Jump to content

NEDEN HÜMANİST DEĞİLİM !


Recommended Posts

Felsefeyi sevdiğim söylenemez. Bildiğim hiç söylenemez.

Ama yine de herkesin kendine göre bir yaşam felsefesi olması gerektiğini savunurum.

Aşağıda okuyacaklarınız benim yaşam felsefemdir. Ben varoluşçuluğu kendi doğal felsefeme daha yakın buluyorum.

Tam olarak bir varoluşçu muyum? Orasından emin değilim.

Tek emin olduğum varoluşçu felsefenin bana ait yaşam felsefesine en yakın olmasıdır.

Hümanizmanın tarihsel geçmişini yakından araştıranların ilk karşılaştığı manzara, onun oldukca muğlak ve geniş tabanlı bir eğilim olduğudur. Çeşitli inanç, görüş, yöntem ve felsefe, ortak paydası insanlık olan bir merkez etrafında bir araya getirilmeye çalışılmıştır. İnsanın çeşitli nitelikleri ile ilgili olmasına rağmen hümanizma, temel olarak, 14’üncü yüzyılda İtalya’da bir eğitim sistemi ve araştırma yöntemi olarak başlayan bir disiplindir. Zamanla bütün Avrupa’ya yayılmış ve yüzlerce yıl entellektüel zümrenin dominan felsefi gücü olarak varlığını sürdürmüştür. Temel olarak hümanizma insanı yücelten bir eğilimdir ve başlangıcına Rönesans Hümanizması da denir. Yine de hümanizmanın esas başlangıcının çok daha eskilere, Yunan ve Roma dönemlerine, Plato, Cicero ve Livy’ye kadar dayandığı bilinmektedir. Ancak Rönesans Hümanizması onlara değinmez.

Hümanizma Avrupa’da çağdaş düşüncenin ortaya çıkması için gerekli koşulları oluşturmuş ve edebiyat, felsefe, sanat, din, sosyal bilimler ve hatta doğal bilimleri besleyen bir disiplin olarak temayüz etmiştir. Batı uygarlığını tetikleyen en önemli eğilim hümanizmadır diyebiliriz. Günümüzde varlıklarından haberdar olduğumuz, özgürlük, bağımlılık, üstün, zayıf, dominan veya kusurlu ırk, ilkel veya ileri uygarlık gibi iyi, kötü ve tartışmalı çeşitli terim ve kavramlar varlıklarını hümanizmaya borçludurlar. Hümanizma zayıf ve çelişkili taraflarının olmasına rağmen çağımızın dominan düşünce ve felsefesine son şeklini vermiştir. Ama bu şekil her an değişmektedir. Çağımızın düşünce sistemi ve felsefesi eskiye oranla çok daha akıcıdır. Değer yargıları hızla değişmektedir. Varoluşculuk felsefesinin ortaya çıkmasını izleyen dönemde, Avrupa’da temel düşünce ve felsefenin bel kemiğini oluşturan hümanizma, şiddetli eleştirilere maruz kalmıştır. Varoluşculuk bazında insanı insan yapan değerler yeniden incelenmiş ve insanı yücelten hümanizmaya karşı bir eğilim ortaya çıkmıştır.

İnsanı insan yapan değerler nelerdir? İnsanın özü her zaman iyi ve güzel midir? İnsan her zaman rasyonel, anlayışlı, mantıklı bir varlık mıdır? İnsan sorunlardan yoksun mudur? İdeal bir karaktere mi sahiptir?

Rönesans'dan beri süregelmekte olan rasyonal hümanistik gelenek, Hegel'in "kozmik rasyonalizminde" idealize edilmiştir. Hegel, "Son Gerçek" ile, "İdeal Mantığı", onlardaki olumsuz ve karşıt eğilimleri yücelterek birleştirmiştir. Bu müthiş çabası ile Hegel, günümüzü hala etkisi altinda tutan bir filozoftur.

İnsana atfedilen bu üstünlük, bu yüce ve ulu eğilimlerin onun gerçek doğasını yansıtmadığı ilk defa Kierkegaard tarafından dile getirilmiştir. Bazı insansal eğilimlerde, örneğin ağrı, neşe ve sevinçte, üzüntü ve endişede, umut ve umutsuzlukta, sağduyu ve sezgide mantık olmayabilir ve bunlar rasyonel bir şekilde açıklanamaz. İnsanın yapısında bütün rasyonel, olumlu ve iyimser hayalleri yok eden güçler vardır. Bunları anlamadan insanı anlamak mümkün değildir. Rasyonalite insan doğasının öğelerinden biridir. Ancak, çoğu kere insan rasyonel değildir.

