Jump to content

İNSAN Evren Ve Mükemmellik Kavramı


Recommended Posts

Daha mükemmelini yapabilen varsa buyursun yapsın.. Yada beğenmediğiniz şeyleri değiştirmeye gücünüz yetiyorsa ne bıdı bıdı edip duruyorsunuz, değiştirin gitsin..

Sistem işliyor, program çalışıyor, herşey olması gerektiği gibi oluyor..

Dini argümanlarda kullanılan mükemmellik kavramı; varlığın, eşyanın, mevcudatın tesadüf eseri olamayacağı hakkındadır. Mükemmelikten kast edilen budur.. Yoksa elinize alabileceğiniz herhangi bir şey için kusur bulabilirsiniz, daha mükemmelinin olması olasıdır.

Mesela Cennet muhtemelen bu dünyadan daha mükemmeldir, ordaki diğer varlıkların da öyle olması gerekir.. Melekler muhtemelen insanlardan daha mükemmeldir, ama iradeleri olmaması sebebi ile bu mükemmellik bence görecelidir.

Bu kainat gibi sonsuz sayıda kainat olabilir ve yaratıcı hepsinde birden farklı kanunlar ile tecelli ediyor olabilir..

Kulağın belli frekanslarda duyabilmesi, gözün belli dalga boylarını görebilmesi v.s. bunlar mükemmellik açısından hep göreceli kavramlardır.

Son olarak;

- Mükkemmellik soyut bir kavramdır.

- Kıyaslamaya tabidir.

- Kıyaslayana göre değişir...

Ama maddenin bir takım kanunlara göre hareket etmesi, bunların dışına çıkıp kafasına göre takılamaması, işte bu mükemmeldir..

Sevgili mask, sen önce kendi mantığın ve yaklaşımın ile hesaplaşmalısın.

Bu mantıkta ilginç bir durum var. Tıpkı "kader" esprisinde olduğu gibi olmuşbitmiş işleri değerlendiriyorsun. Ve bu olmuşbitmiş işleri "başka türlü olamazdı" şeklinde yorumluyorsun.

Halbuki benzer durumlar çoğu kez birden fazla sonuca çıkabilir. Hele bu, "benzer durumların değerlendirilmesi"ne bağlı olursa, yani akla ve zekaya bağlı olursa farklı sonuçlara neden olur.

Bugünlerde ünlü fizikçi Stefan Havkins in güzel bir cümlesine tanık oldum. Senin de kulağına küpe olsun.

Herkes olacağına varır, kaderden ve yasalardan kaçış yoktur diyenlerin hepsi, otoyolda karşıdan karşıya geçerken sağına ve soluna bakmaktan kendini alamaz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 54
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

drekinci;

Sen sadece muhalefet olsun dyie mi yazıyorsun, yoksa yazdıklarımı algılayamıyormusun..

Elbette olup bitene göre konuşuyorum ve mevcut kanunlar çerçevesinde olması gerekenler oluyor diyorum..

Yazımı tekrar okursan; İHTİMAL DAHİLİNDE ele aldığımız herşeyin daha mükemmelinin olabilceğini söyledim. Ama bu ihtimaller için mevcut kanunların değişmesi gerekir. Bu evren de böyle olmak zorunda ve böyle de oluyor...

Karşıdan karşıya geçerken illaki erafına bakacasın, yoksa senin gibi önüne bakmayan bi arabanın altında kalırsın.. Sebeb - Sonuç ilişkisi...

Olaya birde tersinden bakın;

Bu kainat yada içindeki herhangi birşey; diyelim ki mükemmel değil.......

Peki neye göre mükemmel değil.. ????

Mevcut olana göre mükemmel değil olmak zorunda... Çünki elinizde bir ŞEY var, bunu inceliyor ve bir takım sonuçlara varıyorsunuz... Ondaki kusurlu gördüğünüz yada sandığınız şeyleri değiştirip yeniden daha mükemmelini oluşturuyorsunuz.. Sonra bir başkasıda gelip sizin mükemmelinizdeki kusurları bulup daha mükemmelini yapabilir...

Dolayısı ile mükemmellik için illaki kıyas gerekir..

Zaten bu kainata insan gibi Akıl ve Şuur sahibi bir varlık olmasaydı, kainat tüm ihtişamına rağmen bir hiç olacaktı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

drekinci;

Sen sadece muhalefet olsun dyie mi yazıyorsun, yoksa yazdıklarımı algılayamıyormusun..

Elbette olup bitene göre konuşuyorum ve mevcut kanunlar çerçevesinde olması gerekenler oluyor diyorum..

Yazımı tekrar okursan; İHTİMAL DAHİLİNDE ele aldığımız herşeyin daha mükemmelinin olabilceğini söyledim. Ama bu ihtimaller için mevcut kanunların değişmesi gerekir. Bu evren de böyle olmak zorunda ve böyle de oluyor...

Karşıdan karşıya geçerken illaki erafına bakacasın, yoksa senin gibi önüne bakmayan bi arabanın altında kalırsın.. Sebeb - Sonuç ilişkisi...

Olaya birde tersinden bakın;

Bu kainat yada içindeki herhangi birşey; diyelim ki mükemmel değil.......

Peki neye göre mükemmel değil.. ????

Mevcut olana göre mükemmel değil olmak zorunda... Çünki elinizde bir ŞEY var, bunu inceliyor ve bir takım sonuçlara varıyorsunuz... Ondaki kusurlu gördüğünüz yada sandığınız şeyleri değiştirip yeniden daha mükemmelini oluşturuyorsunuz.. Sonra bir başkasıda gelip sizin mükemmelinizdeki kusurları bulup daha mükemmelini yapabilir...

Dolayısı ile mükemmellik için illaki kıyas gerekir..

Zaten bu kainata insan gibi Akıl ve Şuur sahibi bir varlık olmasaydı, kainat tüm ihtişamına rağmen bir hiç olacaktı..

Ben değil, sen konuyu yavaş yavaş anlamaya başlamışsın. Bu iletin evrenin ve evrendeki her şeyin mükemmel olduğunu iddia ettiğin yaklaşımını yanlışlıyor. Demek ki daha iyisi ortaya çıkınca, eldekilerin mükemmel olmadığı anlaşılıyor.

