist salt gerçeklik olarak teoride sadece din kurumunun dayatmasına karşıdır, pratikte ise kişisel deneyimleri neticesinde oluşan din kurumunun dayatmalar silsilesine karşıdır ilk önce, daha sonra toplumun iki yüzlü yönüne karşı durmak zorunda kalır. Temel olarak ateist bir şeye karşı değildir ama din kurumunun dayatması neticesinde temel olarak din kurumuna karşı duruş sergilerken pratik yaşamda din kurumunun temsil ettiği bütün gerçekliğe karşı çıkar. Sonuç olarak toplumun mevcut sistemine karşı bir sistemle karşı çıkar ve dün kurumun temsil ettiği her şeye karşı çıkmakla aslında toplumun yaşadığı sisteme tamamen karşı çıkar.

………………………………………………………..

Yoksa şizofrenik bir dünya görüşüne mi sahibiz?

Bu şekilde ikili oynamaya hakkımız var mı?

Eğer bir birey şizofrense kesin olarak peygemberliğini ilan ediyor, doğal olarak şizofrenlik ile ateistlik bir arada olması zor bir durumdur. Ateistlerin doğmaları red etmesi yeterli bir cesaret göstergesi olarak görülmesi gereken bir sonuç olsada, çoğunluğun doğmalara inanması onların haklı olduğunu göstermeyeceği gibi, azınlığın azlıktan kaynaklanan durumları onları sapkın yapmaz.

İkili oynamak tabiri hakkında bir fikrim yada algılayışım olmadı fakat burada kast edilen şizofren bir düşünyece sahip olarak doğruları sahipleniyormuş gibi görünmek ne kadar ahlaklı gibi bir saçma düşünceye varmak ise bu ancak bireyin kişisel sapmasıdır ve ateizim ile alakasıda yoktur, yok bu değilde temel sorulardan birisi olan ateist düşünceye sahip olupta toplumda bunu dile getirmemek durumu kast ediliyorsa eğer, ben şahsen böyle bir tavır ve kaygı içerisinde olmamakla birlikte genel anlamda hayati kaygılar neticesinde her yerde dinciler gibi kendimi bir misyoner tavır içerisinde göstermiyorum, genel olarak ateistler misyonerlik yapmadıkları gibi zaten bu ateizmin yapısınıda ters bir durumdur yukarıda anlatıldığı gibi, doğal olarak toplumun mevcut yapısı içerisinde ateistlerin misyonerlik yapmamaları iki yüzlülük olarak tanımlanamaz ve bu bakış açısı karşı propagandanın daniskasıdır üstelik. Konunun başından itibaren primatif soruların sorgulanmasında genel bir zorluk olsada ikili oynamak tabirini ateizm ile ilgili bir konuya bağdaştıramadım şahsen, zoryalarak ancak yukarıdaki hususlara ulaşsamda hala ikili oynama gibi bir davranışı ateist yaşam ile bağdaştıramadım gibi ne alaka diye soruyorum üstelik.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her ateistin kendine göre ahlaksal değer yargılarının olduğu düşüncesinde ne gibi bir eksiklik ve kusur olabilir?

İlk bakışta oldukça mantıklı bir düşünce gibi duruyor.

Ama yanlış..

Neden yanlış?

Çünkü genel olarak yapılan ahlakın tanımına uymuyor.

Ahlak bireysel bir değer değildir arkadaşlar..

Bireylerin ahlakı olmaz. Toplumun ahlakı ve ahlaksal değer yargıları olur.

Ahlak toplumun kollektif bilincinin ürünüdür.

Bu durumda ateist ahlakı neden bir istisna oluştursun?

Bunun mantıklı bir açıklamasını yapabilir misiniz?

Ateist ahlakı bireysel olamaz. Çünkü öyle bir ahlak türü yoktur.

Birçok ateistin topluca sahip olduğu ahlaksal değerler birlikte ateizmin ahlakını oluşturur.

Bu soyut bir kavramdır.

Ve tanımı mümkündür.

Ateistlerin birinden, bir gönüllüden, bu ahlakın tanımını yapmasını bekliyoruz.

