Jump to content

Soykırım tartışmaları üzerine...


Recommended Posts

Burada soykırım var mıdır yok mudur, ya da soykırım ne demektir gibi tartışmalara karışmayacağım. Asıl amacım bu kavramın bilinçaltı için zehirli, çarpıtma ve tuzak bir kavram olduğunu anlatmaktır. Bu yüzden yeni bir başlık açtım. Soykırımla ilgili diğer tüm başlıkları reddetmek amacıyla... Çünkü doğru bir sonuca varılması olasılığı yoktur.

Bunu yaparken terörizmi de aynı kapsama almalıyım. Çünkü yirminci yüzyıldan itibaren bilinçaltının zehirlenmesi için bu iki kavram üzerinde malum güç odakları tarafında sahte bir hassasiyet oluşturuldu. Buna daha önce de bir yazımda kısaca değinmiştim sanırım ama eskiyi incelemeden bunu yeniden ele alacağım. Bu hassasiyetin oluşturulması için basın yayın organları kullanıldı. Filmler ve romanlarla insanların duyguları sömürüldü. Böylece söz konusu odakların çirkin amaçlara ulaşabilmek için yaptıkları katliamlar, kıyımlar... gözden kaçırıldı. İşin doğrusu herhangi bir cinayet ile soykırım ya da terörizm farklı şeyler değildir. Ama maalesef bilinçsiz yığınları birkaç aptal filmle kandırmak, vicdanlarını programlamak ve yönetmek zor olmadı.

Düşünün, sizin topraklarınız birleşmiş milletlerin onayıyla gaspediliyor. İşgalciler gaspettikleri toprakları genişletmek için köylerinizi basıp sizi çoluk çocuk demeden öldürüyor, insanlarınızı diri diri yakıyor fakat siz yine de "legal" yollardan hakkınızı aramaya çalışıyorsunuz. Zaten taraflı olan birleşmiş milletlerin her kararına uymaya özen gösteriyorsunuz fakat karşı taraf hiçbir karara uymuyor. Sizi katletmeye devam ediyor. Radikal dinci hareketleri güçlendirip onlara destek vererek sizi kendi içinizde bölüyor. Böylece barışçıl çabalarınızın içeriğine kasıtlı olarak şiddet sokuyor. Böylece kendisi şiddet uygulayabilmek için bahane buluyor. Birleşmiş soytarılar (Birleşmiş milletler) aracılığıyla kendisini legal ve karşı tarafı illegal ilan ediyor. Böylece kendi uyguladığı şiddet her zaman legal, karşı tarafın uyguladığı şiddet ise illegal oluyor. Ve insanlar derinliğine araştırmasın diye, karşı tarafı dinlemesin diye karşı tarafın gösterdiği her türlü direnişi terörizm ile damgalıyor. Ve böylece birleşmiş soytarılar aracılığıyla bir halkı bütün dünyanın gözü önünde sindire sindire yok ediyor.

Terörizm sihirli bir sözcüktür. Lekeli, pis bir oyundur. Bir kere karşı tarafın terörizme bulaştığını kabul ettirirseniz artık o taraf yaşama hakkı dahil bütün haklarını bir anda kaybeder. Ayrıntılara girmek istemiyorum. Zaten bunu bizimkiler de kullandı. Bizim yakın tarihimizi ve dünyanın yakın tarihini incelerseniz nasıl temel hakların bu sözcük yardımıyla gasp edildiğini göreceksiniz. Bir kere karşı tarafı terörist olarak damgalarsanız artık kimsenin olayların geçmişini araştırma hakkı yoktur. Aksi halde teröre taviz ve destek vermekle suçlanırsınız. Malum odakların bu kavramı zehirlemesine kasıtlı olarak göz yuman batı medeniyeti iş PKK 'ya gelince acınası bir şekilde yan çizmeye çalışmış fakat becerememiştir. Ünlü gazetecilerimizden biri bir Avrupalı politikacı ile konuşurken politikacı sıkışınca aynen şöyle dedi: "Ben PKK terörist değildir demiyorum, sadece bu örgütün aynı zamanda politik bir yanı/vizyonu da olduğunu ifade ediyorum". politik bir yanı olmayan terör örgütü de mi varmış? Canları sıkıldığı için kafa kırmak, canlı bomba eylemleri düzenlemek için biraraya gelen gruplar mı varmış? Bizim gazeteci herhalde bozmak istemediği için fazla üzerine gitmedi.

Soykırım kavramı da bu pis oyunun bir parçasıdır. Ne kadar cinayet işlerseniz işleyin, kaç insan öldürürseniz öldürün, eğer soykırımı kullanarak duygu sömürüsü yaparsanız bunlar birden görünmez olur. Hemen ertesi günü unutuluverir. Yeterki işlediğiniz cinayetlerin bu iki kavrama girmemesine dikkat edin. Ya da soykırım yapacaksanız bunu zamana yayın ki soykırım yaptığınız ispat edilemesin. Birleşmiş soytarılardaki entellektüel düzey rahatlıkla söyleyebilirim ki bu forumun entellektüel düzeyinden fazla değildir.

