Jump to content

İslam öncesi Türkler Medeni miydi?


Recommended Posts

islam öncesi türkler gayet medeni ve kültürlü bir millet iken islamla birlikte bu kültür gölgede kalmış.Şaman türkler zamnala araplşamış ve bu yüzden gerilemişlerdir,şeklindeki iddiaya masal demekte yetmez uydurma demek daha isabetli olur.çünkü apaçık bir tarihsel gerçekliktir ki türklerin islam öncesinde kayda değer bi medeniyetleri yoktu.islam öncesi dönemde türk mimarisi,türk sanatı,türk biliminden söz edilemez.Orhun anıtları haricinde kayda değer bir türk edebiyatı da yoktur,olamazda zaten çünkü islam öncesi türkler göçebe bir kavim hayatı yaşamaktaydılar bundan sebep göçebelerin şehirli yani medeni bir kültürleri olamazdı.şunuda eklemek istiyorum güçlü ordu gelenekleri vardı,atilla'nın avrupa içlerine kadar ilerlemesi,çin seddinin oluşmasıda islam öncesi türklerin başarısındandır.

Türklerin medenileşmesi büyük ölçüde arap-islam medeniyeti sayesinde olmuştur.kaşgarlı mahmut lügati-t türk'ün yazarı,düşünür ve bilim adamı ibn-i sina gibi alimler hep islam sonrası döneme aittir.

Türklerin islamla tanıştığı 8-9-10.yüzyıllarda zaten yükselen medeniyet islamdı! .avrupalılıar karanlık içerisinde iken islam medeniyeti bilim,felsefe,tıp,sanat,mimari şehir düzenlemesi gibi alanlarda göz kamaştırıcı başarılar elde etmişlerdir.Bugün türkiye arap ülkelerinin tümünden daha gelişmiştir doğru ama bu islama rağmen değil islamla birlikte oluşmuştur.

(siz seviyorsunuz diye(: )tarihçi hemde siyonist bir tarihçi olan Martin kramer in bi sözü ile tamamlayalım inşallah;

''eğer 1000'li yıllarda nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı,neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı''

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 59
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

islam öncesi türkler gayet medeni ve kültürlü bir millet iken islamla birlikte bu kültür gölgede kalmış.Şaman türkler zamnala araplşamış ve bu yüzden gerilemişlerdir,şeklindeki iddiaya masal demekte yetmez uydurma demek daha isabetli olur.çünkü apaçık bir tarihsel gerçekliktir ki türklerin islam öncesinde kayda değer bi medeniyetleri yoktu.islam öncesi dönemde türk mimarisi,türk sanatı,türk biliminden söz edilemez.Orhun anıtları haricinde kayda değer bir türk edebiyatı da yoktur,olamazda zaten çünkü islam öncesi türkler göçebe bir kavim hayatı yaşamaktaydılar bundan sebep göçebelerin şehirli yani medeni bir kültürleri olamazdı.şunuda eklemek istiyorum güçlü ordu gelenekleri vardı,atilla'nın avrupa içlerine kadar ilerlemesi,çin seddinin oluşmasıda islam öncesi türklerin başarısındandır.

Türklerin medenileşmesi büyük ölçüde arap-islam medeniyeti sayesinde olmuştur.kaşgarlı mahmut lügati-t türk'ün yazarı,düşünür ve bilim adamı ibn-i sina gibi alimler hep islam sonrası döneme aittir.

Türklerin islamla tanıştığı 8-9-10.yüzyıllarda zaten yükselen medeniyet islamdı! .avrupalılıar karanlık içerisinde iken islam medeniyeti bilim,felsefe,tıp,sanat,mimari şehir düzenlemesi gibi alanlarda göz kamaştırıcı başarılar elde etmişlerdir.Bugün türkiye arap ülkelerinin tümünden daha gelişmiştir doğru ama bu islama rağmen değil islamla birlikte oluşmuştur.

(siz seviyorsunuz diye(: )tarihçi hemde siyonist bir tarihçi olan Martin kramer in bi sözü ile tamamlayalım inşallah;

''eğer 1000'li yıllarda nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı,neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı''

kaynaklar: mustafa akyol zafer yayınları

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamiyetin Türklere tek katkısı Türklerin Araplaşmasına sebep olmasıdır. Arapların o iğrenç ahlakı, inanışları, ritüelleri Türklere geçmiş ve Türklerin üzerine yapışmıştır. Bir milletin göçebe hayat sürmesi köklü medeniyete sahip olmasına engel değildir. Bunu ancak kabız zihniyetler düşünebilir.

Beyefendi de Zafer Yayınları aracılığıyla bu ne idüğü belirsiz görüşlerini sunabilmiş. Yayınevini gördükten sonra bile yorum yapmaya gerek yok aslında.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi burda Türkler ve medeniyet derken kastedilenler nedir ?

Medeniyetten kasıt illa da şehirler, alfabeler ise, uygurlar islamdan önce de şehirleşmişti.

Göçebe olarak yaşayan Türk topluluklarında ise hiç bir şey yoksa, kadının adı vardı.

Sizin kadının erkeğe eşlik etmekten başka hiç bir vasfı olmayan ıslam medeniyetinize, bu göçebe kültürü tercih ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geçmişte bir oğur 5,000 kilometreyi geçen Karız Kanallarını yapan Türkler,

şimdi başında tepinen Çinlilere yanıt veremiyorsa,

bunun tek nedeni, Uygur budununca arap tanrısı alilah'a getirilen imandır.

Türklerin dogmatik islam dinini yeğlemesi zararlarına olmuştur.

Türklerin islamı yeğlemesi, arapları varsıl ettiği ise gerçektir.

