Jump to content

Ölümsüzlük Mümkün Mü?


Recommended Posts

Bazı insanlar daha uzun yaşamak için kendilerini kopyalatıyorlarmış ya, herhalde kopyalarını saklayıp, ilerde bir arıza çıkarsa, ordan parça alıp monte edecekler artık nasıl oluyorsa anlamadım ama insan kopyalamak ölümsüzlük gibi birşey değil mi ya, düşünsenize öldükçe kopyalanıyorsunuz, sürekli bir devri daim

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
  • İleti 206
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

olumlu bir evrende olumsuzluk tabikide mumkun olamaz fakat 1000 yil yasarmiyiz diye dusunursek, oncelikle korumamiz gereken sey hafizadir.

her 100 sene format yiyen bir beyin ile olumsuzmus gibi hissedemeyiz. oncesini hatirlamadigimiz icin yeni dogmus gibi oluruz.

vucudumuzun gerikalan kismini herhangibir makineye baglayabilirler, beyin calistigi surece olumsuz oluruz.

beyni/hafizayi sanal ortamdaki bir karaktere/programa aktarmak, benim olumsuzlugumu saglayamaz, sadece yeni bir kopya olusturur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

olumlu bir evrende olumsuzluk tabikide mumkun olamaz fakat 1000 yil yasarmiyiz diye dusunursek, oncelikle korumamiz gereken sey hafizadir.

her 100 sene format yiyen bir beyin ile olumsuzmus gibi hissedemeyiz. oncesini hatirlamadigimiz icin yeni dogmus gibi oluruz.

vucudumuzun gerikalan kismini herhangibir makineye baglayabilirler, beyin calistigi surece olumsuz oluruz.

beyni/hafizayi sanal ortamdaki bir karaktere/programa aktarmak, benim olumsuzlugumu saglayamaz, sadece yeni bir kopya olusturur.

Bence hafızayı kopyalamak ölümsüzlük gibi birşey olur

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Bunlar gerçekleşmeyecek fanteziler ve spekülasyonlar.

dun izledigim bir belgeselde isik hizinin asilabilecegi on goruluyordu ve bunu da kanitlayan 80 lerde bir universite ogrencisi. Ongorusu ise uzay zamanin bukulmesiydi.bunun diferansiyel bir denklikle mumkun olabilecegini gostermis. Bilimkurgu gibi gelse de negatif parcaciklar vakumda bu enerjiyi saglayabilmekteymis. ancak simdilerde insanoglu bu enerjinin binde birini bile elde edememekteymis. stark trekte oldugu gibi belki yillar sonra tiridyum enerjisi hikaye olmaktan cikar.
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

dun izledigim bir belgeselde isik hizinin asilabilecegi on goruluyordu ve bunu da kanitlayan 80 lerde bir universite ogrencisi. Ongorusu ise uzay zamanin bukulmesiydi.bunun diferansiyel bir denklikle mumkun olabilecegini gostermis. Bilimkurgu gibi gelse de negatif parcaciklar vakumda bu enerjiyi saglayabilmekteymis. ancak simdilerde insanoglu bu enerjinin binde birini bile elde edememekteymis. stark trekte oldugu gibi belki yillar sonra tiridyum enerjisi hikaye olmaktan cikar.

Tebrikler. Fantezi ve spekülasyonları yine fantezi ve spekülasyonlarla kanıtladınız..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ölümsüzlük mümkün mü?

Neyin ölümsüzlüğü?

Atomların ölümsüzlüğü mümkün. Gerçi o konuda bile bir konsensusa varılamıyor ve elementlerin ömrü kesin olarak saptanamıyor.

Protonlar muhtemelen ölümsüz.

Elementlerde (moleküllerden) oluşan bir madde ölümsüz olamaz.

Çünkü molekülleri bir arada tutan kuvvet ölümsüz (sonsuz) değil.

Moleküller zamanla elementlere parçalanmak zorundalar.

Elementlerden oluşan canlı varlıklar da ölümsüz olamaz.

Çünkü onlarda da moleküller zamanla dağılmak zorundadırlar.

Canlının yapısına katılan her element, onlardan oluşan her molekül zamanla değişim gösterir.

Ve bu değişim sırasında canlı yaşlanır.

Bir süre sonar canlıyı oluşturan moleküllerin artık değişim yapamayacakları bir zaman gelir.

Bu ölümdür.

Değişim olmadan canlılık devam edemez.

Canlının her anında farklı moleküller vardır.

Canlıdaki değişimler sonsuza kadar devam edemez.

Değişimi sonsuza kadar devam ettirebilirseniz, ölümsüzlüğü bulmuş olursunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhabalar

Vucutta Sinir Sistemi hücreleri gibi hücreler yenilenmezken,

kan hücreleri gibi bazı hücreler, belli bir süre içinde tamamen yıkılıp, yerine yenileri yapılır.

