Jump to content

ALLAH NEDEN VAR OLSUN Kİ?


Recommended Posts

Tanrı fikri için "kıçtan uydurulmuş" ifadesini kullanan kişi muhtemelen evini temizlerken tüm tozları halının altına süpürüyordur :)

Bilinen insanlık tarihi süresince oluşturulmuş bilimsel ilerlemeler, felsefi ilerlemeler ve bunların sonuçları göz önüne alınınca "Tanrı fikrinin" her geçen gün salt felsefe disiplinin alanından çıkarak bilimsel bir hakikat olduğu olgusu daha da zemin bulmakta ve kuvvetlenmektedir.

.

Bilinen insanlık tarihi boyunca oluşturulmuş bilimsel ilerlemeler, felsefi ilerlemeler vs. son ikiyüz yılda yerle bir edilmiş, tanrının hiç bir şekilde gerekmediği, evrenin, hayatın vs. tamamen tanrısız bir evrenin ürünü olduğu hakikati kabul edilmiştir.

O yüzden mesela, bilim, Mars'ta hayat var mı diye gidip papazlara, kardinallere, imamlara, şeyhlere filan sormaz. Bilmem kaç milyar harcar, gider kendisi bakar.

Mars'ın var olması ve Mars'ta hayat olması için, bir tanrı aramayan bilim, ne zaman dediğin gibi bir zırvalığa girmiş? Sen hangi bilimsel makalede gördün, allah, yehova, isa neyse, onun varlığına yapılmış bir atıf?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 156
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sizin için de bir tutarsızlık yok mu bu ifadeler arasında?

Önce öncesindeki ayetlere da bakmak lazım diyorsunuz, sonra kitabın tamamını gözden geçirmek lazım diyorsunuz.

İkinci dediğinize göre, herhangi bir ayeti kabul etmeniz mümkün değil, ta ki kitabın tamamını okuyana kadar, Okuduktan sonra da ancak, ne eksik ve ne fazla olarak kitabın tamamını tanrısal olarak bulabilirsiniz, tek tek ayetleri değil.

Birinci söylediğinize göre, herhangi bir ayetin tanrısal olduğunu kabul etmeniz için önceki ayetlerin gelişi yeterlidir. Eğer bir kaç ayet sizi tanrısal olduklarına inandırmışlarsa, kitabı bitirmeden de bunana tanrısal sözler olduğunu kabul edebilirsiniz. Bu durumda zaten ikinci söylediğiniz ile bu kafadan çelişir.

Kitapta yer alan ikna edici ayetler mesajın tanrısal olabileceğine kanaat getirmemizi sağlar, bu birinci aşamadır. İkinci aşama ise kitabın tahrif edilip edilmediğini kavrayabilmek için mesajın kritiğinin yapılması yani iç çelişkiler barındırıp barındırmadığı kontrol edilmesi gerekir. Bir mesaj için "bu Tanrısaldır ve itaat gerektirir" şeklinde bir yargıya varabilmek için bir çok sorgulamadan geçebilmesi gerekir. Ve bu sorgulamaları da ancak ve ancak kitabın tamamını inceleyerek ulaşabiliriz..

Çelişki bunun neresinde?

Bilinen insanlık tarihi boyunca oluşturulmuş bilimsel ilerlemeler, felsefi ilerlemeler vs. son ikiyüz yılda yerle bir edilmiş, tanrının hiç bir şekilde gerekmediği, evrenin, hayatın vs. tamamen tanrısız bir evrenin ürünü olduğu hakikati kabul edilmiştir.

O yüzden mesela, bilim, Mars'ta hayat var mı diye gidip papazlara, kardinallere, imamlara, şeyhlere filan sormaz. Bilmem kaç milyar harcar, gider kendisi bakar.

konudan çok uzaksın..

tarihinde YalnizcaKuran tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İlgi cümlenin tanrısal olup olmadığı ancak öncesinde ki ikna edici ayetlerle ölçülür.

Kitapta yer alan ikna edici ayetler mesajın tanrısal olabileceğine kanaat getirmemizi sağlar, bu birinci aşamadır. İkinci aşama ise kitabın tahrif edilip edilmediğini kavrayabilmek için mesajın kritiğinin yapılması yani iç çelişkiler barındırıp barındırmadığı kontrol edilmesi gerekir. Bir mesaj için "bu Tanrısaldır ve itaat gerektirir" şeklinde bir yargıya varabilmek için bir çok sorgulamadan geçebilmesi gerekir. Ve bu sorgulamaları da ancak ve ancak kitabın tamamını inceleyerek ulaşabiliriz..

