Jump to content

Niçin Yaşıyoruz ?


Recommended Posts

müslümanlar niye tedbiri elden bırakmıyorlar sanıyorsun.

Bana tevrat incil tahrif edilmiş falan deme. Ya Kuran ve İslam insanları hristiyanlıktan saptırmak için konulmuş bir tuzaksa ve hristiyanlık doğruysa. Bence güvende değilsin. Binlerce dinden bir tanesi de doğru olamaz mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 91
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Herkes hayatta kalmaya calisiyor iste benzerlik burada, genler yuzunden. Ama insanlar bilincli olduklari icin hayata amac bulma pesindeler, olumlu olmaktan hoslanmiyorlar bu yuzden bir Tanri inanci yaratip amacin ona tapinma ve sozde gonderdigi kitaplara uyma durumunda sonsuzluga ulasacaklarina inaniyorlar.

Size göre biz tanrı inancı yaratıyoruz fakat diğer bir yönden bakalım konuya inanmayanlar bazı olayların (canlıların vücüdunda gerçekleşen trilyonlarca metabolizmaın kusursuz bir şekilde çalışması sözde kendiliğinden şuursuz bir şekilde, doğa olayların canlılara uyumu hepsinin birilkte hayatı oluşurması vb) nasıl olduğunu kavrayamaması nedeni ile düşünmek yerine "kendiliğinden oldu" diye bir düşünceleri çıkarmaları kestirip atmaları.. size göre sözde getirilen kitapların ve peygamberlerin getirdiği kurallar ve ysaklar (insanın hoşuna giden hayvani duyguları yaşamaktan kendilerini men edecekleri korkusu) nedeni ile ahireti ve peygamberleri yalanlamaları... Bize göre ahirette sorgu sual, dünyadaki yaşanan kötülüklerin karşılıksız kalmayacağı sorumluluğundan kaçmak için ahirete inanmamak ? hangisi mantıklı.?

Link to post
Sitelerde Paylaş

hayvani duyguları yaşamaktan kendilerini men edecekleri korkusu

Bunu "sizi kiliseye kapatacağım ruhban olacaksınız, ne karı var ne kız!" diyen bir hristiyan söylese anlarız da...

Bir müslüman bunu nasıl söyler? Asıl hayvani duyguları yaşayan müslüman! Kendin gibi inanmayanları gördüğün yerde öldür, bir mehir ver kadınları nikahla, boş ol de boşa, yenisini al, insanları köle yap, sınırsız cariye edin, her sene sat yenisini al...

Kim bu hayvani duyguları yaşayanlar ya? Kim kime ne diyor, hayvanın önde gideni kime hayvan diyor yahu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Niçin yaşıyoruz ?

Yaşamak güzel olduğu için mi ?

Ölümle birlikte, yok olup gideceğimize göre, niçin bu koşuşturma ?

Doğrusu şu ki : Benim kendi hayatıma son vermemi engelleyen tek şey ;

Halen beni sevdiklerine inandığım birkaç kişinin, benim ölümüme gerçekten üzülecek olmaları.

Beni engelleyecek başka da bir şey gelmiyor aklıma.

Aynı görüşteyim. Şu anki halim de böyle zaten.