Katliam yapacaksanız aklınızda bulunsun; önleyici vuruş gibi fiyakalı bir sınıfa sokarsanız, özgürlük ve demokrasi mücadelesi süsü verirseniz yırtma şansınız var ama birleşmiş soytarılarda nüfusunuz olması şartıyla. Türklere gelince ne yapıp edip pislik atmanın yolunu bulurlar.

Soykırım var mıdır yok mudur tartışması baştan saçmadır. Neden tarihimiz malum odakların dünyayı kendi parmaklarında döndürmek için kullandığı zehirli, tuzak ve tamamen vicdanları yönetmek için kullanılmış kavramlar üzerinde yürütülsün. Bu ülkede bir tane aklı başında adam yok mu bunları deşifre edecek? Maalesef yok. Tarihe batının etkisinde kalmadan özgün bir felsefe, yaklaşım getirecek entellektüel yok bu ülkede. İşte bunun yüzünden sağlıklı bir şekilde tarihimizi inceleyemiyoruz. Evet bu ülkede rumlar, ermeniler, kürtler... katledildi. Ancak birbirimizi yemeden, batının çarpık kavramlarının etkisinde kalmadan daha tartışmaya bile giremiyoruz.

Ben "Türkiye soykırımı kabul etsin" türünde yazan arkadaşları anlıyorum. İnsancıl bir tavır sergilediklerini düşünüyorlar. Ancak tarihe böyle zamanın ruhunu anlayacak bir birikime sahip olmadan birkaç kitap okumayla bodoslama dalınamaz. Hele böyle hassas bir konuda... Doğruları söylemek bazen yalana ve çarpıtmalara hizmet edebilir. Bunu anlamanız için insanlık tarihini bütünlük içinde incelemeniz, insanı anlamanız, doğru, yanlış, ahlak konusunda derin bir birikime ve özgün bir yaklaşıma sahip olmanız gerekir. Açıkçası ben ateistforumda yazan birinden bunları beklerim. Çoğu zaman hayal kırıklığına uğrasam da...

Soykırım tartışmasında batının yaklaşımı buyurgan, tepeden bakan, küçümseyen bir yaklaşımdır. "Batının değerlerini kabul ettiğimize göre, Avrupa birliğine girmek istediğimize göre tartışmaya Avrupa birliğinin ölçütleri üzerinden yaklaşılmasının istenmesi normaldir" diye düşünebilirsiniz. Ancak durum bu değildir. Bu sadece Fransa ile sınırlı da değildir. Batı, neden Türkiyeyi küçük düşürmeye, zora sokmaya çalışıyor, bu girmek istemediğim ayrı bir konudur. Ama batının tavrı her zaman ikiyüzlü ve güvenilmezdir. Kıbrıslı rumların Avrupa birliğine alınmış olması size yeterli bir fikir vermelidir.

Türkiye bütün tarihini kendi içinde tartışabilmeli, soykırım gibi zehirli sözcükleri asla kullanmamalı, batılıları kesinlikle bu işe karıştırmamalıdır.

Tekrar ediyorum. Ermeniler katledilmemiştir demedim ya da bu olaylar soykırım kapsamına girer ya da girmez demedim. Sadece bu mesele ikiyüzlü batının yönlendirmesiyle, algısıyla tartışılamaz ve bu konudaki dayatmalar kabul edilemez dedim. Soykırım var mıdır yok mudur şeklinde bir tartışma yapılamaz. Böyle bir yaklaşım baştan reddedilmeli ve arka planındaki pis oyun deşifre edilmelidir. Daha önce de söylediğim gibi "soykırım" ve "terörizm" kavramlarını argümanlarda kullanmaktan özenle kaçınmanızı tavsiye ederim.

Not: Lütfen bu başlık altında birbirinize hakaret etmeyiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 64
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Bazen yazdıklarım umduğumdan daha sert oluyor. Ancak Birleşmiş Milletlere birleşmiş soytarılar demem az bile... Çünkü bu topluluğun günümüzdeki en önemli görevi malum odakların dünya egemenliği projesine, katliamları legalize edip karşı direnişi illegalize ederek yardım etmektir. Ve bu topluluğun eylemselliğini kullanarak dünya için iyi birşeyler yapabileceklerini zanneden ahmaklar da bilerek ya da bilmeyerek bu oyun alet olmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

BM, ABD'nin kuklasıdır. Hiç bir fonksiyonu olmayan, kimsenin sallamadığı bir kuruluştur. Masrafları bile ABD tarafından karşılanan bu kuruluştan bir şey beklemek saflık olur...

