Jump to content

İbni Sina ateist olarak mı öldü?


Recommended Posts

Gazali, Filozoflari "zindik" (Tanri'ya ve ahirete inanmayan) ilan etmis, ona gore Aristoteles'in yazilarini Arapca’ya ceviren Farabi ile Ibn Sina da birer zindiktir. O, bid’at (Peygamber zamanindan sonra ortaya cikmis seyler) ehli olanlarin kitaplarinin halk tarafindan okunmasinin yasaklanmasini istemistir. Ona gore gercek ve kesin bilgiye ilham (Tanri’nin insan yuregine bilgi doldurmasi) ruyâ ile uyku (Tanri sirlarinin sezgiyle elde edilmesi) yoluyla varilabilirdi.

Kaynak: Islam tarihi

tarihinde Organelle tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanların övünç kaynağı olan çoğu İslam alimi ''Pozitif'' bilimlerde çalışan Tıp,astronomi,matematik,coğrafya gibi içlerinde batılıların Avi Cenna dediği Özellikle Türk kökenli olanlar; İbni Sina, Biruni,Harezmi,Ali Kuşcu vd..İslamı çokta benimsemiş helede Muhammed'e gönülden inanmış insanlar değildi..İçinde bulundukları şartlar gereği iman etmiş görünebilirler , nasıl ki batılı bilim adamları hristiyanlığa gülüp geçtiyse, titri bilim insanı olan bir kimse hangi çağda olursa olsun Muhammedin elçiliğini yaptığı bir dine ve allaha inanması oldukça zorlama olur..İnanmış olsa bile islamın günah saydığı işlerle uğraşıp müslüman olamaz. Ters mıknatıslanma yapar!!

tarihinde ziobelle tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam içinde zındık kafir diye hakarete uğrayan filozofların çoğu panenteist/panteist tir.Dini öğretileri abartılı yersiz ve saçma bulmuşlardır.

O zaman ki ayrım bugün olduğu gibi varoluşa sebep doğa mı yoksa doğa üstü mü şeklindedir.

tarihinde Galileo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Said Nursi de kendi ilmiyle ovunmek icin oldukten sonra dirilmeyi 2x2=4 seklinde isplatladigini, ancak Ibn-i Sina gibi alimlerin "akil buna yol bulamaz" diye imani zaaf gosterdiklerini soylemis. Bunlarin bogulduklari yerde, Saidin ayagi bile islanmamis...

Kor olur badem gozlu olur, ateist olur musluman olur...

Elde ne kadar musluman bilim adami var ki zaten, tabii ki muslumanlar sahip cikacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

buyur kardeş ibni sina gerçeği.

İBN SİNA (370/980 - 428/1037)

Ebu Ali el-Hüseyin İbn Abdullah İbni Sina. Aristo felsefesini benimseyen İbni Sina, İslâmi kavramlara batini manalar vermekte, İslâmi değerlere karşı çıkmasına rağmen, Müslüman olduğunu iki yüzlülük yapmak suretiyle iddia etmektedir. İslâmi değerlere karşı yaptığı hücumlarında, örneğin: Dünyanın ezeli olduğunu, yoktan yaratmanın imkansız suretiyle meydana geldiğini iddia etmektedir. Bu manada İbni Sina bir “Vahdet-i Vücut’çudur”. Ayrıca, Allah’ın cüzleri bilmediğini, [1] cehennem azabının devamlı olmadığını, cismani haşrin olmadığını, alemin gayesiz olduğunu, ve Peygamber sözlerinin gerçek değil sembolik olduğunu da iddia etmektedir.

Bu gibi iddialarıyla ilgili olarak kaynaklardan örnekler verecek olursam, şöyle ki:

Ibn Sina yazdığı „Risalet-ül Adhaviye“ ismli kitapta cismani dirilişi açıkca reddeder. Ona göre bedenin dirilmesi peygamberin zihninde doğan hayli bir „mit“ten başka birşey değildir. O, peygamberin bu mit`le kitleleri kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia eder. [2]

Ona göre akla uyğun yaşamak cennet, hayal alemi ise cehennemdir.Hisler ise kabir alemidir. [3]

Dolayısıyla bu yaşanan hayattan başka bir hayatın olmayacağını iddia eder. [4]

