Jump to content

Gençliğe hitabe ve bursa nutku


Recommended Posts

İşte art niyetli bir arabik yobaz!Amaç ihanet olunca nasıl da Kürtlerle işbirliğinde olduğunu itiraf edebiliyor, Dersim soykırımı diye çığrınarak!!Beni haklı çıkardığın için sağolasın!Namlı diktatörleri nasıl da aklayıverdi nefret kusan laflarla..Boşuna demiyoruz hain kesim ortak çalışıyor diye..

Hatırladığımız kadarıyla salya sümük olanlar sizin tayfanın elemanları...

tarihinde şahika tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 58
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Her adım başı bir sürprizin beni beklediğini bilerek yürüyorum tarihin engebeli yollarında. Ve tarih okurken şaşırmayanlara hayret ediyorum. Bu derece sürprizi bol bir alan zor bulunur zira.

Gazeteci Oral Çalışlar 12 Eylül'den sonra girdiği hapishanede yaşadıklarını yazdığı "Liderler Hapishanesi" adlı kitabında (1986) kendisi de içeride olan Bülent Ecevit'le yaptığı bir konuşmayı aktarırken ilginç bir bilgi kırıntısını gözler önüne serer. Buna göre Ecevit, Çalışlar'a, "Nutuk"un sonunda yer alan ve halen resmi kurumlarımızın duvarlarını süsleyen Gençliğe Hitabe'yi İsmet İnönü'nün kaleme aldığını, bizzat İnönü'nün ağzından aktarmıştır.

Atatürk, "Nutuk" metnini tamamladıktan sonra yakın arkadaşı İnönü'ye okuyup fikirlerini söylemesi için verir. İnönü de okur ve der ki: "Paşam, çok güzel, ancak sonunu gençliğe hitap ederek bitirmek sanırım faydalı olur". Bunun üzerine Atatürk "O zaman sen yaz" der ve ardından İnönü, Gençliğe Hitabe'yi kaleme alır. Bunu eski Milli Eğitim bakanlarından Necdet Uğur da biliyormuş. İşin ilginç tarafı, Oral Çalışlar'ın kitabı hem Ecevit'in hem de Uğur'un sağlığında yayınlanmış ve herhangi bir yalanlama gelmemiştir.

Tabii ki bu bilgi tek başına Gençliğe Hitabe'yi İnönü'nün yazdığını ispatlamaz ama en azından bir tartışma başlangıcıdır, hukuk deyimiyle, delil başlangıcı. Buradan yola çıkarak tarihçilerin alacakları uzun bir yol vardır.

Keza çocukluğumda hâlâ okul duvarlarında asılı duran Türklerin dünyaya yayılmalarını anlatan haritayı da bir okul ziyaretinde sınıftan çıkışta Atatürk'ün kendi eliyle çizdiğini ve sonra da kimse değiştirmeye cesaret edemediği için aynen kaldığını bir hatırattan öğrenmekteyiz. Gerçi sonradan göçler yoluyla Türk ırkının dünyaya medeniyet götürdüğü görüşünden de vazgeçildi ama bu motif okullar kanalından toplumsal hafızaya bir kez kazınmış oldu.

1935'te İngiliz ve Fransızların baskısı altında içine girilen ırkçı eğilimden hızla uzaklaşılmış olduğunu belirtelim. Ancak 1930, Türkiye'de yaşayan diğer ırkların dışlandığı ve Türklerin ırkî özelliklerinin abartıldığı dönemin başlangıç yılı olarak hatırlanacaktır. Nitekim aynı yıl, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, ünlü Ödemiş nutkunda şu korkunç ifadeyi kullanacaktı:

"Benim fikrim, kanaatım şudur ki, dost da, düşman da, dağ da bilsin ki bu memleketin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır." (Milliyet, 19 Eylül 1930)

Bunlar inkâr kabul etmez, kategorik ifadelerdir ve yalnız Bozkurt değil, aynı zamanda Başbakan İsmet İnönü de 1926 yılı Kasım ayında benzer bir ifadenin altına imza atmıştır. Türk Ocakları Kurultayı'nda konuşan İnönü'nün keskin sirke mahiyetindeki sözleri şöyledir:

"Vazifemiz, Türk vatanı içinde Türk olmayanları behemahal Türk yapmaktır. Türklere ve Türklüğe muhalefet edecek anâsırı [etnik unsurları] kesip atacağız. Ülkeye hizmet edeceklerde her şeyin üzerinde aradığımız, Türk olmalarıdır."

