Jump to content

Çağdaş İnsan Nasıl Evrilmiştir?


Recommended Posts

Ve neden...

Eğer punctated equilibrium kuramında gerçek payı varsa ki bu kuram bir gözlemi açıklıyor, insanların evrimi de aynı ilkeye tabi olmalıdır.

Bir canlı ve bir hayvan türü olarak bir ayrıcalığımızın olmadığın biliyoruz. Tabii bazılarımız bu bilgiyi kabul etmeme eğiliminde iseler de, sonuç değişmiyor.

Bir hayvan türüyüz..

Hayvanların evrimi nasıl bir yasaya tabi ise, biz de ona tabiyiz.

Okuduğum bazı kaynaklar çağdaş insan evriminin aniden gerçekleştiğini iddia ediyorlar..

Ve ben buna katılıyorum..

Bu konuda sizler ne düşünüyorsunuz?

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 111
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Daha önce bir başka başlık altında belirtmiştim. İnsanlar ile diğer hayvanlar arasındaki uçurumu yaratan en büyük etken bilgiyi biriktirebilme özelliğidir. Bu özelliğin normal evrim sürecini nasıl kat be kat hızlandıracağına kendimce bir takım yorumlar getirdim. Bilimsel açıdan ne kadar doğrudur bilemiyorum.

İnsanın diğer hayvanlardan çok daha kompleks bir iletişim biçimi kurmuş olması sosyalleşmeye hız kazandırmıştır. Sosyalleşme hızlandığında ise ilkel de olsa bir toplum hukuku doğmuştur. İnsanların grup halinde yaşaması ve birbirini koruyup kollaması seleksiyon mekanizmalarını yavaşlatmıştır. Bu ise evrimi yavaşlatacağı yerde ters bir etki yaratmıştır. Çünkü genişleyen gen havuzu vahşi hayatta elenmesi gereken pek çok genetik materyal taşımıştır. Daha ilerleyen süreçlerde ise seleksiyon mekanizması artık ölüm-kalım meselesinden çok toplum hiyerarşisinin ve değişen cinsel cazibe anlayışının bir sentezi halini almıştır. Ayrıca kabile ve ilkel aile kavramlarıyla beraber, kabile hiyerarşisine bağlı olarak erkek bireyler her önüne geleni dölleyemez olmuşlar, eş tercihi ise yine toplumsal şartların zorladığı yönde ilerlemeye başlamıştır.

Kısaca doğal şartlar altında bir ölüm-kalım mücadelesi üzerinden ilerleyen doğal seleksiyon yerini çok daha farklı bir seçilim mekanizmasına bırakmıştır. Bu gün için de insan evriminin hız kazanmış olmasını aynı nedene bağlayabiliriz. Mesela feminizm akımının güçlenmesi, medeni toplumlarda kadının yeri, tercih edilen kadın tipi büyük ölçüde değişmiştir. Eş seçen erkekler bu rolü kaybetmiş, seçici birey kadınlar olmuştur. Toplumsal şartlar fiziksel olarak güçlü olanların yerine zeki olanları ön plana çıkarmıştır. "Evrim neden devam etmiyor?" diye soranlar belki de insan ırkının en hızlı evrimleştiği çağlarda yaşıyor olduğumuzun farkında değiller.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan türünün ya da türlerinin aniden çıktığını savunmak çok abartılı olur bence.

Bulunan homo iskeletleri ile australopithecus iskeletleri arasında bazen tür kategorisine sokmada sıkıntı yaşanıyor. Bulunan bir fosilin hangi türe ait olduğu veya yepyeni bir tür olup olamayacağı tartışılıp duruyor. Bu bize australopithecus ve erken homoların birbirlerine benzediğini gösterir. Evrim eğer sıçramalı şekilde olsaydı bir fosil için tür belirlemede bu denli karışıklık yaşanmazdı sanırım.

