Jump to content

Ateist Kadınlar ve İslam


Recommended Posts

Ateistler Bir Müslüman ile Çıktığında Müslümanlık Bunu Engelliyor.

Ateist Baskasının İnancına Saygı Duydugu İçin Çıktıgı Kişi Fark Etmez.

Ancak Müslümanlar için Kafirler ile Dostluk Dahi Yapmaları Yasaklanmıştır.

NE VARSA BİZDE VAR... BİZ BİZE YETERİZ :)

yüzyılın palavrası :) Ateistler başkasının inancına saygı duyuyorlarmış

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 394
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Muhammedin allahı takmayışının örnekleri daha çok. Yahudi kabilelerinden Beni Nadr kabilesi teslim olup sürgün gitmeyi kabul ettiği için kan dökememişti. Kan dökmek için gözünü Beni Kurayza kabilesine dikti. Onların da savaşsız çıkıp gitmelerini engellemek için savaşa kışkırttı. Hurmalıklarını yaktırdı. Halbuki yeryüzünde bozguncu olmayın filan diye ayetlerle kandırıyordu milleti. Bu müslümanlar arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ganimet olarak elde edilecek hurmalıklar yakılıyordu. "Hani biz bozguncu değildik?" diye söylentiler olunca Muhammed vahiy aldığını söyleyip hurmalıkların allahın emriyle yakıldığını uydurdu.

Yahudiler kışkırtmalara rağmen savaşa çıkmadılar. Buna rağmen Muhammed bütün erkeklerin öldürülmesini emretti. Bir çukur kazılıp Yahudilerin kafaları kesilmeye başlandı. Çocukların etekleri açılıp bakılarak ergen olduğuna karar verilenler çukurun başına götürüldü, kafaları kesildi.

Öğlene kadar süren kafa kesme işinden Ali'nin kollarına ağrılar girdi. Gölgeden katliamı izleyen Muhammed "öğle sıcağında kafa kesme, dinlen de öğleden sonra devam et" dedi.

Öğleden sonra kafa kesme devam etti. Çukur yahudilerle doldu. Muhammed de istediği kanı böylece akıttı. Çünkü bu kabile peygamberin kendilerinden geleceğini iddia ediyorlardı ve bunlara kini vardı...

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammedin allahı takmayışının örnekleri daha çok. Yahudi kabilelerinden Beni Nadr kabilesi teslim olup sürgün gitmeyi kabul ettiği için kan dökememişti. Kan dökmek için gözünü Beni Kurayza kabilesine dikti. Onların da savaşsız çıkıp gitmelerini engellemek için savaşa kışkırttı. Hurmalıklarını yaktırdı. Halbuki yeryüzünde bozguncu olmayın filan diye ayetlerle kandırıyordu milleti. Bu müslümanlar arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ganimet olarak elde edilecek hurmalıklar yakılıyordu. "Hani biz bozguncu değildik?" diye söylentiler olunca Muhammed vahiy aldığını söyleyip hurmalıkların allahın emriyle yakıldığını uydurdu.

Yahudiler kışkırtmalara rağmen savaşa çıkmadılar. Buna rağmen Muhammed bütün erkeklerin öldürülmesini emretti. Bir çukur kazılıp Yahudilerin kafaları kesilmeye başlandı. Çocukların etekleri açılıp bakılarak ergen olduğuna karar verilenler çukurun başına götürüldü, kafaları kesildi.

Öğlene kadar süren kafa kesme işinden Ali'nin kollarına ağrılar girdi. Gölgeden katliamı izleyen Muhammed "öğle sıcağında kafa kesme, dinlen de öğleden sonra devam et" dedi.

Öğleden sonra kafa kesme devam etti. Çukur yahudilerle doldu. Muhammed de istediği kanı böylece akıttı. Çünkü bu kabile peygamberin kendilerinden geleceğini iddia ediyorlardı ve bunlara kini vardı...

İşin doğrusu bu.

Benî Kurayza, Medîne’nin güneydoğu tarafına doğru uzanan ovalık bölgede utum adı verilen kalelerde yaşamaktaydı. Geçimini tarım ve ticaretle sağlayan kabilenin, Benî Nadir’le de akrabalık bağı bulunmaktaydı. Benî Kurayza, Benî Nadir ile birlikte Evs kabilesinin müttefiki olup Medîne sözleşmesine de Evs kabîlesinin müttefiki olarak katılmışlardı.

