Jump to content

Bilim Açısından Yaratıcı Tanrı


Recommended Posts

Bu başlıkta bilim şu sorulara cevap vermiş midir vermemiş midir ona değineceğiz. Ama ayrıntılar vermek yerine bilimin bakış açısını göstermekle yetineceğiz. Böylece sıradan birisi, bir biliminsanının bu olayı nasıl gördüğünü anlayabilsin.

1 - Bilimsel açıdan insan yaratılmış mıdır yoksa “doğal” süreçlerle mi oluşmuştur?

2 - Eğer doğal süreçlerle oluşmuşsa bir müdahale olmuş mudur?

3 - Bilim bu sorulara kesin bir cevap vermiş midir yoksa bunlar bilimin alanı dışında mıdır?

Aşağıya rasgele 1 ve sıfırlar yazalım.

...001101001001010100100110111111111101001000111100...

Arada 10 tane birin olduğu bir kesim görüyorsunuz. Ben bunu rasgele yazmadım ama neyse... Burada bunun geri kalanını ve bu dizinin uzunluğunu görmezseniz bu on tane bire takılırsınız.

“1111111111”

İşte bu on tane bir yaratıcı varlığını sorgulayacak bir aklın oluşma sürecini temsil etsin. Ama bu akıl ilk başta geri kalanını görmeyecek sadece bu on tane biri görecektir. Çünkü zaten bu süreçte oluşmuştur! Yani “özel” zannettiği bir süreçte!!! İşte sıradan insanı yanıltan budur. Bilim insanı ise bütün diziyi görür ve o sürecin özel olmadığını anlar.

Akıllı bir müdahale olup olmadığını anlamanın mümkün olmadığını da yine sıradan bir insan iddia edebilir. Ancak kısmen de olsa bütün süreci görmek burada akıllı bir müdahale olup olmadığının cevabını tam olarak verecektir. Yani bu süreci kısmen görmek, insan açısından yaratıcı bir tanrı var mıdır yok mudur sorusunun cevabını verecektir. Çünkü o küçük aralıkta görülen “düzen” büyük resimde tamamen bir raslantı olarak ortaya çıkacaktır.

Şimdi insanı oluşturan sürecin on tane değilde 10,000 tane birin arka arkaya gelmesini gerektirdiğini düşünün. Bu süreç, yeterince uzun bir dizide mutlaka gerçekleşecektir. Bu durumda sıradan bir insan yine sadece o kısıtlı süreçte takılacağı için, bütün resmi göremediği için burada bir akıllı müdahale arayacaktır. Bugünki yaratıcı Tanrı konusu da buna benziyor. Bilim, bir yaratıcı Tanrı etkisine rastlamadığı gibi, bu süreci meydana getirecek sistemi de görmüştür. Burada sistem sözcüğüne takılmayın. Bunun benim kullandığım anlamda akılla, bilinç ile ilgisi yoktur. Din her zaman bilime karşı direnmiş, ona haddini bildirmeye, baskı uygulamaya çalışmıştır. Yeni birşey yok. Süreçlerin tam olarak bilinememesi birşeyi değiştirmez. Tıpkı bir ve sıfırlar üreten sistem gibi, doğa da temel olarak anlaşılmıştır. Nasıl ki 10,000 tane birin bir araya getiren bir akıl olmadığı, genel olarak bu çok uzun süreç incelendiğinde anlaşılıyorsa aynı şekilde yaratıcı bir tanrının olmadığı da anlaşılmıştır.

Sıradan insanın böyle bir bilgiyi doğrudan kabul etmemesinin sebebi, ilkel insanların tamamen uydurma olan ve belli bir yaşam biçimine hizmet ederek bir boşluğu dolduran hikayelerine bağlanmasıdır. Bunları yaşam disiplini ve kişiliğinin bir parçası olarak kabul etmesidir. Dünyanın tepsi gibi düz olduğuna inanan bir insana dünyanın gerçek şekli anlatılsa ona belki direnmeyebilir. Ama bu inancına bağlı bir yaşam biçimi ve kişilik geliştirmişse bunu kendi varlığına bir saldırı olarak algılar. Gerek alay ederek, gerek tehdit ederek bu bilgiyi sindirmeye çalışır. Bugün aynı şekilde bilim bizim gibi ülkelerde sindirilmeye çalışılıyor.