Televizyonda her gün ama istisnasız her gün haberlerde ölüm haberleri var. Ama her gün... Hergün spikerler donuk bir ifadeyle şu kadar kişi hayatını kaybetti diyor. Tartışma programlarında ölen kişilerin sayıları üzerinden olayların önemi tartışılıyor. 3 kişi olsa önemli değildi ama 20 kişi ölmüş birinin birşeyler yapması gerek gibi cümleler duyuyoruz her gün ama her gün... Ne kadar değersiz insan yaşamı. Keşke diyorum keşke ben de o isimleri olmayan, ölü diye tabir edilen insan yığınlarının arasında olsaydım. Bu değersizlikten kurtulurdum. En azından paranın hüküm sürdüğü bu dünyadan, etten ve kemikten kurtulurdum. Özgür olurdum. Çünkü öldükten sonra hiç olacağımıza inanmıyorum. Fizik yasalarına aykırı. Yoksa dinlere ben de inanmıyorum hepsi sahte "uygulamalar". Ama öldükten sonra sinirlerimizde ve beynimizdeki elektrik yükleri yok olmaz arkadaşlar. Bunlar ve pineal gland denilen, epifiz bezi olarak bildiğimiz beynin ortasındaki organda bulunan öz benliğimiz bedenden çıkacak. Bu sayede etten ve kemikten kurtulacağız. Ondan sonrasını bilmiyoruz ne desek tahmin ama yok olmayacağımızı biliyoruz. Yok olacağımız kesin olsaydı ben bir saniye durmaz hemen öldürürdüm kendimi. yüzde yüz emin olsaydık ölünce yok olacağımızdan bu insanlık ayıplarına şahit olmayı istemezdim. Ha bir tanrı var mı bilmiyorum. Belki var ama yanlış yorumluyoruz. Bizler onun deneme tahtası olabiliriz. Çünkü dinlerin söylediği anlamda bir tanrı varsa da ben ona inanmıyorum. Çocukların taciz edilip öldürüldüğü bir dünyayı herşeyi gören gözüyle seyretmesi ne kadar "adil"?...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Panteon, anlasilan sen dinden ve dinin asilsiz, ucuk-kacik dogmalarindan henuz kurtulamamissin.

Hatta soyle soyluyum: Tanri'nin olmadigindan %99 eminim, fakat ahiret(veya benzeri seyler) ve bunun butun samimiyetimle soyluyorum %100 eminim ki tamamen insan uydurmasi.

Cunku Tanri kanitlanamaz, fakat ahiretin olmadigi kanitlanabilir ve (bana sorarsaniz) kanitlanmistir da..! Sayisiz defa "ben" hissini veren, insana suur, bilinc verin seyin sadece ve sadece beyin tarafindan oldugu, insanin butun fikir, dusunce, hayal, hatira vs. beyin tarafindan koordine edildigi, disaridan gelen bir takim beyni etkileyen durumlarin "ben" 'i etkiledigini biliyoruz.

Alkolin insan uzerinde etkisinden tut, insani derinden, kimligini etkileyen her turlu hastaligin(alzheimer, otizm vs) butun bunlarin BEYINde olup bittigini biliyoruz. Bir kazadan dolayi yillarca tandigin birisinin aniden tamamen baska bir insana donusebildigini biliyoruz..

Ve biliyoruz ki oldukten sonra beyin boceklere yem olacak.. Evet cok eminim: Olum ile "BEN" bir daha gelmemek uzere yok olacak. Ben bunu tum samimiyetimle, ve mantiki bir yaklasimla soyluyorum.

Ve suphesiz bu acik gercek dunyada EN ACI gercektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Panteon, anlasilan sen dinden ve dinin asilsiz, ucuk-kacik dogmalarindan henuz kurtulamamissin.

Hatta soyle soyluyum: Tanri'nin olmadigindan %99 eminim, fakat ahiret(veya benzeri seyler) ve bunun butun samimiyetimle soyluyorum %100 eminim ki tamamen insan uydurmasi.

Cunku Tanri kanitlanamaz, fakat ahiretin olmadigi kanitlanabilir ve (bana sorarsaniz) kanitlanmistir da..! Sayisiz defa "ben" hissini veren, insana suur, bilinc verin seyin sadece ve sadece beyin tarafindan oldugu, insanin butun fikir, dusunce, hayal, hatira vs. beyin tarafindan koordine edildigi, disaridan gelen bir takim beyni etkileyen durumlarin "ben" 'i etkiledigini biliyoruz.