Türklerin ezik yaşantılarına tek neden, bağnaz islam/arap dayatmalarıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Türklerle degil yamyam,sahtakar,yalancı Araplar İsviçre bülem denk tutulamaz.İsviçrede kadınlar 1952 yılında seçim hakkı kazanmıştır.

Türklerde Kadın erkeklerle her çağda eşit görülmüştür.

Taki santakar Arapların Yalan dinleri kılıç zoruyla kabul etmemiz sonuçu bizdede kadın gittikçe degerini kaybedip beş paralıh olmuştur Müslüman Araplarda olduğu kimin.

Atatürk cumhurıyetiyle kadınlar tekrer eşitlenmişselerde Islam anlayışı kadınları hep köle görmüşlerdir.

İslam Öncesi Türk Kültür ve Medeniyeti

TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ

Türk Adının anlamı:

Güçlü, kuvvetli, kudretli,

Doğan, türeyen, çoğalan, artan anlamlarına gelmektedir.

Türk” kelimesi ilk defa siyasi ad olarak, Göktürk Devleti tarafından kullanılmıştır. Daha sonra Türk soyuna ait olan bütün toplulukları ifade eden milli bir ad olmuştur.

Coğrafi bir ad olarak, ilk defa Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılmıştır. Anadolu ise XII yüzyıldan itibaren Avrupalılarca Türkiye olarak anılmıştır.

Alıntı

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

TÜRKLERİN ANAYURDU

Türklerin ana yurdu Orta Asya'dır. Orta Asya; Altay-Sayan Dağları’nın kuzeybatısı, Tanrı Dağları’nın kuzeyi, Sibirya steplerinin güneyi ve Hazar Denizi’nin doğusu ile çevrili olan bölgedir.

ANAYURTTA KURULAN UYGARLIKLAR

* Anav Kültürü:

MÖ 4500–1000 arası Türkistan’ın Başkenti Aşkabat yakınlarında ortaya çıkarılmıştır.

Yapılan kazılarda dokuma parçaları, seramik ve süs eşyaları bulunmuştur.

* Afanasyevo Kültürü:

MÖ 3000–1700 de Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında bulunmuştur.

Türklerin en eski kültürüdür.

Afanasyevo toplumu, avcı ve savaşçı bir toplumdu.

Bu toplumun koyun ve at gibi hayvanları besledikleri bilinmektedir.

Bu kültür Orta Asya uygarlığının temelini oluşturmuştur.

* Andronova Kültürü:

MÖ 1700–1200 yıllarında Altay-Tanrı dağları, Güney Sibirya ve Hazar Denizi’nin doğusuna kadar olan bölgede oluşmuş bir kültürdür.

Orta Asya kültürleri içinde yayılma alanı en geniş olanıdır.

Afanasyevo Kültürünün gelişmiş bir şekli olarak karşımıza çıkar.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Bakırdan yapılanların yanında ilk defa tunçtan ve altından yapılmış eşyalara bu kültürde rastlanır.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

* Karasuk Kültürü:

MÖ 1200–700 yılları arasında Yenisey’de bulunmuştur.

Orta Asya uygarlığında demir, ilk olarak bu kültürde işlenmiştir.

Karasuk kültürü mensupları

yünlü dokumayı

ve keçeden çadır yapmayı öğrenmişler

ve üzeri çadırla örtülü, dört tekerlekli arabalar kullanmışlardır.

* Tagar Kültürü:

M.Ö.700–100 arası Abakan bölgesinde görülmüştür.

Bu kültüre ait çok sayıda keskin ahançer, ok uçları vb. eşyalar bulunmuştur.

Tolonbeg

llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

TOPLUM YAPISI

ÖGÜŞ(ayle) sosyal hayatın ve toplumun en küçük birimidir.

Ailelerin birleşmesiyle urug (aileler birliği), urugların birleşmesiyle boy, boyların birleşmesiyle budun ( millet ), budunların birleşmesiyle il ( devlet ) meydana gelir.

Ayle = Oğuş denmiştir.

Aile kalabalık değildir, küçük aileler şeklindedir.

Bunu sağlayan göçebe hayattır.

Anne – baba – çocuklar vardır.

Evlenenler ayrılır, en küçük erkek çocuk baba ocağını devam ettirir.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Kadın erkekle genelde eşit haklara sahiptir. Tek kadınla evlenme yaygındır.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Aile, düğün töreniyle yapılan evlenme ile kurulur, kız evi oğlan evinden kalıng denilen bir başlık alırdı.

Urug = Ailelerin birleşmesiyle oluşur. Bağımsız bir yapı değildir. Siyasi yönden bir boyun parçasıdır.

Boy = Urugların birleşmesiyle oluşur. Başlarında boy beyi denilen kişiler vardır. Boyun çıkarlarını korumak, adaleti ve dayanışmayı sağlamak görevidir. Her boyun belli toprağı ve askeri gücü vardır.

Budun = Boyların birleşmesiyle oluşur. Başında Han bulunur. Han’ın başkanlığında bir merkezden idare edilir. Siyasi yönden bağımsız olduğu gibi, il’e de bağlı olabilir.

İl ( el ) – Devlet = Budunlar birleşerek il’i meydana getirir. Belli toprağı, halkı, hukuki düzeni olan siyasi bir topluluktur. il dağıldığında onu oluşturan alt birlikler aynen özelliklerini korur. Böylece yıkılan bir Türk devletinin yerine yenisi kolaylıkla kurulur. Bu sosyal teşkilat tarih sahnesinden silinmemelerinde önemli rol oynamıştır.

Tolonbeg

llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

SOSYAL HAYAT

Bozkır yaşantısı

mücadeleci

ve pratik olmalarını sağlamıştır.