Sıçramalı evrim teorisini destekleyenlerin gözardı ettikleri birşey var: Yeteri kadar fosilin bulunamaması. Bir canlının fosilleşmesi o kadar zor ki fazla sayıda fosil tedarik etmek mümkün olamıyor. Fosilleşme şansı düşük olduğu için fosilleşen türler evrim sürecini izleyebileceğimiz şekilde bir seri halde bulunamıyor. İnsan fosillerinin de yavaş yavaş evrimleşmesini izleyebileceğimiz kadar elimizde fosil yok. Ama her bulunan fosil arada kalan boşlukları dolduruyor yada yeni bir tür olarak arkasında boşluklar bırakarak ortaya çıkarılıyor.

İnsan evriminde en önemli basamaklardan biri taş alet yapmayı homoların öğrenmesidir. Yüz yıl içinde bilimin ilerleyişine bir bakın. Bir yüz yıl içinde elde ettiği bilgi birikimi ile Ay'a bile ulaşmıştır Homo Sapiens. Ama homo atalarımız tam 1 milyon yıl boyunca taştan aletlerden başka birşey yapamamışlardır. Zekamızın eski homolardan nasıl üstün olduğunu ortaya çıkarabilecek en güzel kriterlerden biridir bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu "ani gelişme", insanın değil, insan toplumunun gelişmesidir.

İnsan toplumunda yazının bulunması ile bilgi birikiminin patlamasıdır olay.

Diğer hayvanlarda da, genlerdeki bilgi birikimine ek olarak bir birikim var, ama bu bilgi birikimi uçucu. Anadan babadan çocuklara geçen bir öğrenme söz konusu. Yavru şempanzeler meselâ alet kullanmayı (cevizleri taşla kırmayı) böyle öğreniyor.

İnsanlık, DNA'ya, yazıyı eklemiştir.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben insanın evrimini hep tedrici bir ilerleme olarak düşünürdüm.

Aslında bize öyle öğretmişlerdi.

Bu teoriye göre insan beyni ve vücudu mutasyonlarla şekillenmiş ve zamanla bir uygarlık oluşturacak düzeye çıkmıştı..

Bu teori ne kadar gerçekçi olabilir?

Çağdaş diyebileceğimiz ilk insanın geride bizim bugün de kullandığımız uygarlığımızın temelini oluşturacak buluşlar yapmış olması yeterli midir?

Yani geçmişte yaşayan insanların alet kullanmaları ve ateşi bulmuş olmaları çağdaş insan olduklarının kanıtı mıdır?

Bu basit buluşların çağdaşlık için yeterli olmadığına inanılmaktadır. Çünkü alet kullanmayı şempanzeler de becermektedir.

Ateş de daha önce bulunmuş olabilir. Hatta seslerle haberleşmeyi sağlayan basit bir dilin varlığı da mümkündür.

Ama bunların hiç birisi çağdaş insanlık için yeterli değildir.

Çağdaş insanın en büyük özelliği kültüre sahip olması ve dili kendini sosyal bir hayvan olarak ilerletmek için kullanmasıdır.

Yazının keşfi önemlidir ama, çağdaşlık için gerekli değildir.

Zaten yazının keşfi 6-7 bin yıldan öteye gitmez.

Çağdaşlıktan kasıt insanın mağara duvarına resimler ve şekiller çizmesi, küçük heykeller yapmasıdır.

Onlar aracılığı ile insan içinde yaşadığı dünyayı anladığını ve onu manüple etmeye başladığını göstermektedir.

Uygarlığın bu ilk belirtisinin başladığı tarih yaklaşık 40 bin yıl öncesidir.

40 bin yıl önce veya ondan biraz daha önce ne olmuşsa olmuş ve insan aniden daha da akıllı ve çağdaş diyebileceğimiz nitelikler kazanmıştır.

DNA üzerinde yapılan araştırmalar insanlarda DNA'nın çok farklı olması gerekirken, az farklı olduğunu ortaya koymuştur.

