Jump to content

Tanrının Varolma Olasılığı


Recommended Posts

Anlayana kadar göbeğim çatladı. Uzuuun seneler evvel okumaya çalışıp en sonunda pes ettiğim Ahlakın Soykütüğü Üzerine'yi hatırladım. Çeviri berbattı, sonra bir başka yayınevininkini aldım da rahatladım.

Kısaca, tanrı inancınız yok mu şimdi sizin? Anlatmaya çalıştığınız şey bu mu?

Ama diğer yandan karşıt bir tutum olduğu için Tanrı'ya mahkum görüyor ve ateizmi reddediyorsunuz. "Benim Tanrı'yla, ona ait herhangi bir inançla zaten işim yok ama onu reddetmek için ondan sözetmek ve dinlerle uğraşmak zorunda kalan ateizmle de işim yok. Ben Tanrı'ya inanmam ama uğraşmam da, ben oturur onunla uğraşan insanları insanları gözlemlerim" diyorsunuz. Sanırım..

Evrensel-insan zihniyetinde tanri kavramina yer yoktur. Yani insan temelli bir zihniyet tanri kavramina olumlu/olumsuz bir ihtiyac ve gereksinim duymaz. Cunku tanriya insanoglunun verdigi tum ozellikler, zaten insanoglu ozellikleridir.

Amacta insanoglunu tanrilastimak degil; insanlastirmaktir.

Benim bireysel tanri konumuma gelince. Bu konuda serbest dusunurum, yani "I have no belief in any god" temelli "herhangibir tanriya bir inanc beslemiyorum/tasimiyorum" temellibireysel aciklama ve non belieftir.

Ateizmin disbelief inden yani "there is no god" ya da " I don't believe in god" dan farklidir. Din temeli de " I have no religion" yani bir dinim yok" demektir.

Bilimsel olarak tanri bir fenomen degildir ve gozlemi yoktur. Oyuzden de var/yok tartismasi anlamsiz ve mantiksizdir.

Bilissel olarak ise, tanri insanoglu beyninin numenal yetisi olan aklinin ortaya attigi bir kavramdir ve kavram olarak vardir.

Bu tanridisilik, epistemolojik gozlem olarak her turlu teolojik tanrisal zihniyet ve yanasimin insanoglu uzerindeki yonlendirim ve yaptiriminin sorunlarini gozlem olarak disaridan ve notr algi ile (Qua felsefesi) ortaya koyar.

Bu kadar aciklama yeterli mi?

tarihinde evrensel-insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 312
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Amacta insanoglunu tanrilastimak degil; insanlastirmaktir.

Insani nasil insanlastiracaksin.Insan zaten insan,baska türede ceviremezsin.Insani iyi yapmak niyetin ama insani tanidikca hayvanlari daha cok seviyorum,iste sen de artik oraya gelmelisin B)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Insani nasil insanlastiracaksin.Insan zaten insan,baska türede ceviremezsin.Insani iyi yapmak niyetin ama insani tanidikca hayvanlari daha cok seviyorum,iste sen de artik oraya gelmelisin B)

Kisaca insanoglu numenal yeti kullanimi olarak dogal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi yapilandirmaciligina sahiptir. Iste evrensel-insan zihniyeti bu insandisi ve insanlikdisi numenal yeti kullanimini insan temelli olarak insanlastirmaktadir.

Yani insanlasan, insanoglunun fenomenal goruntusu ve biyolojik yapisi ve norokimyasi degil; beyninin fonksiyonu olan numenal (dusunce, zeka, zihniyet, akil, bilinc, farkindalik v.s.) yetisidir.

Kisaca cognitive science, yani bilissel bilim olarak insanoglu numenal yetisinin devrimi ve yenilenisi soz konusudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kisaca insanoglu numenal yeti kullanimi olarak dogal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi yapilandirmaciligina sahiptir. Iste evrensel-insan zihniyeti bu insandisi ve insanlikdisi numenal yeti kullanimini insan temelli olarak insanlastirmaktadir.