Bugün acısını hep beraber çektiğimiz olayların kökeninde biraz da bu sakat ve katı anlayışın yattığını bilmemiz lazım.

Mustafa Armağan / Zaman

Kireç, inanma bu yalancılara.

Gençliğe Hitabe Atatürk'e aittir.

Bunun en güzel açıklaması kanıtlarıyla Afet İnan'ın "Büyük Nutuk'ta Gençliğe Hitabe" adlı kitabında mevcut.

Tarihçi adam "Şu şuna şöyle demiş" diye uydurma kanıtlarla hareket etmez. Şerefsiz siyasetçiler yapar onu. İspatlayamayınca müfteri olacağı için.

Armağan da tarihçilik yapmıyor, siyaset yapıyor.

Şu yazı da bu konuda gerçeği anlatır:

http://www.tarihcininyeri.net/forum/index.php?topic=2855.0;imode

Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Kimse onun gibi katliamlar yapamadı. Stalin'ler, Mussolini'ler bile kendilerini onun birer çırağı olarak görüyordular.

2- Her yere dikilen putlar o kadar çok etki bırakmış ki insanlar hala onun yaşadığını sanıp öldüğünü duyunca da yeni ölmüş gibi salya-sümük ağlayabiliyorlar.

Vayyy be ne çıraklar yetiştirmiş Atatürk :lol:

Çektiğin şeyin adını versene sen, ben de istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca Mahmut Esat Bozkurt, o talihsiz sözlerinden sonra istifaya zorlanmış ve siyasi hayatına nokta koymak zorunda kalmıştır.

Sözde tarihçi Armağan bunu bilir ama yazmaz. Yazarsa Atatürk'ü aklamış olacaktır çünkü. Halbuki onun asıl hedefinde olan Atatürk'tür.

İsmet İnönü'ye malettiği sözünün ise kaynağını ortaya koyabilmiş değildir.

Ve araştırdığınızda karşınıza hep M. Armağan ya da ondan alıntılar çıkar.

Yazın o sözü google'a görün.

Ayıp bir söz değil ki gizlensin. Bozkurt'un sözü, Atatürk'ün sözleri, Ziya Gökalp'in sözleri nasıl varsa İnönü'nün bu sözü de olmalıydı, ama Armağan'dan başkasından duyamazsınız.

Asimilasyondan söz edeceksek eğer; en büyük asimilasyoncular İslamcılar ve Osmanlı'dır. Asırlar boyunca hem dini hem kültürel, hem etnik asimilasyon yapmışlardır.

Türk sözü unutturulmuştur. Sözü edildiğinde aşağılanmıştır. Hiçbir padişahın ağzından Türk'üm sözü duyulmamıştır. Sünni İslam dayatılmıştır. Arapçılık yaygınlaştırılmıştır.

Hem de en acımasız işkencelerle, en insanlık dışı vahşetlerle.

Kafasını keser kesmez kızgın saca bastırmak, derisini yüzdükleri adamı tuzlu deniz suyuna atmak, yemek yedirilen dar bir çukura sokulan adamı yaptığı dışkılarla çürüterek öldürmek, güneş altında saçlarını kazıyıp kafasına deve derisi geçirdikleri insanın derisini çektirerek işkence ile öldürmek gibi. Osmanlı döneminde katliamlar

Ama Osmanlıcı Armağan'ın, bu konulara eli gitmez, gidemez.

Kardeşlerini katleden padişahları yazamaz. Onları yazarken göklere çıkarır ama gelir cumhuriyet kurucularına yalanlar dizer.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kim verdi ona bu yetkiyi?

