Jump to content

Bir Afyon Olarak Din


Recommended Posts

*Din olmasaydı nasıl, dünya üzerinde milyonlarca insan bir doların altında yaşamaya devam edebilirdi?!

*Din olmasaydı, evini sel basan ve herşeyi yitip giden bir adam nasıl, ''önemli değil bu da Allahtandır'' derdi?!

*Din olmasaydı, kızını kaçak kuran kursu binasının çökmesi sonucu kaybetmiş bir anne nasıl, ''ilahi takdir'' derdi?!

*Din olmasaydı nasıl, iftar çadırlarına mahkum olmuş insanlar haklarını aramak yerine, şükredebilirdi?!

*Din olmasaydı nasıl, gerici geleneklerin kader olarak dayatıldığı kızlar isyan etmek yerine, boyun eğebilirdi?!

*Din olmasaydı, kötülükten uzak durması için illa korkutulmaya ihtiyaç duyan bir insan modeli nasıl meşrulaşabilirdi?!

*Din olmasaydı insanların fıtratları gereği bencil olduğuna insanlar nasıl inandırılabilirdi?!

*Din olmasaydı, bir başka insanın öldürülmesi nasıl meşrulaşabilirdi?!

*Din olmasaydı nasıl, insanlar kendileri tanrı olabilecekken kullukla yetinirlerdi?!

*Din olmasaydı Muhammed 9 yaşındaki sübyanı nasıl alırdı?!

*Din olmasaydı, insanların korku ve özlemleri nasıl bu kadar ustaca sömürülebilirdi?!

*Din olmasaydı nasıl, insanlar iyi veya kötü hakkında vicdanlarına bakmak yerine 1400 yıllık kitaplara bakarlardı?!

*Din olmasaydı vicdanlar nasıl ipotek altına alınırdı?!

*Din olmasaydı nasıl, maddi temelleri bulunan ve değiştirilebilir olan pek çok olumsuzluk, göklere havale edilip dokunulmaz kılınabilirdi?

''Din olmazsa bir devlette düzen nasıl korunabilir? Servet eşitsizlikleri varolmadan toplum varolmaz, din olmadan da servet eşitsizliklerini sürdürmek olanaksızdır. Karnı tıka basa dolu bir adamın yanında bir başkası açlıktan ölmekte ise, berikinin bu durumu kabullenmesi için bir yetkili makamın çıkıp ona, 'ne yapalım, tanrının dileği böyle' demesi gerekir. Bu dünyada zenginler ve yoksullar olması gereklidir; ama öteki dünyada, o sonsuzluk aleminde bölüşüm başka türlü olacaktır'' (Napolyon)

''Din kitlelerin afyonudur'' (K.Marks)

Dinin işlevi bellidir: Ezilen kitlelere avuntu verip onların ezilmişliklerini tanrı katında meşrulaştırarak, egemenlerin egemenliklerini sürdürmelerine yardımcı olmak. Dinin kimin işine geldiği de bellidir: Egemenler.

Hem egemenlerin düzenini savunup hem de dinin toplumsal olarak geriletilmesini amaçlamak bir hayaldir ve en başta da yalakalık ettiğiniz o egemenlerin tepkisini çeker. Bu yüzden din karşıtı mücadele her zaman için devrimci bir toplumsal mücadeleyle el ele yürümelidir. Toplumsal eşitlikten yana olup dinden vazgeçememek de bir yanılgıdır, dine karşı olup egemenlerin düzenini savunmak da. İkisi de aslında aynı kapıya çıkar. Zira din ile ezme-ezilme ilişkilerinin çok büyük bağı vardır. Din karşıtı mücadele, egemenlere karşı toplumsal bir eşitlik ve özgürlük mücadelesinden koparılamaz. Böylesi bir koparma, hem halk kitlelerini dinsel karanlığa teslim edecek hem de ateizmi küçük entelektüel ortamlara sıkıştıracaktır. Ateizmin toplum nezdinde kitleselleşmesi ise ancak toplumsal eşitlik mücadelesi ile, sol siyasal mücadeleyle mümkündür.

Şahsen dindarlara değil dine karşıyım. Bireylere karşı olmak ile bireyin yanlış düşüncesine karşı olmak birbirinden çok farklıdır. Hatta dindarları seviyorum bile diyebilirim. Çünkü ailem ve yakın arkadaşlarım arasında çok sayıda inançlı insan bulunmakta. Onları da bu yanlış inançtan kurtarma çabası içerisindeyim. Bağımlı birinin uyuşturucusuna karşı çıkarken, bunu onun kurtuluşu için yaparız değil mi?