Alkolin insan uzerinde etkisinden tut, insani derinden, kimligini etkileyen her turlu hastaligin(alzheimer, otizm vs) butun bunlarin BEYINde olup bittigini biliyoruz. Bir kazadan dolayi yillarca tandigin birisinin aniden tamamen baska bir insana donusebildigini biliyoruz..

Ve biliyoruz ki oldukten sonra beyin boceklere yem olacak.. Evet cok eminim: Olum ile "BEN" bir daha gelmemek uzere yok olacak. Ben bunu tum samimiyetimle, ve mantiki bir yaklasimla soyluyorum.

Ve suphesiz bu acik gercek dunyada EN ACI gercektir.

:) Anlattığın bilgileri ve beyin hakkında daha fazlasını biliyorum. Araştırdım. Ama anlaşılan sen de tek yönlü araştırmışsın. Dünyada üretilen bilgilere bakarken hepsine bakman gerekir çünkü tek taraflı bakışta ego kendini gösterir. Ben din ve inançların ortak noktalarını araştırıyorum. Ve bulduğum tek ortak nokta ruh, enerji, elektrik yükü adına her ne derseniz deyin.. Beyinde gerçekleştiği doğru ama insanın insan olmasını sağlayan şeyin salt beyin olmadığı da bir gerçek. Ben ahirete de inanmıyorum. İnandığım tek şey ölünce bedenimizden kurtulacağımız. Çünkü einsten bile der ki enerji yok olmaz. Kömür yanar ısı enerjisine dönüşür. Sadece dönüşüm vardır. Yok olma yoktur. Yok olma sadece entropide söz konusudur o da aslında tam bir yokoluş değil, bütünlüğün bozulmasıdır. Yani enerjinin bütünden koparak etrafa dağılması. Yoksa bir yıldız patladığında etrafa yaydığı enerjiden ya yeni bir yıldız oluşur ya da kara delik. O bile tam olarak yok olamaz. Ben de sana acı olarak söylemek zorundayım ki istesen bile yok olamazsın :) Termodinamik izin vermez en başta. Tavsiyem the spirit molecule belgeselini izle. Bilimsel bir belgeseldir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Panteon,

Sen bilimden, enerjiden bahsediyorsun, fakat seninki Newage vari pseudo-science'dan ote gitmiyor.

Soyle soyluyum: Bir kitabi yaktiginda o kitap yok olur, fakat icindeki atomlar, enerji vs. yok olmaz. Fakat demek istedigim kitaptaki bilgiler birdaha gelmemek uzere yok olmustur, imha edilmistir artik bunun geri donusu yoktur.

Insanin olmesiyle elbette enerji (fiziki anlamda, sahtebilimsel/newage/felsefi anlamda degil) yok olmaz, form degistirir, fakat bilgi yok olmustur. Ve bu bilgi mesela senin hatiralarindir. Eger senin anilarin, hatiralarin yok olduysa artik geriye kalan kisi "sen" degilsindir, zira seni sen yapan gecmise ait hatiralarindir, bunsuz olmaz.

Ben olaya tek tarafli yaklastigimi da zannetmiyorum, hayatimin buyuk bir kismi koyu Muslumandim, fakat artik inanmiyorum. Inancimi korumak icin cok caba sarfetmeme ragmen olmadi.. Islam inanciyla birlikte ahiret inancimi da yitirdim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylediklerimin new age gibi göründüğünün farkındayım ama aslında bütün izmlere karşıyım. Dünyada paranın sadece insanları öldürdğünü ve siyasetin savaşlar çıkardığını söyleyen birine kominist yaftasını yapıştırmak gibi bu. Adam bütün ideolojilere karşı ne komunizmi.. O nedenle bir ideolojinin içine sokmaya çalışma. Sana nasıl dinler mantık dışı geliyorsa -ki bana da öyle geliyor- insanın yok olması da bana mantık dışı geliyor ki yok olmayı inan çok isterdim. Çünkü bu dünyaya gelmeyi ben seçmedim. Ama dünyaya geldiğimde ben bir kişiydim. Yaşadıklarım beni ben yapmadı. Sadece kişiliğimi şekillendirdi. Ama başlangıçta ben bir hamurdum. şekilsiz bir hamur da olsam hamurdum. İşte o hamurdur yok olmayan. ya da var oluşumuz. Senin dediğin gibi olsaydı dünyaya ilk geldiğimizde frankeyştaynlar olurduk. ama frankeyştayndan daha fazla duygusal tepkiler verdiğimiz ve kişisel olarak birer kimliğe sahip olduğumuz kesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Illa da bi neden yaratmak zorunda degiliz öyle degil mi ? :)