Çelişki bunun neresinde?

1. iletinizde mesajın tanrısallığının ölçülmesi için öncesindeki ayetlere bakmak yeterlidir.

2. iletinizde ise önceki iletilere bakmak ancak tanrısallık olasılığının güçlenmesini sağlar, fakat asıl kitabın tamamını okumak ve iç çelişkiler olup olmadığını görmek lazımdır.

Çelişki buradadır. Birkaç ayet yeterli iken, daha sonra birkaç ayetin yeter olmadığını söylemektesiniz. İlk ifadenizin gücünü gittikçe düşürmektesiniz.

İkinci aşama ise kitabın tahrif edilip edilmediğini kavrayabilmek için mesajın kritiğinin yapılması yani iç çelişkiler barındırıp barındırmadığı kontrol edilmesi gerekir. Bir mesaj için "bu Tanrısaldır ve itaat gerektirir" şeklinde bir yargıya varabilmek için bir çok sorgulamadan geçebilmesi gerekir. Ve bu sorgulamaları da ancak ve ancak kitabın tamamını inceleyerek ulaşabiliriz..

Kitabın bozulup bozulmadığını anlayabilmek için... Müslümanlardaki bu tahrif edilmişlik algısı nereden geliyor acep? Müslümanlar tanrılarının sözlerinin tahrif edilebileceğine neden inanıyorlar? Üstelik de tanrıları her kitapta tanrı sözünü korur dediği halde... Müslümanlar neyin tahrif edilip edilmediğini nasıl anlayabiliyorlar? örneğin defalarca toplanmış, önceki denemeler yakılmış olan kuranın tahrif edilip edilmediğini neye göre anlıyorlar?

Tanrısallık ölçütü iç çelişkiler barındırmamak ve tahrif edilmiş olmamak mıdır? Binlerce yıllık bir yemek tarifi tableti tanrısal mıdır? Çelişki barındırmaz, yemek tarifi veriyor. Tahrif edilmemiş, toprağın altından nasıl çıktıysa öyle sergileniyor. Bu tanrısal mıdır? Değilse neden değildir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitapta yer alan ikna edici ayetler mesajın tanrısal olabileceğine kanaat getirmemizi sağlar, bu birinci aşamadır. İkinci aşama ise kitabın tahrif edilip edilmediğini kavrayabilmek için mesajın kritiğinin yapılması yani iç çelişkiler barındırıp barındırmadığı kontrol edilmesi gerekir. Bir mesaj için "bu Tanrısaldır ve itaat gerektirir" şeklinde bir yargıya varabilmek için bir çok sorgulamadan geçebilmesi gerekir. Ve bu sorgulamaları da ancak ve ancak kitabın tamamını inceleyerek ulaşabiliriz..

Çelişki bunun neresinde?

Ayetlerin tek başlarına da tanrısallık iddiası vardır. Tek bir ayet dahi getiremezsiniz diyen kurandır. Aynı zamanda getirmeyi deneyen olursa yaptıkları ne kötü iştir diye lanetleyen de kurandır. Kuran sözel bir siyaset aracı ötesi değil.

Gelelim kritik noktaya; Kuran ayetlerinin öncesi mi? Sonrası mı? Tamamı mı?

Sizi Muhammed'in peygamberlik iddialarının ilk yıllarına postalayalım. O dönemde yaşayın ve Muhammed'i dinlemeye başlayın. Kuran'ın yüzde 10'u daha tamamlanmasa da sizden itaat bekleniyor ve size asla bekleyin kuran tamamlansın diyen bir adam yok. Kitabın tamamını görmek isteseniz de gönderebilecek tanrı ortada yok ve hayır diyor Muhammed'in kalbinde pekiştireceğim. Onun dlinden dökmek zorundayım, mucize de gösteremem sadece hiç tanımadığın, bilmediğin hikayeleri anlatır orada bol bol mucize veririm ama size de bol bol bahane üretirim.