Dinin insanlara zararına gelince...

- Din felsefesi, tarihi ve olayları nesnel biçimde kavramamıza engel olmaktadır. Bu durum gerçek olguları görmemizi engellemekte, tarihin gökyüzünün üzerinden yönetildiğini varsaymaya yol açabilmektedir.

- Din, yapısı gereği cinsiyet ayrımcısı bir karakter taşımakta ve hatta bazı dinlerde bu durum ırkçılığa dek varabilmektedir.

- Dinsel ve mezhepsel çatışmalarda milyonlarca insan yaşamını kaybedebilmekte, en azından birbirlerine düşmanca yaklaşmaktadır.

- Dinsel anlayıştakiş cehennem algısı yüzünden farklı görüşler ve inançlar çirkinleştirilip büyük cezalara layık olarak sunulmakta, farklı olanı anlama ve birarada yaşama kültürü yok edilmektedir.

- Din yüzünden çok büyük kaynaklar heba edilmekte, ülkemizin de dahil olduğu pek çok ülkede toplum dindar olanlar ve olmayanlar diye bölünebilmekte, dinsel giyik-kuşam bile büyük politik tartışmaların konusu olarak gündemi meşgul edebilmektedir.

- Din yüzünden insanlar düşüncelerinin egemeni değil kölesi olmaya devam etmekte, bu da dogmatizmi ve ilkelliği doğurmaktadır. Tanrı insandan daha değerli ve Tanrının mutluluğu insan mutluluğundan daha önemli olduğu için dinlerin yobazlığa ve baskıya neden olmaları da kaçınılmazdır.

- Din her çağda egemenlerin işine yaramıştır ve onlarca şekillenmiştir. Ezilen ve tahakküm altına alınan kitlelerin itiraz etmek yerine şükretmelerine ya da dilenmelerine sebep olan kültürel yozluk büyük ölçüde dinsel inançla iç içe geçmiştir. Din, sosyal adaletsizliğe kılıf bulup sabrı ve itaati yüceltmektedir.

- Dinin hala Tanrıya, din adamına ve cemaate bağlılığı vaaz ederek bireyin kendi kararlarını almasını kısıtlayan, kısacası bireyselliğe ket vuran anlayışı geniş düşünme ve özgürleşmenin önünde büyük bir duvar olarak durmaktadır.

- Materyalizm öğretir ki sosyal varlık bilinci belirler. İnsan, varoluşu özünden önce gelen bir canlıdır. Varoluş koşulları ve etrafıyla ilişkiselliği onun özünü biçimlendirir. Oysa din, ruh ve fıtrat öğretisiyle insan özünü soyutlar, onu ölümsüz ve değişmez olarak kavratır. Bu da insanın hep olduğu gibi kalacağını öne süren, onun gelişimine ket vuran gerici bir düşüncedir. Oysa insan kendi varoluş koşullarını değiştirerek yeni koşullar ve ilişkiler içerisinde yeni ve daha gelişkin bir öz inşa edip Nietzche-vari bir 'üst insana' ilerleyebilir.

İlk elden akla gelenler bunlar. Dinin olmadığı bir dünyada bu dertlerden kurtulmuş olunur ve büyük bir ilerleme kaydedilir. Nitekim bugün dinsel inancın etkisiz ve oransal olarak az olduğu toplumlar incelendiğinde bu toplumların çok daha gelişmiş, adaletli, özgürlükçü, demokratik ve suç oranları düşük toplumlar olduğu görülmektedir.

Kaynak: http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=27073

Link to post
Sitelerde Paylaş

Marx o sözü söylerken, din sosyal toplumu yöneten kişilerin halka zerk ettiği bir uyuşturucudur anlamından ziyade, toplumun belirsizlik içerisindeki dünyadan sıyrılma refleksidir anlamını ön plana alır. Yani dikkati çekmek istediği nokta yöneticilerin adilikleri olduğu kadar, zaten toplumun da bunu istediğidir. Yani uyuşturucuyu egemen kesim halka dayatmaz, kendi kendine bıraksan bile halk buna meyillidir der. Zaten Afyon kelime olarak birinin birine verdiği değil, bireyin kendi kendine aldığıdır.