Soruların cevabına gelirsek.

1 – Yaratıcı bir tanrı yoktur. Burada yaratıcı olarak insanı yaratan bir tanrı anlamında söylüyoruz. Tanrının en önemli özelliklerinden olan insanı yaratma eyleminin gerçek dışı olduğu anlaşıldığından teizmin tanrısı yoktur. Masaldan başka birşey değildir.

2 – Doğal süreçler içerisinde hiçbir akıllı müdahaleye rastlanmamıştır. Zaten böyle bir müdahale aranması için de hiçbir sebep yoktur. Tamamlanmamış ayrıntıları olduğunu, bu sebeple burada müdahale bulunabileceğini, bu iddianın hala geçerli olduğunu iddia etmek doğru değildir. Çünkü temel olarak sistemin işleyişi bilinmektedir ve bu iddiayı tamamen dışlamamıza yetecek kadar verimiz vardır.

3 – Tanrı konusu bilimin alanı dışındadır, bu konuya bilim cevap veremez gibi iddialar olmuştur. Ancak yaratma eylemi, bilimin inceleme alanına giren bir iddiayı ortaya atmaktadır. Dolayısıyla bilimin bunu inceleme ve reddetme ya da doğrulama amacı ve görevi vardır. Bilim bunu uzun yıllar incelemiş ve sonunda reddetmiştir. Ama ne yazık ki halka ulaşmada bu gerçekler gerektiği şekilde vurgulanmamaktadır.

Bunlar artık fikir ya da inanç değil modern zamanların gerçek bilgisidir.

Dolayısıyla yaratıcı tanrı yoktur. Bunu iddia eden başta İslam olmak üzere tüm dinler saçmalıktır. Açıkça söylemek gerekirse bu, önümüzdeki yıllarda kesin olarak kabul edilecek ve ancak bizim gibi geri kalmış ülkeler buna direnecektir. Hakaret etme niyetim yok ama açıkça söylemek zorundayım çünkü bu konu maalesef gerektiği gibi vurgulanmıyor; bugün ilgili bilim dallarını az çok bilen bir kişi eğer hala yaratıcı bir tanrının olabileceği olasılığının var olduğunu zannediyorsa ya büsbütün geri zekalıdır ya da insanları kandırmaktan çekinmeyen bir ahlaksızdır.

Bu arada yaratıcı tanrının varlığını diğer masal kahramanlarına benzetenler vardır. Mesela tanrıya inanmak tek boynuzlu ata ya da perilere inanmak gibidir vs... Bu haksız bir benzetmedir. Çünkü tek boynuzlu atın ya da perilerin eylemsel açıdan varlığını reddedecek bir veri yoktur. Oysa tanrının yaratma eylemi gerçek dışıdır. Bu yüzden tek boynuzlu at ya da perilere inanmak yaratıcı tanrıya inanmaktan çok daha mantıklıdır. Yaratıcı tanrı bunlarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir saçmalıktır.

Ben tanrı kavramı hakkında tamamen olumsuz değilim. Hatta bu kavram modern zamanlar açısından uygun bir şekilde dönüştürülebilir. Ancak bu başka bir konu. Burada İslam gibi dinlerin temel aldığı tanrıdan bahsediyoruz. Geleceğin dünyasında dinlere yer yok. Bütün mistisizm sağlam tanımlı reddedilemez kavramlar üzerinden gerçekleştirilmeli. Bilinen gerçeklerin estetik yorumlarından öteye geçmemeli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunu bilmiyorlar mı sanıyorsun.