Ayrıca BM'ye bağlı güvenlik konseyi adında bir başka soytarılık daha mevcuttur. Bu soytarı kuruluşun 15 üyesi vardır; 10'u geçici, 5'i ise sabittir. Bu konseyde sabit olanlardan biri çıkan kararı beğenmezse veto eder, karar çöpe gider. ABD bu konseyin en önemli üyesidir. Canı neyi geçirmek isterse buradan geçirir.

BM ve fonksiyonunu ve güvenilirliğini yitireli çok uzun zaman olmuştur. BM'den söz etmek gereksizdir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kızmasınlar.

Sen daha bir hafta önce, bu ülkenin başbakanı olarak Dersim'de soykırım yaptık dersen, adam da gider ya hani bize de yaptınız ya der tabii.

Ne diyelim, biz Kürt siyasetini "karda çıkan kart-kurt sesinin" üzerine kurmuş bir milletin ahvadıyız.

Ermeni olaylarını da "yolda giderken ölmüşler" politikasının üzerine kurduk.

Ya da ne bilelim kimse Kıbrıs'ı tanımaz ama Kıprıs'ı kırptırmayız.

İsrail politikamız Aselsan ile çatır çatır işbirliği yaparken "van minıt" üzerine kurduk.

Hapisteki gazeteciler Fransa'da olmayan ama Türkiye'de çok bol olan "ifade özgürlüğünün" nişanesidir, tüm uydularımızı ilah bizden razı olsun Fransız "Arianne" firması sayesinde gönderdik.

Yani biz soykırımı Fransız'lardan önce tanımış da bitirmişiz, şimdi kime kızıyoruz anlaşılır şey değil, Fransız milletvekili de ne kadar güzelmiş, boy boy fotoğrafları var kaç günden beri...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Önemli bir konu. Ben de diğer başlıklar trollük ve kısır tartışmalarla şişip karmaşaya döndüğü için konuyla ilgili görüşlerimi bu başlıkta yazmak istiyorum.

Dünyadaki lokomotif dil olan ingilizce üzerinden kavramları ele alırsak:

1- Massacre (katliam)

http://en.wikipedia.org/wiki/Massacre

2- Ethnic cleansing (etnik temizlik)

http://en.wikipedia.org/wiki/Ethnic_cleansing

3- Genocide (soykırım)

http://en.wikipedia.org/wiki/Genocide

Ermeni yahut Dersim meselesinde soykırımdan bahsedenler bu üç kavramı çorba yapıp soykırım kelimesinde eşitlemeye çalışmaktadır. Oysa ingilizcede de bunlar neticede akraba kelimeler gibi görünse de içerdikleri çok önemli politik ve hukuki nüans farkları nedeniyle asla birbirinin ikamesi gibi kullanılmıyorlar. Özellikle de genocide. Eğer genocide kelimesi kullanılıyorsa mutlaka onun altında yatan bir politik ajanda vardır.

Ermeni tehciri denen süreç, bir etnik temizlik sürecedir. Yok etme, öldürme değil değil; taşıma, yer değiştirme amacı taşır. Dünyada birçok benzeri vardır, Osmanlı'nın çöküş döneminde Balkan ve Kafkaslarda Türklere ve diğer müslüman tebalara yapılanlar da dahil. Ne onurlu bir milletiz ki, kendimize yapılanları da şişirmeden, olduğu gibi hazmetmesini bilmişiz. İstesek biz de anıtlar dikip yılda 3-5 defa "Türk soykırımı" anması yaratabiliriz. Balkan, Kafkas, Kırım vs... Ama gerek duymamışız.

Bir diğer konu da şu. Buna özellikle liboş kanattan bir yanıt bekliyorum. İşin kırılma noktası burası çünkü.

37965370.jpg

Woodro-Wilson-Small.jpg

61104928.jpg

Birinci resimde konumuzu ilgilendiren kısım kahverengi olan yer. Burası dönemin ABD başkanı Wilson ve Sevr Antlaşması'na göre Ermenistan'a verilecek bölge. Bitlis, Van, Erzurum ve Trabzon vilayetlerini kapsıyor.

Üçüncü ve dördüncü sıradaki resimler ise 1914 yılına ait(yani tehcirden önce, işler daha patlamamışken) Anadolu'nun etnik dağılımını gösteren bir nüfus sayımı sonucu.

Konumuzla ilgili olan dört vilayetteki Ermeni nüfusunun oranına bakacak olursak: (Kıyak yapıp Rum nüfusu da Ermeni nüfusa ekleyeceğim)

Bitlis: Toplam nüfus: 417 bin. Ermeni nüfusu: 117 bin. (%28'i)

Van: Toplam nüfus: 246 bin. Ermeni nüfusu: 67 bin. (%27'si)

Erzurum: Toplam nüfus: 812 bin. Ermeni nüfus: 134 bin. Rum nüfus: 5 bin. İkisinin toplamı: 139 bin. (%17'si)

Trabzon: Toplam nüfus: 1 milyon 120 bin. Ermeni nüfus: 39 bin. Rum nüfus: 161 bin. İkisinin toplamı: 200 bin (%16'sı)