Yani insanlasan, insanoglunun fenomenal goruntusu ve biyolojik yapisi ve norokimyasi degil; beyninin fonksiyonu olan numenal (dusunce, zeka, zihniyet, akil, bilinc, farkindalik v.s.) yetisidir.

Kisaca cognitive science, yani bilissel bilim olarak insanoglu numenal yetisinin devrimi ve yenilenisi soz konusudur.

Farkindilaktan bahsediyorsunda,bizler aslinda hic birseyin farkinda degiliz.Bildigimiz sadece bu kücük dünyanin icinde ki olanlar.Onunda yüzde 1 ini bile farkinda degiliz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

özgür mü diyorsun kendine,

sana hükmeden düşünceni duymak isterim,

bir boyunduruktan kaçıp kurtulduğunu değil

(nietzsche)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Farkindilaktan bahsediyorsunda,bizler aslinda hic birseyin farkinda degiliz.Bildigimiz sadece bu kücük dünyanin icinde ki olanlar.Onunda yüzde 1 ini bile farkinda degiliz...

Neyin ne kadar ve nasil farkinda olundugu,kisinin kendi bilgi,birikim,bilinc, farkindalik ve algi duzeyine gore degisir.

Iste tam da bu nedendendir ki, bir beyin icin sorun olan, rahatsizlik veren, zarar veren bir deger, baska bir beyin icin huzur, mutluluk ve refah verir.

Sorunlar algilanirsa vardir, sorunlarin algilanabilmesi de sorunun once farkina varilabilmesi ile paraleldir.

Evrensel-insan zihniyetine gore halihazirda olan dogal zihniyet yapilandirilmisligin yapi ve isleyisi insan ve insanligi adina sorundur.

Iste bu temel veoz sorunun yuzeyini algilayabilenler kendilerince cozume yonelirler. Sorun ise cozumde degil, sorunun ortaya konmasindadir. Cunku bilinc alti zorlamasi ile her turlu numenal yeti degisimi, geri tepmeye mahkumdur.

Onemli olan sorunlarin bilincli olarak ortaya konabilmesidir.

Evrimci ve Devrici Sorgulama

Sorgulamanin evrimci(bilinc altinin, bilinci zorlamasi) ve devrimci (bilincin, bilinc altini zorlamasi) iliski, bag ve farklarini ortaya koyacagim.

Herseyden once bir dogumun, dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, o toplumun verdigi tabu ve degerler ile kisinin yetistigini ve buyudugunu hatirlamak gerekir.

Bir kisi, eger kendisine verilen bu deger ve tabularla buyurken, sadece verilenleri uyguluyorsa; mutlu, huzurlu ve rahattir.

Eger bir huzursuzluk, rahatsizlik duymaya baslamissa, bu once bilincalti olarak meydana gelir ve kisiyi huzursuz, mutsuz etmeye baslar. Cun ku kisi bilincalti olarak denilenleri uygulamaktan bir rahatsizlik duymakta, bir terde aklinin be verilenlerin dogruluguna inandirmakta sorun yasamaktadir.

Iste bu yasanan sorun, kisiyi direk olarak uygulamakta olduklarinin tam tersine, karsitinayoneltir ve kisi, inandiklarinin dogrulugunu teyit etmeye, kendini bu dogrulara inandirmaya yonelir. Ya kendi kendini tatmin eder ve tekrar, verilenlerin dogruluguna inanarak huzur bulur, ya da aklini verilen dogrularin tam tersini yapmaya yonelterek, dogruyu yapilanda degil; ona karsi cikmakta, onu red etmekte bulur.

Toplumda bu sekilde bir dusunceye ve davranisa yonelmis kisiler, toplumun gozunde ve algisinda "aksi, isyankar, itirazci, soz dinlemez, yaramaz v.s." temelli toplumun "uygun gidisatina" uymayan kisiler olarak algilanirlar ve toplum genelde bu tip kisilere "suphe, endise v.s." ile bakar. Hatta bu kisiler, ya toplumsal bir sorun olurlar, ya ailelerinden ayrilmak zorunda kalirlar ve de genelde toplum tarafindan distalanirlar.