Varoluşcular için Hegel’izm kabul edilemez. Çünkü varoluşcuya göre gerçek yalnız kendi bildiği ve deneyimlediğidir. Hegel'in savunduğu "ideal akıl birliği" hem anlamsızdır, hem de insanlığa karşı yapılan kaba bir zorlamadır. Varoluşcular için kendi bilinçleri hiç bir yere gizlenmemiştir. Şu anda mevcuttur ve cefa çekmektedir.

Kierkegaar'da göre, kalabalık gerçekleri yansıtmaz. Gerçeğin dramı kişinin benliğinde saklıdır.Gerçeği arayan varoluşcu, kendi içine döner ve onu yakından inceler.

Orada ne görür?

Hiçbirşey!

Doğmadan önce yoktu, öldükten sonra da yok olacaktır.

İçindeki bütün bilgi, anı ve duygularından kendini arındırır ve bu keresinde orada şekilsiz, biçimsiz, çirkin ve anlamsız egosunu görür.

O zaman filozofların asırlardır sorduğu soruyu sorar:

Herşey neden var?

Herşey neden yok?...

Dünya, Güneş, Evren neden var?

Ben neden varım?

Düşüncelerini içinde, özünde gözlemlediği hiçbirşey üzerinde yoğunlaştırır ve hiçbirşeyi zamanla, insan duyarlığının en önemli başarılarından biri olan "Hiçbirseylik" kavramına dönüştürür.

Varolşcu için temel hiçbirşeylik'tir. Hiçbirşeylik güçtür ve gerçeğin ta kendisidir.

Hiçbirşeylik insanın hem umutsuzluk ve kederinin, hem de varoluş cesaret ve dürüstlüğünün kaynağıdır. Onun hem başlangıcıdır, hem de sonu.

Hiçbirşeylik güzeldir.

Hacı uykudan uyanır ve Hiçbirşeylik'de kendini arar.....

TWILIGHT ZONE

Kac zamandır,

Uyuyordum...

Kimbilir........

Ter içinde uyandım.

Sersem gibiydim..

Nedenini bilmeden,

Acele edip duruyordum.

Sanki hemen,

Bir şeyler yapmalıydım..

Etrafima bakındım,

Günesi göremedim,

Ay da yoktu ortalıklarda,

Yıldızlar da...

Şafak mi atıyordu?

Yoksa gurup muydu uyandığım?

Anlayamadım...

Gündüz ve gece,

Aydınlık ve karanlık,

İyilik ve kötülük,

Güzellik ve çirkinlik,

Sevgi ve sevgisizlik,

Aşk ve aşksızlık,

Yaşam ve ölüm,

Arasındaydım.

Geliyor muydum?

Yoksa gidiyor muydum?

Bilmiyordum!

Bir umutla doğruldum,

Belki şafaktı uyandığım,

Şafak idi ise uyandığım,

Kendime hemen,

Bir sevgili bulacaktım..

Aşksız, sevgisiz yaşamaktan,

Bıkmış, usanmiştım.

İyi ve güzel olacaktım.

Sevecektim bütün kalbimle,

Söz verdim bütün varlığımla,

Artik kimseyi üzmeyecektim.

Düş kırıklıgı ile,

Sarsıldım.

Şafak atmıyordu,

Doğan gün değildi,

Gecenin zifiri karanlığı,

Üstüme çöküyordu,

Ölüyordum!

Yoksulluğum aklıma geldi,

Kimsesizliğim..

Ne kötü bir son,

Diye söylendim...

Aşksız, sevgisiz,

Yapa yalniz yaşamak,

Ve öyle ölmek.......

Yıldızlara döndüm.

Bir yıldız tozu değilmiydim.

Geldiğim yere dönecektim.

Bu düşünce beni,

Biraz olsun teselli etti,

Sonunda ateist ruhum,

Mutluluğa erişecekti,

Ölerek, ölümsüzlüğe kavuşacaktım....

HACI

Bu kusurlu halimle nasıl hümanist olabilirim? Bu yüzden insan bile kabul edilmemem lazım. Bazıları tarafından öyle olduğum bile ileri sürülüyor. Rönesans hümanizmi ile değerlendirilirsem, dinsiz, imansız, kitapsız, Allah’sız alelade biriyim. Yalnız Tanrı’yı reddetmekle kalmıyorum. Tanrı’nın bana verdiği üstün nitelikleri ve halifeliği de reddediyorum. Hümanizmayı ve onunla birlikte gelen üstün insansal nitelikleri bir küfür kabul ediyor, insanı her yönü ile olduğu gibi gören ve anlamaya çalışan bir eğilimi düşüncelerime adapte ediyorum. Beceriksiz, akılsız, dinsiz, imansız, Allah’sız, zayıf ve nahif, kusurlu insanlar da olduğu için hümanist değilim. Hümanist olunca onları nasıl bir kategoriye koyacağımı ve onlarla nasıl işbirliği yapacağımı bilemiyorum. Hümanist olmanın onlara zulüm ve eziyet yapmak için bir mazeret olarak kullanılmasına göz yumamam.