Ölüm, hücre sonra sırasıyla doku,organ ve sistemlerin dolaysıyla Organizmanın ölümü demektir.

(Eskilerin yaşlaranak Öldü dediğinde).Aslında yaşlanıp ölmede damarların eskimesi ve onun beslediği Kalp,Beyin böbrek gibi hayati organların iflas etmesi anlamını taşır.

Ancak bu bedenin ölümüdür.

Var oluşçuların felsefesinde canlı doğar ve bir çok deneyim ve bilgi ile yüklenir.

Onu taşıyan Canlı ölünce bilgi ve deneyim (Hafıza) yok olur.

Ancak o canlının bütün bilgi ve deneğimleri ölmeden önce başka bir canlı bedene aktarılırsa yaşam yine devam edebilir. Bu eskiyip bozulan bilgisayarın Hard Diskinin yeni bir bir bilgisayara aktarılmasına benzetebiliriz.

İslam,Hristiyan,Musevilik, Budizm vs inançlarını bu tartışmanın dışında tutarsak durum böyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhabalar

Vucutta Sinir Sistemi hücreleri gibi hücreler yenilenmezken,

kan hücreleri gibi bazı hücreler, belli bir süre içinde tamamen yıkılıp, yerine yenileri yapılır.

Ölüm, hücre sonra sırasıyla doku,organ ve sistemlerin dolaysıyla Organizmanın ölümü demektir.

(Eskilerin yaşlaranak Öldü dediğinde).Aslında yaşlanıp ölmede damarların eskimesi ve onun beslediği Kalp,Beyin böbrek gibi hayati organların iflas etmesi anlamını taşır.

Ancak bu bedenin ölümüdür.

Var oluşçuların felsefesinde canlı doğar ve bir çok deneyim ve bilgi ile yüklenir.

Onu taşıyan Canlı ölünce bilgi ve deneyim (Hafıza) yok olur.

Ancak o canlının bütün bilgi ve deneğimleri ölmeden önce başka bir canlı bedene aktarılırsa yaşam yine devam edebilir. Bu eskiyip bozulan bilgisayarın Hard Diskinin yeni bir bir bilgisayara aktarılmasına benzetebiliriz.

İslam,Hristiyan,Musevilik, Budizm vs inançlarını bu tartışmanın dışında tutarsak durum böyle.

Canlılık makro ve mikro düzeyde gerçekleşen sürekli bir harekettir. Canlılığı bu hareketle tanımlamak mümkündür.

Bu hareketin durması ölümdür.

Canlılığın bellekle,kazanılan bilgi ve deneyimlerle hiç alakası yoktur. Çünkü onlar olmadan da canlılık mümkündür.

Bilgi ve deneyimler yalnız tek bir canlıya özgü spesifik kazanımlardır. Başka canlılarda anlamları yoktur.

Bu nedenden onları başka bir canlıya naklederek canlının yaşamını uzatmak mümkün değildir.

Organ nakli ile yapılan ölen canlıya ait bir organın yaşamının uzatılmasıdır. Hepsi o kadar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kardeşim biyolojik olarak rejenerasyon veya rejuvenasyon ile ölüm engellenebilir.

Sorun bu değil.

Sorun burada büyüyen ve iç uzamı artan bilincin işlemleri ve depolama kapasitesi.

Bir düşünsenize 100 bin yıl rejenerasyon geçirmiş birinin bilincindeki dataların büyüklüğünü?

Buraya çare bulunması lazım.

Biyolojik olarak rejenerasyon ve rejuvenasyon hiç de uzak şeyler değil, hatta şimdiden başladı bile.

Burada çözülmesi imkansız gibi duran konu bilincin büyümesine karşılık neler yapılabileceği.

Sizlerin bilinçleriniz hergün ip sarılan yumak gibi büyüyor.

Şu andaki beyin kapasitemiz ve işlevlerimiz ise bu yumağın en fazla iki kat büyüklüğünü destekleyecek şekilde.

Binlerce yıl geçip de o yumak her saniye büyümeye devam ettiğinde o bilinçteki verilerin büyüklüğüne uygun işlemci ve hafıza gerekiyor.

Ona ne yapacağız?

Nasıl çözeceğiz o konuyu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı

İlk iletimde teorik olarak Kan hücreleri gibi sinir ve kas hücrelerimizinde bir ‘’Turn Over Time’’ olsa yada bunu sağlıyabilsek ölümsüzlüğün olabileceğini ima ettim.

İlk iletimin sonunda ve ikinci iletimde ise Var Oluşçuların yaratıcısı Jean-Paul Sartre ‘ın felsefesi ile yaklaşmayı denedim. Eğer ben bensem bu doğduğumdan bu yana ki deneğim ve bilgi birikimimdir. Bu ise hafızadır. Bu hafıza devam ederse ve hormonlarım ve genlerim gibi benim yeni konakçıma aktarılırsa yine ben ben olup ölümsüz olabilirim dedim.

