Ahilevs 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Anladığın için teşekkür ederim ama anlamadığın nokta farklı duyu olarak kastetdiğim şey. Güneşte fazlası olduğu tespit edilmiş ama o fazlalar sonuçta yine 5 duyu arasında sayılan görme ile alakalı şeyler. Bizim gözümüz görür(frekansın uygunluğundan dolayı algılar) veya görmez o ayrı mesele, esas mesele UV'nin dahi görüntü ile ilgili olması. Isı ve ışık gibi net ayrımların ve kendinden duyu olan şeylerin varlığından bahsediyorum, organlarımızın ayırt edemeyeceği derecelerden değil. Hayır abicim zaten güneşte fazlası var derken ben onu örnek olarak söyledim. Yoksa senin fazlasından kastının bizim görme ve duyma aralığımızı kastetmediğinin farkındayım. Sen aynen görme gibi, işitme gibi tamamen bir diğerinin genişletilmişi olmayan farklı algı isityorsun. Yani istiyorsun derken yanlış anlama bunu kastediyorsun. Link to post Sitelerde Paylaş
Saying 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Insanoglu, fenomenal ve numenal yeti olarak kendine duyusal ve duyumsal yansiyan ve gozlem veren, yada aklinin yarattigi herhangibir seyi !? olarak algilar ve bu ?!'ya bir kavram verir. Bu kavram var kavramidir. Yani var ?!, unlem ve sorunun ISARETIDIR. Iste daha sonra bu isaret soruya "ne/neden/nasil/nicin/niye/ne zaman/nerde var?" ve de cevaba"bu/bundan/bu sekilde/bu tarihte/burda var" cevabina doner. Bu sorunun cevab, ya gozleme dayanir bilimseldir; ya da akla dayanir, inancsaldir. Sonucta bilim ve bilimsellik zaten bilinmeyeni bilinir kilar oldugundan ve bu builim olarak surekli suregelen bir surec oldugundan; aklin bu sinirlilik ve cevaptan tatmin olmamasi ve illa da bir cevap aramasi, onun epistemoloji ustune cikmasina ve kendine spekulatif, gozleme dayanmayan bir cevap vermesine zorlar. Iste aklin bu tuzagina dusmek inancsalliktir. Cunku insanoglu bilimsel olarak nokta koymaz, virgul koyar; her nokta da bir inancsaldir. Konuyla alakasi, bes duyu ve bunun otesidir. Yani duyuya yansiyan, algilanan ve algilananin kavram ile ozdeslestirilmesi. Evrensel-insan, burada özel olarak inanç sahibi ve düşünebilen insanı değil, inancı ve düşüncesi güdüden ibaret olan hayvanları da kastediyoruz. Bir de felsefi kelimelerin türkçelerini kullanırsan daha anlaşılır olur. Teşekkürler. Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Ama başlıkta da belirttiğin gibi. Evrimimizin dış dünyayı bize nasıl algılattığı konu. Yani demem o ki sırf biz değil bilinen türler içerisinde senin sorduğun şekilde cevabı verilebilecek bir algıya sahip herhangi bir canlı yok. Olmadığına göre de burada Occam'ın usturası devreye girer. Bildiğimiz canlıların, bizim farkedemediğimiz ve ne işe yaradığını tahmin bile edemediğimiz bir organ, uzuv, almaç vs. organeli yoksa. O zaman algılanabilecek "veya algılanması gereken" frekans aralığı çeşitliliği harici bişey yok. Link to post Sitelerde Paylaş