Kemalizm dininin softalarını aşağı indirmek için gerekirse zor kullanılmalıdır. Ergenekon gibi kemalist cihad örgütlerine göz açtırılmamalıdır.

Laiklik ilkesini kemalizm hurafeleriyle ihlal eden yobazları ortadan kaldırmak için gerekirse onları fötr şapkalarından yakalayıp sokaklarda dizi dizi asmalıdır.

Aslinda senin gibi arap kici yalayan yobazlara Ataturk degil, bir Lenin, bir Stalin gerekirdi. O zaman gorecektiniz diktatorlugun allahini.

Ataturk halkin dinine, inancina asla karismadi. Ne bir tane cami yiktirdi, ne de herhangi bir tapinak.

O, dini ait olmasi gereken yerde durmasini soyledi. Dinin yeri camidir, insanin kalbidir.

Her yil cuvalla para Diyanet denen sunni Islam kurumuna gidiyor.

Ulkenin dort bir kosesinde gunde 5 kere hoparlorden bagiriliyor.

Kurban bayraminda, kaldirimlar, yollar kan icinde, sokaklar, copler et kokusu, kan kokusu icinde.

Okullarda din ve ahlak dersi maskesi altinda cocuklara sunni Islam kakalaniyor.

Ramazan'da tadilat bahanesiyle yemekhaneler, kantinler kapatiliyor,

Her gun Tv'de badem biyikli tiplerin laklaklari,

'ben ateistim, allahsizim, inanmiyorum' diyen vatandaslar yuruyen hedef oluyor,

Bu gun laik Turkiye Cumhuroyetinde yasiyorsun, ve dunyadaki butun camileri topla, bunlarin 1/3'u Turkiye'de,

Daha ne istiyorsun?? az gelismis ulkenin taze sogani seni.

Nasil bir "LAIK" ulke olsun istiyorsun Turkiye?

Sana Humeyni lazim, Taliban lazim,

Ataturk senin gibilerine cok lux gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca Mahmut Esat Bozkurt, o talihsiz sözlerinden sonra istifaya zorlanmış ve siyasi hayatına nokta koymak zorunda kalmıştır.

Sözde tarihçi Armağan bunu bilir ama yazmaz. Yazarsa Atatürk'ü aklamış olacaktır çünkü. Halbuki onun asıl hedefinde olan Atatürk'tür.

İsmet İnönü'ye malettiği sözünün ise kaynağını ortaya koyabilmiş değildir.

Ve araştırdığınızda karşınıza hep M. Armağan ya da ondan alıntılar çıkar.

Yazın o sözü google'a görün.

Ayıp bir söz değil ki gizlensin. Bozkurt'un sözü, Atatürk'ün sözleri, Ziya Gökalp'in sözleri nasıl varsa İnönü'nün bu sözü de olmalıydı, ama Armağan'dan başkasından duyamazsınız.

Asimilasyondan söz edeceksek eğer; en büyük asimilasyoncular İslamcılar ve Osmanlı'dır. Asırlar boyunca hem dini hem kültürel, hem etnik asimilasyon yapmışlardır.

Türk sözü unutturulmuştur. Sözü edildiğinde aşağılanmıştır. Hiçbir padişahın ağzından Türk'üm sözü duyulmamıştır. Sünni İslam dayatılmıştır. Arapçılık yaygınlaştırılmıştır.

Hem de en acımasız işkencelerle, en insanlık dışı vahşetlerle.

Kafasını keser kesmez kızgın saca bastırmak, derisini yüzdükleri adamı tuzlu deniz suyuna atmak, yemek yedirilen dar bir çukura sokulan adamı yaptığı dışkılarla çürüterek öldürmek, güneş altında saçlarını kazıyıp kafasına deve derisi geçirdikleri insanın derisini çektirerek işkence ile öldürmek gibi. Osmanlı döneminde katliamlar

Ama Osmanlıcı Armağan'ın, bu konulara eli gitmez, gidemez.