Aranızda bu ahlakın tanımını yapacak bir babayiğit var mı?

Bu ne yaman çelişki yahu, yaşadığımız toplumda genel ahlak tanımı mevcut dinsel algılanılan sistem üzerinde yapılmaktadır, bu yüzden buna karşı yapılan tüm tanımlar uymayacaktır bu kaçınılmaz bir sonuçtur ve bunda şaşılacak bir şeyde yoktur.

Bireylerin değerleri ve algılayışları toplumun kolektif bilincini oluşturur, bu nedenle mevcut doğmalara inanan toplumun ahlak anlayışıda yaşadığı coğrafyaya paralel olarak din kurumunun şekillendirdiği bir bireysel ahlak algılayışından hareketle kolektif bir ahlak anlayışına evrilir. Her halükarda kolektif ahlak ile bireysel ahlak tamamen örtüşmez mevcut toplumda.

Bu tanım aynen ateist toplum için geçerli gibi görünsede yanlıştır, ilk önce ateist bir toplum olmadığı gibi aynı zamanda ateist bir toplumun oluşturduğu bir kolektif yaşam ve buna paralel oluşan bir sistemde yoktur, bu nedenle ateistler için kolektif her hangi bir tanımlamadan kaçınmak gerekir. Bu yüzden pratikte ateist ahlak bireysel olarak kalmaktadır, ne zamanki bir yaşayan toplum oluşturarak belli bir zaman içerisinde kolektif bir bilinçle ortak değerler oluşturur işte o zaman ateist ahlağın genellemesi yapılabilir. Şu aşamada ancak ateist bireyler kendi ahlaksal yaşam görüşlerini gene siyasi görüşlerine paralel olarak tanımlayabilirler. Ortak kültür oluşturmamış ve toplum olmamış bir kiteleden daha fazlası beklenemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistlerin birinden, bir gönüllüden, bu ahlakın tanımını yapmasını bekliyoruz.

Aranızda bu ahlakın tanımını yapacak bir babayiğit var mı?

Türk müslüman ateistlerine gönüllü olmak hiç içimden gelmiyor.

Tiksinç ruh hastalarının cirit attığı bu ortamda hala bulunuyorsam, sessiz kalmayı kendime yediremeyişimdendir.

Ayrıca, ne kadar babayiğit olduğumu da bilmiyorum ama ateist ahlakın ne olduğuna dair bir iki söz edebilirim sanırım.

Ateizm hayal aleminden uyanıp gerçeği görmek ve ona sadık kalmak demektir.

Gerçi gerçeği gördükten sonra ona sadık kalmanın bir nevi enayilik olduğunu savunan ateistler de yok değildir.

Bunlara göre, ateistin herhangi bir sorumluluğu olmadığı gibi sahip olduğu üstün gerçeklik algısını kendi çıkar ve hazları için alabildiğine kullanmaması ve hendi egosunu tatmin etmek uğruna hiçbir kural tanımadan yaşamaması için de bir neden yoktur.

Böyle bir ateist annesiyle ya da kız kardeşiyle cinsel ilişkiye girmekten çekinmez.

Çekinmemesi bir yana, bunun ahlaksızlık olmadığını iddia edebilir de.

Benzer biçimde, vatan ve insan sevgisi onun için hiçbir şey ifade etmez.

Vatanı bir çift kadın memesine satabilir.

İnsanlığa hizmet etmek için canından olan aydınlarla alay edebilir.

Kedi ve köpek gibi insana dost evcil havyanları kesip yiyebilir.

Kuralsızlık ve ilkesizlik tek sloganıdır.

Toplumculuk aptallıkla özdeş bir saçmalıktır onun için.

Forumdaki katılımcılara bir türlü anlatamasak da böyle bir ahlak tanımı ya da doğru ifadesiyle böyle bir ahlaksızlık özünde toplumsal kokuşmuşluğun ve çözülmenin ve kültürel kaos ortamının bir sonucudur.

Boşlukta serseri mayın gibi dolaşan Türk aydınının genel ve tipik resmidir.

Hacı'nın ahlak nasıl olmalıdır sorusuna, bu defa ahlakın nasıl olmaması gerektiğinden hareket ederek yanıt vermiş oldum.