Bakın; Kuran'ın yüzde 10'luk kısmından sonra bir bedeviye aşağıdaki sözleri söyletelim:

Bu aşamada yüzde 10'luk kurana hayır inanmadım ben, sen peygamber değilsin. O kadar hikaye anlatıyorsun sadece dilinden aralıklı kelimeler dökülüyor. Bir soru sorsam 2 gün sonra 2-3 ayet ile cevap verebilecek durumdasın. Tek bir mucize istesem, öncekiler yalanlamışlardı, mucize göstersemde inanmazlar diyen bir tanrıdan bahsediyorsun, ama bu tanrı defalarca kere hikayelerinde mucize göstermiş. (Algısı çok düşük ders çıkartamayan tanrı modeli) Kuran'a bak diyorsun, senden o halde kitap öğretilerinni tamamını istiyoruz olmaz diyorsun. Sen ölene kadar benim ölüp ölmeyeceğim de meçhul.

Tamamen mantıksal işleyen sözleri söyleyen aynı gün içinde kalp krizinden gitse sonsuz cehenneme gidecek kitabınıza göre. Çünkü kuran baştan sonuna kadar iman,itaat bekler.

Kuran'ın düzensiz olarak toplanmış ayetlerinin yeri karıştırılmış halini defalarca incelemek ve kendince yorumlama fikri toptan indirilmeyen, indirilirken de farklı sırada gelen ayetler adına kuranın bütünselliği gariptir. O dönemin arapçasının da tarihe gömüldüğü şu dünya düzeninde, kuran ayetlerini arap olanların dahi yeni arapça altında net algılayamaması, siz türklerin ayetler ile dans ederek en güzel tanrı profilini ben çizerim demesi de aslında bilimsellikten ve mantıktan tamamen uzaktır. Kuran, daha ben evrensel bir kitabım demeyi dahi başaramamıştır. İçinde sürekli tekrarlı hikayelerini bırakın ve aklınızı inkar etmeden iyice düşünün.

Ey müminler, bugünden sonra yaşayan ve gelecekte var olacak tüm insanlara sesleniyorum...

1) herkes birbirini sevecek....

2) Düşünce özgürlüğü her dönem olacak, insanlar fikir ürettikçe gelişirler..

....

Bakın tereddütsüz tüm insanların uymasını istediğim kurallar yukarıda, yoksa ebu leheb'in ellerini kurutmaktan bize ne değil mi? Ya da evlatlığın eşini koynuna alan adamı kim takar. Daha kuran tanrısı bu kadar basit bir ayrımı becerebilen varlık bile değil.

Benim gibi gariban aciz bir insan bunu düşünürken, tanrıyı türeten kuran hiç düşünememiş ve boyuna araplara yönelik ayetler bulundururken, 2 tane ayet üzerinden insanlığa armağan etmeyi denemişler.

Ey insanlar kuran arapça olsa da, sizin birincil vazifeniz, tüm ayetleri olabildiğince tüm insanlara anlatmak, farklı dillere çevirmek, ve tanrının hikmetini dört bir yana yaymaktır. (Tanrı meşgul yetenekleri kısıtlı olunca taktik belli, al eline kılıcı bin ata deveye, git tevbe suresinin 5. ve 29. ayetini uygula, dinsizlerin kellesini al, kadınlarını cariye yap, çocuklarını köle, kitap ehlinin de kanını akıt ki, boyun eğip gelip sana cizye versinler. Ya da müslüman olsunlar...)

İnsanın sahip olduğu yeteneklerini, potansiyelini, düşüncelerini kısıtlayan ve dogmatik sabitleyen bir tanrı modeline taptığınız sürece, aklınızın büyük bir kısmını çöpe atan ve robotlaşan insan tiplemesine dönüşmeniz kaçınılmazdır. Bir yaratıcı tasarlayanlar, insan aklına ve onu yaratan varsa da ona doğrudan hakaret ediyorlar.(en azından tanrı inancına ihtiyaç duyuyorsanız, bunu iyi düşünün. Beyin size verilen bir armağansa, hikaye kitabından robot olmanızı isteyen tanrıyı üreten dili sorgulamayı deneyin.)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrısallık ölçütü iç çelişkiler barındırmamak ve tahrif edilmiş olmamak mıdır? Binlerce yıllık bir yemek tarifi tableti tanrısal mıdır? Çelişki barındırmaz, yemek tarifi veriyor. Tahrif edilmemiş, toprağın altından nasıl çıktıysa öyle sergileniyor. Bu tanrısal mıdır? Değilse neden değildir?