Biliyorlar onlar da Allah'ın bi yerlerde olmadığını...

evet onlarda biliyorlar ama bu soru akillarina gelince seytanin oyunu oldugunu saniyorlar ve yavas yavas kendilerini kandirmaya basliyorlar olmayan tanriyi yuceltmeye ve en sonunda buna cok inaniyorlar ve sonuc olarak tanrisal ruhu kendi benligiyle bir tutuyorlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

geleceğin dünyasında tanrıya yer yok demek çok yanlış bir düşünce.inaç ilkellikle bağdaştırılır hep,bu kısmen doğru,yanlış inancın modern dünyada yeri yok.Ben bir müslüman olarak,ineğin tanrı olabileceğine inanmam mümkün değil,bir insanın tanrı olabileceğinede inanmam mümkün değil,tanrının dünyadan bir kadını hamile birakacağınada,tekbir milleti üstün millet kabul edeceğinede.Buraya kadar ateistlerle aynı fikirdeyim sanırım.Şimdi ateistler Her şeyi yaratan bir tanrıyada inanmıyorlar.bende herşeyin kendi kendine varolabileceğine inanmıyorum.Bu durumda ikimizle en modern düşünce sistemine sahip olmuyormuyuz.islam saçmalıklarla ,mantık dışı olan şeylerle ilgilenmez,ateizmde böyle değilmidir.İslam en çok eleştirilen ve diğerleri tarafından sevilmeyen inaçtır,bunun sebebi doğru olma ihtimali en yüksek ve en modern olan inanç olması olmasın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geleceğin dünyasında tanrıya yer olmadığını söylemedim. Dinlere yer olmadığını söyledim.

Bir ve sıfırlardan oluşan rasgele bir dizi yeterince uzun olursa arada her türlü "düzen"i bulabilirsin. Bu sorun değil. Mesele bunu böyle bir yazıda gerçek bir denemeyle yapmanın anlamı yok.

Tekrar başka bir örnekle anlatacağım. Eğer milyarlarca 6 yüzlü zarı bir yere boşaltırsanız, araştırırsanız arada birkaç tanesinin toplu olarak 6 geldiğine şahit olabilirsiniz. Çok daha fazla boşaltırsanız öyle ilginç düzenli motiflere rastlarsınız ki tesadüf olması imkansız gibi görünebilir. İşte insan bilinci böyle bir oluşumun merkezindedir. Dini çevreler tanrının bilimsel olarak yanlışlanamayacağının propagandasını yaparak konuyu kapatabileceklerini zannediyor. Oysa bir oluşumun rasgele mi yoksa bilinçli mi olduğunu anlamak mümkündür. Mesela zar örneğinde yapmanız gereken Kafanızı oluşumun merkezindeki o dar bölgeden çıkarıp geniş bakmayı öğrenebilmektir. Hatta oluşumun kendi içinde bazı küçük ayrıntıları yakalamaktır. Mesela birçok zar 6 gelmiş olsa bile bunların yerleşimine bakıp bunların oraya bilinçli olarak yerleştirilip yerleştirilmediğini görmek mümkündür. Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür.

İşte bilim böyle çalışır. Sıradan insan gibi sadece kendi dar çevresini görmez. Herşeyi ayrıntılarıyla inceleme eğilimindedir. Sanıyormusunuz ki biliminsanları eskiden beri din adamlarının uydurmalarına yakın birşey farketseydi evrim teorisi diye birşey ortaya çıkardı? Mümkün değil. Bilim bu meseleyi kapatmıştır. Artık topluma ulaşıp bütün dünyanın gerçekleri anlaması sadece zaman meselesidir. Gerçeklere direnen sadece kendine ve çocuklarına kötülük yapar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tekrar başka bir örnekle anlatacağım. Eğer milyarlarca 6 yüzlü zarı bir yere boşaltırsanız, araştırırsanız arada birkaç tanesinin toplu olarak 6 geldiğine şahit olabilirsiniz. Çok daha fazla boşaltırsanız öyle ilginç düzenli motiflere rastlarsınız ki tesadüf olması imkansız gibi görünebilir. İşte insan bilinci böyle bir oluşumun merkezindedir. Dini çevreler tanrının bilimsel olarak yanlışlanamayacağının propagandasını yaparak konuyu kapatabileceklerini zannediyor. Oysa bir oluşumun rasgele mi yoksa bilinçli mi olduğunu anlamak mümkündür. Mesela zar örneğinde yapmanız gereken Kafanızı oluşumun merkezindeki o dar bölgeden çıkarıp geniş bakmayı öğrenebilmektir. Hatta oluşumun kendi içinde bazı küçük ayrıntıları yakalamaktır. Mesela birçok zar 6 gelmiş olsa bile bunların yerleşimine bakıp bunların oraya bilinçli olarak yerleştirilip yerleştirilmediğini görmek mümkündür. Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür.