Burada kisinin, boyle bir yasam ve iliskide nasil bir yol alacagi, tamamen kisinin, bu isi ne yone yonlendirecegi, ya da topluma uyarlayacagi temelinde degisiklik gosterir.

Iste buraya kadar anlatilan kisim, sorgulamanin evrimci kismi ve bilincaltinin bilinci zorlama kismidir.

Devrimci sorgulama ise, basta birey bilinci gerektirir. Yani kisinin, kendi varliginin bilincinde ve farkinda olmasi, kendi kararlarini kendine verildigi gibi degil de, kendi insiyatifi ile almasi ve kendi varligini yasam ve iliskilerinde ortaya dusunce ve davranis olarak koyabilmesi ve bu konuda kararli,azimli davranabilmesidir. Yani toplumsal kisilikten, vatandasliktan ve toplumun bir biri olmaktan kurtulmus bir bilinc ve farkindaliktir.

Iste bu duzeye gelmis bir kisi, verilenlerin, karsitini dusunmek ve uygulamak yerine, verilenlerin ne oldugunu, neden uygulanmasi gerektigini, bunlarin kendisine ne saglayacagini v.s. sorgulamaya baslar.

Iste bu sorgulama, devrimci sorgulamadir. Cunku burada, ne bir bilinc alti rahatsizligi vardir, ne de bir bilincalti zorlamasi. Burada olan, bilincin; kisiyi her yonuyle, ne yapmasi hakkinda verilenleri degil; kendi kararlarini uygulamaya yonlenme vardir. Iste bu yonlenim, ister istemez kisinin her bilincalti uygulamasinda, bunun kendi karari olup olmadigi sorusunu ortaya atacak ve kisiyi sorgulamaya itecektir.

Iste bu noktadan sonra, bilinc; bilincalti bir uygulamayi yerine getirmeden once "bu benim uygulamam mi olacak?" sorusu ile bilincalti uygulamayi uygulamadan once, bilinciyle sorgulayacaktir.

Bu asamanin bir ilerisi, artik uygulama oncesidir. Yani kisi daha uygulama asamasina gelmeden once, tum bilinc altini bilinciyle sorgulayacak ve bilincalti uygulamaya gecmeden, bilinci ile o uygulamayi onceden kendi karari ile kontrol edecek ve yonlendirecektir.

Iste bu asama "bana dogumdan itibaren verilen hersey bir sorun" algisini getirecek ve kisi, bilincaltindaki her verileni bilinci ile sorgulayacaktir.

Bu bilincin bilincaltini sorgulamasinin bitecegi yer,kisiye gore degisir. Ama, genelde biten yer; kisinin aklinin kendini inandirdigi dogrusunu uygulamadaki, sorunsuzlugu, rahatligi ve huzur/mutlulugudur. Bu devam ettikce de, sorgulamaolmayacaktir.

Buradaki en buyuk sorun, kisinin kendisine verilen dogumdan itibaren her degeri sorgulamasi yaninda, kendi sorguladiklarini sorgulamayarak bilincaltina atmasi ve KENDI BILINC ALTINI BILINCSIZ OLARAK KENDI YARATMASIDIR.

Cunku bu asama, kisiyi bencil, ayrimci, egoist, cikarci v.s. kisaca bireyci akilci kilacak ve kendi aklinin inandigi dogrularini sabitliyerek, sahiplenerek sorgulamadan bilincaltina atacak ve bu seferde bu bilinc altinin uygulama emri altina girecektir.

O yuzden bilincin, bilincaltini sorgulamasi ve tekrar bilinc alti sorununu yaratmamasi icin, bu sorgulama sadece verilenler degil; kendi inandigi dogrularinin da sorgulanmasiyla devam ettirilmelidir.

Yani, bilincin onu herhangibir aklin inandigi dogru ile tikanmamali ve sinirlandirilmamalidir.

Bu da zaten, bireyin bilinc olarak surekli suregelen surec icinde bilinclenmesi demektir.

Unutmamak gerekir ki, her mutluluk, huzur v.s. o konudaki sorunlarin, ertelenmesi ve bilincalti yonlendirimine birakilmasi demektir.