evrensel-insan 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Evrensel-insan, burada özel olarak inanç sahibi ve düşünebilen insanı değil, inancı ve düşüncesi güdüden ibaret olan hayvanları da kastediyoruz. Bir de felsefi kelimelerin türkçelerini kullanırsan daha anlaşılır olur. Teşekkürler. Hangi kelime onlar, belirtirsen; sevinirim. Hayvanlar hakkinda fikir yuruten insanoglu degil midir? Bir khayvanin kendi algisinin ne oldugu baskadir, bunu insanoglunun kendi algisiyla ortaya koymasi baskadir. Olanda, ikinci kisimdir. Ayrica hayvan da inanc oldugu hangi bilimsel veriye dayaniyor? Ya da, hayvanin dusuncesini nasil yansittigi, hangi hayvan algisiyla algilaniyor? Link to post Sitelerde Paylaş
Saying 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Ama başlıkta da belirttiğin gibi. Evrimimizin dış dünyayı bize nasıl algılattığı konu. Yani demem o ki sırf biz değil bilinen türler içerisinde senin sorduğun şekilde cevabı verilebilecek bir algıya sahip herhangi bir canlı yok. Olmadığına göre de burada Occam'ın usturası devreye girer. Bildiğimiz canlıların, bizim farkedemediğimiz ve ne işe yaradığını tahmin bile edemediğimiz bir organ, uzuv, almaç vs. organeli yoksa. O zaman algılanabilecek "veya algılanması gereken" frekans aralığı çeşitliliği harici bişey yok. Bu sorduğum sorunun içeriği Ocham'ın usturasını da kesiyor. Kesiciyi dahi kesen nitelikte bir soru bu soru. Çünkü o usturaya konu olan fenomenleri(olguları) bulurken insanın kullandığı araçları sorguluyor. Ockham'ın usturası burada kör kalıyor ne yazık ki. Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Bu sorduğum sorunun içeriği Ocham'ın usturasını da kesiyor. Kesiciyi dahi kesen nitelikte bir soru bu soru. Çünkü o usturaya konu olan fenomenleri(olguları) bulurken insanın kullandığı araçları sorguluyor. Ockham'ın usturası burada kör kalıyor ne yazık ki. Tamamda babacığım onu kesti, bunu götürdü, onunla ilgisi yok, bununla alakası yok. E nedir o zaman bahsettiğin algı. Napalım yani HY'nin dediği gibi (bir belgeselde sayıklıyordu) bu algıları yapan beyin, beynin kendi de madde. Onu da görebiliyoruz. O zaman oda algı. Peki gerçek ne. RUH. Buraya mı gelelim yani. Doğru veya eksik elimizde başkaca bir bilme aracımız var mı? Link to post Sitelerde Paylaş
Saying 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Hangi kelime onlar, belirtirsen; sevinirim. Hayvanlar hakkinda fikir yuruten insanoglu degil midir? Bir khayvanin kendi algisinin ne oldugu baskadir, bunu insanoglunun kendi algisiyla ortaya koymasi baskadir. Olanda, ikinci kisimdir. Ayrica hayvan da inanc oldugu hangi bilimsel veriye dayaniyor? Ya da, hayvanin dusuncesini nasil yansittigi, hangi hayvan algisiyla algilaniyor? Spekülatif, epistemolojik, numenal gibi kelimeler. Bilimsel mi felsefi mi emin değilim ama karşıdakinin seninle aynı bilgi seviyesinde olduğunu farz etmeden yazarsan daha anlaşılır olur. Hayvana vurursan canı acır, yemek gösterirsen üstüne atlar, bağırırsan kaçar veya saldırır, sevdiği(tadını) yiyecek vardır sevmediği yiyecek vardır, koklayarak yiyecek arar. İşte bunlar 5 duyu, yani konumuz olan 5 algıdır. Oraya bir "olmayan" kelimesi koymayı unutmuşum. Link to post Sitelerde Paylaş