Anlaşmalarına sadık kalmadıkları ve Hz. Peygamber’e ihanet ettikleri gerekçesiyle Benî Kaynukâ ve Benî Nadîr’in sürgün edilmesinden sonra Medîne’de Benî Kurayza yahudileri kalmıştı. Medine sözleşmesine göre Benî Kurayza’nın şehrin savunmasına katılması gerektiği halde Hendek Gazvesi sırasında bu şartı ihlâl etmiş ve sürgünden sonra Hayber’e yerleşen Benî Nadîr’in reisi Huyey b. Ahtab’ın etkisiyle onlarla ittifak kurmuştu. Halbuki Hz. Peygamber kendisiyle anlaşmalı oldukları için Hendek Gazvesi sırasında Benî Kurayza’nın ikamet ettiği tarafa hendek kazdırmamış, ayrıca hendek kazımında kullanılmak üzere kazma, kürek gibi malzemelerin bir kısmı Benî Kurayza’dan temin edilmişti.

Benî Kurayza’nın ihanetine uğrayan Hz. Peygamber onların Medîne’ye ani bir baskın düzenleme ihtimaline karşı gözdağı vermek amacıyla Seleme b. Eslem el-Eşhelî komutasında 200 ve Zeyd b. Hârise komutasında 300 kişiden oluşan birlikler gönderdi. Hendek Gazvesi’nin en kritik anında Benî Kurayza’nın ihanet etmesi müslümanları zor durumda bırakmıştı. Bu sırada Gatafan kabilesi ileri gelenlerinden Nu’aym b. Mes‘ûd’un müslüman olup Hz. Peygamber’in isteği doğrultusunda Benî Kurayza ve müttefiklerini birbirine düşürmesi ve Hendek Gazvesi’nin sona ermesiyle tehlike atlatılmış oldu.

Kaynaklarda yer alan rivâyetlere göre Hz. Peygamber Hendek Gazvesi’nden sonra evine döndüğünde öğle vakti gelen vahiy üzerine Bilâl-i Habeşî’yi çağırarak ashâbına ikindi namazını Benî Kurayza topraklarında kılmalarını duyurmasını emretti. Ardından zırhını giyip silahlarını kuşanarak atına bindi. Sancağı Hz. Ali’ye vererek öncü birliklerle gönderdi. Kendisi de Medîne’de Abdullah b. Ümmü Mektûm’u vekil bırakıp etrafında süvari ve piyade birlikleri olduğu halde sefere çıktı (23 Zilkâde 5/15 Nisan 627).

Muhtelif zamanlarda hareket eden birliklerden bir kısmı yolda ilerlerken ikindi namazı vaktinin girmesi üzerine namazın Benî Kurayza topraklarına varmadan kılınıp kılınmayacağı ve bunun Hz. Peygamber’in emrine muhalefet olup olmayacağı hususunda ihtilafa düştüler. İkindi namazını bir kısmı yolda vaktinde kılarken bir kısmı da yatsı namazına doğru Benî Kurayza topraklarına ulaşıp orada kıldı. Durum Hz. Peygamber’e arzedilince onun herhangi bir tarafı tenkit etmediği görüldü ve böylece her iki türlü davranışın da uygun olduğu anlaşıldı.