Cunku insanoglunun her turlu yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi sorundur.

Bu sorundan da, ancak bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin evrensel koken ve temellerine erisilerek ve algilayarak ve de onlarin disina cikarak kurtulunabilir. Cunku, her noktalama, kesinlik, mutlaklik, sahiplik, sabitlik, dogruluk v.s. aklin inancidir ve sorunun ertelendigi ve de bilincaltinin yonetimi ele gecirdigi yerdir.

Burada en onemli yol gosterici, ..e gore konusudur. Yani neye/kime gore sorundur, rahatsizliktir,zarardir?

Iste burada, tum bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin bir insanoglu urunu oldugunu algilarsak ve insanoglu disinda bir guc aramaz ve ...e gore belirlemezsek; herseyin ...e goresinin insanoglu turu oldugunu algilariz.

Buradan da sorunun, insanoglu turunun zihniyet olarak insanlasamamasinin sorunu oldugu algilanir.

Iste her birey bilinci almis kisinin,bilincli ve farkinda olarak bilinc altini bilince cikarmasinin altinda yatan neden, insanoglunun yapilandirdigi zihniyetin, insansal/evrensel yonlendirimi, sorgulanmasi ve degisimidir.

Iste bir birey, bilincli ve farkinda olarak, zihniyetini insanlasmaya yonelttigi surece sorunu, rahatsizligi ve zarari algilar ve bilincalti devreye girmeden, bilincli olarak insanlasmaya yonelir.

Bu da zaten bir surekli suregelen bir surectir ve noktalamali, huzur, rahatlik v.s. de sorun da soz konusu degildir. Cunku bilincin duraganligi degil; (mutluluk ya da rahatsizlik), surekliligi ve hareketi soz konusudur.

Yani ne rahatsizliktan yola cikilmistir, ne de rahatliliktan; bilincli ve farkindalikli olarak insanoglunun yapilandirdigi yapi ve isleyisin zihinsel devriminden yola cikilmistir. Iste bu devrimin "oldu" su yoktur, sadece devrimci zihinsellik ile yasam ve iliski surmek vardir.

Ustelik bu yasam ve iliski, kisiyi yonlendiren ve kontrol eden, bilincaltinin degil; aksine, kisinin bilincli ve farkinda olarak kendi kendini kontrol ve yonlendirmesidir. Zihnini insanlastirmaya yonelik.

Iste birey bilincinin, tursel duzeyi ve farkindaligi bu bilinctir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

özgür mü diyorsun kendine,

sana hükmeden düşünceni duymak isterim,

bir boyunduruktan kaçıp kurtulduğunu değil

(nietzsche)

insan hiç bi zaman düşüncede özgürlüğü bulamayacak sanırım. Bence esas özgür olanlar ilk insanlardı.

Dilleri yoktu. Dinleri yoktu. Kültürleri yoktu. Bizim gibi şartlandıkları hiç bi kavramları yoktu.

İnanın onlar çok özgürdü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bencede ilkel insanların,

modern insandan "daha özgür" olduğu konusunda haklısınız..

ortada bir "özgürlük dayatması/tanımı" olmaması bile o çağlarda,

özgürlüğü doğal kılmıyor mu ?

benim ilkellikten kastım daha çok,

insanın sonradan edindiği, öğrendikleri yerine,

doğuştan zaten kendisinde varolan dürtülerine sahip çıkması, onlarla yüzleşmesi..

gerekirse barışması hatta onlarla..

gövde ve gövdenin büyük us'u yani..

o özgür kalmadıkça,

hangi esaretten, hangi özgürlükten bahsedileceği de önemsiz bence (:

özgürlüğe bile o denli bağlanmamak lazım bence,

bağlanılırsa, paradokslar kaçınılmaz hale gelecektir..

özgürlük kavramının içini her neyle doldurursan doldur,

o içini doldurduklarının, esiri olman da mümkün (:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Degerli Pante,

Bu arkadaşın hırçınlıgını,tahammülsüzlügünü onun yazılarından yapacagımız alıntılarla daha iyi görebilecegimizi düşünüyorum.

birinci tekil şahıstan

Çünkü eğer bu senin için Tam uyduruk olsaydı, sen ihtimal ataması yapmazdın.