Ama bu sözün eksik anlaşıldığı hali de yanlış değildir muhakkak. Zaten konu din ise nerden vurursanız vurun yıkılmaya müsaiittir, özel bir zayıf karnı yoktur.

tarihinde visitors tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaynak vermek yasak mı?

O sitede yine benim yazdığım bir yazının kaynağını verdim. Yani kaynak gene benim.

Kaynak nasıl verilir, örnekle gösterelim:

Marks Haklı mı: Din Afyon mudur?

Tarihi Materyalizm‟e göre toplumun alt yapı ve üst yapı olmak üzere iki tabakası vardır. Alt yapı ekonomi, üst yapı ise ahlakî, felsefî, fikrî, dinî teşkilatlardır.

Toplumun alt yapısı değiştikçe üst yapıda zorunlu olarak değişir. Yani üst yapıyı oluşturan, şekillendiren, yönlendiren alt yapı olan ekonomi veya üretim araçlarıdır.

Pitiyer, Marks‟ın bu konudaki görüşünü şöyle açıklar:

“Böylece Marks, toplumu bir binaya benzetir ki, temeli ekonomik güçlerdir. Bu temelin üst-üste gelen katları sırasıyla toplumsal yapılardır.

Önce gelenekler, görenekler yer alır. Bu katın üstünde din, siyaset ve yargı bulunur. Böylece üst-üste yığılan katlar toplum binasını tamamlar.

Nasıl ki bir yapı temele bağlıysa, hatta o temelin teknik inceliklerine tabi ise, bir toplumun üst katları o temele bağlıdır. Bu temel ekonomidir.”[1]

Marks Alman ideolojisi hakkında der ki: “Hâkim tabakanın düşünce tarzı anlayışı her zaman o çağın düşünce tarzı sayılmıştır.

Çünkü her devrenin maddî gücüne hükmeden sömüren tabaka, o toplumun manevî gücüne de hükmeder. Üretim araçlarını elinde tutan bir tabaka elbette o devrenin düşüncesine de hakim olur. Çünkü hakim tabakanın düşünce tarzı, o çağın düşünürlerinin genel düşünce tarzıdır. Düşünce onlar tarafından üretilir ve yayılır. Her tarafa dağılır, bütün toplumun düşüncesini kendi intizamı içine alır ve çağın hâkim düşünce sistemi olur”.[2]

Bu yazılanlardan anlaşılan şudur ki; sömüren ve sömürülenin olduğu bir yerde toplum ikiye bölünür. Böyle bir toplumda din ve devlet sömürenden yanadır. Görevi sömürüleni sömürenin emrine vermektir. Bu gibi toplumlarda genellikle sömürenin anlayışı hakim olur. Onun ahlakî değerleri, onun zevki, onun sanatı onun din ve kültürü hâkimdir. Gerçi Engels tarihi tayin eden gücün mutlak ekonomi olmadığını bunun abartıldığını itiraf etmiştir ama biz yine de ekonominin büyük rol oynadığına inanıyoruz. Engels Josef Blok ismindeki arkadaşına der ki: “Tarihi Materyalizm’in dünya görüşünde tarihi tayin eden gerçek hayatın doğumu ve değişimidir. Ne Marks ne ben hiçbir zaman bundan fazla bir şey beyan etmedik. Marks’tan sonra bu görüş öylesine değişti ki, ekonomi tek başına tayin edici bir faktör tanındı."

Devamı için:

http://www.belgeler.com/blg/29kq/marx-hakli-midin-afyon-mudur-ozdemir-demirtas

Bir başka forumda kendi yazdığı yazının linkini vermek; kaynak göstermek değildir. Küçük hesapların ürünüdür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaynak nasıl verilir, örnekle gösterelim:

Marks Haklı mı: Din Afyon mudur?

Tarihi Materyalizm‟e göre toplumun alt yapı ve üst yapı olmak üzere iki tabakası vardır. Alt yapı ekonomi, üst yapı ise ahlakî, felsefî, fikrî, dinî teşkilatlardır.

Toplumun alt yapısı değiştikçe üst yapıda zorunlu olarak değişir. Yani üst yapıyı oluşturan, şekillendiren, yönlendiren alt yapı olan ekonomi veya üretim araçlarıdır.