Saying 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi (düzenlendi) Tamamda babacığım onu kesti, bunu götürdü, onunla ilgisi yok, bununla alakası yok. E nedir o zaman bahsettiğin algı. Napalım yani HY'nin dediği gibi (bir belgeselde sayıklıyordu) bu algıları yapan beyin, beynin kendi de madde. Onu da görebiliyoruz. O zaman oda algı. Peki gerçek ne. RUH. Buraya mı gelelim yani. Doğru veya eksik elimizde başkaca bir bilme aracımız var mı? Haklısın başka bir aracımız yok ne yazık ki. İnsan kendine mahkum. İstersen sen usturayla kes ben kesemiyorum. Sorunun cevabını sen de çok merak ettin sanırım, bekleyelim bakalım belki bu duyu konularında yetkin bir üye çıkar da açıklar. Daha önce birileri bu soru üzerine düşünmüş ve yurtdışında araştırmalar da yapılmış olmalı, ilk olduğumu sanmıyorum. Soruyu yineleyeyim: Işık var diye göz gelişti, ses var diye kulak gelişti, ısı ve sertlik-yumuşaklık var diye derinin duyusu gelişti, koku var diye koku duyusu gelişti, tat var diye tat duyusu gelişti. Bu 5 etki mekanizmasından(ses,ışık,tat,duyu,koku) daha fazlası "var olmadığı için mi" daha fazlası gelişmedi yoksa "gelişmediği için mi" yok sanıyoruz? Bilimsel olarak bunun cevabını biliyor muyuz? Ağustos 20, 2011 tarihinde Saying tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Haklısın başka bir aracımız yok ne yazık ki. İnsan kendine mahkum. İstersen sen usturayla kes ben kesemiyorum. Sorunun cevabını sen de çok merak ettin sanırım, bekleyelim bakalım belki bu duyu konularında yetkin bir üye çıkar da açıklar. Daha önce birileri bu soru üzerine düşünmüş ve yurtdışında araştırmalar da yapılmış olmalı, ilk olduğumu sanmıyorum. Soruyu yineleyeyim: Işık var diye göz gelişti, ses var diye kulak gelişti, ısı ve sertlik-yumuşaklık var diye derinin duyusu gelişti, koku var diye koku gelişti, tat var diye tat gelişti. Bu 5 etki mekanizmasından(ses,ışık,tat,duyu,koku) daha fazlası "var olmadığı için mi" daha fazlası gelişmedi yoksa "gelişmediği için mi" yok sanıyoruz? Bilimsel olarak bunun cevabını biliyor muyuz? Sorunun cevabını merak ettim ama duyularla ilgili gelebilecek kişiler aynı zamanda mistik ve doğaüstü bişeyler söylemeyecek. Yukarda yaptığım kestirmeyi yapacak onlarda. Olsa olurdu çünkü. İnsan duyularını inceleyen kişi en basitinden biyolojinin dallarından biriyle ilgileniyor olmalı. Herhangi bir biyoloğun çıkıp x isimli bir algı yaratabilecek davranışı var maddenin ama biz bunu hiç anlamıyoruz demesi bana zor gürünüyor. Ama umarım tam aydınlatacak bir arkadaş çıkar bunu. Link to post Sitelerde Paylaş
Traveller 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Soruyu yineleyeyim: Işık var diye göz gelişti, ses var diye kulak gelişti, ısı ve sertlik-yumuşaklık var diye derinin duyusu gelişti, koku var diye koku duyusu gelişti, tat var diye tat duyusu gelişti. Bu 5 etki mekanizmasından(ses,ışık,tat,duyu,koku) daha fazlası "var olmadığı için mi" daha fazlası gelişmedi yoksa "gelişmediği için mi" yok sanıyoruz? Bilimsel olarak bunun cevabını biliyor muyuz? Bence 5 duyu organımızla algılayamadığımız yada algılayıpta bilinçli bir şekilde farkedemediğimiz veriler var. Verdiğin makalede de buna ilişkin sonuçlar var. Doğada da bizim algılamadıklarımızı algılayan canlılar var. Bazı yarasalar çıkardığı sesin cisimlerden yansımasını algılayıp bu veriyi analiz edebiliyor. Hemde öyle detaylı bir analiz ki cisimlerin boyutlarının ve uzaklığını hatta cisim hareketli bile olsa hatasız olarak hesaplayabiliyor. Bazı hayvanların manyetik alanları algıladıkları söyleniyor. Soruna gelecek olursak eğer veri yoksa algıda yoktur, dolayısıyla algı çeşitliliği veri çeşitliliğiyle alakalı. O zaman neden her şeyi algılamıyoruz? Çünkü tüm veriler canlı için hayati değil. Evrim canlı için en ekonomik olan yöntemi seçiyor. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ağustos 20, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 20, 2011 gönderildi Duyuları beşle sınırlamak hata. İnsanlar için temel olarak birbirlerinden farklı beş duyu var. Görmek, işitmek, dokunmak, tadmak ve koklamak. Ama onların çeşitleri var. Milyonlarca renk tonunu görebiliriz. Aynı şekilde frekansı 16 ile 20 bin arasındaki titreşimleri işitebiliriz. Dokunmanın çeşitli şekilleri var. Hafif dokunma, daha sert temas veya çok daha sert darbe.. Hepsini farılı sinirler iletir Sıcak ve soğuğu algılama. Kaşıntı ki ne olduğu hala bilinmiyor.. Vibrasyon. Ekstremitelerin ve parmakların pozisyonu.. Bunların dışında karmaşık duyular var. Birden fazla duyunun birlikte algılanması olayı var yani. Elimizi soğuk bir suya daldırdığımız zaman hem suyu algılarız, hem de sıcaklığını.. Temasla sıvıları algılamak karmaşık bir hisdir. Elimize aldığımız bir cismin ağırlığını, büyüklüğünü, şeklini, bizim için tehlikeli olup olmadığını vs anlarız. Baktığımız bir ojenin bize olan uzaklığını biliriz. Hayvanlar aleminde başka duyular da var. Göçebe kuşlar manyetik alanı algılarlar. Balıklar suda elektrik alanını algılarlar. Yankı algısı.. Basınç algısı. Varlılarından şimdilik haberdar olmadığımız duyular da vardır mutlaka. Bu duyuların bir kısmı kan dolaşımından ve iç organlardaki düzenden sorumludur. Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 23, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 23, 2011 gönderildi Duyuları beşle sınırlamak hata. İnsanlar için temel olarak birbirlerinden farklı beş duyu var. Görmek, işitmek, dokunmak, tadmak ve koklamak. Ama onların çeşitleri var. Milyonlarca renk tonunu görebiliriz. Aynı şekilde frekansı 16 ile 20 bin arasındaki titreşimleri işitebiliriz. Dokunmanın çeşitli şekilleri var. Hafif dokunma, daha sert temas veya çok daha sert darbe.. Hepsini farılı sinirler iletir Sıcak ve soğuğu algılama. Kaşıntı ki ne olduğu hala bilinmiyor.. Vibrasyon. Ekstremitelerin ve parmakların pozisyonu.. Bunların dışında karmaşık duyular var. Birden fazla duyunun birlikte algılanması olayı var yani. Elimizi soğuk bir suya daldırdığımız zaman hem suyu algılarız, hem de sıcaklığını.. Temasla sıvıları algılamak karmaşık bir hisdir. Elimize aldığımız bir cismin ağırlığını, büyüklüğünü, şeklini, bizim için tehlikeli olup olmadığını vs anlarız. Baktığımız bir ojenin bize olan uzaklığını biliriz. Hayvanlar aleminde başka duyular da var. Göçebe kuşlar manyetik alanı algılarlar. Balıklar suda elektrik alanını algılarlar. Yankı algısı.. Basınç algısı. Varlılarından şimdilik haberdar olmadığımız duyular da vardır mutlaka. Bu duyuların bir kısmı kan dolaşımından ve iç organlardaki düzenden sorumludur. Hacı ben bunların hepsini ilk sayfada yazdım hatta bir de link verdim ama saying onları kabul etmiyor o aynı başlı başına görme gibi, işitme gibi bir duyu istiyor. Yani istiyor derken yanlış anlaşılmasın var mıdır? Varsa nasıl bilebiliriz. Eğer yoksa olmadığı için mi bizde böyle bir duyu yok, veya var da biz mi bilmiyoruz gibi valla karışık oldu ama özeti bu. Link to post Sitelerde Paylaş