Çünkü ateist ahlak esasında son derece basit ve temel bir ilkeye dayanır.

Bu ilke o kadar basit ve kurucu bir anlama sahiptir ki onun ne olduğunu yazarak soruya yanıt vermek fazlasıyla kısa ve basit bir cevap olacaktı.

Bunun ne olduğunu bir sonraki iletime bırakıyorum.

tarihinde Dirilis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

…………………………………………………..

Mahalle baskısından dolayı ateist olanlar da vardır tabi.

……………………………………………………….

Bir nevi ateist olmak onun karizmasıdır.

………………………………………….

Hangi mahalleymiş bu? Adresi verde yarın hemen taşınayım ben :)

Nasıl bir mahalle bu yahu karizmanın tavan yaptığı yer ateizm oluyor?

Nasıl bir ateisttirki diğerlerine ateist ol diye baskı yapıyor?

Bu mahallede ne içiliyor ki bu kadar uçuk kurgular yapılabiliyor?

Tası tarağı toplamaya başladım sen adresi ver yeter , yerinden bizzat yayın yapacağım :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne dangalak adamlar var yahu.

Neden ateistiz başlığında bile pisliğini taşıyabiliyorlar.

Kendinin neden ateist olduğunu tanımladı da gitmiş ona buna laf yetiştiriyor.

Konuyla alakasız iletileri sil Hacı Bey,

Burada iki lafı bir araya getirmesini bilmeyen öküzlerin diğer insanlara parmak uzatıp "bu kötü" "bu iyi" diye yaptığı çocukluklar konuyla alakalı durmuyor.

tarihinde Ateist Bakis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu açıklama sizin neden ve nasıl bir ateist olduğunuzu oldukça gerçekçi bir şeklide yansıtıyor sevgili Drekinci.

Peki kişisel özgürlük ve insan hakları bağlamında bu açıklamayı nasıl değerlendirmemizi istiyorsun?

Sevgili hacı

Kişisel özgürlükler ve insan hakları (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi) bazında itirazsız kabul edilebilecek bir olgunluğa ulaşmamıştır. Bu beyannamede pek çok özgürlüğe yer verilmiş olmasına rağmen. Kapitalizmin doğasında bulunan sömürü olgusunu da insan hakları çerçevesine sokuşturmuştur. Bizler açıkça biliyoruz ki Üretim araçlarının özel mülkiyeti, insan emeğini sömürmeye vesile oluyor. Ve Şu andaki insan hakları beyannamesi sömürüye karşı bir önlem getirmiyor. O halde eksiktir.

Elbette dinsel bağnazlıklar, faşist uygulamalar, antidemokratik uygulamalar karşısında mevcut insan haklarını savunmaya devam edeceğiz. Ancak insan hakları son ve nihai olgunluğa kavuşmamıştır. Ne zaman ki insan emeğinin sömürüsüne son verecek, insanların çalışma, emeğine göre ücret alma ve sosyal güvenlik haklarına sonuna kadar yer verirse işte o zaman mesele büyük oranda hallolmuş olur.

Kendi açımdan, bahsettiğim eksikliğin giderilmesine kadar mücadeleye devam.

Daha geri, dinsel ve feodal yapıların tasfiyesi, içinde bulunduğumuz dönemde kolaydır. Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki düzenlemeler bu minval üzredir.

Ancak ben ileriye dönük olarak, kapitalizmin tasfiyesine yönelik mücadelelere yoğunlaşmış durumdayım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu tanım aynen ateist toplum için geçerli gibi görünsede yanlıştır, ilk önce ateist bir toplum olmadığı gibi aynı zamanda ateist bir toplumun oluşturduğu bir kolektif yaşam ve buna paralel oluşan bir sistemde yoktur, bu nedenle ateistler için kolektif her hangi bir tanımlamadan kaçınmak gerekir. Bu yüzden pratikte ateist ahlak bireysel olarak kalmaktadır, ne zamanki bir yaşayan toplum oluşturarak belli bir zaman içerisinde kolektif bir bilinçle ortak değerler oluşturur işte o zaman ateist ahlağın genellemesi yapılabilir. Şu aşamada ancak ateist bireyler kendi ahlaksal yaşam görüşlerini gene siyasi görüşlerine paralel olarak tanımlayabilirler. Ortak kültür oluşturmamış ve toplum olmamış bir kiteleden daha fazlası beklenemez.