10 zardan hepsinin 6 gelmesi yaratıcı bir müdahaleyi gösterdiği gibi 10 zardan hiçbirinin 6 gelmemesi de yaratıcı bir müdahalenin ürünü olabilir. yaratıcı kusursuz bir düzeni kurabileceği gibi içinde zerre düzene izin vermediği bir kaos ortamını da oluşturabilir. yani yaratıcılık sadece altın oran, simetri, düzenlilikle sınırlı değildir, yamuk yumuk şekiller ve düzensizlik de yaratıcılığa dahil olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne oldu? Akıllı bir müdahaleye mi ihtiyaç duydun? Kendiliğinden olmadı mı? :lol:

Ah cahilim ahhh. Richard Dawkins kitapları oku biraz. Hee okumayı sevmiyorsan belgeselide var bunun öyle kolay yırtamazsın.

tarihinde Vision tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

10 zardan hepsinin 6 gelmesi yaratıcı bir müdahaleyi gösterdiği gibi 10 zardan hiçbirinin 6 gelmemesi de yaratıcı bir müdahalenin ürünü olabilir. yaratıcı kusursuz bir düzeni kurabileceği gibi içinde zerre düzene izin vermediği bir kaos ortamını da oluşturabilir. yani yaratıcılık sadece altın oran, simetri, düzenlilikle sınırlı değildir, yamuk yumuk şekiller ve düzensizlik de yaratıcılığa dahil olabilir.

Örneğimi tekrar anlatayım. Şimdi bu yerlere saçılmış milyarlarca zar arasında küme halinde duran 10 zarın 6 geldiğini varsayalım. Bu sorgulayan bilincin oluşumunu temsil etsin. Şimdi bu diğer zarları tamamen görmezden gelelim ve bu 10 zara yoğunlaşalım ki bilinç zaten bu oluşumun merkezinde olacağı için olaya aynen böyle bakacaktır. Bu kişiye bu 10 zarın bilinçli olarak biri tarafından oraya konulduğu söylendiğinde ikna olabilir. Çünkü diğer zarları göremiyor. Ama daha geniş olarak olay ona gösterilirse saçılan diğer zarları da görecek ve daha sonra bu 10 zarı sorgulayacaktır. Ve bu 10 zarın üzerinde de aslında bu oluşumun bilinçli bir müdahaleyle ilgisi olmadığını gösteren delilleri bulacaktır. (tıpkı biliminsanlarının insan vücudundaki delilleri görmesi gibi) Evet 10 zarın hepsi 6 gelmiş ama oraya tam olarak düzenli konulmamış vs... Ayrıca diğer zarları da incelediğinde düzenli gibi görülen başka farklı kümelerinde olduğunu ve bunun kendisinin özelliğiyle ilgili olmadığını, basit bir olasılık kuralı olduğunu anlayacaktır...

Dolayısıyla burada bilinçli olarak bir yaratma eylemi var mıdır yok mudur sorusuna bu şekilde cevap bulunur. Yani yaratıcı tanrı kavramı, yani islam tanrısı, hristiyan tanrısı... tamamen yanlışlanır. Eğer hala anlaşılmadıysa biraz daha farklı ve ayrıntılı anlatabilirim...

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben anladım örneği. 100 zardan sadece 10 tanesinin de 6 olduğunu gören bunda akıllı bir müdahalenin olduğunu düşünecektir ancak 100 tanesini birden görünce bu düşüncesi yüzde 10 akıllı tasarım yüzde doksan tesadüf olarak değişecektir. ben ise yaratılış için illa ki herşeyin simetrik ya da düzenli olmasının şart olmadığını asimetrinin ve kaosun da bir yaratılış ürünü olduğunu söylüyorum. birşeye simetrik şekiller vermeyi irade etmek nasıl bir yaratılış ise asimetrik şekiller vermeyi irade etmek de bir yaratılıştır. bu yaratıcının irade özelliğinin bir ürünüdür.

tarihinde Robin Hood tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Geleceğin dünyasında tanrıya yer olmadığını söylemedim. Dinlere yer olmadığını söyledim.