Bir metnin asgari düzeyde Tanrısallık ölçütü için; bilimsel yönden insan yazması olamayacağı yönünde ikna edici olması + metnin sıhhati açısından iç çelişkileri barındırmıyor olması şartlarını barındırması beklenir

Binlerce yıllık yemek tarifi içeren tablet iç çelişki barındırmayabilir lakin insan yazması ve bir insanın yorum gücünü barındırdığı aşikar olması hasebiyle o metne tanrısallık atfedilmez.

Ayetlerin tek başlarına da tanrısallık iddiası vardır. Tek bir ayet dahi getiremezsiniz diyen kurandır. Aynı zamanda getirmeyi deneyen olursa yaptıkları ne kötü iştir diye lanetleyen de kurandır. Kuran sözel bir siyaset aracı ötesi değil.

Gelelim kritik noktaya; Kuran ayetlerinin öncesi mi? Sonrası mı? Tamamı mı?

Sizi Muhammed'in peygamberlik iddialarının ilk yıllarına postalayalım. O dönemde yaşayın ve Muhammed'i dinlemeye başlayın. Kuran'ın yüzde 10'u daha tamamlanmasa da sizden itaat bekleniyor ve size asla bekleyin kuran tamamlansın diyen bir adam yok. Kitabın tamamını görmek isteseniz de gönderebilecek tanrı ortada yok ve hayır diyor Muhammed'in kalbinde pekiştireceğim. Onun dlinden dökmek zorundayım, mucize de gösteremem sadece hiç tanımadığın, bilmediğin hikayeleri anlatır orada bol bol mucize veririm ama size de bol bol bahane üretirim.

Bakın; Kuran'ın yüzde 10'luk kısmından sonra bir bedeviye aşağıdaki sözleri söyletelim:

Tamamen mantıksal işleyen sözleri söyleyen aynı gün içinde kalp krizinden gitse sonsuz cehenneme gidecek kitabınıza göre. Çünkü kuran baştan sonuna kadar iman,itaat bekler.

Kuran'ın düzensiz olarak toplanmış ayetlerinin yeri karıştırılmış halini defalarca incelemek ve kendince yorumlama fikri toptan indirilmeyen, indirilirken de farklı sırada gelen ayetler adına kuranın bütünselliği gariptir. O dönemin arapçasının da tarihe gömüldüğü şu dünya düzeninde, kuran ayetlerini arap olanların dahi yeni arapça altında net algılayamaması, siz türklerin ayetler ile dans ederek en güzel tanrı profilini ben çizerim demesi de aslında bilimsellikten ve mantıktan tamamen uzaktır. Kuran, daha ben evrensel bir kitabım demeyi dahi başaramamıştır. İçinde sürekli tekrarlı hikayelerini bırakın ve aklınızı inkar etmeden iyice düşünün.

Ey müminler, bugünden sonra yaşayan ve gelecekte var olacak tüm insanlara sesleniyorum...

1) herkes birbirini sevecek....

2) Düşünce özgürlüğü her dönem olacak, insanlar fikir ürettikçe gelişirler..

....

Bakın tereddütsüz tüm insanların uymasını istediğim kurallar yukarıda, yoksa ebu leheb'in ellerini kurutmaktan bize ne değil mi? Ya da evlatlığın eşini koynuna alan adamı kim takar. Daha kuran tanrısı bu kadar basit bir ayrımı becerebilen varlık bile değil.

Benim gibi gariban aciz bir insan bunu düşünürken, tanrıyı türeten kuran hiç düşünememiş ve boyuna araplara yönelik ayetler bulundururken, 2 tane ayet üzerinden insanlığa armağan etmeyi denemişler.

Ey insanlar kuran arapça olsa da, sizin birincil vazifeniz, tüm ayetleri olabildiğince tüm insanlara anlatmak, farklı dillere çevirmek, ve tanrının hikmetini dört bir yana yaymaktır. (Tanrı meşgul yetenekleri kısıtlı olunca taktik belli, al eline kılıcı bin ata deveye, git tevbe suresinin 5. ve 29. ayetini uygula, dinsizlerin kellesini al, kadınlarını cariye yap, çocuklarını köle, kitap ehlinin de kanını akıt ki, boyun eğip gelip sana cizye versinler. Ya da müslüman olsunlar...)