Hümanist değilim..... Çünkü çoğumuz gibi, ben de, alelade bir insanım...

Öyle olduğum için hümanist olamam...............

Devam edecek..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 275
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Haci;

Ben de humanist degilim. Cunku humanizm, dogal zihniyetin kullandigi, sevgi v.s. gibi en buyuk duygu somurusukozlarindan biridir.

Henuz insanogflunun ne oldugunu bile insanoglu ortaya koyamamisken, humanizmin ne oldugunu da ortaya koyamaz.

Humanizm, bilhassa felsefe ve dinde ve de epistemoloji ustunde, insanoglunu teslim etmek, caresiz birakmak, pasif kilmak v.s. icin ortaya atilmis ve her turlu anlam ve icerige uyabilen bir algidir.

Sence humanizm nedir?

Cunku onu olmadigini aciklayabilmen icin, once humanizmin ne oldugunu aciklasman gerekir.

Sen humanizm den ne algiliyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanı iyi ve kötü tarafları ile olduğu gibi gören ve kabul eden birisi hümanist olamaz. Hümanizma yalnız yüceltme değildir. Hümanizm tefrik etmedir. Ayırmadır. Bazı değerlere sahip olmayanları suçlama ve eleştirmedir. Kritik etmedir. Aşağılama ve arada bir aşırılığa kaçarak istenmeyenlere karşı, katliam ve jenosidlere baş vurmadır. Aslında kendinde üstün nitelikler gören hümanist, kötü tarafı ile karşılaşmayı reddettiği için kusurludur. Eksiktir. Yalnlıştır.

Hümanist olmayan bir insan, dindar da olamaz veya olmamalıdır. Hele Müslüman, hiç olamaz. Bir Müslüman’a tanınan ayrıcalık onu yüceltir ve halife yapar. Üstün nitelikler kazanan Müslüman, diğer insanlardan ayrılır ve onları küçük görür. İslam’dan uzak durmamın nedenlerinden biri de budur. İslam bana nedense hümanizmayı anımsatır.

Hiç bir doktor hümanist olamaz. Çünkü doktorun iyiyi ve kötüyü tefrik etmeye hakkı yoktur. Hasta haklı veya haksız, iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel veya çirkin, dindar ya da dinsiz, zalim ya da ezilen olabilir. Hümanizma taraf tutmadır. Doktor taraf tutamaz. Bazan döveni tedavi eder, bazan dövüleni.. Kıyafetlerinden veya inançlarından dolayı bir hastayı reddedemez. Dinsel ve hümanistik değerler ona hiçbir anlam ifade etmez. Doktorun hastaya karşı tutumu amoral dır. Başka bir deyişle doktor-hasta ilişkilerinin temelinde ahlak kavramı yer almaz. Dinsel inançların temeli ahlak kavramına dayanır.

Tesettürlü bir kadın doktorun erkek hastaya yaklaşımı temelinde ahlak olan bir tutumdur. Doktorlukla bağdaşmaz. Giysilerinden dolayı tedavisi reddedilen hastaları da aynı minval üzerinde incelemek gerekir. Ahlaksal kavramların tıbba yansıması onu yozlaştıracaktır. Türkiye’de tıp giderek yozlaşmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İNSANIN GERÇEK DOĞASI ÜZERİNE....

İnsan güçlü bir yaratık olduğuna inanır. Doğaya hakim olmaya ve onun bazı yasalarını hiçe sayarak, kendininkilerini dikte ettirmeye başlamıştır. İlginç olarak insanın bu gücünün kökeninde onun zayıflığı yer almaktadır. İnsan iyi ve kötü niteliklerin bir arada olduğu bir yaratıktır. Bu nitelikleri insandan çıkarın.... Geride başarılı bir hayvan bile olamayacak kadar amorf, şekilsiz bir yaratık kalacaktır. İnsanın iyi ve üstün tarafları vardır elbette. İyi ve üstün ne demekse? Ama onun kötü, değersiz, önemsiz olarak algılanan tarafı çok daha ağır basmaktadır. İnsan aynı zamanda zayıf, nahif, cılız, korkak, iğrenç olabilecek kadar çirkin, bencil, yeterince rasyonalitesi ve mantığı olmayan, gereksiz, anlamsız, önemsiz ve değersiz bir kemik yığınıdır.