Bir ve sıfırlardan oluşan rasgele bir dizi yeterince uzun olursa arada her türlü "düzen"i bulabilirsin. Bu sorun değil. Mesele bunu böyle bir yazıda gerçek bir denemeyle yapmanın anlamı yok.

Tekrar başka bir örnekle anlatacağım. Eğer milyarlarca 6 yüzlü zarı bir yere boşaltırsanız, araştırırsanız arada birkaç tanesinin toplu olarak 6 geldiğine şahit olabilirsiniz. Çok daha fazla boşaltırsanız öyle ilginç düzenli motiflere rastlarsınız ki tesadüf olması imkansız gibi görünebilir. İşte insan bilinci böyle bir oluşumun merkezindedir. Dini çevreler tanrının bilimsel olarak yanlışlanamayacağının propagandasını yaparak konuyu kapatabileceklerini zannediyor. Oysa bir oluşumun rasgele mi yoksa bilinçli mi olduğunu anlamak mümkündür. Mesela zar örneğinde yapmanız gereken Kafanızı oluşumun merkezindeki o dar bölgeden çıkarıp geniş bakmayı öğrenebilmektir. Hatta oluşumun kendi içinde bazı küçük ayrıntıları yakalamaktır. Mesela birçok zar 6 gelmiş olsa bile bunların yerleşimine bakıp bunların oraya bilinçli olarak yerleştirilip yerleştirilmediğini görmek mümkündür. Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür.

''Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür''

İşte bilim böyle çalışır. Sıradan insan gibi sadece kendi dar çevresini görmez. Herşeyi ayrıntılarıyla inceleme eğilimindedir. Sanıyormusunuz ki biliminsanları eskiden beri din adamlarının uydurmalarına yakın birşey farketseydi evrim teorisi diye birşey ortaya çıkardı? Mümkün değil. Bilim bu meseleyi kapatmıştır. Artık topluma ulaşıp bütün dünyanın gerçekleri anlaması sadece zaman meselesidir. Gerçeklere direnen sadece kendine ve çocuklarına kötülük yapar.

''Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür''

zarlar önemsizmi, evet ama zarlar nasıl meydana geldi.zarların mükemmel kara küp form nasıl oluştu,üzerindeki noktacıkları nasıl oluştu.bunuda boşver maddesi,üzerine döktüğümüz yüzey nasıl oluştu,atomlarını çalıştıran nedir?..bir dindar bunları merak eder,bir müslüman bunu ancak herşeyi yaradan üstün bir gücün yapabileceğine inanır,bilim adamı araştırma yapar,Şimdi böyle sorular soran dindar bilim dişımı oluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

''Ve daha geniş bakıp çevreye yayılmış bir yığın zarı görerek o olayın aslında çok daha büyük rasgele bir oluşumun küçük ve önemsiz bir parçası olduğunu anlamak mümkündür''

zarlar önemsizmi, evet ama zarlar nasıl meydana geldi.zarların mükemmel kara küp form nasıl oluştu,üzerindeki noktacıkları nasıl oluştu.bunuda boşver maddesi,üzerine döktüğümüz yüzey nasıl oluştu,atomlarını çalıştıran nedir?..bir dindar bunları merak eder,bir müslüman bunu ancak herşeyi yaradan üstün bir gücün yapabileceğine inanır,bilim adamı araştırma yapar,Şimdi böyle sorular soran dindar bilim dişımı oluyor.

Bir dindar aslında onları pek merak etmez, hangi peygamberi kutsuyorsa, o peygamber o konuda ne demiş ona bakar. Dindarlar gerçekten bir tanrıya inansa, önce onların bu saçma dinlerle mücadele etmesi gerekir.

Dinlerin tanrısına bak! Karanlıkta oturuken birden canı sıkılmış, ışıkları yaktıktan sonra, ulan dur ben biraz insan denen varlıktan yaratayım, sonra da onları cehenneme atar, çeşitli işkenceler yaparak neşemi bulurum demiş. Böyle sadist bir tanrıya kim inanır be.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir dindar aslında onları pek merak etmez, hangi peygamberi kutsuyorsa, o peygamber o konuda ne demiş ona bakar. Dindarlar gerçekten bir tanrıya inansa, önce onların bu saçma dinlerle mücadele etmesi gerekir.