Pitiyer, Marks‟ın bu konudaki görüşünü şöyle açıklar:

“Böylece Marks, toplumu bir binaya benzetir ki, temeli ekonomik güçlerdir. Bu temelin üst-üste gelen katları sırasıyla toplumsal yapılardır.

Önce gelenekler, görenekler yer alır. Bu katın üstünde din, siyaset ve yargı bulunur. Böylece üst-üste yığılan katlar toplum binasını tamamlar.

Nasıl ki bir yapı temele bağlıysa, hatta o temelin teknik inceliklerine tabi ise, bir toplumun üst katları o temele bağlıdır. Bu temel ekonomidir.”[1]

Marks Alman ideolojisi hakkında der ki: “Hâkim tabakanın düşünce tarzı anlayışı her zaman o çağın düşünce tarzı sayılmıştır.

Çünkü her devrenin maddî gücüne hükmeden sömüren tabaka, o toplumun manevî gücüne de hükmeder. Üretim araçlarını elinde tutan bir tabaka elbette o devrenin düşüncesine de hakim olur. Çünkü hakim tabakanın düşünce tarzı, o çağın düşünürlerinin genel düşünce tarzıdır. Düşünce onlar tarafından üretilir ve yayılır. Her tarafa dağılır, bütün toplumun düşüncesini kendi intizamı içine alır ve çağın hâkim düşünce sistemi olur”.[2]

Bu yazılanlardan anlaşılan şudur ki; sömüren ve sömürülenin olduğu bir yerde toplum ikiye bölünür. Böyle bir toplumda din ve devlet sömürenden yanadır. Görevi sömürüleni sömürenin emrine vermektir. Bu gibi toplumlarda genellikle sömürenin anlayışı hakim olur. Onun ahlakî değerleri, onun zevki, onun sanatı onun din ve kültürü hâkimdir. Gerçi Engels tarihi tayin eden gücün mutlak ekonomi olmadığını bunun abartıldığını itiraf etmiştir ama biz yine de ekonominin büyük rol oynadığına inanıyoruz. Engels Josef Blok ismindeki arkadaşına der ki: “Tarihi Materyalizm’in dünya görüşünde tarihi tayin eden gerçek hayatın doğumu ve değişimidir. Ne Marks ne ben hiçbir zaman bundan fazla bir şey beyan etmedik. Marks’tan sonra bu görüş öylesine değişti ki, ekonomi tek başına tayin edici bir faktör tanındı."

Devamı için:

http://www.belgeler.com/blg/29kq/marx-hakli-midin-afyon-mudur-ozdemir-demirtas

Bir başka forumda kendi yazdığı yazının linkini vermek; kaynak göstermek değildir. Küçük hesapların ürünüdür.

Teşekkür ederim

Link to post
Sitelerde Paylaş
devlet ne kadar kutsal olabilir?

Ben burada devlet kutsal diyen kimse görmedim. Devleti bize tanrı mı göndermiş? Buna inanan kimmiş? Örnek olarak bir isim ve kanıtını alabilir miydik acaba?

X kişi "devlet tanrının lütfu olduğundan ona karşı gelmemeliyiz" filan türü bir şey demiş olacak ve bu lafı bu forumda etmiş olacak!

Link to post
Sitelerde Paylaş

*Din olmasaydı nasıl, dünya üzerinde milyonlarca insan bir doların altında yaşamaya devam edebilirdi?!

bunun dinle ne alakası var?işgücunun dünya üzerindeki homojene yakın dağılamaması sebeiyle yoğun olduğu bölgelerde kapitalizm denen rezil sistemden dolayı böyle bir denge oluşturmuş.bu da afrikanın bazı bölgeleriyle uzakdoğu için geçerli.

*Din olmasaydı, evini sel basan ve herşeyi yitip giden bir adam nasıl, ''önemli değil bu da Allahtandır'' derdi?!

doğal afetlere önlem alınmasın diyen yok.doğal afetlere karşı insanlığın korunması hepimizin temennisi.

*Din olmasaydı, kızını kaçak kuran kursu binasının çökmesi sonucu kaybetmiş bir anne nasıl, ''ilahi takdir'' derdi?!

o adam da o işi öyle kapatmak istemezdi elbette ama kim bilir üstlerden nasıl bir baskı yedi de böyle bir manzara ortaya çıktı.

*Din olmasaydı nasıl, iftar çadırlarına mahkum olmuş insanlar haklarını aramak yerine, şükredebilirdi?!

kapitalizmle alakalı.