İnsanın en değerli yanı onun kötü tarafıdır! Kötülüğü insanın hazinesidir. İnsan yaşamına yön vermeyi amaçlayan her türlü etkinlik onun bu kötü tarafına hitab eder ve onu ya önlemeye, düzeltmeye, geliştirmeye, daha da olmazsa yok etmeye çalışır. İnsanın yaratıcılığının kökeninde onun kötü nitelikleri yatmaktadır. İnsan içinde kabaran kötü duygulara karşı isyan eder ve onları kontrol ve yok etmek uğruna destanlar yazar, mitler oluşturur, efsaneler yaratır. Sonunda dinlere ve kendi iç dünyasında yarattığı kahraman ve kurtarıcılara esir düşer... İnsan yaşamına hükmeden ve onun asil, olumlu, iyi ve güzel iç dünyasını belirten yapıtların tümü aslında onun karanlık, çirkin ve kötü iç aleminin dış dünyaya, negatif bir filmin pozitif kopyası gibi, yansımasından başka bir şey değildir. İnsan gücünü onlardan alan bir yaratıktır. Aczi, kötülüğü, korkaklığı, cılızlığı, zayıflık ve nahifliği insanı insan yapan niteliklerdir. Onlarsız insan hayvanlar kadar bile güçlü değildir.

İnsanı kötülüklerden arındıramazsınız ama, iyilikten kolaylıkla soyutlayabilirsiniz. Aslına dönen insan kötüdür. Çünkü insanın aslı kötüdür. İyilik ve güzellik, fedakarlık ve anlayış şeklindeki kavramlar sosyal olma gereği sonradan kazanılan yapay değerlerdir. Onlarda zorlama vardır. Kötülük ise spontanedir. İyilik, kötülüğe karşı bir direnmedir ama, çoğu kere başarılı değildir. Yine de insanın kötü doğası kendini her zaman açıkca kötü olarak manifest etmeyebilir. Gizlenir.. Farklı kılıklara bürünür ve karşımıza sosyal olarak kabul edilir kavramlar şeklinde çıkar.

Orta çağdan, hatta eski Yunan ve Romadan yirminci yüzyılın başına kadar, rasyonel hümanizma hüküm sürmüştür. Bu hümanizma insanın iyi ve güzel, rasyonel ve mantıklı tarafına hitabeder. Günlük yaşamda insanın o tarafını görmek kolay değildir.. Bu nedenden dolayı rasyonel hümanizm ütopiktir. İnsanı yalnız iyi tarafı ile tanımlamaya çalışan her felsefi eğilim yanılmaya mahkumdur. Bu arada insanlığı yanlış yere iyilik ve güzellik duyguları ile yücelteceği için bu felsefe türleri insanın gerçek doğasını yansıtmaktan uzaktırlar.

İnsanlık artık kendi çirkin doğası ile karşı karşıya gelmekten korkmamalı, utanmamalı ve onu olduğu gbi kabul etmenin kendi çıkarları için çok daha yararlı olacağını dikkate almalıdır. İnsanın kötü tarafını reddeden veya iyi tarafına daha büyük önem veren her felsesi görüş, onun iyi tarafını da anlamlandırmaktan acizdir. Tek başına iyilik ve güzellik olmaz. Bunlar göreli sıfatlardır. Karşıtları olmadan bir anlamları yoktur. İnsan yaşamına anlam veren en önemli değerler iyilik ve güzellikle birlikte ve onlardan daha çok olmak üzere, kötülük ve çirkinliktir. İnsan kötü ve çirkin olduğu için iyi ve güzeldir.

Bütün yapacağımız iç dünyamıza uzanmak ve oradaki kötülük ve çirkinlikler arasından iyilik ve güzellikleri bulup, çıkarmaktır. Onları tanımanın bile giderek zorlaştığı bir dünyada yaşadığımızı unutmayalım. Bizim iyilik ve güzellik olarak tanımladığımız değer ve kavramların başkaları için kötülük ve çirkinlik olabileceği gerçeğinden uzaklaşmayalım. İyi ve güzel, doğru ve haklı olduğumuzu iddia etmeden önce, o sonuçlara nasıl ulaştığımızı itiraf ve kabul etmekten çekinmeyelim. Aslımızı inkar etmeyelim......

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynen;

Insanoglu numenal yeti olarak bir mozaiktir ve bu mozaiksayesinde insanoglu numenal degisime ugramaktadir. Yoksa, ne gagdaslik olurdu, ne teknik, ne de bilim.

Insanoglunu oldugu gibi icsellestirebilmek, zaten bireysel hak ve ozgurluklerin temelidir.

Ama ayni zamanda da bu icsellestirilen her turlu ayrimci farktan arinmak ta, sorgulamakta v.s. insanoglunun numenal yetisinin bir icerigidir.

Yoksa, herkes kendisine dogumdan ne verildiyse onla kalir, onu sahiplenir, onun savunusunun mucadelesini verirdi.

Eger insanoglu kendi turu bunyesinde bir mucadele icinde ise, bu bir rahatsizligin, zararin ve sorunun bir urunudur.

Iste bu temelde de herkesin rahatsizlik, zarar ve sorun algisi; hem goreceli, hem degisken; hem de kisinin kendi duzeyinin bir tezahurudur.

Sorun ise, birinin kendi aklinin inandigi dogrularini baskasina kabul ettirme mucadelesidir. Iste gucu,otoriteyi ve iktidari, yonlendirim ve yaptirimlari da belirleyen budur.