Halk sınıflara ayrılmaz,(halkda sınıf yoktur herkes eşittir)f yoktur

toplumda eşitlik esastır.

Ekonomik

ve dini özgürlük vardır. (müslüman Araplardakı gibi 3 aylar geçince yüksek bir yerde oturup müşrikler geldiginde kafalarını uçurun yohdur)

sssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssss

Kölelik ve soyluluk kavramları yoktur.

Din adamları ayrıcalıklı bir sınıf değildir.

sssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssss

Hayvancılık yaygındır.

Atı evcilleştirmişlerdir.

Göçleri kolaylaştırmıştır.

Yazın yaşadıkları yerler YAYLAK, kışın ise KIŞLAK olarak ifade edilmiştir.

Avcılık yaygındır.

Aynı zamanda avcılık önemli bir savaş eğitimi görevine sahiptir.

Sosyal hayat yerleşik hayata geçmeleriyle beraber değişikliğe uğramıştır.

Göktürkler döneminde şehirler kurmuşlardır, fakat yaygın olarak ilk kez Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir.

Uygurlar evlerini tuğladan yaparlardı,

şehirlerine BALIK demişlerdir.

Ordu balık önemli ticaret merkezi olmuştur.

=================================================================================

Uygurlar bataklıkları kurutup tarlalar açmış, sulama kanalları yapmışlardır.

=================================================================================

Genellikle at ve koyun eti yenirdi.

Sütlü darı,

peynir ve yoğurt yaygındır.

İçki olarak kımız, kısrak sütünün mayasından yapılırdı.

İpek,

pamuk,

devetüyü

ve yünden elbiseler giyilir, Turfan’da dokunan çiçekli Uygur kumaşları ünlüdür.

Dini ve ulusal törenlere bütün millet katılırdı.

Baharda büyük şölenler düzenlenirdi.

Şölenlerin diğer adı TOY’dur.

Kurban kesilir,

yarışlar yapılır,

dans edilirdi.

Kopuz çalınırdı.

Halkın ihtiyaçları karşılanırdı.

Sürek avları,

at yarışları,

okçuluk,

güreş,

kılıç oyunu

ve çevgen adı verilen atlı top oyunu sportif faaliyetlerdendir.

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

DEVLET YÖNETİMİ

Teşkilatçı olmaları çok devlet kurmalarına sebep olmuştur.(TÜRKLER TEŞKİLETCİDİR)

Bağımsızlık duygusu gelişmiştir.

Toplumun siyasi teşkilatlanmasının en üst basamağı il (devlet) olmuştur.

Ülke sınırlarını koruyan ve halkı belli kurallara göre yöneten siyasi kuruluşa devlet denmiştir.

Başında hakan bulunur.

Hükümdar ( ilig )

Egemenliğin ve siyasi iktidarın en başta gelen unsurudur.

Kağan,

hakan,

han,

şanyü,

yabgu,

tanhu,

ilteber,

idikut,

erkin hükümdarın unvanlarıdır.

Hükümdarlığın kaynağı ilahidir.

Kutlu hanedan soyundan olanlar hükümdar olabilir.

Göktanrı yetkiyi verir, buna kut denir.

Kan yoluyla babadan oğla geçer.

Ülke töre ( türe )’ye göre yönetilir.

Devlet ve topum yaşamını düzenleyen kurallardır.

Kağan resmi törenlerle tahta çıkar.

Hükümdarlık Sembolleri;

Otağ ( hakan çadırı ),

örgin (taht),

kotuz ( sorguç ),

tuğ ( sancak ),

yay ve davul.

Hakan çadırı kubbelidir, kapısı doğuya açılır.

Rengi ve şekliyle sahiplerinin konumunu belirtir.

Hükümdar alp ( cesur ve kahraman ), bilge ( akıllı ), adil ve erdemli olması gerekir.

Görevi orduya komuta etmek, töre hükümlerini uygulamak, ülkede birliği, dirliği, adaleti sağlamak, dağınık Türk boylarını toplayarak, halkı doyurmak ve giydirmektir.

Eşlerine katun ( hatun ) denilir.

Söz sahibidirler, gerekirse naip ( vekil ) olarak devlet başkanlığı yapar, elçileri kabul eder, devlet meclisine katılır.

Tolonbeg

llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

VERESET SİSTEMİ

Türk devletlerinin en zayıf yönü tahta geçme konusunun belli kurala bağlanmamış olmasıdır.

Töreye göre hükümdar öldüğünde oğullarının hepsi tahta geçme hakkına sahiptir.

Bu durum taht kavgalarına sebep olmuştur.

Turfan Uygurlarında tahta geçme hukukunun yazılı belgeler ve senetlere dayandırıldığı bilinmektedir.

Tahta geçme baş hatunun çocuklarının hakkıdır.

Türk kağanlarında siyasi amaçla başka ülke prensesleriyle evlenme de olmuştur.

Çocuklar küçükse, amcaları tahta geçer.

Zaman zaman kurultay seçmiştir.

Bazen yaşı en büyük ve bilgili olan tahta geçmiştir.( Ekberiyet Sistemi ).

En çok karşılaşılan durum hanedan üyelerinin mücadelesi olmuştur.

Kurultay – Hükümet

Devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı büyük meclise kurultay – TOY - KENGEŞ denmiştir.

Belli zamanlarda toplanır, önemli konular görüşülür, karara bağlanır.

Asker ve sivil tüm yöneticilerle boy beyleri, bağlı kavimlerin yöneticileri katılır.

Toygun; meclise katılma hakkına sahip olanlara denir.

Hakan meclisin doğal başkanıdır.