“İbni Sina ise Farabi’ye oranla Felsefesinde biraz daha fazla İslâmi kavramlar ve unsur kullanır. Bazıları onun bu özelliğinin, İslâm’ı gerçek anlamıyla bilenlere sevimli görülme arzusundan kaynaklandığını iddia ederlerse de yanlış bir kanaattir. Çünkü araştırıldığında onun Müslümanlara şirin görünmek gibi bir kaygı taşımadığı görülür. O, İslâmi kavramları ve asıl anlamlarının çok dışında anlamlar içerecek şekilde kullanarak, kendine özgü bir felsefe-inanç oluşturma gayreti taşır. Bütün yaptığı da bundan ibarettir. Onun felsefesinde İslâm’ı ilgilendiren önemli noktalar şunlardır: O, Peygamberlikle ilgili olarak, Peygamberin Cebrail gibi bir varlıkla görüşmesinin imkânsız olduğunu, çünkü peygamberliğin bir tür parapsikolojik ve metapsişik olay olduğunu belirtir. Kendi düşünce ve fikirlerinin de “Vahiy olarak nitelenen bilgiden” farksız olduğunu belirtir. O, şeriata karşı lakayt bir tavır takınmayı yaşantısının normal özelliği haline getirmiş, ancak eğer bir felsefi problemi halledemezse camiye gidip dua etmeyi alışkanlık edinmiştir [5]. Fakat, klâsik kaynakların belirttikleri bu dua olayının konusu olan varlık ta, Vahiy İslam’ında anlamını bulan Alemlerin Rabb’i olan Allah değildir. İbn Sina’nın inandığı ve düşündüğü yüce varlığın sıfat ve özellikleri Allah’ınkinden oldukça farklıdır. O en genel anlamıyla Aristo’nun inandığı tanrı kavramına inanır.”

“Aristo’ya göre tanrı vardır ve varlığı zorunludur. Ancak onun, yoktan var etme gibi, bir sıfatı yoktur. Aristo’nun inancındaki tanrı, malzemesini hazır bulan ve kendi iradesi olmadan bu malzemeye şekil veren bir tanrıdır. Yani bir anlamıyla mimar tanrı’dır. Üstelikte evrene şekli kendi isteğiyle vermemiştir. O, evren dışında ve hareketsizdir. Hareketsizdir çünkü hareket edecek olsa başka hareket ettiriciye muhtaç olur. Onun kainata şekil vermesi, limonu doğrudan hiçbir etkisi olmadığı halde kişinin ağzını sulandırması gibidir. Yani madde, tanrı gibi olmak, ona yakın olmak için biçim kazanır ve tanrıya yaklaştıkça biçimi (formu) artar. Aristo bu düşüncelerini madde - forum kuramıyla açıklayarak, tanrının maddesiz form (şekil) olduğunu, saf maddenin ise formsuz olduğunu belirtir. Böylelikle ona göre tanrı ile formsuz madde (heyûlâ) arasında diğer bütün varlıklar yer alır.”

“Aristo’yu taklid edilecek en mükemmel insan, insanlığın “birinci öğretmeni” olarak düşünen onun düşüncesini tam anlayabilmek için kitaplarını tekrar tekrar okuyan ve ona muhalif olmaktansa, İslâm’a muhalif olmayı tercih eden Farabi ve İbn Sina, tanrı görüşünde de ufak farklılıklarla üstatlarını takip ederler. Onlara göre tanrıdan ilk akıl, ondan da ikinci, ikinciden de üçüncü... Akıllar sûdur etmiştir. Tanrının evreni yaratmasının bu akıllar aracılığıyla gerçekleştiği görüşündedirler. Onlara göre ilk akıldan başlayarak safha safha diğer akıllara bağlı olarak yaratma gerçekleşir. Bu şekliyle Tanrı vardır ve yaratıcıdır. Ancak bu yaratmanın yoktan var etme biçiminde olmaması gerekir. Çünkü onlar yoktan var etmenin imkânsız olduğunu ve bu imkansızlığın tanrıyı da kapsadığını belirtirler.” [6]