Dört vilayetin toplam nüfusu: 2 milyon 595 bin. Bu dört vilayetteki toplam Ermeni+Rum nüfusu: 523 bin. (%20'si)

Görüldüğü üzere etnik bir Ermenistan kurulması planlanan bölgedeki Ermeni nüfusu Rumları katınca dahi güçbela %20'ye ulaşıyor. Geride "halledilmesi gereken" koca bir %80'lik çoğunluk var. %20'lik bir oranla etnik bir devleti ayakta tutmak mümkün olamayacağına göre eğer bu plan gerçekleşseydi sayısı 2 milyonu geçen bu %80'in akıbeti ne olurdu acaba? Yanıt basit: Katliamla karışık büyük bir tehcir. Tıpkı Osmanlı'nın toprak kaybettiği diğer birçok bölgede olduğu gibi...

Tarihi tablo şu: Türkler bu olaylardan önce sekiz asırdan fazla bu topraklara askeri anlamda hakim olmuşlar. Ermeniler de bu süreç içinde varlıklarını sürdürmüşler. Eğer bu kavga gürültü, birbirini yoketme güdüsü, Türkler zayıflayıp, toprakları batılı devletlerce işgal edilmeye başladığında çıkıyorsa, hınzırlığın büyüğünü Türklerden önce karşı tarafta aramak lazım. Açık ve net...

tarihinde İLTERİŞ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanlı bir Türk Devleti değildi. İslam devletiydi. Bir imparatorluktu. Hıristiyan halklardan ekstra vergi alıyor, yüksek kamu görevlerine gelmelerine izin vermiyor, ilk doğan erkek çocukları alıp devşirme yapıyor, bu insanların yeni kilise yapmalarına izin vermiyor, en görkemli kiliselerini camiye çeviriyor, bu insanların evlerinin penceresinin bile müslüman mahallesine bakmasını yasaklıyordu.

Ticaret ve kent yaşamında gayrımüslimler etkiliydi. Milli burjuvazi yaratma meraklısı milliyetçilerimiz Ermenileri gözlerine kestirmişlerdi haliyle. Osmanlıcılık politikasından sonuç alamayan hanedan da islamcılık politikasına geri dönmüş ve gayrımüslimleri başbelası olarak görmeye başlamıştı. ''Eşsiz hoşgörü'' masalları sadece masaldır.

Osmanlı emperyalistti, tebası olan halkların tümünü savaşarak tebaya dönüştürmüş, yurtlarını işgal etmişti. Her halkın kendi kaderini tayin hakkı vardır. Her halk, yıllar yılı kendisine zulmetmiş bir emperyalist güce karşı bağımsızlığını kazanma, dinci bir diktaya karşı demokrasi mücadelesi verme hakkına sahiptir. Elbette bu mücadelede koşullar dikkate alınacak ve imparatorluğun en zayıf, en sıkışık olduğun dönem en elverişli dönem olarak değerlendirilecektir. Bunun ''ihanet'' demagojileriyle ilgisi yoktur.

Osmanlı'nin içinden çıkan Türkçü akım ve bunun o dönemki örgütlü gücü olan ittihat-terakki kendi uluslaşma tasarıları çerçevesinde farklı halkları yok etme yoluna gitmiştir. Bunda Ermenilerden kalacak olan mala-mülke konma düşlerinin de etkisi büyük olmuştur. Bu iğrenç plan çerçevesinde 800.000 insan kadın-çocuk ayırmadan yerinden yurdundan sürülmüştür. Yardım etmek isteyen Türk ve Kürtler de sindirilmiştir. Tehcir görüntüsü altında yok etmek planlanmıştır. O dönem Balkan göçmenlerini sağ-salim karşılayan devlet Ermenileri ölüm yolculuğuna çıkarmıştır. Çünkü geri dönmeleri istenmemektedir. İnsanlar bölük bölük tehcir edilmiştir. Soykırımın en açık kanıtı bu tehcirdedir. İlk bölük kitle gönderilmiş ve kitlesel olarak öldükleri görülmüş ama tehcire aynen devam edilmiştir! Niyet apaçıktır.

Devletçi, milliyetçi, hegemon, yağmacı zihniyet yüzünden yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan kardeş bir halk kadın-çocuk denmeden yok edilmiştir. Bunun üstünü örtmeye çalışmak herşeyden evvel insanlıktan çıkmak demektir.

tarihinde Jolly Joker tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu dışına taşmamak için yaklaşımımı ve bu başlığı neden açtığımı açıklayayım. Öncelikle tarihsel gerçekleri bütün boyutuyla incelerken yapılan katliamların ayrıntılarıyla ortaya çıkması ve bunun yalnızca vicdanlarda mahkum edilmesi değil aynı zamanda belli bir bedel ödenmesi, ödetilmesi ve bu topraklarda yaşayan insanların tarihi daha iyi öğrenerek bundan ders alması önemlidir. Bunu herkesten çok ben isterim. Bunu yapabilmek için kavramları yalnızca sözlük anlamlarıyla değerlendirmeyi yanlış buluyorum. Katliamlar ayrıntılarıyla meydana çıktığında buna soykırım denilmesi ya da denilmemesi vicdanlarda bir fark yaratmamalı. Eğer yaratıyorsa bu, soykırımın fetişleştirilmesiyle algısı yönetilen topluluklar olduğumuz anlamına gelir.