Ekonomik, siyasi, sosyal, dini, askeri konular görüşülür ve karara bağlanır.

Her yılın dokuzuncu ayında genel toplantı yapılırdı.

Hayvanların sayım sonuçları, ordunun durumu, genel sorunlar görüşülür.

Ayukı ( hükümet ): Siyasi örgütlenmenin kurumlarından biridir.

Hakanın ve meclisin emirlerini uygulardı.

Ayguci ( başbakan ): Hükümetin başında bulunur.

Buyruk ( bakan ): Hükümet üyeleridir.

Bitikçi ve tamgacı; Yazışmaları yapar ve dış politikayı yürütür.

Tarkan, Apa; Saray görevlilerindendir. Askeri ve sivil yönetimden sorumludur.

Tudun: Denetim ve vergi işleriyle ilgilenir. Vali.

Ordu; Hükümet konağının bulunduğu şehre denilir.

İl ( el ) – örgin ( saray ) devlet başkanının oturduğu yer.

Ebi ( hükümet konağı )

Bitigciler: Kâtip

Agı (Agılıg) : Hazine

Agıcı: Hazinedar

Kenetçi: Danışman

Subaşı: Ordu Komutanı

Tigin: Hükümdar Çocukları (Tekin)

Şad: Diğer Hanedan Mensupları

Tamgacı: Dış siyaset işlerini yürüten görevliler

Kımız: Kısrak Sütünden Elde Edilen Türklerim Milli İçkisi

Balık: Uygurların Şehirlerine Verdikleri Ad (Beşbalık Ve Ordubalık Gibi).

Bitik Taş: Kitabe, Yazılı Taş

Börk: Genellikle Hayvan Postundan Yapılan Başlık

Kült: Tapma, Tapınma. Din.

Minyatür: çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmayan küçük renkli resim tekniği.

Mani Dini (MANİHEİZM) : Hıristiyanlık, Budizm ve Zerdüştlük dinlerinin karışımı bir din.

İkili Teşkilat

Türklerde ilk devlet teşkilatı Mete Han tarafından kurulmuştur.

Ülke sağ – sol ( doğu – batı ) şeklinde ikiye ayrılarak yönetilir.

Doğu batıya göre üstündür. Güneşin doğduğu yer olduğu için. Hakan doğuda oturur, batıyı yabgu unvanıyla kardeşi yönetir. Yabgu iç işlerinde serbest, dış işlerde büyük hakana bağlıdır.

Tigin hükümdarın çocuklarıdır. Şad unvanıyla çeşitli yerlere tecrübe kazanmaları için gönderilir. Selçuklu ve Osmanlı’da da görülür.

Tolonbeg

llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte embeleee,

ORDU ( SÜ )

Kadın erkek her Türk savaşa hazırdır ( Ordu millet anlayışı )

Ücretli değildir.

Her Türk bir asker sayılır.

Ordunun temeli süvarilere dayanır.

Boy beyi,

han,

şad,

tigin gibi yöneticiler savaşa hazır bir komutandır.

ccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccc

İlk düzenli Türk ordusu Mete Han tarafından kurulmuştur. Mete Han’ın başa geçtiği M.Ö.209 yılı Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kutlanmaktadır.

ccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccccc

Onlu sistem vardır.

En küçük on, en büyük onbin kişilik birlikler vardır.

Onbin kişilik birimlere tümen denir.

Ordu 24 tümenden oluşur.

eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee

Avrupa bu sistemden etkilenmiştir. Romalılar, Ruslar, Moğollar, Çinliler vb. devletler burda Türkü taklit etmişlerdir.

eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee

Bugünkü flama ve sancak yerine tuğlar kullanılmıştır.

Genellikle hafif silahlar; ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, mızrak, süngü ve hançer kullanılmıştır. Düşman ve araziye göre taktik vardır. Keşif, yıpratma, ani baskın ve Turan Taktiği ( kurt oyunu ) savaş taktikleridir. ( Malazgirt, Niğbolu, Mohaç)

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

DİN VE İNANIŞ

Türkler dini bir toplum değildir. Daha çok siyasi bir karaktere sahiptir.

Din adamları ayrı bir sınıf değildir.

Türklerde şamanizm’den etkilenme vardır fakat din değildir,

büyü ve gizli güçlere inanma vardır.

Temsilcilerine şaman denir.

Şifa vericilik esastır.

Eski Türklerde dini inanç üç noktada toplanmıştır;

Tabiat Kuvvetlerine İnanma

Atalar Kültü

Gök Tanrı İnancı

Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ, tepe, kaya, ırmak, vadi, ağaç, orman, güneş, ay ve yıldız gibi varlıklarda bir takım gizli güçlerin var olduğuna inanılır.

Ruhlar, iyilik seven ve kötülük getiren olarak ikiye ayrılır.

Doğadaki bu ruhlara iduk yer- su ( kutsal yer su ) denir.

Umay tanrıça adıdır.

Yada taşı; yağmur yağdırmak ve rüzgar estirmek için sihrine başvurulan kutsal taştır.

İlkbaharda ve sonbaharda at ve koyun kurban edilir. İlkbaharda törenler yapılır ( Nevruz: Yenigün )

Atalar Kültü: Ölen kişilere ve atalara ait hatıralar kutsaldır.

Ataların ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır

ve kurban kesilir. Mezarlara yapılan saldırı savaş nedeni olabilir.

_______________________________________________________________________________________

Gök Tanrı İnancı: Türklerin asıl dinidir. Bütün kâinatı yaratan Göktanrı’dır.

________________________________________________________________________________________

Bugünkü Tanrı sözcüğü, Orhun yazıtlarında Tengri veya Tengiri biçimindedir.