“İbn Sina gerçek sistemini Hikmetu’l - Mesrikıyye’de açıkladığını söylemektedir. Onun sisteminde, yukarıda belirttiğimiz gibi, felsefi bilgilerle İslâmi bilgiler aynı zamanda birleşir, uyuşmaya çalışılır. Dünyanın öncesiz (kadim) olduğu düşüncesini ona veren veya onun bu düşüncedeki hareket noktası. Kur’an olmayıp, Aristo ve Eflatuna ait kozmogoni metafiziğin ortaya koyduğu sonuçlardır. Bu açıdan sistemde egzastansiyel bir determinizm görmek mümkündür. Bu görünümünden dolayıdır ki İbn Sina’nın sistemi, ortaçağ felsefesinin bütün karakterini taşır.”

“İbn Sina bir yönden âlemin ezeli olduğunu söylerken, diğer yönden onun mümkün olduğunu kabul eder. Onun anlayışına göre, âlem Allah’la birlikte daima vardı. Bir yönden Allah’ın âlemden önce olmayacağı, diğer yönden de O’nun âlemden önce olduğu kanaatındadır. Böylece ilk bakışta İbn Sina’nın düşüncelerinde bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer âlem Allah’la birlikte varsa öncesiz, Allah ona oranla bir önceliğe sahipse mümkün veya yaratılmış (muhdes)tır. Ancak İbn Sina, bu çelişkiyi şöylece ortadan kaldırmak ister: ona göre, Allah âlemde zaman itibariyle değil, fakat tıpkı sebebin sonucundan önce olduğu gibi, öz (zat) ve sıra önceliği itibariyle öncedir.” [7]

Görüldüğü gibi, peygamberliği hayal ürünü, parapsikolojik bir olay olarak gören İbn Sina’nın İslâm’da ki peygamberlik anlayışıyla bir ilgisi olmadığı gibi, Allah’ın, alemi yoktan var ettiğini de kabul etmemektedir. Ona göre alem, Allah’la birlikte ezeli yani başlangıçsızdır. Alem, Allah’ın içinde, bir çocuğun anne karnında olması; bir eşyanın bir bir sandık içinde olması gibi, Allah’la birlikte hep vardı, meydana gelmesi bir doğum olayı şeklinde açığa çıkmasıdır. Yani İbn Sina’ya göre, Allah alemi yoktan var etmemiş, kelimenin tam anlamıyla “haşa” doğum yapmıştır. Ve bu doğum bir dişinin ister, istemez doğurması gibi, Allah’ın iradesi dışında meydana gelmiştir iddiasındadır. Ve sözlerini bilgiç göstermek için Allah birdir, birden bir çıkar, Allah’ta sadece bir sefer doğum yapmıştır, ilk ve tek olarak doğurduğu bir sonrakini, oda bir sonrakini doğurmak suretiyle bir doğum zinciri meydana getirmiştir. Dokuzuncu doğumdan sonra ki buna 9. Akıl demektedir. 10 cu olarak faal akıl meydana gelmekle ve bu faal akıl ay altı dünyanın şekillerinin içinde bulunduğu, yani içinde yaşadığımız âlemi, göğe ait hareketlerin yardımıyla meydana gelmektedir der.

Bu gibi düşünce ve iddialar, İslam dinine göre küfür ve şirk olan iddialardır, zira İslamda peygamberlik parapsikolojik bir olay değil gerçek manasıyla bir dini vahiy alma olayıdır. Allah’ta alemi yoktan var etmiştir, Allah doğum yapmaktan münezzehtir. Hıristiyanlar İsa Allah’ın oğludur dediler, bu sözleri Kûr’an ayetleriyle ret edilmek suretiyle tekfir edildiler, İbn Sina bütün alem; Allah’ın çocuğudur demektedir. İslam dininde ki tevhit inancıyla bağdaşmayan bu iddiası İslam dini açısından kabul edilemez, Kûr’an ölçüsüne göre İbn Sina bir müşrikten başka bir şey değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ozgurbeyin verdiğin linkteki bilgiler külliyen yalan ve yanlış.

Orada yazanların aksine ibni sina peygamberlik mantığa ters düşüyor demiştir. Kalkıp ibni sina gibi bir adamı dinde mantık yok ama olsun sen yinede inan ne kaybedersin yalanına inanacak mı?