Ben rekarne olsam bile yeni bedenimde geçmiş hafızam,gen ve hormonlarım yoksa ölümsüzlük neye yarar?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Evet. Nitekim bilim adamlari olumun neden evrim surecinde seçildigi uzerine kafa yormuslardir. Yani, tabiatta agaçlar, tek hucreli canlilar ve çok hucreli bazi hayvanlarin olumsuz olduklarindan, neden olumun eleme surecinde yerlestigini açiklamaya çalismaktadirlar.

Olumun evrim surecinde yerlesmesi antagonist pleiotropi yoluyla yerlestigi tahmin edilmistir. Soyleki, bazi genler ureme mekanizmalarina avantajlar kazindiriyorlar, ve ayni zamanda yaslanmaya neden oluyorlar. Ureme surecinde faydalar getiren bu genler hizli bir biçimde canlilarin genlerini bir sonraki nesle etkili bir biçimde aktarmalarini saglarlar. Genlerinin bir sonraki nesle verildikten sonra, jerontogen genler bu organizmanin yaslanmasina ve nihayet yok olup dagilmasina sebeb olurlar. Boylece hayvanlar aleminde olum yerlesmis bulunmaktadir. Bu konuda laboratuvarlarda bu genlerin susturulmasiyla bazi canlilarin dogal omur suresinde uzama musahede edilmistir. Ve bu uzun omurlu canlilarin kisir olmasi ve boyca kuçuk olmasi bu teoriyi dogrulamistir.

Sonuçta, olumsuz organizma pekala mumkundur, zira yaslanma genlerini tam kontrol edebilsek olumsuz olabilirdik, hatta belki molekuler yapimizi çek uple kaydedip kazayla olme durumunda, belli tarihdeki molekuler çek up yapilmis halimizde quantik olarak tekrar olusturulmamiz mumkundur. Bu quantik klonlama mumkun olunca, bir insan toz olsa bile yeniden belli bir andaki hafizasi ve molekuler vaziyetinde yeniden sekillendirilmesi mumkun olacaktir. Ancak o çek up aniyla yok olma ani arasindaki tecrubeleri kaybolacaktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet. Nitekim bilim adamlari olumun neden evrim surecinde seçildigi uzerine kafa yormuslardir. Yani, tabiatta agaçlar, tek hucreli canlilar ve çok hucreli bazi hayvanlarin olumsuz olduklarindan, neden olumun eleme surecinde yerlestigini açiklamaya çalismaktadirlar.

Olumun evrim surecinde yerlesmesi antagonist pleiotropi yoluyla yerlestigi tahmin edilmistir. Soyleki, bazi genler ureme mekanizmalarina avantajlar kazindiriyorlar, ve ayni zamanda yaslanmaya neden oluyorlar. Ureme surecinde faydalar getiren bu genler hizli bir biçimde canlilarin genlerini bir sonraki nesle etkili bir biçimde aktarmalarini saglarlar. Genlerinin bir sonraki nesle verildikten sonra, jerontogen genler bu organizmanin yaslanmasina ve nihayet yok olup dagilmasina sebeb olurlar. Boylece hayvanlar aleminde olum yerlesmis bulunmaktadir. Bu konuda laboratuvarlarda bu genlerin susturulmasiyla bazi canlilarin dogal omur suresinde uzama musahede edilmistir. Ve bu uzun omurlu canlilarin kisir olmasi ve boyca kuçuk olmasi bu teoriyi dogrulamistir.

Sonuçta, olumsuz organizma pekala mumkundur, zira yaslanma genlerini tam kontrol edebilsek olumsuz olabilirdik, hatta belki molekuler yapimizi çek uple kaydedip kazayla olme durumunda, belli tarihdeki molekuler çek up yapilmis halimizde quantik olarak tekrar olusturulmamiz mumkundur. Bu quantik klonlama mumkun olunca, bir insan toz olsa bile yeniden belli bir andaki hafizasi ve molekuler vaziyetinde yeniden sekillendirilmesi mumkun olacaktir. Ancak o çek up aniyla yok olma ani arasindaki tecrubeleri kaybolacaktir.

Genlerin fayda ve zararlarından bahsedilmez. Yeni nesillerde devam edip etmediklerinden bahsedilir.

Pleotropi vardır gerçekten ama, yaşlanma ve ölümle olan ilişkisi sanıldığı gibi değildir.

Yaşlanmanın nedeni entropidir. Genetik değildir. Yaşlanmayı önleyen genler vardır elbette ama onların dışında yaşlanmayı hızlandıran veya yavaşlatan genler yoktur. Bilim forumunda yaşlanmaya daha once değinmiştik.

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=51736&hl=ya%FElanma

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ölümsüzlüğün, insanın bencilce bir fantezisi olduğunu düşünüyorum. Ortalama insan ömrünün 70 değil de 1000 yıl olduğu bir dünyada canlılığın devamı sağlanabilir miydi sorusu üstüne de düşünmek gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...