İnsanın sahip olduğu yeteneklerini, potansiyelini, düşüncelerini kısıtlayan ve dogmatik sabitleyen bir tanrı modeline taptığınız sürece, aklınızın büyük bir kısmını çöpe atan ve robotlaşan insan tiplemesine dönüşmeniz kaçınılmazdır. Bir yaratıcı tasarlayanlar, insan aklına ve onu yaratan varsa da ona doğrudan hakaret ediyorlar.(en azından tanrı inancına ihtiyaç duyuyorsanız, bunu iyi düşünün. Beyin size verilen bir armağansa, hikaye kitabından robot olmanızı isteyen tanrıyı üreten dili sorgulamayı deneyin.)

Burada ki eleştirinde kısmen haklsın ilk inen ayetleri duymuş lakin büyük tabloyu görmemesi sonucu yeterli bilgiye ulaşamaması sebebiyle iman etmeyen bir kişi ölürse ahirette ki akıbetinin ne olacağı sorusunun yanıtını bilmiyoruz. Ayrıca, Yaratıcı insana gücünün üzerinde ki bir sorumluluğu yüklemeyeceğini de vaad ediyor

Zaten dikkat edersen Kur'an da eleştirilen kişilerin ortak özelliği ayetlerin Allah'tan oluşuna kanaat getirmiş ama dünyevi çıkarları sebebiyle inkar edenler sahneye çıkarılır. Yani, bilgi yetersizlği sebebiyle iman etmemek ile bilgiyi gördükten sonra iman etmemeyi bir tür kaçış zanneden insan profilini birbirinden ayırmak gerekir.

Diğer eleştirilerin ise klasik ateizm fikrayatından parça parça aromalar içeren bir şerbetin tekrar tekrar sunulmasından başka birşey değil. Kur'an insanı bilimden sanattan sosyal devrimlerden alı koymaz. Yani, kör bir dogmatik olmamak, özgürlük(köle cariye çarpıtmalarına değinmiyorum), barıştan yana olma prensipleri ile Kur'ana eleştiri getirmek çok büyük bir haksızlıktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir metnin asgari düzeyde Tanrısallık ölçütü için; bilimsel yönden insan yazması olamayacağı yönünde ikna edici olması + metnin sıhhati açısından iç çelişkileri barındırmıyor olması şartlarını barındırması beklenir

Binlerce yıllık yemek tarifi içeren tablet iç çelişki barındırmayabilir lakin insan yazması ve bir insanın yorum gücünü barındırdığı aşikar olması hasebiyle o metne tanrısallık atfedilmez.

Kuran da insan yazmasıdır. Allahınız fiziksel dünya ile etkileşmekten acizdir. Bu yüzden ayetlerini yardımcılar yollar aracılığı ile insanlara sözlü ulaştırır ve insanlar bunları yazıya dökerler. Muhammed ve Allah detaylı düşünmekten de aciz oldukları için Kuran ancak bunlar öldükten 10yıllar sonra bir araya getirilmeye başlanmış ve 3 kere yeniden yapılmıştır. Bir şey, ilk ikisi iş görmez olduğu için 3. kere yeni baştan toparlanır. Onu iş görmez olarak toparlayanlar ve o şekli ile yıllarca tapınanlar da gene insanlardır. 3. kere toparlayıp, gene o şekilde tapınanlar da insanlardır.

Kuran ile yemek tarifi arasındaki fark şimdi tam olarak nedir? İkisi de insanlar tarafından yazılmış, ikisi de bir dönemden bu yana bozulmadan gelmiş. İkisi de -aslında sadece birisi, ama sizin inancınıza göre ikisi de diyelim- çelişkiler barındırmaz. Biri tanrısal, biri değil demenize yol açan farklar nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir metnin asgari düzeyde Tanrısallık ölçütü için; bilimsel yönden insan yazması olamayacağı yönünde ikna edici olması + metnin sıhhati açısından iç çelişkileri barındırmıyor olması şartlarını barındırması beklenir

Binlerce yıllık yemek tarifi içeren tablet iç çelişki barındırmayabilir lakin insan yazması ve bir insanın yorum gücünü barındırdığı aşikar olması hasebiyle o metne tanrısallık atfedilmez.