İnsanı en çok huzursuz edebilecek şeylerden biri yaşamın anlamsız ve amaçsız olduğu duygusuna kapılmaktır. Öte yandan yaşamında belirgin bir amacı olan biri, zorluklar karşısında daha güçlü olur. Yahudi soykırımında hayatta kalanlardan biri olan nörolog Viktor E. Frankl şunları yazdı: “En kötü koşullarda dahi ayakta kalması için insana yardım eden şey yaşamın bir anlamı olduğunu bilmektir; dünyada başka hiçbir şey bunu aynı ölçüde başaramaz.”

Türkçe olarak internette Viktor E. Frankl hakkında çok fazla birşey bulamadım. Ancak şu öneri dikkatinizi çekebilir. http://www.kendinigelistir.com/forum/kitap-onerileri/insanin-anlam-arayisi/?wap2

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel olarak Üremek için, Çünkü DNA nın zincirleme reaksiyonu devam ediyor.

Sosyal olarak ise kendine sebepler üretebilirsin. (Aşkım için, Annem için, İyi bir dünya için, futbolcu olmak için, birilerine kulluk etmek için vb..)

tarihinde Darwinist1 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşam sizin için anlamsız mı gerçekten? Güzel dünyamızdan zevk almayan insanlar olduğunu biliyorum. Yaşamın bir amacının olmadığını söyleyenler materyalist felsefenin karamsarlığına sürüklenenlerdir. Materyalist ve mutlu insanlar da mevcuttur takibi. Ancak insanın anlam arayışında tanrının varlığını kabul etmesi hem bilimsel gerçekleri daha iyi anlamamıza hem de daha mutlu olmamıza yol açabilir.

Size bir kaç neden sıralayacağım. Astronomlr, insanlığın yuvasının, uçsuz bucaksız evrende sadece küçücük bir nokta olduğunu gördüler. Fiziksel evrenin başka hiçbir yerinde yaşam bulunamadı. Sadece Yer gezegeninde elverişli koşullar tam olarak mevcuttur. Üstelik bu güzel yerküredeko yaşamdan zevk alabiliyoruz. Soğuk bir günde güneşin içimizi ısıtması ne kadar hoştur! Görkemli bir gün doğuşu ya da günbatımundanan hangimiz etkilenmez? Tabii Güneş, sadece bize zevk vermekten daha fazlasını yapar; yaşamımız için de çok önemlidir. Güneş’in kütleçekimi kuvveti milyonlarca yıldır Dünya yı ve başka gezegenleri sabit yörüngelerde tutmaktadır. Öğrencilerin okulda öğrendikleri gibi, tüm güneş sistemi, Samanyolu Gökadamızın merkezinin etrafındaki yörüngede hareket eder. Fakat Güneş, gökadamızda bulunup aynı yolculuğu yapan 100 milyardan fazla yıldızdan sadece biridir.