Kardeşlerini katleden padişahları yazamaz. Onları yazarken göklere çıkarır ama gelir cumhuriyet kurucularına yalanlar dizer.

Haklısınız Pante, bu Osmanlıcı hainler Osmanlı'ya ait ne varsa cici göstermekte yarışırlar.Bunların Osmanlı hayranlığının en büyük nedeni ortak Türk düşmanlıklarıdır.Muhteşem Sülo'nun bile kankası Pargalı İbo'yu ,İbo kendisine Türk diye hitap etti diye delirip öldürttüğü iddia ediliyor.Kendi çocuğunu katleden adam başkasını neden öldürmesin ki...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bursa nutku uydurmadır...

Bursa Nutku geçmişte de çok tartışmalı bir konu olmuştur.

Kimileri gerçek olduğunu söylerken, kimileri böyle bir nutuk olmadığını iddia etmiştir.

İlginçtir ki Bursa Nutkunu ilk okuyup kamuoyuna duyurmuş olan Celal Bayar'dır ve DP'nin 2. kongresinde okumuştur.

1966'da Yargıtay başkanı'nın okumasının ardından Demirel'in "Atatürk'e ait olduğu şaibeli" demesi üzerine konu Türk Tarih Kurumunda bilirkişi heyetince masaya yatırılmış, tüm belge ve bilgilerin incelenmesi üzerine son karar verilmiştir, hem de mahkeme kararıyla:

"Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulunun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova asliye Hukuk hakimliğinin 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk ün Bursa nutku ile ilgili sözleri üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu inceleme sonunda Atatürk ün 1933 Şubat ında Bursa da yaptığı konuşmadan mealen alınmak süretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile karar verilmiştir."

Yani, Bursa Nutku doğrudur. Kaldı ki Gençliğe Hitabe ortadayken, Bursa Nutku'na itiraz anlamsızdır.

tarihinde Pante tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

1966 yılı gazetelerinde bir hayalet gezinir: "Bornova Savcısı Asliye Ceza Mahkemesi'nde Nutuk'u okuyanların halkı, kanunlara karşı gelmeye teşvik ettiği iddiası ile dava açtı. Bu sırada Yargıtay Başkanı'nın 'Adalet Yılı' açış konuşmasında, 'Nurculuk' dolayısıyla Atatürk'ün Bursa Nutku'nu tekrar etmesi üzerine şiddetlenen tartışma halen devam etmektedir. Bu nutkun anarşiyi teşvik ettiği..."

Atatürk'ün bir nutkunu okuyanlar aleyhine dava açılıyor, halkı kanunlara karşı gelmeye teşvik ettiği ileri sürülüyor. Yargıtay Başkanı ise irticanın o zamanki adresi olan Nurculuğa çatabilmek için nutku silah olarak kullandığı yetmezmiş gibi "herkesi göreve çağırıyor." Ne iş? Hayırdır inşaallah!

Bir yurt gezisine çıkmış olan Atatürk'e İzmir'deyken acil bir telgraf ulaştırılır. Kâğıt, Bursa'da ezanın Arapça okunmasını isteyen bir grubun valiliği 'bastığı'nı haber vermektedir. Gezisini iptal eden Atatürk, Bursa'ya ulaşıp yetkililerden bilgi alınca anlar ki, heyecana gerek yoktur. Nitekim Anadolu Ajansı'na kamuoyunu yatıştırıcı bir demeç verir. Ulu Cami'deki cemaat, cuma namazından çıkışta topluca Evkaf Müdürlüğü'ne gidip, 'Niye İstanbul'da ezan Arapça okunuyor da Bursa'da okunmuyor?' diye sormuş, cevap alamayınca aynı niyetle vilayete yürümüştür. Halkın talebini mülki amirine bildirmesi ve izahat istemesinde ne tuhaflık olabilir? Ne var ki, heyecana kapılan vilayet görevlileri olayı garnizon komutanına, polise vs. bildirirler. Cemaatin 'elebaşıları' yakalanır.