Nisa/78. Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!

Nisa/79. Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

Çelişki mi istiyorsun, al, peşpeşe gelen iki ayette bile çelişki var. İyilik ve kötülük Allahtan mı gelir, yoksa iyilik Allah'tan, kötülük insanın kendisinden midir?

Kuran insanı nasıl insan yazması olamayacağı konusunda ikna ediyor? Ben ikna olmadım mesela. Çok cahilce yazılmış, döneminin anlayışını anlamak dışında hiç bir değeri olmayan bir metin.

Nasıl ikna olabilirdim mesela diye düşünsem şöyle bir şey olabilirdi: İnsan ister okuma bilsin veya bilmesin, ister kör olsun, isterse hiç bir dil bilmesin, ister kitap hiç yanında olmasın ama mesajı almak istediği anda mesajı alabilsin. Var mı Kuran'da böyle bir özellik?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed eğer o da yaşadıysa zeki değildir. Kuranı okuduğunuzda bu metinleri bir ekibin hazırladığı ve muhammedi sadece bunları ben allahtan aldım demesi için onu kullandıkları açıkça görülür. Kuran'da hiç bir zeka eseri yoktur. Tersine cahilce ve üstünkörü yazılmıştır. Anlatım bozuklukları, çelişkiler, had safhadadır.

Adamlar lazım oldukça sayısının kaça ulaştığını bilmedikleri yığınla ayet üretip bunları muhammede allahtan bana geldi diye onaylatmışlardır. Ne bu ekip, ne muhammed (eğer yaşadıysa) kaç ayet ürettiklerini bilmiyorlardı. Bunu derlemeye kalkıştıklarında akla karayı seçtiler ve başa çıkamayıp karmakarışık, çelişkilerle dolu, anlatım bozukluğu had safhada bir musaf ortaya çıkardılar.

Bu böyle olmasa, muhammed öleceğine yakın düzgün bir kitap düzenlettirirdi. Böyle çorba gibi saçma sapan bir kitap önümüzde olmazdı bugün. Muhammedin düzenlettiğinden emin olduğumuz ele alınır bir şey ortada olurdu. Muhammed son derece dirayetsiz, kapasitesiz, düşük karakterli, cahil bir adamdı, eğer yaşadıysa o da...

Kuranın tümünü ve dikkatli okuyun. Açıkça görürsünüz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

- ''Mutlak yokluk diye bir şey yoktur çünkü bir şeyler vardır, bu yüzden hakikatte var olan mutlak bir varlık olmalıdır. O mutlak varlıga da Allah denir. Allah, varlıgı açıklamış oldu işte, çünkü hakikatte var olan tek şey Allah'tır.''

- ''Allah nedensiz ilk neden oldugu için, 'Allah neden var?' sorusu sorulamaz çünkü ön kabule uymaz.'' da denebilir.

Müslümanların eline koz vermiş gibi oldum belki ama böyle cevaplarla geçiştirilebilir bu soru :D

Benim merak ettigim ise, ''Allah var olmayı kendisi mi seçti yoksa mecburen hep var mıydı? Var olmaya mecbur muydu?''

Link to post
Sitelerde Paylaş

böyle cevaplarla geçiştirilebilir bu soru

Yok, geçiştirilemez. Hep var olan bir töz, kuantumsal bir varlık illa ki olacak. Ama bu tanrı olamaz. Tanrı evreni yarattı diyorlar. Fakat bunu başaracak tanrının, evrenden daha gelişkin olması gerekir ve evrenden daha çok tasarlanmaya ihtiyacı olur.

Zekamız evrilmemiş, tasarlanmış olsaydı, bu zekayı tasarlayan tasarımcı bizden de zeki olmalıydı. Bizim zekamız tasarlanmadan oluşmuyorsa, bizi tasarlayan zeka tasarlanmadan nasıl oluşsun?

Tanrı bu yüzden olamazdır ve olamayacağı için de yoktur. Her şey evrimin eseridir. Çok çok, aklımızın almayacağı kadar basit bir tözden evrimleşmiştir. Aklımızın alamayacağı kadar gelişkin bir zeka yaratmamıştır. Çünkü bu paradoksa yol açar. Tanrıyı tasarlayacak bir yanru lazım. Yanruyu tasarlayacak bir kenru lazım. Bu böyle geçmişe doğru gelişerek gidemez. Basitleşerek gider. Bu da evrimdir.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok, geçiştirilemez. Hep var olan bir töz, kuantumsal bir varlık illa ki olacak. Ama bu tanrı olamaz. Tanrı evreni yarattı diyorlar. Fakat bunu başaracak tanrının, evrenden daha gelişkin olması gerekir ve evrenden daha çok tasarlanmaya ihtiyacı olur.