Samanyolu Gökadası yaklaşık 35 gökadalık bir kümenin içindedir. Daha büyük kümelerde binlerce gökada bulunur. Güneş sistemimiz çok daha büyük ve yoğun bir gökada kümesinde yer alsaydı, herhalde bu kadar istikrarlı olmazdı. Pek çok bilim insanı, evrende çok az bölgenin “bizimkisi gibi karmaşık bir yaşam için uygun” olduğunu söylüyor.Bu gezegende yaşam, kör bir rastlantı sonucu, yani Büyük Patlama”nın bir kısmıyla kaza eseri mi oluştu? Yoksa bu güzel Yer gezegeninde yaşamın daha görkemli bir anlamı var mı? Birçok kişi yeryüzü evimizin özellikle yaşamı sürdürmek için tasarlandığı sonucuna varmaya başladı. Binlerce yıl önce bir İbrani şair yeryüzü ve göklere dikkat çekti. O şöyle yazdı: “Göklerini, ellerinin işlerini, koyduğun ay ve yıldızları görünce dedim: İnsan nedir ki?” (Mezmur 8:3, 4). Bu şair, bir Yaratıcının olması gerektiğine inanıyordu.

  • Uzaktan, Dünya uzayın karanlığında mavi bir mücevher gibi parlıyor” (The Illustrated Science Encyclopedia—Amazing Planet Earth)

Bu benim unutamadığım bir sözdür.

tarihinde Hristos tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanı en çok huzursuz edebilecek şeylerden biri yaşamın anlamsız ve amaçsız olduğu duygusuna kapılmaktır. Öte yandan yaşamında belirgin bir amacı olan biri, zorluklar karşısında daha güçlü olur. Yahudi soykırımında hayatta kalanlardan biri olan nörolog Viktor E. Frankl şunları yazdı: “En kötü koşullarda dahi ayakta kalması için insana yardım eden şey yaşamın bir anlamı olduğunu bilmektir; dünyada başka hiçbir şey bunu aynı ölçüde başaramaz.”

Türkçe olarak internette Viktor E. Frankl hakkında çok fazla birşey bulamadım. Ancak şu öneri dikkatinizi çekebilir. http://www.kendinigelistir.com/forum/kitap-onerileri/insanin-anlam-arayisi/?wap2

Viktor E.'nin söylediği söz yaşamın varoluşunun anlamsız ve amaçsız olmasına karşın getirilmiş değil. Yaşamın varoluş sonucu içinde, canlılar tarafından amaç ve anlam yüklenenlerin kaybedilip keybedilmediği ile ilgili.

Yaşamın var oluşu, tanrı olsa da olmasa da anlamsız ve amaçsız olarak karşımızda duruyor.

Tanrının varlığına iman mı ediyorsun? Öyleyse senin yaratılman ve yaşamın tanrının bir amacı.

Tanrının olmadığı gerçeğini biliyor musun? Öyleyse senin yaşamın evrenin işleyişi içinde mutlak bir zorunluluk.

Felsefi olarak her ikisi de aynı yere çıkar.

Yaşam, yaşayanların amacı ve anlamlandıracağı bir olgu değil.

Tanrının yokluğu bulunduğumuz durum içinde anlamsız ve amaçsız yaşadığımız hissine kapılmak için bir neden değil.

Selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Panteon

Amma üfürmüşsün, seni sen yapan bilincindir, bilincin ortadan kaybolduktan sonra sende sonsuza dek kaybolursun. Sen meseleyi yanlış anlamışsın, canlılık evrende sürekli ortaya çıkan bir döngü olabilir ama yeni ortaya çıkan canlıların senle ve senin enerjinle hiçbir ilgisi yoktur.

Sonsuz kere hayata geldiğini ve geleceğini iddaa ediyorsun, öyleyse bize sonsuz kere geldiğin hayatlarından biraz bir şey anlat bakalım. New age denilen yeni burjuva dini saçmalıklarına kapılmışsın, birde üstüne çok iddaalı konuşuyorsun. Bu örnekten de kanıtlandığı gibi ölüm sonsuz hiçliktir. Bunu kabullenmeyen ve kendini dünya ve evren için çok önemli şeyler sanan senin gibi kişiler son zamanlarda böyle bilimsel olmayan masallar uydurmaya başladılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın freand;

Eski ve Yeni Ahit'i kabul ederim. Yahudi değilim.