Koyulaştırdığım cümlenden itibaren olan açıklamaların, mükemmelliği dışlıyor. Mükemmelliğin sürekli değişim, dönüşüm, gelişme ve ilerleme gerektiğini ortaya koyuyor. Özetle; evrimi zorunlu kılıyor.

Demek ki! "bu evren ve içindeki her şey mükemmeldir." şeklinde boyumuzdan büyük laflar etmemek gerek.

Ben de iletimde mükemmelliği savundum ama senin gibi değil. Ben kıyaslamalar yapılarak evrimsel bir süreç içinde mükemmel olmasa da mükemmelliğe yaklaşmak mümkündür dedim.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin mükkemmelleşmen için sanırım biraz daha evrimleşmen gerekecek... Çünki hala beni hiç anlamamışsın..

Ben mükemmelik ile kanunları biribirinden ayırıyorum ve senin kadar kısır düşünmüyorum.. Sen meseleyi sadece dünyamız ve canlılar açısından değerlendiriyorsun. Bu yüzden kısır kalıyorsun.. Kainata bak, ufkunu genişlet...

Ayrıca sen evrimin mükkemmele doğru gittiğini sölüyorsun ki; bu evrim teorisinin kendisine terstir.. Çünki evrim ya akıllı bir tasarımdır, yada kainatta tecelli eden mevcut kanunlar süzgecinden rastgele, bilinçsiz ve amaçsız süzülmektir.. Tesadüfidir, bir amacı ve gayesi yoktur.. Oysa sana göre mükemmelleşmek evrim ile olur diyorsun... Büyük çelişki ve çok kısır bir bakış açısı...

Maddeyi şekillendiren tabi olduğu kanunlardır.. Kanunlar sabittir ve mükemmeldir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben Mükemmellikten Son derece Nefret ederim!

Mükemmellik'e ulaşıldığında artık Bilim'in önemi kalmaz.(Gerçi Mükemmelliğe Ulaşılamaz Çünki içinde herşeyi barındırması gerekir.) Bilimin öneminin kalmadığı gibi hayatında, güzelliği ve zevki kalmaz. Hayatı güzel kılan kusurları ve farklılıklarıdır.

Bu yüzden ben Mükemmellikten Sonuna Kadar Nefret ederim. Belkide Hayatımda tiksindiğim en iğrenç şeydir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1-Senin mükkemmelleşmen için sanırım biraz daha evrimleşmen gerekecek... Çünki hala beni hiç anlamamışsın..

2-Ben mükemmelik ile kanunları biribirinden ayırıyorum ve senin kadar kısır düşünmüyorum.. Sen meseleyi sadece dünyamız ve canlılar açısından değerlendiriyorsun. Bu yüzden kısır kalıyorsun.. Kainata bak, ufkunu genişlet...

3-Ayrıca sen evrimin mükkemmele doğru gittiğini sölüyorsun ki; bu evrim teorisinin kendisine terstir. Çünki evrim ya akıllı bir tasarımdır, yada kainatta tecelli eden mevcut kanunlar süzgecinden rastgele, bilinçsiz ve amaçsız süzülmektir.. Tesadüfidir, bir amacı ve gayesi yoktur.. Oysa sana göre mükemmelleşmek evrim ile olur diyorsun... Büyük çelişki ve çok kısır bir bakış açısı...

4-Maddeyi şekillendiren tabi olduğu kanunlardır.. Kanunlar sabittir ve mükemmeldir...

1-Evet karmaşık sorunları anlayabilmek için evrimleşmek gerekir. Seni anlamamam için bir neden yok. Evrenin ve içindekilerin mükemmel olduğunu açık seçik yazmışsın, bunun anlaşılmayacak nesi var?

2-Maddeden bağımsız, maddeyi yöneten kanun veya kanunlar yok. Kaç kez tekrarlamam gerek. Maddelerin davranış biçimleri var. Bu davranış biçimlerinden şu sonucu çıkarıyoruz. "Aynı şartlar altında aynı maddeler aynı tepkileri verir." Bu aynı tepkileri sınıflandırarak kanunları biz üretiyoruz. Meseleyi elbette dünyamız ve canlılar açısından değerlendirmek zorunluluğu var. Bu dünyada yaşıyoruz ve canlıyız. Canlı bedenimizin dışına çıkarak düşünme eylemi yapamayız. Dünyada yaşayan bir insan olduktan sonra, dünyaya da bakarız kainata da. Kainata bakınca insan oluşunun dışına mı çıkıyorsun?

3-Evrimin kendi başına bir gayesi yoktur ama. Canlıların yaşamda kalma mücadelesinde amaçları vardır. Bu amaçlar daha iyi ve mükemmel olanın yaşamda kalmasını ve evrim süzgecinden geçmesini sağlıyor. Ve sonuçta doğal seleksiyonla daha iyi baş edenler ayakta ve yaşamda kalarak evrimin yönünü iyi ve mükemmele doğru yönlendiriyor. Evrim geriye doğru da çalışabilir ama bu o canlının yok olmasına neden olur. Evrim doğal baskı ve seçilim nedeni ile ileri doğru olmak zorundadır. Bu konuyu ilgili başlıkta tartışmıştık. Göz at istersen.

4- Hala bu maddeyi yöneten kanun esprisine takılıp kalmışsın. Peki sabit ve mükemmel olan ve maddeyi yöneten bir kanun söyle.

sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Victo J. Stenger'den hayali bir öykü.......Galileo, Newton ve Wilhelm Leibniz'e günümüzden Richard Bentley'i ekliyerek yaratılan bir bilgi alışverişi öyküsü...

Oyun; Bentley'in Galileo'nun deneysel sonuçlarını ve onların Newton ve Galileo açısından ifade ettiği anlamları internet üzerinden tartışılmayla başlıyor.

Newton,doğa yasaları ile verileri açıklamak için elinden geleni yapıyor ve tipik modern kuramsal fizikçi gibi(yani popüler kitaplar yazmaya kalkışmayanlar gibi...)teolojiye fazla girmiyor.Gerçi; Newton, teoloji ve simya ile ilgilenmiş olsada, bunu hayatının sonlarına doğru yapmıştı.