Mantığa ters düşen dinlere bir mantık adamının olumlu bakacağını söylemek aşağılık yalancılıktan başka bir şey değildir.

Photoshopla balığın üzerine mucizeymiş gibi allah yazan aptallar da bunu ne diye yaparlarda insanları kandırırlar din işte böyle hep yalan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

buyur kardeş ibni sina gerçeği.

İBN SİNA (370/980 - 428/1037)

Ebu Ali el-Hüseyin İbn Abdullah İbni Sina. Aristo felsefesini benimseyen İbni Sina, İslâmi kavramlara batini manalar vermekte, İslâmi değerlere karşı çıkmasına rağmen, Müslüman olduğunu iki yüzlülük yapmak suretiyle iddia etmektedir. İslâmi değerlere karşı yaptığı hücumlarında, örneğin: Dünyanın ezeli olduğunu, yoktan yaratmanın imkansız suretiyle meydana geldiğini iddia etmektedir. Bu manada İbni Sina bir “Vahdet-i Vücut’çudur”. Ayrıca, Allah’ın cüzleri bilmediğini, [1] cehennem azabının devamlı olmadığını, cismani haşrin olmadığını, alemin gayesiz olduğunu, ve Peygamber sözlerinin gerçek değil sembolik olduğunu da iddia etmektedir.

Bu gibi iddialarıyla ilgili olarak kaynaklardan örnekler verecek olursam, şöyle ki:

Ibn Sina yazdığı „Risalet-ül Adhaviye“ ismli kitapta cismani dirilişi açıkca reddeder. Ona göre bedenin dirilmesi peygamberin zihninde doğan hayli bir „mit“ten başka birşey değildir. O, peygamberin bu mit`le kitleleri kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia eder. [2]

Ona göre akla uyğun yaşamak cennet, hayal alemi ise cehennemdir.Hisler ise kabir alemidir. [3]

Dolayısıyla bu yaşanan hayattan başka bir hayatın olmayacağını iddia eder. [4]

“İbni Sina ise Farabi’ye oranla Felsefesinde biraz daha fazla İslâmi kavramlar ve unsur kullanır. Bazıları onun bu özelliğinin, İslâm’ı gerçek anlamıyla bilenlere sevimli görülme arzusundan kaynaklandığını iddia ederlerse de yanlış bir kanaattir. Çünkü araştırıldığında onun Müslümanlara şirin görünmek gibi bir kaygı taşımadığı görülür. O, İslâmi kavramları ve asıl anlamlarının çok dışında anlamlar içerecek şekilde kullanarak, kendine özgü bir felsefe-inanç oluşturma gayreti taşır. Bütün yaptığı da bundan ibarettir. Onun felsefesinde İslâm’ı ilgilendiren önemli noktalar şunlardır: O, Peygamberlikle ilgili olarak, Peygamberin Cebrail gibi bir varlıkla görüşmesinin imkânsız olduğunu, çünkü peygamberliğin bir tür parapsikolojik ve metapsişik olay olduğunu belirtir. Kendi düşünce ve fikirlerinin de “Vahiy olarak nitelenen bilgiden” farksız olduğunu belirtir. O, şeriata karşı lakayt bir tavır takınmayı yaşantısının normal özelliği haline getirmiş, ancak eğer bir felsefi problemi halledemezse camiye gidip dua etmeyi alışkanlık edinmiştir [5]. Fakat, klâsik kaynakların belirttikleri bu dua olayının konusu olan varlık ta, Vahiy İslam’ında anlamını bulan Alemlerin Rabb’i olan Allah değildir. İbn Sina’nın inandığı ve düşündüğü yüce varlığın sıfat ve özellikleri Allah’ınkinden oldukça farklıdır. O en genel anlamıyla Aristo’nun inandığı tanrı kavramına inanır.”