Sanki bugün dünyada yaşayan 6 küsür milyar insan, çok az sayıda, belki de bir avuç insandan çıkmıştır...

Bu nasıl olabilir?

Bu konuda ilginç bir teori var.. Adına Toba katastrofisi deniyor.

http://en.wikipedia.org/wiki/Toba_catastrophe_theory

70-75 bin yıl önce, insanların yaşadığı bölgeler henüz oldukça dar iken, Toba yanardağının büyük bir patlama ile etrafa kül ve lava saçtığı, daha sonra iklimi değiştirerek, yörede yaşayanların ölümüne nede olduğu ileri sürülmüştür.

O bölgede yaşayan insanların bir iki bini dışındakiler yok olmuşlardır.

Bu sayının kaç olduğu bilinmiyor ama, bin olması bile mümkün.. Hatta belki de daha da az bir sayı olabilir.

İnsanlığın bu dar boğazdan geçişinin insanlığın geleceğine ne gibi yararları olmuştur?

Geride yalnız akıllı insanlar mı kalmıştır?

Evet. Bu mümkündür.. Adına da doğal seçilim deniyor..

Geride kalan bir avuç insan bu aşırı koşullara uyacak akla sahip olduklarından, insanlık bir anda kendini ileri katapult edebilmiştir.

İnsan sayısının azlığının ilginç bir yararı daha vardır. Gen havuzu çok dar olacağından, yararlı mutasyonlar topluma hızla ve etkili bir şekilde yayılabileceklerdir. Bunun sonucu olarak da DNA farkları azalacak ve şimdiki durum ortaya çıkmış olacaktır.

Doğal seçilim etkisini iki basamakta göstermiş olabilir.

Hem daha uyumlu insanların sağ kalmasını sağlamış olabilir, hem de onların arasında yararlı mutasyonların hızla yayılmasına neden olmuş olabilir.

Ben bu kuramı biraz değiştirip şunları eklemek istiyorum..

Toba patlayıncaya kadar insanların yeterince çağdaş olmadıklarını farzedelim.

Toba patladıktan sonra kül ve lavaların ulaşamadığ bir köşede bazı insanların sağ kaldığını düşünelim.

Onların diğer insanlardan farkı olmasa bile, sayıları az olacağından, yararlı mutasyonlardan bütün toplum, yani insanlık, yararlanacaktır.

Dar gen havuzunda kazanılan üstün insansal nitelikler hızla yayılabilecektir.

Toba'nın patlaması ile insanın kültür oluşturmaya başlaması arasında 25-30 bin yıllı bir zaman aralığı vardır.

Bu zaman dilimi içinde insanlık kültür oluşturabilecek bir kapasite kazanmış olmalıdır.

Bu son derece ani bir evrimdir ve insanlık çağdaş olma niteliklerini kazanmayı bir felakete borçludur.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanın soyut kavramlar ve kültür geliştirmeye 40 bin yıl önce başlamış olduğunu biliyoruz.

Peki insanlık o zamandan şimdiki zamana kadar olan başarılarını neye borçludur?

Onlardan da katastrofiler sorumlu olabilir mi?

Olabilirse o katastrofilerin doğası nedir?

Neden ve nasıl insanlığa katkıları olmuşlardır?

Hala olmakta mıdırlar?

Ve ilerde olacak mıdırlar?

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsan evriminde en önemli basamaklardan biri taş alet yapmayı homoların öğrenmesidir. Yüz yıl içinde bilimin ilerleyişine bir bakın. Bir yüz yıl içinde elde ettiği bilgi birikimi ile Ay'a bile ulaşmıştır Homo Sapiens. Ama homo atalarımız tam 1 milyon yıl boyunca taştan aletlerden başka birşey yapamamışlardır. Zekamızın eski homolardan nasıl üstün olduğunu ortaya çıkarabilecek en güzel kriterlerden biridir bu.