Sayın Ulaşın sesi;

Darwin kuramına olan inanç, birçok insanın, varoluşlarının amaçtan yoksun olduğu sonucuna varmasına neden oldu. Eğer evren ve içindeki her şey başlangıçtaki büyük patlamanın ardından elementlerin kendiliğinden birleşmesi sonucunda olduysa, yaşamın gerçek bir amacı olamaz.

İnsan kendisinin şans eseri ortaya çıktığını, bu kör ve sağır evrenin enginliği içinde tek başına olduğunu en sonunda anladı. İnsanın ne akıbeti, ne de yükümlülüğü bellidir.” ____Nobel ödüllü biyolog Jacques Monod

Elbette bilim insanlarının hepsi bu görüşe katılmıyor. Ve bunun için haklı nedenleri var.

İnce Ayar Amaçlı Bir Tasarımın Kanıtıdır bence. Doğa kanunlarını inceleyen birçok araştırmacı amaçsız bir evren düşüncesi karşısında duraksıyor. Örneğin onlar evreni düzenleyen temel kuvvetleri düşündükçe çok etkileniyorlar. Bu kuvvetlerin dayandığı yasaların, yaşama olanak sağlayacak bir evren oluşturacak şekilde, çok ince ayarlara sahip olduğunu görüyorlar. Evrenbilimci Paul Davies, “Var olan yasalarda çok küçük bir değişiklik bile ölümcül sonuçlara yol açabilir” diyor. Örneğin, protonlar nötronlardan şimdiki gibi biraz hafif olmak yerine çok az bile ağır olsaydı, tüm protonlar nötronlara dönüşürdü. Peki, bu çok mu kötü olurdu? Elbette! Protonlar ve onların çok önemli elektrik yükleri olmasaydı atomlar var olamazdı.

Elektromanyetik kuvvet, elektronları protonlara çekerek moleküllerin oluşmasını sağlar. Eğer bu kuvvet şimdikinden daha zayıf olsaydı, elektronlar atomun çekirdeği etrafındaki yörüngelerinde kalamazdı, o zaman da moleküller oluşamazdı. Öte yandan bu kuvvet biraz daha büyük olsaydı, elektronlar atomun çekirdeğine yapışırdı. Bu durumda kimyasal reaksiyonlar ve yaşam tek kelimeyle imkânsız olurdu.

Elektromanyetik kuvvetteki çok hafif bir değişiklik güneşi ve yeryüzüne ulaşan güneş enerjisi miktarını etkiler. Böyle bir değişikliğin sonucunda bitkilerin fotosentezi zorlaşır, hatta ve hatta olanaksız hale gelir. O halde yeryüzünde yaşamın mümkün olup olmayacağını belirleyen etken, elektromanyetik kuvvetin net büyüklüğüdür

.

Kendinizi, tüm evrenin kontrol edildiği bir kumanda odasına keşif gezisi yapan bir araştırmacı gibi hayal edin. orada, değerleri ayarlanabilen kadran dizilerinden oluşan bir kontrol paneli görür ve evrende yaşamın mümkün olması için her bir kadranın belirli bir ayarı olması gerektiğini öğreniyorsunuz. Örneğin, kadran dizilerinden biri kütle çekim kuvvetini belirler; diğer biri elektromanyetik çekim kuvvetini, bir başkası da nötron ve proton kütleleri arasındaki oranı belirler. Kontrol panelinde bunlar gibi başka birçok kadran dizisi vardır. Araştırmacı sayısız kadranı incelerken bunların gösterdikleri değerlerden farklı değerlerde de ayarlanabileceğini düşünür. Yaptığı titiz hesaplamalardan sonra, bir tek kadranın bile ayarında yapılacak çok küçük bir değişikliğin evrenin yapısını değiştirebileceğini ve içindeki yaşamı yok edebileceğini açıkça görür. Fakat her bir kadran, evrenin işleyişini sürdürebilmesi ve yaşama olanak sağlayabilmesi için tam gereken değere ayarlanmıştır. Peki siz yada araştırmacı, kadranların olmaları gereken değerlerde ayarlanmış olduğunu görünce bundan hangi sonucu çıkarmalıdır? Tüm kanıtları inceledikçe doğaüstü bir etken ya da ‘Biri’ olması gerektiği düşüncesi sürekli zihnimizi kurcalıyo.