“Aristo’ya göre tanrı vardır ve varlığı zorunludur. Ancak onun, yoktan var etme gibi, bir sıfatı yoktur. Aristo’nun inancındaki tanrı, malzemesini hazır bulan ve kendi iradesi olmadan bu malzemeye şekil veren bir tanrıdır. Yani bir anlamıyla mimar tanrı’dır. Üstelikte evrene şekli kendi isteğiyle vermemiştir. O, evren dışında ve hareketsizdir. Hareketsizdir çünkü hareket edecek olsa başka hareket ettiriciye muhtaç olur. Onun kainata şekil vermesi, limonu doğrudan hiçbir etkisi olmadığı halde kişinin ağzını sulandırması gibidir. Yani madde, tanrı gibi olmak, ona yakın olmak için biçim kazanır ve tanrıya yaklaştıkça biçimi (formu) artar. Aristo bu düşüncelerini madde - forum kuramıyla açıklayarak, tanrının maddesiz form (şekil) olduğunu, saf maddenin ise formsuz olduğunu belirtir. Böylelikle ona göre tanrı ile formsuz madde (heyûlâ) arasında diğer bütün varlıklar yer alır.”

“Aristo’yu taklid edilecek en mükemmel insan, insanlığın “birinci öğretmeni” olarak düşünen onun düşüncesini tam anlayabilmek için kitaplarını tekrar tekrar okuyan ve ona muhalif olmaktansa, İslâm’a muhalif olmayı tercih eden Farabi ve İbn Sina, tanrı görüşünde de ufak farklılıklarla üstatlarını takip ederler. Onlara göre tanrıdan ilk akıl, ondan da ikinci, ikinciden de üçüncü... Akıllar sûdur etmiştir. Tanrının evreni yaratmasının bu akıllar aracılığıyla gerçekleştiği görüşündedirler. Onlara göre ilk akıldan başlayarak safha safha diğer akıllara bağlı olarak yaratma gerçekleşir. Bu şekliyle Tanrı vardır ve yaratıcıdır. Ancak bu yaratmanın yoktan var etme biçiminde olmaması gerekir. Çünkü onlar yoktan var etmenin imkânsız olduğunu ve bu imkansızlığın tanrıyı da kapsadığını belirtirler.” [6]

“İbn Sina gerçek sistemini Hikmetu’l - Mesrikıyye’de açıkladığını söylemektedir. Onun sisteminde, yukarıda belirttiğimiz gibi, felsefi bilgilerle İslâmi bilgiler aynı zamanda birleşir, uyuşmaya çalışılır. Dünyanın öncesiz (kadim) olduğu düşüncesini ona veren veya onun bu düşüncedeki hareket noktası. Kur’an olmayıp, Aristo ve Eflatuna ait kozmogoni metafiziğin ortaya koyduğu sonuçlardır. Bu açıdan sistemde egzastansiyel bir determinizm görmek mümkündür. Bu görünümünden dolayıdır ki İbn Sina’nın sistemi, ortaçağ felsefesinin bütün karakterini taşır.”

“İbn Sina bir yönden âlemin ezeli olduğunu söylerken, diğer yönden onun mümkün olduğunu kabul eder. Onun anlayışına göre, âlem Allah’la birlikte daima vardı. Bir yönden Allah’ın âlemden önce olmayacağı, diğer yönden de O’nun âlemden önce olduğu kanaatındadır. Böylece ilk bakışta İbn Sina’nın düşüncelerinde bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer âlem Allah’la birlikte varsa öncesiz, Allah ona oranla bir önceliğe sahipse mümkün veya yaratılmış (muhdes)tır. Ancak İbn Sina, bu çelişkiyi şöylece ortadan kaldırmak ister: ona göre, Allah âlemde zaman itibariyle değil, fakat tıpkı sebebin sonucundan önce olduğu gibi, öz (zat) ve sıra önceliği itibariyle öncedir.” [7]