Bentley, boşlukların Tanrı'sını aramakta, Newton'un teoremlerinin, ilahi iradeyi dayatmak için yaratıcıya açtığı yerlere bakmaktadır.Bentley; zeki olduğu halde bilimsel eğitimden yoksun olan ve daha kötüsü bilimsel metoddan anlamaya,modern enteklektüeli, bilime güvensizliği ve genel yanlış anlamayı temsil ediyor.Bu öyküde; Galileo, dinsel kuşkuculuğu zamanında yapabileceğinden daha açık bir şekilde ifade etmektedir, günümüzde bu şüpheciliği sergilemiş olsaydı, başı derde girmezdi.Sonunda Leibniz tartışmaya katılır.O, Bentley'den farklı olarak, bilim ve matematiği bilmekle birlikte fizik ve evrende Tanrı'nın elinin bulunduğuna inanan yeni bilim adamı-teist modelini temsil ediyor.Darwin de tartışmanın sonunda başını içeriye sokar.

Gelelim öyküye:

Galileo; ilk kaba deneylerinde, kulenin değişik balkonlarından düşen farklı kütlelere sahip güllelerin t zamanlarını ölçer ve h'ye karşı t'nin geldiği bir grafik çizer.Böylece verilerini bir parabol eğrisine oturtur:h=kt üstü 2, güllenin kütlesinden bağımsız olarak, bu eşitlikte k, 4,9 değerinde bir sabitken, h'nin birimi metre ve t'nin birimi ise saniyedir.

Newton bu sonuçları gördüğünde, Bentley ve Galileo'ya mail atar;

"sevgili arkadaşlarım;benim hareket ve yer çekimi yasalarım tam da bunu öngörüyor.İkinci hareket yasam, F=ma'dır.Burada,F,cismin üzerinde etkili olan kuvvet, m kütle, a ise ivme'dir.Bunu yer çekimi yasamla birleştirdiğimizde, ortaya a=g eşitliği çıkar, burada g, kütleden bağımsız, yer çekiminden kaynaklanan ivmedir ve değeri 9,8 m/sn'dir.Sonradan görme Leibniz'in aksi yönde iddialarına rağmen benim bulduğum hesaplama metodunu kullanarak h=kt üstü 2 eşitliğini elde ederim.

Bentley, Newton'un açıklamalarını anlaşılmaz bulur;

"Isaacher zaman olduğu gibi ne dediğini anlamadım.Niçin senin bu hesap metodun tüm gizemli sembolleri ile birlikte gerçeklikle ilintili olsun ki;?..."

Newton yanıt verir:

"Richard, nedendir bilmiyorum ama bana öyle geliyorki;bir hipotezi temellendirmeye çalışmıyorum.Sırf hesap yapıyorum ve hesaplarımı verilerle karşılaştırıyorum."

Bu arada Galileo güllelerle deneylerine devam eder ve farklı birşey bulur.Bir kağıt parçasını buruştur ve onu bir taş parçası ile aynı anda aynı yükseklikten yere bırakır.Kağıt parçası taştan sonra yere çarpar.Bir sayfa kağıt ve tüyün yere çarpması daha da uzun zaman alır.

Bentley; bu sonucu görünce heyecan içinde yazmaya başlar:"Bakınız Isaac, teoreminiz eksik..Tanrı kağıdı ve tüyü tutma eyleminde bulunuyor.Bu kuşların ve meleklerin nasıl uçtuğunu açıklar!.Tanrı, bunu murad ediyor!..."

Verileri sağlamak dışında şimdiye değin sesi çıkmayan Galileo araya girer:"ben hiç melek görmedim!..Teleskopumla bile....Ancak DaVinci'nin de belirttiği gibi; kuşlar, havanın kaldırma kuvveti sayesinde uçabiliyorlar..."

Newton, çok geçmeden cevap verir:" ilk deneylerde Galileo ağır cisimleri, gülleleri aşağıya bırakıyordu.Dolayısıyla bu durumda küçük olacağını tahmin ettiğim hava direnci ile ilgili basitleştirici bir varsayımda bulundum.Öte yandan genelde hava, aşağıya doğru yerçekimi kuvvetinden çıkan, yukarı doğru bir kuvvet uygular ve bu hafif cisimler için önemlidir.Bu direnç kuvveti,cismin düşüş hızına bağlıdır.Onu, hızın karesiyle orantılı olarak modellendirdim ve verilerimden yola çıkarak, cisimden cisime değişen, bir direnç katsayısı belirledim.Biraz daha hesap yaparak,ilişikteki grafiklerde de göreceğiniz üzere, Galileo'nun verilerine tastamam uyan, akla yatkın sonuçlar elde ettim."

Bentley çok etkilenmiş görünmüyordu:Bu güzel ve planlı bir yöntem gibi görünüyor!...Ve de çok karışık..Böyle bir hesaplamayı yapabilecek iki kişi var dünyada....Newton ve Leibniz.Yalnızca iki kişininmi otoritesine güveneceğiz?...Kutsal kitapların ve kilise adamlarının otoritesine güvenmeyi tercih ederim.Onlar; en mütevazi köylünün bile anlıyabileceği çok daha basitbir açıklama sunuyorlar.Tanrı'nın düşen yapraklardan tutun da uçan kuşlara kadar her şeyin hareketini yönettiğini, söylüyorlar."

Galileo biraz kızmıştı:"sanırım bu hesaplamayı bende anlıyabilirim.Her şeydeb önce ben bir matematik prof'yum! Ama daha önemlisi, Tanrı teoremi ile Isaac'ın sunduğu nicel ayrıntıları elde edebilirmisiniz?

Isaac düşen cisimler ve yörüngelerle ilgili her türlü tahmini yapabiliyor, peygamberler bile bunu yapamazdı."

Bentley saydılı ama konuyla alakasız şekilde şu yanıtı verir:" Onlar bombalar ve güllelerle ilgilenmeyen, barışın insanlarıydı."

Galileo;diğer bir garip olaydan söz ettiğinde herşey daha da kötüye gider.Onun düşen cisimleri,kurşun kalemle dosdoğru işaretlenmiş düşüş noktasının tam altındaki bir nokta da yere çarpmamışlar, hafif doğuya sapmışlardı. Galileo, bunun, rüzgarın etkisinden kaynaklanmadığını gösterecek kadar dikkatliydi.

Veriler web'de görününce;"aha" diye çığlık attı,Bentley...."işte bu, Tanrı'nın inkar edilemez kanıtı.Tanrı, cisimleri doğuya doğru sürüklüyor."

"Niçin bunu yapsın ki," diye soruyor,Galileo.....