*Din olmasaydı nasıl, gerici geleneklerin kader olarak dayatıldığı kızlar isyan etmek yerine, boyun eğebilirdi?!

geleneklerle alakalı

*Din olmasaydı, kötülükten uzak durması için illa korkutulmaya ihtiyaç duyan bir insan modeli nasıl meşrulaşabilirdi?!

korkutma yok sadece olabilecek sonuçların bildirimi var.

*Din olmasaydı insanların fıtratları gereği bencil olduğuna insanlar nasıl inandırılabilirdi?!

kapitalizmla alakalı.tamtersi dinlerde bencillik ve go yerine yardımlaşma ve dayanışma esastır.

*Din olmasaydı, bir başka insanın öldürülmesi nasıl meşrulaşabilirdi?!

ya bırakın herşeyi dine bağlamayı, bu olayların belki de çok küçük bir kısmı din yüzünden

*Din olmasaydı nasıl, insanlar kendileri tanrı olabilecekken kullukla yetinirlerdi?!

insanlar tanrı mı olabilir?

*Din olmasaydı Muhammed 9 yaşındaki sübyanı nasıl alırdı?!

Hz.Muhammed'den önce öyle şeyler yoktu o getirdi öyle mi? Aferin.

*Din olmasaydı, insanların korku ve özlemleri nasıl bu kadar ustaca sömürülebilirdi?!

din gibi birçok şey sömürü konusu edilebilir.

*Din olmasaydı nasıl, insanlar iyi veya kötü hakkında vicdanlarına bakmak yerine 1400 yıllık kitaplara bakarlardı?!

çünkü vicdan subjektiftir ve her yöne çekilebilir.

*Din olmasaydı vicdanlar nasıl ipotek altına alınırdı?!

aksi daha kötü sonuçlr doğurabileceği için.

*Din olmasaydı nasıl, maddi temelleri bulunan ve değiştirilebilir olan pek çok olumsuzluk, göklere havale edilip dokunulmaz kılınabilirdi?

olumsuzlukların değiştirilmemesini savunan yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili sihiroje, o adam insan olamaz. O adam biraz kaçıktır, laftan anlamaz. Forum yönetimi o adama nedense müdahale etmiyor, sebebini biz de bilmiyoruz.

Forum yönetimin o adam müdahale etmediğini nasıl söylersiniz? Sadece forumdan atılanlar başlığına bakmanız yeterlidir. Bu vesile ile kimseye ayrıcalık yapmadığımızı bir kere daha hatırlatıyorum.. Hak edene hak ettiği verilmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Forum yönetimin o adam müdahale etmediğini nasıl söylersiniz? Sadece forumdan atılanlar başlığına bakmanız yeterlidir. Bu vesile ile kimseye ayrıcalık yapmadığımızı bir kere daha hatırlatıyorum.. Hak edene hak ettiği verilmektedir.

Bal gibi de söylerim sayın yönetici. Atıyorsunuz da ne oluyor? Her atıldıktan sonra 2 saat içinde geri geliyor. Bu bir çözüm değil. Herkes şikayetçi bu adamdan.

En az 10 tane yedek nick almış. Ateist Bakış için görüldüğü yerde atılma emri çıktığı halde, bu adama göz yumulması ister istemez insanları böyle düşündürüyor.

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Afyon ; Uyuşturucu

Din ; Sistem düzen yok kastedilen bu değil

İlahi sistem

Çevrenizde görmüşünüzdür sigara ya laf söyletmeyenler vardır.

Sigarasız yapamazlar.

Hele bir sigarasını kırın bakam başınıza neler gelir.

Zafere giden her yol mübahtır diyenler

Machevelistler

Sistemlerini bir zorlayın bakalım

Çıkarlarına azıcık dokunun da görün.

Sistemin halka arz edilen açık ve seçik bilgileri,ciddi eleştiriler karşısında kendini sınayamaz,sınamayı göze alamazsa,içine kapanırsa,belki biraz daha yaşar ama sonunda sahte bilgilere dayalı bina tümüyle çöker.

Yahudiliğin başına gelen budur.

Yahudi kökenli Marks,Spinoza bunlara karşı olduklarından afaroz edilmişlerdir.