Insanoglu kendi yarattigi her turlu deger, veri ve tabu icin; kendi turu bunyesinde bir yaris, savas, mucadele icindedir.

Ama ne yazikki, evrensel bir dogru,iyi, guzel v.s. de yoktur. Ustelik bunlar algi olarak degisken ve gorecelidir. Birinin dogrusu, baskasina yanlis, birinin iyisi baskasina kotu, birinin guzeli baskasina cirkin gelebilir.

Insanoglu mucadelesini sadece kendi turu bunyesinde yurutur. Cunku insanoglu disinda kalan hersey, insanoglu ile bir tartismaya, savasa girmez, yani yanit vermez. "Sen masasin" der ve masadan bir yanit alamaz. Ama, kendi turunun birine "sen susun, soylesin, boylesin v.s." dediginde ise,bir yanit alir.

Bu temelde humanizm, sadece bir pasiflik, teslimiyet, duygusallik ve de her turlu cikar amacli bir kullanimdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

humanizm sadece bir yanılsamadır..

bu yanılsama sayesinde, bazı insanlar(humanistler)

çevresinde dönen olumsuzluklara katlanabilme/anlamlandırabilme yetisi kazandıklarını sanarlar..

ötekileştirmeyi meşru kılma araçlarından biridir humanizm.

ve gereksizdir..

Cicero'nun yanılgısı, Platon'un saflığı, bugün bile kullanılmaya müsait olan humanizme kapıları ardına kadar açmıştır..

Ardına kadar açılan kapıdan Hegel girmiş, olduğu gibi bütün duvarı yıkmıştır..

hegel sayesinde ise, humanist/antihumanist ayrımının farkına varmak daha da zorlamıştır..

bir varoluşçunun kendine humanist demesi gülünçtür,

ancak ayrımın (hegel sayesinde) farkına varamayan ve bu tuzağa düşenleri de gördüm ben..

din ve humanizm deyince ise konu daha da karmaşıklaşıyor,

çünkü en azından teorik olarak dinlerin çoğu buram buram humanizm kokar..

hatta birleşmiş milletlerin hazırlattığı insan hakları evrensel beyannamesi bile buram buram humanizm kokar..

insanı kullanılmaya müsait bir konuma çekmek için, muazzam bir araçtır humanizm..

Link to post
Sitelerde Paylaş

hatta birleşmiş milletlerin hazırlattığı insan hakları evrensel beyannamesi bile buram buram humanizm kokar..

insanı kullanılmaya müsait bir konuma çekmek için, muazzam bir araçtır humanizm..

Yazının bu noktasına katılmıyorum.

Bildirgede bir gelişme süreci şu veya bu ön görülmüyor.

Sadece insanların ne olduğu nesnel bir biçimde ortaya konuluyor.

Asıl tehlikeli olan insanların önüne kaldıramayacakları yollar çizmektir.

Onları üst bir amaç için militanlaştırmaktır.

Bir şekilde bu herkesin aynı zihin yapısına sahip olmasını istemektir.

Nerede bir 'gelişim çabası' varsa, orada bir fiyasko vardır.

İnsanoğlu akışkan bir varlıktır ve bu mümkün değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanla ilgili bazı nitelikler onun geliştirdiği kavramlardaki duyarlıktan sorumludur. Hümanizmayı reddettiğim için atesit değilim. Ya da ateizmi seçtiğim için hümanizmayı reddetmiyorum. Bunlar farklı kavramlar. Aslında ateist olan bir insan, dindarlık hariç, beğendiği, kendi anlayışı ile uyumlu hemen her eğilime sahip çıkabilir. Hümanizmanın kapsamı da oldukça geniştir. Hümanist, ateistten farklı olarak, ateist olabildiği gibi, dindar da olabilir.

Yaptığım tartışmaların bir ana teması varsa, o da insansal nitelikleri yüceltmekten, abartmaktan ve olduklarından daha değerli ve önemli olarak göstermekten kaçınmaktır.

Ateizm de, dindarlık veya hümanizma gibi, tefrik eden bir eğilimdir. Ama onlardan farklı olarak ayrı bir disiplin veya bir doktrin değildir.

Ateizmin gerçek önemi, değeri ve gücü işte bu basit niteliğinde saklıdır.

Ateizmin en büyük ilkesi, bazıları bunun için paradoksik olarak üstünlüğü bile diyebilir, kendini empoze eden, kendi tanıdığı değerlere önem vererek onları ve onları izleyenleri yücelten bir eğilim olmamasıdır.

Ateist hiç bir ilkeyi izlemek zorunda değildir. Ya da istediği her felsefe ekolünü kendi yaşamına adapte etmekte özgürdür.

Başka bir deyişle bir ateist “ateizm teizmden üstündür veya daha iyidir” diyemez. Dememelidir.