"Bu, bizim anlamamızın beklenmediği gizemlerden sadece biridir." diye yanıt verir, Bentley....

Newton; kafasını kaşır ama çok geçmeden olup biteni anlar ve şunları yazar;

"Önceki hesaplarım dünyanın ivmelenmediğini varsayıyordu. Aslında onun kendi ekseni etrafında dönüşü bir ivme oluşturur.Bunu denklemlerime yerli-yerince eklediğimde tam da Galileo'nun gözlemlediği şeyi elde ederim."

Bentley sert bir karşılık verir:" daha plansız bir çözüm ve saçma- sapan etmenler.Şu denklemlere şimdi bir bakın, daha ne kadar karmaşıklaşabilirler?....Tüm bu gizemli sembollerle hangi amaca hizmet ediyorsun? Bana öyle geliyorki; sen yeni bir mezhep kuruyorsun.Kilisenin mezhepler hakkında ne düşündüğünü biliyorsundur, umarım."

"Hıristiyanlık da, bir zamanlar mezhepti," diye ters bir cevap verir, Galileo.....

Newton; ortamı yatıştırmaya çalışır;"Bentley,benim matematiğimi anlıyamaman çok kötü. Eğer matematikten anlamış olsaydın,benim hesaplarımın,Galileo'nun giderek daha kesinleşen ölçümlerinin ortaya çıkardığı tüm problemlerin çözümlerini, zaten içerdiğini görürdün.F=ma denklemindeki F, bir cisme etki yapan kuvvetlerin toplamıdır.Geriye dönerek bu terime hava direncini de ekledim.Aynı şekilde;F=ma denkleminde ki a,dünyanın ivmesini de içermelidir.Düzeltilmiş ivmeyi denkleme koyduğumuz da,Galileo'nun ölçümlerini elde ederiz.Bu durumda olan şey, düşme noktasında ki bir cismin doğuya yönelik hız bileşeni, yere çarpma noktasındakinden daha büyüktür, bu nedenle o doğuya doğru kayar. İşte size bir tahmin!....Eğer,Galileo, dosdoğru havaya fırlatılan güllelerle deney yaparsa; o gülleler batıya doğru kayacaktır."

İtalya'ya döndüğünde Galileo'ya, Cosimo de Medici'den büyük bir bağış sunulur ve bilim adamımız, onunla laserler ve hayli hassas bir atomik saat alır.Galileo deneylerini tekrarladığında, hava direnci ve dünya'nın ivmesini de hesaba katarak düzeltmelr yapıldıktan sonra bile Newton'un denklemlerinde ki g'nin bir sabit olmayıp, cisimlerin düştükleri kule balkonunun yüksekliğine bağlı olduğunu bulur.

Bunun üzerine Bentley; bir kez daha Newton'a sataşır:"Bu, teoreminin en iyi olasılıkla bir yakınsama olduğunu ve hiç bir surette "nihai gerçeklikle" ilişkilendirilemiyeceğini kesinkes kanıtlar.Arkadaşın Galileo, ne zaman daha iyi bir deney yapsa, onun verilerine uydurmak için teoremini düzeltmek zorunda kalıyorsun.Şimdi g'nin bu sabit olmayan değeriyle ne yapacaksın bakalım!.."

"Matematiği anlıyabilseydin, bunun da benim denklemlerimde yer aldığını görecektin.Çekim yasamı tasarladığımda, onun,dünyadan uzak, ay gibi cisimlerin yanı sıra elma ve yaprak gibi düşen cisimlere de uyduğunu fark ettim.Ay bir bakıma elma gibi dünyaya doğru düşmektedir; yörüngesinde ki hızından dolayıdünyaya hiç çarpmadan onun çevresinde dolanır.Ay'ın aldığı yol ve dünya'nın çevresinde dolandığı zamanı, bir ayı tahmin ederek, çekim kuvvetini hesapladım ve buna göre, düşen bir cismin ivmesi, dünyanın merkezine olan uzaklığının karesi oranında azalacaktır.Gerçekte benim çekim yasam şöyledir;F=GmM/r üstü 2,burada F, çekim merkezleri r uzaklığı ile birbirinden ayrılmış,m ve M kütleli iki cisim arasındaki kuvvet iken G, verilerin belirlediği bir sabittir."

Bu durumda Newton'nun sabırlı bir şekilde işaret ettiği gibi, m kütlesine sahip bir cismin, dünyaya doğru "ivmesi" g=GM/r üstü 2 dir.Bu denklemde M, dünyanın kütlesi, r ise cismin dünyanın merkezine olan uzaklığıdır.Dünyanın yüzeyine yaklaştıkça r'deki değişiklik, normalde ölçülemez olur, çünkü; r ile dünyanın yarı çapı, R arasında ki fark giderek küçülür.Dolayısıyle pratik amaçlardan ötürü onu ihmal edebiliriz.Öte yandan Galileo laserleri ve atomik saatiyle değişikliği saptayabildi.

Bentley cevap verir; "eğer ben enin denklemlerini anlayamıyorsam, insan soyunun büyük çoğunluğu da anlayamaz. Onları, nasıl ikna edeceksin?"

Newton içini çeker;"pekala, yaptığım şeyin anlamını, maalesef daha az doğruluğa sahip kelimelerle açıklamaya çalışayım.Yeterince eğitimli birinin, tüm verilerle uyuşan doğru nicel ölçümlerin hesaplarını yapabilmesini sağlıyacak yöntemler geliştirdim.Ayrıca bu denklemler, daha sonra deneylerle test edilebilecek, cisimlerin hareketleri hakkında tahminler yapma imkanı sağlar.Umarım Galileo ve diğerleri teoremlerimin testlerini yürütürler.Yakın dortum, Edmund Halley, denjklemlerimin, yakın zamanda gözlemlenmiş bir kuyruklu yıldızın 75 yıl içerisinde tekrar geleceğini öngördüğü konusunda beni bilgilendirdi.Maalesef, bu tahminin gerçekleşip- gerçekleşmiyeceğini görmek için burada olamayacağız.Bu tahminlerin bazıları çıkmasa bile, bunun tek anlamı, hesaplarımda yine çok fazla basitleştirme yapmış olmamdır,tıpkı başta dünyanın dönüşünü ve hava direncini ihmal edişim gibi.Öte yandan, kuyruklu yıldız tahmini doğru olsa gerek, çünkü; Ne Halley nede ben onu bozacak bir faktörü düşünemiyoruz."