Buraya kadar her şey normal. Ancak 6 Şubat 1933 gecesi Atatürk'ün, şimdi müze yapılan Çelik Palas yakınındaki ahşap köşkte akşam yemeğini müteakip bir konuşma yaptığı iddia edilir. İşte meşhur Bursa Nutku bu konuşmada geçmiştir bir rivayete göre.

Şüpheler de bu noktada toplanıyor zaten. Hadisenin cereyan ettiği günlerde basında tek kelimeyle olsun söz edilmeyen -ki o zamanlar Atatürk'ün her sözü anında zaptedilirdi- bu nutku, yaklaşık 15 kişi olduğunu bildiğimiz toplantıya katılan zevat da yalanlar (mesela Kılıç Ali ile Yusuf Hikmet Bayur). Katılanların yalanladıkları, nöbetçi defterinde kaydı bulunmayan, gazetelerde esamisi okunmayan, Anadolu Ajansı'ndaki beyanatta zikri geçmeyen bu nutkun Atatürk'e ait olması mümkün değildir. Hatta bazılarına göre, Stalin'in Komünist Gençliğe Hitabı'ndan alınıp Atatürk'e yamanmıştır.

Sonradan Bursa Nutku adıyla meşhur olacak bu metin ilk kez 1947'de Rıza Rüşen Yücer'in Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra adlı kitabında görülürse de, Celal Bayar tarafından 1949'da İzmir'de yapılan II. DP Büyük Kongresi'nde okutulmasına kadar yine kimsenin ilgisini çekmez. Bayar'ın menfaatlerine bir eldiven gibi uymaktadır Nutuk'ta 'Madem gerici CHP'yi adalet durdurmuyor, o halde gençlik yönetime el koymalıdır' mesajı bağırmaktadır. Ne var ki, nutku alkışlayan DP'liler, hasımlarının eline ne denli tehlikeli bir silah uzattıklarının farkında değillerdir.

9 yıl sonra bu defa CHP yanlısı Ulus gazetesine basılmış olarak görürüz onu. Bu defa amaç, DP'yi tehdittir. 'Gençlik, iktidara rağmen kanun-nizam dinlemeden rejimi korumak adına idareye el koyacaktır' mesajı çınlar. Tartışma alevlenince Cumhuriyet Savcısı Ulus gazetesi hakkında soruşturma açar. DP'nin bu nutku daha önce okuttuğunun ortaya çıkması üzerine ise Menderes'in baskısıyla savcılık takipsizlik kararı verir ve hadise kapanmış görünür. Ancak bir kere kılıfından çıkan silah belden bele dolaşmaya kararlıdır.

1966'ya geldiğimizde nutkun doğrultulduğu irtica hedefinde yeni bir isim belirmiştir. Yargıtay Başkanı'nın Adalet Yılı açış konuşmasında Bursa Nutku'nu okuması üzerine hararetlenen tartışmalar karşısında Demirel, onun Atatürk'e aidiyetinin 'şüpheli' olduğunu söylemek zorunda kalır. "Karışıklıklara yol gösteren, devlet anlayışının, kanun hâkimiyetinin, asayiş ve inzibat fikrinin yıkılmasını tavsiye" eden bu metnin Atatürk'e aidiyeti ispatlanmalıdır. Bir bilirkişi heyeti kurularak konunun Senato'da araştırılması gündeme gelir. Türk Tarih Kurumu'ndan rapor istenir, Milli Eğitim Bakanı açıklama yapar. Ve aslı astarı olmayan bu nutuk etrafında koparılan irtica fırtınası günün birinde kendiliğinden diner. Ta ki müsait bir hava boşluğu bulup yeniden uğuldayana kadar. Nitekim onu, yaşadığımız günlerde de hararetli bir tartışmayı başlatmış bulacağız.