kirec 0 Ağustos 24, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 24, 2011 gönderildi aşk hangi duyu organın duyusudur... Link to post Sitelerde Paylaş
kaşif 0 Ağustos 24, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 24, 2011 gönderildi Denge de bir duyu değil mi? Yani baş aşağı mı, yere paralel mi, dik mi, ne öne gittiğimizi, dönüp dönmediğimizi vs gözlerimizi kapasak da algılayabiliyoruz. Ama neden 6. duyu olarak isimlendirilmemiş? Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 24, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 24, 2011 gönderildi aşk hangi duyu organın duyusudur... Aşk her duyu gibi beyin denilen organın konusuna girer. Ama aslında hormonal bir semptomdur. Üreme ve çiftleşme güdüsünün insanda şekil bulma hali desek yeridir. Başka anlam yüklemek abestir, hatadır. Link to post Sitelerde Paylaş
Ahilevs 0 Ağustos 24, 2011 gönderildi Raporla Share Ağustos 24, 2011 gönderildi Denge de bir duyu değil mi? Yani baş aşağı mı, yere paralel mi, dik mi, ne öne gittiğimizi, dönüp dönmediğimizi vs gözlerimizi kapasak da algılayabiliyoruz. Ama neden 6. duyu olarak isimlendirilmemiş? Abicim bende, hacı'da bunu daha önceki iletilerde yazdık zaten 5 duyu diye sınırlandırmak doğru değil. Bir sürü buna benzer algımız var. Açlığı hissetme, elini suya soktuğunda hem ıslaklığı, hem ısısını aynı anda hissetme falan felan. Benim ilk sayfada verdiğim linkte 33 adet farklı algıya bölmüşler mesele eğer okuduysan. Ayrıca bahsettiğin olay iç veya orta kulaktaki (tam hatırlayamadım) denge sıvısının hareketi ile ilgili. Belki basit ve eksik ama sanki bir su terazisi mantığıyla ağırlık noktasını denge sistemini kontrol ediyor. Sırf bu yüzden suda yaşayan balina gibi memelilerin kulak yapısı bizimkinden farklı orda bizdeki gibi bir denge olursa hayvanlar yüzerken sıkıntı yaşayıp yön bulma duyularını kaybedebilir diye. Link to post Sitelerde Paylaş
osho 0 Ekim 12, 2011 gönderildi Raporla Share Ekim 12, 2011 gönderildi İlgilenenlerin katıkısı olabilir diye düşüncelerimi açıklamak istiyorum: Günümüzdeki bilimsel verilere göre beyin dalgalarının erimi 4-5 cm yi geçmiyor. Yanımda bulunan(benden 4-5 cm den daha uzakta) (şizofren, epilepsi vb psikiyatrik hasta olan) insanların gözlerine baktığımda,onların rahatsızlığı beni de etkiliyor.Yani gözlerin aracılığı ile benim beynim onun beyninden bir şeyler alıyor.Her ne kadar kanıtlanmamış olsada psi enerjisinin, bu ve benzeri parapsikolojik fenomenlere aracılık eden beynin yaydığı çok küçük (10 üzeri -33 civarlarında)enerji parçacığı olma olasılığı nedir? Link to post Sitelerde Paylaş