Göktanrı can veren yaşatan ve öldürendir. Yol gösterir, hükmeder, cezalandırır ve mükâfatlandırır.

Türklerin devlet kurması Göktanrı’nın isteği ile olmuş ve hakana verilmiştir.

Tanrı tarafından verilen devleti yönetme yetkisine kut denir.

Ölenlerin ardından yas tutulur ve yuğ adı verilen törenler yapılır.

Bu törenlerde ziyafet verilir,

at yarışları yapılır.

Ölüler kurgan adı verilen mazarlara gömülür.

Ölümden sonraki hayata inanç vardır.

Eşyalar da gömülür.

Mazarlara balbal adını verdiğimiz taşlar dikilir.

Gök kutsaldır, gök ve yer yedi kattan yaratılmıştır.

Uçmağ; Cennet,

Tamu; Cehennem olarak ifade edilmiştir,

öldükten sonra dirilişe inanılmıştır.

Din adamlarına KAM denilmiştir.

Türk topluluklarının asıl dini Gök Tanrı dini olmasına rağmen, bazı topluluklarda değişik dinlerin yayıldığı da görülmektedir.

Uygurlar arasında

Budizm,

Maniheizm,

Hıristiyanlık ve İslamiyet yayılmıştır.

Hazarlar da Museviliği kabul etmişlerdir.

Macarlar,

Kumanlar,

Peçenekler,

Tuna Bulgarları Hıristiyanlığı kabul etmiş, itil Bulgarları ise İslamiyet’i seçmişlerdi.

Hazarlar ve Uygurlar din konusunda daha çok hoşgörülü olmuşlardır.(yeni yüksek biryerde oturun gelen gayrı müslümanların kellelerini uçurun demezler)

İslamiyet dışındaki dinler genellikle Türklerin milli benliklerini kaybetmelerine ve diğer milletlerin arasında yok olmalarına sebep olmuştur.

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

HUKUK

Siyasi ve sosyal hayatı düzenleyen kurallara töre ( türe ) denir.

Adalet, iyilik, eşitlik değişmeyen hükümlerdir.

Töreye uymamak en büyük suç sayılmıştır.

Sosyal düzeni sağlamak için mahkemeler vardır.

Mahkemelerin başında bulunan kişilere yargan denir.

Kağanın başkanlık ettiği mahkemeye yargu denmiştir.

Yüksek mahkemelerdir ve siyasi suçlara bakar.

Törelerin sert ve kesin hükümleri vardır.

Hafif suçlar için hapis cezası vardır.

Tek eşlilik vardır.

Miras hukukuna göre topraklar en küçük oğla taşınabilir mallar ise diğer oğullara verilir.

Türk hukuku ilk kez Uygurlar tarafından yazılı hale getirilmiştir.

Medeni hukuk,

ticaret hukuku,

borçlar hukuku ve vergi hukukuna ilişkindir.

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

YAZI, DİL VE EDEBİYAT

Yazı: Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleri kullanılmıştır.

Göktürk ve Uygur alfabeleri milli alfabelerdir.

Göktürk alfabesi, en eski milli alfabemizdir.

38 harf bulunur.

Dördü sesli otuz dördü sessizdir.

Sağdan sola yazılır, Orhun Alfabesi de denilmiştir.

En güzel örneği Orhun Kitabeleridir.

Orhun Kitabeleri-Yazıtları ( Göktürk Kitabeleri ) : Kutluk devleti döneminde ilki Vezir Tonyukuk adına 727’de, ikincisi Kültigin adına 732’de Bilge Kağan tarafından, üçüncüsü Bilge Kağan adına 735’de oğlu tarafından dikilmiştir.

Türk tarihinin ve edebiyatının ilk yazılı belgeleridir.

Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.

Türklerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatları hakkında bilgi verir. Ayrıca kitabeler gelecekteki Türk Milleti içinde çarpıcı öğütler vermesi bakımından önemlidirler.

Tonyukuk kitabesini kendi yazmış, Küligin ve Bilge Kağan’a ait olanları Yollug Tigin yazmıştır.1893’de Danimarkalı Thomsen okumuştur.

Kırgızlar, Bulgarlar, Hazarlar ve Peçenekler 10. yy’a kadar Göktürk Alfabesini kullanmışlardır.

Esik Kurganı’nda M.Ö. 5. ve 6. yy’a ait yazı bulunmuştur.

Uygur Alfabesi; Soğd alfabesinden alınıp geliştirilmiştir.18 harfli olup, üçü sesli on beşi sessizdir. Sağdan sola yazılır. Moğolların resmi yazısı olmuştur.

Uygurlar dönemine ait edebi eserler çoktur.

Uygurlar kâğıt yapımını ve hareketli matbaa tekniğini uygulamışlardır.

Dil ve Edebiyat:

Ural – Altay dil grubunun Altay kolundandır.

İlk ürünler sözlüdür. Cenaze törenlerinde söylenen sagu, şölenlerde saz eşliğinde söylenen koşuk, atasözleri olan sav, bağımsızlık ve vatan kutsallığı – kahramanlık – birlik konularının işlendiği destanlar en güzel örneklerdir.

Adı bilinen en eski Türk şairi Aprın – çur Tigin’dir.

Türk edebiyatının bilinen ilk yazılı örnekleri Yenisey Kitabeleri ve Orhun Kitabeleri’dir.

Önemli Türk Destanları :Dastanları enbol budunlardan biriyiz.