Derken Newton; aniden bir şeyin farkına varır."Bentley,Galileo'nun ölçümlerinin bazılarını, onlar yapılmadan önce sezemediğim için,benle sürekli dalga geçiyorsun.Ancak; bunu teoremlerimin geçerliliğini azaltan değil de artıran bir nokta olarak görmelisin."

Bentley göz kırpar, "yine mi?"....

"Teorilerin mucidi olan, benim bile, onların işaret ettikleri tüm anlamları kavramamış olmam gerçeğine rağmen, onların gerçeklikle sahiden ilintili olduğundan eminim.Aslında benim, teorilerin mucidi değil de, kaşifi olduğumu söyleyebilirsin.Onlar, orada, doğada, benim gibi zeki birinin kendilerini bulmasını bekliyorlardı.Sevgili Bentley, hadi gel benim teorilerimi, her şeyi Tanrı'nın yaptığı yönünde ki senin teoreminle karşılaştıralım.Kendi teoreminin, benim karmaşık hesap denklemlerimden daha basit ve dolayısıyle daha tercihe şayan, doğru olma olasılığı daha yüksek olduğunu savunuyorsun.Ama gerçekten senin teoremin dahamı basit?....Dünya ve gökyüzünde olan pek çok olguyu çok basit bir kaç varsayımla sınıflandırabildim.Senin sorun ettiğin karmaşıklıklar, bir müzik aletini çalmak gibi doğuştan gelen bir yeteneği gerektiren işlemler için söz konusudur sadece."

Derken Galileo bir fikirle sohbete katılır." Belki de bir gün, insanlar, bu hesapları kendileri için yapacak makinelere sahip olurlar.Ozaman onların tek yapmaları gereken, ilk konumları ve hızları verip, tüm cisimlerin sonra ki hareketini tahmin etmek olacaktır.Eğer Lucterus haklı ise, -her şey atomlardan oluşuyorsa- o zaman her şey tahmin edilebilir."

Bentley güler ve heyecanla yazmaya başlar; " haklı olsanız ve evrende olan her şey nihai olarak dev bir makine tarafından tahmin edilebilse bile, yaratıcının eli yine işin içinde olacaktır.Siz, bazı gizemli denklemler yazdınız,ama onların nereden geldiğini bana söylemediniz.Bence nereden geldikleri gayet açık.Tanrı'dan geliyorlar..."

Galileo araya girerek,"Niçin bir yerden gelmek zorunda olsunlar ki?" diye sorar.

"Her şey, bir yerlerden gelir..."

"Ve Tanrı; nereden geldi......"

"Şey, Tanrı; istisnadır.Aristo'nun dediği gibi;nedensiz, ilk neden."

"Niçin, evrende bir istisna olmasın ki?.."

Bentley'in zihninde başka bir düşünce olduğundan, soruya cevap vermedi."Bu düşünceyi sevmedim.Özgür iradeye ne oldu?"

"Ona ne olduğunu bulmayı, siz teologlara bıraktım," diye yanıt verdi Galileo....

Newton bir süre konuşmadı ve söze sonra karıştı;"Aslında şimdi beni araştırmamdan saptırdın ve teolojik bir tartışmanın içine çektin.Teoremimin her şeyi açıklamadığını kabul ediyorum.Hatırlarsan, çekim yasamın G'nin değerini vermediğini söylemiştim.Bunu, verilerden elde etmek zorundayım.Yine hatırlarsan, ay, düşen bir cisme benzemektedir.Benim denklemlerim, ayın dünya çevresinde ki yörüngesinin elips olduğunu sana söyler, ama elipsin eksenlerinin yönlerini söylemez."

"Ah, yine de bu daha iyi,," bağırır, Bentley."Tam da kitapların Tanrı'sına döndük.Madde ve ışığıyla birlikte, evreni o yarattı.Bu, maddenin ve ışığın, siz bilim adamlarının şimdilerde keşfetmeye başladığınız kimi doğa yasalarına boyun eğmesini emretti.Ama yaratıcı, yasaların gerçekleşen her şeyi önceden takdir etmediğini bilir.Bu durumda insanlar özgür iradeleriyle hareket ederler.Bundan, Tanrı'nın doğuştan iyiliği karşısında kötülük ortaya çıkar.Öte yandan bu özgürlük, şeylerin kontrolden çıkmasına sebep olabilir.Bundan dolayı, Tanrı, evrenin ve insanlığın ilahi planın nihai anlamda gerçekleşmesine yönelik yol aldığını garantilemek için gerektiği zaman, müdahelede bulunur."

Hemen sonra Almanya da bulunan Leibniz'den bir e-mail gelir."Web'de gezinirken bu beyin fırtınasına rastladım. Newton'un web sayfasında ki denklemlerine göz attım ve onların Galileo'nun verileriyle uyuştuğunu onaylıyabilirim.Aslında hesaplamayı bende kendi başıma buludum ve özellikle rakam ve işaret sistemi açısından üstün olduğunu düşündüğüm kendi metodlarımı kullandım."

"Daha basit işaretler." diye yanıt verdi, Newton....

Leibniz sözüne devam etti; "herneyse;ortaya çıkarılmış her şeyde Tanrı'nın amacının besbelli olduğu yönünde Bentley'in görüşüne katılıyorum.Kütle çekimi teoreminde Newton'un sabitinin, G'yi ele alalım, teoremin bu sabitin değerini vermediğini, bunun deneyle bulunması gerektiğini kabul ediyor.Bentley'in, sabitin, Tanrı tarafından belirlendiğini, düşündüğünden eminim."

"Kesinlikle." diye yanıt verdi, Bentley.......

"Ancak ben daha fazlasını söyliyeceğim." diye devam Leibniz."İnsan yaşamını olanaklı kılmak amacıyla bu G değerini çok hassas bir şekilde Tanrı'nın belirlediğini kanıtlayabileceğimi düşünüyorum.Acınacak işaret ve rakam sistemine rağmen sahiden hayranlık duyduğum Newton denklemleri G,'nin,farklı değerinin dünyanın yörüngesinde yol açacağı sonuçları kendi daha iyi metodlarımla hesaplama imkanını bana sağladı.Dünya güneşten daha uzak ve dolayısıyle yaşama elvermiyecek kadar soğuk olabilirdi.Ya da; güneşe daha yakın ve bu kez de aşırı sıcak olabilirdi."