Aksi takdirde ateizmin insanı yücelten hümanistik, dinsel veya benzeri insanodaklı eğilimlerden farkı kalmaz.

Ateizmin üstünlük iddiası onun en zayıf tarafıdır. Gücü ise üstünlük taslamadan, din ve Tanrı kavramları ile mücadele edebilmesinde saklıdır.

Ateizm insanodaklı değildir. Bu nedenden dolayı ateist, her türlü ahlaksal değerlere sahip biri olabilir.

Bazılarının iddiasına rağmen, ateist ahlakı diye, üstün ya da rezil bir ahlak türü yoktur.

Ateizmin ahlaki bir seçenek olması, ateistlerin daha iyi veya daha kötü ahlaklı olmalarını gerektirmez.

Sadece teist-ateist farkının ahlak bazında olduğuna işaret eder.

Ateist zalim ve eli kanlı bir diktatör de olabilir, müşfik, insancıl ve ülkesine sadık bir başkan da..

Diğerlerinden daha üstün ve önemli bir eğilim olmamasına rağmen ateizmi izlemenin kişiye ve topluma ne gibi bir yararı olacaktır?

Bu durumda ateist olmanın ne gibi bir anlamı vardır?

Ateistler çoğunluğun inancına karşı gelerek toplumda düzensizlik ve kargaşa mı yaratmak istemektedirler?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Humanizmin iki yuzlulugunu algilamak cok onemlidir.

Insanogluna, "daha iyi bir duzen" verme vaadiyle,insanoglunu savasa surmek, "demokrasi, hak,hukuk, esitlik, adalet v.s." adina, ulkeleri bombalamak, "egitmek" adina, cezalandirmak, iskence etmek" ideolojik inancsal dogrular" adina, katliam, soykirim yapmak

ve en onemlisi dunya otesi, doga ustulugu adina, yasamlarini kontrol altina almak, yonlendirmek, harcatmak, baskasaina "zarart vermemek" adina, kendine zarar vermek v.s. hep humanizmin ikili oyunu ve iki yuzlulugudur.

Tabi humanizmin ne oldugu ve nasil algilandigi da, human yani insanoglunun ne oldugu ve nasil algilandigi ile paraleldir.

Ayrica humanizm; insanoglunu teslim etmenin, dusunceyi oldurmenin ve insanoglunu dogalliga mahkum etmenin de bir algisidir.

Humanizm; bir sistem, duzen ve yonlendirim, yaptirim politikalarinin birer kandirma ve aldatma aracidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazının bu noktasına katılmıyorum.

Bildirgede bir gelişme süreci şu veya bu ön görülmüyor.

Sadece insanların ne olduğu nesnel bir biçimde ortaya konuluyor.

Asıl tehlikeli olan insanların önüne kaldıramayacakları yollar çizmektir.

Onları üst bir amaç için militanlaştırmaktır.

Bir şekilde bu herkesin aynı zihin yapısına sahip olmasını istemektir.

Nerede bir 'gelişim çabası' varsa, orada bir fiyasko vardır.

İnsanoğlu akışkan bir varlıktır ve bu mümkün değildir.

bildirge de, gelişme süreci öngörülmüyor olsa

o bildirgenin de bir anlamı kalmaz, birleşmiş milletlerinde bir anlamı kalmaz..

Lakin birleşmiş milletler zaten bir gelişimi hedeflediği için "insan hakları tanımına" ihtiyaç duyar..

insan hakları şudur budur şeklinde, bir tanım yapılması, tanım yapan kişi yada kurumu otorite durumuna sokar..

çünkü insan haklarının ne olduğuna karar verme yetisine sahip olmak için, otorite olmayı baştan kabul etmek lazım..

birleşmiş milletler de kendi çapında bir otorite tabi ki..

insanları militanlaştırmaktan neyi kastettiğinizi bilmiyorum,

çünkü forumun konusuyla alakalı göremedim bunu ben..

varoluşçular mı insanları militanlaştıran ?

yazınızın 2. paragrafında ne demek istediğinizi anlamadım açıkçası..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşeyden önce ateizmin direkt yararından bahsedilmez.

Üzerinde durulması gereken husus ateizmin yararı değildir. Teizmin zararıdır.

Ateizmin yararı varsa eğer o, indirekt ve görelidir. İnsan aklı sayesinde teist veya ateisttir.

Başka bir deyişle yeterince entel olan bir insan düşünerek teizmi de seçebilir, ateizmi de.

Aklını kullanan her insanın mutlaka ateizmi seçeceği görüşü yanlıştır.

Kişisel seçenek bazında bunların yarar veya zararlarından bahsedilmez.

Ancak toplum bazına aralarında önemli farklar vardır.

Tabii bu seçme olanağı teizm için kuramsaldır. Teizm hemen hiç bir zaman seçilmez. Teist doğulur.