Yavaş at!

Demek sadece 1869 ila 1969 yılları arasında elde edilen bilgi ile aya gidildi öyle mi?

Tekerlerğin bulunmasını tarihin sayfasından bir çıkaralım bakalım gene gidebilecek misin aya...

Ya da ateşin bulunması veyahutta yazının bulunmasını... Bunlar olmadan gitte görelim...

Salla da biraz yavaş salla birader...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence punctated equilibrium sentezi gerçeklik payı olabilir. Çünkü, hem aksiyomla uyuşuyor; hem de doğada bu türden sıçramalar oldukça yaygın.

Doğa değişime direnir, ta ki başka çıkar yol olmayıncaya kadar.

Bence bu sentezle ilgili en büyük yanılgı, canlının bir anda hokus-pokusvari bir süreçle değişime uğradığı düşüncesi. Halbuki öyle değil..

Geniş bir gölde dominant bir canlı düşünün, bu canlı kaynaklar ölçüsünde sürekli çoğalıyor... bu noktada gradual evrimsel mekanizmaların büyük bir kısmı iş görmeyecektir, çünkü, canlı o sırada sürekli kaynakları tüketmekten başka bir şey yapmamaktadır, üzerinde hiç bir doğal baskı olmayacaktır, olsa bile bu baskı evrimsel mekanizmaları işletecek boyutta olamayacaktır, çünkü canlı sürekli çoğalmaktadır(yırtıcı, av vs. canlıların büyük bir kısmı bu şekilde yaşar), ancak bu sırada pek çok varyasyon oluşacaktır; Bunları sınırlayacak, çoğalmalarını kısıtlayacak bir "şey"le, bir baskıyla karşılaşıncaya kadar bu böyle devam edecektir. Göl örneğimizde ki canlı için, bu "şey" gölün sınırlarıdır... bu canlı sınırlara ulaşınca, artık kaynaklar ne kadar çok olursa olsun büyük bir baskıyla karşı karşıyadır, bu popülasyonun içerisinde bir rekabete yol açacaktır ve bu baskı pek çok varyasyon barındıran popülasyon içerisinde, çevreye en uyumlu olanların çoğalmasına neden olacaktır; Hele bir de eşeyli üreme söz konusuysa, varyasyon sayısı tam bir patlama gösterecektir, o baskı aşılıncaya veya şiddeti azaltılıncaya kadar bu süreç devam edecektir. Bu evrim nispeten kısa sürecektir, ancak uzun süren bir birikimi kaynak alan bir "kısa süre" olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
.....

Geniş bir gölde dominant bir canlı düşünün, bu canlı kaynaklar ölçüsünde sürekli çoğalıyor... bu noktada gradual evrimsel mekanizmaların büyük bir kısmı iş görmeyecektir, çünkü, canlı o sırada sürekli kaynakları tüketmekten başka bir şey yapmamaktadır, üzerinde hiç bir doğal baskı olmayacaktır, olsa bile bu baskı evrimsel mekanizmaları işletecek boyutta olamayacaktır, çünkü canlı sürekli çoğalmaktadır(yırtıcı, av vs. canlıların büyük bir kısmı bu şekilde yaşar), ancak bu sırada pek çok varyasyon oluşacaktır; Bunları sınırlayacak, çoğalmalarını kısıtlayacak bir "şey"le, bir baskıyla karşılaşıncaya kadar bu böyle devam edecektir. Göl örneğimizde ki canlı için, bu "şey" gölün sınırlarıdır... bu canlı sınırlara ulaşınca, artık kaynaklar ne kadar çok olursa olsun büyük bir baskıyla karşı karşıyadır, bu popülasyonun içerisinde bir rekabete yol açacaktır ve bu baskı pek çok varyasyon barındıran popülasyon içerisinde, çevreye en uyumlu olanların çoğalmasına neden olacaktır; Hele bir de eşeyli üreme söz konusuysa, varyasyon sayısı tam bir patlama gösterecektir, o baskı aşılıncaya veya şiddeti azaltılıncaya kadar bu süreç devam edecektir. Bu evrim nispeten kısa sürecektir, ancak uzun süren bir birikimi kaynak alan bir "kısa süre" olacaktır.