Newton söze girer; "Evet, evet. Bu tam da Kepler'in gözlemler yolu ile bulduğu r üstü 3/T üstü 2=a sabiti yasasıdır.Bunu bende kendi teoremimle zaten kanıtladım.Dikkat ederseniz, eğer G farklı bir değerde olsaydı farklı bir yörünge peryoduyla, T ile birlikte aynı yörünge yarıçapına sahip olabilirdik."

"Buna katılıyorum" dedi Leibniz."Amar ve G'nin seçilecek olası tüm değerleriyle, varlığımız için gereken doğru değerleri doğal ayıklanmanın vermesi ne kadar olasılık dışı görünüyor, değilmi?..Evren insanlık için uygun görünüyor.Varsayalımki, bir yılın 365 gün olmadığı bir evren de yaşıyoruz. Bunun mevsimleri nasıl etkiliyebileceğini düşünmek, tüylerimi ürpertiyor...Bahse girerim, o durumda insan yaşamı olanaksız olurdu. Görebildiğim kadarıyla, ancak G'nin elimizdeki tam değeri ve r ile T'nin spesifik değerleri sayesinde insan yaşamı olanaklı olmuştur. Tanrı'nın bu sayıları dikkatlice seçtiği ve olası tüm dünyalar içinden en iyi dünya olarak bu dünyayı yarattığı ortada."

"Yada en kötüsünü," diye yanıt verdi, Galileo....."Her şey, salt büyük bir tesadüf de olabilir."

Hemen sonra, yorumda bulunmadan tartışmayı dinleyen ("gizlenmiş") birinden, Charles Darwin'den bir mesaj gelir;

"EVREN, İNSANLIĞA UYGUN DEĞİLDİR; İNSANLIK, EVRENE UYGUNDUR."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili mask.

Ben senden maddeyi yöneten, maddeden bağımsız, bir yasa örneği istiyorum.

Sen de bilindik bir maddeyi yasa diye önüme koyuyorsun.

Su yasa mı? Su'nun neresi yasa, Nasıl bir yasa?

Sevgiler.

Maddeden bağımsız ama yönetim gücü olan fenomen mi arıyorsun?Yasaları maddenin kendisi koyar.Belirsizlik ilkesi aradığın yasa olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin mükkemmelleşmen için sanırım biraz daha evrimleşmen gerekecek... Çünki hala beni hiç anlamamışsın..

Ben mükemmelik ile kanunları biribirinden ayırıyorum ve senin kadar kısır düşünmüyorum.. Sen meseleyi sadece dünyamız ve canlılar açısından değerlendiriyorsun. Bu yüzden kısır kalıyorsun.. Kainata bak, ufkunu genişlet...

Ayrıca sen evrimin mükkemmele doğru gittiğini sölüyorsun ki; bu evrim teorisinin kendisine terstir.. Çünki evrim ya akıllı bir tasarımdır, yada kainatta tecelli eden mevcut kanunlar süzgecinden rastgele, bilinçsiz ve amaçsız süzülmektir.. Tesadüfidir, bir amacı ve gayesi yoktur.. Oysa sana göre mükemmelleşmek evrim ile olur diyorsun... Büyük çelişki ve çok kısır bir bakış açısı...

Maddeyi şekillendiren tabi olduğu kanunlardır.. Kanunlar sabittir ve mükemmeldir...

Ne kadar yanlış anlaşılıyor, Evrim....Evrim mükemmele doğru gitmiyor;evrim ayakta kalmanın başarısı olarak görülmeli.İçinde zaaf yada zayıflıkları barındırsa bile. Çünkü doğada ayakta kalmak; mükemmel olmanın ötesinde bir başarıdır.Diğer yandan,maddeyi şekillendiren yasalarda "sabit " ve "mükemmel" değildir. Quantum fiziği tersini söyler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Maddeden bağımsız ama yönetim gücü olan fenomen mi arıyorsun?Yasaları maddenin kendisi koyar.Belirsizlik ilkesi aradığın yasa olabilir mi?

Evet, sevgili hacı da bula bula bunu bulmuştu.

Ancak; yasa kavramı ile belirsizlik kavramı birbirine zıttır. Belirsizlik zaten yasa kapsamına alınamaz. Maddede belirsizlik varsa, bu durum yasa kavramını inkar eder.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet, sevgili hacı da bula bula bunu bulmuştu.

Ancak; yasa kavramı ile belirsizlik kavramı birbirine zıttır. Belirsizlik zaten yasa kapsamına alınamaz. Maddede belirsizlik varsa, bu durum yasa kavramını inkar eder.

Sevgiler.

Belirsizlik de bir yasadır, bilememek de...

Heisenberg'in belirsizlik yasası kesin olarak bir yasadır.

Onu yanlış anlıyorsunuz. Bu yasa enerji ve maddeden de önce var olan bir yasadır.

Yani varlığı için maddenin ve enerjinin olmasına gerek yoktur. Evrenin ortaya çıkmasından ve aldığı şekilden bu yasa sorumludur.

Tanrı varsa bu yasada gizlidir.

200 yıl kadar önce Laplace, Newton kanunlarının ne kadar başarılı olduklarını dikkate alarak, “evrende mevcut maddelerin konumları, momentumları ve onların etkileyen güçler bilinirse, geçmiş hakkında bilgi sahibi olmak ve geleceği kesinlikle bilmek mümkündür”, demiştir.

Bu sözler açıkca Laplace’in Newton’a duyduğu güvenin sonsuz olduğunu göstermektedir. Drekinci kardeşimiz için de bu sözler geçerlidir. Madde hep aynı ise yasalar hep aynı olmak zorundadırlar. Çünkü Drekinci'ye göre yasaların varlık nedeni maddedir.

Son yüzyıl içindeki gelişmelerden haberi olsaydı, mezarında kemikleri sızlardı Laplace'in. Aslında Newton’a bu kadar güvenmesi kendi hatası idi. Laplace’in bu sözleri onun kadere olan inancını da dile getiriyordu. Drekinici kardeşimiz kadere inanıyor mu acaba?

Eğer cisimler değişmeyen bazı yasalara uyarak hareket ediyorlar ve o yasalar her zaman geçerliklerini koruyorlarsa, geleceği tahmin etmek mümkün olduğu gibi, geleceğin değişmeyeceğini de kabul etmek zorunluğu vardır diyordu, Laplace ve Drekinci kardeşimiz.