Zekamız evrilmemiş, tasarlanmış olsaydı, bu zekayı tasarlayan tasarımcı bizden de zeki olmalıydı. Bizim zekamız tasarlanmadan oluşmuyorsa, bizi tasarlayan zeka tasarlanmadan nasıl oluşsun?

Tanrı bu yüzden olamazdır ve olamayacağı için de yoktur. Her şey evrimin eseridir. Çok çok, aklımızın almayacağı kadar basit bir tözden evrimleşmiştir. Aklımızın alamayacağı kadar gelişkin bir zeka yaratmamıştır. Çünkü bu paradoksa yol açar. Tanrıyı tasarlayacak bir yanru lazım. Yanruyu tasarlayacak bir kenru lazım. Bu böyle geçmişe doğru gelişerek gidemez. Basitleşerek gider. Bu da evrimdir.

Adamların ön kabulü zaten tanrının mutlak güç, bilinç ve iradeye sahip oldugu ve sebepsiz oldugu.... ''Tanrı'yı kim yarattı?'' diye sorarsan o zaman ''ön kabule uymaz, sordugun şey zaten tanrı degildir'' derler. Buradan da olay sonsuzluk kavramına gider, ama ona da cevapları var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adamların ön kabulü zaten tanrının mutlak güç, bilinç ve iradeye sahip oldugu ve sebepsiz oldugu.... ''Tanrı'yı kim yarattı?'' diye sorarsan o zaman ''ön kabule uymaz, sordugun şey zaten tanrı degildir'' derler. Buradan da olay sonsuzluk kavramına gider, ama ona da cevapları var.

Her soruya cevap her zaman var. Ama o cevabın mantıklı olup olmadığı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte bu aşamada bilim devreye girmektedir. Bilim de bir yerde kabule dayanır. Bilime göre sonsuz boşlukta vaküm enerjisi vardır.

Ama bu kabul en azından somut bir delile dayanmaktadır. Casimir etki boşlukta bir enerjinin olduğunun kanıtı olarak kabul edilmektedir.

Tanrı önkabulü mantıklı bile olsa- ki gayet mantıklıdır, bilimsel değildir. Demode olmuştur. Zamanını doldurmuştur. Bundan birkaç yüz yıl önce çok mantıklı bir açıklama olmuş olabilir. Ama onun yerini artık bilim almıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her soruya cevap her zaman var. Ama o cevabın mantıklı olup olmadığı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte bu aşamada bilim devreye girmektedir. Bilim de bir yerde kabule dayanır. Bilime göre sonsuz boşlukta vaküm enerjisi vardır.

Ama bu kabul en azından somut bir delile dayanmaktadır. Casimir etki boşlukta bir enerjinin olduğunun kanıtı olarak kabul edilmektedir.

Tanrı önkabulü mantıklı bile olsa- ki gayet mantıklıdır, bilimsel değildir. Demode olmuştur. Zamanını doldurmuştur. Bundan birkaç yüz yıl önce çok mantıklı bir açıklama olmuş olabilir. Ama onun yerini artık bilim almıştır.

Hacı zaten tanrı inancının bilimsellikle bir ilgisi yok ki... İstendigi kadar kanıt getirilsin, bilim istedigi kadar ilerlesin tanrı fikrinin bilimsellikle ilgisi olmadıgı için çürütülemeyecektir. Her şeyin dogada üstün bir bilinç olmadan oluşabildigini gözlerine sokarak göstersen bile fark etmez.. ''madde neden böyle davranıyor, bu davranışı ona birinin vermiş olması lazım'' diye zırvalarlar ama yine de tanrıya kapı kalır çünkü olayın bilimle alakası yok. İnançlarını aklamak için bilimden 3-5 zırvayı kanıt diye sunarlar tabi işlerine gelince ama bilimle tek alakası bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı zaten tanrı inancının bilimsellikle bir ilgisi yok ki... İstendigi kadar kanıt getirilsin, bilim istedigi kadar ilerlesin tanrı fikrinin bilimsellikle ilgisi olmadıgı için çürütülemeyecektir. Her şeyin dogada üstün bir bilinç olmadan oluşabildigini gözlerine sokarak göstersen bile fark etmez.. ''madde neden böyle davranıyor, bu davranışı ona birinin vermiş olması lazım'' diye zırvalarlar ama yine de tanrıya kapı kalır çünkü olayın bilimle alakası yok. İnançlarını aklamak için bilimden 3-5 zırvayı kanıt diye sunarlar tabi işlerine gelince ama bilimle tek alakası bu.