Hz. Peygamber’den önce Benî Kurayza kaleleri önüne varmış olan Hz. Ali burada yahudilerin Hz. Peygamber ve hanımları hakkında çok kötü sözler söylediklerini duydu. Bunları duyup üzüleceğini düşündüğü için Hz. Peygamber’den onların bulunduğu yere yaklaşmamasını istedi. Rasûlullah Hz. Musa’nın daha ağır durumlarla karşılaştığını hatırlattı ve kendisini görmeleri halinde Benî Kurayza’nın hiçbir şey söyleyemeyeceğini ifade ederek onların kalelerine kadar ilerledi. Hz. Peygamber buradan yahudi ileri gelenlerine teker teker seslenerek onları müslüman olmaya davet etti. Olumsuz cevap vermeleri üzerine Allah ve resûlünün emrine boyun eğip kalelerinden inmelerini ve teslim olmalarını istedi. Bu teklifi de kabul edilmeyince çatışma başlamış oldu. Benî Kurayza on beş veya yirmi beş gün boyunca kuşatıldı ve bu arada karşılıklı olarak şiddetli ok ve taş atışları yaşandı. Müslümanlar 3000 savaşçı ve 36 süvariden oluşurken Benî Kurayza savaşçıları, reisleri Ka‘b b. Esed ve müttefiki Huyey b. Ahtab komutasında 600-700 civarında idiler. Benî Kurayza’dan savaşanların sayısı hususunda 400, 800 ve 900 rakamları da zikredilmektedir. Bu arada münafıklar Benî Kurayza’ya giderek onları müslümanlara teslim olmamaya çağırıyor, direnmeye devam etmeleri halinde kendilerine yardımda bulunacaklarına söz veriyorlardı. Kuşatma dolayısıyla çaresiz kalan ve münafıkların vaadettiği yardımın gelmediğini gören yahudiler Hz. Peygamberle müzakerelerde bulunmaya karar verdiler. Benî Nadîr’in şartlarıyla, yani mal ve silahlarını bırakıp birer deve yükü eşya ile Medine’den ayrılmayı önerdiler. İki yıl önce müsamaha gösterip Medine’den ayrılmak üzere serbest bıraktığı Benî Nadîr’in Hendek Gazvesi sırasında kendisine karşı düşman saflarında yer aldığını görmüş olan Hz. Peygamber bu teklifi kabul etmedi ve sadece kayıtsız şartsız teslim olabileceklerini söyledi. Benî Kurayza Hz. Peygamber’den kendilerinin müttefiki olan Evs kabilesine mensup Ebû Lübâbe b. Abdülmünzir’i bazı konuları görüşmek üzere yanlarına göndermesini istediler. Ebû Lübâbe’den kendilerini bu durumdan kurtarmasını isteyen yahudiler görüşme sırasında ona Hz. Peygamber’in kendilerine ne yapacağını sordular. Ebû Lübâbe eliyle boğazını işaret ederek öldürüleceklerini ima etti. Ancak kısa bir süre sonra bu şekilde davranmakla Allah’a ve resûlüne ihanet ettiğini düşündü ve çok pişman oldu. Mescid-i Nebevî’ye giderek kendisini direğe bağladı ve Allah tarafından affedilip ipleri bizzat Hz. Peygamber tarafından çözülünceye kadar zaruri ihtiyaçlarını karşılama amacı dışında günlerce direğe bağlı kaldı. Tevbesi kabul edilen (el-Enfâl 8/27 veya et-Tevbe 9/102) Ebû Lübâbe bundan dolayı duyduğu sevinçle mallarının tamamını sadaka olarak dağıtmak istemiş, ancak Hz. Peygamberin tavsiyesi üzerine üçte birini infak etmiştir.

Muhasara dolayısıyla çaresiz kalan Benî Kurayza Hz. Peygamber’in vereceği hükme razı olarak kalelerinden indiler ve teslim oldular. Bu arada daha önce Hazrec kabilesinden Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, müttefik Benî Kaynukâ yahudileri için aracı olup onları ölüm cezasından kurtardığını dikkate alarak Evs’liler de Hz. Peygamber’e gelip ondan müttefikleri Benî Kurayza’ya iyi davranılmasını istediler. Bunun üzerine Benî Kurayza hakkında hüküm vermek üzere onların teklifiyle Evs kabilesinden Sa‘d b. Mu‘âz’ın hakem olarak tayin edilmesi kararlaştırıldı. Hendek Gazvesi sırasında yaralandığı için Medine’de bir çadırda tedavi görmekte olan Sa‘d b. Mu‘âz Hz. Peygamber’in bulunduğu yere getirilirken Evsliler ona sürekli müttefik Benî Kurayza lehine hüküm vermesini telkin etmekte idiler. Sa‘d kendisinin vereceği hükme razı olacaklarına dair hem Evsliler ve Benî Kurayza’dan hem de Hz. Peygamber’den söz aldıktan sonra kararını açıkladı. Savaşabilecek yaşta bulunan erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak, mallar müslümanlar arasında taksim edilecekti. Hz. Peygamber Sa‘d’ın Allah’ın hükmüyle hükmettiğini belirtti ve isabet ettiğini söyleyerek tasdik etti. Nitekim Sa‘d’ın bu kararının Tevrat’a (Tesniye, XX/10-15) uygun olduğu, Kur’ân’da da (el-Mâide 5/33-34) Allah ve resûlüne savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu görülmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yüzyılın palavrası :) Ateistler başkasının inancına saygı duyuyorlarmış

hem dediğine katılıyorum hemde katılmıyorum:)

adamalr dışardan tepki almamak için ses çıkarmayacakalrdır ama tepkisiz kalmayacaklarınıda biliyorum haliyle bir tür gizli savaş var.