Başka bir deyişle Laplace’e göre geleceğin akibeti geçmişte saptanmıştır. Bu durumda diyebiliriz ki Big Bang sırasında geleceğin akibeti, tabiri caiz ise, kaderi, saptanmış olmalıdır.

Bu büyük sözlerin söylenişinin üzerinden yaklaşık 100 yıl geçtikten sonra, Alman asıllı ünlü fizikçi Werner Heisenberg (1901-1976), herşeyin bilinemeyeceğinin bir fizik yasası olduğunu bulmuş ve onu açıkca formüle etmiştir.

Bu yasa Heisenberg’in belirsizlik (kesinsizlik) yasası olarak bilinir.

Bu ilginç ve temel yasa için kuantum şüphe terimini de kullanmak mümkündür.

Heisenberg kuantum belirsizliğini atom düzeyinde tanımlamıştır.

Ama bu kuramı evrensel boyutlarda da tanımlamak mümkündür.

Hatta diyebiliriz ki evrensel boyutlarda bu kuramın anlamı çok daha derin olup, yaratılışın gizemine ışık tutmaktadır.

Heisenberg belirsizlik kavramını 1920’li yılların sonlarına doğru somutlaştırmıştır.

Kuantum belirsizlik aslında son derece belirli bir kuramdır.

Kuantum zerreler, örneğin elektronlar için geçerili olup, önemli bir fizik yasasıdır.

Bu yasaya göre elektronların yerini ve momentumlarını aynı anda ölçmek mümkün değildir.

Burada kullanılan momentum bir yöne doğru hareket etmekte olan objenin hızı ve kütlesinin çarpımının ürünüdür.

Günlük yaşamda hareket halinde olan zerrelerin yerini ve momentumlarını saptamak bir sorun oluşturmaz.

Örneğin bilardo topunun bilardo masasının neresinde olduğunu, hızını ve yönünü aynı anda kolaylıkla biliriz.

Kuantum varlıkları, örneğin elektron ve fotonları, yakından inceleyen Heisenberg, onların davranışlarının bilardo topunun davranışlarından çok farklı olduğunu gözlemlemiştir.

Bu gözlem ilk bakışta insan aklı ve rasyonalitesi ile çelişiyor gibi görünmektedir ama, elektron ve fotonlarla ilgili dalga ve zerre düalitesi dikkate alınırsa, hiç de olağanüstü değildir.

Elektron ve fotonların kuantum davranışlarını dalga ve zerre olarak tanımlamak mümkündür.

Dalgaların uzayda yeri kesin değildir.

O halde bu varlıkları uzayda kesin olarak lokalize etmek de mümkün değildir.

Bunun daha iyi anlaşılması için somut bir örnek olarak deniz dalgalarını gösterebiliriz.

Hareket halinde olan dalgayı bir nokta olarak belirtemezsiniz.

Bazı yerlerde daha çok, diğer yerlerde daha az belirlidir.

Heisenberg ayrıca bu zerrelerin yerlerinin kesinlik kazanması durumunda, momentumlarının giderek daha belirsiz olduğunu bulmuştur.

Momentumlarının belirli olduğu durumlarda ise yerleri belirsizlik kazanmaktadır.

Heisenberg bu iki belirsizliği matematiksel bir formülle bir araya getirmiştir.

Ortaya çıkan formül Heisenberg’in belirsizlik ilişkisi olarak bilinir.

Bu belirsizlik doğanın en önemli temel yasalarından, hatta yapı taşlarından biridir.

Örnek olarak en basit atom olan Hidrojene bakalım.

Hidrojende yalnız tek bir protondan oluşan çekirdeğin etrafındaki bir yörüngede tek bir elektron dönmektedir.

Bu elektronun yeri az çok bilinmektedir.

Ama buna rağmen hızını ve momentumunu bilmeye olanak yoktur.

Çünkü tek olmasına rağmen elektron, aynı zamanda dalga da olduğu için, Hidrojen çekirdeğinin etrafında bir bulut oluşturmaktadır.

Elektronun oluşturduğu bu bulutun bazı yerlerinde daha çok, diğer yerlerinde daha az zaman geçirdiğini söyleyebilirsiniz.

Kuantum belirsizlik için ilginç bulacağınız bir örnek daha verebilirim.

Aslında bu örnek evrenin varoluş nedenine de ışık tutmaktadır.

Bunda elektronun yeri ve momentumunda olduğu gibi, farklı bir çift kuantum niteliği ele alabiliriz.

Onlar enerji ve zaman olsunlar.

Heisenberg’in belirsizlik kuramı ile Einstein’ın özel görelik kuramını birleştirip, herhangi bir hacimdeki boş uzayı dikkatle izlerseniz, o boşlukta ne kadar enerji olduğunu bilemezsiniz.

Bunu bilmeyen yalnız siz değilsiniz. Doğa da bilemez.

Bu doğanın bilinmezlik yasasıdır.

O boşluğu ne kadar kısa bir zaman için izlerseniz, enerji muhtevasından o kadar az emin olursunuz.

O boşlukta enerji yok demeyin. Çünkü var!

Çok kısa bir zaman için boşluğu enerji doldurur ama, belirsizlik ilişkisi tarafından saptanan belli bir zaman dilimi içinde yok olur gider.

Enerjinin ömrü 10^-21 saniyedir.

Belirsizlik yasası evrenin ortaya çıkışından sorumludur.

Onu başka başlıklar altında inceledik. Burada tekrarlamaya gerek yok.

Madde ve enerji daha var olmadan da önce belirsizlik yasası vardı.

İlginç olarak doğada belirsizlik yasasına eşlik eden bir yasa daha vardı.

Onun ne olduğunu söyleyebilir misiniz?

Kolay gele.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne kadar yanlış anlaşılıyor, Evrim....Evrim mükemmele doğru gitmiyor;evrim ayakta kalmanın başarısı olarak görülmeli.İçinde zaaf yada zayıflıkları barındırsa bile. Çünkü doğada ayakta kalmak; mükemmel olmanın ötesinde bir başarıdır.Diğer yandan,maddeyi şekillendiren yasalarda "sabit " ve "mükemmel" değildir. Quantum fiziği tersini söyler.