Kim ateist bir toplum yok demiş.

Haltetmiş........

Biraz araştırmadan, incelemeden sallamayalım.

Aralarında Kuzey Avrupa ülkelerinin de olduğu birçok ülkede ateistler çoğunluktadır, ya da çoktur. Onlardaki ahlaksal değerler ateizmde karşılaşacağınız ahlaksal değerlerle aynıdır.

Toplumun ahlaksal değerlerinin kollektif bilinçle ilgili olduğunu kabul ettikten sonra yazılan bu zırvalara ne denir bilmiyorum.

Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu denir herhalde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Demokratik, özgürlük anlayışı gelişmiş ve oturmuş, suç oranının artık iyice düşmüş, insanlarının genel olarak mutlu sayılabidiği ülkelere bakarsanız, hemen hepsinde ateist nüfusun net biçimde fazla olduğunu görürsünüz.

Bu, ateistler dışında kimselerin görmek istemediği önemli bir göstergedir ve ayrıntı olarak kalmıştır.

Ateistin ahlakı, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin hukukunu yaratmıştır. O hukuk, o ülkelere öykünen diğerlerine de model olmuştur. Türkiye mesela.. Ülkenin dinsiz kurucusu, gelişmiş ülkelerin modern hukuk sistemini ülkesine getirmiştir.

Ateistin ahlakı; tüm dünyayı geliştiren, bilimle donanmış akılların sahip olduğu ahlaktır ve dünya şuncacık gelişimini ateist ahlaka borçludur.

Sayıları milyarlarca olan teistler, o ateist ahlakı ve onun yarattığı yasaları yerle bir etmek için olanca ahlaksızlığıyla savaşmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinleri inceledim...Bu "nasıl" ateist olduğumun cevabı.

Doğadan ne tanrı ne de din adına yansıyan hiç bir şey yoktur.

H i ç b i r ş e y!!

Bu da nedeni idi.

"Hani derler ya insanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevdim." Nasıl da anlamsız değil mi?

Bendeniz hayvanları tanıdıkça insanın ne mal olduğunu öğrendim...hala da öğreniyorum.

Instinct diye bir film vardı...Anthony Hopkins li. Yönetmen Jon Turteltaub. İnsanın nemenem bir yaratık olduğu konusunda oldukça çarpıcı bir anlatım var filmde.

Ne alakası var derseniz...

Taker!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Demokratik, özgürlük anlayışı gelişmiş ve oturmuş, suç oranının artık iyice düşmüş, insanlarının genel olarak mutlu sayılabidiği ülkelere bakarsanız, hemen hepsinde ateist nüfusun net biçimde fazla olduğunu görürsünüz.

Bu, ateistler dışında kimselerin görmek istemediği önemli bir göstergedir ve ayrıntı olarak kalmıştır.

Ateistin ahlakı, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin hukukunu yaratmıştır. O hukuk, o ülkelere öykünen diğerlerine de model olmuştur. Türkiye mesela.. Ülkenin dinsiz kurucusu, gelişmiş ülkelerin modern hukuk sistemini ülkesine getirmiştir.

Ateistin ahlakı; tüm dünyayı geliştiren, bilimle donanmış akılların sahip olduğu ahlaktır ve dünya şuncacık gelişimini ateist ahlaka borçludur.

Sayıları milyarlarca olan teistler, o ateist ahlakı ve onun yarattığı yasaları yerle bir etmek için olanca ahlaksızlığıyla savaşmaktadır.

Bundan daha güzel ifade etmek zor..

GZY yaz bir tablete, çerçevele ve hergün baktığın duvara as....

Ve hep o duvara bak..

Ama öküzün duvara baktığı gibi bakma..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Hani derler ya insanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevdim." Nasıl da anlamsız değil mi?

Bendeniz hayvanları tanıdıkça insanın ne mal olduğunu öğrendim...hala da öğreniyorum.