tepki almamak için sustuklarından kimse ataist olduklarını bilmeyecek etraftan gördüğü geleneğe uygun hareket etiği için din konuşmlarında normal bir dindar gibi konuşabilecektir nasılsa bir denetleyen olduğuna inanmayınca bunu yapmalarında bir sakınca olmayacaktır.

hem saygı hem korku benzeri bişi olmuş oldu :)

Kusura bakmayı ama gördüğüm kadarıyla bu böyle.:(

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşin doğrusu bu.

Savaşabilecek yaşta bulunan erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak, mallar müslümanlar arasında taksim edilecekti.

:lol::lol: Bizim haklı olduğumuzu senin alıntın da kabul ediyor. Kendi alıntılarınızı bile okumuyorsunuz. :lol::lol:

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

hem dediğine katılıyorum hemde katılmıyorum:)

adamalr dışardan tepki almamak için ses çıkarmayacakalrdır ama tepkisiz kalmayacaklarınıda biliyorum haliyle bir tür gizli savaş var.

tepki almamak için sustuklarından kimse ataist olduklarını bilmeyecek etraftan gördüğü geleneğe uygun hareket etiği için din konuşmlarında normal bir dindar gibi konuşabilecektir nasılsa bir denetleyen olduğuna inanmayınca bunu yapmalarında bir sakınca olmayacaktır.

hem saygı hem korku benzeri bişi olmuş oldu :)

Kusura bakmayı ama gördüğüm kadarıyla bu böyle.:(

Saygı duymakla saygı göstermek aynı şey değil. Temelsiz bir inanca / inançlara saygı duymak zorunda değilim. Ama isteyen inanır, istediği ritüelini "başkasına zarar vermeden ve başkasını rahatsız etmeden" yaşayabilir, buna saygı gösterebilirim (ama saygı duymam). Yine de birçok yaygın dinin başkalarının özgürlüğünü kısıtlayan ve başkalarına, haklarına uymayacak şekilde, zarar veren kuralları, yaptırımları var. Ateistler genelde bu yaptırımlara tepki gösteriyor. Doğrudan inanca tepki göstermek ve kendini deşifre ederek inanca saygı duymadığını belirtmekse insanların koşullarına göre biçimlenen bir tercih meselesi. Haa saygı duymadığını ifade ederken bile saygı gösteriyordur, söylenmek istenen de budur sanırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gönderilme tarihi Dün, 08:34 PM

Mesajı görDIESEL, on 17 December 2011 - 12:38 PM, said:

İşin doğrusu bu.

Savaşabilecek yaşta bulunan erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak, mallar müslümanlar arasında taksim edilecekti.

Freand mesajı.

:lol: :lol: Bizim haklı olduğumuzu senin alıntın da kabul ediyor. Kendi alıntılarınızı bile okumuyorsunuz. :lol: :lol:

Gerçekleri görmek isterseniz kurlların savaş kuralalrı olduğunuda görmeyi düşününüz.

Bu kanunda bu şekilde yer almamışsada kuranda bu şekilde yer almış.

savaş kurallarında insanlık aramak biraz anormale kaçar.

Yok demiyorum sadece kural savaş kuralı. Ve savaş kuralalrıda hiç insaflı kurallar değildir. Denilenin aksine sapıklığa kadar giden kuralları var savaş kurallarının ( Tüm insanlar ve dinler için genel bilgidir).

:(

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 months later...

Bende hep bunu düşünüyorum.Niye ateist kadının sayısı daha az diye.Bunu islamın kadının üstüne korku inşa etmesinde buluyorum..Kadın üzerindeki baskıdan ayrıca Adem ve Havva geyiğinde de olduğu gibi Havva'nın yanlış yapması filan gibi şeylerden dolayı kendini cehennemlik mi görüyor nedir :S Terk edecekleri yerde hepten dine sarılıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sizler de dikkat ettiniz mi bilmiyorum, ateist nüfus içinde yer alan kadın sayısı oldukça az. Net bir ateist sayısı tespit edilmiş olmadığından genel oranı bilmiyoruz; ancak çevremize, Ateistforum gibi forumlara veya benzeri sitelere, gazeteci ve yazarlara, medyada görünen yüzlere vs. bakıldığında görünen o ki ateist kadın sayısı erkek sayısından çok daha az.