Dinlerin tanrısına bak! Karanlıkta oturuken birden canı sıkılmış, ışıkları yaktıktan sonra, ulan dur ben biraz insan denen varlıktan yaratayım, sonra da onları cehenneme atar, çeşitli işkenceler yaparak neşemi bulurum demiş. Böyle sadist bir tanrıya kim inanır be.

pardon dindar derken yine müslümanı kasdetmiştim.Müslüman herşeyi yaradanın allah olduğunu kabul ettiği için bu soruları tekrar tekrar sormaz.gerekmedikçe.

aslında islamın tüm geliş amacı budur.Yani islam,biraz argo tabirle,saçma sapan şeylere inanmayın der.evrenin ve herşeyin yaradıcısı allahtır,o doğmamıştır,doğurmamıştır,hiçbir maddeye eşyaya veya şekile benzemez,evlenmez veya oğullar edinmez,inanacaksanız herşeyin hakimi olan allaha inanın.Ateistlerin maddenin başlangıcı veya evrimin başlangıcı,ilk madde veya sonsuz madde dedikleri allahın ta kendisidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ayrıntılı anlatabilirim

Ben şöyle anlatayım: Gökten çok geniş bir alana altın paralar saçılmış. Uçaktan atılmış diyelim. Bunların yarısı tura yarısı yazı olarak düşer. Ama yazı turalar tam homojen dağılmaz, bazı öbekleşmeler olabilir.

Para toplayan geniş alana yayılmış birbirinden habersiz insanlardan biri, öbekleşmenin olduğu bir bölgede bulunup, bulduğu on paranın hepsinin yazı gelmiş olduğunu görünce, paraların kendisine özel ve mucizevi bir şekilde atıldığını, buna da hepsinin yazı olarak düşmüş olmasının bir manevi işaret olduğunu düşünür.

Bütün paraları görmüş olsa, böyle düşünmezdi.

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şöyle anlatayım: Gökten çok geniş bir alana altın paralar saçılmış. Uçaktan atılmış diyelim. Bunların yarısı tura yarısı yazı olarak düşer. Ama yazı turalar tam homojen dağılmaz, bazı öbekleşmeler olabilir.

Para toplayan geniş alana yayılmış birbirinden habersiz insanlardan biri, öbekleşmenin olduğu bir bölgede bulunup, bulduğu on paranın hepsinin yazı gelmiş olduğunu görünce, paraların kendisine özel ve mucizevi bir şekilde atıldığını, buna da hepsinin yazı olarak düşmüş olmasının bir manevi işaret olduğunu düşünür.

Bütün paraları görmüş olsa, böyle düşünmezdi.

allah göktenpara atmaz.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi daha ayrıntılı anlatıyorum. Ama dikkatle okuyun ve birini iyi anlamadan diğerine geçmeyin.

1 – Rasgelelik içinde düzen.

Burada rasgelelikten kastettiğim denir? Birçok bilgisayar dilinde bunu karşılayan “random” komutu vardır. En basit rasgelelikten başlayalım. Yazı tura atmak. 1 ya da 0... gibi. Şimdi hilesiz bir şekilde yazı tura atan bir kişi düşünün. O kişinin bakış açısına göre yazı ya da tura geleceğiyle ilgili hiçbir öngörüsü yoktur. Zaten hilesiz yazı tura budur. Bu durumda yazı ya da tura gelmesi tamamen tesadüftür. Şimdi 8 X 8 boyuntlarında, yani 64 kareden oluşmuş bir dama tahtası düşünün. Her bir karesi siyah ya da beyaz olabilsin. Her bir karenin siyah ya da beyaz olacağına bir kişi hilesiz yazı tura atarak karar versin. İşte bu durumda o tahtanın üzerinde nasıl bir şekil oluşacağı tamamen rasgeledir. Şimdi bu tahtanın üzerinde böyle şekiller oluşturalım. 64 kere yazı tura atarak bir şekil oluşturalım. Sonra bunu silelim tekrar 64 yazı tura atalım ve başka bir şekil oluşturalım. İşte bu tahtanın üzerinde oluşan tüm şekiller tamamen rasgeledir. Hiçbir şekilde tasarım eseri değildir. Yani biz bu tahtanın üzerinde şu şekil olsun diye bir karar almadık, plan, tasarım... yapmadık. Olasılık kurallarına göre yeterince uzun süre bu işlemi tekrar ettirirsek zorunlu olarak bu tahtanın üzerinde (64 kare çözünürlüğü sınırında) oluşabilecek her tür şekil oluşacaktır. Mesela tamamen siyah, tamamen beyaz, Çapraz siyaz bir çizgi, alfabedeki tüm harfler...