Kambriyen sürecinin de böyle bir şey olduğunu düşünüyorum ben. Varyasyon sayısında bir patlama, ve baskı başlayınca, en iyi birkaç canlı modelinin seçilmesi.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş

benim aklım almıyor...yani bu farkın olmaması gerek...bu fark bu kadar fazla olmaması gerek...

hayvanları incelediğimiz zaman sadece bir işte nerede ise uzmanlaştığını görürüz.

ama bu uzmanlaşma becerileri başka hiçbir alanda ilerlememiştir. bu çok gariptir.

karga teli eğerek sepeti çıkarır.(ünlü video)bunu yapan canlının bu muhekeme yeteneğini "insan gibi üstün "olma yolunda gösterememsi çok gariptir.

aslanlar çok hızlı oldukları için avlarını yakalamazlar.nerede ise asgeri komando gibi hareket eder ve plan yaparlar.bu yetenek neden sadece avlanma yada sosyal anlamda kendini göstermiştir.bana sorarsanız günün 20 saati nered ise hçbirşey tarafından rahatsız edilmeden uyuyan aslanlar bu yetenekleri başka alanlara yayıllsa idi( ki sanki bunu engelleyen bişiler var)şimdiye filozof olmuşlardı.

bana belki olurlar ama zamanın bu döneminde demeyin.insan için zaman varsa diğer tüm canlılar için de olmuşturr.

insan gibi muhakeme yeteneği ve soyut kavramları sorgulayabilme yeteneği başka canlılarda da görünmesi gerekirdi.

doğa buna izin vermedi (yada sapiens ) savı gülünçtür.yani başka hiçbir hayvan zürafa kadar uzun değildir .çünkü zürafa buna izin vermemiştir nasıl gülünçse bu da gülünçtür.

son olarak:sadece fiziksel olarak hayvanların değişik yetenekleri vardır.ve birb leri ile yarışabilirler.ama düşünsel olarak bu kadar farkın olması anlamsızdır.

buna benzer bir başlık açılmıştı:ve insanın tek üstün tür(hemde büyük farkla) olduğunu kabul ettirmek

20 sayfa mı ne almıştı.bunun bu başlıkta reel olarak kabul edilmesi güzel bir gelişme...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kambriyen sürecinin de böyle bir şey olduğunu düşünüyorum ben. Varyasyon sayısında bir patlama, ve baskı başlayınca, en iyi birkaç canlı modelinin seçilmesi.

.

Zaten göl ile verdiğim örnek Jay Gould'un kambriyen patlamasına getirdiği açıklamanın kötü bir versiyonuydu :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Verdiğin örneğin kambrien patlaması ile alakası ne?

Yaşam koşullarının zorlaşmasının evrimin hızı ile uzaktan yakından alakası yoktur!

Evrimin hızı sadece ve sadece mutasyonların frekansına bağlıdır.

Sizin bahsettiğiniz durum doğal seçilim mekanizmasının devreye girmesinden ibarettir.

Yani o gölde eğer hayat zorlaşmış ve rekabet artmış ise bu sadece popülasyonun azalmasına yarar.

Başka hiç bir işe yaramaz!

Ayrıca Kambriyen patlaması zamanlarında eşeyli üreme yoktur!

tarihinde AteshBey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bence punctated equilibrium sentezi gerçeklik payı olabilir. Çünkü, hem aksiyomla uyuşuyor; hem de doğada bu türden sıçramalar oldukça yaygın.

Doğa değişime direnir, ta ki başka çıkar yol olmayıncaya kadar.

Bence bu sentezle ilgili en büyük yanılgı, canlının bir anda hokus-pokusvari bir süreçle değişime uğradığı düşüncesi. Halbuki öyle değil..

Geniş bir gölde dominant bir canlı düşünün, bu canlı kaynaklar ölçüsünde sürekli çoğalıyor... bu noktada gradual evrimsel mekanizmaların büyük bir kısmı iş görmeyecektir, çünkü, canlı o sırada sürekli kaynakları tüketmekten başka bir şey yapmamaktadır, üzerinde hiç bir doğal baskı olmayacaktır, olsa bile bu baskı evrimsel mekanizmaları işletecek boyutta olamayacaktır, çünkü canlı sürekli çoğalmaktadır(yırtıcı, av vs. canlıların büyük bir kısmı bu şekilde yaşar), ancak bu sırada pek çok varyasyon oluşacaktır; Bunları sınırlayacak, çoğalmalarını kısıtlayacak bir "şey"le, bir baskıyla karşılaşıncaya kadar bu böyle devam edecektir. Göl örneğimizde ki canlı için, bu "şey" gölün sınırlarıdır... bu canlı sınırlara ulaşınca, artık kaynaklar ne kadar çok olursa olsun büyük bir baskıyla karşı karşıyadır, bu popülasyonun içerisinde bir rekabete yol açacaktır ve bu baskı pek çok varyasyon barındıran popülasyon içerisinde, çevreye en uyumlu olanların çoğalmasına neden olacaktır; Hele bir de eşeyli üreme söz konusuysa, varyasyon sayısı tam bir patlama gösterecektir, o baskı aşılıncaya veya şiddeti azaltılıncaya kadar bu süreç devam edecektir. Bu evrim nispeten kısa sürecektir, ancak uzun süren bir birikimi kaynak alan bir "kısa süre" olacaktır.

çok karışık şeyler.insanlar anlamazki bu tür şeylerden.bunların kısa açıklamaları yokmu böyle anlaşılır.örneğin soruyorum insanın atası kim? maymunmu? peki insanın atası maymunsa maymunun atası kim? ilk evrimleşen maymun nasıl seçildi ve adı neydi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Verdiğin örneğin kambrien patlaması ile alakası ne?

Yaşam koşullarının zorlaşmasının evrimin hızı ile uzaktan yakından alakası yoktur!

Evrimin hızı sadece ve sadece mutasyonların frekansına bağlıdır.

Sizin bahsettiğiniz durum doğal seçilim mekanizmasının devreye girmesinden ibarettir.

Yani o gölde eğer hayat zorlaşmış ve rekabet artmış ise bu sadece popülasyonun azalmasına yarar.

Başka hiç bir işe yaramaz!

Ayrıca Kambriyen patlaması zamanlarında eşeyli üreme yoktur!

Ateshbey konular arasında bütünlük kurmayı beceremiyorsun bari her bulduğun direğin dibine pisleyip konuyu okunmaz hale getirme.

Mutasyonlar kendi başlarına anlamsızdır. Seleksiyon sırasında ortaya çıkacak çeşitlilik için tolerans limitlerini genişletirler o kadar. Gen havuzu ne kadar zenginse popülasyonun yok oluşu sırasında yeni şartlara adapte olabilecek birey sayısı artar. Doğal seleksiyonu ve mutasyonları birbirinden ayrı şeyler gibi düşünüyorsun. Halbuki mide ve bağırsak gibi birbirini tamamlayan şeyler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

evrim tedrici değildir ani sıçramalar vardır.aynı kompleks noktalar gibi yani suyun ısıtılınca 100 derecede buharlaşması.bilirsinizki 100 dereceye kadar hemen hemen durumunu korur su ama 100 dereceye gelince kaynamaya başlar yani enerjisini birktirir evrim de öyle.çeşitli doğal felaketlerle birlikte evrimde ani sıçramalar olur

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ateshbey konular arasında bütünlük kurmayı beceremiyorsun bari her bulduğun direğin dibine pisleyip konuyu okunmaz hale getirme.