Demek ki Tanrı sanrısının ortaya çıkışı süreçlerinde bir yerlerde sen SIFIRA YAKIN DA olsa DOĞRULUK vardır diyorsun.

Bu sorunu çözmelisin.

Bu virüs yaşlandıkça seni rahatsız eder.

Yaşlılığında şoklar ve anlamsız gel gitler yaşarsın ve hayatın ölüm anına kadar işkenceye dönüşür.

Bilincin güçlü ve tüm destek mekanizmaları çalışırken bunun önlemini al.

Arkadaşın bütün korkusu,telaşı yaşlandıgımızda tanrının var olma ihtimalinin düşüncelerimizde artması sonucu yaşayacagımız gelgitler.

Tanrının var olma ihtimalinin yaratacagı tahripattan korktugu için sert tepki gösteriyor.

Tanrı olsa ne olur olmasa ne olur.Bizi niye rahatsız etsin.

Bizim için önemli olan dinlerin insanları bir kalıba sokup köleleştirmesidir.Dinlerin ise bir tanrinin eseri olamayacagı benim nazarımda kesindir.

Tanrı kesinlikle yoktur diyenler böyle bir korku yaşıyorlarsa bunların ateizm anlayışı hakkında kesin bir tespitte bulunabilirim.

Bu pozitiv ateist anlayışı degildir.Bunun adı ideolojik ateizmdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dindarlar yine iş başında.

Yazılanları kırk bin türlü yere yorumluyorlar.

Caiz mi, değil mi, günah mı, sevap mı meraklıları merak ettikleri yerleri sorsunlar.

Bir şeyi anlamıyorsunuz.

Kafanız da basmadığı için yine anlayacağınızdan ümidim yok ama tekrarlıyorum.

Benim sizlerin dedikleri hakkında söylediklerim yorum veya bakış açısı değildir.

Ben aynen şunu diyorum.

"İnsanlar tarafından uydurulmuş bir kurgu karakteri milyarda bir ihtimalle bile var saymak rahatsızlıktır"

Beni ne sizin niyetiniz, ne cinselliğiniz, ne gebermeniz, ne tuvaletinizi yapmanız, ne de niyetleriniz, ideolojileriniz vs ilgilendirmiyor.

Burada sözlerimi yapıştırıp yorum yapmanın niyet okumanın anlamı yok.

Bu işleri bırakın, hastalığınızı düzeltin.

Bana küfretmenin sizi etkili bir ilaç olarak iyileştireceğini bilsem, küfürlerinize de razı olurum.

Ama iyileştirmiyor.

Kafası kumdayken "lan çıkar şu kafanı kumdan" diye onu çekiştirene kafasını kumdan çıkarmadan tekme atan devekuşları gibisiniz :)

Ve şuradaki bana yüklenen cümlelerdeki IQ seviyelerine bakınca da durum daha da vahim.

Aynen şöyle.

"Bu var ya bu, bu şöyledir, bu böyledir,"

Yazık...

Benim elimde ne var?

Olmayan bir şeyi varlıkla ilişkilendirdiğinize, ilişkilenmesine ihtimal atadığınıza dair elimde somut kanıt var.

Sizin elinizde ne var?

Yazdığım cümlelere, "yakalayamaz ki, yakalayamaz ki, nanik, nanik, haha hihi hoho" diyen bir mahalle haylazı ağzı.

Hacı yanılmış.

İslam Coğrafyası Ateizminin sadece Müslümanlık baskısıyla şekillenen olumsuz yönleri yok,

Aynı zamanda İslam Coğrafyası Ateizminin ciddi anlamda IQ problemleri de var. (diğer non-teist, teist ve muhtelif ibişleri hiç söylemeye gerek bile yok)

tarihinde Birinci Tekil Şahis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Birinci Tekil Şahis, on 03 Eylül 2011 - 11:48 ÖS, said:

Sıfıra yakın ne demek?