osho 0 Ekim 12, 2011 gönderildi Raporla Share Ekim 12, 2011 gönderildi (düzenlendi) İlgilenenlerin katıkısı olabilir diye düşüncelerimi açıklamak istiyorum: Günümüzdeki bilimsel verilere göre beyin dalgalarının erimi 4-5 cm yi geçmiyor. Yanımda bulunan(benden 4-5 cm den daha uzakta) (şizofren, epilepsi vb psikiyatrik hasta olan) insanların gözlerine baktığımda,onların rahatsızlığı beni de etkiliyor.Yani gözler aracılığı ile benim beynim onun beyninden bir şeyler alıyor.Her ne kadar kanıtlanmamış olsada psi enerjisinin, bu ve benzeri parapsikolojik fenomenlere aracılık eden ve beynin yaydığı çok küçük (10 üzeri -33 civarlarında) bir enerji parçacığı olma olasılığı nedir? Bu durumda beyin gözler aracılığı ile bir duyu organı gibi davrnmış oluyor; beynin kendisi bir duyu organı gibi davranamaz mı? Ekim 12, 2011 tarihinde osho tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ekim 12, 2011 gönderildi Raporla Share Ekim 12, 2011 gönderildi İlgilenenlerin katıkısı olabilir diye düşüncelerimi açıklamak istiyorum: Günümüzdeki bilimsel verilere göre beyin dalgalarının erimi 4-5 cm yi geçmiyor. Yanımda bulunan(benden 4-5 cm den daha uzakta) (şizofren, epilepsi vb psikiyatrik hasta olan) insanların gözlerine baktığımda,onların rahatsızlığı beni de etkiliyor.Yani gözler aracılığı ile benim beynim onun beyninden bir şeyler alıyor.Her ne kadar kanıtlanmamış olsada psi enerjisinin, bu ve benzeri parapsikolojik fenomenlere aracılık eden ve beynin yaydığı çok küçük (10 üzeri -33 civarlarında) bir enerji parçacığı olma olasılığı nedir? Bu durumda beyin gözler aracılığı ile bir duyu organı gibi davrnmış oluyor; beynin kendisi bir duyu organı gibi davranamaz mı? İnsan çeşitli davranışları ile kendini belli eder. Gözleri, yüz ifadesi, elleri, yürüyüşü, duruşu, oturuşu ve diğerleri etrafa kendisi ile ilgili sinyaller yayar. Bu demek değildir ki bu sinyaller enerji parçacıklarıdır. Bu sinyaller fotonlar aracılığı ile karşımızdaki insanlardan bize ulaşırlar. Ve bizim beynimiz onları yorumlar. Bazen doğru yorumlar, bazen yanlış yorumlar. Arada belli bir mesafe olması gerekir. Çünkü bizim diğerlerinin farkında olarak veya olmayarak ilettiği sinyalleri net olarak görmemiz gerekir. Yani olayda beyin dalgalarının önemi yoktur. Kişi ile ilgili kendini belli etmenin kişinin görünüşünü etkilmesi söz konusudur. O görünüş bize ışık dalgaları ile ulaşır ve biz onu yorumlarız. Onlardan etkilenmeyiz. Yani deli ile deli olmayız.. Şizefrenili bir hastanın hastalığını kapmayız. Ama onun hasta olduğunu anlayabiliriz. Biz de etrafa fotonlarla yayılan sinyaller göndermekteyiz. Onları diğerleri değerlendirebilir. Link to post Sitelerde Paylaş
kukla 0 Ekim 31, 2011 gönderildi Raporla Share Ekim 31, 2011 gönderildi algı algılayana göredir bence.birde reel algılar vardır mesela dolabımdaki ağrı kesici.içmezsem başımın ağrısı geçmiyor ama içersem geçiyor demekki ağrı kesici gerçekten var varki başım ağrımıyor.birde duygular var mesela aşk gibi güzellik gibi mesela neden herkez birinin aşkına aşık olmaz çünkü o onun aşkı senin benim aşkım değil çünkü bize güzel gelmiyor ama aşığına güzel geliyor.5 duyunun ötesi herhalde kalp eksenli olsa gerek ben kalb duyumun hazin zamanlarda çok hassas olduğunu hissediyorum mesela bir sevdiğimi kaybedettiğimde.olmayan şey hissedilmez derler varki hissediyorum.belkide bunun gibi 5 duyumuzun ötesindeki duyularımız olaylara göre entegre halinde çalışıyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts