Jump to content

Canlılar Neden Ölür ? Açıklarmısınız?


Recommended Posts

Bilimsel kanıtlara göre vs. değilde biraz düşününce aklıma böyle bir soru geldi;

" Canlılar hücrelerden oluşuyor. Peki herhangibir organ hasar aldığında (Örnek beyin, kalp vs.) neden canlılar ölüyor? Bu hücreler ilk bastaki oluşum gibi neden o organı tekrar yapılandırmıyor veya düzeltmiyor? "

elinde bunun ile ilgili kaynak olan varsa linkini atabilir mi? Yorumlarınızı bekliyorum.

tarihinde Vision tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Acele ettim, telomer dedim halbuki senin sorduğun farklı birşey, dolayısıyla da sildim, bu kadar :)

Evet, telomerler hücre bölünmesi sınırlandıran kromozom parçalarıdır.

Telomeraz adlı reverse transcriptase enziminin etkili olmadığı hallerde her bölünmede telomerler kısalır.

Telomerler yaşam süresinin değil, yaşayan canlı sayısının kısıtlayıcısıdır.

Telomer konusuyla bir ara ilgilenmiştim, gerçekten de ilgi çekici konudur. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Telomer iyice arastırasım geldi valla :) sağolun hemen kaynağa dadanayım .d

Bu arada sorduğum soru genetikten olabilir mi? Eğer öyle ise bilim sayesinde bu "Ölüm" sorunu çözülebilir mi?

tarihinde Vision tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu soru tek hücrelileri kapsamıyor değil mi? Birde ölümsüzlük dendiğinde ne anlamamız gerekiyor. Her şey yolunda giderse besin,solunum ve ortam şartları mükemmel olduğu sürece hiç ölmeyen bir varlıktan mı bahsediyoruz yoksa ortam ne olursa olsun ölmeyen bir varlıktan mı,yani tamamen ölümsüz bir varlıktan mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Telomer iyice arastırasım geldi valla :) sağolun hemen kaynağa dadanayım .d

Bu arada sorduğum soru genetikten olabilir mi? Eğer öyle ise bilim sayesinde bu "Ölüm" sorunu çözülebilir mi?

Forumda yaşamın başlangıcı ve evrimle ilgili bir sürü yazı yazdım ama ölüm konusuna pek değinmedim. Boş bir zamanımda oturup uzun uzun yazsam iyi olur araştırma sonuçlarımı.

Yaşamın başlangıcıyla ilgili görüşlerimi şuraya yazdım istersen okuyabilirsin. Linkini vereceğim başlıktaki iltilerimi okuyun.Bu linke tıkla

Şimdilik birkaç şey karalayayım...

Ölümün sebebi bir bakıma hücrelerin ölümlü olmasıyla da bağlantılıdır. Yaşamın ilk yıllarında hücren çoğalması, hücre kaybından fazladır, daha sonra ise çoğalma hızı düşerken hücre ölümleri artar. Sistem ve dokulardaki hücre kaybı limitin altına düştüğünde dokularda fonksiyon kaybı ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen sistemlerde aksamalar meydana gelir ve ölüme gidiş hızlanır. Telomerler ise hücresel yaşlanmayla ve hücre bölünmesinin sınırlanmasında önem taşırlar. Telomerlerden kaynaklanan sınırlamalar olmasaydı hücrelerimiz devamlı bölünerek çoğalırdı. Bölünme sırasında kromatin iplikler histonlar veya diğer nükleus proteinleriyle katlanarak ve yoğunlaştırılarak kromozom haline gelirler. Bu kromozomların ucunda aynı bazların tekrarından oluşan telomer adında uzantılar vardır ve bunların görevi bölünmesi sırasında kromozomların yapışmasını ve bozulmasını önlemektir. Telomerler her hücre bölünmesinde kısalırlar ve yaklaşık 5 hücre bölünmesi sonrasında o kadar kısalırlar ki hücre bölünmesi durur ve çoğalma kontol edilir. Telomer kısaldıysa hücre bölünemez.

Embriyonik ve fetal dönemde hücre bölünmesini devamlı aktif tutmak için kısalan telomerleri uzatmakla görevli telomeraz adlı bir enzim vardır. Erişkinlerde hemapoetik doku gibi ender yerler dışında bu enzim bulunmaz ve büyüme sınırlıdır. Bu enzim doku hasarı ve yaralanma durumda çeşitli parakrin, otokrin, endokrin habercilerle aktiflenir, bölünme geçici olarak yeniden başlar ve yeni hücreler oluşarak doku tamir edilir. Telomerazın sağlıklı dokuda fazla bulunmaması gerekir. Kanser ise hücrelerin sınrısız ve kontrolsüz olarak bölünmesidir. Kanser hücrelerinde telomeraz adlı bu enzim kısalan telomerleri devamlı uzatarak tümörü büyütür ve hücreler devamlı ve durmadan bölünür. Kemoterapik ilçaların bir kısmı da telomerazı inaktive ederek tümörün genişlemesini engeller. Telomerazı üreten genler her zaman aktif değildir ve bizim hamilelikteki gibi hızla büyümememizin nedeni de DNA mızın o yaşta aktif olan kısımlarının şimdi aktif olmamasıdır.

Hücresel yaşlanmanın başka bir nedeni de serbest radikallerin birikmesidir. Bunlar genelde hücresel solunum sırasında elektron taşıma sisteminden sızarlar. Serbest radikaller a kadar kimyasal-aktif maddelerdir ki, her önüne gelen maddeyle reaksiyona girmek isterler. Bu durum hücrelerdeli enzimlerle, hormonlarla, ligantlarla v.b. reaksiyona girerek fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. Yaşlı hücrelerde bunlar aşırı derecede birikmiş durumdadır ve sorunlar çıkabilir. Televizyon reklamlarındaki antioksidan olduğu söylenen maddelerin bu serbest radikallerle ilişkiye girerek onları nötralize ettikleri söylenebilir, ama tam etkili değildirler. Zaten canlıların asıl amacı hücre çekirdeklerinde bulunan genomu kopyalamaktır, hücreler, organlar v.b. tamamı 3.6 milyar yıl önce ilkel Dünya'nın okyanuslarında başlamış bir kimyasal reaksiyonu devam ettirmek için yaşarlar. Tek amaç 3.6 milyar yıl önce oluşan ilk nükleik asitlerin(Dna,Rna...) benzerlerini veya kopyalarını geleceğe aktarmaktır. Bir bakıma ölümlü olduğumuz için ürüyoruz, bir kılıf ölüyor, onun yavrusu ve benzeri hayatta kalıyor, DNA lar ise eski kılıftan yenisine atlıyor. Bu yolda eğer eşeyli üreme varsa biraz değişiyor. Bu değişim ve çeşitlenme onun hayatta kalma ihtimaline katkıda bulunarak evrimde önemli rol oynuyor.

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Forumda yaşamın başlangıcı ve evrimle ilgili bir sürü yazı yazdım ama ölüm konusuna pek değinmedim. Boş bir zamanımda oturup uzun uzun yazsam iyi olur araştırma sonuçlarımı.

Yaşamın başlangıcıyla ilgili görüşlerimi şuraya yazdım istersen okuyabilirsin. Linkini vereceğim başlıktaki iltilerimi okuyun.Bu linke tıkla

Şimdilik birkaç şey karalayayım...

Ölümün sebebi bir bakıma hücrelerin ölümlü olmasıyla da bağlantılıdır. Yaşamın ilk yıllarında hücren çoğalması, hücre kaybından fazladır, daha sonra ise çoğalma hızı düşerken hücre ölümleri artar. Sistem ve dokulardaki hücre kaybı limitin altına düştüğünde dokularda fonksiyon kaybı ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen sistemlerde aksamalar meydana gelir ve ölüme gidiş hızlanır. Telomerler ise hücresel yaşlanmayla ve hücre bölünmesinin sınırlanmasında önem taşırlar. Telomerlerden kaynaklanan sınırlamalar olmasaydı hücrelerimiz devamlı bölünerek çoğalırdı. Bölünme sırasında kromatin iplikler histonlar veya diğer nükleus proteinleriyle katlanarak ve yoğunlaştırılarak kromozom haline gelirler. Bu kromozomların ucunda aynı bazların tekrarından oluşan telomer adında uzantılar vardır ve bunların görevi bölünmesi sırasında kromozomların yapışmasını ve bozulmasını önlemektir. Telomerler her hücre bölünmesinde kısalırlar ve yaklaşık 5 hücre bölünmesi sonrasında o kadar kısalırlar ki hücre bölünmesi durur ve çoğalma kontol edilir. Telomer kısaldıysa hücre bölünemez.

Embriyonik ve fetal dönemde hücre bölünmesini devamlı aktif tutmak için kısalan telomerleri uzatmakla görevli telomeraz adlı bir enzim vardır. Erişkinlerde hemapoetik doku gibi ender yerler dışında bu enzim bulunmaz ve büyüme sınırlıdır. Bu enzim doku hasarı ve yaralanma durumda çeşitli parakrin, otokrin, endokrin habercilerle aktiflenir, bölünme geçici olarak yeniden başlar ve yeni hücreler oluşarak doku tamir edilir. Telomerazın sağlıklı dokuda fazla bulunmaması gerekir. Kanser ise hücrelerin sınrısız ve kontrolsüz olarak bölünmesidir. Kanser hücrelerinde telomeraz adlı bu enzim kısalan telomerleri devamlı uzatarak tümörü büyütür ve hücreler devamlı ve durmadan bölünür. Kemoterapik ilçaların bir kısmı da telomerazı inaktive ederek tümörün genişlemesini engeller. Telomerazı üreten genler her zaman aktif değildir ve bizim hamilelikteki gibi hızla büyümememizin nedeni de DNA mızın o yaşta aktif olan kısımlarının şimdi aktif olmamasıdır.

Hücresel yaşlanmanın başka bir nedeni de serbest radikallerin birikmesidir. Bunlar genelde hücresel solunum sırasında elektron taşıma sisteminden sızarlar. Serbest radikaller a kadar kimyasal-aktif maddelerdir ki, her önüne gelen maddeyle reaksiyona girmek isterler. Bu durum hücrelerdeli enzimlerle, hormonlarla, ligantlarla v.b. reaksiyona girerek fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. Yaşlı hücrelerde bunlar aşırı derecede birikmiş durumdadır ve sorunlar çıkabilir. Televizyon reklamlarındaki antioksidan olduğu söylenen maddelerin bu serbest radikallerle ilişkiye girerek onları nötralize ettikleri söylenebilir, ama tam etkili değildirler. Zaten canlıların asıl amacı hücre çekirdeklerinde bulunan genomu kopyalamaktır, hücreler, organlar v.b. tamamı 3.6 milyar yıl önce ilkel Dünya'nın okyanuslarında başlamış bir kimyasal reaksiyonu devam ettirmek için yaşarlar. Tek amaç 3.6 milyar yıl önce oluşan ilk nükleik asitlerin(Dna,Rna...) benzerlerini veya kopyalarını geleceğe aktarmaktır. Bir bakıma ölümlü olduğumuz için ürüyoruz, bir kılıf ölüyor, onun yavrusu ve benzeri hayatta kalıyor, DNA lar ise eski kılıftan yenisine atlıyor. Bu yolda eğer eşeyli üreme varsa biraz değişiyor. Bu değişim ve çeşitlenme onun hayatta kalma ihtimaline katkıda bulunarak evrimde önemli rol oynuyor.

Simdi daha iyi anlamış oldum. Çok sağol uzun yazını dört gözle bekliyorum :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

freand bu karalama yazın mı ? maşallah diyeyim. Uzun gibi duruyor ama baştan sona akıcı şekilde okudum. Bende baışeylere cevap buldum. teşekkürler.

Başlık sahibinin sorduğu sanırım beyin öldü ama karaciğer sapasağlam kalp sapasağlam vs vs haksızlık değil mi gibisinden olmuş. Eğer vucut o eksikliği kapatamazsa ölüyor diye biliyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş

freand bu karalama yazın mı ? maşallah diyeyim. Uzun gibi duruyor ama baştan sona akıcı şekilde okudum. Bende baışeylere cevap buldum. teşekkürler.

Başlık sahibinin sorduğu sanırım beyin öldü ama karaciğer sapasağlam kalp sapasağlam vs vs haksızlık değil mi gibisinden olmuş. Eğer vucut o eksikliği kapatamazsa ölüyor diye biliyorum

Evet bu benim gecenin bir saatinde yazdığım karalama yazım. :) Patolojik konulara girmektense ölüm olayına yol açan etmenleri hücresel boyutta açıklamaya çalıştım doğrusu. İnsan vücudundaki sistemlerin aksaması da elbette ölümün sebebidir ama burada bu akamaların neden belirli yaşlaran sonra görüldüğüne değindim. Yazım daha çok hücresel yaşlanmaya dairdi. Bu arada Türkiye'de gerçekleşen ölümlerin büyük çoğunluğu kardiovasküler sistem sorunlarından kaynaklanıyor. Sistem durduk yerde anında durmuyor, yaşlılık ölümü diye bir şey yok. Ölmek için mutlaka bir bahane lazım. 102 yalında ölen kişi bile bir hastalıktan dolayı ölüyor. Yukarıda belirttiğim hücresel yaşlanma sorunları yaşlılıkta arttığı için yaşlılıkta gerçekleşen hastalıkların öldürme olasılıkları artarken, immün sistemin zayıflamasıyla kişi antijenlere de açık hale geliyor.

Zaman bulduğumda ölüm olayının sadece hücresel boyutta değil, fizyolojik ve histolojik boyutlarda da incelendiği uzun bir yazı yazacağım. Ölüme genel olarak bakarsak entropiyle de bağlantılı. Enerji alan sistemler karmaşık yapılar oluşturular. Gelgelelim varlıklar bir yandan da kararlı düzeye ulaşmak isterler. Evrimsel süreçte Güneş enerjisine ve jeotermal kaynaklara açık olan Dünya'da yüksek enerjili ve karmaşık organik moleküller oluştu. Bu karmaşık ve yüksek enerjili varlıklar(canlılar), toprağa karışarak yeniden basit ve kararlı hale dönmek isterler. Canlının vücudunda metobolik yollarda ters işlevli bir sürü reaksiyon aynı anda gerçekleşir. Karmaşıklığa ve basitliğe giden reaksiyonlar başta dengededir. Yaşlanınca hücresel yaşlanmanın etkisiyle canlılığa yani karmaşıklığa giden reaksiyon yavaşlar ve basitleşme başlar. Ölündüğüyse saprofit bakterilerle toprağa karışır ve inorganik maddelere dönüşürüz. Bu şekilde basit, düşük enerjili ve kararlı hale ulaşırız. Ölüm entropi yönünde işler. Bu sürece karşı koymanın tek yolu DNA'yı sonraki nesillere aynen veya değiştirerek aktarmaktır. Üreme, yıllar önce başlamış bu reaksiyonun entropi nedeniyle yok olmaya mahkum bedenlerden bir sonrakine sonrakine atlatılmasının tek yoludur. Canlılık reaksiyonu devamlı olarak var olamadığından kesikli çizgilere ihtiyaç duyar ve her çizgi bir ömrü temsil eder.

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili freand forumda takip ettiğim değerli üyelerden birisiniz ,

Şimdi bi soru sormak istiyorum eğer çok mantıksızsa beni mazur görün saatten ötürü :) Beyin nakli mümkün olabilecek bişeymi , eğer nakil olur ise bu ölümsüzlük olmuyor mu ? Yani dini inanışın çöküşü olabilir bir nevi , hoş inanan yine inanır orasıda ayrı.

tarihinde creativee tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili freand forumda takip ettiğim değerli üyelerden birisiniz ,

Şimdi bi soru sormak istiyorum eğer çok mantıksızsa beni mazur görün saatten ötürü :) Beyin nakli mümkün olabilecek bişeymi , eğer nakil olur ise bu ölümsüzlük olmuyor mu ? Yani dini inanışın çöküşü olabilir bir nevi , hoş inanan yine inanır orasıda ayrı.

Beyin nakli mümkün değil. Bence beyin naklinden kastınız beyni çıkarıp başkasına takmaksa gerçekten de imkansız bir hayal.

Ama bilim-kurguda çeşitli spekülasyonlar dönmüyor değil. Hafızaki bilgiyi aktarmak mümkün olabilirse senin dediğin belki olur.

Ama bu bile mümkün olmayabilir çünkü ortada somut bir şey bile yok, tüm deneyimlerimiz bir takım kimyasal reaksiyonların beynimizde bıraktığı izlerden ibaret nede olsa.

Bunların somut ifadesi mümkün müdür, yoksa değil midir bunu zaman gösterecek bence. Ama dinler yine bir kurtuluş yolu bulurlar belki. :)

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Teşekkür ederim cevabın için.

Aslında daha fazla sorum varda bu konuda biraz bilgi sahibi olmalıyım yoksa cok havada ve komik sorular olacaklar :)

Ben ölümsüzlük konusunda tıp ve teknolojiye inanan biri olarak mutlaka bi çözüm getireceklerini düşünüyorum , sonuçta bu fiziksel bişey ve teknoloji tıp bunu geciktirebilir , ölümsüzlükten kastımda tabiki 100.000 yıl yaşamak değil , ortalama insan ömrünü 200 300 lere çıkartmak ki , bence çok mümkün gibi görünüyor.

tarihinde creativee tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

doğdukları için ölür (:

doğduk -ki ölebiliyoruz

evet,

iyi ki ölebiliyoruz diyenlerdenim şahsen..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hucre duzeyinde "homeostazi"nin sonlanmasi hucrenin "olumu"ne yol acar."homeostazi" ,en yalin ifade ile vucut sivilarinin ve hormanlarinin "denge"de olma durumudur. Tip biliminde "reanimasyon" isimli bir uzmanlik vardir.

tarihinde Diyalektik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...