Mutasyonlar kendi başlarına anlamsızdır. Seleksiyon sırasında ortaya çıkacak çeşitlilik için tolerans limitlerini genişletirler o kadar. Gen havuzu ne kadar zenginse popülasyonun yok oluşu sırasında yeni şartlara adapte olabilecek birey sayısı artar. Doğal seleksiyonu ve mutasyonları birbirinden ayrı şeyler gibi düşünüyorsun. Halbuki mide ve bağırsak gibi birbirini tamamlayan şeyler.

Saçma!

Mutasyonlar tek başına evrimi gerçekleştirebilir. Doğal seleksiyona ihtiyaçları yoktur. Zaten doğal seleksiyonun evrimin hızında belirleyici bir rolüde yoktur.

Eğer mutasyonlar her nesilde bir değilde 50 nesilde bir görülüyor olsa idi, sen ne kadar çoğalırsan çoğal... Ne kadar varyasyon yaparsan yap hiç bir anlamı yok... Çünki mutasyon yok!

Kodamanın yaptığı simülasyonun mutasyonların frekansına bir etkisi varsa haklı olabilir. Ama mutasyonlar tamamen rast gele idi... Dış sebeplerden, çevre etkilerinden bağımsızdı.

Senin daha iyi anlaman için daha açık yazayım.

Kodomanın gölündeki balıklar hiç mutasyon geçirmiyor diyelim. Ne kadar çoğalırlarsa çoğalsınlar, ne kadar yaşam zorlaşırsa zorlaşsın, hiç bir evrim görülmeyecek.

Diyelimki her on yavru nesilden birinde mutasyon görülsün. Üreme hızı artmadığı sürece bu 10 nesilde bir mutasyon frekansı değişmeyecektir. Balıkların nüfusu ne kadar artarsa artsın, göl ne kadar dar gelirse gelsin olması gerekenden daha hızlı bir evrim gerçekleşmeyecektir. Bu durum (yaşam şartlarının sorlaşması) mutasyonların frekansı değişmediği sürece asla ve asla evrimsel bir sıçramaya neden olamaz!

Eğer diyorsanızki yaşam şartlarının zorlaşması mutasyonların frekansının artmasına neden olmuştur, o halde mutasyonların rastgele olmadığı, dış şartlardan bağımsız olmadığı ortaya çıkar. Ki bu durum evrimi çok daha büyük bir çıkmaza sokar.

Neymiş?

Kodamanın örneğini verdiği simülasyonun evrimini hızına etkisi yokmuş. Tabii o simülasyondaki ekstrem durum mutasyonların frekansını etkilemiyorsa...

Link to post
Sitelerde Paylaş

AteshBey iki günde evrim hakkında hiç bir şey bilmezken, hatta evrimi reddederken, şimdi başımıza evrim uzmanı kesildin..

Doğal seçilim olmadan da mutasyon olur ama, aktif mutasyon olmaz. Ancak nötral mutasyon olur.

Ve olduğu anda canlının yapısını değiştirmez.

İlerde yeri geldiği zaman da onlar devreye girerek, canlının uyumunu sağlarlar.. Veya yeni bir canlının temelini atarlar.

Yani bu durumda bile mutasyon doğal seçilime tabidir belki ama, doğal seçilim ertelenmiştir.

Yani etkisini sonra gösteren mutasyon bile doğal seçilime tabidir.

Erteleme olayından dolayı doğal seçilime tabii olmayan mutasyon yoktur diyebiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrim tedrici midir, sıçramalar yaparak mı gerçekleşir.

Arkadaşlar evrim bazılarını bildiğimiz, bir kısmını henüz bilmediğimi. çeşitli yöntemlerle gerçekleşir.

Zaten bu yüzden kuramdır..

Ama kuram olan evrimin kendisi değidir.

Nasıl gerçekleştiğidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...