Allah’a inanmak ve İslam’ı kabul etmek her Türk’ün geleneksel aile terbiye ve eğitiminin bir parçasıdır.

Teizm gerçek bir seçenek değildir. Oysa ateizm çoğu zaman tam bir seçenektir.

Tabii ateist ailelere de doğmak ve ateizmle daha küçük yaşta karşılaşarak onu benimsemek mümkündür.

Ama bu durum bile çocuğun ateist olacağını garantilememektedir.

Çocuk aile dışında İslam’a maruz kalabilir ve koyu bir Müslüman olabilir.

Ateizmin bireylere veya topluma bilinen hiç bir zararı ve tehlikesi yoktur.

Benim bildiğim ateist oldukları için yok olan bir halk yoktur. Sodom ve Gomora’yı saymıyorum..

Çünkü ateizm anarşi ve kaos demek değildir. Tanrı’nın varlığını reddetmektir.

Hepsi o kadar. Bazı ateist diktatörlerin kendi halklarına zulmettiği bilinir.

Teist imparatorlar da bunu yapmışlardır. Hatta onlar çoğunluktadırlar.

Ateizmin en başta gelen yararı teist kalabalığından bir teistin eksilmesidir.

Bu teizmin zararlarında küçük de olsa bir azalma demektir. Ateistler sayesinde toplumda kutuplaşma azalacak ve hoşgörü artacaktır.

Ateist sayısı arttıkça yararları daha çok belli olmaya başlayacaktır.

Türkiye’de Aziz Nesin çapında bin tane daha açıkca ateist olduğunu söyleyen aydın olduğunu düşleyin.

Yazıları, romanları, şiirleri ve diğer eserleriyle bu aydınlar toplumun olumlu bir yönde ilerlemesini sağlayacaklardır.

Bilgili imamlardan çok daha yararlı olacaktır bu aydın ateist azınlık.

Ateizmin bir yararı daha vardır. O da teizmde arada bir gözlemlenen aşırılığa karşı gelmeleridir.

Ateist ozanlar, yazarlar, aşıklar şiirleri ve diğer eserleri ile bu aşırılıklara işaret ederek, onlarla alay ederek ve onları hicvederek, toplumun teizmin baskısı altına girmesini önleyeceklerdir.

Ayrıca ateistler yüzünden teistler daha sıkı çalışmak, daha çok öğrenmek zorunda kalacaklar, daha verimli olacak ve dinlerini ilerleteceklerdir.

Buna ateizmin paratoksik etkisi de diyebilirsiniz. İlginç olarak bu etki de yararlıdır.

Hristiyanlığın din olarak İslam’dan birçok alanda ileri olmasının nedeni bu paradoksik durumdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Haci,

Bu basligi okuyunca musluman iken kendimi varolusculuga yakin hissetmis oldugumu hatirladim. O zaman icin tovbe edip aklimdan boyle felsefi sacmaliklari cikarmasi icin Allaha dua etmistim.

Ateizm de, dindarlık veya hümanizma gibi, tefrik eden bir eğilimdir. Ama onlardan farklı olarak ayrı bir disiplin veya bir doktrin değildir.

Ateizmin gerçek önemi, değeri ve gücü işte bu basit niteliğinde saklıdır.

Ateizmin en büyük ilkesi, bazıları bunun için paradoksik olarak üstünlüğü bile diyebilir, kendini empoze eden, kendi tanıdığı değerlere önem vererek onları ve onları izleyenleri yücelten bir eğilim olmamasıdır.

Ateist hiç bir ilkeyi izlemek zorunda değildir. Ya da istediği her felsefe ekolünü kendi yaşamına adapte etmekte özgürdür.

Bu iki paragrafi da ikide bir ateizmin ustune kafasina gore bir elbise giydirmeye calisanlarin gozune sokmak icin kullanacagim.

Tesekkurler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teizm gerçek bir seçenek değildir. Oysa ateizm çoğu zaman tam bir seçenektir.

Bu cumleyi out of context almis olabilirim. Ancak benim icin ateizm gercekten bir secenek olsaydi, secmezdim...

Musluman bir cevrede yetisen birinin, ateist olmasi belasini aramasi gibi birseydir, akilli adamin isi degil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateizmin bir yararı daha vardır. O da teizmde arada bir gözlemlenen aşırılığa karşı gelmeleridir.

Ateist ozanlar, yazarlar, aşıklar şiirleri ve diğer eserleri ile bu aşırılıklara işaret ederek, onlarla alay ederek ve onları hicvederek, toplumun teizmin baskısı altına girmesini önleyeceklerdir.

Ayrıca ateistler yüzünden teistler daha sıkı çalışmak, daha çok öğrenmek zorunda kalacaklar, daha verimli olacak ve dinlerini ilerleteceklerdir.

Buna ateizmin paratoksik etkisi de diyebilirsiniz. İlginç olarak bu etki de yararlıdır.