Dünyada algıları, hassaslıkları ve vicdanların vereceği tepkileri yöneten güç odakları (basın yayını elinde tutan odaklar) tarih incelemesinin ayrıntıdan yoksun toplumlarda yansımasını her zaman kendi lehine çevirmek için buna göre bir tanım ve kavram kurgusu yapar. Öyle ki bu kurguda kendileri ak, düşmanları kara görünsün. Toplumları yönlendirme sadece yanlış bilgi, yanlı yayın, tarihi çarpıtmalarla yapılmaz. Bunun en önemli parçası tarihin vicdanlardaki algısıyla ilgilidir. Asıl yönetilen alan budur.

Eğer soykırım konusunda global algıyı izleyip kabul ederek, bu kavram kurgusundan yola çıkarak tarih değerlendirmesi yaparsak sadece bu soykırım kavramına giren tarih kalın bir çizgiyle vurgulanacak ve global olarak kendisini Türk olarak tanımlayanların yakasını bırakmayacak bir leke kalacaktır. Eğer tarih algısı soykırım kavramını vicdanlarda doğru bir yere koysaydı global kavram kurgusu içinde tarihi incelemekte hiçbir sakınca olmazdı. Ancak global kavram kurgusu yanlıdır, çarpıktır, adaletsizdir.

Tayyip gibi tarihimiz tertemizdir falan demiyorum. Bilakis tarihimizde pek çok karanlık nokta vardır. Dünya tarihi de böyledir. Ancak topluluklar değişir, evrimleşir. Şöyle diyebilirsiniz: "Varsın adaletsiz olsun, gerçeklerin ortaya çıkması için önemli bir adım olduğu sürece neden batının dayattığı şekilde olaya yaklaşmayalım". Bunun önünde önemli bir engel vardır. Çünkü her ne kadar benim gibi net algılama şansına sahip olmasa da "Türk" toplumu "bunda bir yanlışlık var" şeklinde bir hissi yapılanma içindedir. İşte bu yüzden, tutarlı ve adaletli olmak adına çarpık global kavram kurgusunu aşıp özgün bir felsefeyle tarihi incelemek zorundayız. Aksi taktirde yalnızca milliyetçi cepheden değil, kendisini Türk olarak tanımlayan herkesten gelen bir direnç ile karşılaşırız. Bu durumda tek şansımız bu algıyı "bastırma" ya da gözardı etme yoluna gitmek gerekir ki en azından "demokratik" değildir.

Ben hiç bir zaman inanmıyorum ki belgelerle ve kendi özgün algımızla olaylar ciddiyetle incelendiğinde suçlular sadece Türk diye mahkum edilmesin ve gereği yapılmasın. Nitekim kendi yöresel tarihimde bana çocukluğumda kahraman diye tanıtılanların iç yüzünü öğrendiğimde bir anda onları defterimden sildim. Aynı şey bütün bu toprakların insanları için de geçerlidir. Yeter ki mesele politize edilmesin, çarpık kavram kurgusu üzerinden dayatmalarla ve batı doğu çarpışmasının bir parçası şekline döndürülmesin.

Umuyorum ki derdimi anlatabilmişimdir. Katilleri ve katil zihniyeti savunmak, olayları örtpas etmek, hatta bunların ortaya çıkmasında herhangi bir gecikmeye sebep olmak asla kabul edebileceğim bir şey değildir. Ancak meseleye adil bir kavram kurgusu ve özgün bir felsefeyle doğru yaklaşılmassa alınması istenen sonuç alınmayacak, bu iş bir çekişmeye dönüşecek ve daha kötüsü ortaya çıkarılmayı bekleyen bir çok karanlık nokta da sahipsiz kalacağı için karanlıkta kalmaya mahkum olacaktır. Çünkü halk, tarihi analiz eden "elitleri" "kendinden" görmeyecektir. Bunun sonuçları demokrasi açısından yıkıcıdır.