Görüldüğü gibi, peygamberliği hayal ürünü, parapsikolojik bir olay olarak gören İbn Sina’nın İslâm’da ki peygamberlik anlayışıyla bir ilgisi olmadığı gibi, Allah’ın, alemi yoktan var ettiğini de kabul etmemektedir. Ona göre alem, Allah’la birlikte ezeli yani başlangıçsızdır. Alem, Allah’ın içinde, bir çocuğun anne karnında olması; bir eşyanın bir bir sandık içinde olması gibi, Allah’la birlikte hep vardı, meydana gelmesi bir doğum olayı şeklinde açığa çıkmasıdır. Yani İbn Sina’ya göre, Allah alemi yoktan var etmemiş, kelimenin tam anlamıyla “haşa” doğum yapmıştır. Ve bu doğum bir dişinin ister, istemez doğurması gibi, Allah’ın iradesi dışında meydana gelmiştir iddiasındadır. Ve sözlerini bilgiç göstermek için Allah birdir, birden bir çıkar, Allah’ta sadece bir sefer doğum yapmıştır, ilk ve tek olarak doğurduğu bir sonrakini, oda bir sonrakini doğurmak suretiyle bir doğum zinciri meydana getirmiştir. Dokuzuncu doğumdan sonra ki buna 9. Akıl demektedir. 10 cu olarak faal akıl meydana gelmekle ve bu faal akıl ay altı dünyanın şekillerinin içinde bulunduğu, yani içinde yaşadığımız âlemi, göğe ait hareketlerin yardımıyla meydana gelmektedir der.

Bu gibi düşünce ve iddialar, İslam dinine göre küfür ve şirk olan iddialardır, zira İslamda peygamberlik parapsikolojik bir olay değil gerçek manasıyla bir dini vahiy alma olayıdır. Allah’ta alemi yoktan var etmiştir, Allah doğum yapmaktan münezzehtir. Hıristiyanlar İsa Allah’ın oğludur dediler, bu sözleri Kûr’an ayetleriyle ret edilmek suretiyle tekfir edildiler, İbn Sina bütün alem; Allah’ın çocuğudur demektedir. İslam dininde ki tevhit inancıyla bağdaşmayan bu iddiası İslam dini açısından kabul edilemez, Kûr’an ölçüsüne göre İbn Sina bir müşrikten başka bir şey değildir.

Dünyanın öncesi olduğunu siz ileri sürüyorsunuz bizde sürüyoruz sadece ben dünya var olmadan önce var olan vardır diyorum ibnisinada böyle diyor bunda ayrılık aykırılık yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ibn Sina yazdığı „Risalet-ül Adhaviye“ ismli kitapta cismani dirilişi açıkca reddeder. Ona göre bedenin dirilmesi peygamberin zihninde doğan hayli bir „mit“ten başka birşey değildir. O, peygamberin bu mit`le kitleleri kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia eder. [2]

Ona göre akla uyğun yaşamak cennet, hayal alemi ise cehennemdir.Hisler ise kabir alemidir. [3]

Dolayısıyla bu yaşanan hayattan başka bir hayatın olmayacağını iddia eder. [4]

İBNİ SİNA peygamberliğe ve dine inanmamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ibn Sina yazdığı „Risalet-ül Adhaviye“ ismli kitapta cismani dirilişi açıkca reddeder. Ona göre bedenin dirilmesi peygamberin zihninde doğan hayli bir „mit“ten başka birşey değildir. O, peygamberin bu mit`le kitleleri kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia eder. [2]

Ona göre akla uyğun yaşamak cennet, hayal alemi ise cehennemdir.Hisler ise kabir alemidir. [3]

Dolayısıyla bu yaşanan hayattan başka bir hayatın olmayacağını iddia eder. [4]

İBNİ SİNA peygamberliğe ve dine inanmamıştır.

Özür. Yalancı kaynakları açmak kolaydır. Helde bu yapıları 3. kişi ağzından dış devletletelrden almak daha kötüdür. Yazıklar olsun ki osmanlı okadarda kültürne sahip çıkmıyordu bir çok bilginimizin yazıları hep yurtdışındaki yan kitaplardan alıntıdır.:((((

tarihinde mustafa2116 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

İbn Sînâ (980-1037), Fârâbî (870-950), Harizmî (ö. 847), Bîrûnî, İbn Rüşd (1126-1198) gibi bilim insanlarının ateist olduğu yönünde kuvvetli şüpheler vardır.

Aşağıdaki yer alan makaleden anlaşıldığı üzere bu konuda diyanet durumu düzeltme yoluna gitmiş ve "Söz konusu filozoflar için felsefenin genel amacı iddiaların aksine dinsizlik değil, Tanrı'nın bilgisine ulaşmak ve O'nun varlığını ispatlamaktır." diyerek yukarıda bahsi geçen bilim adamlarının ateist düşünclerini örtbas etmeye çalışmıştır.