"Sıfıra yakın param var" diyen bir adama meteliksiz diyebilir misin?

Diyemezsin.

Parası var onun.

İdeolojik yaklaşırsanız ,burda müslümanlarda(inanırlarda) rastladıgımız şeyleri sizde de görürüz işte bunun örnegi yukardaki sizin yazınızdadır.

Bakalım inançlı bir müslümanın yapamadıgını ,ideolojik ateist olan siz yapabilecek misiniz.

Tanrının var olma ihtimali sıfıra yakındır diyorum.

ama sizin verdiginiz örnek ise

"Sıfıra yakın param var" diyen bir adama meteliksiz diyebilir misin?

Diyemezsin.

Parası var onun.

Ama ben cebte paranın olma ihtimali sıfıra yakındır diyorum sen sıfıra yakın param var diye çarpıtıyorsun.

Burayı geçemezsen ideolojik ateist olmaktan öteye gidemezsin Eger ilerde yaşayacak muhtemel korkulardan dolayı tanrı kesinlikle yoktur diyorsan pozitif ateist degil ama ideolojik ateist olursun.

bunlara cevabın varsa sizi okumak bana katkı saglayacaktır.

şimdiden teşekkürler

tarihinde ipucu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Birinci Tekil Şahis, on 03 Eylül 2011 - 11:48 ÖS, said:

Sıfıra yakın ne demek?

"Sıfıra yakın param var" diyen bir adama meteliksiz diyebilir misin?

Diyemezsin.

Parası var onun.

İdeolojik yaklaşırsanız ,burda müslümanlarda(inanırlarda) rastladıgımız şeyleri sizde de görürüz işte bunun örnegi yukardaki sizin yazınızdadır.

Bakalım inançlı bir müslümanın yapamadıgını ,ideolojik ateist olan siz yapabilecek misiniz.

Tanrının var olma ihtimali sıfıra yakındır diyorum.

ama sizin verdiginiz örnek ise

"Sıfıra yakın param var" diyen bir adama meteliksiz diyebilir misin?

Diyemezsin.

Parası var onun.

Ama ben cebte paranın olma ihtimali sıfıra yakındır diyorum sen sıfıra yakın param var diye çarpıtıyorsun.

Burayı geçemezsen ideolojik ateist olmaktan öteye gidemezsin Eger ilerde yaşayacak muhtemel korkulardan dolayı tanrı kesinlikle yoktur diyorsan pozitif ateist degil ama ideolojik ateist olursun.

bunlara cevabın varsa sizi okumak bana katkı saglayacaktır.

şimdiden teşekkürler

Arkadaşım artı değer vermiyor musun?

Artı değer veriyorsun.

Neye artı değer verdiğinin ne önemi var?

Çıkarmada sayı yetmeyince bir diğer basamaktan, onda da yetmeyin sonrakinden taşınıyor ya?

Öyle.

İhtimaline sıfıra yakın değer versen bu artıdır,

O sıfıra yakın değer verdiğin ihtimal neye aittir? Varlığa, ihtimale verdiğin şeyi o da varlığa taşır.

Çıkarma işleminde basamaklar arası sayı taşımak gibi.

Esas müslümanlığı sen yapıyorsun burada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrının var olma ihtimali sıfıra yakındır sözüne en uygun cümle hangisidir

a)Sıfıra yakın param var

b)Cüzdanda paranın olma ihtimali sıfıra yakındır.

Burayı düzeltirsen

ikincisi ilerde yaşlılıgımda beni(kendini)tanrıyla korkutmayacaksan seni ideolojik ateistlikten kurtarıp ,pozitif ateist yapabilirim.

Bunun dışında olmaz kusura bakma kardeşim.

tarihinde ipucu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrının var olma ihtimali sıfıra yakındır sözüne en uygun cümle hangisidir

a)Sıfıra yakın param var

b)Cüzdanda paranın olma ihtimali sıfıra yakındır.

Burayı düzeltirsen

ikincisi ilerde yaşlılıgımda beni(kendini)tanrıyla korkutmayacaksan seni ideolojik ateistlikten kurtarıp ,pozitif ateist yapabilirim.