Dolayısıyla bu başlığımın asıl amacı bu kavram kurgusu üzerinde durmaktı. Ancak ben yeni bir kavram kurgusu ve algı oluşturma peşinde değilim. Bunu yapacak zamanım yok. İşte bunun için en azından bu çarpık kavram kurgusunun tuzaklarından kaçabilmek için "soykırım" kavramıyla ilgili konuya bir giriş yaptım ki mesele soykırım var mıdır yok mudur şeklinde değil, olaylar belgeleriyle kamuoyunun vicdanına sunulabilmesi açısından sadece doğruların ortaya çıkması şeklinde incelensin. Mesele bu soykırım mıdır değil midir şeklinde incelenirse pratik bir sonuç alınmayacağı gibi sadece karşılıklı çatışma ve polimeklerden öteye gidemeyiz. Merak etmeyiniz. İnanıyorum ki bu ülkenin insanları asla katillere arka çıkmaz. Benim yaptığım gibi onları siler ve yoluna devam eder. Bu sonucu almak istiyorsak kavramlar üzerinde değil, olayların ayrıntıları ve belgeler üzerinde konuşmalıyız. Gerisini de zamana bırakmalıyız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uluslar arası alanda, soykırım teriminin kullanılması hakkında yazacaklarımın büyük bir çoğunu İlteriş yazmış :)

Ellerine sağlık. :)

Başlığımda bunları dile getirecektim fakat konuyu bölmeye lüzum yok burada devam edeyim.

BM nin soytarı bir cemiyet olduğu doğrudur, fakat O'nun üzerinden konuya devam edelim.

"Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi Ve Cezalandırılması Sözleşmesi" 9 Aralık 1948'de imzalanmıştır.

Tarihe dikkat çekiyorum, tekrar bu tarihe döneceğiz.

Fakat şimdi soykırım suçunu oluşturan fiillerin ele alındığı 2. maddeye değinelim.

a) Gruba mensup olanlar öldürülmesi,

b ) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi,

c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek,

d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak,

e) Gruba mensup çocukları zorla başka bir gruba nakletmek.

Evet şimdi Türkiye Cumhuriyetini soykırım yapmak ile suçlamak bile insana garip gelebilir fakat, soykırım suçlamalarının dayandırıldığı madde "c" şıkkıdır.

Kelimelerin altını vurgulamak için çizdim.

Ermeni tehcirinin, devletin, kendi düzenini korumak, iç huzuru sağlamak ve kendi tebaasına sahip çıkmak için gösterdiği bir refleks olduğunu kendi başlığımda uzunca anlatmıştım.

Osmanlı devletinin ne kasten ne de hesaplanarak Ermenileri öldürmek gibi bir planı asla olmamıştır.

Tehcir için yapılan planların küçük bir kısmını başlığımda vermiştim. Daha sonra vereceğim kaynaklar da ayrıntılı bir şekilde incelenebilir.

Bunları okuyanlar devletin tehcir için ne kadar çaba gösterdiğini, elinden geleni ardına koymadığını anlayacaktır.

BM kararlarından da anlayacağımız üzere soykırım fiili daha çok niyete dayanmaktadır.

Bundan dolayı, Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde yöneltilen asılsız suçlamaların tamamen siyasi amaçlara hizmet ettiği rahatça görülebilir.

Şimdi gerçek bir soykırım örneği verelim ki konu kafalarda daha da netleşsin.

Sözleşmenin imzalandığı tarihe geri dönelim.

1948

Şimdi hepinizin de tahmin edebileceği gibi, kararlar 2. Dünya Savaşı üzerine alınmıştır.

2. Dünya Savaşı sonunda Nazilerin Yahudi soykırımı gözler önüne serilmiş, yapılanlar ortaya çıkmıştır.

Belli bir gruba yönelik bu politikanın uygulanmasında ne gibi yöntemler kullanıldığı gözler önüne serildiğinde, soykırımın insanlık için iğrenç bir müsibet olduğu anlaşılmıştır.

Ardından BM bu kararları almıştır.

Soykırım için bir örnek aranıyorsa o da Yahudi soykırımıdır.

Yahudi soykırımının nasıl ve ne amaçlarla yapıldığı incelenirse, insanların kafasında ki soykırım düşüncesi netleşecektir.

İnsanları gaz odalarına, fırınlara tepeleme tıkarak öldürmek soykırımın ta kendisidir.

Niyet ortadadır. Hedefe yönelik en basit şekliyle insanlar katledilmiştir.

Saygılar...

tarihinde yokyaa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlar gasp ettiği malları geri vermesin diye uğraş verenlerde hiç akıl yok allama.

"Geri geleceksiniz" diye adamları "güvenli" bir bölgeye "haklı gerekçelerle" naklettin diyelim, hala daha güvenlik sağlanmadı mı ki ölmemiş olan vatandaşlarına haklarını teslim etmiyorsun?

Mesele budur, zaten ermenilerin uğraşı da bunun içindir.

Hadi bakeym kapitalistler, nerede mülkiyetin kutsiyeti?

Vatandaştı bunlar, "öldürmedim", "yok etmedim" de diyorsun madem; ver adamların hakkını.

Ama olmaz değil mi?

Zaman geçti, anlaşmalar yapıldı falan filan...

Müslümanların burnundan getirecekler, ya yarın ya da ertesi gün.

Hiçbir müslüman üstüne yattığını sanmasın,

yedirmezler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soykırım için bir örnek aranıyorsa o da Yahudi soykırımıdır.