Oğuz Kağan Destanı : Hunlar

Alper Tunga Destanı : İskitler ( Sakalar )

Şu Destanı : İskitler

Manas Destanı : Kırgızlar

Bozkurt Destanı : Göktürkler

Ergenekon Destanı : Göktürkler

Türeyiş Destanı : Uygurlar

Göç Destanı : Uygurlar

Türk Yazıtları ( Kitabeleri ) :

Yenisey Yazıtları : Kırgızlar

Karabalgasun( Ordubalık ) Yazıtları : Uygurlar

Orhun ( Göktürk ) Yazıtları : Göktürkler

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte ambeleee,

EKONOMİ

Hayvancılık

Ekonominin temeli hayvancılıktır.

At ve koyun çoğunlukta olup deve ve sığır da yetiştirilmiştir.

Hayvan ürünlerinin ticareti yapılmıştır.

Hunlarda canlı hayvan ihracatı ilk sırayı almıştır.

Uygurlar hayvancılıkta gelişmemişlerdir.

Tarım

İklimin ve toprağın uygun olduğu yerlerde tarımla uğraşılmıştır.

Hunlar

buğday

ve mısır yetiştirmişleridir.

Göktürklerde her ailenin ekip biçtiği kendine ait topraklar vardır.

Sulama kanallarının yapımına önem verilmiştir.

Altay ve Selenga bölgelerinde kanallar açılmıştır.

Hunların açtığı Göktürkler tarafından kullanılan Tötö kanalı örnek verilebilir.

Uygurlar yerleşik hayat geçtikten sonra tarıma önem verdiler.

Her çeşit sebze yetiştirmişlerdir.

Türklerin yetiştirmiş olduğu ilk tarım ürünü

hayvan yemi olan yonca,(Türkler yoncayı çok ekerler

ilk tarımsal gıda ürünü buğday olmuştur.

Tarlaya tarıglag,

çiftçiye tarıgçı denmiştir.

Saban kelimesi Türkçe de biline eski kelimelerden biridir.

Ticaret

Hunlardan itibaren ticaretin önemi kavranılmıştır.

Çin, Sasani ve Bizans ile buna yönelik antlaşmalar yapılmıştır.

Tüccarlara kolaylık sağlanmış, ticaret yollarının güvenliği için seferler düzenlenmiştir.

İpek Yolu ve Kürk Yolu’nun Türklerin elinde bulunması diğer milletlere karşı üstünlük kurmalarında etkili olmuştur.

İpek Yolu : Çin’den başlayıp Akdeniz ve Karadeniz’de sona eren ticaret yoludur.Türkler bu yol için Çinlilerle mücadele etmişlerdir.

Kürk Yolu : Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlar, Altay ve Sayan dağlarından İpek Yolu’na paralel olarak uzanarak Çin’e ulaşan yoldur.Hazar, Sabir, Ogur ve Bulgar Türkleri genellikle ön plana çıkmıştır.

Madencilik

Madencilik gelişmiştir. Göktürkler demircilikle uğraşmışlardır. Hunlar demircilik, Hazarlar altın ve gümüş madenleri işlemişlerdir.

Devletin Gelirleri

Toprak ve hayvan vergileri, ganimetler, bağlı devletlerden alınan ve ticaretten sağlanan vergilerdir.

Gelirler daha çok ordu masraflarına ayrılmıştır.

İlk Türk devletlerinde hükümdarın resmi mührü vurulmuş ipekli bez parçalar para olarak kullanılmıştır.

İlk madeni para Türgişler ( Türgeşler ) döneminde kullanılmıştır. ( 630 – 766 )

Tolonbeg

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll

İşte böyleee,

BİLİM VE SANAT

Ayı’ın,

güneşin

ve yıldızların hareketleri hakkında bilgi sahibidirler.

Oniki Hayvanlı Türk Takvimi,

güneş yılı esasına göre hazırlanmıştır.

Onili yıllık devrelere ayrılmış, her yıl bir hayvan ismiyle adlandırılmıştır.

Orta Asya Türk sanatının temeli göçebe hayata dayanır.

Bu nedenle saraylar ve tapınaklar yapmamışlardır.

Hunlar dönemine ait etrafı surlarla çevrili yerleşim merkezleri bulunmasına rağmen genellikle göçebe hayat uygun eşyalar Orta Asya Türk sanatının örnekleridir.

Göktürk Kitabeleri önemli bir sanat eseri olarak görülür.

Halk demircilik, dokumacılık, ahşap işlemeciliği, süslemecilik yapmıştır. Süslemede hayvan figürleri kullanılmıştır(hayvan üslubu)

Kurgan; tepe biçiminde mezarlardır. Kazakistan’ın Almatı şehrine yakın Esik Kurganı en ünlüsüdür. M.Ö. 5. – 4. yy’a aittir. Altın eşyalar, seramik küpeler, gümüş çanaklar bulunmuştur. Altın Adam adlı altından yapılmış bir zırh bulunmuştur.Dokumacılık gelişmiş olup dünyanın en eski halısı Pazırık kurganında ortaya çıkarılmıştır.

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Halı ilk kez Hunlar tarafından koyunyününden dokunmuş ve kullanılmıştır.

ooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo

Resim sanatında Hunlardan kalma insan ve hayvan figürleri bulunmuştur. Göktürk Kitabelerinde savaşları konu alan tasvirler vardır. Uygurlar döneminde gelişmiştir. Saraylara ait duvar kalıntılarında fresko örnekleri vardır. Fresk: yaş duvar sıvası üzerine kireç suyunda eritilmiş madeni boyalarla resim yapma yöntemidir.

Uygur şehirlerinin kalıntılarında minyatürler bulunmuştur. Bu minyatürler Türk resim sanatının ilk önemli örnekleridir. Moğollar aracılığıyla İslam dünyasına girmiş ve etkilemiştir.

Heykel: İlk heykel örnekleri Göktürkler dönemine ait balbal taşlarıdır.