Sonuç olarak rasgeleliğin meydana geldiği olay alanı çok büyük ve tekrarlar çok uzun süre içinde oluşursa bizim “düzen” olarak algılayacağımız sonuçlar kaçınılmazdır. Buna rasgelelik içinde düzen diyelim.

2 – Tasarımcı, yaratılan, rasgele oluşan.

Şimdi birinci örneğimizde bu işlemi gerçekleştiren kişiyi ele alalım. Bunun akıllı, bilinçli bir kişi olması, doğal bir çevre olması, bir sistem olması... önemli değil. Şimdi Tanrı tabanlı düşünen kişiler için en iyimser olanını seçelim ve bu rasgeleliği oluşturanın akıllı bir bilinç olduğunu varsayalım. Yani birisi bir dama tahtası yaptı, bu şekilde bir sistem kurdu ve rasgele bir şekilde sürekli şekiller oluşturmakta. Bu durumda o kişi ortaya çıkan şekillerin tasarımcısı değildir. Ancak o tahtanın, o sistemin yaratıcısıdır. Şekillerin tasarımcısı değil. Tahta yaratılmıştır ancak şekiller değil. Şekiller rasgele oluşmuştur. Ve bu şekiller içinde tamamen düzenli görülen şekiller de tahtanın yaratıcısının bilinçli seçimi değildir.

Küçük bir ara not: Aslında bütün bu doğal sistemler, kozmik sistemler... rasgelelik içinde düzenin sonucudur ancak konuyu basite indirgemek zorundayım. Burada bu yüzden aslında o da yanlışlanmış olan diyelim ki hadi kozmik sistemlerin ve bunların gerisindeki kuralların da bir yaratıcısı olduğunu varsayalım şeklinde konuyu indirgiyorum. Çünkü bu müslümanlar için birşey ifade etmez. Onların yaratıcı tanrısı sözde insanı yaratmıştır çünkü. Burada yapmaya çalıştığım, bilimin insanın yaratılmadığından neden kesin emin olduğunu açıklamak. Bunu açıkladıktan sonra geri kalanı müslümanların konusu dışına çıkar. O zaman ancak deizmin bir tanrısının yanlışlanması ile ilgili konu kalır ki beni bu ilgilendirmiyor. Benim ilgilendiğim İslam gibi dinlerin tanrısı.

Bu ara nottan sonra devam edelim.

3 – Rasgele oluşan ve yaratılan nasıl ayırt edilir? Bu ayrım kesin midir?

Tahta örneğimize dönelim. Şimdi bu tahta üzerindeki kareleri rasgele dolduran sistemi bir kenara bırakalım ve bunun yerine bir insana diyelim ki “bu kareleri siyah ya da beyaz olmak üzere tamamen rasgele doldur”. Ve bu işlemi o insana tekrarlatalım. Bu insan o işlemi ne kadar yaparsa yapsın hiçbir zaman oraya belli bir şekil çizme eğiliminde olmayacaktır. Çünkü bir insanin rasgelelik üzerine önyargıları vardır. Mesela tahtaya “A” harfi çizmeyecektir. Çünkü o zaman bunu rasgele yapmadığını düşünecektir. İşte insan ile rasgelelik arasındaki eylem farklarından birisi budur. İnsan böyle birşey yaparsa bunun rasgele olduğunu düşünmez. Rasgele sistemin düzenli bir şekil oluşturmasına alışık değildir. Dolayısıyla bir şeyin rasgele olup olmadığı önyargılı bir insanın kanısına bırakılamaz. Bu, bilimsel bir inceleme gerektirir. Tahta örneğimizde bunu rasgele dolduran sistemin hileli olup olmadığını bir biliminsanı sıradan bir insandan farklı bir şekilde sınar.