Ben de öyle düşünüyordum ama baş örtüsü (yazma) yakan ve köylü şalvarı giyen, hatta ilk okula bile gönderilmemiş bir ev kadını, yani tipik bir Anadolu kadının bana "ben Allah'a inanmıyorum" diye açıkca söylemesinin ardından bu konuda tüm görüşlerim değişmişti.

Bu dönemde ben çok inançlıydım nitekim ve adeta şok olmuştum. Sanırdım ki tüm ateist bayanlar üniversite öğrenimi görmüş, komünist veya sosyalist ideolojiye yakın, politikle ilgilenen, modern görünümlü elite kişiler falan.

Açıkçası eğer normal bir Anadolu kadını da artık böyle düşünüyorsa okumuşları dine ısındırmak daha zor olacaktır diye çok kaygılanmıştım o dönem. :)

Tahminimce ateist kadınlar da çok var ama görünürde değiller. Bunun nedeni de toplumun onlara eklediği yük veya layık gördüğü geleneksel aile rolleri.

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben tam tersini düşünürdüm hep...

Belki de sebebi çevremde İslam dininin kadınlara yaklaşımını hoş bulmayan kadınların çoğunlukta olmasıdır. Daha doğrusu bozulmuş İslam'ın kadına yaklaşımını... Bu tip kadınlar genelde İslamın bu zamanda bozuldugunu, Arap ülkelerinde yaşanan İslamın yanlış yaşandığını savunup İslama daha bir bağlanan ve aslında İslam'ı tam bir deist felsefeyle yaşayan kadınlar. Onlara göre İslam 'cennet anaların ayakları altındadır' diyerek kadını (ama aslında anayı) el üstünde tutan bir din.

Ama sorsan bir çoğu kitabın Türkçe mealini okumamıştır bile. 'Ben Allah'a inanıyorum ve kapanmasam da, kocama itaat etmesem de, evlilik dışı ilişki yaşasam da Allah beni affeder, yeter ki kul hakkı yemeyeyim' mantığıyla düşünürler. Halbuki tarafsız bakış açısıyla bir okusalar kıtabı, öyle olmadığını anlayacaklar. Belki de bundan korkuyorlar, bilmiyorum. Kitabı okumasa da eminim bir çok kadın Nisa 34 ve türevi ayetlerle bir yerlerde karşılaşmıştır. Bunlardan kaçıyor olabilirler.

Bir diğer sebebi de laik bir ülkede yaşamaları.. Müslüman bir ülkede yaşasalar eminim bazı kurallar canlarını sıkar, bazı şeylere tepki gösterirlerdi. Sorgulamaya başlarlardı. Çünkü gerçek İslam'ı yaşarlardı ve bu işte bir yanlışlık olduğunu farkederlerdi.

Kısacası işlerine nasıl geliyorsa öyle düşünüyorlar.

Bunlar benim çevremde gözlemlediklerim. Bu bahsettiğim kadınlar genelde dinin gereklerini yerine getirmeyip sadece Allah'a inanarak cennete gidebileceklerini düşünen light müslüman kadınlar. Ve bunlar potansiyel ateist/deist/agnostik benim gözümde.

Ama inanın dinin gereklerini yerine getirip, ikinci sınıf insan olmayı kabul eden gerçek müslüman kadınlar hakkında pek fikir yürütemeyebilirim.

Bazen söyleyecek kelime bile bulamıyorum çünkü onlar hakkında...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de öyle düşünüyordum ama baş örtüsü (yazma) yakan ve köylü şalvarı giyen, hatta ilk okula bile gönderilmemiş bir ev kadını, yani tipik bir Anadolu kadının bana "ben Allah'a inanmıyorum" diye açıkca söylemesinin ardından bu konuda tüm görüşlerim değişmişti.