Türkler, ölen kahramanları mezarları başlarına hayatta iken yendiği düşmanlarının heykellerini dikerlerdi. Bu heykellere balbal denmiştir. Yine Göktürk dönemine ait koç heykelleri geleneği daha sonraları Anadolu’da uzun yıllar devam etmiştir.

Uygurlarda heykel sanatı gelişmiştir. Daha çok hayvan üslubu görülür. At, deve, keçi, fil heykellerine rastlanır.

Mimarlık : Hun ve Göktürk dönemlerinde kalıcı sağlam yapılar yoktur.Zaman zaman kerpiçten evler yapmışlardır.

Uygurlar döneminde evler, tapınaklar ve şehirler yapmışlardır. Tek katlıdır. Mani ve Budizm’in etkisi ile mimari gelişmiştir. Şehirlere balık adını vermişlerdir. Beşbalık, Ordubalık, Turfan şehirleri Uygurlara aittir.

Şehirlerin çevresi surlarla çevrilidir. Çin’de Mani ve Buda dinine ait mabed yapımında çalışmışlardır.

Müzik :

İlk örnekler kopuz eşliğinde söylenen destanlar, kahramanlık hikâyeleri ve aşk türküleridir.

Kopuz Türklerle birlikte Mısır, Suriye, Balkanlar, Macaristan, Polonya, Rusya, Ukrayna ve Almanya’ya kadar yayılmıştır.

Söyledikleri besteye ır ( yır ), sazlarla çalınan melodiye küg denmiştir.

En gelişmiş sanatlardan biridir. Askeri bando yaygın olup ordugâhlarda ve hükümdarın huzurunda ır ve küglerden her gün dokuz parça çalınırdı. Bu durum hükümdarlık alametlerindendir.

Göktürk ve Uygurlarda nefesli çalgılar kullanılmıştır.

Türk ordularından Avrupa’ya geçen çalgılar kudüm ( timpani bas davul ), zurna ( obua ), çevgan ( çıngıraklı asa ), Türk kanunu ( kitara )dır.

Uygurlarda orta oyunu vardır.

İşteee:Arabın paslı tenüke kültürüyle kıyaslayın baham.

Tolombeg

Geri

Link to post
Sitelerde Paylaş

islam öncesi türkler gayet medeni ve kültürlü bir millet iken islamla birlikte bu kültür gölgede kalmış.Şaman türkler zamnala araplşamış ve bu yüzden gerilemişlerdir,şeklindeki iddiaya masal demekte yetmez uydurma demek daha isabetli olur.çünkü apaçık bir tarihsel gerçekliktir ki türklerin islam öncesinde kayda değer bi medeniyetleri yoktu.islam öncesi dönemde türk mimarisi,türk sanatı,türk biliminden söz edilemez.Orhun anıtları haricinde kayda değer bir türk edebiyatı da yoktur,olamazda zaten çünkü islam öncesi türkler göçebe bir kavim hayatı yaşamaktaydılar bundan sebep göçebelerin şehirli yani medeni bir kültürleri olamazdı.şunuda eklemek istiyorum güçlü ordu gelenekleri vardı,atilla'nın avrupa içlerine kadar ilerlemesi,çin seddinin oluşmasıda islam öncesi türklerin başarısındandır.

Türklerin medenileşmesi büyük ölçüde arap-islam medeniyeti sayesinde olmuştur.kaşgarlı mahmut lügati-t türk'ün yazarı,düşünür ve bilim adamı ibn-i sina gibi alimler hep islam sonrası döneme aittir.

Türklerin islamla tanıştığı 8-9-10.yüzyıllarda zaten yükselen medeniyet islamdı! .avrupalılıar karanlık içerisinde iken islam medeniyeti bilim,felsefe,tıp,sanat,mimari şehir düzenlemesi gibi alanlarda göz kamaştırıcı başarılar elde etmişlerdir.Bugün türkiye arap ülkelerinin tümünden daha gelişmiştir doğru ama bu islama rağmen değil islamla birlikte oluşmuştur.

(siz seviyorsunuz diye(: )tarihçi hemde siyonist bir tarihçi olan Martin kramer in bi sözü ile tamamlayalım inşallah;

''eğer 1000'li yıllarda nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı,neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı''

hiç bir dinin medeniyete bir katkısı olamaz, çünkü dinlerin böyle bir sorumluluğu ve amacı yoktur.. insanların, milletlerin katkısı olabilir..

tarihinde iyi biri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
mişlerdir,şeklindeki iddiaya masal demekte yetmez uydurma demek daha isabetli olur.çünkü apaçık bir tarihsel gerçekliktir ki türklerin islam öncesinde kayda değer bi medeniyetleri yoktu.islam öncesi dönemde türk mimarisi,türk sa

meçhule

şu anda islamın çıktığı yerde arabistanda medeniyet mi var? hala kadınlar tek başlarına araba kullanamıyorlar.

oy meçhule meçhule.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her insan toplumu uygardır arkadaşlar.

Uygar olmak insanlarla ilgili bir niteliktir.

İnsan hayvanı diğer hayvanlardan ayıran en belli başlı özelliktir.

Dinler bu zeminde ortaya çıkan sosyal kurumlardır.

Başka bir deyişle dinler insanlığa uygarlık getirmemişlerdir.

Onda mevcut uygarlığı kullanarak insanlığın başına bela kesilmişlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun başlığı ve konusu şu olmalıydı ; İslam öncesi arap yarım adası gerçekten cahiliye dönemimi yaşıyordu.

İşte asıl mesele burda.

Bunu soru şeklinde sorsaydınız katılırdım.

Şöyle..