Özetle Bursa Nutku, ne zaman irtica tartışmaları patlak verse çekmeceden çıkarılıp gündeme sürülen hikmetinden sual olunmaz bir belge olmuş, darbe, devrim, rejim muhafızlığı gibi açık (ve tehlikeli) göndermeleri, onun gerçekten Atatürk'e ait olup olmadığından daha önemli görülmüştür. Tabii 64 yıllık ömrüyle bir tür "irtica fezlekesi" olarak tarihe geçmeyi hak ettiğini de eklemek şarttır.

İşte sözde Bursa Nutku!

Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, 'Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır' demeyecektir. Hemen müdahale edecektir.

Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz inkılâp ve cumhuriyetinin polisi değildir' diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek, 'Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım'.

Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: 'Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebepleri ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.'

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği.

Kaynak: Raşit Ülker, Tanıklar ve Belgelerle Ata'nın Bursa Nutku, İstanbul 1967, Okat Yayınevi, s. 6-7.

MUSTAFA ARMAĞAN

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar Buradanda anladığımız üzere Atatürk türk gençlerine cok büyük bir görev bırakıyor.

evet katılıyorum,kahve köşelerinde taş dizmece,atanın adını duyunca irkilip ceket bağlama,malum ölüm gününde 5 geçerken 9u işi gücü bırakıp put gibi durma,vay be.

yine başladınız nutuklarla konuşmaya,konuşmayında icraat gösterin,laiklik gitti gidiyor.com'da

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar Buradanda anladığımız üzere Atatürk türk gençlerine cok büyük bir görev bırakıyor.

evet katılıyorum,kahve köşelerinde taş dizmece,atanın adını duyunca irkilip ceket bağlama,malum ölüm gününde 5 geçerken 9u işi gücü bırakıp put gibi durma,vay be.

yine başladınız nutuklarla konuşmaya,konuşmayında icraat gösterin,laiklik gitti gidiyor.com'da

Sonunda kayda değer bir şey yazdın...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bursa nutku gerçektir.

Kireç olaya tek taraflı bakıyorsun.

Zaman gazetesi gibi taraflı bi gazetenin yazılarına güveniyorsun.

Söz konusu Atatürk olunca zaman gazetesi Tarafını her zaman belli etmiştir..

Atatürk'ün yaptıklarını yalanlama,Atatürk'ü küçük düşürecek davranış ve itirafta bulunan dincilerin gazetesini okuyorsun..

Zaman gazetesi laikliği tehdit edecek islami hareketi gündeme getirebilir.

Bunun içinde her türlü kişiyi anında karalayabilir.

Türkiye'de belli bir kesimin son yıllarda Atatürk'ü hedef aldığını biliyoruz..

Bu bursa nutkunu yalanlamada bu iftiralardan biridir..

Bursa nutku gercektir diyen köşe yazarlarına neden inanmıyorsun?

Gidip güvenilmez bir gazetenin aksini söyleyen yazarlarına inanıyorsun..

Zaman gazetesinin Atatürk konusundaki yaklaşımını bildiğin halde..

tarihinde hiena_16 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bursa nutku gerçektir.

Kireç olaya tek taraflı bakıyorsun.

Zaman gazetesi gibi taraflı bi gazetenin yazılarına güveniyorsun.

Söz konusu Atatürk olunca zaman gazetesi Tarafını her zaman belli etmiştir..

Atatürk'ün yaptıklarını yalanlama,Atatürk'ü küçük düşürecek davranış ve itirafta bulunan dincilerin gazetesini okuyorsun..

Zaman gazetesi laikliği tehdit edecek islami hareketi gündeme getirebilir.

Bunun içinde her türlü kişiyi anında karalayabilir.

Türkiye'de belli bir kesimin son yıllarda Atatürk'ü hedef aldığını biliyoruz..

Bu bursa nutkunu yalanlamada bu iftiralardan biridir..

Bursa nutku gercektir diyen köşe yazarlarına neden inanmıyorsun?

Gidip güvenilmez bir gazetenin aksini söyleyen yazarlarına inanıyorsun..

Zaman gazetesinin Atatürk konusundaki yaklaşımını bildiğin halde..

Neden mi? Sebebi çok basit.

Çünkü inanmak istiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...