Bu dönemde ben çok inançlıydım nitekim ve adeta şok olmuştum. Sanırdım ki tüm ateist bayanlar üniversite öğrenimi görmüş, komünist veya sosyalist ideolojiye yakın, politikle ilgilenen, modern görünümlü elite kişiler falan.

Açıkçası eğer normal bir Anadolu kadını da artık böyle düşünüyorsa okumuşları dine ısındırmak daha zor olacaktır diye çok kaygılanmıştım o dönem. :)

Tahminimce ateist kadınlar da çok var ama görünürde değiller. Bunun nedeni de toplumun onlara eklediği yük veya layık gördüğü geleneksel aile rolleri.

Mantıklı düşünebilmek, sorgulayabilmek için üniversite bitirmiş olmak gerekmiyor.

Gerçi siz de 'bir zamanlar' bu düşüncedeymişsiniz ama hala böyle düşünenler vardır diye yazmak istedim.

Benim annem küçük bir ilçede, müslüman bir çevrede yaşayan bir çocukken sorgulamaya ve Allah'ı reddetmeye başlamış. O zamanlar tabi biraz Allah'ı sevmeme ona kin duyma mantığıyla yaklaşmış ama şu an gayet normal bir Anadolu kadını ve İslam dinine pek sıcak bakmıyor. Ona göre bir Allah var, kitap yok. Daha doğrusu kendi kafasında canlandırdığı Tanrı kavramının adını Allah koymuş.

Evet ateist kadınlar var ama erkeklere göre daha az cesur olduklarından sanırım kendilerini pek gösteremiyorlar. Yapısal olarak erkekler daha cesurdur, kavga, savaş, koruyuculuk konusunda kendilerini tehlikeye atabilirler ama kadınlar daha çok yavrularını koruma iç güdüsüyle kendini tehlikeye atabilir.

Bu mantıkla düşünürsek bir kadının, hele ki müslüman ortamda yaşayan bir kadının açık açık 'ben Allah'a inanmıyorum' diyebilmesi çok zor. Erkek dayak yemeyi göze alabilir, kendini koruyabilir çünkü ama kadın için bu çok riskli...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şiddet uygulanan insanlar daha bağımlı yaşamaya mahkumdur.

Toplumda kadınların daha çok şiddet görmesi, tanrıya olan bağımlılıklarını artırmaktan başka bir işe yaramaz.

Gerek ekonomik, gerek duygusal, gerek fiziksel şiddet olsun bu böyle..

Bu iddanın tam terside mümkündür ama insanların şiddet karşısındaki çaresizlikleri bağımlılığın belirleyicisidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yüzyılın palavrası :) Ateistler başkasının inancına saygı duyuyorlarmış

Ateistler inanca neden saygı duysunlar. Bazıları çok sapkın.

Ölü karısı ile 6 saat daha seks yapılmasına izin veren İslam'a saygı duyulur mu hiç? Olsa olsa ondan iğrenilir.

Ama sapık inançların belirtilmes ilkesine saygı duyulur.

Karısı öldükten sonra onunla 6 saat boyunca seks yapmak isteyen bir Müslüman'ın bu iğrençliğe inanma özgürlüğüne saygı duyulur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de öyle düşünüyordum ama baş örtüsü (yazma) yakan ve köylü şalvarı giyen, hatta ilk okula bile gönderilmemiş bir ev kadını, yani tipik bir Anadolu kadının bana "ben Allah'a inanmıyorum" diye açıkca söylemesinin ardından bu konuda tüm görüşlerim değişmişti.

Bu dönemde ben çok inançlıydım nitekim ve adeta şok olmuştum. Sanırdım ki tüm ateist bayanlar üniversite öğrenimi görmüş, komünist veya sosyalist ideolojiye yakın, politikle ilgilenen, modern görünümlü elite kişiler falan.

Açıkçası eğer normal bir Anadolu kadını da artık böyle düşünüyorsa okumuşları dine ısındırmak daha zor olacaktır diye çok kaygılanmıştım o dönem. :)

Tahminimce ateist kadınlar da çok var ama görünürde değiller. Bunun nedeni de toplumun onlara eklediği yük veya layık gördüğü geleneksel aile rolleri.

Bu bağlamda ateist erkekler de ortalıklarda görünmüyorlar. Onların da sayısının bu kadar az olduğunu sanmıyorum.