Yahudi soykırımının nasıl ve ne amaçlarla yapıldığı incelenirse, insanların kafasında ki soykırım düşüncesi netleşecektir.

İnsanları gaz odalarına, fırınlara tepeleme tıkarak öldürmek soykırımın ta kendisidir.

Niyet ortadadır. Hedefe yönelik en basit şekliyle insanlar katledilmiştir.

Saygılar...

İbrani kökenli Yahudiler öldürülmedi, öldürülenler Hazar Türkleri ve Gerçek sosyalistler (Karbonari) idi. Zaten BM'nin kuruluş amacıda soykırım iddiaları üzerine israil devletini kurmaktı ve kurdu, Bizim Yahudi düşmanı Hitlerde Nazi gemileriyle ibranileri Filistine naklaetti, Filistin - Almanya arasında kurulan bankla ile Almanyadaki servetleride aktarılarak İsrail devletinin finansal desteğide sağlandı.

Soykırımmı oda ne. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlar gasp ettiği malları geri vermesin diye uğraş verenlerde hiç akıl yok allama.

"Geri geleceksiniz" diye adamları "güvenli" bir bölgeye "haklı gerekçelerle" naklettin diyelim, hala daha güvenlik sağlanmadı mı ki ölmemiş olan vatandaşlarına haklarını teslim etmiyorsun?

Mesele budur, zaten ermenilerin uğraşı da bunun içindir.

Hadi bakeym kapitalistler, nerede mülkiyetin kutsiyeti?

Vatandaştı bunlar, "öldürmedim", "yok etmedim" de diyorsun madem; ver adamların hakkını.

Ama olmaz değil mi?

Zaman geçti, anlaşmalar yapıldı falan filan...

Müslümanların burnundan getirecekler, ya yarın ya da ertesi gün.

Hiçbir müslüman üstüne yattığını sanmasın,

yedirmezler.

Sahtekar demagog, ateistforum olduğu için "müslümanlar" diye demagoji yaparak haklı çıkacağını mı sandın?

Bu liboşların düzenbazlığı, sahtekarlığı kimsede yok.

Tehcirde mağdur olanların çoğunun hakları TC kurulmadan önceki geri dönüşlerde verilmişti zaten. Bir kısmının ki de cumhuriyet döneminde verildi. Hakları kalanlar ise yıllar içinde açtıkları davalarla haklarını alabiliyorlar. Yeter ki şahsen başvurulsun, hakkını kanıtlasın.

Tabi ki daha birçok insanın mülkü duruyordur. Çoğu ölmüş, varisi kalmamış mülkler üzerinde Diaspora dahil hiç kimse hak iddia edemez. Ancak varisleri olanlar haklarını arayabilirler ki bunda bir sıkıntı yok. Yasayla korunmuş zaten bu haklar.

Ama Ermeni milliyetçileri yeniden Doğu Anadolu hayali kurmasınlar. O iş, Taşnakçı-Hıçnakçı terörist dedeleri yüzünden bitti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hepiniz konuya Türk - Ermeni çerçevesinde dar görüşlülük ile bakıyorsunuz. Yaşananların ana nedeni Alman - İngiliz - Rus emperyalist devletlerinin çıkar çatışmalarıdır. Aşağıdaki resim Ermeni milis güçlerince tahrip edilen İngiliz petrol tesisidir. Ermeni milisleri onlarca İngiliz petrol tesisini basıp, yakıp yıkmaya başlayınca İngilizlerin büyük nefretini kazanmışlardır ve Osmanlıların taşeron olarak kullanıldığı olaylar süreci başlamıştır. Tarihsel materyalizmi ve bilimsel sosyalizmi özümsemeden olayları doğru analiz edemezsiniz.

post-37202-0-93433200-1324907394_thumb.j

Link to post
Sitelerde Paylaş

İbrani kökenli Yahudiler öldürülmedi, öldürülenler Hazar Türkleri ve Gerçek sosyalistler (Karbonari) idi. Zaten BM'nin kuruluş amacıda soykırım iddiaları üzerine israil devletini kurmaktı ve kurdu, Bizim Yahudi düşmanı Hitlerde Nazi gemileriyle ibranileri Filistine naklaetti, Filistin - Almanya arasında kurulan bankla ile Almanyadaki servetleride aktarılarak İsrail devletinin finansal desteğide sağlandı.

Soykırımmı oda ne. :)

Çok derinlere indin farkında mısın? :)

Vermek istediğim sadece bir soykırım örneğiydi.

Soykırım nedir, sorusuna bir cevap.

Neden gerçek sosyalistlerin karbonari sosyalistleri olduğunu düşünüyorsun ki?