Bazıları, ( belki siz de ) Evrende görülen tasarımı ve ince ayarı sadece doğal süreçlerle açıklamak için “çokluevren” diye adlandırılan kurama başvuruyor. Bu varsayıma göre, belki de, farklı farklı koşulları olan sayısız evren var ve biz onlardan yalnızca bir tanesinde yaşıyoruz; ancak bu evrenlerin hiçbirinde ne amaç, ne de tasarım var. Bu mantığa göre, olasılık yasaları dikkate alındığında, eğer yeteri kadar evren varsa, en azından bir tanesinin, içinde yaşam olabilmesi için uygun koşullara sahip olması gerekir. Ancak, çokluevren kuramını destekleyen kesin bilimsel kanıt yoktur. Üzgünüm. Bu, spekülasyondan öteye gitmez.

Hiçbir yaşamın ya da aklın oluşmadığı sayısız evren bulunsa bile bu bence çok da önemli değil; bir evrende yaşam ve aklın maddeden ortaya çıkması öyle olağanüstü bir şeydir ki bunun kesinlikle bir anlamı olması gerekir. Bizim evrenimizin yanında trilyonlarca evren daha var deseniz bile, bu bizim evrenimizin eşsizliğinin önemini azaltmaz; ben onun eşsiz özelliklerini, ardındaki ‘Mutlak Gerçeğin’ varlığına dair ipuçları olarak görüyorum.

tarihinde Hristos tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

@Panteon

Amma üfürmüşsün, seni sen yapan bilincindir, bilincin ortadan kaybolduktan sonra sende sonsuza dek kaybolursun. Sen meseleyi yanlış anlamışsın, canlılık evrende sürekli ortaya çıkan bir döngü olabilir ama yeni ortaya çıkan canlıların senle ve senin enerjinle hiçbir ilgisi yoktur.

Sonsuz kere hayata geldiğini ve geleceğini iddaa ediyorsun, öyleyse bize sonsuz kere geldiğin hayatlarından biraz bir şey anlat bakalım. New age denilen yeni burjuva dini saçmalıklarına kapılmışsın, birde üstüne çok iddaalı konuşuyorsun. Bu örnekten de kanıtlandığı gibi ölüm sonsuz hiçliktir. Bunu kabullenmeyen ve kendini dünya ve evren için çok önemli şeyler sanan senin gibi kişiler son zamanlarda böyle bilimsel olmayan masallar uydurmaya başladılar.

Hiç olacağından bu kadar eminsen neden halen yaşıyorsun? Keşke ben de senin kadar yüzde yüz emin olabilsem. Ortak olduğumuz bir nokta var o da insanların değersizliği. Değersiz varlıklarız. Ama bir sistemin parçası olabileceğimiz gibi bir olasılık var. Sen de yaftalamadan konuşamayanlardansın sanırım ama new ageye de karşıyım. Bütün ideolojilere karşıyım bir gerçek varsa onu arıyorum. Hiçbir ideolojinin mensubu olmadığım için de gurur duyuyorum çünkü ateizm de bir ideolojidir aynı teizm gibi. Ben ikisinden de değilim ortada durup her ikisini de dinliyorum ve ortak noktalarını buluyorum. Ama ateistler öldükten sonra hiçlik var deyip ölüm sonrasını araştırmıyorlar, teistler de aptalca yaşayıp gidiyorlar dini düzenleri, ritüelleri içinde. Aşırılıklar insanı kör ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...