İslam öncesi Arap yarım adası gerçekten cahiliye dönemini yaşıyor muydu?

Bu sorunun ilginç cevapları olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

turklerde binlerce yil once bile erkek-kadin esitligi vardi. rusvet nedir bilmezlerdi. islamiyet denen virus bizi ele gecirmeseydi her konuda cok ileri gidebilirdik. koskoca osmanlinin cokmesinin tek sebebi dinciliktir baska bi sey degildir. amerikanin sonunu da bu hazirlayacaktir. orda da hristiyan dinciligi buyuk bir onem kazanmaya basladi. amerikadaki bir cok insan dunyanin sadece 7000 yil yasinda oldugunu saniyor, bunlara yuksek devlet kademelerinden bir cok kisi de dahil.

tarihinde Free Thinker tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Avrupa'nın karanlıklar içinde yaşamasının sebebi neydi? İslam dini o gün yaşanılan hristiyan dinine göre elbette daha açık görüşlüydü zamanına göre ama bu Avrupa'nın dinin ne olduğunu anlayıncaya kadar ve din bezirganlarının belini kırıncaya kadar devam etti.Sonunda hristiyanlığı modifiye etmeleri gerektiğini,dini devlet yönetiminden çıkarmanın gerektiğini ve din adamlarının halk üzerindeki otoritesinin kırılması gerektiğini anladılar. Bu işi İslam'da kendi içinde yapıncaya kadar Batı siz müslümanlardan üstün olacaktır. Siz biz İslam'ın gerçek yaşamıyoruz eğer dine daha fazla sarılırsak Batıyı geçeriz zannından kurtuluncaya kadar da devam edecek. Hep birlikte göreceğiz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam kurulduğunda, Mısırlılar, Romalılar ve Mezopotamya; İslam yayanlar yani araplar daha medeniyet bile değildi. Sorun bu.

Eğer biz türklerin meclisini ABD ye, ABD nin meclisini türkiyeye kursak ve sadece halklar kalsaydı, Dünya nasıl bir olurdu?

Geri seviye araplar, ileri seviyede halkaları yönetme becerisine sahip olamadıkları için;

Araplar tarih sahnesinde;

Felsefele, bilimle, sanatla ve sosyalizmle karşılaştıkça bunlara baskı aracı olarak islamı gelenekleştirmişlerdir. Müzik günah diye türksanat müziği ve arap müziği ezanın bestelenmesi gibi sadece 3-4 nota arasında gidip gelir sıçrayamaz. Tüm islamı felsefeyle ele alanlara bak, hepsi kafir olarak sıfatlandırılmıştır. Peygamber eşitliği getirmek istedi denen islam, ne kadar kral varsa hazinelerini doldurmakla meşgul olmuşlardır. Evrensel bilim islamda ilim yapılmıştır.

Eğer geri seviye bir toplum (Araplar) , ileri seviye bir medeniyeti (Türkler); yönetmeye kalkarsa o toplumda evrim ters olarak işler.

Sonuçta mısırda pramitlerin kaplamaları camilerde kullanılır, Ecdat kalesi yıkılıp otel yapılır vs. vs.

islam öncesi türkler gayet medeni ve kültürlü bir millet iken islamla birlikte bu kültür gölgede kalmış.Şaman türkler zamnala araplşamış ve bu yüzden gerilemişlerdir,şeklindeki iddiaya masal demekte yetmez uydurma demek daha isabetli olur.çünkü apaçık bir tarihsel gerçekliktir ki türklerin islam öncesinde kayda değer bi medeniyetleri yoktu.islam öncesi dönemde türk mimarisi,türk sanatı,türk biliminden söz edilemez.Orhun anıtları haricinde kayda değer bir türk edebiyatı da yoktur,olamazda zaten çünkü islam öncesi türkler göçebe bir kavim hayatı yaşamaktaydılar bundan sebep göçebelerin şehirli yani medeni bir kültürleri olamazdı.şunuda eklemek istiyorum güçlü ordu gelenekleri vardı,atilla'nın avrupa içlerine kadar ilerlemesi,çin seddinin oluşmasıda islam öncesi türklerin başarısındandır.

Türklerin medenileşmesi büyük ölçüde arap-islam medeniyeti sayesinde olmuştur.kaşgarlı mahmut lügati-t türk'ün yazarı,düşünür ve bilim adamı ibn-i sina gibi alimler hep islam sonrası döneme aittir.

Türklerin islamla tanıştığı 8-9-10.yüzyıllarda zaten yükselen medeniyet islamdı! .avrupalılıar karanlık içerisinde iken islam medeniyeti bilim,felsefe,tıp,sanat,mimari şehir düzenlemesi gibi alanlarda göz kamaştırıcı başarılar elde etmişlerdir.Bugün türkiye arap ülkelerinin tümünden daha gelişmiştir doğru ama bu islama rağmen değil islamla birlikte oluşmuştur.

(siz seviyorsunuz diye(: )tarihçi hemde siyonist bir tarihçi olan Martin kramer in bi sözü ile tamamlayalım inşallah;

''eğer 1000'li yıllarda nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı,neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı''

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi burda Türkler ve medeniyet derken kastedilenler nedir ?

Medeniyetten kasıt illa da şehirler, alfabeler ise, uygurlar islamdan önce de şehirleşmişti.

Göçebe olarak yaşayan Türk topluluklarında ise hiç bir şey yoksa, kadının adı vardı.

Sizin kadının erkeğe eşlik etmekten başka hiç bir vasfı olmayan ıslam medeniyetinize, bu göçebe kültürü tercih ederim.

Sizi tebrik etmek istiyorum, bu yorumunuzdan dolayı. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...