Buna rağmen tipik bir Anadolu kadınının Allah'a inanmaması, onun ince ve üstün zekasına işaret ediyor bence.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de öyle düşünüyordum ama baş örtüsü (yazma) yakan ve köylü şalvarı giyen, hatta ilk okula bile gönderilmemiş bir ev kadını, yani tipik bir Anadolu kadının bana "ben Allah'a inanmıyorum" diye açıkca söylemesinin ardından bu konuda tüm görüşlerim değişmişti.

Bu dönemde ben çok inançlıydım nitekim ve adeta şok olmuştum. Sanırdım ki tüm ateist bayanlar üniversite öğrenimi görmüş, komünist veya sosyalist ideolojiye yakın, politikle ilgilenen, modern görünümlü elite kişiler falan.

Açıkçası eğer normal bir Anadolu kadını da artık böyle düşünüyorsa okumuşları dine ısındırmak daha zor olacaktır diye çok kaygılanmıştım o dönem. :)

Tahminimce ateist kadınlar da çok var ama görünürde değiller. Bunun nedeni de toplumun onlara eklediği yük veya layık gördüğü geleneksel aile rolleri.

Çok haklısınız ama o kadınlar çok az. Benim anneannem öyle bir kadındı mesela. Evlenip şehre göçmüş, başını laf olsun diye örten (hani şu örtüyü bağlamadan başının üstünden atan, bir yere giderken de saçının yarısını dışarıda bırakan eşarplardan örten) bir kadındı, dine sıkı sıkıya inana kocasına rağmen tek bir gün oruç tutmamış, namaz kılmamış, kocası bir şeyler söyleyince de "amaan" deyip duymazdan gelmiş bir kadın...

Ben büyüdüm, onu keşfettim ve "sen ateistsin valla anneanne, çok acayip bu" dedim, "ben anlamam ateistten mateistten, bunların hepsi yalan" dedi ve Allah'a inanmadığını söyledi.

Sonra iyice kanka olduk anneannemle, birlikte sülalenin canına okuduk.

Bizimkiler alevi. Sünnilerle evlenenler de var ve onların kocaları anneannemi, yaşlanıp da namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, hiç Allah'dan Kur'an'dan bahsetmiyor diye eleştirir, ona kızarlardı.

Asla yapmadı, onlara da "işinize bakın" dedi. Kucağımda öldü ve ağzından ne bir dua döküldü, ne de Allah sözcüğü çıktı. Çok özel, çok güçlü bir kadındı.

Anneannem okuma yazmayı bile tıpkı babaannem gibi sonradan öğrenmişti. Eskiden okuma yazma bilmeyenler için kurslar açardı devlet. Orada öğrenmişlerdi.

Yani dediğiniz doğru ama çok nadir böyle kadınlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet ateist kadınlar var ama erkeklere göre daha az cesur olduklarından sanırım kendilerini pek gösteremiyorlar. Yapısal olarak erkekler daha cesurdur, kavga, savaş, koruyuculuk konusunda kendilerini tehlikeye atabilirler ama kadınlar daha çok yavrularını koruma iç güdüsüyle kendini tehlikeye atabilir.

Bu mantıkla düşünürsek bir kadının, hele ki müslüman ortamda yaşayan bir kadının açık açık 'ben Allah'a inanmıyorum' diyebilmesi çok zor. Erkek dayak yemeyi göze alabilir, kendini koruyabilir çünkü ama kadın için bu çok riskli...

Ben tam tersi olduğunu düşünüyorum. Kadınların ateist olduklarını söylemeleri erkeklere göre daha kolay. Bunu hem kendimden hem de ateist kadın arkadaşlarımdan biliyorum. Hatta yukarıda yazdığım anneannem örneği de böyle olduğunu gösteriyor.

Erkekler kadınları aslen pek ciddiye almaz bizim toplumda. Kadın ufak ufak, şakayla karışık, ortamın hoş bir anında bir şeyler çıtlatmaya başlayabilir ve devamı gelir.

Ben kadın olarak ateist olduğumu çok rahat söyleyebiliyorum çünkü erkekler birbirine saldırabilirken bana bunu yapamıyor. Yapamaz. Dinler ve susar. Nurcusu da susar, bilmemnecisi de. Öyle de oldu.

Aslında kadınlar, kadın olmanın doğal gücünü avantajlarını ne yazık ki yanlış yerlerde, saçma amaçlar peşinde kullanıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...