Bunun dışında olmaz kusura bakma kardeşim.

a ve b seçeneklerinin ikisi de aynıdır.

a)Sıfıra yakın param var=Paranın VARLIĞI KESİN olarak ARTI değerdedir. Paranın VARLIĞININ KESİN olarak ARTI değerde olduğu özne tarafından BİLİNİYOR.

b)Cüzdanda paranın olma ihtimali sıfıra yakındır.= Paranın VARLIK ihtimali KESİN olarak ARTI değerdedir. Paranın VARLIK ihtimalinin KESİN olarak ARTI değerde olduğu özne tarafından BİLİNİYOR. Paranın VARLIĞININ, KESİN olarak ARTI değerde olup olmadığı özne tarafından BİLİNMİYOR.

Kısacası burada olmayan tek şey PARANIN YOKLUĞU. Geri kalan herşey var.

tarihinde Birinci Tekil Şahis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

a ve b seçeneklerinin ikisi de aynıdır.

a)Sıfıra yakın param var=Paranın VARLIĞI KESİN olarak ARTI değerdedir. Paranın VARLIĞININ KESİN olarak ARTI değerde olduğu özne tarafından BİLİNİYOR.

b)Cüzdanda paranın olma ihtimali sıfıra yakındır.= Paranın VARLIK ihtimali KESİN olarak ARTI değerdedir. Paranın VARLIK ihtimalinin KESİN olarak ARTI değerde olduğu özne tarafından BİLİNİYOR. Paranın VARLIĞININ, KESİN olarak ARTI değerde olup olmadığı özne tarafından BİLİNMİYOR.

Kısacası burada olmayan tek şey PARANIN YOKLUĞU. Geri kalan herşey var.

İşte kibirle ahkam kesen, işte kendisi gibi düşünmeyenleri özürlü, hasta, defolu bilince sahip gören zihniyetin algı bozukluğu...

Her iki seçeneğe de aynıdır diyerek nasıl bir akla, nasıl bir olasılık hesabına sahip olduğunu gösteriyor.

Bu zihniyet sahibi bir de farklı düşünenlerin IQ'suyla dalga geçiyordu.

Bu adam limiti de bilmiyor. :D

Örneğin şu da sıfıra yakındır: 0,00000000000000000000000000000000000000000001

Şimdi ekonomistler "doların önümüzdeki 3 ay değer kazanma ihtimali sıfıra yakındır" deseler;bilin bakalım hangi enayi dolara yatırım yapar? :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'ya inanç bir olasılık hesabına indirgenmemeli. Zaten öyle bir olasılık hesaplanamaz o konuda.

Olasılık hesabı yapabilmek için tüm olasılıkları kapsayan küme ile olasılığını hesaplamak istediğimiz özel duruma ait kümenin nicelikleri tespit edebilmek gerekir. Tanrı konusunda bu mümkün değil. Bu problem "Bir torbada 100 bilye vardır, 5 tanesi kırmızı, bu torbadan kırmızı bilye çekme olasılığı nedir?" sorusuna indirgenemez. Buna indirgenemediği zaman da böyle bir olasılık hesaplanamaz.

İnançlılar Tanrı'nın varolma olasılığını yüksek gördükleri için inanmadıkları gibi, ateistler de düşük gördükleri için reddetmez.

Herhangi bir masal kahramanının ya da bir efsane kahramanının gerçek hayatta varolma olasılığını hesaplar mısınız? Ya da hesaplayabilir misiniz? Veya hatta, bu fantazi karakterin varlığı veya yokluğu konusunda bir yargıya ulaşmadan önce bir olasılık hesabı yapma gereği duyar mısınız?

İnançlılar, güvendikleri kişiler inandığı için, ya da inanıyor gibi davrandığı için inanırlar, ya da inanıyor gibi davranırlar.

İnanç bir psikolojik ve sosyolojik fenomendir. İnsanın içinde yaşadığı topluma aidiyet duygusunun gerektirdiği bir taklittir sadece.