Hristiyanlığın din olarak İslamdan birçok alanda ileri olmasının nedeni bu paradoksik durumdur.

Maalesef bu dogru, dindar kesim, ozellikle son zamanlarda cocuklarinin egitimine, iyi bir okula gitmesine cok daha onem vermeye basladilar. Bunun da meyvesini simdi goruyorlar. Ateist bilinci edinmis bir genci motive etmek dindar birini motive etmekten cok daha zordur. Universitede ertesi gunku sinava calismak yerine zil zurna sarhos olmayi tercih edenlere cok sahit olmusumdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci;

Yaptığım tartışmaların bir ana teması varsa, o da insansal nitelikleri yüceltmekten, abartmaktan ve olduklarından daha değerli ve önemli olarak göstermekten kaçınmaktır. -haci-

Kime ve neye gore?, kime ve neye karsi/yonelik?

Burada vurgulanmak istenen, insaoglu turu disinda kalan baska bir fenomen mi?

Eger oyle ise, bunu o insanoglu turu disindan kalan, fenomen her ne ise o nasil algilayacak?

Insanoglu disinda kalan baska bir fenomenin, boyle numenal bir yetisi var mi?

Var sa, bu yeti nedir?, kime neyegore, o dur?

Ayrica bu yetenekler, fenomenal degil; numenaldir. Su an itibariyle, epistemolojik olarak ta alternatifsizdir.

tarihinde evrensel-insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bence seçenek konusunda haci arkadaşımız yanılıyor..

çünkü teizm'de ateizm'de diğer görüşlerin alayı da birer seçenek..

insanda doğuştan varolan şeyler değil yani bunlar..

illaki doğuştan varolan hangisi ise bakacaksak,

ateizm yada agnostizm daha yakın duruyor..

ama bu da yanlış anlaşılmasın "her insan ateist/agnostik doğar" demiyorum..

ama insan bilincini oluşturan harddisk dahilinde,

doğuştan bir inanç yok. doğuştan gelmiyor inanç yani..

çocukluğunda, insanın çevrenin dini propagandasına maruz kalması ayrı bi konu,

doğuştan insanda varolan bilinç konusu ayrı bir konu..

bütün bunların forum konusu edilen humanizm'le alakası da yok değil (:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci'nin secenekleri sadece tanrisal zihniyet ve yanasim uzerine, halbuki en farkli secenek, insansal secenektir.

Cunku insansal secenekte, sadece tanrisal zihniyet ve yanasim degil; hic bir tanrilastirma egilimi de yoktur.

Cunku bu secenek, insanoglu disinda kalan bir guce insanoglu ozellikleri ve numenal yetisini verdiginin bilinc ve farkindadir.

Oyuzden de,her turlu tanrilastirmak yerine,numenal insanlastirmayi secer.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci;

Yaptığım tartışmaların bir ana teması varsa, o da insansal nitelikleri yüceltmekten, abartmaktan ve olduklarından daha değerli ve önemli olarak göstermekten kaçınmaktır. -haci-

Kime ve neye gore?, kime ve neye karsi/yonelik?

Burada vurgulanmak istenen, insaoglu turu disinda kalan baska bir fenomen mi?

Eger oyle ise, bunu o insanoglu turu disindan kalan, fenomen her ne ise o nasil algilayacak?

Insanoglu disinda kalan baska bir fenomenin, boyle numenal bir yetisi var mi?

Var sa, bu yeti nedir?, kime neyegore, o dur?

Ayrica bu yetenekler, fenomenal degil; numenaldir. Su an itibariyle, epistemolojik olarak ta alternatifsizdir.

İnsan odaklı olmadığıma göre öyle olması gerekmez mi?

Ben büyük manzaraya dışardan out of body bakmayı yeğliyorum.

Benim için önemli olan büyük manzaradır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist doğulduğununda bahsetmek de biraz hatalı aslında.

Teizm olmazsa ateizm de olmaz. Durup dururken bir insan ateist olmaz.

Doğan insan hiçbirşey değildir. Ya da potansiyle olarak herşeydir.

Onu teist yapınca ateizm ortaya çıkar.

işte bu çok doğru, aynen katılıyorum..

teizm olmazsa ateizm tabi ki olmaz..

tez olmadan nasıl antitez yada sentez olabilirki..

illaki bir tez gerek..

ben yukarda "haci seçenek konusunda yaniliyor" dediğim yorumumda,

sadece inancın doğuştan insanda varolan bişey olmadığını vurgulamaya çalıştım..

konu başlığı olan humanizm'e dönecek olursak;

ateistlerin arasında da humanistler olduğunu bildiğimize göre,

bu doğrultuda konuyu yönlendirmek daha doğru olacak sanırım..

ateistlerin bazılarını, humanizma'ya yaklaştıran nedir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...