Ben evrime inanmıyorum, yaradılışa inanıyorum.. Ama sizin mantıktan gitsek bile; "Ayakta kalmak, mükemmeliğin ötesinde bir başarıdır." demişsiniz..Nasıl bi mantık bu..? Yazdığınızdaki mantıksızlığın evrimsel açıdan farkındamısınız..?

Mükemmel olanlar ayakta kalır, ayakta kalanlar mükemmeldir.. Her ne kadar aksini söyleseniz de Evrim tümüyle mükkemmele doğru bir gidiştir.. Geriye dönüş yoktur.. Varlığın kendisi bile mükemmeldir.. Varlığını bilmek ve farkında olmak ise daha mükemmeldir.. Neyse, evrim benim konum değil.. Düşüncem odur ki; Evrimciler bir gün Evrimin akıllı bir süreç olduğunu kabul edecekler..

Diğer meseleye gelince.. İlim Maluma Tabidr... Yani biz sadece kanunları keşfedip isimlendiriyoruz.. Biz yerçekimi kanununu bulmadan önce de o kanun işlemeye devam ediyordu.... Kanunlar vardır ve mükemmeldir.. Çünki iki Hidrojenle, bir Oksijen birleşince her zaman SU oluyorsa, sistem işliyordur ve mükemmeldir... Ama arada bi SU, arada bi Gazyağı, bazen SÜT, bazen de Toprak olsaydı o zaman mükemmel olmazdı... Hiç bişey olmazdı o zaman.... Ama kanun işlediği müddetçe yani SU olduğu müddetçe kanunlar mükemmeldir....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı da temcit pilavı gibi aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyor. Önümüze sürdüğü şeyin özü de belirsizlik. Özetle her şey olabilir. Ama bu herşey olabilir esprisini yasa yapmış. Böyle yasa mı olurmuş? Dincinin kader tanımı gibi bir şey. Üstelik bu herşey olabilir esprisinden evreni ortaya çıkarıyor. Yalancı zerre hikayesi.

Diğer yasası da paulinin bilmem ne yasası.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili mask.

iki hidrojen ile bir oksijen her zaman birleşmez. Birleştirmek için özel şartlar gerekir. Her zaman da ayrışmaz, ayrıştırmak için de özel şartlar gerekir.

Bu özel şartlarda su oluşması veya ayrışarak iki gaz oluşması hidrojen ve oksijenin davranış biçimi, fiziksel özellikleridir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı da temcit pilavı gibi aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyor. Önümüze sürdüğü şeyin özü de belirsizlik. Özetle her şey olabilir. Ama bu herşey olabilir esprisini yasa yapmış. Böyle yasa mı olurmuş? Dincinin kader tanımı gibi bir şey. Üstelik bu herşey olabilir esprisinden evreni ortaya çıkarıyor. Yalancı zerre hikayesi.

Diğer yasası da paulinin bilmem ne yasası.

Sevgiler.

Herşey olamaz. Çok şey olur. Ve olan herşey kaotik bir sıra izler. Yani bütün süreç, ne kadar hafif olurlarsa olsunlar başlangıçdaki değişikliklere son derece duyarlıdır.

Yaşamı tekrar başlatın.. Çok daha değişik bir seyir izleyecektir.

Aynı durum evren için de söz konusudur.

Big Bang'i tekrar başlatın.. Aynı başlangıç yasalarına boyun eğse de yeni ve çok farklı bir evren ortaya çıkacaktır.

Belirsizlik yasası evrenin ortaya çıkmasından sorumludur.

Evrenin aldığı şekilden ise doğal seçilim yasası sorumludur.

Diğer bütün yasalar bu iki yasadan türemiştir.

Bu yasalar üzerinde ayrıca durmak gerekiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşey olamaz. Çok şey olur. Ve olan herşey kaotik bir sıra izler.

Bu ifadelerden bir anlam çıkarabilen beri gelsin.

Herşey olamaz!......

Ve olan herşey!......

Kaotik sıra!!

Kaotiğin sırası mı olurmuş?

En doğru yasayı ben ifade edeyim o zaman.

("Evrende maddeden bağımsız yasa yoktur, yasaları madde belirler" yasası) drekinci.

Nasıl yasa ama. Taş gibi sağlam.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu ifadelerden bir anlam çıkarabilen beri gelsin.

Herşey olamaz!......

Ve olan herşey!......

Kaotik sıra!!

Kaotiğin sırası mı olurmuş?

En doğru yasayı ben ifade edeyim o zaman.

("Evrende maddeden bağımsız yasa yoktur, yasaları madde belirler" yasası) drekinci.

Nasıl yasa ama. Taş gibi sağlam.

Sevgiler.

Bu kaos başka kaos.... Senin bildiğin türden bir kaos değil.

Bilim forumunda tartıştığımız bir kaos..

Evrende maddeden bağımsız yasa olmadığı eksik bir açıklama. Hatta yanlış.

Çünkü yasalar madde ve enerjiyi manüple etmezlerse, tanınamazlar.

Var oldukları halde varlıklarını göstermek için madde ve enerjiye gereksinim vardır.

Belirsizlik ilkesini ele alalım. Madde ve enerjiden bağımsız olduğu halde, madde ve enerji yoksa o da yoktur diyebiliriz.

Tabii uzayda yalancı parçacıklar vardır. Onlar da hem vardırlar, hem de yokturlar. Ömürleri kısadır.

O kısa ömür belirsizlik ilkesi ile uzamıştır.

Bunları tartıştık daha önce..

Sana tavsiyem önce kaosun ne olduğunu öğrenmen..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çünkü yasalar madde ve enerjiyi manüple etmezlerse, tanınamazlar.

Var oldukları halde varlıklarını göstermek için madde ve enerjiye gereksinim vardır.

Belirsizlik ilkesini ele alalım. Madde ve enerjiden bağımsız olduğu halde, madde ve enerji yoksa o da yoktur diyebiliriz.

Materyalizm ve idealizm farkını özümsemeyenler sonuçta bu tür hatalara düşerler.

idealizm der ki; düşünce, idea, ilke, yasa, "tanrı" vb soyut şeyler maddeden önce gelir. Madde bunların varlıklarını göstermek için araçtır.

Ve tek tanrılı dinler bu felsefi yaklaşım temeli üzerine inşa edilmiştir.

Boşuna demiyorum. Seni kendi başına bıraksak kabeyi tavaf eder gerçek hacı olurdun. diye

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...