Şimdi bu tahtayı çok daha büyük bir tahta yapalım. Mesela 1000 X 1000. Yani buraya öyle şekiller çizilebilsin ki son derece anlamlı bir sanat eserine benzeyebilsin. Ve bizde bir insandan buraya düzgün bir daire çizmesini isteyelim. Şimdi o rasgele sistemi de öyle bir şekilde programlayalım ki daire şekline yakın birşey oluşturduğu anda dursun ve bir çıkış versin. Şimdi bu iki daireyi karşılaştıralım. Yani insanın çizdiği daire ve sistemin çıkış olarak verdiği daire. Sistemin çıkış olarak verdiği daire mükemmel olmak zorunda olmadığı için rasgeleliğin izleri hemen farkedilecektir. Çizgiler bazı yerlerde kalın, bazı yerlerde ince, Dairenin dışına taşan kareler vs... İşte rasgele oluşan ile tasarlanan arasındaki farklar da böyledir.

Şimdi bu son örneğimizdeki daire sorgulayan bilinci temsil etsin. Sıradan insan bu daire nasıl oldu da kendi kendine oluştu der. Çünkü sıradan insan rasgelelik içinde düzen kavramına alışık değildir. Çünkü sıradan insan ancak doğrudan şahit olduğu şeylere alışıktır. Rasgelelik içinde düzene şahit olmak ise çok büyük ölçekler ve uzun zamanlar gerektirir. Bu daire meydana gelmeseydi zaten sorgulayan bilinç de olmayacaktı. Dolayısıyla bu sorgu sonucu insanın bunun arkasında tasarımcı araması sıradan bir insanın yanılgısından başka birşey değildir.

Rasgele oluşum ile tasarımın ayırt edilmesi de buna benzer. Birşeyin tasarım mı yoksa rasgele bir oluşum mu olduğunu anlamak için oluşum şartlarını, süreci ve üzerindeki tasarım ya da rasgelelik izlerini aramak gerekir. Bunlar yapıldığı zaman sonuça ulaşılır. Rasgele oluşumla tasarımın birbirine benzeyebileceği iddia edilse dahi gözden kaçmayacak olan şey uzun süreçteki sistemlerin yol açtığı diğer oluşumlardır. Mesela milyarlarca tuğlayı bir yerlere dökerseniz arada duvara benzer birşeyler oluşabilir. Ancak bir duvar yapacak biri mesela etraftaki tuğlaları da temizlemek gibi bir bilinç göstermesi gerekir.

Sonuç olarak rasgele oluşum ile tasarım yeterince ayrıntılı bir incelemeyle hemen anlaşılır. Evrimle dini barıştırmaya çalışan anlayışın kafasındaki yaratıcı, duvar yapmak istediği zaman yeteri sayıda tuğlaları rasgele atan ve etraftaki tuğlaları da temizlemek zahmetine katlanmayan bir tanrı gibi saçma, zavallıca bir denemedir. Hadi böyle bile olsa o duvar tasarlanmış olmaz.

Sanırım artık anlaşılmıştır.

Daha da ileri giderek örneğimizde daire çizenin insan değil tanrı olacağı ve mükemmel daire çizmesi gerektiğini de hatırlatalım. Zaten yaratılışçıların iddiası da böyledir. Bu dumuda ölçütümüz mükemmel mi değil mi olur. Ama buna gerek yok. Ben mükemmel olması zorunluluğundan da vazgeçiyorum. Zaten bilimsel ölçütler çok daha sağlam bir ayırıcıdır. Soyut, sonuçsuz felsefi tartışmalara kaymaya gerek yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

allah hiç bir yerde değidir,ne sağda ne solda,ne aşşağıda ne yukarda,gerçekten biz allahın hiçbiryerde olmadığını biliyoruz.:)

Yapma. Demek Allah hiçbir yerde.

Atıyorsun atıyorsun.

Bildiğini sandığın şey cahilliğinden ileri geliyor.

Allah, hakimiyet sağladığı suyun üzerinde ve meleklere taşıttırdığı arşa kurulmuş bekliyor.

Selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...