Çevredekileri taklit etmekten ibarettir inançlı olmak veya öyle görünmek.

Yoksa kafa yorup dinsel açıklamalar konusunda ikna olmuş olmak değil. Pek çok kişi yeterince derin kafa bile yormaz zaten bu konularda. Günlük hayatta bu gerekmez. Günlük hayatta sadece ramazan ayında oruç tutup, bir yakınınız öldüğünde cenaze namazında namaz kılmak ve mezarlıkta dua okumak falan gerekir.

Bunlar için felsefi muhakemeler yapmış olmak şart değildir. Yapılmaz da zaten. Çevredekilerin yaptıkları taklit edilmektedir sadece.

İnanç ve inançlılık bundan ibarettir.

Deizm, panteizm ve agnostisizm gibi inançsızlığın daha yumuşak ve temkinli formları ise, adı üstünde sadece bundan ibarettir. Yani çekingenlikten ve daha yumuşak ve temkinli bir tavır takınmaktan. Bunların o düşüncelerin iddialarını daha mantıklı bulmakla ilgisi yoktur. İçinde yaşanan toplumdan daha az tepki çekmekle ilgisi vardır. Bu çekingen din muhalifliği türlerinin ortaya çıkış sebebi budur.

Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve çevredeki sevdiğiniz ve birlikte yaşadığınız insanlara "Siz kafayı mı yediniz kardeşim, Noel babaya, perilere, vampirlerin varlığına imkan tanımazken nasıl binlerce yıl öncesinin mitolojik kahramanının varlığına imkan tanırsınız?" gibi bir üslupla yaklaşmak kolay değildir, tercih edilir değildir. Yapan bunu da yapar tabi ama bu herkes için ve her durumda mümkün değildir.

Tepki çekmemek için pek çok kişinin ürettiği çözüm, inançsızlığın bu daha uysal türlerini savunmak ve bu yolla içlerini rahat ettirmektir. İnsan kendini kandırmaya çok müsait bir varlıktır ve insan psikolojisi bu konudaki örnekleriyle ünlüdür.

Bir yalan yeterince fazla söylenip tekrar edildikçe, bu yalanı ilk söyleyenin de inanmaya başlaması gibi, insanı psikolojik olarak daha fazla rahat ettirecek bu inançsal fikirler (deizm, panteizm ve agnostisizm gibi) de bu fikirleri benimsediğini söyleyenleri ikna etmeye başlar bir süre sonra.

Ortada teizm diye bir gerçek olmasa ve toplum üzerindeki etkisi bu kadar güçlü olmasa, zaten panteistler de adına Tanrı dedikleri ama teizmin Tanrı'sı ile alakası olmayan başka bir kavram üretip ona inanma ihtiyacı hissetmeyeceklerdi mesela. Yani ortada bunun için bir motivasyon olmayacaktı. "Default" (yani "varsayılan") duruma, yani inançsızlığa varılacaktı o durumda.

Deizm, panteizm ve agnostisizm gibi eğilimlerin, hatta teizmin bile algı bozukluğu ile ilgisi yoktur. İnsan psikolojisinin topluma uyma ve kendini kandırma özellikleri ile ilgili birer savunma mekanizmalarıdır inanç konusunda geliştirilen bu tür tavır ve tepkiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı yok demek için tanrı kavramına yüklenen bütün özellikleri bilmeniz lazım.

Bütün tanrılar aynı değildir.Ateistlerin kafasında tek tip tanrı kavramı(Allah) var.

Ateistlere göre tanrı Allah'ın özelliklerini taşımalıdır.

Ateistlere göre Allah'ın özelliklerini taşımıyorsa tanrı değildir.

Maddenin özelliklerini taşıyan somut doğaüstü özellikler yüklenmemiş bilinç sahibi olmayan tanrı tanımlarıda var.

Agnostik tavır sadece tanrı için geçerli değildir.Tüm bilim dallarında vardır.

Ölçmede tolerans vardır.Gözlem ve ölçü aletlerinin duyarlılık sınırları vardır.

Bilimde kesinlik olsaydı istatiksel verilere gerek kalmazdı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...