Açıkçası bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, sanırım araştırmam gereken kişi Engels.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hepiniz konuya Türk - Ermeni çerçevesinde dar görüşlülük ile bakıyorsunuz. Yaşananların ana nedeni Alman - İngiliz - Rus emperyalist devletlerinin çıkar çatışmalarıdır. Aşağıdaki resim Ermeni milis güçlerince tahrip edilen İngiliz petrol tesisidir. Ermeni milisleri onlarca İngiliz petrol tesisini basıp, yakıp yıkmaya başlayınca İngilizlerin büyük nefretini kazanmışlardır ve Osmanlıların taşeron olarak kullanıldığı olaylar süreci başlamıştır. Tarihsel materyalizmi ve bilimsel sosyalizmi özümsemeden olayları doğru analiz edemezsiniz.

Sen şimdi sadece bir olaya bağlıyarak sorunun kökenini bulmuş mu oldun?

Komplo teorisyenliği yapıyorsun.

Tabi ki emperyalist ülkelerin rolü büyük, ama sorun olmayan yerde istedikleri kadar kaşısınlar hiçbir şey çıkaramazlar.

Sorun vardı, onlar depreştirdiler, büyüttüler.

Ermenilerin talihsizliği, bağımsızlık hamlelerini fırsatçılık yaparak 1. Dünya Savaşı içinde yapmış olmaları ve Kürtler gibi bir alternatifle karşı karşıya olmalarıdır.

Ermenilerin karşılaştığı tabloyla neden Yunanların, Bulgarların, diğer balkan milletlerinin karşılaşmadığını bir düşünün...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sahtekar demagog, ateistforum olduğu için "müslümanlar" diye demagoji yaparak haklı çıkacağını mı sandın?

Bu liboşların düzenbazlığı, sahtekarlığı kimsede yok.

Tehcirde mağdur olanların çoğunun hakları TC kurulmadan önceki geri dönüşlerde verilmişti zaten. Bir kısmının ki de cumhuriyet döneminde verildi. Hakları kalanlar ise yıllar içinde açtıkları davalarla haklarını alabiliyorlar. Yeter ki şahsen başvurulsun, hakkını kanıtlasın.

Tabi ki daha birçok insanın mülkü duruyordur. Çoğu ölmüş, varisi kalmamış mülkler üzerinde Diaspora dahil hiç kimse hak iddia edemez. Ancak varisleri olanlar haklarını arayabilirler ki bunda bir sıkıntı yok. Yasayla korunmuş zaten bu haklar.

Ama Ermeni milliyetçileri yeniden Doğu Anadolu hayali kurmasınlar. O iş, Taşnakçı-Hıçnakçı terörist dedeleri yüzünden bitti.

Ağzından salyalar saçarak kendini ifade etmenden çok derin acılar içinde olduğunu anlıyorum, haklısın.

Neyse buna diyeceğim yok, normal karşılıyorum, senden başkasını beklemek bilinçsizlik olur.

1 milyonun üzerinde insanı sür, sonra da "mallarını almaya gelmediler" de, tam müslüman kafası.

Adamların sade malları değil gasp edilen, hayatları.

Madem kapitalist ahlak kutsanıyor ve kapitalist değerler yüceltiliyor ermeniler hepimizden ileri, kafaya alınmış olmaları problem değil.

Çok önceden beri yerleşik yaşayan ermenilerin bazı şeyleri unutması bizim kadar kolay olmaz ve umuyorum bir gün haklarını alacaklar.

Madem kapitalistsiniz siz de vereceksiniz, lamı cimi yok.

O değil de şu metal dedektörleri ile ne arıyor sanıyorsunuz millet, altın madeni mi?

Her terbiye eksikliği çeken ahlaksız gibi birierinin kırbacıyla yanan çemberden geçirmesini bekliyorsunuz şahsınızı, o da olacak.

Hiç meraklanmayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nedir bu hakları,

Bu hakları nasıl alacaklar

havaya yazma net ol ki cevap yazalım. :)

Gayet açık, ne istiyorlarsa alacaklar.

Yaşadığınız şeyin ne olduğundan bile habersizsiniz, figüran bile olamadınız.

Ne yazık size, tüketiciliğinden gururlananlar tüketilir.

Tükeneceksiniz, geride hiçbir şey bırakmadan hem.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen şimdi sadece bir olaya bağlıyarak sorunun kökenini bulmuş mu oldun?

Komplo teorisyenliği yapıyorsun.

Tabi ki emperyalist ülkelerin rolü büyük, ama sorun olmayan yerde istedikleri kadar kaşısınlar hiçbir şey çıkaramazlar.

Sorun vardı, onlar depreştirdiler, büyüttüler.

Ermenilerin talihsizliği, bağımsızlık hamlelerini fırsatçılık yaparak 1. Dünya Savaşı içinde yapmış olmaları ve Kürtler gibi bir alternatifle karşı karşıya olmalarıdır.

Ermenilerin karşılaştığı tabloyla neden Yunanların, Bulgarların, diğer balkan milletlerinin karşılaşmadığını bir düşünün...

Yunanlar ve Bulgarlar, Ermeniler gibi petrol bölgesinde faaliyet göstermiyor ve ingilizlerin petrol tesislerini basmıyorlardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...