Yahudi olanları bırakın yahudi olmayan -gentile-kimselerin bile Tevratı tefsir etmelerinin cezasının ölüm olduğunu biliyormuydunuz.?

Bugün bu sitede Kuran tefsirleri havada uçuşurken aynı şeyde Yahudilerin sertten öte yaklaşımını buyrun siz değerlendirin.

Sorgulayan,düşünen bir insan olan Marks,gelenekçi-Kaballah-bir yahudi ailesindeki zorlu yaşamını bir de siz düşünün.

Karl Marks,Rabbanilerin geleneksel öğretisini sorgulanamayan,eleştirilere kapalı olan, en ufak çatlak sese tahammül edemeyen,dinin Afyon olduğu konusunda Haklıydı.

tarihinde yuceonus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 years later...

En acımasız uygulamalar,eylemler,en saçma sözler ,görünmeyen bir güce dayandırılıp,kutsallaştırılırsa,kutsallığın büyüsüne kapılanlar,kutsallıkla kafa bulanlar,ya bunları ölümüne savunurlar,uygulamaya çalışırlar,toplumsal yaşamı bu düşünceye göre düzenlemeye,yapılandırmaya çalışırlar ya da orda öyle demek istemiyor,gerçek din bu değil diyerek,kendilerini kandırma yoluna giderler.Çünkü din,öteki dünyalarla ilgili düşler satan,yaşama anlam katan,mutluluk,dirlik veren,bağımlılık yapan kutsal bir uyuşturucudur.O yüzden diyebiliriz ki,aslında savunulan,dinin kendisi,içeriği değil,dinin uyuşturan yönüdür.İnsanlar kutsal uyuşturucuyu kaybedip,boşluğa düşmemek için,dini de savunmak zorunda kalırlar.

İslami kurallara,islami düşünceye göre yönetelim,toplumsal yaşamı islami düşünceye göre düzenleyelim,yapılandıralım,işi eyleme,uygulamaya dökelim diyen biri de,gerçek islam bu değil diyerek,kendini kandırma yoluna giden biri de,kutsal uyuşturucu bağımlısıdır.Aralarında ki fark şudur.Birincisi tutarlı bağımlıdır,gerçekten bu eylemlerin,uygulamaların,sözlerin Allah denilen bir varlığın katından olduğuna tüm benliğiyle inanmıştır,kuşku duymaz,ikincisi tutarsız bağımlıdır,kendisi için önemli olan İslamın yaşamına kattığı anlam,verdiği huzur,mutluluktur,kutsal uyuşturucusudur,islamın gerçekleriyle karşılaşınca,gerçek islam bu değil diyerek kendini kandırma yoluna gider,eğer,büker,kırk takla atar,sağı solu ayrı oynar.Tutarsız bağımlılar,ne yardan,ne serden geçerimcilikleriyle,orta yolculuklarıyla,tutarlı bağımlılara,özde ve sözde bir olanlara yaşam alanı sağlarlar,zırvalara son yumruğu vurmak yerine.Çünkü zırvalara son yumruğu vurmak demek,kutsal uyuşturucuyu kaybetmek anlamına gelir.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Ekran%20Resmi%202017-04-22%2018_14_59.pn

 

 Akit yazarı islamcı Abdurrahman Dilipak’ın kızı Fatıma Zehra Dilipak’ın Viyana Katolik İlahiyat Akademisi’nde okuduğu ve mesleğinin Oksidantalist - Katolik Teoloğu olduğu iddiası üzerine Zehra Dilipak bir açıklama yaptı;

 

"Viyana’da İslam Akademisi ile Katolik İlahiyatı birlikte okuyacaktım. Oksidentalist olma niyeti vardı ama prosedürlere takıldım okuyamadım. Bu neden bu kadar korkunç? Aynı dünyada yaşadığımız, tek tanrıya inanan başka bir dinin ayrıntılarını öğrenmek kötü mü? Katolik mi yapar beni. Birbirimizi tanımadığımız için olmuyor mu bunlar. İnanin bu haberden elde edilmek istenen fikir tüylerimi diken diken ediyor. Babam da biz de şeffaf insanlarız kolay ulaşılabiliriz ama kimse gelip bana sormuyor ne garip! Aslında din bir yana insan olma safında birleşsek. Sevmek şart değil saygıyı öğrenebilsek. Hüküm sahibi olmakta acele etmesek. Belki birgün" dedi. 

 

tarihinde Engse Aesir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...