Instinct diye bir film vardı...Anthony Hopkins li. Yönetmen Jon Turteltaub. İnsanın nemenem bir yaratık olduğu konusunda oldukça çarpıcı bir anlatım var filmde.

Ne alakası var derseniz...

Taker!

Sevgili hubbez, paradoksun ve de çelişkinin farkında mısın?

Hani insan olmasan, hak vereceğim. De

İnsansın!

Alakayı alakalandırğın "Taker!" den bir şey anlamadım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahkal deyince..

Türk ateist ahlakı neden bozuk?

Çünkü ülkeye hükmeden kollektif bilinç aslında İslam ahlakından sorumlu...

Türk ateistleri bireysel kalmayı yeğledikleri için bir toplum oluşturamıyorlar ve İslam ümmeti içinde kaybolup gidiyorlar.

Türk ateistleri İslam'ın izin verdiği kadar ateist.

Bu yüzden ben onları Türk Müslüman ateistler olarak nitelendiriyorum.

Bu terim nedense çoğuna cük oturuyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist olmak biraz da duygusal sebeplerden kaynaklanıyor.

Kimse Tanrı'nın olmadığını kanıtlayamadığına göre insanlar kalben ateist olur.

Arkadaşım bana Tanrı kavramının OLMAK durumuna gelişini anlatır mısın?

Olmadığını kanıtlayamaz kimse diye bir cümle kullanıyorsun.

Vurgu yaptığın yer de radar alanının dışı.

Peki bu olmadığını kanıtlayamadığım Tanrı kavramı OLMAK fiiliyle nasıl özdeşleşti?

Sen OLMAK fiilinin kriterlerini biliyor musun?

Boşlukta yer kaplamaktan, algılamaya, etkileşime kadar bir sürü kriteri var olmak fiilinin.

Lütfen Tanrı kavramının tarihte hangi yerde ve zamanda OLMAK fiilinin hangi kriterlerini karşılayarak OLDUĞU sonucuna varıldığı hakkında detaylı bilgi ver.

Ben bu konuda gerçekten eksiksem eksikliği kabul etmeye hazırım.

Olmak fiilinin hangi kriterleri hangi zaman diliminde karşılandı ve bu kriterler ne şekilde OLMADIĞININ ispatlanamaması sonucunu doğurdu?

Şimdiden teşekkürler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist ahlakının ve bilincinin bireysel olduğu iddiası, din ve Tanrı inancının bireysel olduğu görüşüne ne kadar benziyor.

Bu daha çok Hristiyanlık için ortaya atılan bir iddia... İslam bireysel bir din değil. İslam ümmet dini.

Aslında Hristiyanlık da bir ümmet dini olarak başlamış..

Daha sonra bireysel olduğu şeklinde yorumları yapılıyor.

Ateizm neden bireysel bir eğilim olsun?

Birlikten yalnız brüt kuvvet doğmuyor. Aynı zamanda paylaşılan ortak paydalardan yeni ve özgün kavramlar türetiliyor, anlamlar çıkarılıyor.

Ve onlar toplumun yararına kullanılıyor.

Ateizm de temel olarak bir ümmete hizmet ediyor ve onunla gelişiyor, büyüyüp zenginleşiyor.

Eğer İslam bir ümmet inancı ise, ateizm de bir ümmet inançsızlığı.

Biz öyle dediğimiz için öyle değil.

Ateizmin çoğunluğun inançsızlığı olduğu toplumlarda ateizm varlığını hissettiriyor.

Havada burcu burcu dürüstlük, olgunluk, zenginlik, mutluluk, esenlik, bilgelik kokuyor....

Daha da ötesi, ateizmin azınlıkta olduğu toplumlarda bile, eğer yasalar çağdaş laik ilkelerle bezenmişlerse, koyu dindar ülkelere kıyasla daha sofistike, değişik bir hava esiyor.

Ülkemizde ateizmi bireysel bir çaba olmaktan çıkarıp, ümmet anlayışı yapmak, bu sapkın, anti-demokratik, çağdışı İslamcı hükümetin karşısına çok iyi organize olmuş bir ateist ümmetle çıkmak zorundayız arkadaşlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...