Diyanet'in açıklaması:

Bazı kişiler hiçbir şekilde materyalist bir düşünceye sahip olmayan İbn Sînâ (980-1037), Fârâbî (870-950), Harizmî (ö. 847), Bîrûnî, İbn Rüşd (1126-1198) gibi filozofların fikirlerini, bunların tıp, coğrafya, kimya gibi pozitif bilimlerle ilgili çalışmalarını kasıtlı olarak dinin aleyhindeymiş gibi göstermeye çalışmışlardır. Halbuki bu ve benzeri düşünürler bırakınız dine düşman olmayı, aksine onun felsefî temellerini ortaya koymaya çalışan kişiler olmuşlardır. Bir anlamda bunlar İslâm kültürünü yaymak ve güzel bir medeniyet kurmuş olmak için olanca güçleriyle çalışmışlardır. Söz konusu filozoflar için felsefenin genel amacı iddiaların aksine dinsizlik değil, Tanrı'nın bilgisine ulaşmak ve O'nun varlığını ispatlamaktır. Onları diğer âlimlerden (teologlar, hukukçular, mistikler v.s.) ayıran fikirlerinin bulunması, dinden uzaklaşmalarının kanıtı değil bilakis İslâm kültüründeki çok sesliliğin, fikrî müsamahanın ve pozitif bilimlere verilen önemin ispatıdır. Gerek dinî bilimlerle, gerekse pozitif bilim dallarıyla ilgilenen müslümanlar, yaptıkları çalışmaların dinin bir emri olduğunu ifade etmişlerdir. Bu durum da geçmişte olduğu gibi günümüzde de pek çok düşünürün bilimle din arasında karşıtlık düşünmediğini açıklığa kavuşturmaktadır.

tarihinde iruni tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

kesin bildiğim bir şey var ibni sina'nin ibni rüşd'ün farabi'nin cenazesine o zamanın müslümanları (onlara fikri olarak ters geldiklerinden) katılmamışlardır.

şimdikilerde bu adamları şöhretinden ve büyük adam olduklarından ve islami açıdan faydalanırız diye sahip çıkmaktadırlar

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 years later...

Cübbeli Ahmet yayınladığı "İbn-i Sina'ları Müslüman sayana şaşılır, kamil Müslüman sayana daha şaşılacak durumdadır" başlıklı videosunda "İbn-i Sina'yı, Farabi'yi Müslüman bilenler çoğunluktur. İmam Gazali'yi bilen bu işi biliyor. Bazı Müslüman geçinenler, İlahiyat'ta görevli profesörlerin çoğuna sorsan İbn-i Sina çok Müslüman ve mübarek. Çünkü kafaları uyuyor. Akıl ve mantık ya... Süzgeçten geçiriyor ya bunlar, elekten geçerken kendileri yukarıda eleğin üstünde takılıyorlar aşağıya geçemiyorlar. İbn-i Sina ve Farabi kafirdir. İşi akla dayattığı için kafayı yemişlerdir" dedi.

“Gökleri Allah’ın yok etmesini mümkün görmüyorlar. Kuranda ‘Allah her şeye kadirdir’ diye ayet var. İbn-i Sina, Farabi cahil değil, allame cihan, kuranı mı bilmeyecek? Akıl süzgecinden geçiriyor. İşi akla dayattığı için kafayı yemişler. Gezegenlerdeki düzenin, uzaydaki hareketlerin binlerce yıldır şaşmayan, değişmeyen sistemin bozulmasını mümkün görmüyorlar. Bu ne demek? Allah’ın buna gücü yetmez demek. Bunu Allah böyle ayarlamadı, kendi kendine var oldu demek. Çünkü birisi yaptığına inanırsan, yapanın bozacağına da inanırsın. Bu bozulmaz dediğin anda yapan yok demektir. Farabi'leri, İbn-i Sina'ları, İmam Gazali'nin kafir saydığı nokta ne. Kıdem-i Alem. Yani evveli yoksa bu alemin, sonradan yok olması da imkansızdır. Bir şeyin evveli yoksa o kendi kendine var demektir. İslam’a göre kendi kendine var olan tek şey Allah’tır". 

tarihinde Engse Hohol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...