Yerinde müşahadeler.. Bilimle dini ayrı tutsalar sorun olmayacak. Ama bizim sıkı Müslümanlar illa ikisini birlikte tutmaya çalışıyorlar. Onları birbirlerinden ayıramıyorlar. Kur'an'ı bilim kitabı yapıyorlar. Tanrısız evren çok daha muhteşem bir yer. Bunu düşünemiyorlar. Evrende vuku bulan herşeyin madde ve enerjinin davranış şekilleri olduğunun ve onların kendiliklerinden organize olduklarının, bir Tanrı tarafından yaratılmaktan çok daha muhteşem bir olgu olduğunu reelize edemiyorlar. Kabul de edemiyorlar. Kabul etmeyince de evrenin gizemini çözemiyorlar. Çözenleri de yeterince anlamıyorlar. İlk Müslümanların bu sefillerden çok daha akıllı olduklarını düşünüyorum. Onlar çalışarak birçok konuda buluşları ile Hristiyan dünyasını aydınlatan bilim adamları idi. Onlar buluşlarının Kur'an'da olduğunu ileri sürmeyecek kadar dürüst insanlardı. Onların kemiklerini sızlatıyorlar.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yerinde müşahadeler.. Bilimle dini ayrı tutsalar sorun olmayacak. Ama bizim sıkı Müslümanlar illa ikisini birlikte tutmaya çalışıyorlar. Onları birbirlerinden ayıramıyorlar. Kur'an'ı bilim kitabı yapıyorlar. Tanrısız evren çok daha muhteşen bir yer. Bunu düşünemiyorlar. Evrende vuku bulan herşeyin madde ve enerjinin davranış şekilleri olduğunun ve onların kendiliklerinden organize olduklarının, bir Tanrı tarafından yaratılmaktan çok daha muhteşem bir olgu olduğunu reelize edemiyorlar. Kabul de edemiyorlar. Kabul etmeyince de evrenin gizemini çözemiyorlar. Çözenleri de yeterince anlamıyorlar. İlk Müslümanların bu sefillerden çok daha akıllı olduklarını düşünüyorum. Onlar çalışarak birçok konuda buluşları ile Hristiyan dünyasını aydınlatan bilim adamları idi. Onlar buluşlarının Kur'an'da olduğunu ileri sürmeyecek kadar dürüst insanlardı. Onların kemiklerini sızlatıyorlar.

Bilimle nasıl ayrı tutsunlar ki? Adamların bilime, akla mantıga aykırı ayetleri ve özellikle hadisleri var, kitapları hakkındaki iddiaları, düşüncelerinin evrensel oldugu iddiası... vs. Bunlar çelişkili olunca mecburen bilimsellik adı altında safsataları ispat diye yazmak zorunda kalıyorlar huzursuzluklarını gidermek için. Onlarla ugraşayım derken de saçmalayıp duruyorlar, bilime karşı çıkıyorlar.

İslamın altın çagı denilen o dönem bilim adamlarının da çogu mutezile mezhebinden. Adamların düşüncesi sünni, şii... vs islama göre epey ters zaten. ''Eger akıl ile vahiy çelişiyorsa, vahiy yok sayılır aklın dedigi uygulanır'' görüşleri var. Farabi, İbn-i Sina gibiler bu görüşteler ve o yüzden adamlar bir şeyler yapabilmiş. Müslüman bilim adamı dedikleri kişiler aslında islama ragmen bilimle ugraşmışlar. Gazali'den sonra ise ''aklına yatmasa bile vahiy ne diyorsa o dogrudur'' görüşü gelmiş... O yüzden Gazali'den sonra gerileye gerileye bugüne geldiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...